Ermenşâhlar

      Ermenşâhlar

      Bu beyliğe, Ahlatşahları Beyliği, Sökmenliler Beyliği de denir. Sultan Melikşah"ın amcasının oğlu olan Kutbeddin İsmail, 1080 yılında Azerbaycan genel valiliğine tayin edilmişti. Kutbeddin İsmail"in kumandanlarından olan Sökmen, Büyük Selçuklu sultanı Melikşâh"ın amcası Yâkûtî"nin oğlu olan Kutbeddîn İsmâ"îl"in gulâmı (yardımcı-hizmetli) idi. Kısa zamanda kendini göstermiş ve süratle yükselerek kumandan olmuştur. Adâleti ve iyiliği ile şöhret kazanan Sökmen, Mervânîlerden Ahlat"ta hâkim olan emîrin halka kötü davranması sonucu bu şehre davet edildi. Sökmen askerleri ile Ahlat"a gelerek, şehri teslim aldı. Burada bir hükümet yani beylik kurdu. Aileye de bundan sonra Ahlat Şahları (Ahlatşahlar) ve Ermenşahlar denildi.

      Sökmen Bey 1108"de Meryafarikin"i ele geçirdi ama onun ölümünden sonra bu şehiri Artuklular aldılar (1121). Ahlatşahlar komşu beyliklerle (Artuklu, Saltuklu, Mengücek beylikleriyle ) nüfuz çekişmeleri içinde geçen sürelerde güçlerini korudular. XII. yüzyılın ikinci yarısında hakimiyet sınırlarını Kars"a kadar genişlettiler. Fakat 1207 yılında, İzzettin Balaban"ın beyliği sırasında, Eyyûbiler bu beyliğe hakim oldu.

      Melik Muhammed Tapar"ın başarılı hizmetlerinden dolayı Ahlat ve Van çevresini ona iktâ etmesiyle Ermenşâhlar Devleti kurulmuş oldu (1100). Sökmen daha sonra Haçlılara karşı yapılan savaşlara iştirak etti ve Haçlılar üzerine tertip edilen bir sefer sırasında öldü. Bu beylik emîrlerinden II. Sökmen 1128-1185 in çocukluk yıllarının buhranlı geçmesine rağmen, daha sonra Ermenşâhlar Devleti onun zamanında en parlak devresini yaşamıştır.
      Salahaddîn Eyyûbî"nin genişleme siyâseti Doğu Anadolu devletleri için bir tehlike teşkil ediyordu. II. Sökmen komşu beylerle bu tehlikeyi önlemeğe çalıştı. Diğer taraftan Artuklu İlgazi"nin ölümü üzerine (1184), yerini küçük yaştaki oğlu Hüsâmeddîn Yavlak Arslan almıştı. II. Sökmen, Yavlak Arslan"ın dayısı olması sebebiyle Artuklu ülkesinin idaresine de karışıyordu.

      Eyyûbîler ise Doğu Anadolu"daki Türk devletlerini hâkimiyetleri altına almak fikrinden vazgeçmiyorlardı. Nitekim bir süre sonra II. Sökmen"in kölelerinden İzzeddîn Balaban beyliğin idaresini ele geçirmek isterken meydana çıkan karışıklıktan yararlanmak isteyen Meyyâfârıkîn hükümdarı Necmeddîn Eyyûb, Ahlat üzerine yürüdü. Balaban ona karşı Erzurum Melîki Tuğrul-şâh"dan yardım istedi. Bu iki hükümdar Necmeddîn"i mağlûp ettiler. Ancak Tuğrul-şâh"ın da bu ülkede gözü vardı ve bu sebeple Balaban"ı öldürdü, fakat halk onu Ahlat"a sokmayarak Melik Evhad Necmeddîn Eyyûb"u davet etti. Bu suretle Eyyûbîlerin arzuları gerçekleşmiş ve Ermenşâhlar Devleti ortadan kalkmış oluyordu.
      Hayat;
      .....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
      Yanlızlık;
      ......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
      Sen;
      ......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
      ve ben;
      .....Kendimle kavgalı.......


      Van Gölünün batı sâhilinde bulunan Ahlat’ta, 12. asrın başlarında kurulmuş olan bir Türk devleti. 1100 senesinde Sökmen el-Kutbî tarafından kuruldu. 1207 senesinde Ahlat şehrine Eyyûbîler'in davet edilmesiyle son buldu. Ahlat’ta kurulan bu devlete Ahlatşahlar ve Ermenşahlar denildiği gibi, kurucusu olan Sökmen’den dolayı, Sökmenliler de denilmektedir.

      Sökmen (Sökmen-I), Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh’ın amcasının oğlu Kutbeddîn İsmâil’in kölesiydi. Bu yüzden Sökmen el-Kutbî diye tanındı. Kendisini yetiştirip, Muhammed Tapar’ın kumandanlarından oldu. Adaleti ve iyiliğiyle şöhret kazanan Sökmen, Mervânîlerin Ahlat Emîri halka kötü davranınca, bu şehre çağrıldı ve ordusuyla o sıralarda Doğu Anadolu’nun en kalabalık ve müstahkem bir şehri olan Ahlat’a geldi. Savaşmadan şehri teslim aldı. O zamanlar Âzerbaycan ve Arran (Karabağ) melîki olan Muhammed Tapar, bu hizmetlerinden dolayı Ahlat ve Van çevresine, Sökmen’i vali tayin etti. Böylece 1100 (H.494) senesinde, Ahlatşahlar Devletinin temeli atılmış oldu.

      Gittikçe kuvvetlenen Sökmen, Meyyâfârikîn'i (Silvan) topraklarına kattı. 1109’da, Haçlılara karşı, Sultan Muhammed Tapar’ın teşkil ettiği ittifaka katıldı. Musul Emîri Mevdûd ve Artuklu Emîri İlgâzi ile birlikte, Haçlıların elinde bulunan Urfa’yı kuşattılar. Urfa Kuşatması iki ay sürdü. Haçlılara yardım geldiğini gören Türk müttefik kuvveti, muhasarayı kaldırarak, Harran’a doğru geri çekildi. İki ay süren muhasarada Türk askeri, epey zayiat vermiş ve yorulmuştu. Askerlerini daha fazla zayi etmek istemeyen müttefikler, çekilmeyi daha uygun buldular.

      Sultan Muhammed Tapar, 1111 senesinde Musul Emîri Mevdûd komutasında bir orduyu, Haçlılara karşı görevlendirdi. Hasta olmasına rağmen, Sökmen de askerleriyle birlikte bu orduda yer aldı. Fakat, 1112 senesinde, ordu, Haçlılarla çarpışırken, vefat etti. Sökmen’in cenazesi, askerleri tarafından Ahlat’a götürülerek defnedildi. Onun zamanında, Sökmenli Beyliği, başşehir Ahlat olmak üzere Malazgirt, Erciş, Adilcevaz, Eleşkirt, Van, Tatvan, Erzen, Bitlis, Muş, Hani, Meyyâfârikîn (Silvan) ve Bargiri şehirlerini elinde bulunduruyordu. Sökmen’den sonra; beyliğin başına, oğlu İbrahim, onun vefatından sonra diğer oğlu Ahmed, Ahmed’den sonra İkinci Sökmen geçti (1128).

      Sökmenli (Ahlatşahlar) Beyliği, çocukluk dönemi hariç, İkinci Sökmen Bey zamanında en iyi devresini yaşadı.

      Bu sırada Selâhaddîn-i Eyyûbî, 1174 senesinde bağımsızlığını ilan ederek, Eyyûbî Devleti'ni kurdu. Ülkesini genişleten Selâhaddîn Eyyûbî, Doğu Anadolu’yu da topraklarına katmak istiyordu. 10 Temmuz 1185'te vefat eden İkinci Sökmen’den sonra tahta geçecek bir kimsenin olmayışı, Selahaddin Eyyubî’ye arzusunu gerçekleştirme fırsatı verdi. Amcasının oğlunu, bir ordu ile Ahlat üzerine gönderdi. Fakat, Sökmenlilerin dirayet ve kuvvet sahibi beyi Seyfeddin Begtimur, duruma hakim olarak tahtı ele geçirdi. Yedi senelik bir iktidardan sonra, 1193 yılında damadı Aksungur tarafından tahttan indirildi. Aksungur, kayınpederinin yerini aldı ve kayınbiraderini hapsetti. 1197 senesinde ölen Aksungur’un yerine, Sökmen’in kölesi Atabeg Kutluğ geçti. Yedi günlük bir saltanattan sonra, halk tarafından tahttan indirildi. Yerine Begtimur’un oğlu Muhammed geçtiyse de, karışıklıklar bir türlü durmadı. Gürcülerin saldırısı, Erzurum melikinin yardımıyla atlatılabildi. Beyler arasında kavga devam etti. Halkın davet etmesi üzerine, Necmeddin Eyyûbî, 1207 senesinde Ahlat’a geldi ve şehri teslim alarak, Sökmenliler Devletine son verdi.

      Kültür ve medeniyet: Her Türk-İslâm devleti gibi, ülkelerin tamiri ve insanların maddî ve manevî refaha ulaşmasını gaye edinen Sökmenliler (Ahlatşahlar) de, belde halkını huzura kavuşturmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Hükümdar ailesi ve çevresindeki devlet büyükleri, şanlarına yaraşır eserlerle beldelerini süslediler. Ahlat, Bitlis, Muş gibi, hakimiyet sahalarına giren şehirlerde, camiler, hastaneler, hamamlar, köprü ve medreseler yaptırarak, halkın sosyal ihtiyaçlarını gidermeye çalıştılar. Şehirlerin kale ve surlarını tamirle de, savunma tedbirleri aldılar. Emirlerinde bulunan insanların eğitimine çok önem verdiler. Onların, dinlerini en iyi şekilde öğrenmelerini temin için, üstün vasıflara sahip din adamı yetiştiren medreseler açtılar. Derviş gâziler için dergâhlar açıp, hürmet gösterdiler.

      Toprakların en iyi şekilde değerlendirilmesi için, ziraî çalışmalara ehemmiyet verdiler. Elde edilen ürün ve temin edilen huzurla, insanlar refah içinde yaşadılar. Sağlanan refah sayesinde, kültür faaliyetleri hızlandı.

      Ahlat’ta yetişen âlimler ve sanatkârlar, çevre memleketlere yayıldılar. İlmiyle âmil âlimlerin ve mücahid gâzilerin yurdu olarak tanınan Ahlat, Kubbet-ül-İslâm adıyla anılmaya başlandı. Ahlat’tan, Safiyüddîn Ebü’l-Berekât, Şeyh Mü’min ed-Darîr, Yahyâ bin Ahmed Hudâ-dâd, Muhammed bin Melik-dâd gibi âlimler yetişti. Konya Alâeddin Camiinin mimarı Hacı el-Ahlâtî, Tercan’da Mama Hatun türbe ve kervansarayının mimarı Mufaddal el-Ahlâtî ve Divriği Dârüşşifâsının mimarı Hurremşâh el-Ahlâtî gibi sanatkârlar, Ahlat’ta meydana gelen kültür ve medeniyet muhitinde yetiştiler. Yine Ahlatlı kimyager İbrahim bin Abdullah da boyacılıkta, bilhassa lâcivert imalinde mahir, tıp ve başka ilimlerde meşhurdu.

      Çok çalışkan olan Ahlatlılar, Van-Tatvan-Vastan limanları ile Ahlat-Erciş arasında, büyük gemiler çalıştırdılar. Ticaret yaptılar. Van Gölü'nde acemiliklerini çıkaran Ahlatlı gemiciler, Karadeniz’de de ticarî faaliyetlere giriştiler. Tebriz’den gelen ticaret yolu üzerinde bulunan Ahlat, iki milyon altın vergi tahsil edebilecek bir şehir hâline geldi. Ticaret yolları üzerinde, hanlar ve kervansaraylar yaptıran Ahlatşahlar, tüccarlara kolaylıklar sağladılar. Buranın sanatkârları, demircilik ve çilingirlikle meşgul oldular. Ayrıca, Ahlat civarındaki kuyulardan çıkarılan kırmızı ve sarı renkli arsenik, komşu memleketlere ihraç edildi.
      Hayat;
      .....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
      Yanlızlık;
      ......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
      Sen;
      ......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
      ve ben;
      .....Kendimle kavgalı.......