Sabit Hemşinli Gamsız Hasan Bey

      Hemşinli Gamsız Hasan Bey

      Girit İsyanından Kahraman Bir Portre
      HEMŞİNLİ GAMSIZ HASAN BEY


      Girit Karmamanı Hemşin Miralay Gamsız Hasan Bey (Rize 1804-İstanbul 1873)
      İsyanın nasıl başlayıp hangi mecralarda aktığı ,Rum asıllı paşaların ihanetleri,mezalim ve katliamlarıyla bu isyanın başlı başına ve pek hazin bir hikayesi vardı.Bir de unutulmayan bir kahraman Hemşinli Gamsız Hasan...
      Girit meselesinin bidayetinden beri gönüllü namıyla Cezireye,peyderpey birtakım eşkıya,zahire ve cephane taşıyıp fiilen ve manen teşeddüd-i fesat ve şekavede muavenet ve hizmet ede gelen mahut Ark adi Vapuru,adar-i melufesi veçhile yine mühimmat ve levazımını çıkarmak üzere şerh-i Rebiulahirin on dokuzuncu Salı gecesi cezire-i merkum enin Aya Rumeli sahiline takarrür eyledikte,oraların ablukasına memur İzzeddin Vapuru süvarisi Hasan Bey,derhal mezkur vapurun üzerine ve iki taraftan top ve hum bara endahtiyle muharebeye tutuşularak...
      Bu satırlar,Osmanlının son Kaptan-ı Deryalarından Ahmet Vesin Paşanın 22 Ağustos 1867 tarihiyle Babı Aliye gönderdiği bir tahriratın ilk yarısıdır ve 1866 Girit İsyanının
      Orta yerinden yazılmıştır.İsyanın nasıl başlayıp hangi mecralarda aktığı,Rumlar ile Yunanlıların adayı bir barut fıçısı haline getirdikleri,Osmanlı Devlet adamlarının gaflet ya da gayretleri,Rum asıllı paşaların ihanetleri,mezalim ve katliamlarıyla bu isyanın başlı başına ve pek hazin bir hikayesi vardır.
      İZZEDDİN
      Ağustos gecelerinde Akdeniz,leventlerin dimağlarını genellikle ılık ve hafif bir lodosun deniz kokusuyla sarhoş ede gelmiştir.Senelerden 1867 idi ve denizde,yine bir ağustos gecesinin ılık nefesi hissediliyordu.Gün battığında denizin üzeri kül renkli bulutlarla kaplı idi ve tabiri caizse gökten zulmet yağıyordu.Ne uzaklarda bir yıldız,ne sahilde bir ışık...Yalnızca karanlığın içinde 250x29,6x12.3 kadem ebatlarında ve 1075 tonluk bir kütle,bütün ışıklarını söndürmüş,karınca sessizliğinde bir ileri,bir geri gidip geliyordu.
      12 mil sürat yapabilen bu gemi İngilterede imal edilerek Osmanlı Donanmasına katılmış olan 300 beygirlik İzzettin Vapurudur ve o gün 12 kalibrelik 6 adet topu ile Egede karakol görevi yapmaktadır.
      Geminin köprü üstünde ikinci süvari sol kolağası Sinoplu Hasan ile birinci zabit sol kolağası Cihangirli Ragıp beyler,güvertede punt ellere tutunmuş olarak kah dürbünüyle,kah kartal bakışlı gözleriyle uzakları tarassut eden 63lük bir delikanlıya seyretmektedir.Bu,adı o yıllarda bile efsaneye çıkmış olan Gamsız Hasan Beydir.

      GAMSIZ HASAN BEY


      Gamsız Hasan,1804te Hemşinde doğmuştu.Yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra ülkede yapılan ıslahatlar,onun gençlik yıllarına rastladı ve donanmayla levent alınırken o da İstanbula gelip tersaneye yazıldı.Firari Ahmet Fevzi Paşa,1838de fila ile Akdenize açıldığında,Gamsız Hasan onun gemilerinden birinde topçu çavuşu bulunuyordu.Sultan Abdulmescidin tahta cülusunda Ahmet Fevzi Paşa,süvarilerini aldatarak kumandasındaki filoyu İskenderiyeye götürüp Mehmet Ali Paşaya teslim etmişti.Hamiyetperver gemi süvarileri bu ihaneti affedemeyerek fırsatını buldukça er kıyafetleri içinde İskenderiyeden işkampavya ile kaçıyorlardı.O gece sıra Gamsız Hasan ve birkaç arkadaşında idi.Firar kararı iki gün önce alınmıştı.Tüm hazırlıklar tamamlanınca gece yarısı geminin işkampavya sı ile limandan ayrıldılar.Yanlarında su,erzak,pusula,tüfek gibi levazım at almakla birlikte işkampavyaya küçük bir top da koymayı ihmal etmemişlerdi.Vatan sularına kavuşmak üzere enginlere açıldıkları gecenin sabahında,Ahmet Paşa durumu haber alıp yandan çarklı müsellah Mısır Vapurunu işkampavyayı takibe gönderdi.Gamsız Hasan,bir topçu çavuşu idi ve öğle sıcağında denizin kara görünmeyen bir noktasında,üzerlerine gelen vapurun niyetini anlayıp topun namlusunu ona doğru yöneltti.Yakalanırsa hepsinin sonu ölüm olacaktı.Ellerinde dokuz gülle vardı ve bunların her biri bir hayat demekti.
      Karşılıklı top ateşiyle sürecek kovalamacanın başlangıcında Gamsız,ilk gülleyi fırlatıp vapuru kıç üstesinden vurmuştu.Hemen yanlarına gülleler düşüyordu.İkinci gülleyi namlıya yerleştirdiğinde vapura iyice yaklaşmışlardı.Fitili ateşlerken içinden,bildiği ne kadar dua varsa okuyordu.
      Evet!Duası kabul olmuştu.Gülle ıslıklar çalarak süzüldü,vapurun iskele çarkını parçaladı.Vapuru birden süratten düştü,deniz üzerinde geniş bir daire çizmeye başladı.Hasan,serdümene emir vererek işkampavyayı durdurttu.Bu sefer nokta atışı yapacaktı.Gülleyi öperek namluya koydu ve fitili ateşledi.Hedef davlumbaz idi.Bu arada Mısır Vapurunun iki güllesi daha hemen yanlarına düşmüştü.Gamsız güllelerden kurtulur kurtulmaz üst üste üç atış yapmaktı ve her üçünde de isabet ettirip davlumbazı parçaladı.Şimdi sıra vapurun sancak çarkında idi.Artık balık avlar gibi rahat hareket ediyordu.Son gülle de atıldığında işkampavyadan hep bir ağızdan Veyl mağluba!(Mağluba yazıklar olsun!..)sesleri yükseliyordu.

      YORGUN VE BİTAB


      Gamsız ve arkadaşları Mısır Vapuru personelinin gıpta dolu bakışları arasında aheste kürekle ufka dalıp Akdenizin munis kucağında emniyetle bir seyre başladılar.Ne var ki çok geçmeden erzakları ve suları tükenmişti.Birkaç gün sonra Kıbrıs kumsallarına ulaştıklarında açlık,susuzluk ve yorgunluktan konuşamaz hale gelmişler,hatta son iki mili dalgaların sürüklenmesi ile aşmışlardı.Kıbrısta dinlenip ikmalini tamamlayan Gamsız Hasan,vakit geçirmeden hareket etti,kıyıyı takiben İstanbula ulaştı.Birkaç gün bütün bahriye muhitlerinde onun bu yiğit macerası anlatıldı.İstanbul sokakları bu kahramanlık ile dolup taştı.
      Mesele,Padişaha arz edilince her biri ayrı takdir edilip Gamsız Hasan da zabit sınıfına terfi ettirildi.Artık tarih onu Beylakabıyla,Gamsız Hasan Bey olarak anacaktı.Sultan Abdülazizin cülusuna kadar çeşitli görevlerde bulunarak kolağalığına yükselen Hasan Bey,o zamanlar donama tarafından yürütülen şehir hatları seferlerinde görevlendirilip başta yandan çarklı Hüma-pervazvapuru olmak üzere birkaç posta vapurunda hizmet etti.

      YILLAR AKARKEN


      Takvim yaprakları koparken Gamsız Hasan bey de bahriyenin gözdeleri arasında şöhret basamaklarını hızlıca tırmanıyordu.Girit isyanı başladığında Tunadaki görevinden çağrılıp İzzeddin Vapuru süvariliği ile Adalar Denizine (Ege)gönderildi.Geçen zaman onun şecaatinden hiçbir şey aparmamış,bilakis bil eylemişti.İşte o Ağustos gecesinde İzzeddinin punt ellerine dayanmış şahin gözlerle uzakları seyreden Gamsız Hasan Bey,o idi ve bu kargaşa esnasında geceleri ancak iki saat uyuyor,haftalardır stresini çıkarmadan kah köprü üstünde,kah iskele baş üstünde düşman arıyordu.

      ÖLÜMLE SICAK TEMAS


      Temmuzun altısından ağustosun on beşine kadar süren Sifakya Muharebeleri,tenkil ve isyan bastırma harekatını bu bölgede yoğunlaştırmıştı.Eşkıyanın kılıç artıkları,şimdi Asprono Mağaralarında yuvalanmışlardı.Zamanla buradan karaya asker çıkarıp taze kuvvetlerle direnişe devam ediyorlardı.Bunun için Sifakyanın gerek doğu,gerekse batı cihetlerinde karakol etmenin büyük önemi vardı.Amiral Vesin Paşa,Mahmudiye zırhlı firkateyni ile Franka Kasteli önünde karargah kurmuş,İzzeddin ile Talia vapurlarını da 6 gün evvel tarassut için denize göndermiş ve şöyle demişti:
      -Efendiler!Hassaten güneşin gurubundan tuluuna(batışından doğuşuna)kadar etrafa pek dikkat ediniz.Kaçakçı korsanlar ve eşkıya bu suları avuçlarının içi gibi biliyorlar.Binaenaleyh karanlığın en zifiri saatinde kıyıya sokulmak isteyeceklerdir.Ağustosun yirmi birinci günü ay,saat üçte(bu ifade ezani saati gösterir ki bugünkü karşılığı 23.00dir.)doğar.Ay doğup ortalık aydınlanmaya başlayıncaya kadar korkarım iş işten geçmiş olmasın.Gerisini buna kıyasla hesap ediniz ve vazifenizde ihmal göstermeyiniz.

      AV PEŞİNDE


      Gamsız Hasan Bey,21 Ağustos gecesi elindeki dürbün ile uzaklarda bir hareket ararken ihtimal ki içinden bu sözleri tekrar ediyor;bir kıpırtı,bir ses bekliyordu.Dört bir yana çevirdiği nazarları,geminin iskele kıç omuzluğundan siluet halinde seçilebilen Gavdos adasının zirvelerinde ışıklar gördü.Şüphesiz bu ışıklar eşkıyaya casusluk maksadıyla yanıp sönmekteydi.Şimdi İzzeddin daha dikkatli olmalıydı.Gamsız o yaşını rağmen çevik birkaç adım ile köprü üstüne çıktı ve kumandayı ele alıp Makinalar istop!komutunu verdi.Herkes göz kesildiler,kulak oldular.Tüm personel bir karınca sessizliğindeydi. İzzeddin,yavaşça kıyıya doğru akıyordu.Hasan Bey,kumanda köprüsünün sancak tarafına yürürken harita kamarasındaki saate baktı.Ayın doğmasına daha bir çeyrek saat daha vardı.Üstelik kara bulutlar da gitgide alçalıyorlardı.Görüş mesafesi azalmıştı.Gamsız Hasan Bey sancak baş omuzluk istikametinde bir kıvılcım görür gibi olmuştu.Kulak kesilince belli belirsiz bir motor sesi de duydu ve top tarrakası gibi gür bir şada ile haykırdı:
      -Kast-ı kafir;gaza niyetine!..
      Bu komut,Personel savaş yerlerine!demekti ve güvertede cevval bölgeler koşuştu,motorlar çalıştı,tam sürat ada istikamet dümen kırıldı.
      Çok geçmedi,önce bir gemi hayaleti belirdi,ardından karartının sahile doğru koştuğu görüldü.Sonra pek çok ağızdan aynı isim duyuldu:
      -Arkadi!..Arkadi!..

      BİR YUNUS BALİNAYI YUTUYOR


      Arkadi,barut ve erzak yüklü idi ve gündüzün son saatlerini Gavdosun arkasında geçirmiş ve tam da amiralin tahmin ettiği gibi ay doğmadan sahile inebilmek için yatsı ezanı sıralarında demir almıştı.
      Arkadinin,İzzeddinin son sürat üstüne dümen kırdığını görmesi çok sürmedi.Zaten keşfedildiğine de pek önem vermiyordu.İzzeddini biliyor ve otuz puntluk altı top ve on dört mili aşan sürati ile İzzeddine mağlup olmasının ham hayal olduğunu düşünüyordu.Ancak ne var ki bir tek şeyi bilmiyordu.Bu sefer İzzeddin,Gamsız Hasan Beyin kumandasında idi!..
      Bu sahnenin devamını Ali Haydar Emirin kaleminden takip edelim:
      İzzeddin de son süratini vermişti;onun bacalarından da alevlerle karışık dumanlar çıkıyordu.İki gemi yan yana adaya doğru koşarken müthiş bir top,tüfek ve tabanca düellosu başladı.Bu tasavvura sığmaz bir haile sahnesi idi;her ikisi de ateşler ve ölümler saçarken karaya doğru batası uçuyordu ve her ikisinden de sert emirler,birbirine karışan sesler ve ara sıra keskin feryatlar yükseliyordu.Arkadinin bacaları delik deşik olarak stil tazyiki düşmüş ve gemi yolundan kalmıştı.Fakat Gamsız bu halin farkında değildi;küçük toplar ile bir şey yapamayacağını ve avı elinden kaçıracağını düşünerek ikinci kaptana haykırdı:
      -Rap ma edeceğim Efendi Kaptan;pruvaya asker hazırla!..
      Gemiyi sancağa aldı.Arkadi de birdenbire sancak alabanda ettiğinden müsademeden(çarpışmadan)kurtuldu.Şimdi iki gemi,lodos cihetine dönerek engine doğru gidiyordu.Korsan,yavaş yavaş sancağa,Kriko burnu açıklarına dümen kırdı;korkunç iştiallerden kurtulmak için tayfasının barut varillerini denize atmağa başladı görüldü;kaptanları,dümencileri vurmuş;seyrine,atışlarına intizamsızlık gelmişti.Deniz ufkundan yükselen Ay,bulut şerhalarından geçtikçe ortalık açılıyor ve kunturabantçının,ümitsiz bir hal ile kaçmağa çalıştığı fark olunuyordu.Gamsız,avına yetişti;maksadı batırmak değildi.Yakalamak ve yedeğine takip etmekti;tam Kriko burnu önünde:
      -Sancak bordasına rampa!..
      Kumandasına verdi;kendisi de iri kılıcını sıyırıp güverteye atladı.İzzeddin,iskele baş omuzluğundan müthiş bir tesadüfle Arkadiye bindirdi.Bu anda kadırga devrine mahsus bir muharebe başladı.İki gemi,birbirine takılmış,makineleri durmuş,topları susmuş,suların şevkiyle ağırca sürükleniyordu;baş tarafında kılıçlar,baltalar ve tabancalar işlemekte idi.Arkadiden yükselen yangın alevleri İzzeddini tehlikeye düşürdü.Gamsız,gemisini geri aldı ve yakın menzilden top ateşini devam etti.Vaktin nasıl geçtiğini anlayamamıştı.Ne hasmının hasarını ne de kendinin zayiatını biliyordu.Gördüğü şey,Arkadinin Al afonisi kayalıklarına doğru baştankara bir gidişle ilerlemesi idi.Buna meydan vermemek için tekrar bindirdi;fakat gene çekilmeye mecbur oldu.Zira Arkadi mütemadi iştialler,infilaklarla yanan mahkum bir tekneden başka bir şey değildi.Güneş doğarken su üstünde o cüretli korsandan kalan,ancak bir enkaz yığınından ibaretti.

      İZZEDDİN EFSANE OLUYOR

      Gamsız Hasan Beyin bu üstün başarısı Ahmet Vesin Paşa tarafından taktirle karşılandı ve Mahmudiyeden atılan 9 pare top ile zafer hemen oracıkta ilan edildi.Paşa üç gün sonra bizzat vaka mahalline gelip Arkadiyi gördü.O gün,denize oturan Arkadinin efsane bitiyor,yerine İzzeddinin yiğit efsanesi başlıyordu.Hatta bazı ferasetli Türk denizcileri,Kırım gazisi muhteşem,Mahmudiye ile yan yana gördükleri İzzeddinin de ileride bir tarih olacağını tahmin eder gibiydiler.
      Ahmet Vesin Paşa,gemide özel tatlılar yaptırıp İzzeddin personelini Mahmudiyenin özel salonunda ağırladı ve kahveler içilirken yazımızın başında yer alan tahriratı kaleme aldı.Kıymetli bir vesika olan bu tahriratın devamında paşa şöyle diyordu:
      ...mezkur vapur mağlup ve hezimetle engine doğru firar etmiş ise de İzzeddinin seri manevralı olması cihetiyle bit takip Alofonisi sahilinde yetişip üzerine rampa etmiş ve der ununda bulunan tayfanın pek çoğu kurşun,kılıç,balta ve manivela ile,kaptan ve dümencileri kurşunla telef edildiği sırada zikrolunan vapurdan atılan humbaraların bir İzzeddinin içinde patlayarak beş,altı adamı telef ve mecruh eylediği halde mumaileyh Hasan Bey ile zabıta,nefarat gece saat üçten dokuza kadar merdane ve şeciine sebat ve gayret edip ve kaide-i harp üzere İzzeddin biraz geri alınarak tekrar üstüne bindirilip pek çok yerini ve sancak tarafının pervanesini kırmış ve bu hal üzere sahilde bulunan taşlar üzerine uğratılarak vapuru mezkur gark edilmiştir.

      HİKAYENİN SONU


      Arkadi karaya oturduğunda,içindeki hamuleyle birlikte pek çok kısmı yanmıştı.Sığ suda görünen küpeştesine bakarak bir hurda yığını olduğuna hükmolunabilirdi.Yine de işten anlayanlar,gemiye girdiler ve önce topları çıkarılıp Mahmudiyeye naklolundu.Birkaç gün çalışılarak makinası söküldü ve teknenin hasar gören kısımları tamir edilip delikler kapatıldı.Bir hafta sonra yüzdürülüp yedeğe alınarak 25 Eylül 1867 günü İstanbula getirildi.Ertesi günkü takvimi Vekayi gazetesi bu habere yarım saat yer ayırıp olayı ve kahramanı överek bitiremedi.
      Padişah,geminin tamiri ve yeniden silahlandırılarak müsellah vapurlar fırkasına dahil edilmesini irade buyurmuştu.Bu maksatla Haliç tersanesinin taş kızağına çekildi.Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyordu.Arkadiyi tamir etmek,aynı evsafta bir vapur inşasından pahalı tutuyor,astarı yüzünü geçiyordu.Durum padişaha yeniden arz edildi ve tekne kızaktan indirilip bir hatıra olmak üzere tersanede beklemeye alındı.Bu arada işe yarar parçaları kullanıldı.Tarihi hatırasına binaen iki objesi de Deniz müzesine nakledilip asar-ı ati kaya dönüştü.Bunlardan biri,başının üzerinde vaktiyle pusula taşıyan çocuk heykeli diğeri de gemi güvertesinde bulunan minyatür bir top idi.Topun özelliği,iki adet zağar tarafından taşınan gümüş kakma bir kundak şeklinde dizayn edilmiş olmasıydı.
      Arkadi,yıllarca Haliçte bekledikten sonra ikinci Merutiyette işe yaramaz gemiler ile birlikte feshedilip buradan ayrıldı.

      TARİHİ BİR GERÇEK


      Gamsız Hasan Beyin Arkadiyi tahribi,Girit isyanına karışan eşkıyanın ve adalardaki kaçakçıların cesaretlerini kırmış,isyanın bastırılmasında mühim bir rol oynamıştır.Adalar Denizine getirilen yeni düzende,Gamsız Hasan Beyin bu parlak zaferi daima anılacaktı ve İzzeddin adı,bahriye tarihimizin sayfalarına hürmetle yazılacaktı.Gamsız Hasan Bey,olayın hemen akabinde terfi ettirilip bundan böyle Miralay rütbesiyle görev yaptı.İkinci Kaptan Hasan,binbaşılığa;bayrakçı Trabzonlu Mikdat Bey de solkolağına yükseltildiler.Sivil personelin maaşlarına zam yapılıp erata nakdi mükafatlar verildi.

      VE HATIRALAR


      Güzel Sanatlar,tarihinin yan disiplinidir.Bu hadiseler yaşanıp bittikten sonra Gamsız Hasan Bey vefat ettiğinde,Arkadiyi ilk defa gördüğü dürbünü Deniz Müzesine alındı ve Hüseyin Hüsnü Efendi 1900 yılında onun bütün kişisel karakterini yansıtan suluboya bir resmini yaptı.Bu resimde onun pos bıyıkları,Hemşinli olmasının alameti olan uzun burnu,daima taşıdığı eğri kılıcı,başında emanet duran fesi ve Arkadinin peşinde koşarken günlerce sırtından çıkarmadığı bol setresi ile İzzeddinin bir parçası,adeta onun bir demirbaşı gibi durmaktadır.Zaten bugün biz de Gamsız Hasan Bey adını İzzeddinden,İzzeddini de Gamsız Hasan Beyden ayrı anamıyoruz.
      İzzeddinin Arkadi ile olan macerası daha sonra yağlıboya tekniğiyle iki defa resme edildi ve Deniz Müzesindeki yerini aldı.Bu hadiseye ilgisiz kalamayan meçhul bir el,İzzeddinin şahane bir maketini yapıp hatırasını tazeledi.Ali Haydar Emir,1931 yılında Girit İhtilalini anlatırken Gamsız Hasanı da unutmadı.Umarız bizden sonra da unutulmaz.

      PROF.DR.İSKENDER PALA
      Tarih ve Medeniyet Dergisi,Mart 1997,Sayı 36.
      DİPNOTLAR:
      Bk.Emir(Alpagot),A.Haydar,1886-1889 Girit İhtilali,İstanbul,1931,s.26-27

      Veysel ATACAN Rizeliler Kültür ve Dayanışma Derneği Kurucu Başkanı
      Resimler
      • Hemşinli Gamsız Hasan Bey.jpg

        81.85 kB, 960×548, 142 defa görüntülendi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Gamsiz Hasan Beye Bİr ÖvgÜ

      İŞGAL TELGRAFLARI
      Trablusgarp ve Balkan Harplerinde İşgal Edilen Ege Adaları
      İdris BOSTAN - Ali KURUMAHMUT
      Ankara, 2003


      ...Böyle her gece bir-iki düşman gemisinin sularımızda pervasızca, alay eder gibi dolaşmasını ve hakaret eder tarzda bulunmasını gördükçe bütün Osmanlı deniz kuvvetlerinde bir Gamsız Hasan Yüreği bulunup bulunmadığını kendi kendime düşünerek keder ve üzüntüyle sormaktan nefsimi alıkoyamıyorum. Rodos'ta ve her yerde sayıca kendinden on ve savaş teçhizatı bakımından belki yüz kat üstün bir kuvveti bulunan düşmana karşı gelerek vatanın toprağını kurtaramadığı zamanlarda bile onurunu korumuş ve yüceltmiş olan kara kuvvetlerimizi tekrar tekrar tebrik ediyorum [10].

      10- T-51: BOA, DH. SYS.nr. 75-11/1-9, lef 111.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      İzzettin Gemisi Erkadi'yi Nasıl Yakalamıştı?

      Gamsız Hasan Bey, köprüstünde yaslanmış, dürbününü gözüne ayarlamış, devamlı denizin üzerini tarıyordu. Haftalar var ki setresini sırtından, kılıcını belinden çıkarmamış, yatağına uzanmamıştı. Yalnız gündüzleri, zaman zaman seyir kamarasındaki sedire uzanıp kısa bir korsan uykusuna dalıyordu. Fakat gözlerini hiç kapamıyor, köprüstünden bir dakika olsun ayrılmıyordu. Kuru yüzlü, pos bıyıklı, uzun boylu, 63’lük dinç bir ihtiyar olan Gamsız, yorgunluk nedir bilmiyor, her denizci gibi denizlerin zorluğundan bile zevk buluyordu. Fakat bu gece canı pek sıkılıyordu.

      Deniz Harp Okulu Öğrencilerinin Sesi
      dho.edu.tr/pusula/70/izzettin-…yi-nasil-yakalamisti.html

      Deniz Harp Okulu Pusula Dergisi 2011
      KAYNAK
      İNCİ Tevfik, “Deniz Tarihimizin Şeref Sayfaları”

      (www.denizmuzeleri.tsk.tr/idmk/)
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Mesaj 3 defa düzenlendi, son düzenleyen “Kuku” ().