Yavuzun Zerafeti

      Yavuzun Zerafeti

      YAVUZUN ZERAFETİ

      Yavuz Sultan Selim Han zamanında, İran hükümdarı
      Şah İsmail, kıymetli mücevherler ile dolu bir hediye sandığı
      gönderiyor, hünkâra.


      Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli
      atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat, sandık açılır açılmaz, pek fena
      bir koku yayılıyor etrafa. Önce, hiç kimse bir anlam veremiyor,
      nadide mücevherler ile dolu sandıktaki bu fena kokuya. Sonra, mesele
      anlaşılıyor. Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş.

      Yani, Şah İsmail, aklı sıra, cihan padişahına hakaret ediyor.

      Cihan padişahı emir veriyor, "herkes düşünsün, bu edepsizliğe,
      Osmanlı'nın şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız." ve çözümü yine kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir
      sandık hazırlatıyor. Sandığın içine, o zamanın İstanbul'unda imâl
      edilen en nefis gül kokulu lokumlarından bir kutu hazırlanmış bir kutu
      yerleştiriliyor. Kutunun altına da, bir satırlık yazıdan ibaret bir pusula
      iliştiriliyor. Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra,Şah İsmail'e gönderiliyor.

      Sandık, Şah'ın huzurunda açılıyor. Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi gül kokusu yayılıyor. Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi, Şah'ın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak kaydı ile- büyük bir
      saygı ve nezaketle, Şah İsmail'e lokumdan ikram ediyor. Bilâhare, görevliler, huzurda bulunanlara teker teker ikram etmeye başlıyorlar,lokumdan.


      Şah, bütün bu olup bitenlere bir anlam veremiyor. Osmanlı Elçisi, Şah'ın
      şaşkınlığını gidermek için, lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazı
      pusulayı uzatıyor.

      Pusulayı okuyan Şah'ın yüzünde, bu sefer,şaşkınlığın yerini büyük bir
      utanç ifâdesi alıyor;

      "İsmail, herkes yediğinden ikram eder."
      böyle bir yönetici başkan başbakan bidaha gelirmi sizce.
      SOYU SOYSUZ OLANIN SÜTÜ BOZUKTUR BEYLER
      kaynak nedir söleyebilirmisiniz?

      ayrıca tecinalı kardeşim Şah İsmaili ne kadar tanıyorsun?

      Şah İsmail Hatayinin Allah(cc) için neler yazdıklarını ve aynı zamanda deyişlerini beyitlerini hiç okudunmu?

      Şah İsmaili tanıyanlar gerçekten onu bilenlerin böle birşey yapmacağını çokkk ama çokkk eyi bilirler....

      Gönül ne beklersin viran köşkünde
      Geçti güzeliğin ne hayaldasın
      Bir gün felek vurur tarımar eder
      Ayıran felektir ne hayaldasın

      Beli bu dünyanın temeli belli
      Ne yadigar kaldı ne sırma telli
      İstersen yüz yaşa ister yüzelli
      Akıbet ölümdür ne hayaldasın

      Şah Hatayım niyler ezelden ezeli
      Güz gelince bağlar döker gazeli
      Sevdiceğim Şahsenem'den güzeldi
      Geçti güzelliğin ne hayaldasın


      bunlardan binlerce var ve ikiside Türk Şah ismail de ve yavuz da;)

      böle yazılara inan gerek yok;)
      Hak(cc) kuluna eyler nazar
      Dört kalıptan Adem dizer
      Kalleş gelmiş CUMHURİYETİ bozar
      ATAM sana haber olsun

      ENELHAK
      Ahmet bey;Üzüntünüzün tam olarak sebebini anlayamadım doğrusu !Yorum yazılmamış olması olamaz,zira sizin getirdiğiniz de kendi yorumunuz değil,alıntı ! Üstelik kaynağını da belirtme gereği duymamışsınz !!!
      Olsa olsa, Yavuz saflarında yerimizi alıp,buna göre gereğini yapmamız arzu ediliyor olabilir şeklinde düşünecekken bazı gıcık sorular üşüşüyor zihnime ve beni safın dışına atıyorlar !
      Safdışı oluyorum !
      Buyurun işte o gıcık mı gıcık sorular;
      Şah İsmail divanı Türkçe,Yavuz Selim divanı Farsça !!!
      Neden ?!
      Dahası;
      Yavuz Selim afyon içer miydi gerçekten ?!


      Bu ve benzeri sorulara farklı kaynaklarca farklı cevaplar verilmişken bize düşen , tüm bunlara ve nihayet tarihe yandaş-taraftar edilgenliği ile değil, tüm rahatsız ediciliğine rağmen (velev ki böyle olsa da ) gerçeği öğrenme kararlılığıdır.