Bilim Şehitleri

      Bilim Şehitleri

      Evet, onlar bilim şehidi

      Uçak kazasında yaşamını yitiren herkes çok önemli. Ateş düştüğü yeri yakar. Tüm yakınlarına başsağlığı ve bol sabır diliyoruz...
      Kazada yaşamını yitiren 6 bilim insanı için gazeteler dün "Onlar bilim şehitlerimiz" diye başlık attılar. Ne kadar da doğru. Keşke bu bir avuç bilim insanının verdiği mücadeleden, böylesi acı bir haberden sonra haberdar olmasaydık.
      Türkiye'de ilk defa kurulacak olan Türk Hızlandırıcı Merkezi'nin Teknik Tasarım ve Test Laboratuvarları projesi üzerinde çalışıyorlardı. Isparta'ya da bu amaçla gidiyorlardı.
      Türkiye'de bol miktarda bulunan toryum'la ilgili olarak internette dolaşan senaryoları pek çoğunuz okumuştur. Geleceğin enerji kaynağı olarak gösteriliyor. Prof. Dr. Engin Arık, daha önce verdiği röportajlarda, Türkiye'nin sahip olduğu toryum rezervinin enerji üretimi açısından, 120 trilyon dolarlık petrole eşdeğer olduğunu söylemişti.
      Rakamları abartılı bulanlar çok oldu. Farklı senaryo yazanlar da. Nitekim, kazadan hemen sonra, Enerji Bakanı Güler'e yöneltilen sorulardan biri de bu yöndeydi. Çünkü toryum gibi bor'a yönelik pek çok bilimsel araştırmaya destek verenlerin en başında o geliyordu.
      Bu konuda, her ne kadar resmi kaza sonuçları açıklansa da senaryo üretimi devam edecek. Ama ben bugün gazetelerde okuduğunuz kaza haberinin dışında, farklı noktalara dikkat çekmek istiyorum.
      Örneğin bu talihsiz kaza olmasaydı, Isparta'daki bilimsel toplantıdan, fizikçilerimizin toryum'a yönelik çalışmalarından haberdar olabilecek miydik? Hangi televizyon, hangi gazete bu bilimsel kongreyi haber yapacaktı? Bilim insanlarının ve üzerinde çalıştıkları projelerin haber olması ve manşetlere çıkması için ille de şehit mi olmaları gerekiyordu?
      Haberlerdeki yaşamöykülerini iki gündür tüm detaylarıyla öğrendik. Hepsi de bilime gönül veren ve bu konuda kararlılıkla mücadele veren isimler. Ülke ve bilim sevdası her şeyin önünde geliyordu onlar için. Ama dünkü gazetelerdeki ölüm ilanlarında kendi üniversitelerinin yani Boğaziçi ve Doğuş üniversitelerinin dışında ölüm ilanı göremedim.
      TÜBİTAK, TÜBA, YÖK, Üniversitelerarası Kurul, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve diğer bilimsel kuruluşların taziyeleri yoktu. Eminim ki onlar da bu acıyı en derinden hissediyorlar. Tıpkı devletin en tepesindekiler gibi. Ve eminim cenazelerine katılım, tıpkı diğer şehit cenazelerine olduğu gibi en üst düzeyde ve en geniş şekilde gerçekleşecektir.
      Bilim insanlarımız, son kazayla bir kez daha gündeme geldiği gibi, çok zor koşullarda çalışıyorlar. Teorilerini dünyaya kabul ettirseler de kendi kurumlarımıza kabul ettirmeleri, destek bulmaları ya hiç mümkün olmuyor ya da çok zaman alıyor. Akademik çevrelerde, Engin Arık Hoca'nın çektiği çileler dilden dile dolaşıyor. Aslında onun yaşadığı sıkıntılar, tüm bilim insanlarımızın yaşadıklarının bir kesiti. Türkiye'de değil de başka ülkelerde yaşıyor olsalardı, eminim baş tacı edilirlerdi.
      Isparta'daki çalıştay DPT'nin öncülüğünde gerçekleşecekti. Devlet kurumları içinde bilime en fazla önem veren Türkiye sevdalılarından biri de onlar. Geleceğe yönelik öylesine farklı ve önemli projelere destek veriyorlar ki, pek çoğu ya gizli ya da önemsenmiyor. Ama onlar, her ne kadar farklı alanlardan çekilseler de bilimsel öncülüğün mimarı olmaya devam ediyorlar.
      Prof. Dr. Engin Arık, Prof. Dr. Fatma Şenel Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet, Araştırma Görevlileri Özgen Berkol Doğan, Mustafa Fidan ve yüksek lisans öğrencisi Engin Abat'ın isimleri, cumhuriyet dönemi Türk bilim tarihine altın harflerle yazılmalıdır. Onlara vereceğimiz değer, geride kalan bilim insanlarımıza, bilimsel araştırmalara, bilimsel kurumlara ve ülkemizin geleceğine vereceğimiz değer anlamına gelecektir. Onlar için ne büyük onur, ölüme giderken bile bilime hizmet ettiler.
      Özetin özeti: Türkiye nedense bilim insanlarını hep felaketlerle yakından tanıma olanağı buluyor. Önce deprem, şimdi de uçak kazası!..


      ABBAS GÜÇLÜ




      Bilim şehitlerini saygıyla anıyorum.Ülkemizde böyle insanlara değer verdikçe ve eğitime önem verdikçe şu anda gündemimizde olan gereksiz şeylerle kimsenin ilgileneceğini zannetmiyorum.Türkiye acil bu koşulları sağlamalıdır .GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN KALİTELİ VE BİLİMSEL EĞİTİM.Önce eğitim .Bilimsel düşünen ve vatansever bir toplum yetiştirmek için kaliteli eğitim istiyoruz.

      Bu projeden ölenler olmasa hangimizin haberi olacaktı.Bu insanlara niye gereken değer verilmiyor .Öldüler 1 hafta konuşucaz sonra unutup gidilecek .
      Kazadan sonra o gece yaşananlar

      Türkiye hâlâ uçak kazasında ölenlere, özellikle de bilim şehitlerine ağlıyor. Kazayla ilgili senaryoların bini bir para. Belli ki daha çok uzun süre tartışılacak...
      Prof. Dr. Ömer Yavaş, Ankara Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi. Isparta'daki çalıştayın da proje yürütücüsü. Kazada yitirdiğimiz bilim insanlarını, ailelerinden sonra belki de en yakından tanıyan bir isim. Kaza sonrasında morgda yaşanları anlatan çok duygusal bir mektup aldım. Projedeki diğer bilim insanlarına gönderilmiş. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum:
      "Değerli Arkadaşlar,
      Bu listeye çok mesaj yazdım. Aynı şeylere sevindik, aynı şeylere üzüldük. Bir gün mesaj yazmadan önce listeden bazı hocalarımızı çıkararak mesaj yazmaya başlayacağım aklıma bile gelmezdi. Kaybımız ve acımız gerçekten tarif edilir gibi değil... Buna yürek dayanmaz. Baksanıza Engin hocamız torunuyla oturmuş ne güzel gülümsüyor. (Dünkü Hürriyet).
      Onlar ülkemizin bilim şehitleri oldular. Projemizin şehitleri oldular. Başta aileleri olmak üzere, sizlere, projemiz üyelerine, arkadaşlarına, meslektaşlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Olay o kadar yeni sayılır ki hocalarımızın ikisini, gençlerimizin birini toprağa bile vermedik.
      2007 viraj yılıydı. Çalıştay öncesi yazdığım uzun mesajda, savrulmadığımızı yazmıştım. Ancak bilemedim çalıştay gecesi yanlış rotaya girenin ve savrulanın uçak olacağını ve bizimde kolumuzu kanadımızı kıracağını. Gerçekten bilemezdim...
      Cuma gecesi morg önünde sabaha kadar bekleyip kolumuz kanadımız nasıl kırılmış görmek, hissetmek, aileleri teselli edip acıyı paylaşmak, içeriden çıkanın feryadıyla defalarca yıkılmak ve ona rağmen ayakta kalmak hiç kolay olmadı...
      Telefonda, kaza yerinden toplayacak kadar bütün bulmuşlar mı Engin'i diyen Metin hocamızı, akşam geç saatlerde gelen ve şaşkınlıktan sadece bakakalan Engin ve Metin hocanın kardeşlerini, hiç durmadan hıçkıran Berkol'ün annesini, kız kardeşini, babasını, inanmıyorum, ben ne kadar yalnız kaldım diye donup kalan Şenel hocamızın eşini, Ben kardeşimin kopan ayaklarını da isterim diyen Mustafa'nın ablasının çığlıklarını, ben ona hiç doyamadım ki diyen genç Engin'in babasının hıçkırıklarını, hiç durmadan hıçkıran İskender hocanın ağabeyini nasıl unutacağız! Nasıl teselli ettik! Onları oradan nasıl yolcu ettik! Allahım ne büyük acıydı! Ne olur bir kez daha benzerini yaşatma!
      Şenel hocanın eşi anlatıyor: Yola çıkacağız, havaalanı için Şenel hoca bir odaya geliyor bir salona gidiyor. Elinde laptop bir oraya bir buraya, ne olur bir dinle bir prova yapayım, şu fontları düzelteyim, şu harfleri büyüteyim. Çok önemli. Ne olur bir dinle yarım saate sığar mı? Sen tarımda FEL nerede kullanılıyor tam araştırmadın. Söz vermiştin. Neyse yola düşüp İskender'i alacağız, onlara uğradık. Bu defa İskender hoca: Ne olur gel bir anlatayım, çok önemli... anlatayım... sen anlarsın... kısaca dedi ki: ben böyle bir heyecan görmedim hepsi çok ciddiye alıyorlardı. Bu diyaloğa Ergun hocamız da şahit oldu. Cuma gece 01.30 civarı... SDÜ Tıp fakültesi konferans salonu. Teşhis için henüz Şenel hocaya sıra gelmemiş... Bekliyoruz... Uçak düşeli tam 24 saat olmuş...
      Sevgili Serkant. Yalnız kaldın...öksüz kaldın... iki anneni ve 4 kardeşini birden kaybettin. Kader. Ayakta kalmak zorundasın. Hayat devam edecek. Biz yanındayız...yanı başında.
      Engin hocamız kanserini bile yenmiş günlük telaş içinde neredeyse fark ettirmemişti bizlere. Çünkü bilim için kanser bile engel olmamalıydı onun için. Neyse hıçkırıktan daha fazla yazamayacağım."
      Ömer Hoca, "Bilimsellik uçağın çok tecrübeli kaptan pilotuna işlemiş olsaydı, kestirmeden gitme yanlışına düşmezdi. O zaman uçak da düşmezdi. Bilimsel düşünme yeteneği çok düşük bir toplumuz. Bize bir şey olmaz diyoruz ve sonuç olarak çok acı şeyler yaşıyoruz ve potansiyelimiz giderek tükeniyor." diye yazısını noktalıyor.

      ABBAS GÜÇLÜ
      Thoryum dünya'da ekonomik olarak sadece 2 ülkede bulunuyor. Bulgaristan ve Türkiye. Bulgaristan'daki rezervi 2500 ton. Türkiye'de ise 100 Bin tona yakın.
      Thoryum'un özelliği radyoaktif elementler içerisinde yarılanma ömrü en kısa olanı. Yarılanma ömrü 18 dakika. (Uranyum 200 Bin sene, Plütonyum 10 sene vb.) Bu sebeple Thoryum dünyanın geleceği için en güvenli enerji kaynağı olarak kabul ediliyor.
      Ancak Thoryum nükleer santrallerde enerji kaynağı olarak kullanılamıyor. Çünkü günümüz teknolojisi bunu henüz başaramamış. ABD bu konuda senelerdir araştırma yapıyor.
      Uçak kazasında ölen bilimadamlarımızın Thoryum'um reaktörlerde hızlandırıcılık deneyi üzerine çalıştığını okuyunca aklıma önce ASELSAN'daki intihar diey yutturulmaya çalışılan cinayetler geldi. İnşallah öyle değildir. Çünkü eğer bu kazanın sebebi bu ihtimal ise bilim adamlarımızın can güvenliğini de araştırmanın gizliliğini de saklayamayacak kadar aciz bir devletimiz var demektir. Daha da vahimi içeride birileri gizlşi kalması gereken her araştırmayı biyerlere uçurma işini yapıyor olma ihtimalidir.
      Ben uçak kazasında ölen herkese Allah'tan rahmet diliyorum. Aşşal bir daha böyle acılar göstermesin.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...