Sabit Hemşinli Avrupa Birliği Konusunda Ne Düşünüyor?

      Hemşinli Avrupa Birliği Konusunda Ne Düşünüyor?

      Türkiye Avrupa Birliði ne girmelimi ? 116
      Arkadaşlar bilindiği üzere Türkiye Avrupa Birliğine yıllardır girmek için çalışıyor
      peki biz Hemşinliler AB konusunda ne düşünüyoruz
      bu sorunun cevabını bir anket yaparak bulmaya çalışmak istedim
      ankete oy verirseniz memnun olurum
      selamlarımla,
      Resimler
      • abb4.jpg

        7.9 kB, 0×0, 1,827 defa görüntülendi

      Cevap: Hemşinli Avrupa Birliği Konusunda Ne Düşünüyor?

      Avrupa Birliği'ne Türkiye'nin üyeliği konusunun tamamen aldatmadan ibaret olduğu çok nettir.Hiç bir AB üyesinin bizi istemediği açıktır.Bugüne kadar verdiğimiz tavizlerden, AB karşısında düştüğümüz(düşürüldüğümüz) durumdan dolayı bir Türk vatandaşı olarak çok üzgünüm.
      Zaten Fransa ve Hollanda'daki oylamalar da 2 konuyu net bir şekilde ortaya koydu.
      1-AB bizi asla kabul etmeyecek.
      2-AB'nin ömrü çok uzun olmayacak.

      Biz TC devleti olarak rızkımızı AB'de değil, başka yerlerde aramalıyız.

      Abve TÜrkiye

      TÜRKI BIRLIK COKTAN KURULMUS OLMALIYDI.
      DIGER TARAFTAN DÜSÜNÜRSEK HANGI TÜRKLERLE KURMALIYDIK VE HANGI SARTLARLA?

      BÜTÜN TÜRKI MILLETLER DÜNYADAN UZAK METODLAELA IDARE EDILMEKTE OLDUKLARINDAN,TÜRKIYE OLARAK O KONUDA GERI GITMEMEMIZ GEREKIRDI.

      DEMOKRASI VE HÜRRIYET ANLAYISIMIZIN.VE M. KEMAL,DEN BUYANA DEVAM ETTIRMELIYDIK.

      MAALESEF ETTIREMEDIK VE ETTIREMIYORUZ.

      DIGER BIR SORUYU KENDIMIZE SORMALIYIZ:HAKIKATEN O TÜRKI MILLETLER BIZI BU FIYASKODAN SONRA ISTIYORLARMI?
      elimizi kolumuzu bağladılar başka çıkar yol bırakmadılar bir zamanlar bize vergi ödeyen ülkelerin bakanları şimdi bizi fırçalıyorlar
      kanuni nin bir fermanı ile fransada kadınların tiyatro ya çıkması engellenmişti
      şimdi lüksenburg gibi bizim bir köyümüz kadar olan yerin bakanı fırça atıyor
      önümüze öyle bir yol çıkıyorki ya gireceksin ya batacaksın
      hep yanlış siyaset hep yanlış siyaset
      allah sonumuzu hayr eylesin
      AB'yi bir arkadaşımız "Türk'ün Batı'ya uzun yürüyüşüdür" şeklinde tarif etmiş. Maalesef ben aynı kanaatte değilim. Türk'ün Batı'ya yürüyüşünden maksat "Cağdaş medeniyetler seviyesi" ise bu da yanlıştır. Demokrasileri bizden daha gelişmiş diye Batı asla çağdeş değilri. Buna Osmanlının çıktığı günden beri kanın asla dinmediği onlarca ülkeyi örnek verebiliriz.
      Bence Türkiyeden daha çok Batı'nın Doğu'ya ihtiyacı vardır. Çünkü tüm enerji kaynakları Doğudadır. Batı'nın iştahını kabartan da sadece budur.
      AVRUPA BİRLİĞİ
      Avrupa yolculuğumuz 42 yıl önce başladı diye düşünülüyor.Geçmişten günümüze Avrupa’ya yürüyüşlerin sonuçlarına bir bakalım :
      1- Kartacalı ünlü komutan ANNİBAL Roma’ya (İtalya) üzerine Fillerle yürüdü ,sonuçta Romalılar Kartaca’yı yerle bir edip tarla yaptılar ..
      2- Emeviler (İslam devleti) ,İspanyayı fethedip ,Fransaya girdiler. Puvatya yenilgisi dönüm noktası oldu ,İspanyaya dönüp yüksek bir Endülüs Medeniyeti kurdular.Ancak ispanya Emevileri ve Yahudileri denize döktüler.Bazılarını ancak II. Bayezid kurtarabildi.
      3-Fatih Sultan Mehmet Tuna nehrini de aştı, diğer yandan İtalya’ ya da sefer yaptı.Fakat zehirlenerek öldürüldü ,yerine geçen II.Bayezide karşı Papalık Cem Sultanı kullanınca II. Bayezid Avrupaya hiç sefere çıkamadı.
      4-Yavuz Sultan Selim ise İslam alemini Türk Bayrağı altında birleştirmeyi amaçladığından ; Avrupa işaret edildiğinde : “ Bize Sefer-i Rodos yok , bize sefer-i Ahiret var “ diyerek amacını uygulamaya çalıştı.
      5- Kanuni ise Avrupa’ya yöneldi ,Viyana’ yı kuşattı ,Türk akıncıları Almanya ve Avusturya içlerinde cirit attı,Avusturyalılar ortaya çıkıp meydan savaşı yapamadılır.Ancak bundan sonra Avrupada “ Şark Meselesi “ ortaya çıktı. Günümüze değin de “ Şark Meselesi” durumu hasıl olunca da hep birleştiler.
      Globalleşme sürecinden önce de “soğuk savaş” yıllarında Batanın Türkiye’ye ihtiyacı vardı , biz o dönemde girseydik daha kolay olabilirdi.

      Gelelim Hemşinlilerin fikrine ; Bende arkadaşların fikrine katılıyorum. Bu gün ne Türk aleminde ne de İslam Aleminde güçlü bir Devlet yoktur.Yani alternatif bir birlik olmalı ; Ya İslam Birliği , yada Avrasya Türk birliği sağlanmalıydı ki Dünya siyasetinde denge sağlanabilsin.
      Tarihte Türk Birliğini en iyi sağlayan (Hem eski coğrafyasını ,hemde yeni coğrafyasını) yani Maveraünnehirden bugunkü İznik ‘e kadar Büyük Selçuklu Devletinin toprakları idi.İnşallah sağlarız.. ne diyelim.Yoksa 1774 den beri İslam Alemi acı çekmekte , kan revan içindedir.Yine de Türkiye ayaktadır.Buna da şükür.
      bence AB ye giremeyeceğiz daha doğrusu onlar almayacaklar öne sürdükleri şartlarla kapitülasyonlar benzeri kurallar getirmeye çalışıyorlar ve malesef ki başımızdakilerde buna müsaade ediyorlar birçok taviz veriyorlar bu tavizlerle hiçbir zamn uygulanmamış olan ve uygulanmayacak olan sevr i uygulatmaya çalışıyorlar kendi ders kitaplarında kürdistan diye bi ülke gösteriyorlar KKTC yi saymıyorlar ve daha bunun gibi bir sürü şey yapıyorlar bence bu ab adı altında ülkemizi parçalamaktır ztn üye ülkelerle tarihimize baktığımızda ne zmn bizi destekleseler sonunda ve amacında hep bizi parçalayıp Anadolu ya sahip olma isteğinin var olduğunu görmekteyiz bu yüzden AB ye giriş desteklenmemeli diye düşünüyorum
      kesinlikle girmemeliyiz zaten bizi almak istemiyolar ve almiyceklerde...
      girmek istedikçe taviz veriyor ve taviz verdikçe küçülüyoruz....
      bizim AB ye ihtiyacımız yok onların bize var ama bizi öle bi durumda AB ye almak istiyolarki girdiğimizde çok güçsüz bi devlet durumunda olacağımızda alacaklar bizi... ve üstümüzde egemenliklerini kuracaklar
      BU YÜZDEN AB'YE KESİNLİKLE HAYIR!!!!!!



      saygı ve sevgilerimle.....
      Bence kesinlikle girmeliyiz.AB nin bizi şu halde bizi, bünyesine almak istemediği doğru.çünki 10 milyon luk işsizimizle onlar için bir tehdit oluşturuyoruz.ayrıca ülkemizdeki ekonomik ve siyasi sorunlarda cabası.bu birliğe ancak güçlü bir ülke olarak girebiliriz.bunun için,ekonomimizi düzeltmemiz,siyasi sorunları çözmemiz,AB uyum yasalarını uygulamamız,gerekmektedir.
      Diyeceksiniz ki bunları yaptıktan sonra AB ye niye girelim?çün ki geleceğimiz için.türkiye düşmanı çok olan bir ülke,bu nedenle,AB bünyesinde kendimizi sağlama almamız gerekiyor.ayrıca AB üye ülkelerinden düşmanca tavrı olanlar,artık vazgeçecekler.çün ki AB üye ülkelerinin hepsi bir bütünün parçasıdır.hesaplarımızı bugün için değil,gelecek için yapmalıyız.tarihe bakarsak güçsüz ülkeler hep güçlü ülkelerin yanıda yer almışlardır.tabi bazı ödünler vermişlerdir.eğer biz güçlü olursak,kimse bizden bişey isteyemez.ayrıca türkiye gibi jeopolitik öneme sahip güçlü bir ülkeyi birliğe katma fırsatını kaçırmazlar.
      Bence gelecekte dünyada, bu tür güçbirliği oluşumları çoğalacak ve biz şimdiden yerimizi hazır etmeliyiz.çocuklarımızın gelecek kaygısı olmadan,emniyetli ve huzur içinde yaşaması için.
      Ülkemize bir bakın;dolandırıcılıklar,banka nortumlamalar,adam kayırmalar,insan haklarının,özgürlüklerin, çiğnenmesi,adaletsizlik..vs..arkadaşlar bunlar acı ama gerçek.bunları çoğu zaman görmezden geliyoruz,çün ki herşeye rağmen ülkemizi seviyoruz.

      Ama soruyorum bunlar hangi AB ülkesinde var?

      özetlemek gerekirse..çocuklarımızın,barış,huzur,refah,güven içinde,eğitimli,düşünen düşündüğünü ifade edebilen vs...şekilde yaşayabilmesi için..

      AVRUPA BİRLİĞİNE EVETTTTT.. !! DİYORUMMMMMM..1!
      Avrupa birliği hımmm.İyice düşünmek zorundayız arkadaşlar.Bir arada gümrük birliğine üye ettiler bizi ne oldu ?ne kadar ürün satabildik avrupaya aksine nerede hurda ürünler var hep ülkemize sokuldu,tarımda da nur topu gibi ''KOTA''mız oldu vesselam....

      Timur arkadaşımız demiş ki: çocuklarımızın gelecek kaygısı olmadan,emniyetli ve huzur içinde yaşaması için.
      Ülkemize bir bakın;dolandırıcılıklar,banka nortumlamalar,adam kayırmalar,insan haklarının,özgürlüklerin, çiğnenmesi,adaletsizlik..vs..arkadaşlar bunlar acı ama gerçek.bunları çoğu zaman görmezden geliyoruz,çün ki herşeye rağmen ülkemizi seviyoruz.
      Ama soruyorum bunlar hangi AB ülkesinde var?

      Bir ara gemicilik yapmıştım.İtalya ,Hollanda ,Fransa bir takım ülkeleri görme fırsatım oldu.Arkadaşlar hiç avrupa denilen milletlerin ''ARKA MAHALLELERİNE''gittinizmi ?Veya kuytu deniz kıyılarına ''UYUŞTURUCUYA BULANMIŞ ŞIRINGALAR ÇÖP OLARAK YERLERDE VE KIYILARDA GEZİYOR''Bunları gördüğüm için yazıyorum..İnsan hakları ancak kendi milletlerine vardır arkadaşlar başka ülkelere hep savaş ve açlık transfer etmişlerdir.
      Birde kendilerinden olmayan milletlere nasıl bir ruh hali ve gözlerle baktıklarını ancak gurbetçilerimiz ve orada yaşayanlar bilir.
      Oturma izni vermek için ''DİL BİLGİSİ İMTİHANINA TABİ TUTUYORLAR'' Hiç bile beni kandıramazlar arkadaşlar bu sistemli olarak asimile etmenin bir versiyonudur..Türkiye'ye gelen yabancı aileleri biz dilbilgisi imtihanına tabi tutuyormuyuz.Yok hayır niye bizim dil bilmemiz lazım Allah Allah elin oğlu zahmet edip öğrenmeyecek ben onların dilini öğrenmeye mecbur ediliyorum.(Bu yazdıklarımın manası öğrenme gerekliliği yoktur manasında değildir arkadaşlar arif olan anlar...)
      Eğitim şart.Ama nasıl bir eğitim kimliğini ,benliğini kaybetmeyen bir eğitim.Ha üyeliğe gelince taviz vermeden şartları oluşturan bizler olursa bi düşünürüm. (ama onlar eskiden adı Haçlı birliği olan birleşimin adını Avrupa birliği koydukları için bu biraz zor.sadece bizden taviz üstüne taviz isteyecekler niyemi bu tavizleri çünkü atalarımızdan alamamışlardı da ondan)
      Sağlıcakla kalın.
      "Ne ABD, Ne AB, Tam Bağımsız Türkiye"

      demedikten sonra, ne Türkiye Cumhuriyetini ayakta tutabiliriz ne de ukuslararsı alanda saygın bir yer edinebiliriz. Ayrıca, Türkiye'nin AB ve ABD gibi Anglo-Sakson uygarlığına girmesi ne kadar da anlamsız. Bazı arkadaşlarımız, AB'nin ve ABD'nin "uygar, çağdaş, ileri v.s." olduğunu düşünüyorlar. Ne kadar da yanılıyorlar. Bu düşünce tarzı, Gülhane Hattı Humayunu denilen 1839 tarihli, ülkeyi yabancılara teslim etme tutumunun günümüzdeki tezahüründen başka birşey değil. Üstelik, AB'nin, bizi Ermenileri soykırıma üğrattığımızı kabule zorladığı koşullarda, bunun yanına Pontus soykırımın koyduğu, Kıbrıs'ta işgâlci olduğumuzu karar altına aldığı bir süreçte nasıl AB yandaşı olunabiliniyor. Anlamak zor. Ayrıca, bu AB ve ABD değil mi bizden kopardıkları vatan toprakları üzerine sözde Kürdistan hayalleri gören?!
      Bu ileri, çağdaş, ekonomik ve sosyal sorunlarını sözümona çözmüş AB ülkeleri, hergün Irak'ta, Filistin'de, Afganistan'da ve dünyanın birçok bölgesinde 24 saat mazlum halklara katliam uygulamıyorlar mı?
      Bunlar değil mi, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında on milyonlarca insanın kanına girenler? Bunlar değil mi, Yugoslavya'yı parçalayıp, halkları birbirine düşürüp, sonra da parsa toplamaya çalışan? Bunlar değil mi, 50 yıldır sokaklarını süpüren işçilerimize, emekçilerimize hayvan muamelesi yapan? Bunlar değil mi, daha dün Hz. Muhammed'e hakaret edip, Papa'ya, yeni Haçlı Safari çağrısında bulunan? Eğer bunlarsa, Ozan Cihan'ın da dediği gibi, 1920'lerde Polatlı'ya kadar gelen bu emperyalistlerden kurtuluş beklemek kadar abes birşey olabilir mi? Bu oryantalist bakış açısını bir kenara bırakıp, kendi tarihimizden ve ezilen ulusların kurtuluş mücadelelerinden güç almalı, ABD'nin arka bahçesindeki Bağımsızlıkçı-toplumcu gelişmeleri iyi kavramalı ve kurtuluş için de olduğumuz yerde tepinmeyi bırakıp, Mustafa Kemal'in yaptığı gibi örgütlü mücadele vermeliyiz. İyi niyetlerle ve tahlillerle de bir yere varılmıyor çünkü. Sorun emperyalizmin ve işbirlikçilerinin saltanatını devirip, halk egemenliğini kurmadan çözülmez. Onun için yönümüzü Kuzey Yıldızı'na çevirmeliyiz...

      AB ve BİZİMKİLER

      Zannederim Cen Duna idi. Eski Fransa Büyükelçilerimizden biri.
      Televizyonda (NTV) bir AB programı yapılıyor. Sunucu Cem Duna'ya soruyor; "AB'ye girince bağımsızlığımızı kaybetmeyecek miyiz?"
      Cem Duna da cevap veriyor;
      "Evet! Bağımsızlığımızı kaybedeceğiz ama daha büyük ve bağımsız bir oluşumun bir parçası olacağız!"

      İşte AB konusundaki ülkemiz açısından en büyük tehlike bu Manda Kafasıdır. Elbette bu tür oluşumların içinde yer almalıyoz ama bağımsızlığımızı kaybederek değil. Kimliğimizi ve kişiliğimizi koruyarak. Biz AB'ye muhtaç olduğumuz kadar bizden daha fazla muhtaç olan AB'dir. Çünkü AB'nin bölgede Türkiye gibi güçlü bir müttefike ihtiyacı vardır.
      Ancak AB'ye girmeden önce bu ülkede yapılması gereken çok şey vardır. Öncelikle ülkemizde sosyal adaleti gerçekleştirmek zorundayız.
      Tüm gelirlerinin %80'ine yakınını bu ülkenin %60 fukara kesiminden alan ve yine bu gelirlerinin %80'ine yakınını verginin %20'sini veren tuzukuru kesime veren bir ekonomik sistemi ile AB'ye girmek hayaldir.
      Adalet zengine çalışıyor. Eğitimin en kalitelisini onlar alıyor. Sağlık hizmetlerini onlar alıyor. Adaletsiz uygulamalar Adalet eliyle yasallaştırılıyor. Böyle bir Türkiye'de Türk Milleti kendi vatandaş kimliğini bile sorguluyor. Öncelikle bunlar düzeltilmeli.
      Bunlar düzeltilmedikçe değil AB'ye girmek bağımsızlığımızı bile muhafaza etmek mümkün değildir.
      Bizim gibi samimi insanların düşüncesi ülkenin menfaatini düşünmek iken AB'ye karşı olan bir grup var ki onlar da AB Kriterleri uygulandığı takdirde kurdukları soygun düzeninin yıkılacağı korkusu ile AB'ye karşılar.
      Şahsi kanaatim odur ki Ülkemiz gerçek anlamda Hukuk Devleti ve Sosyal Devlet olabilirse zaten AB'ye ihtiyaç bile kalmayacaktır.

      işte Avrupa zihniyetinden örnek bir haber

      Arkadaşlar aşağıdaki haber avrupanın gerçek zihniyetini yansıttığı için ve tam bu konuya uygun olduğu için burada kalmasını uygun gördüm.

      Spor salonunda Türkçe yasağı 18 şubat 2006

      Erkan TOKGÖZOĞLU / BİELEFELD- http://www.hurriyet.com.tr/dunya/3952160.asp?m=1&gid=69#

      Almanya’nın başkenti Berlin’de bir okulun, teneffüste Almanca dışında bir dil konuşulmasını yasaklaması, bir politikacının ise "Yasağa uymayanlar okul bahçesini süpürsün" demesinin ardından, şimdi de bir spor salonu Türkçe’yi yasakladı. Bielefeld kentinde, spor yaparken aralarında Türkçe konuşan Dilan Nakipoğlu-Floth ile Volkan Aksu’un üyelikleri iptal edildi.

      AVRUPA’da yabancılara ve kendi dillerini kullanmalarına dönük sert uygulamalara bir yenisi daha eklendi. Hollanda’da sokakta Flemenkçe dışında dil konuşulmaması talebinin ardından, Almanya’nın başkenti Berlin’de bir okulda teneffüslerde Türkçe konuşulmasının yasaklanması, bir politikacının da "Yasağa uymayanlar okul bahçesini süpürsünler" önerisinden sonra, anadil yasağı yeni bir boyuta ulaştı. Almanya’nın Bielefeld kentinde bir spor salonu da Türkçe’yi yasakladı.

      Bielefeld’deki "Aktuelle Fitness" adlı spor salonu, antrenman sırasında Türkçe konuşan müşterilerinden Dilan Nakipoğlu-Floth (28) ile Alman ordusunda sivil askerlik yapan arkadaşı Volkan Aksu’un (22) üyeliklerini iptal etti. Salon yetkililerinin, üyelik iptalinden sonra verdiği çıkış kağıdının üzerine "Kendi istekleriyle spor salonundan ayrıldılar" diye not düşmesi de şaşkınlık yarattı.

      Eşi Alman olan bir çocuk annesi Dilan Nakipoğlu-Floth, konuyla ilgili şunları söyledi:

      "Birkaç hafta önce aylık 41 Euro aidatı olan bu spor salonuna kayıt yaptırdık. Başlarken de onların yanında Volkan ile aramızda hep Türkçe konuştuk. Burada böyle bir yasak olduğu şeklinde hiçbir şey söylemediler. Yoksa zaten başlamazdık. Buraya dördüncü kez geliyorduk. Aletlerde çalışırken bir yandan da Türkçe sohbet ediyorduk. O sırada yanımıza kadın antrenörlerden biri geldi. Bize Türkçe değil de Almanca konuşmamızı söyledi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Ben de ’Anadilim Türkçe tabi ki Türkçe konuşacağım’ diye cevap verdim. Salon sahibiyle konuşup bize döneceğini söyledi. Daha sonra hiç tanımadığımız bir kişi gelip iki dosya kağıdını önümüze atıp ’Bunları imzalayın ve çıkıp gidin’ deyince şaşırıp kaldık. Biz de imzalamayacağımızı söyledik. Sözlü olarak tartıştık. Çıkış nedenimizi yazılı olarak vermelerini istedik. Ancak vermediler. Ben de eşim Marcel’e telefon ederek spor salonu ile yaptığım anlaşmayı alıp gelmesini istedim. Baktılar ki işin peşini bırakmayacağız, bu sefer de alttan almaya başlayıp ’Biz sadece rica etmiştik’ dediler. Bunu kabullenmemiz imkansızdı. Olayın peşini bırakmayacağım. Ayrıca suç duyurusunda da bulunacağım."

      SALONUN AVUKATI NE DEDİ

      Haber Bielefeld’deki Westfalen Blatt adlı bölge gazetesinde de "Spor stüdyosunda Almanca zorunluluğu" adı altında yer aldı. Gazeteye açıklama yapan fitnes salonunun avukatı Hans Geisser ise, "Biz bütün müşterilerimizin birbirleriyle ne konuştuklarını anlamasını istiyoruz. Eğer bir İngiliz İngilizce konuşsaydı ona da Almanca konuşması ricasında bulunurduk. Ayrıca sözleşmenin tehdit sonucu feshedildiği gibi bir durum yok" diye konuştu.

      Kendimi entegre olmuş görüyorum

      Arkadaşı Volkan Aksu ile spor salonu üyeliği iptal edilen Dilan Nakipoğlu-Floth "Bir butik işletiyorum ve kendimi Almanya’ya entegre olmuş olarak görüyorum. Akıcı şekilde Almanca konuşuyorum. Bir Alman’la evliyim ve küçük kızımız Alman kreşine devam ediyor. Bir spor salonunun yetişkin müşterilerinin ana dilinde konuşmalarını yasaklanması çok çirkin" dedi.
      arkadaşlar görüyorum ki hepimizde bir ezilmişlik hali var. avrupalılar bize şöyle davrandı,böyle yaptı.ben AB ne,eğitimli,zengin ve güçlü bir şekilde girmekten bahsediyorum.ayrıca AB ne girdikten sonra,gurbetçilik,göçmenlik vs..kavramların kalkacağını düşünüyorum.ayrıca ingilizce bütün dünyada kabul edilmiş ortak dildir.dünyaya açılmak istiyorsak neden öğrenmeyelim.
      insanlarda AB konusunda iki hakim düşünce var.1.si; AB ne girelim,zengin olalım...ya elin adamı bizi niye zengin etsin.etse bile karşılığında birşeyler istemezmi?2.si; AB girmeyelim onlar bizi sömürmek istiyor...arkadaşlar bu önyargıyla başımızı eğersek m.kemal ATATÜRK'ün dediği yolda nasıl ilerleriz..?.dünü yaşadık tecrube ettik,bugün önümüze değil,daha ileriye geleceğe bakmalıyız.
      görüyorum ki hepimiz hemşinden ayrı,istanbulda,izmirde,ankara,yurtdışında yaşamaktan şikayetciyiz.gerçekten zor belli..ama,hemşinliler gurbete çıkmasa idi hal ne olurdu.şu halde hemşin hemşinliye yetebilirmiydi.ticarette bile riske girmeden başarı sağlanamazken ülke yönetiminde,başarının kendiliğinden gelmesini bekleyemeyiz.
      AB ülkeleri seviyesinde kalabilmemiz için,onlarla işbirliği içinde olmalıyız.komik bir benzetme olacak ama
      AB yi bir dönme dolap olarak kabul edersek,bizde bu dolapa binmeliyiz.ya da kendimize bir dolap yapıp,kendimiz binmeliyiz.ama bu çark kendi kendine ne zamana kadar döner arkadaşlar?
      iyi bir yönetim bizi AB ne güçlü bir şekilde taviz vermeden sokar düşüncesindeyim.sonra..sonra ne mi olacak..?korkmayın canım tabuta girmicez.belki bizler o günleri görmeyeceğiz..belki de sizler..yaşlılığınızda hemşine,huzur içinde geçirmek için dönmüş olacaksınız..ama çocuklarınız ve torunlarınız geleceğe daha emin ve başları dik olarak bakacaklar.sizin de gözünüz arkada kalmıyacak.
      çok mu hayalperestim..?evet diyenler....yanılıyorsunuz..!