Değiştirelim Paşam

      Değiştirelim Paşam

      Değiştirelim paşam


      Bir emekli paşa... Doğu Silahçıoğlu... Geçen gün Cumhuriyet Gazetesi'nde yazmış...
      Roosevelt ile Churchill'in "uyguladıkları yanlış politikalar" sonucu Almanya'yı yenerek "Alman milletinin cengâverliğini öldürdüklerini" ileri süren Afif Paşa'dan sonra, şimdi de Doğu Paşa, "İstiklal Marşı'nda 'Hakk', 'ezan', 'cennet', 'iman' gibi ümmetçi kelimeler geçtiğini" söylüyor...
      Nihal Atsız'ın yolunu terk etmekle yanlış yaptığımızı da belirtmiş.
      Bu tür yazılar da ne hikmetse hep aynı gazetede yayınlanıyor! Hani şu İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'yı tutan Yunus Nadi'nin gazetesinde.
      Paşa haklıdır. İstiklal Marşı'nın sözlerini değiştirelim! Bize yakışmıyor.
      1921 yılında ümmetçilerle Kemalistler henüz "papaz olmamışlardı", cicim aylarının ürünü olan marş aradan kaçmış, sonra da dokunulmamış, öylece kalmış.
      O zamanlar "ittifak yapıp" sonra da pişman olanlar liberal aydınlar değil, ötekilerdi... Sırayla bu işler.
      Üstelik prozodisi de bozuk, içinde "larda yüzen al sancak", "nim milletimin", "dir o be" gibi laflar geçiyor.
      1924 yılından 1930 yılına kadar Zeki Bey'in bu bestesinin değil, Ali Rıfat Bey'in bambaşka bir İstiklal Marşı bestesinin çalındığını bilir misiniz? Bilmezsiniz.
      Demek ki değiştirilebiliyor... Yeni besteci bulalım. Örneğin İlham Gencer'e yakışır.
      Değiştirelim. Fakat paşam, önce siz de, Doğu olan isminizi değiştirip Batı yapacaksınız, anlaştık mı? Çünkü isminiz Batı Çalışma Grubu ilkeleriyle de, Atatürk devrimleriyle de çelişiyor, 28 Şubat felsefesine aykırı...
      Beste değişebiliyorsa sözler de değişebilir. Değiştirelim de... İslam dininin bize Araplar tarafından zorla dayatıldığını, ondan önce Orta Asya'da "şaman inancında" yaşadığımızı yazmışsınız. O da doğrudur.
      Öz kaynaklarımıza dönmek için taa Göktürk dönemine, Orhun Yazıtları'na gitsek, onları alıp besteletsek... Fakat o yazıtlar, "üze Kök Tengri asra yagız yir kılındıkta ikin ara kişioğlu kılınmış" diye başlarlar...
      Tengri, yani Tanrı... Hay Allah kahretsin, pardon, Kök Tengri, yani Gök Tanrı kahretsin!
      Kahr-ü bela! Bin kunduz! Ugh!
      Peki kime yazdıralım paşam?
      İlhan Selçuk'a mı gideceğiz? Onun işi başından aşkın. Gazetesine atılan bombanın çöpünü temizlemesi gerekiyor. Mıntıka temizliği...
      Ozan Arif'e başvursak tutar "koşma" ya da "varsağı" yazar, gerçi köylü milletin efendisidir ama o zümre oyunu AKP'ye veriyor, hiç olmadı.
      Fazıl Hüsnü Dağlarca düşünülebilir, hem yüzbaşılıktan ayrılmadır, hem de manzumelerini "sizinkilerin gazetesi" Cumhuriyet'te yazıyor. Fakat onun da "Çocuk ve Allah" diye bir eseri var, uymadı.
      Acaba, içinde geçen "yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız" dizesiyle Nihal Atsız'ın yolunda giden Harbiye Marşı'nı mı İstiklal Marşı yapsak?...
      Ben buldum: Veli Paşa "içeride" sıkılmıştır, boş vakti bol, yeni bir güfte üzerinde çalışsa fena mı olur? Bir sürü de yazar var yanında, yardımcı olurlar.
      Olmazsa, "çırpınırdı Karadeniz bakıp Türk'ün bayrağına" şarkısını ulusal marş yapalım ama bu sefer de Akdenizli, Egeli, Marmaralı ulusalcılar bozulacaklar...
      Ah paşam ah... Şu sözlerinizle gene kaç oy kaçtı "sizin taraftan" öbür tarafa, farkında mısınız?
      Hani Genelkurmay bu tür çıkışlar yapan emekli paşalara sus emri vermişti yahu, o yasak yalnız televizyonda mı geçerli, yazılı eserlere uygulanmıyor mu?

      ENGİN ARDIÇ - SABAH
      28 Şubat post modern darbesinin gerekçelerinden biri de Refah Partisinin İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmadıkları gibi tam tersine yerlere oturmaları idi. Refah Partisinin kapatılma gerekçelerinden en önemlilerinden biri de buydu.
      Devlet o konuda yapması gerekeni yaptı ve İstiklal Marşı'na saygısızlık üzerinde oluşturulmaya çalışılan Cumhuriyeti Düşmanlarına gerekli cevabı verdi.
      Dün böyle de yarın sanki farklı mı lacak?
      Elbette ki olmayacak! Belki bu gün konjonktür müsaade etmiyor ama aynı Cumhuriyet Düşmanlığını başka bir ağızdan seslendirmeye çalışanların çirkin dilleri gırtlağının dibinden koparılacaktır.
      Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Refah partisini (ya da herhangi bir partiyi) savunma pozisyonunda değilim,olamam da.Buna mukabil herhangi bir "darbeyi de savunamam.Hele bahsettiğin 28 şubat döneminde trajikomik masabaşı haberlerle yürütülen linç kampanyasının hafızalarımızda halen canlılığını koruduğunu düşünürsek...
      Bu trajediyi detaylandırmaya gerek olduğu kanaatinde değilim.
      Fakat şu kadarını hatırlamakta yarar var;
      Oktay EKŞİ çok sonraları "28 şubat'ta andıç'a biz de alet olduk" itirafıyla aslında medyanın düştüğü durumu gözler önüne seriyordu.

      Ankara Tacettin dergahında yapılan anma yıldönümlerine o dönemde linç edilen siyasiler rağbet ediyorlar.Omuriliği olmayan bir medyadan bahsediyoruz.Böylesi bir medyanın her yazdığına inanmadığını sanıyorum Şakir abi :(

      Silahçıoğlu, istiklal marşında yer alan islam inancına dair bir takım kelimeleri içine sindiremiyor.Hareket noktası bu.Peki Refah partisi hangi anlamda rahatsızdı sence ?Ve dahası bu rahatsızlığının sahih delili nedir?!
      Belki buna vereceğin yanıttan sonra Tacettin dergahına yakınlıklarının muhtemel sebepleri üzerinde de durursun,kim bilir.

      Halbuki Silahçıoğlu'nun söylediklerinden yola çıksak,nihayet varacağımız yer Nihal Adsız ve o'nun Türkeş'le bir süre olan birlikteliğidir.
      Bunu Hürriyet gazetesinden Soner YALÇIN geçen hafta bir güzel yazdı.
      hurriyet.com.tr/yazarlar/8299240_p.asp