senozderesi.com sitesinden güzel bir yazı buldum. Onların affına sığınarak o güzel yazıyı buraya alıyorum...
....................................
Senoz’lu Turşici Topal Sale
Puncukci Fahri bir söyleşimizde bana Hemşinliler ile Senozlular arasında mesel olan ‘turşu ve heh’in hikayesini şöyle anlattı :
TURŞİ ve HEH
‘Eskiden Senoz’da çok turşu yaparlardı. Beş hatta öyle aileler vardı ki on büyük turşu kadıları olurdu. Bu turşular pırasa ve tereyağı ile kavrulurak yenirdi. Her sofraya oturulduğunda turşu mutlaka yenirdi ve sofranın en önemli yemeği sayılırdı. Senoz’luların çok turşu yemeleri Hemşinliler arasında alay konusu idi. Bizlere ‘turşici’ derdiler. Bütün Senozlular Hemşinlilerin gözünde ‘turşici’ idiler.’ Birgün Hemşinli bir adam Senoz’a gelir ve hangi evi ziyaret ederse etsin ona turşu ikram edilir. Gittiği en son evde de karşısında turşu görünce dayanamaz ve silahını çıkarır masanın üzerine koyar ve şöyle der;
‘bunden bi lokma alenun ... bilmem ne ederom’
Hemşinliler ise ‘hehçi’ idiler. Peyniri pelit şekline getirdikten sonra onları hava almayacak şekilde üst üste kadıların içine yerleştirirlerdi. Belli bir süre burada bekletilen peynirin tadında kokusunda değişiklik olur, adeta çürümeye yüz tutar hale gelirdi, bu peynire ‘heh’ denirdi. Hemşinliler buna bayılırdı. ‘Heh’ yapmayı da çok iyi bilirdiler, ölçü kaçırıldığında peynirin kurtlanacağını ve farkında varılmadan bu kurtların da peynirle birlikte mideye inebileceğini bildikleri için dikkatli olurlardı.
Bu mesel Hemşinliler ve Senozlular arasında bir atma turküye konu olmuştur. Senoz’un Parahol (Yenice) köyünden şair Mehmet Ali Demirçioğli (1896-1971) Hemşinin Mollaveis köyüne bir düğüne gitmiştir ve orada bir Hemşinli şair Senozluları alaya alarak Mehmet Ali’ye şöyle sataşır;
Allah bu yıl Senoze kaç gadel turşi verdi
Kalabalıktan kahkaha sesleri yükselir ve Mehmet Ali bu saldırıya hemen karşılık vermek zorundadır;
Senun deden peyniri çürütur öyle yerdi
Güzel, durum şimdilik beraberedir. Hemşinli şair bu defa bir soruyla Senozlu şairin cehaletini sergilemeye yönelik sıkı bir din bilgisi sorusu sorar;
O kadar ki şairsen evvel kabre kim girdi
Bir Senozlu için zor bir soru değildir bu yanıtı hazırdır şairimizin;
Kabil Habil’i vurmiş hoceler oyle derdi
Soruya da yanıt gelince Hemşinli şair rakibini gücünü onaylamaya yönelik olarak kabul edilebilecek şu mısrayı söylerken yine de Senoz’luları küçümsemeyi ihmal etmez;
Aferum Senozliye suale cevap verdi
Mehmet Ali ise Hemşinlilerin cehaletini ortaya koyabilecek şu yanıtı verir;
O senun sualuni Senozden herkes derdi
Hemşinli şair geri adım atarak Senozluyu övdüğünü düşündüğümüz şu mısrayı söyler;
Ceddünde var mi idi şairluği kim verdi
Anlaşıldı, daha uzatmaya gerek kalmamıştır
Senozlu şair atışmayı şu centilmence mısra ile sonlandırır;
Dedem okutti beni emicem izin verdi
[K: (Puncukci) Fahri Boncukcu d.1922)]
Yazan: İsmail Akyıldız
senozderesi.com haber merkezi / 31.08.2008
Kaynak: senozderesi.com/haber.php?haber=430
....................................
Senoz’lu Turşici Topal Sale
Puncukci Fahri bir söyleşimizde bana Hemşinliler ile Senozlular arasında mesel olan ‘turşu ve heh’in hikayesini şöyle anlattı :
TURŞİ ve HEH
‘Eskiden Senoz’da çok turşu yaparlardı. Beş hatta öyle aileler vardı ki on büyük turşu kadıları olurdu. Bu turşular pırasa ve tereyağı ile kavrulurak yenirdi. Her sofraya oturulduğunda turşu mutlaka yenirdi ve sofranın en önemli yemeği sayılırdı. Senoz’luların çok turşu yemeleri Hemşinliler arasında alay konusu idi. Bizlere ‘turşici’ derdiler. Bütün Senozlular Hemşinlilerin gözünde ‘turşici’ idiler.’ Birgün Hemşinli bir adam Senoz’a gelir ve hangi evi ziyaret ederse etsin ona turşu ikram edilir. Gittiği en son evde de karşısında turşu görünce dayanamaz ve silahını çıkarır masanın üzerine koyar ve şöyle der;
‘bunden bi lokma alenun ... bilmem ne ederom’
Hemşinliler ise ‘hehçi’ idiler. Peyniri pelit şekline getirdikten sonra onları hava almayacak şekilde üst üste kadıların içine yerleştirirlerdi. Belli bir süre burada bekletilen peynirin tadında kokusunda değişiklik olur, adeta çürümeye yüz tutar hale gelirdi, bu peynire ‘heh’ denirdi. Hemşinliler buna bayılırdı. ‘Heh’ yapmayı da çok iyi bilirdiler, ölçü kaçırıldığında peynirin kurtlanacağını ve farkında varılmadan bu kurtların da peynirle birlikte mideye inebileceğini bildikleri için dikkatli olurlardı.
Bu mesel Hemşinliler ve Senozlular arasında bir atma turküye konu olmuştur. Senoz’un Parahol (Yenice) köyünden şair Mehmet Ali Demirçioğli (1896-1971) Hemşinin Mollaveis köyüne bir düğüne gitmiştir ve orada bir Hemşinli şair Senozluları alaya alarak Mehmet Ali’ye şöyle sataşır;
Allah bu yıl Senoze kaç gadel turşi verdi
Kalabalıktan kahkaha sesleri yükselir ve Mehmet Ali bu saldırıya hemen karşılık vermek zorundadır;
Senun deden peyniri çürütur öyle yerdi
Güzel, durum şimdilik beraberedir. Hemşinli şair bu defa bir soruyla Senozlu şairin cehaletini sergilemeye yönelik sıkı bir din bilgisi sorusu sorar;
O kadar ki şairsen evvel kabre kim girdi
Bir Senozlu için zor bir soru değildir bu yanıtı hazırdır şairimizin;
Kabil Habil’i vurmiş hoceler oyle derdi
Soruya da yanıt gelince Hemşinli şair rakibini gücünü onaylamaya yönelik olarak kabul edilebilecek şu mısrayı söylerken yine de Senoz’luları küçümsemeyi ihmal etmez;
Aferum Senozliye suale cevap verdi
Mehmet Ali ise Hemşinlilerin cehaletini ortaya koyabilecek şu yanıtı verir;
O senun sualuni Senozden herkes derdi
Hemşinli şair geri adım atarak Senozluyu övdüğünü düşündüğümüz şu mısrayı söyler;
Ceddünde var mi idi şairluği kim verdi
Anlaşıldı, daha uzatmaya gerek kalmamıştır
Senozlu şair atışmayı şu centilmence mısra ile sonlandırır;
Dedem okutti beni emicem izin verdi
[K: (Puncukci) Fahri Boncukcu d.1922)]
Yazan: İsmail Akyıldız
senozderesi.com haber merkezi / 31.08.2008
Kaynak: senozderesi.com/haber.php?haber=430
Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...