Serenderler

      Serenderler

      Oysa ambarında sakladığı altın sarısı mısırlarla beslemişti gök gözlü o çocukları. Nereden bilsin di bir gün onlar tarafından; onların çocukları tarafından unutulacaklarını, ölüme terk edileceklerini. Anılar sandığı, Suskun yalnızlık, Hüzünlü Tarih: Seranderler...,
      Karadeniz sadece doğasıyla değil kültürel değerleriyle de güzel ve eşsiz bir bölgedir. Bunlardan birisi de “Karadeniz’in incisi” Serander’lerdir.
      Bu kitap kimsenin el atmadığı ve dikkat etmediği bir konuya el atıyor: Halk mimarisinin en güzide ürünü Seranderlere... Bir zamanlar evlerin yanında tahıl, patates vb. gibi gıda maddelerinin saklandığı, daha sonra ise özellikle mısırı kurutma ve saklama, bunun yanı sıra çok çeşitli gıdaları kuru bir ortamda saklama, kemirgenlerden koruma işlevini yerine getiren Seranderler her yörede farklı isimlerle anılıyor. (Rize’de: Nayla-Serender, Hemşin’de Seenger, Ordu’da: Seren-Serender deniyor. Trabzon’da: Birçok ilçede, gazete ve basın yayın kuruluşlarında Serander, Sürmene’de Paska, Şalpazarı ve civarında Tekir, Kastamonu’da Köşk, Artvin’de serander-kısmen Bageni=Pagen deniyor). Ben Trabzon’un bir çok ilçesinde, basın yayın kuruluşlarında, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Trabzon Kültür Varlıkları sayfasında vs. yaygın olarak kullanılan “Serander”i tercih ettim.
      Estetik bir obje olması nedeniyle her görenin sevgi ve hayranlıkla baktığı seranderlerin gittikçe çürüdüğü, “ölmekte” olduğu da maalesef bir gerçek. Seranderler umursanmıyor. Galiba herkes çok meşgul. Seranderlerle birlikte Anadolu’nun; Doğu Karadeniz’in yüzlerce yıllık kültürel birikimi de; “Serander Kültürü” de ölüyor. Anadolu’nun zengin kültürel mozaiğinin bir parçası olan bu kültürü ölmekten kim kurtaracak? Herhalde Çinliler değil... Bizler; memleketini gerçekten sevenler, aydınlar, yurtseverler.
      Gerek Karadeniz’de ve gerekse Karadeniz dışında bölgeyle ilgili yüzlerce dernek ve vakıf var. Her derneğin, en azından üç beş seranderi küçük bir harcamayla tamir ettirmesiyle işe başlanabilir. Dernek salt “lokal” olarak algılanıyorsa gerçekten yapacak bir şey yok. Şu unutulmamalı: Seranderler, bize bırakılmış kültürel, tarihsel bir mirastır; Karadeniz’in “incisi”dir. Karadeniz’le ilgili dernek ve vakıflar yerel yönetimlerle işbirliği içinde bir “Serander onarım, bakım programı” oluşturmalı, tarihi boğaz seranderlerin yıkılması yasaklanmalıdır. Yerel yönetimler ve dernekler, seranderini geleneksel usullere uygun olarak tamir etmek isteyenlere malzeme desteği vermelidir. Bu çok mu zor?
      Son dönemlerde Ordu Fatsa’da, Trabzon Atapark’da, Maçka’da, Rize merkez, Çayeli, Güneysu, Artvin sahil gibi yerlerde eski seranderlerin tamir edilerek parklara konulması, bazı yerlerde turistik dükkan olarak kullanılması oldukça sevindirici bir gelişme. Serander, gerçekten kültür turizmi açısından önemli bir olanak. Bu olanak iyi değerlendirilmelidir. Serander kültürü birçok şekilde yaşatılabilir. Depreme dayanıklı konut olarak, mini işyeri, dükkan, cafe, yazlık ev olarak, tatil siteleri olarak vs. vs. Yeter ki bu kültürü anlayalım ve sevelim. Ona hak ettiği yeri ve önemi verelim.
      Serander sadece bölgesel bir duyguyla da ele alınmamalı. Bir “fenomen” olarak ele alındığında bile onun ne kadar estetik, ne kadar işlevsel, ne kadar kendine has sağlam bir mimari yapısı olduğu görülecektir. Bunun için serandere yakından bakmak gerekiyor. Ben bu kitapta bunu yapmaya çalıştım. Hem bir fenomen olarak, hem de belli bir tarihsel bölgeye; Doğu Karadeniz’e özgü olan bu kültürün ne kadar zengin olduğu, estetik olduğu, korunması gerektiği, günümüz işleviyle buluşturularak yeniden yapılabileceği ve yaşatılabileceği üzerinde duruyorum. Ve bunu örnekliyorum. Gerekli ilgi gösterildiğinde kültür turizmi açısından konut-mekân olarak öneminin her geçen gün artacağına inanıyorum. Seranderler sevimli ve estetik görünümüyle, sağlam bir mimari yapıya sahip olmasıyla bunu hak ediyor zaten: Sadece keşfedilmeyi bekliyor. Seranderler yalnızca Karadeniz’in değil, “kültür turizmi” açısından Ege, Akdeniz vd. bölgelerin de “incisi” olmaya adaydır.
      Bu kitapta seranderin mimari-teknik yapısı üzerinde de duruyorum. Her il, her ilçe, her köy ve hatta her mahalle farklı tipte seranderlere sahip. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: “Kaç tane serander ustası varsa o kadar da serander çeşidi var”. Çünkü her serander, onu yapanın ustalığını, maharetini, estetik birikimini yansıtır. Serander, sadece bir iki fotoğrafa bakarak, kürsüden atılan hamasi nutuklarla açıklanamaz. Tek bir seranderin özelliği tüm Karadeniz’e mal edilemez. Bilgiden, saha araştırmasından uzak bu samimiyetsiz yaklaşımlar artık terk edilmelidir.
      Ben, hemen hemen tüm seranderlerde ortak olan özellikleri Klasik Tip seranderin şahsında açıkladım (Boğaz, Direk, Teker, Merdiven, Gövde, Sofa yapısı vs.) Daha sonraki bölümlerde ise çeşitli il ve yörelere özgü, farklı özellikleri olan seranderler üzerinde durdum. Şu ana kadar sadece Trabzon Klasik Tip Seranderin projesini (140 parçadan oluşan her bir tahtanın milimetrik çizimlerini) çıkarmış bulunuyorum. Dernek ve Vakıflardan yeterli ilgi ve destek bulduğumda Trabzon ve Rize yöresine özgü en az 5-6 çeşit seranderin projesini bilgisayarda çizip Karadeniz Kültürü’ne armağan edeceğim. Böylece proje çizimine bakarak isteyen istediği serander çeşidini yeniden yaptırabilecektir; bir kültür ölmekten kurtulacaktır. Trabzon yöresi Klasik Tip seranderlerinin yanı sıra Ordu, Artvin ve Rize’deki ilçe ve köylerdeki seranderleri de inceledim. Kitapta bunların üzerinde de duruyor ve örnekler veriyorum. Alanındaki ilk kapsamlı çalışma olması nedeniyle kimi hatalar yapmış olmam mümkündür. Dostane ve yapıcı önerilerle bunları kitabın sonraki baskılarında, diğer çalışmalarımda gidermem mümkün olacaktır. Bu yüzden yaptığım hatalar maruz görülmelidir.
      O kadar ilçe ve köylerini gezip görmeme rağmen, Ordu, Rize ve Artvin’in tüm ilçe ve köylerini görmedikçe içim rahat olmayacak. Çünkü bazı ilçe ve onun köylerine gidemedim. Fakat kendi kısıtlı imkan ve harcamalarımla ancak bu kadarını yapabildim. Ne bir dernek ne de bir vakıf çalışmalarımın farkında olmadı, desteklemedi. Ancak ben yine de mutluyum. Çünkü Karadeniz’i seviyorum ve harcadığım emekten pişman değilim. Gerek teknik çizimlerle, gerek fotoğraflarla, gerek aslına uygun olarak yaptığım maket seranderlerle, gerek çizdiğim serander projeleriyle önemli bir iş yaptığıma inanıyorum. (Aslında, samimiyetle söylemek gerekirse; Kültür Bakanlığı’nın yapması gereken bir işi yapıyorum. Olanak verilirse Karadeniz’deki tüm serander çeşitlerinin çizimini yapabilir, projelerini çıkarabilirim. Böylece bazı seranderler yok olsa bile daha sonra yeniden üretilebilecektir).
      Seranderi; “Seranderin Tarihi”ni anlamak ve ortaya çıkarabilmek için onlarca ilçe ve köyde, yüzlerce seranderi inceledim. Binlerce fotoğraf çektim. 8 yıllık bir emeğin sonucunda ortaya çıkan bu kitabın, seranderlerle ilgili başka çalışmaların önünü açmasını temenni ediyor ve kitabımı tüm serander sevenlere; Karadeniz’e armağan ediyorum.
      Saygılarımla.

      Atalay YILMAZ
      Mayıs 2006, İZMİR
      İLETİŞİM :atalay.yilmaz@hotmail.com karadeniz-serander.ws.tc
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Karadeniz’de 7 yıl görev yapan Felsefe Öğretmeni SERANDER’İN KİTABINI YAZDI:

      "Karadeniz'in İncisi SERANDER -Nayla"

      (Seren, Serende, Serenti, Serender, Paska, Nayla, Nalya, Naliya, Bagen, Tekir, Pagen, Köşk)

      Trabzon’da felsefe öğretmenliği yaptığı 7 yıl boyunca Karadeniz bölgesi kırsalında bulunan ahşap halk mimarisinin en güzel örneklerinden olan Seranderlerle ilgili araştırma yapan Atalay Yılmaz’ın “Anılar sandığı, suskun yalnızlık, hüzünlü tarih: Karadeniz’in İncisi SERANDER-Nayla” adlı kitabı 8.yılın sonunda yayınlandı.

      “Serander”* adlı kitap her şeyden önce bu konu ile ilgili temel bir başvuru yapıtı niteliğinde. Çünkü seranderlere ilişkin kaynak bulmak hemen hemen imkansız. Kitap, öncelikle bu boşluğu hakkını vererek dolduruyor. Alan araştırmasıyla, Seranderlerin kategorilere ayrıştırılması, açık ve yalın anlatımıyla, anlatımların görsel malzemelerle desteklenmesiyle, seranderin tarihine ilişkin çarpıcı bilgilerle, içeriğinin zenginliği ile, illerin ayrı ayrı ele alınmasıyla, bol fotoğraflarıyla kitap gerçekten oldukça doyurucu ve temel bir başvuru kaynağı niteliğinde. 4 ildeki yüzlerce seranderlerden derlenmiş ve kitapta ayrı bir yer verilen “Serander süslemeleri” bile kitap için ne kadar emek harcandığının açık bir göstergesi. Buna bir de seranderlerin teknik çizimlerini eklediğimizde kitabın değerin daha da artmakta.
      Karadeniz’in İncisi SERANDER adlı kitap 9 ana bölümden oluşuyor: (İçindekiler için bkz: www.karadeniz-serander.ws.tc)
      * Trabzon yöresi Klasik Tip Seranderler: Direk, teker, gövde, merdiven, iç yapısı; işlevi, teknik özellikleri.
      * Çaykara-Dernekpazarı yöresi Köşk Tipi Seranderleri.
      * Yomra-Özdil yöresi Seranderleri.
      * Rize yöresi Seranderleri: Direk, teker, gövde, merdiven, iç yapısı; işlevi, teknik özellikleri.
      * Artvin yöresi Seranderleri: Direk, teker, gövde, merdiven, iç yapısı; işlevi, teknik özellikleri.
      * Ordu yöresi Seranderleri: Direk, teker, gövde, merdiven, iç yapısı; işlevi, teknik özellikleri.
      * Süslemeler: Seranderin ızgara, gövde ve kapısındaki ahşap oyma süslemeleri.
      * Seranderin tarihi, ortaya çıkış serüveni.
      * Serander kültürü günümüzde nasıl yaşatılabilir?
      Her bir bölüm çeşitli alt bölümlerle zenginleştirilerek ele alınmakta ve ortaya atılan her iddia, tez fotoğraflarla kanıtlanmaktadır. Bu anlamda kitabın ciddi bir saha araştırmasına, bilgiye dayandığı anlaşılmaktadır.
      Kitabın en önemli bölümlerinden birisi “Serander kültürünün nasıl yaşatılabileceği”dir. Bu bölümde de yazar Türkiye’de bir ilk olarak seranderin günümüzde nasıl ve hangi işlevle kullanılabileceğine dair örnekler vermekte ve bunu görsel olarak desteklemektedir. “Geçmişte mısırın mekanı olan Seranderler günümüzde insanın mekanı haline getirilmeli” diyen yazar, seranderin konut-mekan olarak kullanılabileceğini belirtiyor. Kitapta “Geçmişin güzelliğini günümüz işleviyle buluşturmak gerektiği”ni dile getiren Atalay Yılmaz, “kimse artık mısırı kurutmak için Serander yaptırmıyor. Serander kültürünün yaşatılması için seranderin günümüz işlevine uyarlanması gerekiyor. Fakat bunu yaparken orijinal Serander mimarisine sadık kalınmalı, “serandere benzeyen yapılarla” bu kültür yozlaştırılmamalı” diyor. Kitapta Seranderin konut-mekan olarak Yayla evi, Yayla Kent, Kamping, Pansiyon, Site, Deprem Konutu, Depreme dayanıklı ev şeklinde kullanılabileceği, Villa, park ve bahçelere kurulabileceği ayrıntılı olarak ele alınıyor. Seranderleri “estetik bir obje-fenomen” olarak ele alan yazar “Seranderler sadece Karadeniz’in değil, kültür turizmi açısından Ege ve Akdeniz’in de incisi olmaya adaydır” demektedir.
      Yazar aynı zamanda bir büyük seranderde kullanılan tüm tahtaların milimetrik ölçüsünü çıkararak Serander projeleri, orijinal geçme (boğaz-çatma) Seranderlerin kurulumu konusunda da çalışmalar yapmaktadır.
      A-4 boyutunda, renkli, kuşe kağıda, 224 sayfa, 30 YTL olan kitabın, ayrıntılı bilgi ve içindekiler bölümüne
      karadeniz-serander.ws.tc adresinden ulaşılabilir.
      İletişim: web: karadeniz-serander.ws.tc e-mail: atalay.yilmaz@hotmail.com

      * Serander: Karadeniz bölgesine özgü, tepesinde teker olan 4-6 ya da 8 direk üstüne oturtulan 4x5 m boyutlarındaki ahşap yığma tekniği ile yapılmış estetik mısır ambarı.

      Atalay YILMAZ kimdir?:
      1966 yılında Kars Akyaka’da doğdu. 1977 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. Çayırova Orta Okulunu bitirdikten sonra Gebze Endüstri Meslek Lisesi’nden mezun oldu.
      Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamladıktan sonra 1989 yılında mezun oldu. 1990-1997 yılları arasında İstanbul ve İzmir’de reklam ajanslarında grafiker olarak çalıştı.
      1997-1998 yıllarında özel bir dershanede Felsefe Grubu Öğretmeni olarak görev yaptı. 1998 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev alarak Trabzon’un Düzköy (Haçka) ilçesi Çayırbağı (Sidıksa) Beldesi’ne Felsefe Grubu Öğretmeni olarak atandı. Burada 7 yıl boyunca görev yaptıktan sonra 2005 yılında İzmir’e tayin oldu.
      Atalay YILMAZ, halen İzmir’de Karadeniz yöresine özgü “Serander” adlı yapının çeşitli proje çizim. Üretim ve kurulumları üzerinde çalışmalar yapmaktadır.
      Resimler
      • KitapKapOrt.jpg

        30.74 kB, 0×0, 1,909 defa görüntülendi