Nerde Yanlış Yaptık?

      Nerde Yanlış Yaptık?

      Gençliğin Patlama Noktası.
      Bundan 8, bilemediniz 10 sene önce bir lisede yada ortaokulda iki öğrenci kavga etse birbirlerini yaralasa Türkiye ayağa kalkardı. Okul önlerinde, çevresinde gençlere tek tek sigara satanlara kıyasıya karşı çıkan, emniyet güçlerini uyaran, gereğinde kendini ortaya atarak kavga eden büyüklerimiz vardı.
      Eğitimi sabah sekiz akşam üstü on beş saatleri ile sınırlı görmeyen ve liseyi bitirinceye kadar ana babalarımızla birlikte bizleri kollayan, bizleri kardeşi, evladı, bacısı gibi gören öğretmenlerimiz vardı. Öğrenci olmanın gerektirdiği sorumluluk, davranış ve etik kurallarını okuldan önce ailede, sokakta, sosyal çevrede öğrenen çocuklarımız vardı.Onları bu yaşam biçimini öğrenmeye ve yaşamaya zorlayan, bir nevi sözlü anayasa gibi dayatan bir toplumumuz vardı. Okula giden çocuğun en ufak bir olumsuzluk teşebbüsü; “Bir de öğrenci olacaksın, öğrenci böyle mi davranır?” türü sözlerle bertaraf edilir, çocuk öğrenci olmayı, “ÖRNEK İNSAN OLMAKLA” bağdaştırarak gelişimini tamamlardı.Televizyon da hayatımıza bu günkü kadar damgasını vurmamıştı. Basınımız aynı değerler bütününü kucaklama ve çocuklarımızın geleceğini şekillendirici haber ve yazılara öncelik verme eğiliminde idi.
      Bu gün, her gün gazetelerde, televizyonlarda çocuklarımızın çeteler kurduklarını, birbirlerini kıyasıya dövdüklerini, haraç topladıklarını, bıçakladıklarını, öldürdüklerini okuyoruz. Silah taşıyan gençleri duyuyoruz. Bırakın sigarayı, esrar, eroin, uçucu madde bağımlısı öğrencilerin yaş ortalamasının 9’lara kadar düştüğüne tanık oluyoruz. Bu bir patlama noktasıdır.Gençliğin feryadıdır! her şeyi bir kenara bırakıp top yekun harekete geçmemizi gerektiren acil durum çağrısıdır. Son günlerdeki olayların ardından herkes suçlu aramaya, sebep devşirmeye başladı. Herkes iyi bilmelidir ki bu işin suçlusu hepimiziz. Bu işe yol açan sebep’ de toplumsal duyarsızlığımız, vefasızlığımız ve bencilliğimizdir. Resmi yada sivil bütün unsurlarıyla… Eğer bizler çok değil 10 yıl önceki duyarlılığımızı muhafaza edebilseydik, çocuklarımızı ve gençlerimizi duygusuz, ruhsuz, ayrıntılarla dolu, müfredatı ezberleme esasına dayalı bir eğitim sistemine mahkum etmeseydik, az da olsa çocuklarımızı, öğrenci olmakla “ÖRNEK İNSAN OLMAK” çizgisinde sabit kılabilseydik bu gün suçlu ve sebep arama makamında olmayacaktık. Bu sebeple toplum olarak, suçlu ve sebep arama yerine; “Ne Yapabiliriz?” sorusuna cevap aramalıyız diye düşünüyorum. Aydınıyla, düşünürüyle, ilim çevreleriyle bir çok ülkeye nazaran hatırı sayılır bir kültür seviyesine sahip oluşumuzun avantajını kullanarak topyekun bir eğitim, kültür ve sevgi seferberliği başlatmak ve meseleyi kökünden halletmek için geç kalmış sayılmayız. Değerli Dostlar. Son günlerde ülke gündemini sürekli meşgul eden bu en hassas sorunun çözümüne yönelik olarak birkaç gününüzü almak suretiyle bu konuyu bölümler halinde değerlendirmelerinize sunmak istiyorum. Bu vesile ile şimdiden kıymetli vakitlerinizden çalmak zorunda kaldığım için affınıza sığınıyorum.
      Çözüm noktasında çok duyarlı, sistemli, planlı ve kalıcı uygulamalar başlatılmalıdır. Öteden beri uygulanagelmiş yöntemlerin irdelenmesi, masaya yatırılması ve yeni çözüm arayışlarına girişilmesi gerekmektedir. Bu durumu örneklendirecek olursak; - Okul Önlerinde Güvenlik Güçlerinin Tedbir Alması. Görünüşte caydırıcı bir unsur gibi görülmekle birlikte, iç bünyedeki şiddet unsurunun okul dışına, ara sokaklara kaymasına yol açar.Güvenlik güçlerinin, okul idareleri, psikolojik danışman öğretmenler, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları, aileler ve gönüllü vatandaşlar ile birlikte birebir tespit yaparak her okul çevresinde veri tabanı oluşturmaları, öğrencilerle birebir irtibat kurmaları, olayların ardındaki kişi ve topluluklara ulaşıp onların öğrencilerle irtibatını kesmek için çaba sarfetmeleri kalıcı çözüm için bir başlangıç teşkil edecektir.
      - Öğrencilere Konferanslar, Seminerler Verilmesi, Filmler İzletilmesi. Bu tür konferanslar ve seminerler bu güne kadar, hatalı uygulamalar sonucu ya sıkıcı ve bir an önce bitmesi beklenen uzun sunumlar ya da izletilen yayınlarla farkında olmadan bilinç altında çocukları özendirici etkiye sebep olan materyallere dönüşmüştür. Geçici olarak olumlu gözükse de pratikte öğrenciye kazandıracakları oldukça sınırlıdır. Konferans ve seminerlerin, öğretmenlerin ve ilgili kişilerin gözetiminde öğrenciler tarafından hazırlanması, kendi sorunlarına çözümler üretme, sosyal hayata etkin olarak katılma açısından daha olumlu sonular alınmasını sağlayacaktır. Ayrıca çocukların kendi yaşıtlarının girişimleri ile güdülenmesi ve bir nevi rekabet halinde olumsuzdan olumluya doğru bir iletişim başlamasına vesile olacaktır.
      - Ailelere Konferanslar Verilmesi, Eğitim Programları Düzenlenmesi. Bir önceki maddedeki gibi, ailelerin %60’ ının yoğun iş ve gücünü bahane ederek öngörülen etkinliklere katılmaması, katılanlarında ilgisiz kalması sonucunu doğuracaktır. Bu süreçte ailelerin birebir evlerinde, işyerlerinde ziyaret edilmesi, çocukların eğitim, rehabilite ve yetişmesinde görev ve sorumluluk yüklenmesi çok daha verimli sonuçlar doğuracaktır. Çocukların ve gençlerin kendi derneklerini kurması, kurumlar nezdinde sorunlarına çözüm aramalarının sağlanması, özgüvenlerinin arttırılması, enerjilerinin yasal yollarla harcama eğilimlerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.
      - Basın ve Yayın Organlarında Eğitime Yönelik Yayınlar Yapılması ve Kötü Alışkanlıklar, Zararlı Eğilimler Hakkında Bilgilendirme Yapılması. Çocukların ve gençlerin eğitimi, rehabilitesi, kötü alışkanlıklara ve eğilimlerine karşı tedbir alınması noktasında; yapılan etkinliğin teşhirinden çok içeriğin yansıtılması basın mensuplarının vicdanında kural haline gelmelidir. Bu suretle bir takım istismarların önüne geçilmesi de sağlanmış olacaktır. Belki geçici bir süre günü birlik flaş haberlerin, eğitim, rehabilite ve tedbirler noktasında önü kesilmiş olacaktır.Ama bu kadarcık bir fedakarlık, toplum vicdanına geleceğimizin aynası, temeli olan çocuklarımızın ve gençlerimizle ilgili kalıcı çözümlerin yerleşmesine vesile olacaktır. Örneğin bir okulda düzenlenen konferansın yayınlanması ve boy boy resimlerin çekilmesi kamu oyunda ne ifade eder? Zihinlerde ne kadar yer kaplar? Sıradan bir düğün ya da törenin uyandırdığı ilgiden ne farkı vardır? Ancak bir çocuğun hayatının kurtarılması için yapılan planlamalar ve rehabilite süreci, bütün katkı sahibi kişi ve kurumlarla birlikte yazılı ve görsel iletişim organlarında mercek altına alınsa ve uzmanlarca incelenip defaatle geri bildirimlere dönüştürülse ve bu şekilde kamuoyuna sunulsa; halkımızın sadece bu çalışmadan alacağı ders yıllar boyu unutulmaz.
      - Üniversite Çevrelerinin Sorunun Çözümüne İlişkin Tezler Hazırlamaları, Lise ve Ortaokullarda Ders Kitaplarına Konu ile İlgili Dersler Konması. Sorunun çözümünde bir nebze katkı sağlasa da bu girişime ek olarak, üniversite öğrencilerinin; gönüllülük esası, dönem ödevi, tez ödevi gibi vesilelerle sosyal sorunlara ve çözüm arayışlarına yönlendirilmeleri, üniversiteler arası iletişimin maksimum düzeye çıkarılması, gerek öğretim üyesi, gerekse öğrencilerin platformlar oluşturmaları kalıcı çözümler için hayati önem taşımaktadır. Tarafımızca Türkiye Eğitim ve Sevgi Seferberliği Projesinde “Her Üniversite Öğrencisine Bir Çocuk” projesinde öngörüldüğü gibi gençlik etkin bir şekilde araştırmaya yönlendirilmelidir.
      Sonuç Olarak;
      Kişisel benliklerimizden başlayarak, kurumsal benliklerimize kadar sorunun çözümü uğruna bir takım fedakarlıklarda bulunmadıkça ilerleme kaydedemeyiz.Sadece çözüme odaklanarak; yardan, anadan, serden geçmek ilk sınavımız olmalıdır. Daha hayatının ilkbaharında toprağa düşen körpecik fidanların damarlarından akacak ilk damla yüreklerimizi delip geçmedikçe hepimiz koskoca birer yalancıyız! Yine; yarınlara aday, geleceğe yürümekte olan küçücük ellere vurulan kelepçenin soğuk demirini kendi bileklerimizde hissetmedikçe hepimiz koskoca birer sahtekarız! Ve en can alıcı nokta; bu milletin bir ferdi olarak,karanlık sokaklarda kaybolan her çocuğu kendi çocuğumuzmuş gibi hayal edip; “Evladına, ailesine kendini siper etmeyen ata, baba nağmerttir” düsturuyla dertlenmediğimiz müddetçe hepimiz suçluyuz! Vatan tüm fertleriyle ana, bacı, kardeş olmuş insanların oluşturduğu devasa bir ailedir.Aile olmanın gereği bir vücudun organları gibi dertlere, acılara ortak olmak ve hep birlikte problemin çözümüne katkıda bulunmaktır. Bizler de babayız, anayız; bizlerin de vatanı, evladı, kardeşi, bacısı bu ülkedir! Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış TÜRKİYEDİR.

      Sevgilerimle…
      Tolga Tigin Şengür



      angelfire.com
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Önce Ekmekler Bozuldu

      Kuku’nun aktardığı Tolga Tigin Şengür’ün yazısındaki “Nerde Yanlış Yaptık?” başlığını görünce aklıma Oktay Akbal’ın ilk kitabı “Önce Ekmekler Bozuldu” kitabının adı geldi. Evet, biryerlerde yanlışlar yapmıştık ki geleceğimizin teminatı çocuklarımızı adeta kendi elerimizle ateşe atmıştık/atmaya devam ediyoruz.
      Oktay Akbal 2. Dünya Savaşı yıllarının “Girdik mi gireceğiz mi?” Günlerinin tedirginliğini gençlik yıllarının bakış açısıyla yazarken bu gün gençlerimiz için hissettiğimize benzer duygularını yazmış. Galiba onun dediği gibi Önce Ekmekler Bozuldu.
      Tolga Tigin Şengür’ün bu gidişi durdurmak hatta tersine çevirmek için yaptığı önerilerin tamamına katılıyorum ancak toplum olarak bunu becerebileceğimize de inanmıyorum. Çünkü mücadele vermemiz gereken karşı odak çok derin ve çok güçlü. Yani bu odak bu gün içinde bulunduğumuz durumu bilinçli olarak yaratıyor. Yani toplum olarak planlı ve bilinçli bir saldırı ile karşı karşıyayız. Bu öylesine böyledir ki durumu görebilmek için ömrümün ilk günlerinden buyana Milli Eğitim Bakanlığının politikalarına bakmam bile yeterlidir.
      Devletler vardır; Varlık sebepleri halkına hizmettir. Devletler vardır; Bir ideolojiyi yaşatmak için halkına zulmeder. Zulümlerini devam ettirmek için de bilinçli olarak halkını cahil bırakır. Soran, sorgulayan, hakkının peşine düşen, haksızlık yapanın yakasına yapışan bir halk, sorumluluk sahibi bir gençlik istemediği için, yaşamının hiçbir döneminde kendisine faydası olmayacak bir eğitim politikası takip eder. Cahiller güruhu yaratır. O cahiller güruhuna Toplum Mühendisliği çalışmaları ile birbirlerine zıt farklı ideolojiler verir. Uygulamaları ile de toplumu durmadan birbiri ile çatıştırır. Bilinmez bir ağızdan çıkan emirler ile yaratılan robotumsu güruhların bir birini bir diğerini meydanlara döker. Meydanlarda millet birbirinin gırtlağını sıkarken onlar bu karmaşada iktidarlarını güçlendirirler. Meydanlarda birbirlerinin gırtlağını sıkan insanlar isi bu kavga sırasında ceplerinin boşaltıldığını, emeklerinin çalındığı bile göremezler. Onlar için bu önemli de değildir. Çünkü onlar için önemli olan ideolojilerine verdikleri hizmettir. Onlar bu büyük ideolojinin nefesi açlıktan kokan militanı olmaya çoktan razıdırlar.
      Kuku’nun aktardığı yazıda hayal eden bir ülkenin gerçekleşmesinin sadece tek yolu, meydanlarda birbirlerinin gırtlağını sıkan elin aslında aynı el olduğunu ve bir o gırtlağı bir diğer gırtlağı sıktıklarını görmeleridir.
      Bu ülkede siyasi yelpazenin en sağ ucundan en sol ucuna kadar tüm ideolojik grupların bir tane düşmanı vardır.
      O düşman da bu ortamı bilinçli ve planlı olarak yaratan, varlığını hayatımızın her anında hissettiğimiz ama adresini bulamadığımız o derin odaktır.
      Önce o derin odak bulunmalı ve millet birbirinin gırtlağını sıkmayı bırakarak o gücün gırtlağına yapışmalıdır. Aksi takdirde daha çooook nesilleri kaybetmeye devam edeceğiz.
      Aktarımın için teşekkürler Kuku…
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Dış Güçler

      3. Dünya Savaşını Bize Duyurmadan Sonlandırmışlar! 4. Dünya Savaşı Türk Aile Birliğini Bitirme Ve Sonlandırma Planlarıdır.
      Küresel Efendilerinin Oyunu…
      Lise Ve Dengi Okullar Gırtlağına Kadar Kredi Batağında Olup Türkiye Cumhuriyetinin Varlığı Olan Aileler Birer, Birer Parçalanmakta Ve Esir Alınmaktadır!
      Sn. Şakir AKSU Dediği Gibi…
      Gırtlağımızı Sıkan O Derin Odakların Tehlikesini Farkında Olmalıyız Ve Nesillerimizi Kaybetmemek Adına Tek Yürek Tek Yumruk...
      Sn. Şakir AKSU Bizleri Bilgilendirdiğin İçin Teşekkürler.
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      Sevgili Kuku;

      Bizler burada partiler üzerindfen ve futbol takımı tutar gibi politik tartışmalar yaparken asıl tehlikeyi yani emperyalizmin global plolitikalarını göremiyoruz. Globalizm Yeni Dünya Düzeni adı altında ve daha liberal politikalar ile aslında yeni bir sömürü düzeni kurmak istiyor. Bunun için tüm dünya ülkelerindeki neredeyse tüm politik fikirleri kullanıyor. Ülkeleri paramparça etmek için etnik faşizmi destekliyor. Bu global politikaları göremeyenler de maalesef bu politikalara figüran oluyorlar. Anccak emperyalistlerin hesaplamadığı bir şey var.
      Bu ülke halkı 5000 yıldır aynı kaderi paylaşıyor, aynı havayı teneffüs ediyor, aynı kültürü farklı renklerde yaşıyor. Emperyalizm işte bu birlikteliği bozamadı ve bozamayacaktır da.
      İçinde bulunduğumöuz durum ne kadar vahim olursa olsun, her ne kadar içeride iktidar sahipleri "şahsi emellerini müstevlilerin emellerine tevhid etmiş" olsalar da bu savaşı muıtlaka ama mutlaka ULUS DEVLET yanlısı olanlar kazanacaktır. Çünkü Ulus Devletlerden yana olanlar halklarının arasında ayrım gütmezler. Kültürlerin farklılaştırılmasından yana değil tam tersine halkı bir bütün olarak gören ve anayasal anlamda da homojen bir toplum yapısını hedef alan, bölen değil bütünleştiren bir devleti hedeflemektedir.
      Bu sebeple ülkemiz de komşu ülkeler de bu emperyalist saldırıyı kıracaktır. Bundan zerre kadar da şüphem yoktur.
      Türk milletinin Batı'dan öğreneceği hiç bir şey olmadığı gibi tam tersine kendi topraklarının kültürü ile emperyalizmin yeni politikalarına karşı yegane antitezi üretecek birikimi vardır. Yeter ki kendimizi tanıyalım, tarihimizi bilelim.
      Selam ile...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      CVP: ŞEFFAF

      Sevgili dostlar , Kuku kardesimin yazdiklarida Sevgili sakirin yazdiklarida tamamen siyaset disi, goz bebegimiz yavrularimizin icinde bulundugu vahim durumun cozum arayisindan baska birsey degil bana gore.

      Hic suphe yokki bir problemin cozumu icin gerekli doneleri dogru tesbit edip dogru teshis koyup bunlara gore cozum yontemleri olusturulmaidir .
      Konu butun boyutlariile incelenerek arastirilarak yontemler gelistirilmelidir , ancak bunlari yaparken ana gayeden spmamak gerekir .

      Uzulerek goruyorumki Kuku'nun astigi yazi bukadar net olmasina karsin olay dondu dolasti gunluk politik tartismalara kilitlendi .Hicdegilse hepimizin ve ulkemizin gelecegini emanet edecegimiz yavrularimizla ilgili bu konuyu guncel politikanin disinda farkli bir yerde gormeye gayret edelim .
      Elbetteki birtakim gorunmez gucler olayi bu noktalara getirmis vede bizleri bu polemiklerin icine cekmistir . Aslolan hepimizin bu tesbitin dogrulugunu kabul etmemiz degilmi gordugumkadariylada burada ayrildigimiz bir durum sozkonusu degil .

      Oyleise bu noktadan sonra kimin ne yaptigini degil , bizim ne yapmamiz gerektigini tartismak daha dogru olmazmi ?
      SAYGILARIMLA
      Bu konu gercekten ck hosuma gitti sayın kukuya burdan tesekur ediyorum.
      ama yinede konun maksadii degisitiriliyor galiba olsun onlar degistirmeye dursun biz aynı yoldan gidelim oyle degil mi abi.
      Aslinda anlatmak istediginiz cok irdelenmesi gereken bir konu bu durumu
      kainat kuruldugundan beri butun nesilleri tek tek gozetmemiz lazim.
      bir bakın hic bir nesil duruyormu hic bir nesilde geri donus varmı yoktur kii onu geri cevirecek hic bir kuvvet gelmedi gelmeyecek bir bir durum haric
      onda gelmesi beklenilen mesih tek umudumuz o kalmıs.
      Sayin abiler kardesler ablalar bugun bugunu yasiyoruz yarını kurtaramiyoruz ki cocoklarimizi yavrularimizi gelecek dogacak olan cacuklarimiz elimizden kayip kopuyor sizce buna buna medya mı destek cikiyor siz ne dersizniz.bence kendi icimizden cehalete dusuyoruz ve bunun tek suclusuda yanlız ve yanlızca biziz.ve bu konu hakkında bir soru birakip sozlerimi birakiyorum.
      soru:globallesme cagdaşlasma umidiyle hep yenilik umidine kapildik surekli
      hep yenilik istedik.simdi sizce bu durum globallesmenin bir biraktigi izler degilmidir.
      en onemlisi sizce dunya tarihini degistirecek ve cocuklarimiza mutlu hayat verebilmek icin globallesme cagdaslasmak mıdır yoksa geri kalmıslık mı bunu dusunmemiz lazim.
      kuku bey sizin dusundugunuz zaman cok eskilerde kaldi bunu onleme kimsenin gucu yetmez gonlumuz o gunlere geri donmek
      Sevgili dostlar , saniyorum ben derdimi anlatmakta fazlaca becerikli degilim.
      Hic suphe yokki siyaset cozum bulma sanatidir ,ancak hersorunumuzu siyaset ve siyasetciler cozmez.Ayrica her konuyu siyaset yoluile cozmek istersekte yanlis yapariz .
      Sorunlarin iyi analiz edilerek cozum merciinin ve yontemlerininde dogru tesbit edilmesi gerekir.

      Kuku cocuklarimizla ilgili cok onemli bir konuyu gundeme tasidi , bu sorunun cozumu tekbir ensturumanla mumkun degildir .Muzmin hale gelmis bu sorunun iliskili oldugu bircok parametre var .bunlardan yalnizca birtyanesi siyasettir. Birakalim onu siyaset ciler yapsin.
      Toplum bimicilerin,sosyologlarin , ogretmenlerin , guvenlik birimlerinin , hukukcularin vs yapmasi gereken okadar cok sey varken isi sadece siyasi boyutuile gormek bizleri cok buyuk bir yanilgiya goturmezmi.

      Yukarida siyaset disinda saydiklariminda bu ve bunun gibi konulara cozum ararken siyasi goruslerini birkenara birakarak konuyu sadece bilimsel kimlikleriile masaya yatirmalari gerekir.

      Onlarca kanun adaminin son gunlerde anayasa yorumlarina siyasi egilimleri yansimasaidi bugun kafalarimizda olusan kargasa olusurmuydu?
      SAYGILARIMLA

      Biz Hemşinliyiz

      Gençlere Özgüven Kazandırma Adına Bizde Varız Diyenlerin Yanındayız…
      Gençlerin Yanında Olmayan Ve Yüreğini Saygı + Sevgiye Dönüştürmeyen O Koca, Koca Dev Adamların Görevi Hangi Makamda Olursa Olsun S E V M İ Y O R U Z.

      Güzel Günler Yarınlarda Saklıdır
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      Her yaş ve meslekten gönüllü insanlar ya da kurumlar bu hareketi kendi çevrelerinde başlatabilir, yürütebilir, kurucusu olabilirler. İller arası iletişim ve yardımlaşma sağlam olacaktır. Bir sonraki hedef bütün derneklerin federasyon ve konfederasyon çatısı altında toplanmasıdır.

      Son Müjde : AB fonları ile ilgili bu projenin uygulandığı her il için madde başına 700.000 EURO projenin tümü için 10 - 15 yıllık süreçte 5 Milyon EURO destek sağlanabileceği ESPO isimli şirket tarafından referans edilmiştir.

      Bu topici herkesin gelişmelerden haberdar olması, katkılarını, görüş ve önerilerini bildirmesi için birlikte kararlaştırdık.Sizleri de aramıza bekliyoruz.

      Ayrıntılı bilgi için birdunyaumut.org

      Öncelikle bir ülkenin okullari ögrencileri,aileleri...hatta hayvanlari bile o ülkenin sosyal ekonomik problemlerinden,zamana uygun sosyal yasam tarzindan ayri düsünülemez.Bu acidan bakilirsa:ülkemizin egitim ögretim problemlerini sosyal,siyasal,ekonomik olanaklarindan ayri düsünemedigimiz gibi,bu genel problemler cözülmeden ,egitim ve ögretime özel bir cözüm aramak yanlis bir yoldur.
      Konunun detaylarina inelim:yazar öncelikle topluma ve aile bireylerine cocuklarin yetisememesindeki toplam sücü yüklerken,okullarin sanki Harward veya Yale koleji oldugundan tezini savunarak,ögretmenlerin ,egitimcilerin,idarecilerin .egitim politikacilarinin..acizliginden hic bahsetmemis,neden?Yabanci lisani konusamadan lisan,ezbere matematik fizikbiyoloji... verip,kurslara toptan ögrenci gönderen ögretmenlerden, okullardan hic bahsedilmiyor?...isten eve gelip yorgun olup kurtlar vadisi seyreden ailelerin cocuklarini....(toplum sosyolojisi öyleyse,ailelerden baslamali)...nasil tesbit edipte,hangi uygulamayla yardim edilebilinir,herseyden önce hangi kaynakla?
      Sahsi görüsüm:bütün kaynaklarin bransinda tam yetismis pedagog ögretmenlerin yetistirilmesi,okullara laboratuar..bilgisayar gibi hertürlü yardimci kaynagin verilmesi ,böylelikle cocuklarin özel kurs almadan tam anlamiyla yüksek okula girecek seviyede veya sanatkar olabilecek sekilde yetistirilmesi,sarttir.AB ülkelerinde universite bitirmeyen ve pedagogi uzmanligi olmayan ilkokul ögretmeni olmadigi gibi,kiliselerin sadece papazlari degil zangoclari bile uni mezunudur.!"Egitim egitenin egitimi ile baslar" ana kuralini ele alirsak,ülkemizde bu konuda büyük acik oldugunu en basit sekilde özel kurslarlin artik dogallasmasindan tesbit ederiz.Burada ,egitimineskimis icerigini,özellikle bekolarya ezber ,Mentosorri sistemini tartismayacagiz,onunda esasen degistirillip "düsünsel,düsündüren arastiran,arastirttiran sistem" alinmasinin öncelikle zamani gecmistir,bunun icin öncelikle ögretmenlerin egitilmesi gerekir.
      Bir ülkenin egitim sisteminin gelismis veya gerikalmisligi yine o milletin sosyal yapisiyla dogrudan orantili oldugundan,egitim probleminin cözümünü genel sosyal konumdan ayri düsünemeyiz.Basta yazilan "carelerin" bu sartlar isiginda,sadece gecici fakat esas hususa katkida bulunamayacagini düsünürken,biryerlerden gelen yardimlari (ki bu sefer AB,den) ic etmek icin düsünülmüs oldugu kanaatindeyiz.
      Selamlarimla

      Nerde Yanlış Yaptık?

      Gençlerin Geleceği Adına, BİZ Taşın Altına Elimizi Koyalım ki Taş Kolayıca Taşınsın...
      Nerde Yanlış Yaptık? Konu Başlığı İle Bağdaşmayan Yazılar Silinecektir.
      Eğer Gençlere Birşeyler Kazandırma Yolunu Hep Birilikte Bulabilirsek Vatana Hizmetimiz Olacaktır.
      Yöremizin Sitesini Sadece 50 Veya 100 Kişi Takip Etmiyor!
      Binler Takip Ettiğine Göre, Hepimizin Duruşu BİZ İçin Olmalıdır.

      BİZ Gençlerin Yanındayız…
      Ya Siz?
      Ben mi?
      Biz mi?
      Yolundasınız…

      Gençlerin Peşinden Koşarak Dinlenelim
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      GENÇLİK GELECEĞİMİZDİR PROJESİ

      “Gençlik Geleceğimizdir Projesi” kapsamında yapılan çalışmaların değerlendirildiği geniş katılımlı toplantı Halk Eğitim Merkezi’nde yapıldı

      Toplantıya Vali Dr.Hasan Canpolat, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdür Yardımcısı İmambey Ertem, Vali Yardımcısı Mehmet Çapraz, Kaymakamlar, İl Jandarma Komutanı Jan. Kd.Albay Cemal Temizöz, İl Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan, İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, İl Sağlık Müdürü Erdoğan Taş, Sosyal Hizmetler İl Müdürü Ahmet Altın, Gençlik ve Spor İl Müdürü Necdet Ayaz, belediye başkanları, okul müdürleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
      Vali Hasan Canpolat, toplantının amacının gençlerin hayata daha iyi hazırlanması için yapılması gerekenlerin bütüncül bir şekilde ele alınması olduğunu söyledi. Gençlerle ilgili konuların toplumun bütün kesimlerini ilgilendirdiğini ve her kesimin üzerine düşen görevler olduğunu belirten Vali Canpolat, “ Denizli’de ilk defa Gençlik Geleceğimizdir Projesi ile gençlerle ilgili bütün konuları ele alıyoruz. KAYBEDECEK BİR TEK GENCİMİZ DAHİ YOK. Her sorunlu gence suçlu gözüyle bakamayız. Suçlu olanları da ıslah etmek için her türlü çabayı göstermeliyiz. Son zamanlarda yürütülen “Okul Polisliği” uygulamasıyla, gerek okul içi gerekse okul dışı şiddet olayları çok önemli oranda azalmıştır. Okul polisliğine benzer bir çalışmayı mahallelerde oluşturduk ve mahalle meclisleri kurduk. Herkes mahallesinde sorumluluk alacak ve üzerine düşeni yapacak. Biz meselelere kağıt üzerinde bakmıyoruz. Gençler kendilerine ulaşıldığını pozitif anlamda hissedecekler” dedi.
      Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan da konuşmasında uygulamaya konulan “Okul Polisliği” projesiyle her okulun bir amiri olduğunu belirterek, “ Bu çalışmamız Türkiye’de bir ilk oldu ve uygulama bütün ülkeye yayıldı. Gençliğimizi korumak için her türlü tedbiri alıyoruz. Ancak güvenlik tek boyutlu bir olay değil. Toplumun bütün kesimlerinin bu mücadelenin içinde olması gerekiyor” dedi.



      Daha sonra Emniyet Şube Müdürleri ve Emniyet Amirleri tarafından çocuk suçluluğu genel profili ve okul polisliği uygulamaları, toplum destekli polislik faaliyetleri, kamu güvenliği tebliği uygulamaları, uyuşturucu madde ile mücadele ve trafik güvenliği uygulamaları hakkında sunumlar yapıldı. Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, İl Sağlık Müdürü Erdoğan Taş, Sosyal Hizmetler İl Müdürü Ahmet Altın ve Gençlik Spor İl Müdürü Necdet Ayaz da “Gençlik Geleceğimizdir Projesi” kapsamında kurumlarının şu ana kadar yürüttükleri ve bundan sonra yürütecekleri projeler hakkında bilgi verdiler.
      Katılımcılar da proje konusundaki düşüncelerini ve isteklerini aktardılar. Son olarak toplantının değerlendirmesini yapan Vali Canpolat, devletin asli görevlerinden birisinin toplumun güvenliğini sağlamak ve gençleri korumak olduğunu söyledi. Bu konudaki çalışmaların çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yapıldığını belirten Vali Canpolat, “ Biz bunları bir araya getirerek koordineli çalışmalarını sağlamak istiyoruz. Devlet elbette güvenliği sağlayacak ancak vatandaş da güvenliğin sağlanması konusunda üzerine düşeni yapmalı ve güvenlik konusunda devlete yardımcı olmalı” dedi.
      Çocukları ve gençleri suçtan uzak tutmak için herkesin elinden geleni yapmasını, suçluyu cezalandırmanın bir sonuç olduğunu ancak asıl meselenin suçu oluşturan sebeplerin ortadan kaldırılması olduğunu ifade eden Vali Canpolat, “ Suç işleyen çocuklarda birinci sorumlu aile, ikinci sorumlu öğretmenlerdir. Çocukların suç işlemelerinin önlenmesi noktasında aileler ve okullar sorumluluk alacaklar ve üzerlerine düşen görevi eksiksiz yerine getirecekler” dedi.

      haberdenizli.com/habergoster.asp?id=775

      LUTFEN SAGDUYU

      Arkadaslar inanin okuduklarim beni hayrete dusuruyor.Biz burada neyin pesindeyiz?

      Sevgili KUKU yaklasmakta olan 23 nisan ulusal egemenlik ve cocuk bayrami
      sebebiile,gelecegimizin teminati olan cocuklrimizi konu alan bir baslik acti . Kisisel fedakarliklarimiz , basarilarimiz bu konunun disindadir .bubutun Turk toplumu'nun ortak problemi dir.Konu basligi(BIZ NERDE YANLIS YAPTIK)
      Kimseyi suclamiyor ama herkesi bir ozelestiriye davet ediyor .

      Konuya cok degisik acilardan yaklasarak guzel ve olumlu bir trartisma yapabilecekken , neden olayi politik zemine tasiyip kisisellestirdigimizi anlamak mumkun degil.

      Burada sevgili Nurettin Gurman kardesim konuya iliskin olumlu yazi asan tek kisi , dolayli olarak onu onayliyan 'da sevgili Sakir Aksu :P.

      Olmasi gereken bu degilmidir?

      Bir kardesimiz siyaset cozum bulma sanatidir diyordu. Evet kesinlikle oyledir ama siyasettede samimiyet olmalidir , durustluk olmaliddir Gorus farkliliklarimiz bizim ortak degerlerimize sahip cikmamizi engellememelidir .

      Lafi uztmak istemiyorum , gelin bu konuile ilgili daha once yazilanlari bir tarafa birakip yeni bir sayfa acalim ve bize yakisir bir tartisma ortyami olusturalim . Inaniyorumki , Baba olarak, Ana olarak yzacagimiz cok sey var.
      SAYGILARIMLA
      Bu konuda Federal Almanya,da yapilan yeniliklerden yazmak isterim:
      -Ortaokul ve liselerde bilgisayar,internet bölümleri ve ögretmenleri tam tesekkül olarak yapilanmak üzeredir.Hedef:her ögrenciye bir laptop.
      -Her okulun kimya fizik laborlari yaninda el isi,sanat (marangozluk,demircilik vs),alanlari ve ögretmenleri mevcüttür.
      -Ortaokul ve liselerdeki ögrenciler enazindan bir defa biraydan az olmamak üzere Fransa,Ingiltere,Ispanya,ya(ailelerin yanina,ki onlarinda es yasta cocuklari karsit ziyarette bulunurlar) ögretmenler nezaretinde gönderilir ve böylelikle sadece lisan degil,kültür ,arkadaslik alisverisi desteklenir,hatta aileler arasinda dostluk arkadaslik baglari kurulur.(bize gelenlerin aileleride Türk mutfagini ögrendiler!)
      -Bütün Universitelerin Campus ve cevrelerinde ögrencilere internet bedava olup,sadece okul numaralariyla istedikleri kadar her sayfayi ziyaret edebilirler,oradan dozentlere ödev,soru..gönderebilirler.
      -Her okul ve Universitenin zengin kitapligi vardir,eger oradaki eserler yetismezse sehir kitapligina giris karti her ögrenciye bedava verilir.Her kitap ikiay müddetce kiralanabilinir,bu zaman asimindan sonra 1 € ceza alinir.
      -Bazi eyaletlerde okul kitaplari parasiz olup,yil sonunda temiz bir sekilde tekrar geri iade edilir,yirtilanlarini veliler öderler.Sadece kalem kagit veli ve ögrencilerin masrafidir.
      -Eger okul ayak veya bisikletle ulasilamiliyorsa,ulasim masraflari devlet veya belediye kurumlari tarafindan karsilanir.Bu yol(okul yolunda) boyunca ve spor yaparken olusan kazalarin yaralanma vs tadavisi bedavadir,evde ziyarette vs de olusan kazalarin tedavisini aile sigortasi karsilar.
      -Her sinif ögretmeni okul-aile birliginde ögrencilerin okul ve sihhat durumlariyla ilgilenerek,ailelerle cok siki temas halindedirki,okul ekme,..dersi bozma vs gibi seyler derhal halolunur.
      -Anaokulu iIk,Ortaokul ve liselerde dersveren ögretmenlerin hepsi devlet pedagoji imtihanli ve yüksek okul mezunudur.Bir cogununkonularinda Dr,Prof titeli bile vardir.
      -Siniflarda en fazla 25 ögrenci mevcüt oldugundan,ögretmenler her ögrenciyle teker teker ilgilenebilme olanagina sahip olup,kabiliyetleri dogrultusunda yönlendirebilirler.

      ....
      Evet burasi gelismis bir kapitalis ülkedir,muhakkak bizim olanaklarimizi bunlarla karsilastiramayiz.Fakatögrenecegimiz cok seyin ve cözmek zorunda oldugumuz birsürü problemin oldugu aciktir.Muasir milletler seviyesine cikmanin yolu egitimden gectigi gercegini unutmazsak,bu konudaki aciklarimizi telafi etmemiz sarttir.

      Selamlarimla
      Yanlışımız elbette çok ama bu yanlıştan sorumlu olan halk değil bu halkı yetiştirenlerdir. Bu konuda neler düşündüğümü daha önce defalarca söylediğim için tekrar söylemeyeceğim. Ancak yapılması gerekenleri söyleyeceğim. Halkın gücü bunu yapmaya yeter mi bilmiyorum ama başka kurtuluş yolumuz da yoktur.
      Eğitim sıfırdan ele alınmalı ve önce müfredattan başlanmalıdır. Günümüz müfredatı mutlaka değiştirilmelidir. Derslerin sayısı azaltılmalı ama verilen dersler mutlaka tam anlamı ile öğretilmelidir. Yani konu ne olursa olsun yarım yamalak değil doğru bilgi ile donatılmış nesiller yetiştirme kararı almalıyız.
      Eğitimin sadece okullar ile sınırlı olmadığı gerçeğini görerek aileyi de kapsayan geniş çaplı bir eğitim seferberliği başlatmalıyız. Hatta bir çok bakanlığın bütçesinden büyük oranda kısıntılar yaparak tüm gücümüzle seferberliğe yönelmeliyiz.
      Eğitim seferberliğine çocuklarımızın kişisel gelişimlerini, kendilerine güvenleri arttıracak sportif ve sanatsal eğitimleri de katarak her an hayata atılacakmış gibi güven ve cesareti vermeliyiz.
      Amerikayı yeniden keşfetmenin bir alemi yoktur. Bilim, sanat, sanayi, teknolojisde güçlü olan ülkeler ne yapıyorsa incelemeli ve toplum ve kültür yapımıza uygun olanlar alınmalı, olmayanlar ise bize uydurularak ve içselleştirilerek taklitçilikten kaçınarak mutlaka uygulanmalıdır.
      Şimdilik aklıma gelenler bunlar ancak ben bunları gerçekleşmesi için daha önce yapılması gereken daha ciddi görevlerimiz olduğuna inanıyorum...

      Şakir AKSU
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Nerde Yanlış Yaptık?

      Nerde Yanlış Yapmadınızki

      > Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.

      > Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.

      > Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

      > Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

      > Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

      > Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

      MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
      Arkadaşlar mrb bizum gençlere bişi olmaz kaygilanmayun.Gençlerumuze tulmum çalmasini oynamasin oğretun yeter .ozaman birlukta olur beraberlukta olur .Atatürk bu vatani boşunemi gençlere emanet etti.Ben milli eğitim bakani olsam tüm okullarda tulum çaldurmesini oynamasini oğreturdum . Horon halkasina girdunmi bişe akla geliyimi saği soli ortasi açluk tokluk, birlukten başka
      kardeşlukten dostlukten mutlulukten başka
      .Eğitim politikasi çürudi. Tulumi ğoroni hallettuk sonra evde mayasini ver saliver gitsun bişi olmaz.yoksa bu millet insanlarini seven altiyuz ellikişiyi geturupta bu gençlerumuzi kurtaracak hali yok.Bu gençlerumuz akillidur bilinçlidur zamani geldimi hallederler bu işleri.Yani kusura bakmayun biraz mizahi gibi oldi ama gerçekta budur.benum fazla kaygim yok.Ben çocuklarumi tulumci yaptum yakinde onlar bizum çocuklarun ğoroninde olurler onlarda bizum gençler gibi oynarlar . once eyi terbiyesini verdum.onlarun ğoronine girmezler .şimdi ben geri kalmişim bana akil veriyi yönlenduriyi.bu işler boyle duzelur.Eğtiyarlarun bu işleri halledecek güçleri yok.Bide afrikali olsayduk ne yapacaktuk.Kaygilanmayun genç nesil yetişiyur.Bu gidişle benide kovaliyacaksinuz. ben tulume devam siz yazmaya . sağlicakla kalun


      Laz kafam bu kadar çalişti.

      Ne Oluyor Bizlere

      Birden büyüklerimin anlattıkları geldi aklıma. Bizim zamanımızda diye başlarlardı. Merak ve özentiyle dinlerdim. O zamanlar İnsanlık varmış. İnsanlar her şeyi paylaşırlarmış. Komşuluk varmış, dostluk, arkadaşlık varmış. Böle Hırsızlıklar bu kadar değilmiş, hatta kapılarını böle bizim gibi sıkı, sıkı kapatmazlarmış. Dost kavramını çok iyi bilirlermiş. Birine bişe olsa koşarlarmış. Ellerinden geleni yaparlarmış. Başı sıkışanın yanında olurlarmış…1 ekmeği bölüşürlermiş. O zamanlar menfaat yokmuş. Kimse kendini düşünmezmiş. Zaten buna gerekte yokmuş. İnsanlar hiç yalnız kalmazlarmış. Hep birliktelermiş. Misafirlik o zaman daha bi güçlüymüş, hal hatır sormalar, hasta ziyaretleri, baş sağlığı, özel günler de birbirlerine giderlermiş... Sevgi varmış o zamanlar. Bu zamanda kaybedilen bi duygu(çıkarsız sevgi) Her zaman birbirlerini kollarlarmış. Yani hepimiz birimiz için derlermiş. Saygı varmış o zamanlar; büyüklere, fikirlere, düşüncelere. Şimdiyi düşünüyorum da Bizlerde ne saygı kalmış ne sevgi nede dostluk kavramı! Düşüncelerimize bile tahammülümüz yok. Bir yerde ayrıldığımızda, düşman oluyoruz. Yaşadıklarımızı unutup savaşıyoruz. Ne için savaştığımızı da bilmeden... Savaştığımız kişinin bir zamanlar can yoldaşımız olduğunu, acı tatlı her şeyi birlikte yaşadığımızı unutarak, savaşıyor ve öfkemizden kendimizi alamıyoruz. Ve her zaman ki gibi sonuç hüsran oluyor.
      Eskiden bu kadar maddiyatçı değillermiş insanlar… Zaten biri dara düşse el birliğiyle çıkarırlarmış.Umutsuzluk bu kadar ağır basmıyormuş,Güçlüymüşler Çünkü onlar 'benci' dağilermiş 'bizcilermiş!.Bu yüzden her şeye karşı güçlü durabiliyorlarmış.Birlikten kuvvet doğar derler ya...
      Bayramları anlatıyorlar... Bazen diyorum neden o zamanda yaşamamışım! Sanki hayal dünyası gibi geliyor bana açıkçası ama yaşanmış bir gerçek işte! Artık bayramlarda bile birbirimize gelmeyi unuttuk. Büyüklerimize gitmeyi. O güzel bayram coşkusunu unuttuk! Ramazanda bile iftarlara davet olur hep birlikte açılır ya oruçlar bırakın iftarı o zamanlar sahurda bile insanlar birbirlerine gidiyorlarmış.(Biz artık davetleri de unuttuk.) Şimdi gece olunca sokağa çıkamaz olduk. Eskiden açık hava sinemaları varmış Mahallece sinemaya giderlermiş. Ne güzel birlik beraberlik varmış ki biz artık bu gibi şeyleri unuttuk, bilgisayar var önümüzde hiç bi yere gitmez olduk. Oturuyoruz kalkmıyoruz yani. Yüzyüze sohbetleri unuttuk. Pikniğe gitmeyi, eğlenmeyi, tartışmaları unuttuk! O zaman ki öğrenci hayatı bile başkaymış. Öğrenmeye çabalıyorlarmış. Kitaba ayrı bi önem varmış. Şimdi kitap lüks sayılıyor değil mi? Hatta vakit ayıramıyoruz. O kadar çok sorunlarımız var ki okumayı unuttuk! Üretmeyi unuttuk! Kendimizi unuttuk. Artık mutlu insan o kadar az ki mutlu olmayı unuttuk!
      Neden bizde o zamanlardaki gibi olamıyoruz...Nerde yanlış yapıldı..Neden bize böle soğuk yalnız bir hayat verildi...Neden kopuk yaşamak bizlere düştü....İnsanlar mı değişti yoksa dünya mı? Keşke diyorum içimden keşke o zamanlarda yaşasaydım!!Sizce geç mi kalındı dersiniz geçmişe dönmek !Birlikte beraberce mutlu huzurlu güçlü yaşamak savaşsızca barış bir ortamda nefes almak çok mu uzaklarda kaldı dersiniz..Sizce düşünmeye değer bi konu değilmi??
      Henüz geç değil sevgilerle...

      kemalistizbiz.com
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      Kuku'nun ilk yazsının tespit ettiği sonuçlar gidişatın iyi olmadığını gösteriyor. Ancak ben durumun o kadar vahim olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu ülke insalarının genetik kodlarına çok güçlü bir kültür hakimdir.
      İdealimizdeki insan tipinin oluşması gerekli şartların oluşması ile bağlantılıdır. 250 seneliik sosyolojik, psikolojik, kültürel dejenerasyon 5 yılda giderilir, hiç şüpheniz olmasın.
      Dünya politik zemininde bir makas değişimi vardır. İnanıyorum ki bu değişim insanlığın lehine olacaktır. Yoksa insan sınıfı yok olacaktır.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Kapitalizmden çıkmak...
      Ekonomik, sosyal, ekolojik, etik velhasıl insanlık krizi bu rotada devam ederse, vakitlice aracın yönü değiştirilmezse, insanlığın da bir geleceği olmayabilir. Kapitalizmin beş yüzyıllık tarihi insanlığı uçurumun eşiğine getirmiş durumda. İlerlemeci, modernleşmeci, kalkınmacı paradigma iflas etmiş bulunuyor. Bu aşamadan sonra ölüyü, giydirip-kuşandırıp koltuğa oturtarak diriymiş gibi göstermenin bir âlemi ve kıymet-i harbiyesi yok. Dünyanın yoksullarına, yeryüzünün lânetlilerine gösterilen yolun sonu yok. Dünyanın geri kalanının da emperyalist ülkeler gibi ‘zengin’ olması mümkün değil. Kaldı ki, insanlığın yeni bir zenginlik tanımına, daha doğrusu zenginlik diye bir kelimenin sözlüklerde yer almadığı bir dünya yaratmaya ihtiyacı var. Sürekli toplumsal sorunlar yaratan, doğa tahribatını derinleştiren, yaşamı anlamsızlaştıran kapitalist barbarlığın artık ‘büyük insanlığa’ teklif edeceği bir şeyi yok. Öyleyse ve vakitlice aracı, aracın direksiyonundakini ve aracın istikametini değiştirmekten başka seçenek yok ve bu imkânsız değil... Velhasıl sorun kapitalizmi kurtarmakla değil, kapitalizmden kurtulmakla ilgili.Bu problemi dikta yöntemleriyle
      çözmek mümkün değil.