Kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa ERTUĞRUL

      Kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa ERTUĞRUL

      Kahraman Topçu Yüzbaşı
      MUSTAFA ERTUĞRUL

      Dünya denizcilik ve savaş tarihinde, ilk uçak gemisini batıranın bir “Türk” olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya bu işi, bir “sahra topu” ile yaptığını söylesek? Bu inanılmaz işi, Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul’un bataryası başarmıştı…



      Sarı, sapsarı… Soğuktan ölmeden önce insan sapsarı bir rüya görürmüş… “Sarı Ölüm” der Halil Paşa… “Sarıkamış Fatihi” olmak için yeğeni Enver Paşa ile yarışan Halil Paşa, anılarında, soğuktan donarak ölen 30 bin askerin, o gece aynı rüyayı gördüğünü anlatır…

      Birinci Dünya Savaşı boyunca Türk askeri, tanrının soğuk cehennemi “zemheri”, sıtma, tifüs, sarı humma ve pellegra ile sık sık karşı karşıya geliyordu. Sadece Sarıkamış’ta değil, Galiçya’da, Yemen’de, Çanakkale’de… Türk askeri düşmandan çok iklime, hastalıklara ve yokluklara karşı bir savaş vermekteydi. Yokluklar, Türk askerinin kendisinden kat be kat üstün “yedi düvel”e karşı savaşında, bambaşka bir silah ile, “hayal gücü” ile savaşmasını sağladı.

      Nasıl sağlamasın ki? Tifüs, sıtma ve humma askerleri kemirirken ve koskoca imparatorluk içinde ordunun elinde sadece birkaç bozuk Alman yardımı uçak varken, düşman karşına bir “uçak gemisi” ile çıksın!

      1915’te üzerinde bir dizi uçağın durduğu bir uçak gemisini ilk gördüklerinde, Türk askerinin hissettiği, Kızılderililerin tüfek ile tanıştıklarında yaşadıklarına benzer bir duygu olsa gerek… Peki ama bununla nasıl savaşılır? Üstünde ölüm kusan uçakları, taretleri ve yanındaki iki kruvazörüyle, 120 metrelik bir çelik yığını nasıl yenilir?
      Şimdi okuyacağınız öykü, dört sahra topu ile dünyada bir uçak gemisini batıran ilk askerin, Topçu Mülazım (Teğmen) Mustafa Ertuğrul’un öyküsüdür…

      * 27 Aralık 1916. Saat: 13.00“Türk askeri cenge hazırlanıyordu. Biraz sonra kopacak kıyametin heyecanı ile benim de yüreğim çarparken; gözüm batarya dürbününün adesesinde, düşmanı seyrediyordum. Meis, güzel bir pazar gününün neşeli havası içinde tatilin zevkini sürüyordu… Bizim taraftaki harekât ve gürültü gittikçe sükûn buldu. Herkesin kulağı, bir ağızdan çıkacak keskin bir kumandayı bekliyor. Ateeeş… Nihayet saat 13.25’te aylardan beri karşısındaki yabancı çığlıklara dişini sıkıp susan dört ağız birden alev kusmaya başladı…”

      Dünya savaş tarihinde bir ilk olan, 7.7 inçlik dağ bataryasının bir uçak gemisini 36 dakikada sulara gömen komutu verişini böyle anlatıyor Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul. Batırdığı uçak gemisi ise, 120 metre boyunda, saatte 24,5 mil hız yapan ve altı uçak taşıyan İngiliz bandıralı Ben My Chree’dir!



      Mustafa Ertuğrul 7.7'lik toplarından birinin önünde ( solda ); düşman gemilerini
      Akdeniz'in derinliklerine gömen bataryası ve Paris 2 'nin köpeği Mastik ile.


      * Birinci Dünya Savaşı’nı anlatan tarih kitaplarında, Ben My Chree, tek cümle ile yer alır: “Batırılan ilk uçak gemisi”

      Bu resim Türkiye’de ilk defa burada yayınlanıyor.
      Ben My Chree, Meis Limanı’nda isabet almış, yanıyor!
      Mustafa Ertuğrul ve komutasındaki topçu bataryası, o gün Meis Limanı’na demirli uçak gemisi Ben My Chree’nin dışında, 200’e yakın yelkenli gemi ve sandalı batırır.
      İngilizlerin hayaline bile gelmeyecek bir iş yapar Mustafa Ertuğrul. Meis Adası limanının tam karşısındaki buruna dört sahra topundan oluşan bataryasını, tam iki ay boyunca dağları aşırarak, gülleleri sırtlarında taşıyarak getirirler! Burunda, Ben My Chree’nin limana girmesini sessizce bekleyen 30 kadar Türk askeri, dünya savaş tarihine bir savaş gemisini batıran ilk birlik olarak geçerler. Hem de 7,7 inçlik, dört cılız “sahra topu”yla!

      İngiliz ve Fransız donanması raporları, Türk kıyılarındaki “çılgın bir Türk bataryası”ndan bahsetmektedir artık…

      * 13 Aralık 1917. Ağva Koyu

      Müttefik deniz kuvvetleri, Akdeniz’deki en önemli silahlarından birinden olduğu için öfkelidir. Türk kıyıları sürekli denetim altında tutulur; motorlar, kayıklar batırılır, yerleşim birimleri zaman zaman bombardıman edilir. Sabrı taşan Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul, yaptığı yeni bir planı 135. Alay komutanı Alman yarbayına kabul ettirmeye çalışır;
      “Müsaade ederseniz, bataryamla, bir gece ansızın Antalya’yı terk ederek meçhul bir istikamete gidiyormuş gibi yapıp, Ağva Koyu’na gideyim. Limana hâkim buruna bataryamı yerleştireyim. Emrime verilecek bir yelkenli ile bu gemiyi limana sokup avlamaya çalışayım.”

      Plan basittir. Bölgenin zorlu coğrafyası ve yol yokluğundan ötürü, Türklerin askerlere kumanyalarını yelkenli teknelerle dağıtmak zorunda olduğunu Fransızlar bilmektedirler. Fransız savaş gemileri, bu yelkenlileri sık sık yakalamakta ve kumanyaya el koyup Türk askerlerinin aç kalmalarına neden olmaktadır.



      Fransızlara kovalamaktan zevk duyacakları bir yelkenli gönderir Mustafa Ertuğrul. Faaliyet raporuna yeni bir “başarı” olarak geçecek bu basit avı, Fransız kruvazörü Paris II, Ağva Koyu’nun içine dek izler. Girmesiyle de, bir hafta önce koya egemen bir noktaya yerleşmiş olan Mustafa Ertuğrul’un bataryası “ateş” komutuyla saldırıya geçer!

      Paris II, sadece 18 dakikada denize gömülür. Düşman donanması içinde artık efsaneleşmeye başlayan Mustafa Ertuğrul bataryası, 145 atımdan 110’unu gemiye isabet ettirecek kadar ustadır.

      * Kamikaze botu ile batırılan Alexandra!

      Paris II’yi kaybeden Fransızlar, Türk kıyılarında intikam fırtınası estirirler. Kıyıdaki yerleşim birimleri durmadan bombardıman edilir.
      Uçak gemisi Ben My Chree’nin ardından koskoca Paris II kruvazörünün de bir “dağ bataryası” ile batırılması, Müttefiklerin artık açıktan seyretmeye başlamasına neden olmuştur. Gemilerin topçu menzilinin dışından dolaşması Mustafa Ertuğrul’u durduracak değil ya! Dağ bataryası ile uçak gemisi batırılırsa, küçük bir balıkçı teknesiyle bir savaş gemisi haydi haydi batırılır!

      Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul, Paris II’yi batırdığı bombardıman sırasında elinden kaçırdığı Alexandra adlı savaş gemisi için dahiyane bir tuzak kurar:

      “Herhangi bir yelkenlinin kaburgasını kaplayan iç tahtaları sökülerek, mümkün mertebe fazla miktarda dinamit kaburga aralarına döşenecek, tam merkezine de bir top fünyesi yerleştirilecek. Fünye halkası bir telle portakal sandıklarından birisinin altına bağlanıp, kaburgalar tekrar çakılarak düzen hazırlanacaktı. Birbirine bağlı sandıklar mutlaka bir vinç yardımıyla kaldırılacaktı ki, fünye dinamiti ateşleyip geminin batırılmasını sağlayacaktık.”



      Bir “kamikaze botu” haline getirilen yelkenli, kıyıdan açılır. Açık denizde Fransız savaş gemisini gören “önceden tembihli” askerler, suya atlayıp kıyıya doğru yüzmeye başlarlar. Fransızlar portakal sandıkları ile dolu bir tekneyi ele geçirdikleri için mutludurlar, ama ya bu da o “Çılgın Türk”ün bir tuzağıysa?

      Sandalın üzerine önce bir Fransız bahriye eri çıkartılır. Görünürde bir tuzak yoktur. Ama ya Türkler portakalları zehirlemişse? Sandalın uzağında duran savaş gemisi Alexandra’nın güvertesindeki gemi doktoruna birkaç portakal götürülür. Portakallar zehirsizdir! Derin bir oh çekilir… Sandal savaş gemisine yanaştırılır ve birbirine bağlı portakal sandıklarını gemi güvertesine çıkartmak için vinç çalıştırılır. Buuumm!..

      Kurulan tuzağa düşen Alexandra, gövdesinde açılan birkaç metrelik delik yüzünden göz açıp kapayıncaya kadar denizin dibini boylar. Savaş tarihine, belki de “Akdeniz’de Türklerle Müttefikler arasındaki deniz savaşları” adıyla geçmesi gereken, ama aslında sadece 23 yaşındaki bir Türk subayının akıl almaz başarısının özeti böyle…



      * Kamaları sökülmeyen tek batarya
      Dünya Savaşı bittiğinde, Mondros Mütarekesi gereğince, işgal edilen Anadolu topraklarında, tüm silah ve cephaneye el konuldu. Topların kamaları söküldü. O tarihlerde Aydın bölgesindeki birlikleri denetlemekle görevlendirilen Ben My Chree’nin eski komutanı Charles R. Samson; “Gösterdiği kahramanlıktan dolayı bu batarya toplarının kamalarını sökmek askeri şerefe aykırıdır” diyerek, Mustafa Ertuğrul’un bataryasına dokunmaz!

      Birinci Dünya Savaşı sonrasında kamaları sökülmeyen bu dört sahra topundan oluşan batarya, Kurtuluş Savaşı’na katılan ilk topçu birliğidir…



      Mustafa Ertuğrul Aker Biyografisi...

      Mustafa Ertuğrul Aker, 1915 yılında Osmanlı ordusunda başladığı askeri kariyerini cumhuriyet döneminde de sürdürdü. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları’na katılan Yüzbaşı Aker, 1'inci Dünya Savaşı sırasında Akdeniz sahillerinin savunması için Antalya’ya gönderildi. 1916- 1918 tarihleri arasında dünya harp tarihinde eşine az rastlanır bir şekilde 4 küçük top ile karadan İngiliz uçak gemisi ‘Ben My Chree’yi Kaş sahili karşısında sulara gömen Aker, Fransız savaş gemileri Paris- 2 ve Alexandra'yı da Kemer’de batırdı.

      Kaynak: Araştırmacı-Yazar Mustafa Aydemir'in sekiz yılı aşkın süren bir uğraş sonunda ortaya çıkardığı ve geleceğe miras bıraktığı “Ben Bir Türk Zabitiyim” isimli kitabından alınmıştır. Aydemir'in kitabı genişletilmiş üçüncü baskısı ile kitapçılarda. Eğer sizde büyük kahraman Mustafa Ertuğrul'un başarı dolu hayatını daha detaylı görmek istiyorsanız muhakkak bu kitabı okuyunuz.
      Not: Fotoğraflar Ben Bir Türk Zabitiyim adlı kitaptan alınmıştır.


      Kaynak: antalya-kemer.bel.tr/ht/mustafaertugrul.htm

      ABD''NİN SAHTE KAHRAMANLARI...

      Bırakın Türk halkını, aydınlarının bile bilmediği bir "kahramanımız" daha çıktı ortaya. Tarihi, övünç ve kahramanlıklarla dolu olan Türkler''in kahramanlarından biri olan "Topçu Yüzbaşı" Mustafa Ertuğrul, aynı zamanda dünya çapında da önemli bir "zabitimiz" idi. Çünkü, ülkemizi savunurken elde ettiği askeri başarı, dünyada da bir "ilk." DÜNYADA İLK "UÇAK GEMİSİ" BATIRAN KİŞİ TÜRK SUBAYI!.. "Metal Fırtına" romanındaki gibi güçsüz bir Türk Ordusu yok.

      Bugün olduğu gibi, dün de Türk askeri güçlüydü.

      Öyle "fare deliklerine kaçan" bir Türk komandosu mevcut değil.

      Roman da olsa, kurgular gerçeğe yakın olmalıdır.

      Şimdi ortaya çıkan "yeni kahramanımız" Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, Çanakkale''den 1.Dünya Savaşı''na kadar bir çok cephede savaşmış.

      Çanakkale''de uçak düşürmüş..

      1.Dünya Savaşı''nda Antalya Kemer açıklarında, dünyada ilk olarak, bir "uçak gemisi" batırmış... Kendi halkından ve tarihinden utanan aydın geçinen karanlıkların bunları anlaması mümkün değil.

      Zaten bu sözler onlara yönelik değil, tarihini öğrenmek isteyen genç beyinlerimiz için. AMERİKA''NIN SAHTE KAHRAMANLARI: TEKSAS, TOMMİKS VE SÜPERMAN''LAR.. Bu konuyu geçen hafta sonu Ceviz Kabuğu programında belgeleriyle birlikte ele aldık. Yayın sırasında bir izleyicimiz (Burak Baykal, İnşaat Mühendisi, Tekirdağ), şu elektronik postayı gönderdi: "Milletler tarihinde kahramanlar çok önemlidir.

      Milletleri bir arada tutan bağlardan biri de, kendilerine gurur veren, bazen de mitolojik (gerçek olmayan) kahramanlardır.

      Amerika, kendi kahramanları olamayacak kadar kısa bir tarihe sahip olduğundan Tommiks, Teksas, Süperman gibi suni kahramanlar yaratmıştır.

      Olmayan kahramanları için milyonlarca dolar bütçeli Şlmler yaparak kahraman yaratmaya çalışmaktadır." Ne kadar haklı değil mi?..

      "Ulusal bilinç" kavramı böyle, böyle olaylar ve kahramanlarla hafızalara kazınıyor.

      Avrupa ve ABD de bunu bildiği için, bazı "karanlık aydınlar" aracılığı ile yıllardır kahramanlarımıza saldırmayı sürdürüyor.. SOYKIRIMCILARA, İNSÂNİ YANIT.. 90 yıldır Türkiye''yi sözde "Ermeni soykırımı" yapmakla suçlamaya çalışıyorlar.

      Esir aldığı düşman askerlerine bile şefkatle yaklaşan Türk askeri, bunun bir örneğini de 1.Dünya Savaşı''nda gösterdi. Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, biri "uçak gemisi" olmak üzere 3 adet İngiliz ve Fransız savaş gemisini batırdıktan sonra, denizdeki düşman askerlerini topluyor.

      Karaya çıkanların durumlarını görünce, onlar "üzülmesin" diye, "zafer kutlaması" yaptırmıyor!.. Böyle bir şey olabilir mi?..

      Bugün bile dünyada böyle bir uygulama mevcut mu?..

      Hayır!.. Ama, o gün olduğu gibi bugün de (Atatürk''ün Çanakkale''deki sözlerini hatırlayalım) esirlerine "insanca" davranan Türk askerinin, bir "soykırım" yapması mümkün mü?..

      Peki bu sözde Ermeni soykırımı iddiaları nasıl Avrupa''da destek buluyor?.. Oysa, ABD''de eskiden olduğu gibi bugün de insanlık dışı uygulamalar sürüyor.

      Dün, bizlere "kahraman" gibi sundukları Tommiks''in döneminde de "rangerlar" Kızılderili soykırımı yapıyordu.

      Bugün de, örneğin Guantanamo''da ve Irak''ta işkenceler yapıyorlar.

      Bunları biz değil, tüm dünya basını yazıyor, gösteriyor.. Ama onlar "güçlü", biz "haklıyız"...

      Ne yazık ki, haklı olanın değil, güçlü olanın kazandığı bir dünya düzeni, "küresel efendiler" tarafından sürdürülüyor...

      Hulki CEVİZOĞLU
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul_müthiş bir kahramanlık hikayesi

      Yaratıcı bir Türk subayının ülkesine nasıl kahramanca hizmet edebileceğinin kanıtı, eylemleri kitabın konusu olan topçu yüzbaşı Mustafa Ertuğrul'un yaşamı. Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul Akdeniz'de iki İngiliz ve bir Fransız savaş gemisinin batırılmasını tasarlayan ve emrindeki birlik ile gerçekleştiren bir topçu subay. Ancak tarihin tozlu sayfaları arasında kalan, Genelkurmay Başkanlığımızın dahi hatırlamadığı, Birinci Dünya Savaşı'nda geçen bu akıl ve cüret dolu eylemleri kısaca özetleyelim.

      Birinci olay, Meis adasında gerçekleşiyor. Türk ordusunun Meis adasına çıkarma yapması planlanıyor. Ordumuz ada karşısında yığınak yapıyor. İngiliz savaş gemileri adayı korumak üzere adaya geliyorlar. Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul limanda bulunan İngiliz savaş gemilerinin dört buçuk kilometre uzaklıkta, Türk topçu menzili içinde olduğunu tespit ediyor. Ve komutanlarına limanı ani bir topçu ateşine tutmayı öneriyor. Türk topları bir pazar günü öğlen vakti, İngiliz gemiciler gemileri terk ettiği zaman topçu ateşine başlıyorlar. Bombardıman bittiği zaman İngiliz uçak gemisi Ben My Chree batıyor. Bir diğer savaş gemisi kullanılamaz hale geliyor. Meis limanındaki 200 tane irili ufaklı gemi ve tekne batırılıyor o gün. Tarih 11 Ocak 1917.

      Savaşın zor günleri. Akdeniz kıyısında konuşlanmış olan birliklerimize iaşeleri deniz yolu ile yelkenli tekneler tarafından ulaştırılıyor. İki Fransız savaş gemisi, Paris II ve Aleksandra, sürekli akınlarla Türk yelkenlilerini avlıyorlar, bazen limanlara girerek şehirleri bombalıyorlar. Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul bir tuzak geliştiriyor. Kemer koyuna hakim bir tepeye toplar gizlenerek konuşlandırılıyor. Bir yelkenli Türk gemisi av olarak çıkarılıyor. Fransız savaş gemileri yelkenliyi görünce hemen ikisi birden limana giriyorlar. O anda başlayan Türk topçu ateşi ile Paris II adlı savaş gemisi 110 top mermesi isabeti ile batıyor. Aleksandra ise hemen olay yerinden kaçıyor.

      Bu olay üzerine akıllanan Aleksandra'nın kaptanı bir daha limanlara girmiyor ve karaya yanaşmıyor. Baskınlarını açıkta gerçekleştiriyor. Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul yeni bir plan geliştiriyor. Bir yelkenlinin tabanı patlayıcı maddelerle donatılıyor. Üstüne portakal sandıkları yerleştiriliyor. Aleksandra, yelkenliyi tespit edince yelkenliyi kullanan iki Türk denizci yelkenliyi terk edip sandalla kıyıya doğru uzaklaşıyorlar. Fransız savaş gemisi yelkenliyi bordasına çekip, portakalları yüklemeye başlıyor. Son sandıklar çıkarılırken bomba düzeneği çalışıyor ve Aleksandra yelkenli ile birlikte batıyor.

      Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul'dan öğreneceğimiz çok şey var. Kahramanlık konusunda içerik tanımlamasını genişletmemiz gerekiyor. Bu millet sınırlarda döktüğü kan kadar teri kütüphane ve laboratuvarlarda dökse ve bu teri dökenlere de kahraman muamelesi yapılsa sınırlarımızda bu kadar kan dökmek zorunda kalmazdık. Yaratıcılık kahramanlıktır. Allah, M. Ertuğrul'a ve arkadaşlarına rahmet eylesin. Mustafa Aydemir'e ise şükran borçluyuz


      kaynak:[EMAIL=http://www.turkmania.com/showthread.php?p=117010]http://www.turkmania.com/showthread.php?p=117010[/EMAIL]
      BİZ TARİH YAZAN DEGİL TARİH YAPAN BİR MİLLETİZ
      Tarihi biraz karıştırdığımızda her köşesinden onlarca Mustafa Ertuğrul çıkıyor. Şurada adlarını saymaya kalksam dünya tarihinde hiç bir millete nasip olmayacak kadar örnek verebilirim.
      Bu ülkede hain var mı?
      Elbette ki var, ancak en büyük hainler bize Mustafa Ertuğrulları öğretmeyenlerdir.
      Solucan'ın sindirim sistemini, kurbağanın değişim evrelerini, bilmem ne çiçeğinin yapraklarının dizilimini ve isimlerini ezberlettiler ama nedense tarihimizdeki Mustafa Ertuğrulların kahramanlıklarını hiç anlatmadılar. İstediler ki gençlik tarihini bilmesin. Bilmesin ki gençler odalarına emperyalizme karşı dünyada kazanılmış tek savaşın komutanı Mustafa Kemal'in resimlerini asacakalrına bilmem hangi ülkenin ABD emperyalizmine karşı Rus emperyalizmini destekleyen kurgulama kahramanlarının resimlerini assınlar. Liderlerini ölesiye değil moda olarak benimsesinler. Sıkışınca da hemen onu satsınlar. Öyle de oldu!
      Ancak ne yaparlarsa yapsınlar bize tarihimizi unutturamayacaklar. Çünkü o kahramanlar insanlık tarihine doğan güneş gibidirler. Güneş de balçıkla sıvanmaz.
      Herkes unutur ama bakarsın ki Fatih Kobal diye bir delikanlı çıkar Çanakkale hakkında bir şiir yazar ve gençlere unuttukları şeyleri hatırlatır. Bir gün bir kızımız çıkar öyle bir nutuk atar ki yüreklerimizi yerinden söküp avucuna alır. Ben bu milletten de gençlerimizden de asla umudumu kesmedim.
      Ne diyordu şair?

      "Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
      Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın !"


      Ben Mustafa Ertuğrul'un şahsında tüm isimsiz kahramanlarımızı ve şehitlerimizi rahmetle anıyor, konuyu buraya taşıyarak bize isimsiz bir kahramanı hatırlatan Kobal Kardeşime teşekkür ediyorum.

      Not: Dünyanın ilk denizaltısını Girit'in fethi sırasında Türk denizcilerinin yaptığını biliyor musunuz?
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Dünyanın ilk denizaltısını Osmanlı Türk denizcilerinin yaptığını söylemiştim. Yeri gelmişken olayı anlatayım.
      Girit'in Fethi sırasında Osmanlı denizcileri adaya çıkmışlar ama bir yanı kayalıklara kurulu kaleyi bir türlü ele geçiremiyorlar. Denizden yaklaşıp kale surlarına lağım atmayı deniyorlar ama her seferinde büyük bir dirençle karşılaşıyorlar. Soinunda bu işi Denizci Askerler çözüyor.
      Girit şarapları ile meşhur bir ada. Adada şarap imalatında kullanılan devasa fıçılar var. İşte o fıçılardan bir tanesi denizin altında gidecek şekilde dizayn ediliyor. Suya indirildikten sonra içine bir miktar su alınarak denize batması sağlanıyor. İçinde de 5-6 tane asker denizin altından kürek çekerek sahile yaklaşıyorlar ve denizin altından kale surlarına dehliz açmaya başlıyorlar. Bir müddet bu şekilde gidip geldikten sonra bir gece fıçıyı barut ile doldurup açtıkları dehlize dolduruyorlar. Ertesi sabah da tüm hazırlıkları yaptıktan sonra lağımı ateşliyorlar. Kal surlarında kocaman bir delik açılıyor. Kalye de o delikten giriyorlar.
      Bunu hangi tarihi eserden okuduğumu hatırlamıyorum ama benzer bir olayı Kuku sayesinde öğrendik.
      Osmanlı'nın denizci askerleri Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul gibi nice kahramanlar yetiştirmiştir.
      Hepsinin ruhu şad olsun.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Denizde Satılık Arazi!

      Maliye Bakanlığı, 1. Dünya Savaşı'nda düşman gemilerini batıran kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul anısına anıtmüze yapılması planlanan Kemer açıklarındaki bölgeyi satışa çıkardı

      1. Dünya Savaşı'nda düşman gemilerini batıran kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul anısına Kemer açıklarında bir "Dünya İnsanlık ve Barış Anıtı ve Müzesi" yapılması planlanıyor. Ancak Maliye Bakanlığı, bu anıt-müzenin yapılması planlanan, Kemer açıklarındaki 3 bin metrekarelik alanın yer aldığı bölgeyi Kemer Resort Otel'in talebi üzerine satışa çıkardı. Fransız savaş gemisi Paris II batığının da bulunduğu Kemer sahilinden 700 metre açıktaki deniz yüzeyini 7 Eylül 2007'de yapılacak ihaleyle alacak kişi ya da kuruluş, 2.5 metre derinlikteki kayalıkların üzerine güneşlenme, seyir ve sportif amaçlı tesis kurabilecek.

      Sadece müsteşarlık karşı
      Projenin yapımcıları fener-müze anıtın yapımı için üç yıldır büyük uğraş verdiklerini, tüm yetkili kurum ve kuruluşlardan izin almalarına rağmen sadece Denizcilik Müsteşarlığı'na takıldıklarını söyledi.
      Projenin yapımcıları arasındaki "Ben Bir Türk Zabitiyim-Batıktan Çıkan Kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul" kitabının yazarı ve sualtı araştırmacısı Mustafa Aydemir ile yapımcı firmanın yöneticisi Hakan Girit, ilginç anıt öyküsünü Milliyet'e anlattı.

      Raporla çürütüldü
      Girit, Denizcilik Müsteşarlığı'ndan "Bu bölgede foklar ve caretta carettalar görülmektedir; zengin balık çeşitleri barındırmaktadır ve bu canlılar yumurtalarını buraya bırakmaktadır. Ayrıca bu proje, gemi trafiği ve seyir emniyeti açısından sakıncalıdır" yönünde açıklama geldiğini kaydetti. Girit, Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden tam tersi rapor verildiğini belirtti. Raporda özetle, "Bu alan yoğun trafik nedeniyle fok ve denizkaplumbağalarının yuvası olamaz; deniz canlılarına zarar vermez. Bölgenin sığlık olması nedeniyle yapılacak anıtın fener görevini de görerek tekne trafiğinin daha kontrollü ve düzenli yapılmasına yardımcı olacağı ve deniz kazalarının önlenmesine katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz" ifadeleri yer aldı.

      Alelacele satılık
      Girit, "Biz bürokrasiyle, onları ikna etmek için raporlarla uğraşırken güneşlenme, seyir ve sportif amaçlı bir platform yapılması için denizi alelacele satılığa çıkarıyorlar" dedi. İhalenin yapılacağını öğrendikten sonra Maliye Bakanlığı'na satışın iptali için bir dilekçe gönderdiklerini belirten Girit, şöyle devam etti:
      "Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu, Deniztemiz Turmepa, İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, Deniz Ticaret Odası, TOBB, Antalya Büyükşehir Belediyesi gibi birçok kurum, Türk turizmine katkı sağlayacağı düşüncesiyle projeye destek verdi. Gerek Antalya bölgesinin, gerekse Akdeniz'in barış sembolü olacak olan bu proje, uluslararası mimari bir yarışmayla belirlenecekti."
      Girit, Genelkurmay Başkanlığı ve 3. Piyade Eğitim Tugay ve Garnizon Komutanlığı'nın da projenin yapımına destek verdiğini ifade etti.
      Büyük kahraman
      Projenin fikir babası olan Aydemir de anıt fikrinin doğuşunu şöyle anlattı:
      "Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul, dört küçük topu ve kocaman yüreği ile Dünya Savaşı yıllarında İngilizlerin dev uçak gemisi Ben My Chree'yi Meis'te sulara gömdü.
      Bir diğerini savaş dışı bıraktı. 200'e yakın irili ufaklı tekneyi ve Fransız topçu tabyalarını top ateşiyle yaktı. Akdeniz'de sahillerimize ölüm kusan Fransız savaş gemileri, Paris II ve Alexandra'yı Kemer'de batırdı. Çanakkale'den Kurtuluş Savaşı'na kadar her cephede savaştı.
      1. Dünya Savaşı'nda yenilip silahlarımız elimizden alınırken İngiliz komutanlar bir tek bu şanlı bataryanın toplarını almayı askeri şerefe aykırı saydı. O, denize döktüğü yaralı düşman askerleri ölümü beklerken, onların yaralarını sardı.

      Arşivler doğruladı
      Pierre Loti, onun Fransızlara verdiği insanlık dersi ile bütün Fransa'yı ayağa kaldırdı. Savaştan sonra Büyük Mareşal'in teşvikiyle anılarını yazdı. Ama yayımlanmadı. İçe dönük, sade ve mütevazı yaşadı. Ta ki ben 1995'te Paris II batığına dalıp yıllar süren bir araştırmanın ardından ona ulaşana kadar da kendini bizlerden sakladı... Ve onun inanılmaz anıları Fransız-İngiliz askeri arşivlerinden tek tek doğrulandı. İşte biz, dünyaya insanlık dersi veren bu büyük kahramanın anısına bu anıtı dikmek istedik."

      Kaptan Cousteau ekibi de destekliyor

      Kaptan Cousteau Ekibi Başkanı Bernard Delamotte de 2006'da burada yaptığı dalış sonrası anıt proje için şöyle dedi: "İlk kez bir batığa bu kadar heyecan duyarak daldım. Mustafa'nın hayal ettiği, burada yapılacak anıt projeyi bütün ekibimizle yürekten destekliyorum. Çünkü dünyada savaşları önlemek ne kadar önemliyse, kardeşlik duygularını yüceltmek ve barışı korumak da o kadar önemlidir."

      Önay YILMAZ
      milliyet.com.tr/2007/09/06/guncel/agun.html
      Resimler
      • Deniz Altý Çalýþmalarý.jpg

        10.39 kB, 0×0, 1,231 defa görüntülendi
      • Anýt Projesi.jpg

        5.09 kB, 0×0, 1,274 defa görüntülendi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      ellerine yüreğine ve emeğine sağlık kobalım tarihin her sayfası böyle efsane kahramanlarımızla dolu ama bazıları onların kemiklerini sızlatmak için her şeyi yapıyorlar.
      parsel parsel eyliyorlar bu yurdu sanki kendileri kazanmış gib mirasyedi misali adınada ne koyarsan koy diyorlar

      cumhuriyetin değerini bilmyenler onu kıymetini bilemeyenlerdir çünki onun nasıl kazanıldığını bile hazmedememişlerdir