GalataSaray Tarihçe

      GalataSaray Tarihçe

      TARİHÇE...
      Künye
      Adı: Galatasaray Spor Kulübü

      Kuruluşu: 1905 Sonbaharı

      Kurucuları: Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülent Serdaroğlu, Celal İbrahim, Bekir Sıtkı Bircan, Reşat Şirvanizade, Refik Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver

      Kurulduğu Yer: Galatasaray Lisesi 5. sınıfı

      İlk Renkler: Kırmızı-Beyaz ( Sonradan Sarı- Siyah ve Sarı -Kırmızı)

      İlk Lokal: Galatasaray`da Bulgar Sütçü`nün Dükkanı

      İlk Amblem: Tobler Çikolatasındaki kartal

      İlk Başkan: Ali Sami Yen

      İlk Maç: Galatasaray- Kadıköy Faure Mektebi (2-0)

      İlk Spor Dalı: Futbol

      İlk Şampiyonluk: İstanbul Pazar Ligi Şampiyonluğu

      Kuruluş Hedefi: " İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak.
      Türk olmayan takımları yenmek."

      Galatasaray.org

      GS Amblemi nasıl doğdu?

      Galatasaray ' ın ilk amblemi, 333 Şevki Ege tarafından çizildi. Bu, ağzında futbol topu olan kanatları gerili bir kartaldı. "Kartal", Galatasaray'lıların üzerinde durduğu bir amblem örneğiydi. Ancak, kartal adı benimsenmeyince, Şevki Ege'nin kompozisyonu bir kenara itildi. Sonraları , GS amblemi doğdu ve benimsendi.

      Suat Başar,Galatasaray ambleminin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor:

      Yıl 1923…

      O yıl biz "cinquieme" da, yani lise 1' deydik. Arkadaşlarımızdan 74 Ayetullah Emin, sıra arkadaşı Şinasi (Şahingiray), ile birlikte her hafta "Kara kedi" %90 nispetinde Ayet'in inci gibi el yazısı ile yazılmıştır. Ayet, bir taraftan mecmuasının yazılarını temize çekerken, bir yandan da sahifelerini ve bilhassa kapak vazifesi gören ilk sahifesini süslerdi. Bir defasında bu kapakta hepimiz basit fakat zarif çizilmiş bir "Gayin -Sin" gördük. Kırmızı Gayin' ın içine sarı bir "Sin" oturtulmuştu. Hendesi çizgilerle ve muayyen ölçülerle resmedilmiş olan bu şekil , kulübümüzün, yalnız kulübün değil, bütün Galatasaray ' lılığın remzi olacaktı. Ama, her şeyden evvel bu şekli kulübün kongresine teklif etmek lazımdı. Bu teklifi kim yapacaktı? Tasarladığımız arkadaş çekingendi ve kongre günü yaklaşıyordu. Nihayet o gün geldi. 1923 yılında, bir gün mektebin resim sınıfında kalabalık bir kongre toplandı. Ne ateşli, ne heyecanlı bir kongreydi o. Kimler yoktu ki? Belli ki Galatasaray yeni hamlelere hazırlanıyor, spor sahasında yeni inkilaplar yapacak, memlekette yeni çığırlar açacak. Teklifler ve kararlar bibirini kovalıyor. Şinasi arkadaşımız Ayet'den "Gayin-Sin" resmini almış, kongreye teklif edecek, ama o da çekingen,arka sıralarda oturmuş bekliyor. Nihayet Şinasi'nin yanında oturan Dr. Namık (Canko) merhum , söz alıp ortaya çıktı ve:

      Arkadaşlar, genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit, kongremize bir rozet şekli getirmiş, kulübümüzün remzi ven rozetimizin şekli olarak kabul edilmesini teklif ederim, dedi. Büyük bir resim kağıdına çizilmiş ve renklerimizle boyanmış "Gayin-Sin" i ortaya çıkardı. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul olundu. Ayet, yalnız eski harflerle "Gayin-Sin" çizmekle kalmamış, aynı uslupla bir de "GS" yaratmıştı. Bunların asılları Ayet'in Şinasi'nin yardım ile çıkardığı haftalık el yazısı "Kara Kedi" mecmuasındadır. "Gayın-Sin" ilk defa 1925 de kurulan Galatasaray talebe sandığının hazırladığı mektup, kağıt ve zarflarına basıldı. Yine, 1925 de kabul edilen lise kasketine ve daha sonra lise ceketlerine işlendi. Bazı imkansızlıklar, rozetin yapılmasını geciktiriyordu. Nihayet bunu da sıra gelince, şekiller o zaman eski İpek sinemasının kapısındaki dükkanlardan birinde Besim Koşalay ile birlikte tuhafiye mağazası açan Nihat Bekdik'e verildi. Bir aksilik eseri bunlar kayboldu. O zamanki İdare Heyetinin bastırdığı matbualarda ve yaptırdığı rozetlerde Ayet'in eseri biraz şekil değiştirdi. GS nin yaratıcısı Ayet Emin'i 29 eylül 1931 de toprağa verdik. Dr. Namık ağabeyimiz 1933 yılında aramızdan ayrıldı. Allah Şinasi Şahingiray arkadaşımıza uzun ömürler versin. GS yi gördükçe, her üçünü hatırlar, ebediyete tevdi ettiklerimizi rahmetle yadederim.

      Not: Maalesef, şu tatlı anıyı bize nakleden 550 Suat Başar ağabeyimiz de aramızdan ayrıldı. Nur içinde yatsın...

      Galatasaray Lisesi talebelerinden Ayet Emin'in çizdiği Galatasaray amblemi, eski Türkçe şekli ile

      Başkanlar

      Ali Sami YEN
      (1905-1918) (1925) Refik Cevdet KALPAKCIOĞLU
      (1919-1922) (1934) Yusuf Ziya ÖNİŞ
      (1922-1924) (1950-1952) Ali Haydar ŞEKİP
      (1925)

      Ahmet ROBENSON
      (1926) Adnan İbrahim PİRİOĞLU
      (1927) Necmettin SADAK
      (1928-1929) Abidin DAVER
      (1929-1930)

      Ahmet KARA
      (1930-1931) (1933) Tahir KEVKEP
      (1931-1932) Ali Haydar BARŞAL
      (1932-1933) (1933-1934) Fethi İSFENDİYAROĞLU
      (1933)

      Saim GOGEN
      (1936-1937) Sedat Ziya KANTOĞLU
      (1937-1939) (1944) Nizan NURİ
      (1939) Adnan AKISKA
      (1939)

      Tevfik Ali ÇINAR
      (1940-1942) Osman DARDAĞAN
      (1942-1943) Muslihittin PEYKOĞLU
      (1944-1946) Suphi BATUR
      (1946-1950) (1965-1968)

      Ulvi YENAL
      (1953) (1962-1964) Refik SELİMOĞLU
      (1954-1956) (1960-1962) Sadık GİZ
      (1957-1959) Selahattin BEYAZIT
      (1969-1973) (1975-1979)

      Prof.Dr.Mustafa PEKİN
      (1973-1975) Prof.Dr.Ali URAS
      (1979-1984) (1984-1986) Dr.Ali TANRIYAR
      (1986-1988) (1988-1990) Alp YALMAN
      (1990-1992) (1992-1996)

      Faruk SÜREN
      (1996-2001) H.Mehmet CANSUN
      (2001-2002) Özhan CANAYDIN
      (2002-...)

      Ali Sami YEN

      Teknik Direktörler

      Nikolof (Futbolcu)-Bulgaristan
      Emin bülent (Futbolcu)
      Horace Armintage (Futbolcu)
      Emin bülent (Futbolcu)
      Sadi Bey
      Ali Sami Yen
      Necip Şahin (Futbolcu)
      Adil Giray (Futbolcu)
      Billy Hunter- İskoçya
      Nihat Bekdik (Futbolcu)
      Lamberg- Macaristan
      Fred Pegnam- İngiltere
      S. Pedeafoot- İngiltere
      Hans Baar- Avusturya
      Peter Szabo- Macaristan
      Peter Tandler- Avusturya
      Hayman- İngiltere
      C. Zaharczuk- Polonya
      Jhon Begget- İngiltere
      Miço Dimitriyadis
      J. Szweng- Macaristan
      Pat Molloy- İngiltere
      D. Lockhead- İngiltere
      Gündüz Kılıç
      Lazlo szekelly- Macaristan
      Gündüz Kılıç
      George Dick- İngiltere
      Remondini- İtalya
      Gündüz Kılıç- Çoşkun Özarı
      Gündüz Kılıç
      Eşfak Aykaç- Bülent eken
      Kaleperoviç- Yugoslavya
      Coşkun Özarı
      Brian Birch- İngiltere
      Brian Birch- İngiltere
      Don Howe- İngiltere
      Mansell- İngiltere
      M. Allison- İngiltere
      Fethi Demircan
      Coşkun Özarı
      Turgay Şeren
      Brian Birch- İngiltere
      Özkan Sümer
      Tomislav İviç- Hırvatistan
      Jupp Dervall- Almanya
      Mustafa Denizli
      Siggi Held- Almanya
      Mustafa Denizli
      Karlheinz Feldkamp- Almanya
      Rainer Hollmann- Almanya
      Reinhard Safting- Almanya
      Graeme Souness- İskoçya
      Fatih Terim
      Mircea Lucescu-Romanya
      Fatih Terim
      Gheorghe Hagi
      Eric Gerets

      En`ler ve İlk`ler

      Avrupa'da, yarıştığı Tüm Kupaları alan İLK ve TEK takım
      GALATASARAY ;

      Türkiye'nin İLK futbol takımı Galatasaray- (1905)
      Dünya sıralamasında İLK On' da 1.sıraya giren İLK Türk takımı.
      Devlet üstün madalyası alan İLK takım
      UEFA kupasını hiç yenilgi almadan kazanan İLK ve TEK Türk takımı
      Türkiye'nin en çok Şampiyon olan takımı (15 kez)
      Üç yıldızı alan İLK takım
      Türkiye Süper Ligi'nin İLK Şampiyonu
      Dünya Kulüpler Şampiyonası'nda Avrupa Kıtasını temsil eden İLK ve TEK Türk takımı
      Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final'e çıkan İLK ve TEK Türk takımı
      İstanbul Şampiyonluğu'nu kazanan İLK futbol takımı- (1907-1908)
      Yurt dışında İLK galibiyet alan Türk futbol Takımı-(1911)
      Yurt dışında Türkiye'yi temsil eden İLK futbol takımı- (1911)
      Şampiyonlar ligine katılan İLK Türk takımı
      Avrupa'da, UEFA kupasını hiç yenilgi almadan kazanan İLK ve TEK takım
      Balkanlarda UEFA Kupasını kazanan İLK ve TEK takım
      Uluslararası maçlarda kendi sahasında ardarda EN çok galibiyet alan TEK Türk takımı - 20 kez

      UEFA kupasını kazanan İLK ve TEK Türk takımı - (1 kez)
      Avrupa Şampiyonu olan İLK ve TEK Türk takımı
      Süper kupa kazanan İLK ve TEK Türk takımı - (1 kez)
      İnternet Sitesine sahip İLK Türk takımı
      İspanyolları deplasmanda yenen İLK Türk takımı.
      İspanyolları eleyen İLK Türk takımı.
      Bir sezonda 2 İtalyan takımını eleyen İLK Türk takımı (Milan-Bologna)
      Bir sezonda 2 İngiliz takımını eleyen İLK Türk takımı (Leeds-Arsenal)
      Avrupa maçlarında galibiyeti, mağlubiyetinden çok TEK Türk Takımı
      Türkiye 1. Ligi'ni na-mağlup bitiren İLK takım (1985-86)


      EN fazla aralıksız şampiyon olan takım. - 4 kez
      Yerli hocayla EN çok şampiyon olan takım. GALATASARAY - 9 kez
      EN fazla şampiyonluk yaşayan futbolcular Bülent (8 Kez)- Suat, Arif ( 7 Kez )
      Bir sezonda EN fazla Avrupa Kupa maçı oynayan takım.- 18 kez (Süper kupa dahil)
      Avrupa'da Şampiyonlar Ligine EN fazla katılan takım GALATASARAY - 6 kez
      Şampiyonlar liginde EN fazla puan toplayan Türk takımı- 10 puan
      Türkiye Spor yazarları Kupasını EN fazla kazanan takım
      Türkiye Kupasını EN fazla kazanan takım -13 kez
      Cumhurbaşkanlığı Kupasını EN fazla kazanan takım- 10 kez
      Avrupa kupalarında 1 sezonda EN fazla puan toplayan takım. - 17 maç 34 puan
      Avrupa'da, bir sezonda Avrupa kupalarında EN fazla galibiyet alan takım. - 11 kez (Süper kupa dahil)
      Bir sezonda Avrupa kupalarında EN fazla gol atan takım.- 35 gol (Süper kupa dahil)
      Deplasmanda aralıksız EN fazla yenilmeyen takım.- 40 kez
      Bir sezonda EN fazla maç yapan takım. GALATASARAY - 59 kez (Süper kupa dahil)
      Avrupa Kupaları'nda EN çok tur geçen Türk takımı. Bir sezonda EN fazla maç yapan futbolcu
      HAKAN ŞÜKÜR - 54 maç 4697 dakika
      Avrupa Kupalarında EN fazla maç yapan Türk takımı.
      Türkiye liglerinde bir sezonda EN fazla gol atan takım. - 62-63 sezonu 105 gol
      Türkiye liglerinde EN çok resmi kupa kazanan takım -56 kupa

      Avrupa Kupalarındaki İLK Goller

      1.GOL: Metin Oktay -27.08.1956 (Galatasaray-Dinamo Bükreş:1-3)
      100.GOL: Uğur Köken -1.10.1969 (Galatasaray-Vatford:2-3)
      200.GOL: Mirsad Seydiç-20.10.1982 (Galatasaray - Avusturya Wien:2-4)
      300.GOL: Uğur Tütüneker -4.11.1992(Galatasaray - E.Frankfurt:1-0)
      500.GOL: Tugay Kerimoğlu 5.11.1997 (Galatasaray - Sparta Prag:2-0)
      400.Gol Faruk Yiğit tarafından 13.7.1996 tarihinde Kocaeli- Hibernias maçında atılmıştır.

      Teşekkürler GALATASARAY !

      Teşekkürler; Bu gurur veren tablonun yaratılmasında emeği geçen herkese..

      Eminiz daha birçok EN'ler ve İLK'ler vardır.

      Teşekkürler Gözden kaçırdığımız bütün EN ve İLK'ler için....

      Gerçekleri tarih yazar...

      Atatürk ve Galatasaray

      Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ü "bir takım taraftarı" yapmak çabaları, tarihin gerçekleri karşısında her zaman hüsrana uğruyor.Ulusların yaşamında çok az sayıda kişi önder niteliğini kazanmış ve tüm ulusa mal olmuştur. Bu nitelikteki kişilerin kayıtlı belgeler olmadan sözel tanıklıklara dayanarak birtakım alanlarda tüm ulusun aidiyetinden koparılıp bazı camialara mal edilmesi yanlış bir tutumdur. Bu kişiler tarihsel özellikleriyle, kişiler, topluluklar, gruplar ve camialar üstüdür. Bunun tersini savunmak kişi ve camialara bir öncelik kazandırmayacağı gibi, toplumsal boyutta da onarılmaz yaralar açar. Bunun bilincinde olan gerçek önderler de, toplumun tümünü kucaklamayan ve kurucusu olmadıkları ya da arasında yer almadıkları oluşumlara katılma konusunda büyük hassasiyet gösterirler. Mustafa Kemal Atatürk bu özeni göstermemiz gereken kişilerin başında gelir.

      Atatürk'ün Galatasaray camiasıyla olan ilişkisi, Galatasaray Lisesi'ni 2 Aralık 1930, 28 Ocak 1932 ve 1 Temmuz 1933 tarihlerindeki ziyaretleriyle somutlaşmıştır. Çok yakın bir tarihte yitirdiğimiz ve bugün örneğine pek rastlanmayan "dinozor" gazeteci Metin Toker' in sözleriyle

      "Hiçbir lise Atatürk'ten böyle bir ilgi görmemiştir...Galatasaray, sadece 'Türkiye'nin' Batı' ya açılan penceresi' değil, Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden, belki de en önemlisi laisizmin kilometre taşlarından biri olmuştur.

      Nasıl Harp Akademisi, Harbiye ve Mülkiye sıradan eğitim müesseseleri sayılmazsa Galatasaray da sıradan bir lise sayılamaz."

      Evrensel bir sevgi

      Galatasaray camiasının Atatürk'e karşı duyduğu sevginin evrenselliği 956 okul numaralı Celalettin Som' un satırlarında çarpıcı bir biçimde dile gelir:

      "Galatasaray Lisesi 7. sınıftaydım. Sınıf, müdür merdiveni karşısında, ön avluya bakan, müdür odasından sonraki ilk sınıftı. Beyoğlu Caddesi'nin bütün gürültüsü duyulurdu. İlk dersimiz Fransızcaydı. Hocamız Monsieur M. Journé anlatıyordu...Birden bütün sesler sustu...Koyu sessizlikte mektebin önünde virajı alan tramvayın acı çığlık sesine benzeyen demir tekerleklerin raylara sürtünmesinden çıkan ses kulaklarımızda çınladı...M. Journé ders anlatmayı kesmiş, başını elleri arasına almış ağlıyordu!..Tarih 10 Kasım 1938 saat 9'u 5 geçiyordu...ATATÜRK vefat etmişti." İşte o günlerde evrensel ve toplumlar üstü bir devlet adamına karşı duyulan evrensel sevgi budur.

      Galatasaray Lisesi'ni İlk Ziyareti

      1930 yılında dünyanın ve Türkiye'nin, siyasal ve toplumsal konjonktürü oldukça hareketlidir. Atatürk 18 Kasım'da bir yurt gezisine çıkar ve İstanbul'a döndükten sonra bazı okulları ziyaret ve teftiş eder. Devletin resmi yayın organı Ayın Tarihi mecmuası bu olayı şöyle anlatır (cilt 23-24, sayı 79-81, sayfa 6630-6631):

      "3.12.1930; Reisicumhur Gazi Hz. saat ikide otomobille saraydan hareket ederek sıra ile Harp Akademisi, Mülkiye ve Harbiye Mekteplerini...buradan Galatasaray Lisesi'ni teşrif ettiler.(...) Galatasaray Lisesi'nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. Daha sonra müdür odasında bir müddet oturarak mektebin vaziyeti umumiyesi ve talebenin durumu hakkında konuştular. İmla, resim ve lisan derslerinde bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..."

      Şimdi devlet arşivlerinden edinilen bu kuru ve nesnel bilgilerin yanına çağdaş yazınımızın öykücülüğünün ve tiyatro yazarlığının bir klasiği olan, benzersiz kurgu işçiliğinin yanı sıra edebiyatımıza 'humour' denilen ince alayı ve gözlem gücünü de kazandıran ve bir Galatasaraylı olan ustanın kalemine, Haldun Taner'in gözlemlerine başvuralım ve bu ziyareti bir kez de onun anlatısından dinleyelim:

      Şarklıların Efsaneye Düşkünlüğü

      "Ya sekizde ya dokuzda idik. Demek ki otuz, otuz bire rastlıyor. Mektepte bir telaş, bir kıyamet. Taş tablolar boyanıyor, yıkık yerler sıvanıyor. Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanımın, baskısı henüz bitmemiş Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. Talebeler kımlanıyor: 'Ah bir bizim sınıfa girse.' Hocalar başka gûna: 'Allah vere bizimkine girmese.' (...) Atatürk'e bakıyorum, resimlerinde sık sık gördüğümüz pozlarından birinde: Sol elinin iki parmağını üst yelek cebine takmış, başı hafif öne eğik, çatık kaşları ve o meşhur bakışıyla gözünün üstünden müdüre bakarak anlattıklarını dinliyor. Biz Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz. Aklı başında insanlardan duymuştum: 'Bakılamıyor efendim,' diyorlardı. 'İmkânı yok gözlerine bakılamıyor. Çenesine kadar hadi neyse ne ama, başınızı daha yukarı kaldırdınız mı, gözleriniz iki kuvvetli projektörle karşılaşmış gibi kamaşıyor, çarpılıp sersemliyor, bir şeyler oluyorsunuz.' Ben bunu duydum ya, şimdi korkudan başımı kaldırıp da yüzüne bakamıyorum. Bütün görebildiğim: Saatinin kösteği, yeleği, sol elinin yelek cebine dalmış iki parmağı, kolalı devrik yakası, hadi bilemediniz biraz da çenesinin ucu...Hepsi bu kadar. Ama çocukluk işte, şeytan dürttü. Ya herrü ya merrü deyip birden daha yukarı bakıverdim. A, ne kamaşma ne çarpılma, işte pekala bakılabiliyordu. Hatta müdür de bakabiliyordu. Hoca da bakabiliyordu.

      Bu Gözlerden Hiçbir Şey Kaçmaz

      Gerçi projektör, şimşek filan edebiyat ama, şunu söylemeli ki, bu bakış pek öyle herkesin bakışına da benzemiyordu. Bu gözler bir yere bakıyor ama baktığı şeyden çok daha gerileri çok daha derinleri görüyor gibi idiler. O gün, orada, onun karşısında çocuk kafamın koyduğu ilk teşhis şu oldu: Bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz arkadaşlar. Bu adam kandırılamaz, aldatılamaz. Bu adam mugalataya, laf cambazlığına pabuç bırakmaz. Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır(...) Atatürk mektepten ayrılmak üzere iken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık. Rahmetli, maiyetindeki mutat zevata bir şeyler söyledikten sonra talebe kalabalığının ortasına dalıverdi. O, tek başına, ortamızda, maiyetindeki zevat ise geride, çok geride, mektebin iki kanadı da açılmış cümle kapısına doğru yürümeğe başladık. Atatürk, yüzünü daha iyi görebilmek için yengeç gibi yampiri yampiri hatta gerisin geri yürüyen bir sürü çocuğun arasında, iki eli ceketinin iki yan cebinde, gururlu ve gülümser ilerliyordu. Büyük kapının önüne binlerce meraklı birikmişti. El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zaptediyorlardı. Karşı apartmanların her bir penceresinde ben diyeyim, on, siz deyin yirmi baş. Atatürk görününce bir alkış koptu. Aklımıza gelmiş gibi biz de onlara uyduk. Atatürk bu alkışlar arasında otomobiline bindi (...) Akşam, etütte yoklama yapılınca, o kargaşalıkta iki açıkgöz arkadaşımızın neharilere karışıp mektepten kaçtıkları anlaşıldı. Geçmiş zaman, kendilerine idarece bir ceza verildi mi idi, pek hatırlamıyorum. Galiba, bu tarihi günün yüzüsuyu hürmetine, Beyoğlu'nda sürtüp durdukları yanlarına kâr kaldı idi. E, artık o kadar da olmasın mı?"

      İkinci Ziyaret

      Mustafa Kemal, 28 Ocak 1932 Perşembe günü Beyoğlu'nda otomobille çıktığı bir gezinti sırasında saat 16'da Galatasaray Lisesi'ni ikinci kez ziyaret ederek onurlandırmıştır. Lisedeki tarihi Tevfik Fikret salonunda verilen bir müsamereyi izlemiş ve oyunda rol alan öğrencilere övgüler yöneltmiştir. Niyazi Ahmet Banoğlu'nun "Atatürk'ün İstanbul'daki Hayatı" adlı yapıtında bu ziyaret hakkında bilgi verilmektedir.

      Üçüncü Ziyaret

      Atatürk'ün Galatasaray Lisesi'ne üçüncü gelişinin tarihi 1 Temmuz 1933'tür. Gazi bu gelişinde öğrencilerin Tarih-Coğrafya-Yurt Bilgisi grubundan geçirdikleri orta mektep bakalorya sınavlarına bizzat katılmış ve çeşitli sorular sormuştur. Maiyetiyle (Riyaseticümhur Katibi Hikmet (Bayur), Başyaver Celal, Yaver Şükrü ve Cevdet Beyler ve Muallim Afet Hanım) Lise' ye gelen Atatürk talebenin alkışları arasında Müdürlük odasına çıkmış, burada müdür Tevfik Bey ve öğretmenlerle okul hakkında görüştükten sonra doğruca imtahan odasına girmiştir.

      İlhan E. Postacıoğlu'nun anılarından Gazi'nin imtahan odasına girdiğinde sınavdaki öğrencinin Bandırmalı Ahmet olduğunu öğreniyoruz. Ardından Serbest Fırka'nın kurucusu Fethi Okyar'ın oğlu Osman (Okyar) sınav odasına alınır. Sınavdan çıkan Osman Okyar'a Atatürk tarafından babasına selam söylendiği öğrenciler arasında hızla yayılır ve büyük bir memnuniyet uyandırır. Atatürk'ün Galatasaray Lisesi öğrencilerine yönelttiği bazı sorular şunlardır: Atilla'nın Romalılar'la ilk harbi; Sevr muahedesiyle, Lozan muahedesi arasında ne gibi farklar vardır?; Eti medeniyeti; Devletçiliğin ve fertçiliğin mukayesesi; Şimendifer siyasetimiz; Malazgirt Meydan Muharebesi; Din ve laiklik üzerine sorular; İspanya yarımadası; Mudanya Mütarekesi; Bizanslılarla Türklerin ilk temasları; Referandum ve halk oylaması vb. Sınavlar gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürmüş ve Atatürk Galatasaray Lisesi'nden memnun kalarak ayrılmıştır. Dönemin okul müdürü olan Tevfik Ararat o günün izlenimlerini şu sözlerle anlatır:

      "1 Temmuz 1933, Galatasaray Lisesi'nin yaşadığı en büyük gündür; o gün Gazi Hazretleri, müessemizde beş saat bir çeyrek saat kalmışlar, ve birinci devre Tarih-Coğrafya-Yurtbilgisi mezuniyet imtahanlarına giren talebemizden dokuzunu imtahan etmek lütfunda bulunmuşlardır. Galatasaray Lisesi, bundan sonra, o unutulmaz günü her sene anmak ve tekrar yaşamak için aynı devrenin aynı imtihanlarını daima aynı güne koyacaktır."

      Bu yazı, "Dünden Bugüne Galatasaray" (Hazırlayanlar: Vefa O. Semenderoğlu-Osman Tamburacı), "Atatürk Önünde Tarih Bakaloryası" (İlhan E. Postacıoğlu), "Şişhaneye Yağmur Yağıyordu; Ayışığında Çalışkur" (Haldun Taner), "Atatürk ve Galatasaray" (Galatasaray'ın 500. Yıldönümünü Kutlama Komitesi), "Galatasaray Tarihine Ait Belgeler:I (1868-1933) (Orhan Koloğlu) başlıklı kitap ve belgelerden Metin Pınar tarafından derlenmiştir.

      Galatasaray Dergisi`ne teşekkür ederiz.

      Şehitlerimiz

      Bugünkü Galatasaray Lisesi'ne girer, ağaçların doğal bir koridor oluşturduğu yoldan ilerlerseniz karşınıza çıkacak olan Mektep binasının ana kapısına ulaşırsınız. İçeriye girin tüm Galatasaraylılar ve Galatasaraylı olmayanlar ve tarihin bir bölümüne tanık olun.

      İçerdeki bu taş ve mermer salonda sizi "VATAN" ve "GALATASARAYLILIK" sevgisi karşılayacaktır. Kapının tam karşısındaki bölümde yalın olmasına karşın görkemli bir anıtta vatan uğruna şehit düşen Galatasaray Lisesi öğrencilerinin listesi yer almaktadır. Bu anıtı gördükten sonra "fazla söze gerek olmadığını" siz de anlayacaksınız. Salonun, giriş kapısına göre sağ tarafında, Osmanlı İmparatorlu' ğunun 1910 senesi hudutlarını gösteren bir harita, haritanın her iki yanında ise şehit olan gencecik yurtseverlerin fotoğrafları sıralanmıştır. Ve haritanın üstünde bir ibare: "Galatasaray'ın bu kahraman evlatları, 500 yıllık bu vatan topraklarını kurtarmak için şehid düştüler."

      Bu bölümün tam karşısındaki duvarda ise Donanma Mecmuası'nın Ekim 1915 sayısının Spor İlavesi'nde yayınlanmış olan Galatasaray mensubu şehitlerin, yaralıların ve cephelerde vuruşanların listeleri "Şerefli İdmancılar" başlığı altında yer alıyor. Bu liste Donanma Mecmuası'nın büyük boyda yayımlanan haftalık dergisinin "İdman Sütunları ismi altında verdiği ilavelerin 118 ve 119. sahifelerinde yayımlanmıştır. Bu panoların yanındaki bir başka panoda, "Devrin en büyük gazetesi Tasvir-i Efkar'ın 13 Nisan 1913 tarihli ve 725 sayılı nüshasında çıkan resmin ve yazının bugünkü Türkçe'yle ifadesi" bulunuyor: '1913 Balkan Harbine Gönüllü Giden Galatasaray Talebeleri Hakkında' başlığıyla verilen yazıda, talebeyken savaşa gidenlerin haberi yer alıyor. Çoğu öğrenciyken gönüllü olarak katıldıkları savaşlarda şehit olan bu yurtseverler hiçbir zaman unutulmadı.

      Ruhları şâd olsun.

      Galatasaraylı Şehitler

      1- Ahmet Muhtar Bey, mektep numarası 783; Sultaniyi bitirdikten sonra (1895 mezunu) asker oldu, İstanbul'da 31 Mart 1908 ihtialinde şehit edildi. Taksim, talimhanede şehid olduğu yerdeki sokağa adı verilmiştir.

      2- İdris Bey, talebe iken 1911'de gönüllü olarak katıldığı Trablus Garb harbinde şehit oldu.

      3- Fuad Bey, talebe iken 1912'de gönüllü olarak katıldığı Balkan Harbinde şehit oldu.

      4- Arif İsmail Bey, Trakya'da zengin bir çiftçinin oğlu idi, Balkan Harbinde talebe iken Bulgarlara karşı gönüllü dövüşürken şehit oldu.

      5- Ahmet Refik Bey, mektep numarası 119, mektebin 1911 yılı mezunlarından; Hammer mütercimi Mehmet Ata Beyin büyük oğlu, Dr. Galib Ataç ile yazar Nurullah Ataç'ın ağabeyleri, ihtiyat zabiti olarak katıldığı Çanakkale Muharebelerinde 1914'de şehit oldu.

      6- Cahid Bey, mektep numarası 206, mektebin 1913 mezunlarından, ihtiyat zabiti olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde şehit oldu.

      7- Cemil Bey, mektep numarası 64, mektebin 1913 mezunlarından, ihtiyat zabiti olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde şehit oldu.

      8- Halid Fuat Bey, mektep numarası 134; müşir Deli Fuat Paşanın oğlu, 1911'de gönüllü olarak Balkan Harbine katıldı, sonra orduda kaldı ve Çanakkale'de şehit oldu.Paşanın harpte şehit olan dördüncü oğludur.

      9- Muzaffer Bey, mektebi son sınıftan terk ederek gönüllü olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde şehit oldu.

      10- Vecdi Bey, mektebi son sınıfta terk ederek önce gönüllü olarak Balkan Harbine katıldı, sonra orduda kaldı, Çanakkale'de şehit oldu.

      11- Hasnun Galib Bey, valiliklerde bulunmuş Galib Paşanın oğlu. Galatasaray Kulübünün en iyi futbolcularındandı, gönüllü olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde şehit oldu (1915). Kulüp binasının bulunduğu sokak onun adını taşımaktadır.

      12- Mehmet Ali Bey, Kadıköylü Enver Paşanın oğlu, talebe iken gönüllü olarak önce Balkan Harbine, sonra Birinci Cihan Harbine katıldı ve 1915'de şehit oldu.

      13- Aziz Ulvi Bey, şair Ali Ulvi Beyin oğlu, 1915'de mektebi son sınıftan terk ederek gönüllü olarak katıldığı 1. Cihan Harbinde şehit oldu.

      14- Agop Elmasyan, askeri doktor olarak katıldığı Çanakkale Muharebelerinde 1915'de bombardıman altında yaralıları tedavi ederken vatanı yolunda öldü.

      15- İbrahim Orhan Bey, mektep numarası 794, mektebin 1912 yılı mezunlarından; Dr. Sadık Beyin oğlu, Sadullah Paşanın torunlarından, gönüllü olarak hava subayı oldu, Çanakkale Muharebelerinde iki defa yaralandı. 1916'da uçağı ile Semadirek adası açıklarında denize düşerek şehit oldu, harpte düşen ilk havacımızdır.

      16-Said Fuad Bey, son sınıfta iken gönüllü olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde şehit oldu; mektebin ilk Keşşaflarından (izcilerinden) idi, Keşşaf Said diye anılırdı.

      17- Neş'et Bey, mektep numarası 434, Bandırmalı Tevfik Paşanın oğludur, mektebin son sınıfında iken gönüllü olarak önce Balkan Harbine katılmış, 1. Cihan Harbinde şehit olmuştur.

      18- Mehmet Refik Bey, talebe iken gönüllü olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde 1914'de Kafkas Cephesinde şehit oldu.

      19- Cevad Bey, mektep numarası 317, mektebin 1912 yılı mezunlarından, ihtiyat zabiti olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde 1916'da Kafkas Cephesinde şehit oldu.

      20- Halet Bey, talebe iken Balkan Harbine gönüllü olarak katıldı, sonra orduda kalarak Birinci Cihan Harbinde Sina Cephesine gitti, "Fedai Hecinsüvar Birliği" kumandanı iken mektepten sınıf arkadaşı Memduh Beyle birlikte şehit oldu (1916).

      21-Memduh Bey, mektep numarası 669, Halet Beyin sınıf arkadaşı, 1912'de yalnız Türkçe'den ehliyatname almış, bir ara mektepte muid (mubassır) olarak çalışmıştı, mektepte "Alişpaşazade" diye anılırdı, Birinci Cihan Harbinde ihtiyat zabiti olarak Sina cephesinde arkadaşı Halet Beyle birlikte şehit oldu.

      22- Hasib Bey, mektep numarası 13, mektebin 1913 senesi mezunlarından, Almanya'da ziraat tahsilinde iken tahsilini yarım bırakarak gönüllü katıldığı Birinci Cihan Harbinde Kafkas Cephesinde şehit oldu.

      23- Celal İbrahim Bey, mektep numarası 6, mektebin 1914 yılı mezunlarından ve Galatasaray takımının ünlü futbolcularından, ihtiyat zabiti olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde 1917'de Irak cephesinde şehit oldu.

      24- Ahmed Hamdi Bey, mektep numarası 117, gönüllü olarak katıldığı Birinci Cihan Harbinde 1917'de Gazze'de şehit oldu.

      25- Mehmed Ali Bey, mektep numarası tesbit edilemedi, gönüllü olarak katıldığı Birinci Cihan Harbi'nde 1917'de Sina'da şehit oldu.

      26- Sadi Bey, Mektebi Sultani'den Harbiye'ye geçti, muvazzaf subay oldu, 1921'de Sakarya Muharebesi'nde şehit oldu.

      27- Fatin Bey, mektep numarası 1073, mektepten 1920'de mezun oldu, askeri tıbbiyeyi bitirdi. 1932'de askeri tabib olarak katıldığı şark isyanı tenkil harekatında asiler eline düşerek vahşiyane şehit edildi. Menemen'in Kubilay'ı gibi, hatırası kutlanacak, Ağrı'ya yahut Karaköse'ye abidesi dikilecek bir şehittir*.

      * 100. Yıl Kutlama Derneği yayınından. Galatasaray Dergisi`ne bize sağladıkları içerik için teşekkür ederiz.

      Galatasaray Müzesi

      Galatasaray Spor Kulübü’nün kurucusu Ali Sami Yen 1905 yılında Kalamış’da ilk Galatasaray Müzesi’ni açtı.

      Müzede o güne kadar kazanılmış madalyalar ve kupaların yanı sıra tarihi fotoğraf ve belgelerle forma ve şiltler bulunuyordu.

      Birinci Dünya Savaşı sonunda spor anılarımıza el konulacağı haberini alan kurucumuz Ali Sami Yen müzeyi 15 Mayıs 1919 tarihli Genel Kurul kararıyla Galatasaray Lisesi’ne taşıdı.

      Türkiye’nin ilk spor müzesi niteliğini taşıyan Galatasaray Müzesi’nin müdürlüğünü şu an Ali Oraloğlu yapmaktadır.


      Müze her Çarşamba saat 13.00 - 17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.

      Müze’de Galatasaray Spor Kulübü’nün kuruluşundan bu yana kazanılan kupalar, şilt ve formaların yanı sıra Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılan 200 lise öğrencisinin kılıç, karabina silahları da bulunmaktadır.

      Ayrıca müzemizde kulüp arşivi, 97 yıllık resim koleksiyonu, başta Atatürk olmak üzere Türk ve Yabancı Devlet Başkan’larının imzalı fotoğrafları ve 2000 yılında kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa ile birlikte 3000 adet kupa bulunmaktadır.

      GALATASARAY ISO 9002 SAHİBİ

      Galatasaray Spor Kulübü Futbol Şubesi, taraftarına ve Türk sporuna en iyi şekilde hizmet vermek, öncü olmak ve hizmette kaliteyi sürekli kılmak amacıyla, Kalite Yönetim Sistemini oluşturmuş ve 29 Nisan 1999 tarihinde ISO 9002 kalite güvence belgesi almaya hak kazanan ilk Türk Spor Kulübü olmuştur.

      Anılan tarihte bu belge Dünyada sadece 3 Futbol Kulübünde var idi.

      Ulusal ve Uluslararası alanda Türk Sporunun önemli başarılar elde etmesi ve başarılarının sürekliliği anlamında, çağdaş yönetim uygulamasının bir göstergesi olan bu belgeye hak kazanmış olmaktan gurur duyuyoruz.

      GALATASARAY LİSESİ

      Galatasaray Lisesi 1481 yılında II. Bayezid tarafından kuruldu.

      Mekteb-i Sultani’nin temel amacı, tüm Osmanlı topraklarında yaşayan Müslüman ve gayrimüslim çocuklara seçkin bir eğitim verebilmekti.

      Lise, 1868 yılında eğitim dilinin Fransızca olarak saptanmasıyla batı dünyasına açılan bir pencere haline gelerek çarpıcı bir dönüşüm geçirdi ve de Osmanlı modernleşme hareketinin simgesi oldu.

      Bugün okul Fransız hükümetinden, Galatasaray Vakfı’ndan ve çoğu Türk toplumunun önde gelen üyelerinden oluşan mezunlarından güçlü bir destek almaktadır.

      14 Nisan 1992 tarihinde Galatasaray başka bir dönüm noktasına ulaştı ve de 1952 tarihli Türk-Fransız kültür anlaşmasına yeni bir madde eklendi. Buna
      dayalı olarak Galatasaray Eğitim ve Öğrenim Kurumu kuruldu.

      O günden itibaren Galatasaray, ilkokuldan üniversiteye dek eğitim sunan bir organizasyon haline geldi. GEOK 1996 yılında resmen ‘Galatasaray Üniversitesi’ haline geldi. Bu bağımsız kurumun ilkokul ve lise eğitimi Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı’nca
      yayınlanan kurallar ve mevzuatla uyumlu bir biçimde yürütülmektedir. Üniversite de Türkiye’deki diğer yüksek öğrenim kurumlarında uygulanan kurallara ve akademik yönetmeliklere uyulmaktadır.

      Öğretimde araç olarak kullanılan temel dil Fransızca’dır. Gerektiğinde Fransızca yüksek öğrenim müfredatı da kullanılmaktadır.

      Galatasaray Lisesi’nden mezun olan öğrenciler yüksek öğrenimleri için bir çok seçeneğe sahiptirler.


      Galatasaray Lisesi öğrencileri ÖSYM sınavında elde edecekleri başarı sonucunda Galatasaray Üniversitesin`de okumaya hak kazanacakları gibi, Fransızca yapılan kurum içi bir sınavı geçtikten sonra da Galatasaray Üniversitesi’ne devam edebilirler.

      Ayrıca, 1952 tarihli
      Fransız-Türk kültür anlaşmasına göre, bir Türk üniversitesine kabul edilen Galatasaray mezunları Fransız Bakalorya sınavına girmek zorunda kalmadan doğrudan bir Fransız Üniversitesi’ne kayıt olma hakkına sahiptirler. Galatasaray Lisesi mezunlarının Fransa’da bulunan Sorbonne Üniversitesi’nde lisansüstü
      eğitimlerini alma şansları vardır.

      Galatasaray Lisesi Türkiye Milli
      Eğitim Bakanlığı, Fransız Hükümeti ve Galatasaray Vakfı’nca resmen tanınmış bir
      kurumdur.

      Galatasaray Lisesi bünyesinde her biri otuz öğrenci kapasiteli 54 sınıf, iki multimedia merkezi, her biri kırk öğrenci kapasiteli iki resim atölyesi, iki müzik odası, biri 250, öbürü 350 öğrenci kapasiteli iki toplantı merkezi, 30 bilgisayarlı bir bilgisayar laboratuarı, bir tennis kortu, üç jimnastik salonu, bir futbol sahası, 15 kişilik revir, 250 kişilik kız öğrenci yurdu, 675 kişilik erkek öğrenci yurdu, her biri 400 kişilik üç büyük yemekhane yer almaktadır.

      Fransızca ve İngilizcenin yanısıra, İtalyanca ve Latince
      de öğretilmektedir. Galatasaray Lisesi’ne on dört yaşında giren öğrencilerin ilk iki yılı yoğun bir Fransızca eğitimi programıyla geçer. Lise programı 10, 11 ve 12. sınıflara denk gelen üç yıllık bir programdır.

      Galatasaray
      İlköğretim okulunda eğitim sekiz yıl sürer. Sekizinci yılın sonunda gerçekleştirilen bir seviye tespit sınavıyla öğrencinin lisede Fransızca eğitime devam etme kapasitesi saptanır.

      Öğretim yılı ilki Eylül`ün başından Ocak`ın sonuna, diğeri de Şubat`ın ortasından Haziran`ın başına kadar uzanan iki
      eğitim döneminden oluşmaktadır.

      1999 - 2000 öğretim yılında okula devam edilen gün sayısı 180’dir.

      GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ

      1992 yılında Galatasaray Eğitim Vakfı’nın rehberliğinde, Fransız-Türk kültür anlaşmasının imzalanmasıyla kurulan Galatasaray Üniversitesi programlarını ve öğrenci sayısını aynı anda her yıl genişletmeyi başardı. François Mitterand ve Turgut Özal’ın sayesinde, iki cumhurbaşkanının katılımıyla kurulan yegane yüksek eğitim kurumu olan Galatasaray Üniversitesi Türk eğitiminde büyük bir önem kazandı.

      Öğretim programı Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nden
      uyarlanan üniversite hem lisans hem de lisansüstü düzeyinde yaklaşık 2500 öğrenciye ev sahipliği yapmaktadır.

      Boğazın kıyısında Çırağan Sarayı’nın yanında bulunan Galatasaray Üniversitesi beş fakülte, iki enstitü, üç araştırma merkezinin yanı sıra lisansüstü ve doktora programlarından oluşmaktadır.

      Fakülte, enstitü ve araştırma merkezleri aşağıdaki gibidir:

      •Hukuk Fakültesi
      •İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
      •İletişim Fakültesi
      •Mühendislik ve Teknoloji Fakültesi
      •Fen Edebiyat Fakültesi
      •Fen Bilimleri Enstitüsü
      •Sosyal Bilimler Enstitüsü
      •Avrupa Birliği Araştırma Merkezi
      •Stratejik Araştırmalar Merkezi
      •Ceza Hukuku ve Kriminoloji Araştırma Merkezi

      UEFA Şampiyonluğu

      Devleri bir bir dize getirdik Arsenal'e Parken'i dar ettik G.Sarayımız'la tarihe geçtik. 10 kişi kaldık ama yılmadık Sakatlandık, asla yıkılmadık Aslanımız'la yine destan yazdık
      17 Mayıs 2000... Tarihe yeni bir Türkiye bayramı olarak geçecek artık. Görenler görmeyenlere, bugünü yaşayanlar çocuklarına, torunlarına anlatacak. Dev Taffarel'i... Mehmetçik Bülent'i... Cengaver Hakan'ı... O aslanları... Tarih unutmayacak, efsaneleri Türkiye yıllar geçse de gururla anacak.
      NE devleri yıktık birer birer... Sahada yıkamadılar, her yola başvurdular, başaramadılar. Hagi'ye haksız kırmızı kart gösterildi, yetmedi. Bülent sakatlandı, pes etmedi. Arsenal ne yaptıysa yıkamadı. Çünkü onlar kahramandı, hepsi birer altın adamdı. Ve altın adamlar, hakları olan kupaya bilek gücüyle ulaştı

      Şan bizim, şeref bizim
      KİM bekliyordu ki bunu!
      Terim, "Türk futbolunda heyecanı mayıs ayına taşıyacağız" derken, kim inanıyordu!
      Belki bir kaç kişi... Ama mutlaka Galatasaray onbiri...
      İnandılar, kazandılar.
      Avrupa'nın devlerini yıktılar, UEFA Kupası'na Galatasaray'ın, Türkiye'nin adını yazdırdılar...
      Sağolun aslanlar... Varolun çocuklar...
      Şan bizim, şeref bizim... Ve yarınlar da bizim...

      Öyle bir başladık ki maça... Tribünde üstünlüğü ele geçiren taraftarlarımızın da desteği ile fırtına gibi... Hagi haksız bir kararla kırmızı kart gördü, yılmadık... Bülent sakatlandı, kolunu sardı, devam etti, yılmadık...
      Çünkü sahada 11 veya 10 kişi değildik...
      70 milyon Galatasaraylıydık... Ve bileğimizin gücüyle söke söke kazandık.

      3. ve 16. dakikalarda Arif'le yokladık Arsenal kalesini, Seaman'ı geçemedik. 26. dakikada Hakan Şükür'ün dengesini kaybetmesine rağmen vurduğu şutun auta gitmesine yandık. 34. dakikada Overmars'ın nefis vuruşunda Taffarel'in kurtarışıyla rahatladık.
      Ah o 48. dakikada... Hagi, Okan'a, o da Hakan'a aktardı. Hakan'ın şutunda direkten dönen topa yandık. 70. dakikada Capone'nin şutu Seaman'ı yıktı ama gol olmadı, üzüldük.
      Normal süre bitmiş, umudumuz artarak devam etmişti... 95. dakikada Adams'la karşılıklı itişen Hagi'nin haksız bir kararla kırmızı kart görmesine yandık. Ama inanmıştık bir yere... Yılmadık. Ve her geçen dakika devleşen Taffarel'e şahit olduk. 104. dakikada Henry'nin, 108. dakikada Parlour'ın, 112. dakikada Kanu'nun şutlarındaki kurtarışlarıyla gurur duyduk.
      Ve penaltılar... Ergün attı... Suker, direğe çarptırdı. Hakan Şükür ağları havalandırdı. Parlour karşılık verdi. Ümit yine kaçırmadı... Vieira'nın şutu direği salladı. Ve Popescu son vuruşu yaptı:
      Galatasaray şampiyon... Ne mutlu Türkiye'ye.

      'Yarınlar da bizim'
      Terim, "Konuşmakta güçlük çekiyorum" dedi ve ekledi: "Ülkemize hayırlı olsun. İnşallah devamını da getiririz"
      GALATASARAY Teknik Direktörü Fatih Terim, maçtan sonra konuşmakta güçlük çekiyordu... "Ne diyeceğimi bilemiyorum" dedi, "Kelimeler boğazıma düğümleniyor" diye de ekledi.
      Sarı - Kırmızılı takımın hocası, derin bir nefis çektikten sonra da devam etti:
      "Yarınlar da bizim... Ülkemize hayırlı olsun. İnşallah devamını da getiririz. Bizi destekleyen bu insanların hepsine teşekkür ediyorum. Bize güvenen herkesle, bu çocuklarımla iftihar ediyorum. İnşallah devamını da getiririz."
      Ve penaltı kahramanları... Topa gelirken neler düşünüyorlardı? Ne hissediyorlardı?
      Önce ilk penaltıyı atan Ergün de söz:
      "Çok heyecanlıydım. Ama hocam ilk penaltıyı atar mısın, diye sorunca kabul ettim. Derin bir nefes çektim. Soğukkanlılığımı sağlamaya çalıştım. Ve vurdum. Gol olunca dünyalar benim oldu."
      Sıra son penaltıyı atan Popescu'da:
      "Benim futbol hayatımın en önemli vuruşu herhalde buydu. Bu güzel ülkeye bu mutluluğu yaşattığımız için çok mutluyum. Herhalde şu an dünyanın en mutlu insanı benim."

      Yer yerinden oynadı!
      Dünya'nın dört bir yanındaki Türkler maçı coşkuyla izledi, çeşitli illerde de şölenler düzenlendi
      GALATASARAY'ın UEFA Kupası finalinde Arsenal'le oynadığı karşılaşma nedeniyle Dünya'da adeta yer yerinden oynadı.
      Dünya'nın dört bir yanındaki Türkler maçı coşkuyla izledi. Avrupa ülkelerinde, ABD'de, Afrika'da, Asya'da ve Avustralya'da maç için dev ekranlar kuruldu.
      Kazakistan'da Türk şirketleri tarafından işletilen üç otelde sporseverler için özel programlar hazırlandı.
      Almanya'da, Fransa'da, Hollanda'da, Avusturya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde Türkler karşılaşmayı tezahüratlarla izledi.

      Taksim'de izdiham
      Taksim'de kurulan dev ekran nedeniyle izdiham yaşandı. Binlerce taraftar ellerinde bayraklarla maçı izledi.
      İstanbul'un her bölgesinde aynı tür uygulamalar göze çarptı. İzmir, Ankara, Adana ve diğer illerde de dün Sarı - Kırmızı bir gece yaşandı.



      Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turu
      Rapid Wien-Galatasaray: 0-3
      Galatasaray-Rapid Wien: 1-0

      Şampiyonlar Ligi (H) Grubu:
      Galatasaray-Hertha Berlin (Almanya): 2-2
      Milan (İtalya)-Galatasaray: 2-1
      Chelsea (İngiltere)-Galatasaray: 1-0
      Galatasaray-Chelsea: 0-5
      Hertha Berlin-Galatasaray: 1-4
      Galatasaray-Milan: 3-2

      7 puanla grup üçüncüsü olan Galatasaray, UEFA Kupası'na katılmaya hak kazandı.

      UEFA Kupası
      3. tur:
      23 Kasım 1999: Bologna-Galatasaray: 2-2
      9 Aralık 1999: Galatasaray-Bologna: 2-1

      4. tur:
      2 Mart 2000: Borussia Dortmund-Galatasaray: 0-2
      9 Mart 2000: Galatasaray-Borussia Dortmund: 0-0

      Çeyrek final:
      16 Mart 2000: Real Mallorca-Galatasaray: 1-4
      23 Mart 2000: Galatasaray-Real Mallorca: 2-1

      Yarı final:
      6 Nisan 2000: Galatasaray-Leeds United: 2-0
      20 Nisan 2000: Leeds United-Galatasaray: 2-2

      Final:
      17 Mayıs 2000: Galatasaray-Arsenal: 4-1 (penaltılarla)

      Milliyet.com

      O An Yaşandı

      Anlar vardır tarihin en önemli ayrıntılarını oluşturan. Anlar vardır insanların hafızalarında köşe taşları gibi yer tutan. Anlar vardır ancak yaşıyanlar tarafından anlatılabilen. Anlar vardır sonucu tahmin edildiği halde önüne geçilemeyen. Anlar vardır yaşayan insana yaşadığını hissettiren. Anlar vardır ilk olmanın ve bir daha yaşanmayacağının farkında olan.
      İşte o anlardan biriydi 5 Nisan 1996 gecesi Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadında yaşanalar. Galatasaray ve Fenerbahçe Türkiye Kupası Finalinin ikinci maçında karşı karşıya gelmişlerdi.Oynanan ilk maçı Galarasaray Saunders'ın golü ile 1-0 kazanmış ve maça bu avantaj ile çıkmıştı.Maçın normal süresi Fenerbahçenin 1-0 üstünlüğü ile sonuçlanmış ve uzatma dakikalarına geçilmişti. O an yavaş yavaş geldiğini hissettirmeye başlamıştı. Ve herkes o anın gelişini engelliyemi yeceğinin farkındaydı. O anı başlatan olay maçın 117. dakikasında Saunders'ın ayağından çıkan müthiş füzeydi. Top Fenerbahçe kalesinin 90 tabir edilen üst köşesine takılmış ve Galatasaraylı futbolcuları sevinç yumağı haline getirmişti. Bitiş düdüğü o anın yaşanma zamanının geldiğini haber veren son işaret olmuştu. Tribünlere koşan Galatasaraylı futbolcular ve Teknik Direktör Graeme Souness o anın duyguları ile coşmuş bir şekilde kendilerinden geçmişlerde. Ve o an gelip çatmıştı Souness daha sonra kendine Ulubatlı lakabının takılacağı anı yaşatmaya hazırlanıyordu. Tribünlerden aldığı büyük bir Galatasaray bayrağı ile tur atmaya başladı ve aniden sahanın ortasına doğru yöneldi. Santraya ulaştığında tüm tribünler onu seyretmekteydi. Ve o Galatasaray bayrağını Kadıköyün tam ortasına bir kaç denemeden sonra dikti. O an artık yaşanmıştı ve Galatsaraylılar için bir zevk ve kıvanç Fenerbahçeliler için bir öfke kaynağı olmuştu. Ve hırslı İskoç tarihi oluşturan önemli anlardan birinin başrol oyuncusu

      cimbombom.8k.com

      Tarihi Galata Saray Yazar…

      Aman o ne lodos fırtınası... İstanbul’un her yani şişmiş, denizi kabarmış dalga dalga, lodos kıyameti desek yerinde olacak... Günlerden 30 Aralık 1911.

      Yılbaşına bir gün kalmış, evlerde kestaneler çiziliyor, hazırlık
      gırla...

      Vapurların kalkış saatleri birbirine girmiş, kalkıp kalkamayacakları bile meçhul.
      Ama kalkan bir vapura zor bela yetişen dört Galatasaraylı oyuncu, dalgalarla mücadele eden vapur'un içerisinde, Fenerbahçe ile oynayacakları maç'a doğru yol alıyorlardı..
      Galatasaray olarak Fenerbahçe karşında oynadıkları ilk üç maç'ta da galip gelmişlerdi, 2-0, 3-0, 5-0, eh, heyecanlı değillerdi pek, ama lodos onları perişan ediyordu.
      Kadıköy’e geldiklerinde diğer takim arkadaşları ile buluşacaklardı, ama iskelede sadece iki arkadaşlarını gördüler.
      Önce pek üstünde durmadılar, nede olsa Union Kulüp Stadında (Fenerbahçe Stadı) diğer arkadaşlarını bulabileceklerini ümit ediyorlardı.
      Altı Galatasaraylı oyuncu yolladılar Stat'a... Başkan Ali Sami Yen onları orada buldu, başka da kimse yoktu.
      Ali Sami Yen oynamak istiyordu ama sakattı, maç saati de yaklaşıyordu, yedi Galatasaraylı oyuncunun gözleri saat'in üzerindeydi, ne gelen vardı, ne giden!
      Aralarında konuşup, oyunun ertelenmesini istediler;
      İstanbul şehri bir lodos afetine yakalanmış, vapurlar iptal olmuş, oyuncular gelememiş, bu maç böyle oynanırımı, iptal en doğal hakkimiz diye düşündüler elbette.
      Ama rakip takim Fenerbahçe buna razı olumuydu hiç?
      Bizim yedi kişi kalmış Galatasaray takımımıza, "Sahaya çıkmazsanız, hükmen yenik sayılırsınız!" diyip,
      tuturukluklarına devam edince, Galatasaray ruh'u bunu kaldırırımı, yenileceksek, aslanlar gibi çıkarız, saha'da yeniliriz diyip, yedi kişi çıkıp, oynamayı kabul ettiler.
      Bir önemli sorunları daha vardı, kaleci yoktu! Lodos fırtınası yüzünden, kalecimiz de gelemeyenler arasındaydı!
      Ali Sami Yen kaleci olmayı kabul edince, biri kalede olmak üzere, yedi Galatasaraylı Aslan, gururla saha'ya yayılıverdiler.
      Ali, Bekir Bircan, Horace Armitage, Celal, İdris, Emin Bülent ve kalede Ali Sami Yen. Hey gidi ASLANLAR hey,
      yelelerini diklettirip, pençelerini çıkarıp, gerinip, rakiplerine baktılar.
      On bir tane Kanarya, lodos'un da etkisi ile biraz ürperdi ama, içlerinden de kıs kıs güldüler, arenaya sadece yedi aslan çıkabilmiş, saha vıcık vıcık, alırlardı elbet bu maçı!
      Aman Allah hım oda neydi? Saha'da kükreyen aslanlar sanki yüzlerce oluvermişti...
      Ali Sami Yen'in durduğu kale, rakipleri tarafından ziyaret bile edilemedi, 90 dakika boyunca top bir adet kere eline bile gelmedi...
      Aslanlar hem atak yaptılar, hem de kalelerine kimseyi yaklaştırmadılar. Ne lodos, ne vıcık vıcık bir saha, nede on bir kişilik rakip takim onlarla bas edemedi.
      Galatasaray, Fenerbahçe’yi 30 Aralık 1911 günü, yedi kişi ile, 7 - 0
      yendi.

      Aslan Galatasaray’ı lodos afeti bile durduramamış, büyük ruh'u ile, yedi kişi ile oynadığı maç'tan alnının akıyla çıkmıştı. Yani İnfaz gerçekleşmişti.
      O gece lodos tüm gücü ile devam etmiş, bizim Aslanlar ise vapurlar iptal olduğundan, geceyi rakiplerimizin evlerinde geçirmek zorunda kalmışlardı.
      Bence, bizimkiler bir güzel uyumuştur da, karşı tarafı tam bilemiyorum! Nede olsa tatlı tatlı uyurlarken bir iki kükreme sesi çınlatmışlardır o evlerde Aslanlarımız,
      rakiplerimizin tetikteki uykularını bölen!
      İste Galatasaray ruh'u, inancı ve gerçeklerinden bir tanesi daha.
      Bir rivayete göre, ne zaman lodos fırtınası çıksa, rüzgar’ın içerisinden bir kükreme sesi yayılırmış Kadıköy semalarına, içleri ürperten,
      dolana dolana Fenerbahçe Stadına yayılan... Ali Sami Yen'in, Ali'nin, Bekir Bircan'in, Horace Armitage'in, Celal'in, İdris’in, Emin Bülent'in sesleri,
      hani artik bizlere bulutların arkasındaki o güzel yerden bakanların kükremeleri bunlar.
      Selam sizlere kahramanlar, selam.

      gscimbom.com


      Onların futbol topları yoktu.Hele sizin gibi topları hiç olmadı.Çaputları birbirine dolayıp bezden bir top yapmışlardı belki.Onunla da kimbilir kaç kez oynama fırsatı bulmuşlardı? Sizce en büyük eğlenceleri neydi? Gökyüzünde salınan bir uçurtmaları olmuşuydu? Gece yattıklarımda neyin hayali ile uyumuşlardı? Hayal kurmak için hiç fırsatları olmuşuydu acaba? Bugünkü rahatlığımızı borçlu olduğumuz onlar: babaları cephede olduğu için bir şeyler istemek şansına sahip değillerdi....Ve bir gün hepsinin üstüne görev düştü: "VATAN İÇİN ÖLMEK..." Tereddüt etmeden gittiler. Öyle güzel, öyle güzeldi ki gittikler yerler. Gittiler ve bir daha geri dönmediler.
      İvrindi nin Mallıca köyünden 104 yaşında vefat eden Azman Dede Çanakkale savaşına katılmış gazilerimizdendi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış,soyadı kanunu çıkınca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu.Yıllar önce bir yerel araştırma sırasında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları ağır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu.Benim sorduklarımı kulağına bağıra bağıra söyledi. Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sordukları mı cevapladı . Söz Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı :
      -"Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum.Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. Sıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; "Yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri; "Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!.." diye cevap verdi. Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye.
      Onları karşıma alıp bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık.Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gök top sesleriyle inliyordu.Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tırtır titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı.Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..
      Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı
      Al sancağı teslim etti Allah a ısmarladı.
      Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana
      Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana
      -baktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha... Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha söylüyorlar.Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak... Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı . O an geldi. Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırdı. Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler.İşte o an. Tam o an bir makineli yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler.Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!.. İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!.."Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu.Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi. Eğildi;"Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı ." Dedi.


      turksportal.net

      Cumhuriyet’in Galatasaraylıları

      İnan Kıraç’ın “Atatürk Galatasaraylıydı. Çünkü Atatürk Cumhuriyeti kurduğunda yanında 23 Galatasaraylı vardı” diyerek alevlendirdiği tartışmayı başlatan 23 ismi VATAN buldu. Listede Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami Yen’den lise müdürü Tevfik Fikret’e kadar bir çok ilginç isim var.

      Geçtiğimiz Pazar Galatasaray Lisesi’nde 74 mezuna mezuniyetlerinin 50. yılı dolayısıyla madalya ve beratların verildiği törende konuşan Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç, Atatürk hakkında çok konuşulduğunu, kiminin Fenerbahçeli, kiminin ise Beşiktaşlı olduğunu söylediğini belirterek, şöyle demişti: “Biz de diyoruz ki Atatürk Galatasaraylıydı. Çünkü Atatürk Cumhuriyeti kurduğunda yanında 23 Galatasaraylı vardı. Bu Cumhuriyetin temellerinin atılmasında böyle Galatasaraylılar var. Bu kişilerin isimlerinin yer aldığı bir kitabı yakında çıkaracağız.” Böylece yıllardır süren “Atatürk hangi takımı tutardı?” tartışmasını da tekrar gündeme taşımıştı. VATAN, İnan Kıraç’ın hazırlandığını bahsettiği kitapla ilgili detaylara ve Atatürk’ün Cumhuriyeti kurarken yanında yer alan 23 Galatasaraylı’nın isimlerine ulaştı.

      Bakanı da var şairi de
      Kitabı Ali Oraloğlu hazırlıyor


      İnan Kıraç’ın bahsettiği kitabı Mekteb-i Sultani yani Galatasaray Lisesi Mezunu ve Galatasaray Müzesi Müdürü Ali Oraloğlu hazırlıyor. 89 yaşındaki Ali Oraloğlu aynı zamanda Atatürk’ün Galatasaray Lisesi’ne 1930, 1932 ve 1933’te yaptığı ziyaretler sırasında okulda öğrenciydi. İşte Atatürk Cumhuriyeti kurarken yanında bulunan, aralarında Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami Yen’den lise müdürü Tevfik Fikret’e, Atatürk’ün Çanakkale’deki Komutanı Orgeneral Cevat Çobanlı’dan ilk Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ruşen Eşref Ünaydın’a kadar bir çok ilginç ismin bulunduğu o 23 kişi.

      1- Cevat Çobanlı: Atatürk’ün Çanakkale’deki komutanı. Milli Mücadeleye silah yardımı yaptığı için İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü. Malta dönüşü Milli Mücadele’ye katılıp Orgeneral oldu.

      2- Emin Bülent Serdaroğlu: Atatürk’ün hayranı olduğu şair. GS kurucu ve futbolcularından.

      3- Ruşen Eşref Ünaydın: Atatürk ile ilk röportaj yapan gazeteci ve ilk Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri.

      4- Abdurrahman Şeref: Galatasaray Lisesi Müdürü. İlk TBMM Başkanı ve “Cumhuriyet” deyimini kullanan ilk kişi.

      5- Celalettin Arif: TBMM ikinci Başkanı ve ilk Adalet Bakanı.

      6- Bekir Sami Konduk: TBMM ilk Dışişleri Bakanı.

      7- Celal Nuri İleri: Milli Mücadeleyi destekleyen gazeteci. İlk Anayasa Komisyon rapörtörü.

      8- Şükrü Kaya: Hariciye ve Dahiliye Vekili.

      9- Hamdullah Suphi Tanrıöver: Milli Mücadele Hatibi ve Cumhuriyette Maarif Vekili.

      10- Necmettin Sadak: Cumhuriyet devri Dahiliye Vekili.

      11- Yusuf Hikmet Bayur: Atatürk devrinde iki kez Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri.

      12- Ahmet Muhtar: Cumhuriyetin ilk Hariciye Vekili.

      13- Suat Davaz: Cumhuriyet Hariciyesi’ni kuran üç kişilik komisyonun üyesi.

      14- Mehmet Enis Akaygen: Cumhuriyet Hariciye komisyonu üyesi.

      15- Mehmet Şerif: TBMM ilk Geçici Başkanı. “Büyük Millet Meclisi” deyimini kullanan ilk mebus.

      16- Ali Haydar Aktay: Atatürk’ün değişmez elçisi.

      17- Emin Ali Türkgeldi: Atatürk devrinde çeşitli başkentlerde elçilik açan Büyükelçi.

      18- Ali Rana Tarhan: Atatürk’ün İnhisarlar Vekili.

      19- Ali Sami Yen: Galatasaray Kulübü Kurucu Başkanı. 1921’de kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın ilk Başkanı.

      20- Yusuf Ziya Öniş: 1922’de kurulan Futbol Federasyonu’nun

      ilk başkanı.

      21- Tevfik Fikret: Galatasaray Lisesi’nin efsanevi Müdürü. Atatürk’ün hayranı olduğu ve 1918’de kabrini ziyarette “Ben inkilap ruhunu ondan aldım” dediği şair.

      22- Ercüment Ekrem Talu: Gazeteci, yazar ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri.

      23- Yunus Nadi Abalıoğlu: İlk Anayasa Komisyonu Başkanı. Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve başyazarı.

      İlker AKGÜNGÖR
      haber.gazetevatan.com/Cumhuriy…araylilari/275144/7/Yasam
      Resimler
      • Cumhuriyet’in Galatasaraylýlarý.jpg

        7.23 kB, 193×102, 684 defa görüntülendi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000