1 Şubat 1963 Ulus Kazası

      1 Şubat 1963 Ulus Kazası

      1 ŞUBAT 1963;

      ulus ilçesi üzerinde bir tsk keşif uçağı ve lübnan hava yollarına ait uçağın karıştığı kaza. kazanın şehrin tam işlek yerinde olması faciadan etkilenen kişi sayısını arttırmış. kazada onlarca araç yanmış uçak içindeki 4'Ü mürettebat 11 yolcuyla yolcuyle birlikte toplam 120 kişi ölmüş.
      bu trajik kazada çarpışmanın etkisiyle yolcu uçağından insanlar evlerin çatılarına balkonlara ve yollara düşmüş, çevrede bulanan istanbul ve garanti bankalarından hiçkimse canlı olarak kurtarılamamış. kazada onlarca dükkan yerle bir olurken yolcu uçağının tekerlekleri bile dükkanlara ve içindekilere hasar vermiş.
      ve bu trajik kaza 70'lerde trt tarafından belgesel olarak çekilmiş fakat daha sonra yaşayanlar haricinde hafızalardan gitmiş.


      Değerli hemserilerim 1 Şubat 1963 yılında meydana gelen trajik kazada sevgili dedem Besim MUSLU'da hayatını kaybetmişti,babam dedemi kaybettiğimiz zaman daha çocok olduğu için hatırladığı ve anlatıldığı kadar fazla bir hatıra veya anısı olmadığı için bize sadece dedemin uzun boylu ve çok şakacı oldundan bahseder.

      Bu konuyu açmamın sebebi aynı olayda dedemle aynı kaderi paylaşan başka kimselerin yakınlarına ulaşabilmek vaya dedemin arkadaşları ve arkadaşlarının yakınlarına ulaşabilmektir.İlginize şimdiden teşekkürler.

      sevgi ve saygılar.
      kardeş gerçekten çok etkileyiçi birkaza
      muhakkanki hafızalardan silinmeyeçektir
      sizlerin ve ulusumuzun başı sağolsunn
      mekanları cennetolsun
      HERKES HEMŞİNİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEŞİNLİ OLAMAZ
      HERKES HEMŞİNLİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEMŞİNLİ ALAMAZ

      Doğrularımı götürücek kadar yanlış yapmadım bu hayatta çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları... şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim kimsenin doğrusunu götürmedim ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım..!
      sevgili dayı oglu o kazayı annemden birkaç defa dinlemiştim gerçkten elim ve üzücü bir kaza yaşanmış ve ozaman birçok aile gibi bizimde ailmize derin üzüntü yaşatmıştı annemin dayısı sevgili Besim dedem o kaza sonucu hayatını kaybetmiş ve şimdi sadece annemin anıları ve anlattıklarıyla hatırlıyoruz dedemi Allah rahmet eylesin
      1963 yılında ankara'da iki yolcu uçağının çarpışıp sonra doğru ulustaki hal ile gima'nın arasına düştüğü ve yüzlerce belki de binlerce insanın öldüğü acı kaza. olay sırasında babam sanayideymiş ve taa iskitlerden bu kazanın sesini duymuş. bu büyük facianın meydana geldiğini bir sohbet esnasında annem anlatmasaydı ben de bilmeyecektim. zira günlerdir internette araştırma yapmama karşın bu olayla ilgili resmi ve rakamsal bir bulguya ulaşamadım. o sırada evimiz cebeci asri mezarlığının karşısındaymış (ben yokmuşum o yıllarda). günlerce cebeci asri mezarlığına ölü taşımakla başedememişler. asri mezarlığın büyük kısmı o kaza ile dolmuş. aylarca da ulus meydanında yanık insan eti kokusundan geçilmemiş.



      toplam 3 havacımızın sehit oldugu kaza. ancak halkta korkunc bir panige yol acmis, 15 dakikada butun velilerin okula* dolusmasini saglamisti. nerdeyse tüm ankara kazayi gormustu. ucaklardan biri galiba dc3 tu . beni ilgilendiren yanı ise konu ile ilgili yaptığım resmin uluslararası bir yarışmaya gönderilmesi idi.





      1 şubat 1963 günü meydana gelen olay. londra’dan beyrut’a giden ve yakıt ikmali yapmak amacıyla ankara esenboğa havalimanı'na inmek için alçalan viscount tipi bir yolcu uçağı ile 12. hava üssü'nün c-47 askeri nakliye uçağı akşam üstü saat saat 16.00 civarında ankara üzerinde çarpışırlar. türk askeri nakliye uçağı bentderesi caddesi'ne, lübnan uçağı da ulus meydanı'na düşerler. iki uçaktaki toplam 17 mürettebat ve uçakların düştükleri yerlerde 87 kişi ölür. yaralı sayısı ise bunun çok üstündedir. pek çok bina ve iş yeri de yanmıştır. beyrut'a giden uçağın yakıt deposunun dolu olmuş olması halinde facianın boyutlarının çok daha büyük olacağı belirtilmiştir.




      çocukluk anılarının oluştuğu şehirler oradan ayrılıp uzun bir zaman oraya uğranmazsa bir sis perdesi altına gömülür. ancak çocukluk ankara'mın gözümün önünde yaşanmış öyle bir acı olayı* vardır ki o şehir gözümde o güne ait görüntüleri ile hep canlı kaldı.

      korkunç bir vınlama arkasından bir patlama ve kararmakta olan havayı saran duman kokusu ve alev kırmızısına boyanan gökyüzü. sonra caddede koşturan insanlar, birbiri ardına geçen itfaiye araçları ve ambulanslar.

      ulus'a yürüme mesafesi ile beş dakika süren bir yerdeydi evimiz. askeri uçağın arap uçağı ile çarpışma sonrası kopan bir parçasının evimizi sıyırarak geçişiymiş duyduğumuz korkunç vınlama. sonra da düşüşüymüş korkunç patlama. duman ve kızıllık ise ulus meydanının yanışı. bunları önce annem sağa sola koşturup öğrendi ve bana anlatmaya çalıştı. o zaman nerede son dakika haberleri veren yayın organları ! ancak saat 19 ajansında radyoda olayın ilk bilgilerini dinlemiştik. bu arada yanan yerlerde yakını olanların onları arama telaşı başlamış, sokaklar ana baba gününe dönmüştü. o gece itfaiye ve ambulans seslerine ne yazıkki komşulardan yakınlarını kaybedenlerin ağlamaları da eklendi.

      sonra resmi bir törenle kalkan 47 cenazenin gazetelerde yayınlanan fotoğrafları kaldı gözümde. o 47 kişi ankara'da defnedilenlerdi ve birçok kişi de memleketlerine götürülmüştü defin için. bu arada daha sonraki günlerde hastanede ölenlerin haberlerini okudukça annemin vah vahlarını hatırlarım. bir de istanbul bankası'nı.

      o günlerde çok konuşuldu, ulus'a düşen uçağın ateş topuna çevirdiği iş yerlerinden biri olan istanbul bankası. çalışanlar ve müşteriler dahil hiç kurtulan olmadı. arap uçağı giriş kapısının önüne düşmüş ve alevler tek kaçış yolunu kapatmıştı. bankanın dört bir etrafı demir parmaklıklarla çevriliydi. eğer bankanın bir arka kapısı olsaydı bankadakilerden kimse hayatını kaybetmeyecekti. bu olay, o günden sonra acil çıkış kapısı, yangın merdiveni olmaması nedeni ile tekrarlayan her yeni faciada aklıma gelir. bu insanların ölümünün ders bile olamamış hali beni tekrar tekrar üzer.




      wowturkey'de gezinirken firuz altıngöz isimli bir şahsın thy'nin viscount uçakları ve bunların genellikle şubat ayında kaza yapmaları ile ilgili başlığına eklediği bir çalışmasına rastladım. kazaya karışan viscount thy uçağı olmamasına rağmen kazanın thy viscount'larında olduğu gibi şubat ayına denk gelmiş olması nedeni ile bu çalışmasına dahil ettiğini tahmin ediyorum.


      ALINTI

      sozluk.sourtimes.org/show.asp?…t+1963+ankara+ucak+kazasi
      HERKES HEMŞİNİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEŞİNLİ OLAMAZ
      HERKES HEMŞİNLİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEMŞİNLİ ALAMAZ

      Doğrularımı götürücek kadar yanlış yapmadım bu hayatta çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları... şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim kimsenin doğrusunu götürmedim ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım..!
      Bu olayı birçok ayrıntısı ile hatırlıyorum. Saat kaçtı, hangi gündü hatırlamıyorum ama sokağın tüm çocukları evimizin karşısındaki arsada top oynuyorduk. Bu sırada Savaş adlı arkadaşımızın "Uçak Düşüyooooooor!" sesi ile onun gösterdiği yere baktık. Havadan bazı parçaların yere doğru düşmekte olduğunu gördük. Meğer Savaş uçakalrın çarpıştığı anı görmüş.
      Biraz sonra nereden geldiğini bilmediğimiz siren sesleri ortalığı kapladı. Tüm mahalleli top oynadığımız arsada toplanmış göğe yükselen simsiyah dumanları seyrediyordu. O tarihte ben 7 kardeşim ise 5,5 yaşında idi. Biraz sonra gelen bir haber ile bizim evde de bir panik başlamıştı. Çünkü uçaklar Ulus'a düşmüştü ve babam da şimdi 100. Yıl Çarşısının olduğu yerdeki Ulus Şehir Çarşısında çalışıyordu. Bir yandan da gelen dedikodular ile Ulus'ta yüzlerce kişinin öldüğü söylentisi yayılınca annem ve komşularımızın bizi ikaz etmelerine rağmen 7-8 çocuk kimseye farkettirmeden yandaki bir bahçeye dalıp alt sokağa inerek Ulus'a doğru koşmaya başladık. Sanırım 10-15 dakika sonra şu anda Altındağ Belediğe Binasının olduğu tepeye geldiğinde askerlerin ve polislerin yolu kapattığını ve Ulas tarafına kimseyi bırakmadığını gördük. Bunun üzerine Atpazarı Yokuşuna doğru koşmaya başladık. Amacımız yukarıda biryerlerden Ulus'a inmekti ama hemen her sokak askerler ve polisler tarafından tutulmuştu. Babamın da Ulus'ta olduğunu söylememiz de kar etmeyince Ankara Kalesinin Ulus'u gören en yüksek noktasına çıkıp Ulus'u seyretmeye başaldık. Dumanlar gittikçe yükseliyor, hiç susmadan çalan siren seslerine itfaiye ve ambulans sesleri karışıyordu. O günden aklımda kalan bir ayrıntı ise belki de binelrce kişinin ağlama ve bağırma seslerinin oluşturduğu uğultu idi.
      Akşama doğru eve döndük ama evde beni kızgın bir şekilde bekleyen babam karşıladı. "Baba seni merak etmiştim!" dedim ama önce bağırarak birşeyler söyledi ve sonra beni kucağına alarak sıkıca sarıldı.
      Birkaç gün sonra ise babam Hemşinli bir hemşerimizin de bu kazada öldüğünü söyledi. Kim olduğunu hala düşündüğüm ve bilmediğim babamın da arkadaşı olan kişinin Cezmi Dayı olduğunu da şimdi öğrendim.
      Allah'ın rahmeti ölenlerin üzerine olsun. Şu başlık beni 45 sene geriye götürdü.

      Bu kazadan bildiğim bir başka ayrıntı daha var. O tarihten sonra Ankara şehir merkezinin üzerinde askeri uçakların uçması yasaklandı ama bu yasak da yine o günlere yakın günlerde Talat Aydemir'in İhtilal girişimi ile bozuldu. Kızılay ve Harbokulu üzerine sorti yaparak dalan askeri uçakların halk üzerinde meydana getirdiği telaş ise bir başka başlık konusudur.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Birkaç gün sonra ise babam Hemşinli bir hemşerimizin de bu kazada öldüğünü söyledi. Kim olduğunu hala düşündüğüm ve bilmediğim babamın da arkadaşı olan kişinin Cezmi Dayı olduğunu da şimdi öğrendim.


      İlginize teşekkür ederim Sn Şakir bey; yukarda belirtmiş oldugunuz Cezmi
      Dayı isimli kişi dedemden faklı hayatını kaybetmiş bir insanmıdır veya isim hatasımı; yaptınız?
      Arkadaşlar bu konuya bir iki kelimede ben ilave edeyim.
      Yakın akrabam olan Dursun Gülay bu kazada yanan ve aylarca hastahanede kalan bir kişidir.
      Geçen sene ilk defa bana kazayı anlattı.
      Şoför olan dursun amca sürekli ulusta durur ve orada olan ve fırıncılık yapan tecinadan birisi ile sürekli kapı önünde sohbet edermiş. (İsminide dedi ama şimdilik unuttum)
      Bir gün tecinalı arkadaşı demişki hep kapıdan sohbet ediyoruz. Gel içeride burada konuşalım demiş.
      Bende müşteri beklediğim için kapıda olmayı tercih ederdim dedi.
      Neyse onuda kırmak istemedim ve içeri girdim dedi.
      Daha yeni içeri girmiştimki bir alev ve gürültü her tarafımızı sardı dedi. Yere düşmüştüm.Bir taraftanda yanıyordum dedi.
      Baktım tecinalı rahmetli olmuş. Bende hemen doğrıulmaya çalıştım ve dışarı çıkmaya çalıştım. Fakat her taraf alev bende yanıyordum dedi.
      Allahtanki üzerimde soğuk için çok kalın kıyafetler vardıda beni bir nebze koruyordu dedi.
      Neyse zar zor kendimi yangın dışına attım ve uzandım sonrasını hatırlamıyorum dedi.
      Şayet tecinalı beni içeri almasaydı uçak tam kafama düşecekti dedi.

      Bunlar Ortan köyünden Dursun Gülayın anlattıklarının özetidir.

      Dursun amca aylarca hastahanede yanık tedavisi gördü. Babamlar ölecek diye çok korkmuşlardı. Hastahaneye bizleride götürürlerdi fakat biz içeri giremez kapıda beklerdik.
      Dursun amca maalesef ciddi şekilde yanmıştı. Kendisini bu olaydan sonra şehirden soyutladı ve köye geri döndü. Hala sağdır.
      Metin Gültan :)

      Dursun GULAY

      Metin bey ilginize teşekkür ederim, anlatıldığı kadarıyla dedem orda değil hastahanede vefat ettiş,hatta hastahaneye gidenlere ben iyiyim demiş dedemi görenler yakınlara haber vermek için dışarı çıkmış ancak geri geldiklerinde dedemi morga kaldırmışlar; morga kaldırma olayında birde kötü olay olarak, dedemin bir altın dişi varmış onu çalmışlar diye biliyorum.

      sizden rica olarak sevgili Dursun dedeye ulaşılabilecek bir telefon numarası temin edebilirseniz ve sayenizde kendisiyle konuşma fırsatım olur ise bi hemşerim olarak bana çok büyük bir iylik yapmış olacaksınız.

      şimdiden teşekkürler