1530 Tarihinde Hemşinde Hane Sayısı

      1530 Tarihinde Hemşinde Hane Sayısı

      1530 TARİHİNDE RİZE, PAZAR VE HEMŞİN KAZALARI İLE BU KAZALARDAKİ
      YERLEŞİM YERLERİNİN HANE SAYI


      Osmanlıların özelliklerinden biri de tuttuğu kayıtları çok sağlam bir şekilde muhafaza edebilmesidir. Bu sayededir ki Osmanlı İmparatorluğuna dahil sancaklar hakkında güvenilir bilgiler elde edebiliyoruz.
      Bizim bu bölümde sunacağımız bilgiler 1530 tarihli Rum ve Karaman vilayetleri muhasebe defteri kayıtlarından çıkarılmıştır. Adı geçen defter, bu vilayetlerdeki köylerin isimlerini, bu köylerdeki hane sayılarını, bu hanelerin kaçının hiristiyan, kaçının yeni müslüman veya kadim müslüman olduklarını, ayrıca yetişkinlerden bekar ve dul olanları, vergiye tabi değirmenleri, özel mülkleri, bağlıkları ve karyelerden alınan toplam vergileri göstermektedir. Bu karyelerden alınan vergiler ya padişaha, ya vilayet veya sancak beyine ya timar erbabına ya da kale muhafızlarına tahsis ediliyordu. Rize’de padişaha tahsis edilen vergi gelirleri bulunmuyordu.
      Burada bütün köylerin bir listesini vermeyi çok arzu ederdik. Adı geçen muhasebe defterinde isimleri ile yazılan bütün Rize köylerini buraya alamamızın sebebi yer darlığı değildir. O dönemdeki isimleri ile yazılan köy isimlerinin bugünkü karşılıklarını bulamamızdır. O zaman kullanılan bazı köy isimlerinin ya unutulmuş olması veya değişikliğe uğrayarak tanınmaz hale gelmesidir. Bu gün Talvat, Salaha ve Zavendik olarak telaffuz ettiğimiz isimler 1530 tarihli kayıtlarda sırasıyla Tavalvat, Salaruha ve Zavendika olarak kullanılıyordu. Ayrıca Menohort, Müzara, Kesanüs gibi isimlerde günümüze kadar gelemediğinden karşılıklarını bulamadığımız karyelerdi.
      1530 tarihinde Rize kasasında 30 karye, 561 Müslüman haneye karşılık 6467 Hiristayan hane mevcuttu. Trabzon sancak beyine, timar erbabına ve Rize Kalesi muhafızlarına tahsis edilen vergi gelirleri tutarı 546 965 akçe idi. 561 Müslüman hanenin 529’u yeni müslüman, 30 hane kadim müslüman 2 hanesi de özel mülk sahibi müslümandı. Kadım müslüman deyince fetihten önce bu bölgeye yerleşik müslümanlar değil, belki fetihten sonra bu bölgeye göçle gelen müslümanlar kasdediliyor. Çünkü fetihten önce bölgede yerleşik müslüman bulunmuyordu. 6467 Hiristiyan hanenin 1303’ü özel arazi sahibi idi. Bunlara bastine deniyordu. Müslümanlardan 8 hane Hiristiyanlardan 54 hane vergiden ve her türlü Mükellefiyetten bağışlanmıştı.
      Atina kazasının köy sayısı aynı fakat hane sayısı azdı 30 karyede 584 Müslüman haneye karşılık 3096 Hristiyan hane bulunuyordu. Trabzon sancak beyine ve timar erbabına tahsis edilen vergi gelirleri de 293 550 akçe seviyesinde idi.
      Atina’daki müslümün 468’i yeni müslüman, 114 hanesi kadim müslüman, 2 hanesi özel arazi sahibi müslümandı. Ayrıca burada 5 hane mütekait sipahi yaşıyordu. Hiristiyanların 474004’ü Bastine resmine tabi özel arazi sahipleri idi. Bunların dışında 33 hane hiristiyan vergiden muhaf tutulmuştu.
      Hemşin kazasında 34 karyede 214 müslüman haneye karşılık 457 hane hiristiyan vardı. Hemşin toprağının alanı geniş, köy sayısı fazla, hane sayısı azdı. Hemşin’de müslüman hane sayısının Rize ve Atina köylerine göre fazla olması dikkat çekicidir. Muhtemeldir ki Hemşin daha önce müslüman İspir’le irtibatlı olmuş ve bu sebeple müslümanlıkla daha önce tanışmıştı. Hemşin kazasının vergi gelirleri: “Ber mücib-i hükm-ü Hümayun ber vech-i maktu 17.000 akçe idi.” O tarihte Kale-i Bala’da 40, Kale-i Zir’de 30 nefer görev yapıyordu. Bu kale muhafızlarına tahsis edilen 64 780 akçelik gelirin nasıl temin edildiğine dair defterin Hemşin bölümünde bir kayda rastlanılmadı.
      1-Rize merkezinde Aya Randos Manastırı ve bu manastıra ait bir vakıf mevcuttu.
      2-Potomya’da üç mahalle ve ayrıca iki yerleşim yerlerinin ise Ortaköy’le Adacami veya Yeşilköy’den biri olması bu günkü duruma daha uygun düşmaktadır.
      3-Bu yazımızın kaynağını teşkil eden 1530tarihli muhasebe defterinde Mapavri, Madendil Büyükköy karyelerinden başka Çayeli İlçesi sınırları içinde bulunan Maryeva (Şairler), Havriya (Yanıkdağ) ve Galata (Yalı) gibi köylerin isimleri de geçmektedir.
      Dönemin tarihinin iyi anlaşılması için “müselman-ı nev” ve “müselman-ı kadim” tabirlerine belli bir açıklık getirmek gerekmektedir. Müselman-ı nev yahut nev müslüman tabiri Hiristiyan olup Trabzon’un fethinden sonra müslümanlığı seçen yerli halk için kullanılır. Yeni müslüman demektir.
      “Müslim-i kadim” yahut “müselmanı kadim” tabirleri eski müslüman anlamına gelmektedir. Lakin kadim müslüman anlamına gelmektedir. Lakin kadim müslüman demekle öteden beri bu bölgede oturan müslümanlar mı yoksa başka yerlerden gelip buraya yerleşen müslüman mı kasdediliyor? Genellikle “kadim müslüman” deyince birinci şık anlaşılır. Yani bunların fetihten önce de buralarda yaşayan yerli müslümanlar oldukları kabul edilir. Bu yorumlama en azından Rize bölgesi için doğru değildir. Çünkü 1486 tarihli kayıtları incelediğimizde Mapavri karyesinde sadeci bir müslüman ailenin yaşadığını görüyoruz. Bu aile de yeni müslüman olmuş bir ailedir. Yani nev müslümandır. Oysa 1530 tarihinde 74 yeni müslüman haneye karşılık 21 kadim müslüman hanenin mevcut olduğunu tesbit ediyoruz. Demek ki 1486 tarihinde 1530 tarihine kadar nev müslümanların hane sayısı 1’den 74’e yükselmiş, müslüman nüfusa 21 hane de kadim müslüman hane ilave edilmiştir. Bu 21 kadim müslüman hane 45 yıllık süre içinde başka yerlerden gelip Mapavri’ye yerleşmiş olmalıdır. Mapavri’ye ve yakın çevresine gelenlerin nerelerden göç ettiklerine dair bilgimiz yoksa da bunların Hemşin’den veya daha arkalardan gelerek sahile inmiş olmaları galip bir ihtimaldir.
      4-1486 tarihli Tapu Tahrir defterine göre Anaraş karyesinde 206 hiristiyan hane, 5 yeni müslüman hane, 11 vergiden muaf hiristiyan hane mevcuttu. Kadim müslüman yoktu. O halde 45 yıl sonra Anaraş’ta bulunduğunu gördüğümüz 22 kadim müslüman hane başka yerlerden gelmiş olmalıdır.
      5-Yukarıda adı geçen defterlerde Trabzon fethedildiği zaman Akmescit’te bulunan bir bağlığın Şemsettin oğullarına ait olduğu ve Şemsettin oğullarının Umur Bey tarafından Rumeli’ne sürülmüş olduğu yazılıdır. Umur Bey fetihten sonra Trabzonda sancak beyliği ve bu bölgede idari düzenlemeler yapan bir komutan ve idareci idi.
      6-Tavalvat’ın Tütüncüler köyü olduğunu tahmin ediyoruz. Tütüncülerin bilinen eski ismi Talvat idi ve Pazar ve Ardeşen taraflarında Tavalvat adında bir köy bulunmuyordu.
      7-Kaynağımız olan maliye defterinde “Mezkür karye halkı Vanek Dersedinde derbentçi olup cemi-i avarizden...af olundu” kaydı mevcuttur ki bu köylüler yaptıkları hizmete binaen savaş masraflarına karşılık alınan avariz vergisinden muaf tutulmuşlardı.
      8-Cimil’de ayrıca üç hane sipahi vardı.
      9-Hemşin müslümanları için nev müslüman, kadim müslüman tabirleri kullanılmıyor. Müslümanlar için “müslim” hiristiyanlar için “kebran” tabirleri geçiyor. Burada farklı terimler kullanmanın anlamı nedir? Bunun anlamı buradaki müslümanların nev müslüman veya başka yerlerden göçen müslümanlar olmadıkları, fetihten önce de Hemşin’de oturan müslümanlardan olduklarıdır. İspir’e komşu olan Hemşin fetihten önce müslümanlıkla tanışmış olabilir. Zaten Trabzon devletinin Hemşin üzerindeki hakimiyeti çok zayıftı ve mezhep ayrılığı yüzünden de Hemşin Trabzon’a itaatkar değildi.
      MERKEZİ KÖYLER VE ÖZELLİKLERİ
      Osmanlılar tarafından tutulan Tapu Tahrir Defteri ile maliye defterleri hane sahiplerinden başka “Mücerred” ve “Bive” tabir edilen yetişkin erkekleri de gösterir. Mücerred yetişkin bekar erkek, bive ise dul erkek demektir. Mücerredler ve biveler ayrıca vergiye tabi olduklarından defterlere yazılırlardı.
      Aşağıdaki listede bekar ve dul erkeklere ayrıca yer vermiyoruz. Bir köyün hane ve baştine sahipleri sayısını, müslüman ve hiristiyan ayrımı yaparak vermekle, o köyün nüfus yapısını açıklamış olduğumuza inanıyoruz.
      Kamil HOŞOĞLU internetten alıntı
      Osmanlı İmparatorluğunda (yalnış hatırlamıyorsam) 15 yüzyılın başları itibariyle tahrir defterleri tutulmaya başlanmıştır.Osmanlı kayıt anlamında izini çok fazla bırakan bir imparatorluktur ancak bizde (gerçek anlamda) tarihçi kıtlığı olduğundan arşivlerin tasnifi,düzenlenmesi,günümüz Türkçesiyle kitap haline getirilmesi konusunda sıkıntılar mevcuttur.