Sülale İsimleri ( Ayrıntılı liste) 1509 sicil no

      lütfen yazın

      ARKADAŞLAR PURKİNA NIN BAŞLATMİŞ BULUNDUĞU BU SÜLALE YAZMA İŞİNİ NEDEN SANKİ HAFİFE ALMİŞ GİBİ SİNİZ MESELA ZUĞAYIDA YAZABİLİRDİM AMA BİR ZUĞALI ARKADAŞIN YAZMASI DAHA İYİ OLAMAZMI? DİYE YAZMADIM NDEN SAKSU BODOLİYİYAZMIYOR NEDEN POCAR BADARAYI YAZMIYOR YADA KUKU
      NEDEN YEĞENOĞLU ORTAKÖYÜ YAZMIYOR LÜTFEN GELECEĞİMİZE YAILI KAYNAK BIRAKMAK İSTİYORSAK ÖNCE BÖYLE BİR ŞEYLE BAŞLAYALIM HEP BAŞKASI YAZSINDA BİZ ÖĞRENELİM DEĞİL BİZDE BİLDİĞİMİZİ YAZALIMKİ BAŞKALARI ÖĞRENSİN ÖĞRENSİNKİ GELECEĞE AKTARMA OLSUN MAN SENDE DİYE DİYE HEMŞİNİN HEMŞİNLİNİN DOĞRU DÜRÜST YAZILI BİR KAYNAĞI YO BU YÜZDEN LÜTFEN HERKES KENDİ MUHTARLIĞINI SÜLALESİ SOYADI VE LAKABIYLA YAZSIN HEMDOSTLUKLAR HEM AKRABALIKLAR TAZELENSİN VE ARTSIN

      Maksut DEMİRCİLER

      ortaköyü bi deneyim olacakmi

      YAĞUPLİ MAH.
      pasliler
      haciler
      muratlar
      saleler
      korkulukler
      baynazlar
      konçoller
      saleler
      CAME MAH.
      pastırmalar
      ustalar
      lmamlar
      ağanalar
      meşurler
      dizmanlar
      bekarlar
      cevailler
      efuler
      memişler
      sakalar
      ibrahimler
      kasimler
      çimuzler
      lumanlar
      şahinler
      paşana
      engeceler
      idisler
      fisler

      KARŞİ MAH
      vurallar
      hemitler
      yaziciler
      pirpirler
      cuvelekler
      yeğenoğlıler
      çiçekler
      kaya mah.



      bissürü daha eksik var hatırladiğim kadar ortaköy sülale isimleri paylaşmak istedim
      arkadaşler bende bodollide bilduklerumi yazeyimda şakirda bilmeduklerumi yazsu. herkes yukarden aşaği başler benda aşağden yukari başleyim bari.orta mahalle...satiraller..inceoğliler... reşitler..deyekler.. palaskaler...halitler...akamedler bilaller .. haşturliler...mamuşliler...bekiroğliler şinaliler...iliyasler...susikler.. bokliler. .. ezizler GOÇGENLİDE BİLDİKLERİM kamiller mebuliler şeyeğler horozler haşimler ensarunkiler alicanler ibişler goçgenler PARMAKSUZU VE BİLMEDİKLERİMİ ŞAKİR DEVAM EDER SANİRİM SEVGİ VE SAYGILAR
      Köy isimleri yöre ağzının dışında kitabe ve salnamelerde yazıldığı şekilde yazılmıştır. Örneğin; Çingit , Çinkit, Padara , Badire, Canava - Sanova, Şamelli , Sahmerli gibi. Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügat-it Türk adlı eserinde ve Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserinde 24 Türk boyu arasında yer alan Çigil: Çiyil, Uğrak boyları ile Çingit köyünün halkının dolayısıyla Hemşin halkının bağlantısı olduğu muhakkaktır. Yine (Çingit) Uğrak köyünde bulunan Karahan ailesinin Karahanlı Türkleriyle bağlantısı olduğu düşünülmelidir.
      Şüphesiz Hemşin'de ulaşamadığımız bir çok mezar olduğu gibi tespit edemediğimiz Hemşin'in yetiştirdiği bir çok ünlü kişilerde vardır. Amacımız, bölgede bulunan kültürü tanıtmak ve bölge tarihine ışık tutmaktır. Harf inkılâbından sonra Osmanlıca yazılı belgeler okunamadığından, bilinçsizce bölge halkı tarafından yok edilmiştir. Ulaşabildiğimiz birkaç fermanıda yayınlamayı uygun bulduk Hemşin Seraskeri Ali Koruk'un torunu Sayın Abdullah Doruk'un evinde bulunan fermanlar bölge tarihi açısından çok önemli belgelerdir. Doruk, Divanı Lügat-it Türk'te "Uç Beyi" anlamındadır. Doruk Ailesinin o zaman ki soyadı Ali Koruk'un soyadından da anlaşılacağı gibi Doruk olarak değiştirilmiştir.
      Vehbi GÜNEY’İN 1969 tarihli Hemşin dergisinde "Tarihten Bir Yaprak" adıyla yayınladığı yazısındaki Başvekalet arşivi sayfa 79, hüküm 626, 1610 tarihli ferman da Hemşin'in tarihine yönelik çok önemli belgedir. Fermanda "Hemşin Kale ağası olan Hüsam ile oğlu Murtaza, Hüsam kale ağası olmadan önce Hemşin Kazasına bağlı Baş köy, İlivre ve Varoş köyleri halkının pek çok malını aldıkları, arazilerini de ellerinden alarak başkaların satmak sureti ile halkı perişan ettikleri; yukarıda adı geçen Murtaza ayrıca eşkıya olup bu köyler ahalisinin sığırlarını, keçilerini ve erzaklarını haksız yere zaptettiği baba ve oğlunu padişaha ait kaynakları muhafaza etmekte olan görevlilerin konaklarını basıp her çeşit kötülüğü yaptıkları bildirilmiş olduğundan durumun kanın çerçevesinde incelenmesini ve
      fakirlerin haklarının geri alınması hususunda yüce buyruğum çıkmıştır." Şeklinde devam etmektedir.
      Hemşin'de tespit ettiğimiz bir alım satım belgesi tezkire de bölgedeki yerleşimin ticari ilişkisi konusunda çok önemli belgedir.
      Tezkire: Bu tezkire Hemşin kazasına tabi Makrevis adlı köy sakinlerinden Osman'ın oğlu Mehmet'in malı olan miri yerlerinden Dap toprağı adıyla bilinen topraktaki bir parça kendirlik yeri, bir taraf müşteri İbrahim, bir tarafı Küleb oğulları alt tarafı meşe başı bu hudutlar ile sınırlı olan toprağı Celine(?) köyü sakinlerinden Buçuk oğlu İbrahim'e on kuruşa satmıştır. O da bu satışı kabul etmiştir. Bizlerden satış işlemini tescil etmemizi istemiştir. Biz de padişah kanunu üzere ve on dirhem balmumunu toprak sahibine vermek ve öşürünü de vermek şartıyla bu satışı tescil ettik. Üçüncü şahıslar buna mü dahil değildir. Seyid Ahmet Hemşin vergi tahsildarı 1164/1751
      Sayın Abdullah Doruk un evinde bulunan fermanlardan 1640-1648 Sultan İbrahim'in Saltanat süresi Osman Halife B. Hüseyin'e verdiği berat, Hemşin kazasına bağlı, Çötenez adlı köy halkının yeniden yaptırdıkları Camii Şerifin tamirat ve tadilattan geçmesi için verdiği berat evde bulunan fermanlar arasında bölge tarihine ışık tutacak çok önemli bir belgedir. 1640-1648 gibi çok eski bir tarihte bu kadar ulaşımı zor olan dağlık bir bölgede eski caminin tadilatı ile ilgili bir beratın verilmesi bölgede yaşayan halkın etnik kimliği ve inancı konusunda değerlendirilmesi gereken diğer belgelerle birlikte çok büyük anlam teşkil etmektedir.
      Başbakanlık Arşiv Umum Müdürlüğü (Mulğa divanı hümayun sicilatından 173 numaralı şikayet defterinin 77 inci sahi fesinden 1959 tarihinde çıkarılan Rumi tarihli 1159 (Miladi 1746) tarihli Hemşin köyleri arasındaki Palovit (Balovit) yaylası ile ilgili Köyler arasındaki ihtilafın çözümü konusunda verilen fermanda Müslüman şahitlerin şahadetleriyle tespit olunmuştur ki bu yayla minel kadimden beri Meles kur karıyesı tarafından kullanıla gelmektedir. . Şeklindeki yazılan karar bölge halkının kimliği konusunda çok önemli belgedir. Padişah Abdul Hamit donemi -(1876)- (1906) Tuğrası bölgeye yerleştirilen ailelere ait ferman Bodollu köyünde İnce oğlu ailesinin muhafazasındadır İş bu belge ceride-i Osmanlının bilgisi dahilinde olup Hemşin efradının şeceresidir. Alıyül husus tezkirede belirtilmiştir. Osmanlı Devleti azası Hemşin efradının Cevbioğulları takririnden olup dini İslam olduğu ümmi şeriye (şeriat) kurallarına dahil olduğu bu belge ile ispata müttekaddimdir. Rus Osmanlı muharebesinde Kafkas civarında Türk oldukları tatbik edilen ailelerin ikamete tabı tutulmasını belgelemektedir. Ermenileri sonradan gelenlere tecavüzleri engellenecektir.
      Sitemizin Referans Sistemini kullanın*

      Işığın gölgesi ile yetinme ışık ol!

      tarihi kayıtlar..

      1509 No'lu Rize Şer'iyye Sicili'nin tanıtımı ile ilgili bir kaç yazı ekliyorum. Rize ile ilgilenenler için faydalı olacağı kanaatindeyim. HİCRÎ 1330-1332 (M.1911-1913) TARİHLİ 1509 NO’LU RİZE ŞER’İYYE SİCİLİ DEFTERİ A. DEFTERİN TANITIMI 1.DEFTERİN İÇERİĞİ Şer’iyye sicilleri içerdiği konular itibariyle kültürel, idari, askeri, mali ve içtimaî tarihimiz ve folklorumuzun araştırılması açısından birinci derecede önemli vesikalardır. Şer’iyye sicilleri, XV. Asrın yarısından XX. Asrın ilk çeyreğine kadar devam eden, Türk kültür tarihinin temel kaynaklarından birini teşkil etmektedir. Bizim, üzerinde çalıştığımız sicil örneği ise Hicri 1330- 1332 (M. 1911-1913) tarihlerini kapsayan, içerisinde 589 adet kaydın yer aldığı, 389 sayfalık, 1509 no’lu son Rize şer’iyye sicilidir. 589 kaydın ilk 367 adetlik kısmı Hicri 1330-1331 tarihlerini kapsamakta, diğer 222 adetlik kısım ise Hicri 1331-1332 tarihlerini kapsamaktadır. İkinci kısımla ilgili dipnotlarda adet numarasının yanına iliştirilen B harfi ile işaret edilmiştir. Defterdeki yazı türü tâlik olup,yazının birkaç katip tarafından yazıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kayıtlar yazılırken tarih sırası pek gözetilmemiştir. Sayfalara numara verilmemiş, sadece adet sırasına göre tanzim edilmiştir. Tanzimat’ın ilanından sonra şer’i mahkemeler sadece şer’i davalara bakar hale geldiklerinden bu incelediğim sicil örneği şu davalara yer vermektedir. Küçük yaşta evlilikten doğan anlaşmazlıklar, arazi, tecavüz, yol tahrip, veraset, nafaka, emlak, ortaklık, teçhiz, tekfin, adam kaçırma ve eşkıyalık, adam öldürme ile ilgili davalar, hisse satımı, satılan malların parasının verilmemesi üzerine mahkemelik davalar; ağaç kesme, ark, tokmak, yayla, değirmen suyu ile ilgili anlaşmazlıklar; miras taksimleri, vâsi tayini, vekil tayini; arazi satımı, kocaya itaat uyarıları, imam atamaları, mihr talebi, mal vakfedilmesi, Eytam müdürlüğünden kefil gösterilerek borç alınması, cami işlerini yürüten kişilerin atanması, Kocanın karısına mesken temin etmemesinden doğan davalar, Müslim-Gayrimüslim kişiler arasındaki davalar, davaların, malların devredilmesi; gibi davalar bu sicilde kayıtlıdır. Bunun dışında bu sicilde bir kanunname; Ramazan bayramı, Kurban bayramı, Miraç gecesi, Berat gecesi bildirileri bulunmaktadır. Bir bölgenin vatan haline getirilmesi bakımından yer isimleri çok önemlidir. Anadolu’yu yurt edinen atalarımız hakim oldukları yerlerin adlarını genellikle muhafaza etmişler bazen de yaşadıkları yerlere kendi kültürlerini yansıtan yer isimleri vermişlerdir. Özellikle XIX. Yüzyılın ilk yarısından itibaren Balkanlarda milliyetçiliğin yayılışı ve Osmanlı devletinin Avrupa karşısında zayıflaması yüzünden ayrılıkçı hareketler artmaya başlayınca Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasını engellemek için Osmanlıcılık, bu eğilimleri kontrol altına almada en etkili silah olarak görüldü. Bu hareketlenmeler Osmanlı ülkesinin bir Türk-Müslüman devleti olduğunu hatıra getirebilecek düzenlemelere yol açtı. Bunun için, Dâhiliye Nezareti, Osmanlı ülkesinde şehir, kasaba ve köylerin adlarının Türklükle bir ilgisi olmadığından bunların uygun bir adla değiştirilmesine karar verdi. Nitekim, Rize kazası ve nahiyeleri Karadere, Kurâ-yı seb’a, Mapavri ile ilgili 3 Kanûn-ı evvel 1329 (M.16 Aralık 1913) tarihli isim değişikliği listesi Başbakanlık Osmanlı Arşivindedir. Ancak incelediğimiz bu defter H.1329 tarihinden sonra yazılmasına rağmen henüz nahiye, köy ve mahalle isimleri yeni isimleriyle defterde geçmemiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki bu belgede, 1509 no’lu sicilde geçen bazı nahiye, köy ve mahalle isimlerinin karşılıkları şöyledir. 2.DEFTERDE GEÇEN KÖY VE MAHALLE İSİMLERİ Eski İsim Yeni İsim Eski İsim Yeni İsim 1 Ahangöz İbadet 67 Lazlar Lazlar 2 Anbarlık Anbarlık 68 Letenkuz Kayaköprü 3 Andon Küçükçayır 69 Likosi Kokulukaya 4 Argaloz Yanıktaş 70 Liparit Sahilköy 5 Argaloz-ı Rum Kavaklar 71 Litmiyoz Beşikçiler 6 Argoloz-ı İslam Çiftekavak 72 Mağloz Camidağı 7 Arkılıkoz Ekmekçiler 73 Mahanca Tuğlalı 8 Arkotil Camiönü 74 Makalavoz Tersane 9 Arşota Söğütlü 75 Makasi Çeşmeli 10 Arun Sütlüce 76 Malpet Eriklimanı 11 Askoroz Taşlıdere 77 Maskilikos Yaylacılar 12 Aspet Fethibey 78 Mapavri Çayeli 13 Aytanoz Çakara Eskikale 79 Mavrant Kalecik 14 Babik Topçu 80 Merankuz Kutucular 15 Büyük Samrı Kaplıca 81 Mirekaloz Mecidiye 16 Canpolat Pehlivantaş 82 Mişuna Pazar 17 Çiklenar Saray 83 Müftü Müftü 18 Çancol Balsuyu 84 Nefs-i Kanboz Selamet 19 Çarıhor Dağsuyu 85 Orta Kanboz Nusretli 20 Diger Agnest Pilavdağı 86 Palanduz Derepazarı 21 Diğer Halduz Portakallık 87 Penduz Dere 22 Emineddin Emineddin 88 Peşeyan Çarşı 23 Emineddin-i Rum Kaledibi 89 Peşeyan-ı Rum Dörtyolağzı 24 Feri Hendek 90 Peteros Kututaş 25 Filyoz Halatçı 91 Piri Çelebi Piri Çelebi 26 Fosa Köprülü 92 Piri Çelebi-i Rum Vakıfçeşme 27 Godori Dağınıksu 93 Playmanoz Çakmakçılar 28 Gürgen Gürgen 94 Pilihoz Dumankaya 29 Ğorğor Büyükköy 95 Potça Kaçran Zincirli Köprü 30 Ğotoz Pekmezli 96 Peripol Pehlivanlar 31 Hacenoz Çamlıbel 97 Rados Uzun 32 Haldoz Bağdadlı 98 Ramanoz-ı İslam Ceran 33 Hama Bahaddin Paşa 99 Ramanoz-ı Rum Akçaköy 34 Hamalyoz Balıkçılar 100 Roş Reşadiye 35 Hamrik İslampaşa 101 Rusya Yalı Uzunkaya 36 Hanbezi Sandıktaş 102 Sabuncak Taşpınar 37 Hanes Bıldırcın 103 Sahor Sinekli 38 Harel Hoşköy 104 Sakrık Azaklı Hoca 39 Harik Marnoz Hamzabey 105 Salanduz Taşhane 40 Hazavit Ulucami 106 Salarha Muradiye 41 Hohol Soğukçeşme 107 Salarha Aynaroz Kemaliye 42 Holitoz Sepetçiler 108 Salarha Kaçıran Elmalı 43 Hortoz Fenerköy 109 Salarha Kaptes Güneşli 44 Ignest-i İslam Kanbursırtı 110 Salarha Sengöz Kömürcülü 45 Ignest-i Rum Akarçeşme 111 Sandık Sandıklı 46 Iverit Müderrisler 112 Satos Hemdemoğlu 47 Kalamoz Akpınar 113 Sarahor Çorapçılar 48 Kale Kale 114 Sengaz Tepebaşı 49 Kalohraf Kiremitli 115 Serandinoz Yemişlik 50 Kalothin Paşaköy 116 Setoz Kıbledağı 51 Kamaşnoz Mermerdelen 117 Sevelos Alipaşa 52 Kament Ağaçlı 118 Şatroz Gölgeli 53 Kanboz Kaşatoz İslahiye 119 Tarklar Tarikler 54 Kankalanoz Yağlıtaş 120 Umma Ortapazar 55 Kandeva Kırıklar 121 Umma Tuğlu Üçkaya 56 Karasu Karasu 122 Üstüpiler Peştemalci 57 Karayemiş Karayemiş 123 Vila Veliköy 58 Katla Namıkye 124 Viranlar Köşklü 59 Kayluklar Çanakçeşme 125 Viroz Küçükcami 60 Koliça Subaşı 126 Vonit Atmeydanı 61 Koncevanoz Kabak 127 Vonit-i Rum Tepecik 62 Konyan Kışlak 128 Yapraklar Yapraklar 63 Koriloz Adacami 129 Yeniköy Yeniköy 64 Kovaroz Gülbahar Sultan 130 Yukarı Kanboz Taşcami 65 Kurâyı-seb’a İkizdere 131 Zavendik Çiftlik 66 Küçük Samri Küçükyurt Defter’de mahkemede 21 defa geçerek en çok konu olan yerler, Kurâyı-seb’a nahiyesi ve Peşeyan mahallesidir. İkinci olarak ise 14 defa geçen Mapavri nahiyesi ve Babik mahallesidir. Defterde en çok geçen sülale isimleri ise Alemdaroğlu , Ofluoğlu ve Tuzcuzâde ’dir. Bu sülale isimlerinin her biri 5 defa geçmiştir. Defterde adı geçen diğer sülale isimleri ise tablo olarak aşağıda gösterilmiştir. Abanozoğlu Eksiklioğlu Kakavanzâde Mamenoğlu Suyayatmazoğlu Abdulazizoğlu Ekşioğlu Kakşioğlu Mamuşoğlu Süleymanoğlu Abdurrahmanoğlu Eminoğlu Kakunoğlu Mandevoğlu Şabanzâde Ahmetağazâde Emir Ahmetzâde Kalaycıoğlu Manioğlulları Şadzâde Ahmetoğlu Erbinoroğlu Kamiloğlu Manizâde Şamilzâde Ahsahalıoğlu Erdaloğlu Kanburoğlu Manlelioğlu Şatırzâde Alacoğlu Ernoroğlu Kandiloğlu Mapavrilioğlu Şehirlioğlu Alemdaroğlu Esiroğlu Kantaroğlu Marğeşoğlu Şemhedanzâde Aliağaoğlu Estafiloğulları Kara Mahmudoğlu Mataracızâde Şemuloğlu Alicanoğlu Eyvanoğlu Karaahmetoğlu Mematioğlu Şeremetoğlu Aligelinoğlu Faiszâde Karacaoğlu Memikaoğlu Şerifzâde Alioğlu Fazlıoğlu Karahamzaoğlu Memişzâde Şeyhoğlu Almanoğlu Fencizâde Karaibrahimoğlu Metooğlu Şişmanoğlu Altıkayaoğlu Fettahoğlu Karalizâde Mimoğlu Tafulioğlu Ancaoğlu Fitozoğlu Karamanoğlu Miraşoğlu Tahtacıoğlu Anlıoğlu Garipoğlu Karaoğlu Mizelioğlu Takulinoğlu Arapoğlu Gelirlioğlu Karoğlu Molla Ahmetoğlu Tarakçıoğlu Ayvazoğlu Gereroğlu Kasaboğlu Molla Alioğlu Taşçıoğlu Bağdadlıoğlu Gülnünoğlu Kasımoğlu Molla Hamzaoğlu Tatoğlu Bakraoğlu Gürcüoğlu Kasparoğlu Molla Mehmedoğlu Tatzâde Balicioğlu Gürüzoğlu Kastioğlu Molla Osmanoğlu Taviloğlu Baloğlu Güvelizâde Katmeroğlu Molla Ömerzâde Tavukçuoğlu Baltacıoğlu Güzel Osmanzâde Kavakoğlu Molla Sadıkoğlu Tayyipoğlu Baltaoğlu Ğorğoroğlu Kayışlıoğlu Muhammedoğlu Teloğlu Banabakoğlu Habiboğlu Kaymakçıoğlu Musaoğlu Tenekeci Başkapanoğlu Hacı Bayraktaroğlu Kazancızâde Mutaoğlu Termesoğlu Becayişdenoğlu Hacı Efendioğlu Keçelioğlu Muzlikoğlu Terzioğlu Bekiroğlu Hacı Fazlıoğlu Keşişoğlu Müftüzâde Teymanoğlu Berberoğlu Hacı Hasanoğlu Kırımlıoğlu Mürseloğlu Teymürcüoğlu Beşaretlioğlu Hacı İsmailoğlu Kibaycıoğlu Nermanlıoğlu Tiryakioğlu Beşikçizâde Hacı Lahneoğlu Kirişoğlu Ofluoğlu Tokatlızâde Bıçakcığlu Hacı Selimoğlu Kobadoğlu Osman Habiboğlu Topaloğlu Bilaloğlu Hacı Serveroğlu Kocamanoğlu Osmanoğlu Torilzâde Bostancıoğlu Hacı Sururoğlu Koçaloğlu Öküz Ahmetoğlu Trabzonluoğlu Bostanoğlu Hacı Şakiroğlu Koçanoğlu Öküzoğlu Tuzcuzâde Buberoğlu Hacı Şükrüzâde Kokoğlu Ömerhabiboğlu Tüfekçioğlu Burduroğlu Hacı Tataroğlu Kolaloğlu Ömeroğlu Türüdioğlu Burhanoğlu Hacıoğlu Konioğlu Paşaratlıoğlu Ulveoğlu Caferoğlu Hamailoğlu Kotanoğlu Peçeoğlu Unluoğlu Camkıranoğlu Hamzaoğlu Kotiloğlu Pehlivanoğlu Usta Mahmudoğlu Cemedanoğulları Hantaloğlu Kovdanoğlu Pendooğlu Usta Ömeroğlu Cevahiroğlu Hardoloşoğlu Koyuncuoğlu Pişmişoğlu Uzun Ahmetoğlu Cezairlioğlu Hasan Başoğlu Köleninoğlu Poşiroğlu Uzun Alioğlu Cicioğlu Hasanefendioğlu Kör Abdullahoğlu Rakıcızâde Uzun Ömeroğlu Cihadanoğlu Havacıoğlu Kör Osmanoğlu Recepoğlu Vardaloğlu Civelekoğlu Haznedaroğlu Köseoğlu Reyhanoğlu Veli İsmailoğulları Cüyülekoğlu Hazoğlu Kukuoğlu Sadıkoğlu Velioğlu Çakıroğlu Hopeoğlu Kumbasarzâde Safoğlu Veziroğlu Çalıkoğlu Hutoğlu Kurakoğlu Sağıroğlu Yahyaoğlu Çamaşuzâde Huyluoğlu Kuranoğlu Sakrıklıoğlu Yalakoğlu Çavuşoğlu İbrahimoğlu Kuruömeroğlu Salcıoğlu Yanbeyoğlu Çekiçoğlu İbukaoğlu Kutinoğlu Sarı Ahmetoğlu Yanıkoğlu Çepnioğlu İmamoğlu Kuveloğlu Sarı Alioğlu Yavaşoğlu Çerkezoğlu İnce Mehmetoğlu Küçük Alioğlu Sarı Hasanoğlu Yazıcıoğlu Çileoğlu İskebetoğlu Küçük İslamoğlu Sarı Osmanoğlu Yoğurtçuzâde Çobanoğlu İslamoğlu Küçük Osmanoğlu Satıroğlu Yomadoğlu Çolakoğlu İsmailoğulları Lavaşoğlu Seğmenzâde Yusufoğlu Çorbacıoğlu Kabahoroğlu Lazoğlu Sentenaloğlu Zağraoğlu Deli Hasanoğlu Kaboğlu Lefzeoğlu Setozlu Molla Mehmetoğlu Zazaoğlu Deli Hüseyinoğlu Kadızâde Lıkzâde Sinekoğlu Zenginoğlu Dervişzâde Kaheoğlu Mafratoğlu Sipahizâde Zırhzâde Durmuşzâde Kahnizâde Mahiroğlu Sofoğlu Zürhimzâde Ebnuroğlu Kahvecioğlu Mahmudoğlu Sufizâde 3.TEREKE KAYITLARI Defterde nafaka kayıtlarından sonra en fazla belge tereke kayıtları olup toplam 41 adettir. Terekeler, ölen bir kişinin varislerine bıraktığı malların ve paraların tamamını ihtiva eden kayıtlardır. Osmanlı Devleti tebaasından bir kişi öldüğü zaman, murislerin aralarında anlaşamadıkları durumlarda veya ölenin borç ve alacaklarının mahkeme tarafından ispat, takip ve tahsilinin gerektiği durumlarda, -ilgililerin müracaatları durumunda- tereke, mahkemeler tarafından tespit ve taksim edilirdi. Buna örnek olarak, Rize’nin Aspet köyünden Hacı Muhammedoğlu Salih b. Mustafa’nın mirası karısı Emine bint Arif’e, kardeşleri Ali, Kaşif Ulviye ve Zeynep’e kalmıştır. Başka bir örnek ise, Kurâyı-seb’a nahiyesinden Alemdarzâde Recep Hilmi Efendi b. Mehmed Efendi’nin mirası iki eşi Fatma bint Yusuf ile Zühre bint Ahmet ve oğulları Şaban, Ramazan, Muharrem ve kızı Fatma’ya kalmıştır. Ölen kimselerin bıraktıkları malların şer’i mahkeme tarafından tespit edilerek, varisler arasında paylaştırıldığını ifade etmiştik. Ancak varislerden bûlûğ çağına gelmemiş olanlar varsa, mirastan onlara düşen hisselerinin korunması için üzerlerine bir vasi tayin edilirdi. Bu vasi tayini muris öldükten sonra mahkeme tarafından yapılabileceği gibi ölen kişi hayatta iken de kendisinin isteğiyle yapılabiliyordu. Şu örnekte olduğu gibi; Rize’nin Gürgen köyünden Ebnuroğlu Mehmet b. Hüseyin’in kızları Havva, Fatma ve Saniye’nin babalarından kalan mirası almaya reşit olmadıkları için mahkeme, Anneleri Fatıma bint Ahmed’i vâsi tayin etmiştir. Çocuk bûlûğ çağına gelinceye kadar kendisine düşen mirasın idaresi vâsi tarafından yürütülür. Çocuk bûlûğa erdikten sonra mahkemeye müracaat ederek, vasi üzerinde bulunan terekeyi geri alırdı. Gayrimüslimler vasi tayinini mahalle Rûhanisinin huzurunda yapıyorlardı. Örneğin, Rize’nin Vonit-i Rum mahallesinden, Rum milletinden, Ğorğoroğlu İstavri b. Ğaristo’nun küçük oğlu Ğorğor ve kızı Sufiye babalarından kalan malı almada reşit olmadıkları için, mahalle Rûhanisi Yapanikola huzurunda, valideleri Anti bint Papayano vasi tayin edilmiştir. 4.NAFAKA KAYITLARI Boşanmanın henüz kesinliğe kavuşmaması ve kocanın eşini ve çocuklarını terk etmesi durumunda kadın, mahkemeye başvurarak nafaka tayin talebinde bulunmaktadır. Kadın ve çocukların toplum içinde başkalarına muhtaç olmalarını engellemek gayesiyle mahkeme, kadının başvurusu üzerine kocanın mali durumunu da dikkate alarak çeşitli miktarlarda nafaka tayin etmiştir. Bu defterdeki nafaka miktarları ise günlük 3 ile 6 kuruş, aylık ise 30 ile 100 kuruş arasında değişmektedir. Aylık nafaka miktarına örnek olarak, Rize’nin Çiklenar köyünden Emine bint Ruşen’in, kocası Süleymanoğlu Mahmud b. Hüseyin Kaptan tarafından boşanması üzerine nafaka talebinde bulunmasını verebiliriz. Mahkeme sonuçta Emine ile çocukları Ömer ve Hüsniye’ye aylık 55 kuruş nafaka tayin etmiştir. Günlük nafaka miktarına örnek olarak ise, Rize’nin Hamrik köyünden Sarı Osmanoğlu Kerimesi Gülşah bint Mehmet, eşi onu terk etmesi üzerine mahkeme tarafından kendisine ve çocuğuna günlük 3 kuruş nafaka tayin edilmesini verebiliriz. 5.MİHR-İ MÜECCEL KAYITLARI Toplumsal hayatta kadını koruyan hukuki uygulamalardan biri de “mihr-i müecceldir". Mihr-i müeccel, kocanın ya nikâh sırasında ya da ölümü veya boşanma durumunda vaad ettiği para veya kıymetli bir eşyadır. Böylelikle mihr-i müeccel bir sigorta vazifesi görüyordu. Defterimizde 4 adet mihr-i müeccel ile ilgili dava vardır. Buna bir örnek vermek gerekirse, Rize’nin Yalıboyu Rusya (Rusya Yalı) köyünden Hacı Sururoğlu Kerimesi Ümmü Gülsüm bint Şakir, kocası Kandiloğlu Mehmed b. Osman tarafından üç talakla boşanınca. hem mihr-i müeccel hem de nafaka talebinde bulunmuş. Mahkeme de Kandiloğlu Mehmed b. Osman’ı 15 Osmanlı Lirası mihr ile aylık 80 kuruş nafaka ödemesine hükmetmiştir. Ancak mihr-i müeccel ödendiği halde bazen kadının kocasından ayrılıp baba evine gittiği vâki olmuştur. Bu durumda koca, mahkemeye başvurarak eşine tembihte bulunulmasını talep edebiliyordu. Örneğin Rize’nin Salarha Kaptes köyünden Hutoğlu Şaban b. Osman, eşi Kürdoğlu Kerimesi Fatma bint Teymür Ali ile 2000 kuruş mihr-i müeccel ile evlenmesine karşın, eşi evi terk etmiş. Kocasının başvurusu üzerine mahkeme de Fatma’ya evine dönüp, kocasına itaat hususunda tembihte bulunmuştur. 6.VEKÂLET KAYITLARI Defterde geçen diğer bir belge çeşidi,defterde 31 adet olan, vekâlettir. Vekâlet, kişinin yaşlı, hasta ve il dışında olması gibi nedenlerden dolayı mahkemeye gelememesi halinde yerine bir başkasını vekil olarak bildirdiğine dair belgedir. Örneğin, Rize’nin Satos köyünden Manioğlu Ahmet’in iki oğluYakup ve Rıdvan mahkemeye gelerek, Bandırma Kazası’nın Paşa mahallesinde bulunan tapusuz 1325 zir’a arazilerini, Sürmene kazasından olup, Bandırma’da sakin olan Mustafa Çavuş’a 30 lira mukabilinde satmak için, Bandırma Kazası Hükümet Konağı dairesi imamı Hakkı Efendi b. Abdullah’ı vekil tayin etmişlerdir. 7.MÜSLİM-G.MÜSLİM İLİŞKİLERİ İLE İLGİLİ KAYITLAR Lazistan Sancağına bağlı Rize Kazası’nda Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki ilişkilere gelince; bu münasebetin XIX. Yy’da Balkanlarda olduğu gibi düşmanlığa dayalı olduğunu söylemek doğru değildir. Balkanlarda, özellikle dış devletlerin kışkırtması sonucu gayrimüslimler ayrılık hareketine giriştiler ve Müslümanlarla aralarını bozdular. Bunun sonucunda Balkanlarda kanlı çatışmalar meydana geldi. Buna karşılık Lazistan Sancağına bağlı Rize’de Müslümanlar ve gayrimüslimler yan yana ve huzur içerisinde yaşıyorlar, birbirlerine şahitlik yapıyorlar, hatta iki Müslüman taraf için gayrimüslim birisi avukatlık yapabiliyordu. Örneğin, Rize’nin Hamalyoz köyünden Osmanoğlu Hacı Osman Efendi b. Yakup; Aytanoz Çakara köyünden Kavdanoğulları Abdullah ve Hasan b. Ali ile aralarında olan alacak davasından dolayı, Vasili Efendi b. Yani’yi avukat tayin etmiştir. Aynı şekilde iki Rum tarafının anlaşmazlıklarının çözümünde Müslüman bir avukat da yer alabiliyordu. Örneğin, Rize’nin Vonit-i Rum mahallesinden Keşişoğlu Petru veledi Dimitri mahkemeye gelip, Yomandoğlu Yorga veledi Anastas ile aralarında olan tahrip ve zarar davalarından ötürü Hafız Hulusi Efendi b. Salih Efendi’yi avukat tayin etmiştir. 8.EŞKIYALIK FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ KAYITLAR Lazistan sancağına bağlı Rize Kazasında, gerek devlete karşı başkaldıran, gerekse yaptıkları eşkıyalıkla yöre halkının huzur ve güvenliğini, toplum düzenini aksatan bazı kesimler vardı. Bu kişiler eşkıya adıyla anılıp, çevrede isyan ve eşkıyalık yapma hareketleriyle insanların dikkatini çekiyor, adam öldürme, yağmalama hareketlerinde bulunuyorlardı. Buna örnek vermek gerekirse, Rize’nin Mapavri nahiyesinden Ahmedoğlu Süleyman b. Hacı Osman Efendi mahkemeye gelip, Reyhanoğlu Yakup b. Halid ve Taviloğullarından Kaçu namıyla ün salan eşkıyadan, kendisinin yolunu keserek dağa kaldırıp kendisinden fidye istedikleri için davacı olmuştur. 9.DEFTERDE GEÇEN ÜNVANLAR Defterde geçen isimlerdeki ünvanlar daha çok Hacı , Hafız , Ağa , Çavuş , Kaptan , Reis , Derviş şeklindedir. Defterde geçen bazı Rumca isimlere örnek olarak ise, Anastas b. Yorga , Kasti b. Dimitri , Ğorail b. Ğaristo , Lisaf bint Konstantin isimleri verilebilir. 10.TİCARET KAYITLARI Rize Kasabası öteden beri iskele ticareti ile meşguldür. Burada senede 40 bin top kadar ince ve kalın gömleklik keten bez imal edilir, ketenden peşkir, döşek çarşafı, senelik 15 bin toptan fazla şal tabir olunan yün kumaş dahi dokunurdu. Erzurum, Bağdat, İstanbul, Mekke-i Mükerreme ve sair yerlere nakil ve satış olunurdu. Ancak defterde gördüğümüz kadarıyla Rize’de yaşayan insanlar geçim sıkıntısı çekiyordu. Rize’nin arazisi tarıma el verişli olmadığından halk geçimini sağlamak için çeşitli şehirlere gitmişlerdi. Bunlar arasında yurt dışına çıkanlar da vardı. Örnek vermek gerekirse, Rize’nin Ğotoz köyünden Konioğlu Ahmet b. Şaban mahkemeye gelip, İstanbul’da Kasımpaşa’da Kışla mevkii İskelesinde 63 numarada kayıtlı sahip olduğu bir çift piyade kayığını satmak istemiştir. Rize’nin Müftü mahallesinden Molla Ahmetoğlu Mustafa b. Salih eşini terk edip çalışmak için İstanbul’a gitmiş. Rize’den Rusya’ya, Romanya’ya ve diğer ülkelere gidenler tacirlik, fırıncılık, balıkçılık, tütüncülük, bıçakcılık ve taşcılık gibi zanaatlarla uğraşmışlardır. Örneğin Rize’nin Kanboz köyünden Taşçıoğlu Sabit b. Mustafa eşini boşayıp, Rusya’ya çalışmaya gitmiş , Rize’nin Fosa köyünden olup Romanya/Ayakça’da vefat eden bir kişinin mirası taksim edilmiş , Batum’da mukim tüccardan Rizeli Güzel Osmanzâde Mahmud Kerim Efendi b. Osman Efendi vekil olarak tayin edilmiş , Balık avı için Romanya'nın Sene kazasından dönen Mustafa Reis'in kayığında balık ağlarından başka esliha-i memnua bulunmadığına dikkat çekilmiştir. 11.EYTAM MÜDÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ KAYITLAR Defterde geçen ifadelerden birisi de Eytam Müdürlüğüdür. Bu müdürlük bir nevi banka vazifesi görmekteydi. Babaları ölen ve yetim kalan çocukların mallarını muhafaza eder, değerlendirirdi. Eytam Müdürlüğünden borç isteyenlere de, kefiller getirmek şartıyla Eytam sandığından para verilirdi. Örneğin, Rize’nin Peşeyan mahallesinden Dursun b. Abdulaziz Efendi, Eytam müdürü Hafız Harun Efendi huzurunda mahkemeye gelerek, Alemdârzâde Hacı Recep Efendi’nin yetimleri olan Şaban, Ramazan ve Muharremin Eytam sandığındaki mallarından 1200 kuruş almak istemiş, Hacı Şükrüzâde Ömer Efendi b. Mustafa ile Taşçıoğlu Camii imamı Hafız Mustafa Efendi b. İsmail Efendi borca kefil olmuşlardır. Şayet Eytam’dan alınan paranın geri ödemesi gecikirse tebligat yapılırdı. Örneğin, Sefer Efendi’nin Eytam’dan aldığı 10504 kuruş’un kefilleri olan Kazım, İlyas ve Ahmet Efendilerin parayı vermeleri için tebligat gönderilmiştir. Bazen de yetim kalan kişinin vasisinin Eytam sandığına koyduğu parayı, yetim kişi reşit olunca parayı alma talebinde bulunurdu. Örneğin, Rize’nin Emineddin mahallesinden Müftüzâde Rıfat Çavuş b. Osman Efendinin büyük oğlu olan Raşit, 20 yaşına geldiğinden, babasından kalan mirastan Annesi vasıtasıyla Eytam Sandığına konulan 1050 kuruşu almak istemiştir. 12.MESLEKLER Defterde liva kâtibi, mecidiye kolağası, sancak müdürü, muhasebe baş kâtibi, tabur kumandanı, bahriye binbaşısı, jandarma mülâzımı, manifaturacı, kuyumcu, çilingir, komisyoncu, kayıkçı gibi çeşitli mesleklerden bahsedilmektedir. Örnek olarak, muhasebe-i livâ kâtibi Trabzonlu Celaleddin Efendi b. Hüseyin Efendi , İstanbul’da Türbe sokağında oturan mecidiye kol ağalarından Rizeli Sufizâde Osman Kaptan b. Abdullah , Lazistan Sancağı’nın Rize müdürü Abdi Efendi b. Osman Efendi , muhasebe baş kâtibi Memiş Efendi b. Tokan Efendi , Lazistan Sancağı taburu kumandanı Sabri Bey b. Atıf Bey , Dersaadet’te Kasımpaşa civarında Büyükpiyâle’de mukîm bahriye binbaşılığından emekli Köroğlu Habib Bey b. Molla Said , Lazistan Sancağı jandarma mülâzımlığından emekli Çerkes Reşit Ağa b. Abdullah , Dersaadet’te Mayorkas hanında manifatura tüccarlarından Ethem Derviş Efendi , Kuyumcu esnafından Mavioğlu Estatir b. Anastas, Çilingir esnafından Varidoğlu Hasan Efendi b. Abdulkerim , Rizeli olup Dersaadet'te komisyonculuk yapan Yanko İlyapola Veled-i Yorasim , Rizeli olup Dersaadet'te Azapkapısı'nda kayıkçılık yapan Çerkesoğlu Sefer bin Yusuf' gibi kayıtlar, bu konuda bir fikir verebilir. Hicri 1330- 1332 tarihlerinde Lazistan Sancağına bağlı Rize kazasında her mahallede bir cami ve mahalle muhtarı olduğu görülmektedir. Örnek olarak, Yapraklar köyü ilk muhtarı Aynacıoğlu Talip b. Mustafa ve 2. muhtarı Salih b. Miktat , Ramanoz-ı İslam mahallesi ilk muhtarı Hacıoğlu Hüseyin b. Süleyman ve Muhtar âzâlarından Süleyman Şevket Efendi ve Hacı Mollazâde Ali Efendi’yi verebiliriz. Defterde 15 yerde İmam ataması olduğuna rastlıyoruz. İmamlar imam olarak atanmadan önce bazı şartları taşımaları gerekiyordu. Örneğin, Rize’nin Kafkame köyündeki camiinin imamı olan Muhammedoğlu Ahmed’in vefat etmesinden sonra köylüler onun yerine Salih Efendi b. Ahmet’i imam olarak istemişler, mahkeme de bu kişinin 1307 doğumlu, askerliğini yapmış olduğunu, asker kaçağı olmadığını ve bir kusuru olmadığını belirterek Salih Efendi b. Ahmet’in imam olmasına izin vermiştir. 13.MADENCİLİK FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ KAYITLAR Hicri 1330- 1332 (M.1911-1913) tarihleri arasında Rize’de çeşitli madencilik faaliyetlerine de rastlıyoruz. Örneğin, Rize'ye bağlı Mapavri nahiyesi Latem köyündeki çinko madeninden çalınan malların bedelinin ödendiği ve bir daha tekerrür etmemesi için tedbir alındığı , Rize’ye bağlı Ortaköy ile Başköy'de Atilyo Radelya'ya verilen çinko madeni, bakır madeni, manganez madeni ile kurşun madeni işletme ruhsatı , Rize’ye bağlı Ortaköy ile Mutafi'de Mustafa Kazım'a verilen bakır madeni, kömür madeni ve Piritli demir madeni işletme ruhsatı , madencilik hususunda fikir verebilir. II.BÖLÜM DEFTERİN ÖNEMİ Şer’iyye sicilleri sosyolojik gözlemler ve analizler yapmaya imkân veren, toplumu, tarihte değil de bugün gözlemliyormuşuz gibi bize yansıtarak tecrübi araştırmalara benzer bir araştırma fırsatı tanıyan, birinci el ve özgün yazılı kaynaklardan birisidir. Geleceğe ümitle ve güvenle bakabilmemizin ön şartlarından birisi, geçmişteki kültürel yapımızı doğru anlamak, tasvir etmek, çözümlemek ve bize ışık tutacak değerlerden faydalanabilmektir. Belli bölgelere ait olan bu kayıt defterleri yerel farklılıkları ortaya koymasının yanı sıra tamamı incelendiğinde genel tespitlerin oluşmasına da katkı sağlayacaktır. Üzerinde çalıştığımız bu defterde yer alan bilgilerden bölgenin demografik ve etnik yapısına dair sonuçlara ulaşmak mümkündür. Bu sonuçlar Müslim - Gayrimüslim dengeleri üzerinde mukayese yapma imkânı da vermektedir. Defter sadece Osmanlı kanunlarının uygulaması değil; üzerinde çalışıldığında, sosyal tarihimiz için birçok gerçeğin ortaya çıkmasında, evlilik tiplerinden ailenin çözülmesi ve ailedeki roller ve statülerin daha detaylı resminin çizilmesine kadar önemli donelere sahiptirler. Bulunduğu döneme ve ait olduğu bölgeye ilişkin kapsadığı zengin malumât ile bölgenin sosyo-ekonomik kompozisyonunu çıkaracak özellikleri de bünyesinde taşımaktadır. Netice olarak, 1509 no’lu Rize Şer’iyye Sicili özelde Rize’nin, genel itibarıyla ise Türkiye’nin sosyal tarihinin önemli kaynaklarındandır Tarih itibarıyla son şer’iyye sicili olduğu için bugünkü sosyal durumla irtibatı daha kolaydır ve sosyal değişimi tespite daha fazla imkan vermektedir. Bu durumu tespitten sonra diğer şer’iyye sicilleri de incelenmek suretiyle sosyal değişimin izini sürerek önceki durumları tespit etmek de mümkün olabilir.


      Alıntıdır...
      Not: belgelerin kaynakları konu içerisinde belirtilmiş resmi kayıtlar mevcuttur..
      Sitemizin Referans Sistemini kullanın*

      Işığın gölgesi ile yetinme ışık ol!

      Hemşin yöresi

      RİZE HEMŞİN YÖRESİ
      Tarih: 09.06.2005 Saat: 09:43
      Konu: Duyurular

      OSMANLI MEZAR TAŞLARI VE KİTABELERİ Bugünkü coğrafyamızda Çamlıhemşin ve Hemşin olarak yer alan ilçeler 1946dan önce Hemşin olarak anılırdı. Ardeşen, Fındıklı, Çayeli, Pazar ve İkizderenin yüksek köylerinden bazıları da Hemşine bağlı yerleşim yeriydiler. Yöreye 1071 oncesınde Türk boylarının göç ve yerleşimleri olmuşsa da, Hemşin, ilk olarak 1071de Malazgirt meydan muharebesi sonunda Alpaslan tarafından Selçuklu Devleti topraklarına katılmıştır.

      .Savaş sonrasında 1072de Alpaslan tarafından bölgeye 70.000 yaylacı ve göçer Türk yerleştirilmiş Cevdet TÜRKAY Başbakanlık Arşivi Belgelerine göre Oymak ,Aşiret, ve Cemaatler Kitabında bölgeye Yörük Taifesinden Tanrı Dağı Yörüklerinin yerleştirildiğini yazmaktadır . .Bölge 1184te Trabzon-Pontus İmparatorluğu sınırları içinde gözükse de arazının dağlık ve ormanlık olmasından dolayı işgalden etkilenmeden, Türk gelenek ve goreneklerını Fatih Sultan Mehmedın 1461de Trabzonu feth ederek bölgeyi yeniden Osmanlı topraklarına katmasına kadar sürdürmüşlerdir. .Tarih kaynakları ,doğu Karadenizin bu dağlık bolgesınde yaşayanlar hakkında Muslumanı kadım,1461 öncesi Müslümanları olarak bahsetmekte, ve Tarih kaynaklarını bölgede bulunan Osmanlı mezar taşlarının kitabeleri ve Koç heykelli mezar taşlarının varlıkları, çeşme ve konakların kitabeleri ve Osmanlı tahrir defterleri doğrulamaktadır .Dr. Hanefi Bostan 15 ve 16. asırlarda Trabzon Sancağında sosyal ve İktisadi hayat kitabında, 1486 tarihli Osmanlı Tahrir defterinde Hemşin Zaiminden bahsedilmesi, 1515 tarihli defterde de Hemşin Zaimi ve Seraskeri ve Hemşin-i Bala adlı kale yöneticilerinden bahs edilmesinin o tarihlerde Hemşin nin kaza olmasından kaynaklandığını 1515- 1532 tarihlerini taşıyan Tımar İcmal Defterinde vilayet-i Hemşin ve nahiye Hemşin tabirlerinin geçmekte olduğunu yazmakta ve nüfusu hakkında bilgi vermektedir. 1520 de Hemşin Kazasına tabi 3 nahiyede yaşayan tahmini toplam nüfus 3619 kişi bunun 2288i Hıristiyan 1331ide Müslümandı. Aynı tarihte Rize nin nüfusu 36706 Hıristiyan 2672 Müslüman , Pazarın 3341 Hıristiyan 459 Müslüman olarak geçmekte 1554te Hemşin deki Müslüman nüfusta azalma Pazardaki Müslüman nüfusta çoğalma görülmektedir buda Hemşinden Pazara inen ailelerin varlığı ile doğr****maktadır. 1515-1532 tarihlerini taşıyan Tımar İcmal Defterinde vilayet-i Hemşinin hane sayısı 679dur. Bölgeye Fatih Sultan Mehmet Kanuni Sultan Süleyman ve 2. Abdül Hamit döneminde yerleşimler olmuştur. 1509-1566 Kanun-î Sultan Süleyman devri başlarında, Trabzon Livasının ayrı bir kazası olan Hemşinin üç nahiyesi; Hemşin, Kara hemşin ve Aksenostan müteşekkil olup (Mirliva) Tuğgeneral rütbesinde yöneticisi vardı. Aynı dönemde Hemşinin yöneticisi Osmanlı Sipahisi büyük tımar sahibi Mahmut Çelebi ve baş askeri de Ali Koruk idi. Ali Korukun ve Mirliva Mahmut Beyin adamı Mahmut Nalbant Bosnanın Mora sürgünlerinden olup, Hemşine Mezrak Ailesi ile birlikte gelmişlerdi . O tarihlerde Hemşin bölgesinin mahsulatı devlet merkezinden gelen bir emirle götürü olarak tespit edilirdi. Kaynaklara göre (Rugan), Deri (Şira), Yelken Bezi, Süzülmüş Bal, Bal Mumu (Niyabet Resm-i), Yönetici Parası (Resm-i), Maldan Hazinenin aldığı (Cerayim), Suçlulardan alınan (Arusiye), Yeniden Evlenenlerden alınan vergiler şeklinde idi. Hemşin kazası 34 köy, 671 hane idi. Hemşin hudutları dahilinde iki kale bulunmaktaydı. Halk dilinde Zil Kale olarak bilinen kalenin asıl adı Kala-i Hemşin-i Zırdır. Başbakanlık Arşivi Trabzon Tahrir defteri no 387, sayfa 733,12 Cemaziyülahır Hicri 926, Miladi 1519 Zil kale Pontus yapısıdır. Pontus kralı Mitridates VI uzağı gören tedbirli bir hükümdardı. Akıbeti düşünülerek pontus arazisi dahilinde, bilhassa Karadeniz bölgesinde, erişilmesi müşkül, hattâ imkânsız mevkilerde kaleler yaptırmış ve bunların bazılarına hazinelerini de yerleştirmişti. Kalenin inşa tarihinin milattan önce 70 yıllarında rastladığı sanılmaktadır. Zil kale sonradan Trabzon Rum İmparatorluğu devrinde tamir edilmiştir. 1520 kayıtlarına göre kalede bir dizdar ( kale kumandanı) bir kethüda (dizdarın muavini) bir imam ve hatip, bir bevvab (kapıcı) bir fenari, bir haddad (demirci) bir topçu ve otuz üç merdan (kale eri) bulunuyordu. Bugün Yukarı Kaleye Kale-i Bala, Aşağı Kaleye de Zil Kale denilmektedir. O tarihlerde Yukarı Kalenin 40 neferi vardı. 1876 Tarihli Trabzon Vilayeti Salnamesi Osmanlı nüfus sayımında Pazar (Atına ) ve Hemşine bağlı köylerin tamamında yaşayanların Türk olduğu görulmektedır. Hemşinin Adı: Hemşin, Şin kökenli bir kelime olup, Hem, Osmanlıcada bir takı edatı olarak birleştirici anlamda kullanılmaktadır. Hem, Farsça ve Arapça isimlerin başlarına gelip Türkçe daş edatı gibi ortaklık, birlik gösteren sıfatlar teşkil eder. Örnek olarak Aramış: Dinlenen anlamındayken . Hemaramış: Beraber birlikte dinlenen anlamındadır. Nişin: Oturan anlamındayken, Hemnişin: Beraber ,birlikte oturup, kalkan anlamındadır. Şin: Şen, Dağ başındaki kale, Dağ başındaki köy anlamındayken, Hemşin: Hemşen, dağ başındaki kaleler, dağ başındaki köyler anlamındadır. Hemşin coğrafî olarak bir bölgeye verilen Addır. Hemşinlide bir etnik kimlik değildir. Hemşinli dağlı anlamındadır. 1072 1074 tarihlerinde Türk Dil sözlüğünü yazan Kaş karlı Mahmut Divan-ı Lügat-ı Türkte Emşenin anlamını: Kuzu derisi, kürk yapılan deri olarak vermektedir. Hemşinde yaşayış olarak hayvancılık egemen olduğuna göre, Hemşinliler (Emşinliler) kuzu derisi giyenler olarak da anılabilirler. Sonradan Hemşen veya Hemşin olarak değişim göstermiş olabilir. Çünkü Hemşin yöresinde kullanılan dil Divan-ı Lügat-ı Türkte bulunan Türk ağzıyla aynı doğrultudadır. Şen: Ferit Develioğlunun Osmanlıca- Türkçe sözlüğünde; 1) Göze ve gönüle hoş görünen hal, 2) Ferahlı, olarak verilerek Şenle eş anlamlı olduğu belirtilmiştir. Şenin Türkçe karşılığı ise Bal mumu olarak verilmiştir. 1 Hayat yayınları Büyük Türk Sözlüğü Şeni; 1) Meskun, İşlenmiş şen bir memleket 2) Ferah, aydınlık, şen bir yer olarak vermektedir. 1957 Türk Dil Kurumu Basımı Tarama Sözlüğü Şen, Şin; Dağ Başında kalan kale ve köy olarak vermektedir. Örneklerin tamamı Hemşin veya yöresel deyişle Hemşenin adını Dağ başındaki Köyler veya dağ başındaki Şenlik yer anlamına geldiği yönündedir ki bu da Hemşinin dün ve bugünkü coğrafi konumuna da uygundur. Bu konuda bize en önemli yol gösterici 1862 tarihinde Hacı Memiş Paşanın inşa ettirdiği Yalkaya Köyü (Gomno) Papager Mahallesi cami kitabesi olmuştur. Gomno Köyü Papager Mahallesi Cami Kitabesi Ya latif ber mecd için pek emel işmişin bu meyde mümin Etti ona tarh temel eltaf-ı rabbülalemin Bir mirmiran heman inşaya edip ihtimam Bu nokta Hemşeni etti temam şerefle hemnişin Tarih ta min söyledi Behçet Ahmet yaptı Ğali mabedi Hacı Memiş Paşa hemin 1279/1862 Hemnişinin beraber , birlikte oturup kalkan olduğunu sözlüklerden yukarıda vermiştik. Doğu Türkistanda da dağ başında yerleşimin yoğun olduğu bölge Hemşin olarak adlandırılmıştır. . Bölgede bulunan Osmanlı dönemine ait eserler ile bölgeden çıkan bilim adamlarının şüphesiz bağlantısı vardır. Sadık Albayrakın 5 ciltlik Son Devir Osmanlı Uleması eserinde Rize bölgesinde yetişen 21 Osmanlı aliminin 19 tanesi Hemşin bölgesindendir. Yine Derya Kaptanlığından Sadrazam olan Damat Mehmet Ali Paşa, Hemşinli dır. Hacı Ali oğulları ailesinden Fındık Tüccarı ve Galata Baş Ağası Hacı Ömer Ağanın oğludur. 1813 tarihinde Hemşinde dünyaya gelmiş 1852 senesinde sadrazam olmuştur. Damatlığı, II. Mahmutun kızlarından Adile Sultanla evlenmiş olmasındandır. 1804 yılında Hemşinde doğan Gamsız Hasan Bey deniz eri olarak katıldığı donanmada sağladığı başarılarla albaylık rütbesine kadar terfi etmiştir. , Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün Erzurum Kongresine çağırdığı Mehmet Necati Memişoğlu Bey. Hemşinlidir. Bugünkü Çamlı Hemşin ilçesinin Çinçiva yeni adı Şenyuva köyünden Memişzâde Reşit Beğ. ile Hatice Hanımın oğludur. 1303 (1887) baharında doğdu. İlki köyünde okuduktan sonra, Erzurumda fırıncılıkla uğraşan akrabasının yanında kalıp, Yetim hoca Medresesini birincilikle bitirdi; Arabca ve Farsçayı da iyi öğrendi. İstanbula gidince, Medresede okudu. Ayrıca Dârülmualliminden mezun oldu; İzmir Pâye-i Mücerredini ve İstanbul Pâyesini kazandı. Muallimlik ederek, Hukuk Fakültesini de bitirdi. 1914te Kafkas Caphemizde Gönüllü Mücahidiler ile birlikte Ruslarla savaştı. Az sonra Tabur İmâmı olarak Rumeli Osmanlı Müfrezemizin Hocası; 1918 Mayısında da Batumu kurtaran Tümenimizin Müftü ve Fâsihi (Öğütçüsü) oldu. Batumda çıkan Canbigarbî Kafkas Hükümeti Nâşiri Efkârı olan SADAYİ MİLLET gazetesinde milli birlik yolunda yazılar neşretti. Erzurum Kongresine, Rize Mümessili olarak katıldı; Manda aleyhindeki olumlu çalışmaları ile kendisini sevdirdi. I. Meclise Lazistan / Rize Mebusu olarak katıldı: 1921de izin alarak, bir Gönüllü Çetemizin başında Yunanlılar ile mücadele etti. 1922de Dumlupınar Muharebesinde bir tepedeki yunan topunu, yedi erimizle birlikte teslim aldı. Kırmızı Yeşil Şeritli İstiklâl Madalyamızın sahibi oldu. Bursalı Mehmet Tahir Efendinin Osmanlı Müellifleri adlı eserinde bulunan Abdullah Efendi Hemşinli olup Arabi ilimlerin mütehassıslarındandır. 1776 yılında İstanbulda vefat etmiştir.doğum tarhı bilinmemekte dır. Yayınladığı eserler; Hâşiyealâ Ebil Feth, Risâleminel-Ferâiz, Risâle fil- ihtiyâril-Cüzî, Risâle minel-Hisâb,, Hâşiyea lâ muhtasaril-Müntehâ dır. Sadık ALBAYRAKın Son Devir Osmanlı Uleması eserindeki Osmanlı Alimleri ise; Abdül Aziz Efendi, Bağcı oğlu Rençper Halil Ağanın oğlu olup 1837 tarihinde Hemşinde doğmuştur. Ahmet Galip Efendi, Laz Ali zade Süleyman Ağanın oğlu olup 1845te Hemşinde doğmuştur. Mehmet Hurşit Efendi, Ardahandan Hemşine Muhacir olarak gelen tüccar Ali Ağanın oğlu olup 1846 yılında Hemşinde doğmuştur. El-Hac Ahmet İslâm Efendi, Mahmut Hamdı Efendinin oğlu olup 1851de Hemşinde doğmuştur. Mehmet Hurşit Efendi, Temuşoğlu Hasan Efendinin oğlu olup 1851 tarihinde Hemşinde doğmuştur. Ömer Hulusi Efendi, Mektep hocalarından Abdülaziz Efendinin oğlu olup 1852de Hemşinde doğmuştur. Yusuf Talat Efendi, Poduroğlu Mustafa Ağanın oğlu olup 1853 senesinde Hemşinde doğmuştur. Ahmet Hamdı Efendi, Erzurum Müftüsü Hacı Ali Efendini oğlu olup 1855te Hemşinde doğmuştur. Hafız Reşit Efendi, Hamza Yahuza Ağanın oğlu olup 1855te Hemşinde doğmuştur. Ali Necip Efendi, Ahmet Efendinin oğlu olup 1859 yılında Hemşinde doğmuştur. Recep Fehmi Efendi, Kürt zade Ali Galip Efendinin oğlu olup 1859 senesinde Hemşinde doğmuştur. Yusuf Efendi, Yusuf Nadir ve Yusuf Dehri adlarıyla da anılır. Feyzullah Dehrizade, Abdülkadir Efendinin oğlu olup 1868de Hemşinde doğmuştur. Mehmet Hulusi Efendi, Temüşoğlu Mehmet Arif Ağanın oğlu olup 1871de Hemşinde doğmuştur. Ahmet Edip Efendi, Numan Efendi zade Abdülkadir Ağanın oğlu olup 1872 tarihinde Hemşinde doğmuştur. Erdem Efendi, Demirci oğlu Mehmet Efendinin oğlu olup 1872 tarihinde Hemşinde doğmuştur. Hüseyin Avni Efendi, Naib zade Süleyman Efendinin oğlu olup 1878 senesinde Hemşinde doğmuştur. Ahmet Mithat Efendi Mehmet oğlu Süleyman Efendinin oğlu olup 1878 senesinde Hemşinde doğmuştur. Ahmet Galip Efendi, Tüccar Ali Efendinin oğlu olup 1881de Hemşinde doğmuştur. Ömer Lütfü Efendi, Behlül Vehbi Efendinin oğlu olup 1882de Hemşinde doğmuştur. Köy isimleri yöre ağzının dışında kitabe ve salnamelerde yazıldığı şekilde yazılmıştır. Örneğin; Çingit Çinkit, Padara Badire, Canava - Sanova, Şamelli Sahmerli gibi. Kaş karlı Mahmutun Divanü Lügat-it Türk adlı eserinde ve Yusuf Has Hacibin Kutadgu Bilig adlı eserinde 24 Türk boyu arasında yer alan Çigil: Çiyil, Uğrak boyları ile Çingit köyünün halkının dolayısıyla Hemşin halkının bağlantısı olduğu muhakkaktır. Yine (Çingit) Uğrak köyünde bulunan Karahan ailesinin Karahanlı Türkleriyle bağlantısı olduğu düşünülmelidir. Şüphesiz Hemşinde ulaşamadığımız bir çok mezar olduğu gibi tespit edemediğimiz Hemşinin yetiştirdiği bir çok ünlü kişilerde vardır. Amacımız, bölgede bulunan kültürü tanıtmak ve bölge tarihine ışık tutmaktır. Harf inkılâbından sonra Osmanlıca yazılı belgeler okunamadığından, bilinçsizce bölge halkı tarafından yok edilmiştir. Ulaşabildiğimiz birkaç fermanıda yayınlamayı uygun bulduk Hemşin Seraskeri Ali Korukun torunu Sayın Abdullah Dorukun evinde bulunan fermanlar bölge tarihi açısından çok önemli belgelerdir. Doruk, Divanı Lügat-it Türkte Uç Beyi anlamındadır. Doruk Ailesinin o zaman ki soyadı Ali Korukun soyadından da anlaşılacağı gibi Doruk olarak değiştirilmiştir. Vehbi GÜNEYin 1969 tarihli Hemşin dergisinde Tarihten Bir Yaprak adıyla yayınladığı yazısındaki Başvekalet arşivi sayfa 79, hüküm 626, 1610 tarihli ferman da Hemşinin tarihine yönelik çok önemli belgedir. Fermanda Hemşin Kale ağası olan Hüsam ile oğlu Murtaza, Hüsam kale ağası olmadan önce Hemşin Kazasına bağlı Baş köy, İlivre ve Varoş köyleri halkının pek çok malını aldıkları, arazilerini de ellerinden alarak başkaların satmak sureti ile halkı perişan ettikleri; yukarıda adı geçen Murtaza ayrıca eşkıya olup bu köyler ahalisinin sığırlarını, keçilerini ve erzaklarını haksız yere zaptettiği baba ve oğlunu padişaha ait kaynakları muhafaza etmekte olan görevlilerin konaklarını basıp her çeşit kötülüğü yaptıkları bildirilmiş olduğundan durumun kanın çerçevesinde incelenmesini ve fakirlerin haklarının geri alınması hususunda yüce buyruğum çıkmıştır. Şeklinde devam etmektedir. Yine Hemşinde tespit ettiğimiz bir alım satım belgesi tezkire de bölgedeki yerleşimin ticari ilişkisi konusunda çok önemli belgedir. Tezkire Bu tezkire Hemşin kazasına tabi Makrevis adlı köy sakinlerinden Osmanın oğlu Mehmetin malı olan miri yerlerinden Dap toprağı adıyla bilinen topraktaki bir parça kendirlik yeri, bir taraf müşteri İbrahim, bir tarafı Küleb oğulları alt tarafı meşe başı bu hudutlar ile sınırlı olan toprağı Celine(?) köyü sakinlerinden Buçuk oğlu İbrahime on kuruşa satmıştır. O da bu satışı kabul etmiştir. Bizlerden satış işlemini tescil etmemizi istemiştir. Biz de padişah kanunu üzere ve on dirhem balmumunu toprak sahibine vermek ve öşürünü de vermek şartıyla bu satışı tescil ettik. Üçüncü şahıslar buna mü dahil değildir. Seyid Ahmet Hemşin vergi tahsildarı 1164/1751 Sayın Abdullah Dorukun evinde bulunan fermanlardan 1640-1648 Sultan İbrahimin Saltanat süresi Osman Halife B. Hüseyine verdiği berat, Hemşin kazasına bağlı, Çötenez adlı köy halkının yeniden yaptırdıkları Camii Şerifin tamirat ve tadilattan geçmesi için verdiği berat evde bulunan fermanlar arasında bölge tarihine ışık tutacak çok önemli bir belgedir. 1640-48 gibi çok eski bir tarihte bu kadar ulaşımı zor olan dağlık bir bölgede cami tadilatı ile ilgili bir beratın verilmesi bölgede yaşayan halkın etnik kimliği ve inancı konusunda değerlendirilmesi gereken diğer belgelerle birlikte çok büyük anlam teşkil etmektedir. Yine Başbakanlık Arşiv Umum Müdürlüğü (Mulğa divanı hümayun sicil atından 173 numaralı şikayet defterinin 77 inci sahi fesinden 1959 tarihinde çıkarılan Rumi tarihli 1159 (Miladi 1746) tarihli Hemşin köyleri arasındaki Palovit yaylası ile ilgili Köyler arasındaki ihtilafın çözümü konusunda verilen fermanda Müslüman şahitlerin şahadetleriyle tespit olunmuştur ki bu yayla minel kadımdenberi k****ıla gelmektedir. . Şeklindeki yazılan karar bölge halkının kimliği konusunda çok önemli belgedir. Padişah Abdül Hamit donemi 1187 (1773)-1203 (178 Tuğrası bölgeye yerleştirilen ailelere ait ferman Bodollu köyünde İnce oğlu ailesinin muhafazasındadır İş bu belge ceride-i Osmanlının bilgisi dahilinde olup Hemşin efradının şeceresidir. Alıyül husus tezkirede belirtilmiştir. Osmanlı Devleti azası Hemşin efradının Cevbioğulları takririnden olup dini İslam olduğu ümmi şeriye (şeriat) kurallarına dahil olduğu bu belge ile ispata müttekaddimdir. Rus Osmanlı muharebesinde Kafkas civarında Türk oldukları tatbik edilen ailelerin ikamete tabı tutulmasını belgelemektedir. HEMŞİNDE OSMANLI MEZARLARI Mezar taşları ve kitabeler halk kültürümüzün ve tarihimizin en kıymetli eserlerindendir. Bu objelerin bizlere geçmişle ilgili tarih, sanat ve kültür yönünden belge niteliği taşıyan, kaynak teşkil eden özellikleri vardır. Mezar kültürü değişik din ve milletlerde farklı bir biçimde gelişmiştir. Türk - Osmanlı mezar kültürünü ele alırken İslâmiyet öncesi ve sonrası olarak değerlendirmek uygun olacaktır. Türklerde İslâmiyet öncesi mezarları, Orta Asyada Göktürk ve Uygur mezarlıklarına, Türklerin mezar üzerine taş dikme geleneğine, kutsal sayılan at, koç, koyun gibi evcil hayvanların taştan yapılmış heykellerini mezar taşı olarak yaptırmaları ve göçtükleri yerlerde ölen ilk beylerinin mezarlarına koç heykelini mezar taşı olarak dikmeleri atalarımızın nerelerde yaşadığını belgeleyen tarihî eserleridir. Müslümanlığın ilk yıllarında mezarların kalıcı bir şekilde yapılması günah sayılmış, insanın topraktan gelip yine toprağa döneceği inancıyla mezar yapımı yasaklanmıştır. Sadece ölülerin gömüldükten sonra vahşi hayvanlar tarafından çıkartılmaması için mezarların üzerine taş koymaya müsaade edilmiştir. İslâmiyetin yayılma döneminde Türklerce mezarla ilgili kurallar ilgi görmemiş ve alışıla gelmiş mezar kültürleri devam etmiş ve mezar yapımlarına mezar taşları ile İslâmın ölüm sonrası ölüye karşı Tanrının bağışlayıcı gücünden, dua ve rahmet beklentilerinin eklendiği gözlenmiştir. Osmanlılarda mezar taşı geleneği çok eski dönemlerden başla**** diğer Müslüman ülkelerde benzeri görülmeyen bir sanat eseri kimliği kazanmıştır. Mezar taşları ölenin cinsiyetine göre yapılmış; erkek mezarlarında başlık ön plana çıkartılmış, kadın mezarlarında süslemeler İslâm öncesi Türk kültürünün izlerini taşımıştır. Osmanlı mezarlarındaki bu etkilenmenin Orta Asya Türk Şaman kültüründen kaynaklandığı konusunda Osmanlı mezarları üzerine araştırma yapan uzmanlar ortak görüş içindedirler. Çamlı Hemşinin Ülkü köyünde ve (Aşağı Vice) Aşağı Çamlıca mahallesinde bulunan koç heykelli mezar taşları Malazgirt Meydan Muharebesi öncesi, bölgede Türk varlığının birer delilidir . Doğu Karadeniz bolgesınde bulunan koç heykelli mezarlardan Ülkü köyündeki mezarın taşı Rize ATAÜRK müzesine getirilmiştir. Bölgede tespit edebildiğimiz 200e yakın mezar taşının içerisinde Eski adıyla Mollaveyis yeni adıyla Ülkü köyünde Rize Hemşin yöresinde bulunan Osmanlı mezarlarının en eskisine rastlanmıştır. Hacı Abdullah Zade Mü sellim Hacı Osman Efendinin mezar taşı 1111 (1699) tarihlidir. Hacı Abdullah zade Mü sellim Osman efendinin mezarı ile (Çin git) Uğrak köyünde bulunan Hasan Beşe oğlu Mahmut Beşenin ölüm tarihi 1703 Mezarlar bölgede tespit edebıldığımız en eski kıtabelı mezarlardır. Hemşin . Mezarlarında bulunan kitabelerin tarihleri Karadeniz Bölgesinde bulunan en eski tarhlı mezar taşları kitabelerindendir. (Mü sellim Yönetici anlamındadır.) Yine koç heykeli bulunan (Aşağı Vice), Aşağı Çamlıca mahallesinde bulunan camî duvarındaki eski caminin minber taşında 1700 yılında Mehmet Kızı Hatice Hanım tarafından Caminin yaptırıldığı yazılmaktadır.1700 Yılında Hemşin gibi dağlık ve ulaşım zorluğu olan bir yerde bir kadın tarafından camının yaptırılmasının onemı bölge tarihî açısından tartışılmaz. Rize Hemşin bölgesi Osmanlı mezar taşlarında bulunan yazılar inanç gereği Allahın adıyla başlamaktadır. (Hüvel Baki) Baki olan Allahtır şeklinde yazılan mezar taşları çoğunluktadır. (Ah minel mevt) Ah acı ölüm genellikle genç ölenlerin mezar taşlarında bulunmaktadır. Mezar taşlarındaki unvanlar genellikle Hacı Ağa, Ağa, Bey, Molla, Beşe, Efendi, Hacı Efendi, Çelebi, Zade, Usta şeklindedir. Erkek mezar taşlarında en çok kullanılan unvan Ağadır. Ağa Türklerde akrabalık derecesini belirten bir unvan şeklinde ise de çoğunlukla üst tabaka için kullanılan geniş toprak sahiplerine verilen addır. Bu unvanın ,Osmanlıda sarayda bulunan görevlilere, Yeniçerilerin en üst düzeyinde görev yapanlara verildiği Osmanlı mezarları üzerine araştırma yapan uzmanların ortak görüşleridir. Örnek olarak (Badire) Köyü Bahar Mahallesinde bulunan Hacı Ahmet Oğlu Hacı İbrahim Ağa Serdengeçti Ağasıdır. Ölüm tarihi 1778dir. Serdengeçti, Osmanlıda askeri bir unvandır. Ağadan sonra erkek mezarlarında bulunan ikinci unvan ise Efendidir. Efendi ise, belli eğitim alanlara verilen unvan olup bazılarının mezarlarında yaptıkları görevlerde yazılmıştır. Örnek olarak Çamlı Hemşinin (Yukarı Vice ) Yukarı Şimşirli Mahallesinde bulunan Hacı Yunus Efendinin mezar taşında Hemşin Naîbi yazılmıştır. Naîb Osmanlılarda vekil kaymakam veya vekil kadılara verilen görevlerdir. Hacı Yunus Efendinin ölüm tarihi ise 1865tir. Yörede bulunan Beşe unvanlı mezar taşı adedi 4 tane olup en eski tarihlisi (Çinkit) Uğrak Köyünde bulunmaktadır. Hasan Beşe Oğlu Mahmut Beşenin ölüm tarihi 1703tür. Beşe unvanı, Osmanlıda paşa unvanının alt türü olarak kabul edilmektedir. Beşenin lügat karşılığı büyük erkek evlat şeklinde olup 13. 14.yy Türkçe sinde Başkan, Emir anlamında kullanıldığı bilinmektedir. İstanbul mezar taşları üzerine araştırma yapan uzmanlar, Yeniçerilerin üst düzey komutanlarının mezar taşlarında Beşe unvanlı mezar taşlarına rastladıklarını belirtmektedirler. Diğer bir unvan ise Zadedir. Zade, eski mezarlarda soyadı yerine kullanılmış olup tanınmış kişilerin kullandığı oğul, soy anlamını taşımaktadır. Kelime Farsça kökenlidir. Kör han zade, Ferah zade vb. gibi. Çelebi unvanı Osmanlı devletinin ilk devirlerinde şehzadelere verilen unvan olup, okur yazar, şehir terbiyesi almış kimselere ve Mevlevi tarikatının başı Mevlânaya ve Hacı Bek taş soyundan gelen kimselere de Osmanlılarda Çelebi denilmektedir. Çelebi unvanlı mezar taşı, Hemşin ilçesinin (Badire) Bahar Mahallesinde bulunmaktadır. Molla Ahmet oğlu Eyüp Çelebinin ölüm tarihi 1746dır. Molla unvanı, lugatta 1.Müderrislikten Kadılık payesi kazanan ulema, büyük kadı, birinci derecede kadı. 2. Büyük alim Hoca şeklindedir. Molla unvanı Hemşin mezarlarında Molla ve Mollaoğlu şeklinde görülmektedir. Badire köyündeki Eyüp Celebinin babası Molla Ahmettir. Pazar ilçesine bağlı (Çinkit) Uğrak köyünde bulunan Züheyla Hanımın babası Molla Alidir. Züheyla Hanımın ölüm tarihi 1807dir Aynı köyde Molla Aliler olarak anılan aileler bulunmaktadır. (Meles kur) Orta yol Köyünde Molalar diye anılan aile olup aile mezarlıklarında bulunan Mat oğlu Ahmetin mezar taşında Ceddim Hoca, Atam Hafız, ha diyecek yoktur neslime yazılması ailenin soyunun mollaya dayandığını desteklemektedir. Yine aynı köyde Körhanzade sülalesinin kollarına Bilaller, Azizler, Molla Ömerler gibi lakapların verilmesi sülalede Molla olduğunu doğrulamaktadır. Molla Ömerin doğum ve ölüm tarihine ulaşamadık. Molla Ömerin oğlu Azizin doğum tarihi 1806dır. Rize Hemşindeki mezarlara birer kültür hazinesi olarak bakıp, gerek mezarların gerekse mezar taşlarının bir sanat eseri niteliği taşıdığını kabul etmek gerekir. Mezarların çevre duvarları yontma taşlarla işlenmiş olup yörede Horasan harcı diye bilinen kireç, kum, yumurta akı ve pekmez karışımıyla elde edilen haçla yapıldığı yaşlı ustalar tarafından söylenmektedir. Bu karışımın yöredeki kemer köprülerin ve konakların yapımında da kullanıldığı görülmektedir. Mezarlıklar genellikle cami çevresinde bulunmaktadır. Şen yuva köyünde ve Ortan köyünde köprü ayağına yapılmış mezarlıklar bulunsa da Şen yuva caminin etrafında da tarihi mezarlıklar vardır. Bir çok mezarlık orman içlerinde bulunmakta olup, arazi yapısı nedeniyle ulaşılamamıştır. Örnek olarak (Meles kur) Orta yol köyü caminin arkasında dikenler temizlendikten sonra 5 adet Osmanlı mezarı daha tespit edilmiştir. Fakat görüntüleme ve okuma imkanı bulunamamıştır. Mezarların yapımında kullanılan mezar taşları beyaz mermer olup, yörede bu özellikte taş bulunmamaktadır. Taşların nereden gelmiş olabileceği sorularımıza yöre halkının yaşlıları İstanbul, Trabzon ve Rusya olarak cevaplandırmışlardır. Mezar yapımının masrafı göz önüne alınırsa, yörede sadece ekonomik yönden güçlü ailelerin mezarlarının yapılmış olduğu bir gerçektir. Mezar taşlarındaki süslemeler, özellikle kadın mezarlarında uyg****an sanatsal çizgiler, birer sanat şaheseri olup, gerçekten hepsi birbirinden ihtişamlı görünümdedir. Erkek mezarındaki başlıklar, büyük sarıklı olanlar Ulema ve Paşaları uzun külah üzerine sarık tasvirliler, Derviş ve Tarikat Şeyhlerini, sadece ince sarıklılar, Köy Ağalarını, Üstü geniş ve altı dar kavuk biçiminde olanlar,Yeniçeri Ağalarının mezarı olduğunu işaret etmektedirler. Özellikle Bahar Mahallesinde ve Pazar İlçesine bağlı Orta yol Köyü Pirim oğlu mezarlığında bulunan kadın mezarlarındaki taşlarda, hat sanatının çok ince özellikleri görülmektedir. Süslemeler çoğunlukla ayak taşında uyg****mış olup, baş taşlarında metnin etrafı süslenmiştir. Kadın mezarlarındaki bir çok mezar taşı sade bir şekilde yapılmış, başlıklar yarım baş şeklinde olup metinler çerçeve içerisine alınmıştır. Erkek mezarlarının en ihtişamlısı Uğrak Köyünde cami arkasında bulunan Hacı Hüseyin Ağanın mezarıdır. Sıçan oğlu Hacı Hüseyin Ağa Rusya ile 1789 yıllarında başlayan harp dolayısıyla Kafkasyadaki Soğucak ve Aanapa şehirlerine gitmeleri emredilen Doğu Karadeniz Bölgesi Âyanları arasında yer almakta ve Sıçan Hacı Hüseyin Ağanın bu savaşa 100 askerle katıldığı Osmanlı kaynaklarında belirtilmektedir. Mezar sandık şeklinde iki parçadan meydana gelmiş olup baş ve ayak taşları sandukayla bir bütünlük içinde yapılmıştır. Baş taşı ve ayak taşı, 1m. yükseklikte 50cm. eninde 10cm. kalınlığında sandukanın çevresi 1m. yükseklikte, 75cm. eninde 120cm. uzunluktadır. Sandukanın etrafında 10cm. kalınlıkta kenar bırakılarak içi oyulmuştur. Bu mezar taşının, bulunduğu yere hangi olanaklarla getirildiğinin cevabını bulmak zordur. Rize Hemşin yöresi mezar taşlarını araştırırken, mümkün olduğu kadar bütün mezarları fotoğraflayıp, metinleri de koymayı tercih ettik. Ancak çıkmayan fotoğrafların yeniden çekimini yapamadık. Bize göre Hemşin mezarlarının hepsi tekbaşina doktora tezi olabilecek özelliktedir ve Kültür Bakanlığınca mutlak suretle korunmaya alınmalıdır. .Yörede bulunan cami, konak, çeşme ve kitabeler de korunması gereken kültür eserlerindendir. Bölgede bulunan tarihi Osmanlı camilerin 150-300 yıl olan yapım tarihleriyle, gerek iç mimarı ,gerekse dış mimari olarak incelenmesi ve ebedileştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu tarihi camilerin bazılarının yıkılıp yeniden yaptırıldığına dair fermanlar vardır. Aşağı Çamlıca mahallesinde bulunan yeni caminin arka duvarında, eski caminin taştan oyma olarak yapılmış minber taşının, köşe taşı olarak kullanıldığını gördük. Yine Orta yol Köyünün caminde, eski caminin taşı, sonradan yapılan caminin duvarına monte edilmiştir. Eski taşın üzerindeki yapım tarihi 1859, sonradan yapılan caminin yapım tarihi 1896dır. Konaklardaki kitabeler; çoğunlukla yapım tarihleriyle ve hayır dualarıyla ilgilidir.1876 Tarıhlı Trabzon Vilayeti Salnamesinde tespit edilen nüfus sayımı sonuçlarıda bolgenın etnik kimliğini tespit ederek belgelemiştir. Bu bölgedeki doğal coğrafî koşullar bölge halkını sürekli gurbetçiliğe ve göçe zorladığından Hemşinin nüfusunun çoğunluğu 1830 dan sonra Hemsin dışında gurbetçi olarak yaşamak zorunda kalmıştır. Hemşinle ilgili araştırma yapmak isteyenler yanlı ve yanlış yapılan çalışmaları kaynak göstermek suretiyle yazacaklarına, yöreyi görerek, gerçekleri yazarlarsa daha doğru iş yapmış olurlar. Bu şekilde belgelere sahip olan Hemşinliler, belgelerin birer fotokopilerini bize ulaştırmaları halinde hem tarihe ışık tutacaklar hem de kitaplarda ebedileşeceklerdir. Gelecekte Hemşinle ilgili daha derin araştırmaların yapılması dilek ve temennisiyle, kaynaklarından yararlandığım değerli araştırmacılara şükranlarımı sunuyorum. Veysel ATACAN veyselatacan@yaho.com Adres: Hoşdere Cad. Reşat Nuri Sok. 2 / 11 Y. Ayrancı / Ankara Tel 0312 4676363 Veysel ATACAN Rizeliler Kültür ve Dayanışma Derneği Kurucu Başkanı
      Sitemizin Referans Sistemini kullanın*

      Işığın gölgesi ile yetinme ışık ol!

      BAYINOĞLU

      SÜLALE İSİMLERİ BÖLÜMÜNDE BİZ BAYINOĞLULARINI GÖRMEMEKTEN DOLAY BÜYÜK ÜZÜLTÜ DUYUYORUZ LÜTFEN BU EKSİKLİĞİ GİDERMENİZİ TÜM BAYINOĞLULARI OLARAK İSTİYORUZ BİZDE BU TOPRAKLARIN UŞAKLARIYIZ OLURMU HİÇ BÖYLE BİRŞEY HEP UNUTULMAK İSTEMİYORUZ GELEHLİ DEN SEVGİLER.... :bye :bye :bye :bye :bye :bye :bye "BAYINOĞLULARI"....BAYAR...
      Karakteriniz, şöhretinizden önemlidir. Karakteriniz, siz ne iseniz odur... Oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur
      Ya koskoca PAMUKÇU SÜLALESİ' ne biraz ayıp olmuyor mu ? Hani PAMUKÇUOĞULLARI..

      Düşündüm de illa oğul olması gerekmiyor sonunda, belki farklı bişeydi bizimki ama ben bilmiyorum şimdilik(ilk fırsatta öğreneceğim). Bu konuda bana en yardım edebilecek kişi Seca dedem (Secaattin PAMUKÇU) heralde :rolleyes:
      Genelde eskileri merak eder sorarım ama soyisimler konusunda bilgim yok malesef.

      Purkina güzel konu için teşekkürler.

      Listeye eskisini bilmediğim için yeni ismiyle PAMUKÇU' ları da eklersen seviniriz.



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __