Bahar Kızım;

Sera Gölünü geçen yıl görmüş ve resmini de yine bu siteye asmıştım. Allah'ın bir lütfu ile Trabzon'da çok güzel bir göl oluşmuş. Sizin de dediğiniz gibi çevre gerçekten kirli. Özellikle gölün yanın daki yol kenarlarında yer yer çöplükler var. Birazcık gayret ile bu göl ve etrafı turizme açılabilir.
Ben çocukluğumda Hemşin Cağalver Deresi'nde böyle bir şeyi çok hayal etmiştim. Ama hayalimin Trabzon'da gerçekleştiğini gördüm.
Resimlerin için teşekkürler.

Söz verdik bir kere! Ganita'ya gitmesek olmazdı. Az edvvel hava kararmaya aykın gittim. Hava yağmurluydu ve kimsecikler de yoktu. Bir kişi hariç!

Gezmeye devam!

Şu anda Samsun'dayım. Sabahın köründe ancak bu kadar yazabildim. Resmleri bu akşam Ordu'dan atarım artık.
Samsun mu?
Karadeniz'in incisi. Hava çok güzel. İnsanları havasından da güzel.

Bayramoğlu Kocaeli'nin İstanbul sınırına bitişik Tuzla'ya 8 Km. Uzakta güzel bir yerleşim merkezi. Bugünkü nesil bilmeyebilir ama bir zamanlar Ankara Pollitikacılarının gözde tatil belgelerinden biri. Sayın Süleyman Demirel'in gözdesi bir mekan olduğunu burada yaşayanlar söylüyor. Şu anda burada oturanlar yada yazlığı bulunanlar Ankara'nın bir zamanlar kalbur üstü bürokratları imiş.
Resmin sağ tarafındaki yarımadanın olduğu yere ada diyorlar. Bu adanın uç kısmındaki denizdeki 2 adadan büyük olanın ise Koç Ailesinden Rahmi Koç'a ait olduğu söyleniyor. Sokakları düzgün ve ağaçlarla kaplı tertemiz yarımada gerçekten çok güzel.
Sol tarafta ise kıyının denize en çok girdiği yerde şu anda inşaatlar bulunuyor. Bu bölgede bir kaç tane de kamu kurumu ve bankanın tatil ve dinlenme merkezleri var.
Bütün bu güzelliklerin yanında gördüğümde inanamadığım ve ülkeme yakıştıramadığım bir çirkinlik var. Bu güzel beldenin sahillerinde yürümek mümkün değil. Çünkü evler, villalar, resmi kurumlara ait tesisler denize sıfır inşa edilmişler. Burada oturanların kendilerine ait denizleri var. Dalgaların evlerin duvarlarına vurduğu villaların balkonlarından denize inmek mümkün. Şu gördüğünüz resimdeki sağ bağtan sol başa kadar olan kıyı şeridi 4-5 Km. kadar var ve bu kıyıdan belediye veya özel kişilere ait 2-3 plaj dışında kıyıda yürümeyi bırakın denize girmek bile mümkün değil. Öylesine bir yağmalanma yaşanmış ki kör olanların bile görmesi mümkün.
Ben bu resimden çok şey çıkarabilirim ama en net gördüğüm şu.
Bu ülkede iktidarda lanları icraatşarının ne olduğunu anlamak için bu resme dikkatlice bakmak yeterlidir. Ülkeyi de senelerce tıpkı bu kıyıları yağmalar gibi yağmalamışlar.
Geçmişin politikacılarını tanımaya yaşınız yetmiyor olabilir ama onların ne olduğunu anlamak için mutlaka Bayramoğlu'na gelip burayı görün.
Kendisinin bir villası olan bir vatandaşa sordum; "Bu kıyı yağmasına Kıyı Kanunu ne diyor?" Cevabı devletin aslında ne kadar sahipsiz olduğunu gösteriyordu.
"Kıyı Kanunu 1982'de çıktı"

Kanun yoksa yağma meşrudur zihniyeti bu memleketi tam 40 sene yönetti.

Not: Resmi 3 sefer çektiğim fotodan birleştirdim. Ancak bu kadar becerebildim. Bu rezaleti aslında ya denizden yada panaromik bir kamera ile çekmek gerekiyor.

Uzun bir zamandır ara vermiştim. Ben gidemedim ama fırsat buldum ve aşağıdaki resimleri asıyorum. Önce Samsun'dan..

1- Samsun'daki Atatürk Heykeli. Heykel sanatından anlayanlar "Eğer atın kuyruğu yere değmeseydi dünyanın en güzel heykeli omaya adaydı" diyorlar.

2- Samsun Sigara Fabrikası. Şu anda pencereleri kırılmış ve duvarlarında otlar büyümüş metruk bir bina durumunda.

3- Şehitler anıtı. Çanakkale'deki eşhitlerin adlarının yazıldığı duvafdaki levhalarda cennet mekan yüzlerce şehidimizin adı var.

Samsun'dan devam edelim...

Samsun Belediyesi 1924 yılında hurdaya ayrılıp sökülen Bandırma Gemisinin aynısını yaptırmış ve bir parka koymuş. Gerçeğini görmesek de içerisini gezmek bile insana sanki o günleri yaşatıyor.

1. Bandırma Gemisi

2. Gemide Atatürke bu yolculukta eşlik eden 18 arkadaşı ile yaptıkalrı toplantıyı resmeden mumdan heykeller. (Nedense bize Atatürk'ün Samsun'a yanlız çıktığını anlattılar. Yada diğer arkadaşlarından hiç bahsetmedikleri için biz öyle sandık9

3. Atatürk'ün Bandırma Gemisindeki yatak odası...

Samsun'dan devam...

1. Çanakkele Savaşında Nusrat Mayın Gemisinin Çanakkele Boğazı'na döktüğü mayınlardan 1 tanesi.

2. Resim Bandırma Gemisinde asılı. Atatürk ve İnönü karşılıklı duruyor. Aralarında uzun boylu olan ise Topal Osman.

3. Havza'dan geçerken gözüme çarpan bir mezarlık. Ülkenin hemen her mezarlığındaki şehit mezarlarına asılan bayraklardan burada da var. Cennet mekan şehitlerimiz bizim binlerce yıldır bu topraklarda tutunabilmemizin yegane sebepleri.

Bunlar da Ordu'dan...

1. Boztepe'den Ordu.

2. Boztepe'de Bayrak Direği.

3. Ordu'da halka açık parkta emekliye ayrılmış bir uçak.

Ordu'dan devam...

1. Tıpkı "Memleketimden insan manzaraları gibi :D:D:D

2. Çocuk olma zamanı...

3. Denizde elbiseleri ile balıkçı. Havadaki güvercin tamamen tesadüf...

Bu haberime maalesef resim asamayacağım. Çünkü resim çekmeye cesaret edemedim.
Geçen ay Bayramoğlu’nda bir otelde kalıyorum. 5. Yıldızlı otelde biri İran diğeri Irak’tan 2 grup var. Kadınlarından çarşaflı olan da kot pantolonlu olan da var. Kendileri ile ya sabah kahvaltıda karşılaşıyoruz ya da akşam dönüşte. Çarşaflı olanlar genellikle akşamları otelin önündeki çimenlik alana çoluk çocuk serilmiş otururken çarşaf giymeyenler ise sahildeki plajda yabancı müzik eşliğinde dans edip eğleniyorlar.
Biz yaklaşık 20 kişilik bir grubuz Sohbetlerimizden birinde içimizdeki bazı meslektaşlarımız bu grubu göstererek “Türkiye işte böyle olacak” diyordu. Yani Türkiye’nin İran’a döneceğini savunuyordu. İşte o günlerde otelde şahit olduğum bir olay var ki anlatmadan geçemeyeceğim.
Bir sabah kahvaltıdayım. Önümde Iraklı gruptan 3-4 tana siyah çarşaflı bayan var. Ellerine tabaklarını almışlar açık büfedeki yiyecekleri tabaklarına tepeleme dolduruyorlar. İçlerindeki yaşlı bir kadın hemen benim önümde. Kahvaltılık için üçgen şeklinde kesilmiş peynir, salam vb yiyecekleri tabağına alacak ama önce tadına bakıyor. Çeşit çeşit peyniri eli ile alıp ucundan ısırarak tadına bakıyor. Beğendiklerini tabağa koyuyor beğenmediğini de yerine bırakıyor. Ben de arkasından onu takip ederek ısırıp bıraktıklarını tabağıma dolduruyorum. Bu arada benim tabak da iyice doldu. Kadın beğenmediği beğendiğinden daha fazla idi. Kadın çayını da alarak masasına gitti. Ben de uçları ısırılmış çeşit çeşit peynir, salam vb. yiyecekler ile meslektaşlarımın olduğu masaya gittim. Tabağımı herkese göstererek olan biteni anlattım. Masada bir kahkaha koptu. Sonra tabağı götürüp garsona teslim edip olanları anlattım. Yeni bir tabak ile yiyeceğimi alıp masaya oturdum ve arkadaşlarıma şunu söyledim;
“Bunlar mı Türkiye’ye devrim ihraç edecek? Türkiye Cumhuriyetin kuruluşu ile hedefini belirlemiştir. Türkiye’yi bu hedeften döndürebilecek hiçbir güç de yoktur”
Birilerinin kafasında bir İran Paranoyası oluşmuş. Bu sebeple hiç bir şeyi doğru değerlendiremiyorlar. Bunu söyleyenler bırakın İran’ı kendi ülkelerini ve milletini bile tanımıyorlar. Türk Milletinin İran karşısında 1000 senelik tarihi bir misyonu vardır. İslam’ı yücelten de Türk Milletinin bu misyonudur. Bu misyonun ne olduğunu merak edenler biraz tarih okusunlar. Özellikle Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim’i anlamaya çalışsınlar.
Türkiye asla İran olmaz. Çünkü buna ne Türk Milleti ne de tarihi gerçekler müsaade etmez.

İlk resim 24.10.2008 Ordu Mesudiye'den harika bir doğa güzelliği. (Maalesef benim iyi bir makinam yok. Telefondan ancak bu kadar oldu)

İkinci resim 25.10.2008 Hemşin Bodolli'den.

Muhlama, Turşu, Kabak... Ohhhhhhhhhhhhhhhhhh oooooh oohhh.......

Darısı sizin başınıza:D:D:D