Osman Aydın TOLAN

      Osman Aydın TOLAN

      Osman Aydın Tolan

      1937 yılında Çayeli'nde doğdu. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ni bitirdi. 1975'lerde Dostlar Tiyatrosu'nda Genco Erkal ile beraber "Düşmanlar ve 403 kilometre" adlı oyunda rol aldı. Ayrıca bu dönemlerde bir çok sivil toplum örgütüne maddi ve manevi destek verdi.
      1981 yılında Hodri Meydan Kültür Merkezi'nde müdürlük yaptı ve bu görevini 1985 yılına kadar sürdürdü. 1989'da ise Işık Film'de görev alarak tekrar sahnelere döndü. "Nema Bankası" adlı oyunda rol aldı. Ardından televizyona yöneldi. TRT dizisi "Kurtuluş" ve "Suikast" ile daha sonra "Umut Taksi" dizilerinde rol aldı. 1994 yılına kadar bir çok sinema ve televizyon filminde Aydın Tolan'ı izledik.
      1994' den sonra Beşiktaş Kültür Merkezi oyuncularına katıldı. Önce "Otogargara"da rol aldı, ardından "Bir Demet Tiyatro" adlı yapımın sevilen karakterlerinden "Laz Bakkal" rolünü üstlendi. Yıllarca pek çok yapımda rol almasına rağmen, geniş kitleler tarafından bu rolle tanındı. 10 eylül 1997 günü geçirdiği kalp krizi ile hayata veda etti.
      Osman Aydın Tolan'ın Ardından
      Aydın Tolan... Yıl 1969, okuma yazmayı yeni sökmüşüm. Eve gelen Çayeli adındaki dergiyi hece hece okuyorum. Çayeli’nden İstanbul’a okumaya, yazmaya, sanat hayatını büyük şehirde devam ettirmeye giden ağabeylerimizin hazırladığı bir kültür sanat dergisiydi Çayeli. Bir Nazım Hikmet şiiriyle boğuşuyordum günlerdir. Hafızam beni yanıltmıyorsa “Akıyordu su, gösterip aynasında söğüt ağaçlarını... Salkım söğütler suda yıkıyordu saçlarını. Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere, koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere doğru” dizeleriydi.
      7 yaşında bir çocuk bir şiirden ne kadar etkilenebilirdi? Ben ezberlemeye çalışıyordum. Babam şiirin altındaki imzaya bakarak, “Bu bizim Aydın... Osman Aydın Tolan.” dedi. İşe bak, beğendiğim şiiri alıntılayan ağabey aile dostumuz, akrabamızmış bir de. Çayeli dergilerini daha sonra her fırsatta aradım buldum ve okudum. 1976’da Kabataş Erkek Lisesi’nde okumak için İstanbul’a geldim. Aklımda tek bir şey vardı; okulumun yerinden önce Gırgır dergisinin yerini öğrenmek istiyordum. Ay ışığını takip ederek denize varan caretta carettalar gibi ben de Gırgır Mizah Dergisi’nin ışığını takip ederek Cağaloğlu’na gidecektim.
      İstanbul’da ilk günlerimde onu tanıdım. Mecidiyeköy’deki kırtasiye dükkanında... Elimdeki kurşunkalemle çizilmiş karikatürlere bakıp heyecanlandı. “Bunlar baskı tekniğine uymaz oğlum, dur ben sana rapido kalemler, şöhler kağıtlar vereyim, onlarla çiz.” dedi. Ne bileyim daha sonra karşılaşacağım Oğuz Aral’a fiziki olarak da benzeyeceğini.
      Bir dostunun, köylüsünün küçücük oğlu, karikatür çizmeye hevesliydi sadece ama onun gözlerinin içi gülüyordu. Sevinç içindeydi. Yöresinden bir insan daha sanatı seçmişti.
      Bana Cağaloğlu’na gidecek gücü, karikatür malzemesini, harçlığı verdi. Uzatmaya gerek yok, benim ay ışığım Osman Aydın Tolan’dı... İyi ki Osman abim vardı, yoksa benim gibi minik bir caretta caretta başka ışıklara kapılabilirdi.
      Laz Kapital kitabımda affedilmeyecek bir hata yapıp, teşekkür listeme eklemeyi unuttuğum Aydın ağabeyime, hemşehrilerim önünde, karalahana’da teşekkür ediyorum.
      Yılmaz Okumuş
      Hayat;
      .....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
      Yanlızlık;
      ......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
      Sen;
      ......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
      ve ben;
      .....Kendimle kavgalı.......