SSCB'de Sürgün Edilen Halklar Almanlar, Avarlar, Çeçenler, İnguşlar, Hemşinliler, Kalmuklar, Karaçay

      İngiltere’nin 400 senelik projesi Şark Meselesi 2 ayağını tamamladı ama 3. Ayağını tamamlaması Anadolu’da verilen Kurtuluş Savaşı ile engellendi. Görünen o ki İngiltere Şark Meselesi’nin son ayağını da tamamlamak için hala var gücü ile çalışıyor. Peki, nedir Şark Meselesi?
      Türkler Avrupa içlerinde ilerlemekte ve bu ilerleme durdurulamamaktadır. Türkler Viyana önlerine dayanmıştır. İngiltere Şark Meselesini de o günlerde açıklar.
      1) Türkleri durdurabildiğin yerde durdur.
      2) Türkleri götürebildiğin yere kadar geri götür.
      3) Türkleri geldiği yere geri gönder.

      Bu planın ilk ayağı Viyana’da başarılır. Türkler Viyana önlerinden geri döner. Bu tarihten sonra Türkler Artık sınırları ötesine akınlar düzenlemek bir yana sürekli geri çekilmektedir. Bu geri çekiliş 300 seneden fazla sürer. 1878’de Şark Meselesinin 2. Ayağı gerçekleştirilmiş Rus Ordusu Yeşilköy önlerine kadar gelmiştir. Şimdi sıra 3. Aşamadadır. Türkleri geldikleri yere yani Ota Asya’ya postalamak. İngilizler ve Rus Çarlığı bunun için anlaşmışlardır. Amaç Türkleri geldikleri yere göndermek Şark Meselesinin 3. Ayağı gibi görünse de perde arkasında saklanan asıl plan ise İslam’ı çıktığı yer olan Mekke’ye kadar geri götürmektir.
      Osmanlıda değil Avrupa içlerinde ilerlemek İmparatorluğun Payitahtı bile işgal altınadır. İşte bu günlerde Osmanlı’da Ermeni İsyanları başlar. İlk ciddi İsyan İstanbul’da yaşanır. İstanbul Bankası ayaklanan Ermenilerce işgal edilir. Abdülhamit’e suikast yapacak kadar azgınlaşan Ermeniler işi ülke çapında isyanlara kadar götürürler. Van, Kars, Erzurum vb. isyanlarında binlerce Türk öldürülür. Peki, Ermeniler ayaklanır ve isyan çıkarırken diğer kavimler ne yapmaktadır? Çanakkale’de yedi düvele direnmektedir.
      Ermeniler 1071 Malazgirt’te savaşın hemen öncesinde Bizans Ordusunda bulunan Ermeni kuvvetleri Sultan Alparslan’ın saflarına geçmişlerdir. Türk milleti bunu hiç unutmamış ve Ermenilere devletin tüm kademelerinde görevler vermiştir. Ancak Şark Meselesi’nin gündeme gelmesi ile Hıristiyan İngiliz ve Rusya içeride kendilerine destek olarak Hıristiyan Ermenileri seçmiştir. Ermeniler de Taşnak ve Hınçak Çeteleri ile Şark Meselesine her türlü desteği vermiştir.
      Bir yandan içerideki isyanlar diğer yandan yedi düvele karşı verilen savaşlar Osmanlı İngiliz ve Rusların içeriden desteğini kesmek için Tehcir kararını almış ve kendini ve varlığını savunma mekanizması idi. Elbette ki böylesine büyük bir göç sırasında ölenler olacaktı. Bu ölümleri haklı göstermek gibi bir şeyi kimse savunamaz ama Tehcir gelişigüzel uygulanmamış bir kanun ile gerçekleştirilmiştir. Hatta tehcir bütçesi de oluşturulmuştur.
      Tehcir ile ülkenin birçok bölgesinden toplanan Ermeniler Osmanlının sınırları içerisinde bulunan Suriye bölgesine gönderilmiştir. Günümüzde bazı Andavallı Türklerin de söylediği gibi planlanmış bir soykırım değildir. Soykırım olmadığını günün batılı devletleri de söylemektedir.
      Bu tartışmaya sebep olan kitapta Stalin’in sürdüğü Hemşinlilere Müslüman Ermeni derken, asıl amaç elbette ki farklıdır. O amacı tam olarak yazalım ki sıkıntısı anlamamak değil misyonu anlamaz gibi görünmek, anlaşılmasını önlemek isteyenler ne demek istediğimizi anlasınlar.
      1600’lü yılların sonuna doğru bölgeden İstanbul ve çevre illere göç edip yerleşen ve tartışmaya konu kitapta kendilerinden Müslüman Ermeniler diye bahsedilen bir topluluk vardır. Bunlar kendilerini Hemşinli olarak nitelemekte ve Türkçe dışında da Homseştna dedikleri bir de ana dilleri vardır. Bu gün yoğunlukla Hopa ile Adapazarı, Düzce, Akçakoca gibi merkezlerde yaşayan bu insanların kökenleri ile ilgili bir sıkıntısı yoktur. Kendileri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Müslüman’dır ve Türk’tür. Yazılan bir kitapta bu insanlara “Siz Müslüman Ermenisiniz” demek bu ülkeye de, devlete de ihanettir. Bunu hümanist duygular ile söylemek Emrullah Abinin söylediği gibi Dangalaklıktır ama bilinçli söylemek emperyalist politikalara uşaklıktır. Hele her şeyi bildiği halde Diaspora Jargonu ile savunmak Kraldan çok kralcılık yapmak Ermeni Diasporasının resmi tarih tezine gönüllü destek vermektir.

      Şimdi kalkıp da birilerinin “Ana dili Ermenicenin bir lehçesi olan insanlara Türk demek de nedir?” sorusuna karşı bu topraklarda 12 sene önce yaşanan bir olayı anlatmak istiyorum. Akıl ve vicdan sahibi herkes bu insanların ve benim ne demek istediğimi elbette anlayacaktır ama en azından anlamayanlara bir kere daha anlatalım.

      Sene 1996 ve ülkede 28 Şubat Depremi yaşanmakta. Önce haberlerde ertesi gün de gazetelerde bir haber gözüme takıldı. Hacettepe Üniversitesinden bir grup Bilim Adamı (!) bütçesini ABD’deki Rockweller Vakfından aldıkları (ABD’den fonlanan) bilimsel bir araştırma yapmaktadır. Proje Of-Çaykara’dan başlayıp Hopa’ya kadar uzanmaktadır. Proje ile bu bölgede yaşayan insanlardan kan örnekleri alınmaktadır. Projenin adı ise “Karadeniz’de Genetik Hastalıklar” dır. Yaklaşık 2 ay kadar sürer bu araştırma. Yaklaşık 40 bin kan örneği alınır insanlardan. Bu olay o günlerin gazetelerine ve TV haberlerine kadar da düşer. Sonunda Hacettepe Üniversitesi’nin bu araştırmayı yapan Bilim Adamları (!) sonucu açıklarlar;
      “Bölgeden alınan kan örneklerinin incelenmesi sonucu bölgede yaşayan insanların % bilmem kaçının Türk Irkından olmadıkları anlaşılmıştır”
      Bu açıklama üzerine Kanal 7’nin muhabirlerinden biri Hopa’ya giderek orada insanlarla görüşür. (Ben bunu seyrettim). Kendilerinden kan örnekleri alınan insanlar ile konuşurlar. Konuştukları herkes müthiş bir tepki verir. Ancak 70 yaşlarındaki bir karı kocaya mikrofon uzatılıp da “Sizin Türk olmadığınız söyleniyor!” sorusuna o yaşlı dedenin verdiği cevap hala gözlerimin önündedir. Dede gözleri çakmak çakmak ve sesinin yettiğince; “LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH. TÜRK OĞLU TÜRKÜM!” diyordu.

      İşte tartışmaya konu olan kitapta Müslüman Ermeniler tabirinin kullanılmasının a güya bilimsel araştırmalar adı altında bölgede ABD, AB fonları ile yapılmak istenen de bu ihtiyar dedelerin ebelerin sesini 1-2 nesil sonra kesmektir. Bunu hala anlamayan varsa buyursun aynı şekilde devam etsinler. Onlar devam edeceklerdir ama elbette ki bu ülkenin Vatan, Millet, Bayrak, Ezan, Bağımsızlık severlerin söyleyecekleri şeyler de olacaktır.
      Son söz!
      Bu ülkede ne Kuvva öldü ne de Kuvvai Milliye Ruhu…
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Dediğim gibi kişiler inanmanın ötesine geçip, “bunlardan başkası hep yalan söyler” mantığına teslim edilmiş beyinlerle düşünürlerse böyle cümleler gelebiliyor. Posası çıkarılmış kavramlara sırtını dayamış aydınlara güvenmek bu tip cümlelere neden olabiliyor. Herkesi kara, herkesi kendi gibi gören köşe kadılarının yorumladığı evrenleri, yaşadıkları dünya zanneden okuyucular, -tıpkı okudukları kişilerdeki gibi- saygıyı bir kenara bırakıp, küfrün sadece ucundan dönülmüş ve doğrudan site sakinlerini muhatap alan yazılar yazabiliyorlar.

      Hastalıklı üslubun daha önce muhatabı olan –ki içlerinde babam da var- büyüklerimin yolundan gidip, küçükken çok yaptığımız espriye dipnot düşerek, kişiyi doktora emanet ediyoruz.

      Yazıma “suyun iki yakasından” bahsederek başlamıştım. Kafaların içinde dönenleri göstermek, kimlerin neye hizmet ettiğini öğrenmek/öğretmek için yazmıştım yukarıdakileri. Zaten NİŞANYAN’dan alıntıladığım cümle de bunun içindi.

      Ben yukarıda 1915 olayları ile ilgili görüşlerimi yazmadım. Kaldı ki ÖZAKMAN’dan alıntıladığım bölüm de, tehcir ile ilgili ÖZAKMAN’ın görüşü olduğu savunulamaz. Kimse alıntıladığım bu bölüme dayanarak, ÖZAKMAN’ın görüşlerinin “soykırım” yapılmadığı yönünde olduğunu iddia edemez.

      Ama alıntıladığım bu bölümlere dayanılarak iki kişi arasındaki bir fark kolaylıkla görülebilir. Bağımsızlık kavramının önemli bir yer tuttuğu yurt sevgisi. Yani bir Ermeni’nin yurdunu sevdiği kadar yaşadığı sınırları sevmek ve korumak.

      Biat edilen yazarlara güvenme hatası da burada başlar. Çünkü 20 yıldır biat ettiğiniz yazarların hiçbir kitabında ve makalesinde “bağımsızlık” kelimesi geçmiyorsa eğer, okuyanın da yapacağı bir şey yoktur. Alfabenin “a” ile değil de ne bileyim “d” ile başladığını ezberleyen beyinlerden ancak analitik düşündüğünü iddia eden düşünceler çıkabilir. Ve yine bu güruh iktidar sevdalısıdır. Hemen hemen hepsinde bu görülür. Güçe tapmanın sonucu da sürekli görüş değiştirmektir. Güç ne is onu sevmektir.

      Kişisel bir not: Bu platform altında yazı yazmadan önce kime cevap verdiğimi öğrenmek isterim. “Kimdir bu?” sorusu hep kafamda olur. Daha önce bu platform altında yaşanmış olan trajik hatalara düşmemek için, karşı karşıya geldiğimizde utanmamak için kime yazdığımı bilmek isterim. Görülüyor ki burada sadece benim Mustafa GÜRDAL’ın damadı olduğum ezberlenmiş, şimdi de 24 yaşında olduğum tespit edilmiş. Ama yukarıdaki cümleleri yazmadan önce bir daha düşünülseydi, benim yukarıdaki yazıları büyüklerime destek olmak amacıyla yazmadığımı, büyüklerimi “bir takım” olarak nitelemeyeceğimi, “sol” adına bir şey söylenecekse bunu rahatlıkla yerine getireceğimi, bu işi sürekli fikir değiştirenlere bırakmayacağımı bilirdi.

      Ben bir derdimi anlatmak istediğimden Nazım şiirine cevabı genel olarak vereceğim. Önemli olan solcu, sağcı, oracı buracı olduğunuz değildir. Bir toprak üzerinde yaşayan bu kişiler nasıl olsa bir yolunu bulur beraberce yaşamayı başarabilir. Benim derdim, ihaneti, cafcaflı kavramlar ardına saklayıp, bir tarihi yok etmeye çalışmakla, bir kültürü yok saymakla. Ve bütün bunları yaparken hep bir yöne tapmak. Bugün gördüğümüz ve her alanda her yeri istila etmiş bu kişilerin yaptıklarını ne ile tanımlayacağız? Benim sorum bu! Nazım’ın yaptığı gibi yapmaktır, yapacağımız iş: bir cebimizde bağımsızlık ülküsü, vatan sevgisi dururken; diğer cebimizde her kavmin, milletin, ülkenin başına geldiği gibi hatalarımızı taşımaktır.

      Hemşin’e “Ermeni”leri değil bu millet üzerinden para kazanmaya göz dikmiş misyon yüklü zavallıları sokmamak için çabalarken de aynı şeyleri gözlemledim. Bizim hep bir cebimizde esas vatandaşın taşıması gereken kavramlar varken diğer cebimizde düşünce farklılıklarımız vardı. Ama başta da belirttiğim gibi bu duruşu herkesten bekleyemezsiniz. Çünkü bu millete günü geldiği vakit yüzüne tükürmesi gereken beyinler lazım.
      Fosforun zeka gelişimine katkısını sahil şeridine bakarak görebiliyoruz... Türkiye balık yesin!

      (...)

      Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
      Günü gelir hesabınız görülür.
      Günü gelir sualiniz sorulur :
      Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

      N.Hikmet

      Concierto de Aranjuez
      La ilahe illallah Muhammed Rasulullah Türk oğlu Türk'üm !!!

      Kur'an'ın vazettiği dinin mü'mini olabilmek için "Türk oğlu Türk'üm" gibi bir ifadeye gerek yok !
      Din, müntesibini böyle bir şeyle (peygamberin hemen yanında,ona eşdeğer bir ırk övünmesi !) mükellef kılmıyor !

      Böyle bir itikadi zorunluluk yok.
      Fakat şirk kavramıyla pekala anılabilir !..

      Bir de kuvva ruhu falan-feşmekan denilmiş !..
      Yanılıyorsam düzeltin lütfen;
      Bu ruh üzre olduğunu iddia edenler şu an Ergenekon kapsamında hesap vermiyor muydu :D
      Gerisi uzayıp giden yalelli !..
      Acemi hamaset denemeleri !..

      ***************

      Diğeri ne söylemiş, bakıyoruz !

      Site sakinlerini muhatap alan yazılar yazılıyormuş !
      Hıımmmm ...
      Kahve ahalisine (lumpen kırolara) şifre veriliyor abicim !
      "Konuşturmayın,urun" komutu !..

      Peki,başka ne diyor bu genç ?
      BAAABBBAAAAMMMMMM diyor !..

      Muhtemel babba desteği + kahveden toparlanmış kara-kuru bir yığın lumpen faşo = Kurulacak cümleciklerde daha özgün-kabadayı jargonu seçebilme cesareti !
      Sonuç;
      "Hastalıklı üslup,bir takım yazarlara edilen biat, bağımsızlık kelimesi geçmeyen bir lugat,güce tapınma,misyon yüklü zavall " gibi son derece nezih (!) ifadeler !..

      Peki,hadi diyelim tüm bu salya-sümük nevi şeylere "gençtir,umulur ki Tayyip Erdoğan'ın hitabet sanatından etkilenmiştir (!) diyelim,geçelim !..

      Mantıklı bir şey var mı ?!

      Koca bir HİÇ :D

      Nazım'a açılan davalara bakıyoruz;

      1925 Ankara İstiklal Mahkemesi Davası
      1927-1928 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
      1928 Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası
      1928 Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası
      1931 İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası
      1933 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
      1933 İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası
      1933-1934 Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası
      1936-1937 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
      1938 Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası
      1938 Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi Davası


      Nazım senin beynine tükürmezdi !
      Zira sende böyle birşey yok !

      CHP'nin hayatını karattığı ve sonrasında "memleketim" diye diye uzak diyarlarda ölen Nazım...

      Kendisini Atatürk'ün emriyle yemeğe çağıranlara "ben deniz kızı eftelya değilim" diyerek reddeden bir fenomenin gölgesine sığınan sen !
      Sen onun tükürüğü bile olamazsın !
      Yazar: Ömer Tarih: 13.12.2008 Saat: 15:05

      La ilahe illallah Muhammed Rasulullah Türk oğlu Türk'üm !!!

      Kur'an'ın vazettiği dinin mü'mini olabilmek için "Türk oğlu Türk'üm" gibi bir ifadeye gerek yok !
      Din, müntesibini böyle bir şeyle (peygamberin hemen yanında,ona eşdeğer bir ırk övünmesi !) mükellef kılmıyor !


      Bu sözü söyleyen 70 yaşlarında bir ihtiyar. "Lailahe İllallah" ile Müslüman olduğunu "Türk Oğlu Türküm" sözü ile de bu topakların insanı, devletine bağlı ve saygılı bir vatandaş olduğunu haykırıyor ama bizim SOROS savunucusunun sanırım Pentagon Menşeli Dincilik ve aynı merkezli Libarallere Yağcılık dışında burada söyleyemediği başka sıkıntıları olsa gerek.

      Bakalım! Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Yakında karnındaki erik kurusunu da çıkaracaktır...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Başlığa taşınan kitap muvacehesinde söylediklerim ortada...

      İlgili konuya dair burada "söyleyemediğim bir sıkıntı"m yok...

      Soros ve politikasını savunma amaçlı bir yazım olmamıştır...

      "Dincilik",Pentagon bu işe el atmadan önce de vardı,sonra da olacak...

      Son günlerde dinciliğin kralını çarşaf açılımıyla (!) gündeme gelen Deniz Baykal ve şurekası yapıyor !..

      ihtiyar. "Lailahe İllallah" ile Müslüman olduğunu "Türk Oğlu Türküm" sözü ile de bu topakların insanı, devletine bağlı ve saygılı bir vatandaş olduğunu haykırıyor

      Ben bu söylemi de dincilik-bölücülük olarak değerlendiriyorum !..

      Neden mi ?

      Demokratik bir toplum zemininde, sıraladığınız "bu toprağın insanı,devletine bağlı ve saygılı" olabilmek için illa müslüman olmak gerekmiyor.Şu ya da bu din ve mezhebi bunun için olmazsa olmaz bir gereklilik olarak dayatırsanız bölücülük yapmış olursunuz !

      "Ne mutlu insanım" demek, günümüz heterojen toplumu için daha anlamlı,anlaşılır ve kabul edilebilir bulunacaktır...

      Liberallere hangi sebepten ötürü yağcılık yapmış pozisyonunda değerlendiriliyorum,bilemiyorum ?
      Fakat bildiğim, liberaller şu an AKP hükümetine yağcılıkla meşguller !..
      Sen bu işleri anlamazsın Ömerim. Çünkü senin vicdanın bu toprakların kültürü ile şekillenmemiş. Bu sebeple söylediklerinin de inandıklarının da yaşadıklarının da ruh dünyanın da o sözü söyleyen ihtiyar ile çakışması sözkonusu bile olamaz.

      ABD fonlaması ile bu ülkede genetik analiz yapmanın bir insanlık suçu olduğunu söyleyememek ezikliğini iyi anlıyorum da birileri genetik analiz yapıp insanlarımıza genetik kimlik dayatma çabalarını neden ait olduğun din ile telin etmediğini anlayamıyorum. Yoksa senin dinine göre böyle bir şey suç değil mi? Hele hele o ihtiyarın kendisini başka bir ırka yamama çabalarını reddetmek için Kelimei Şehadet Getirmesi ve Türk olduğunu söylemesini bölücülük olarak kabul etmek mantığı seni tam olarak Oryantalizmin tüm kimliğini ve kişiliğini silmiş ruhsuz bir ceset yığını haline getirdiğini görememen ne kadar acı.

      Recep Kardeşime de kısa bir not: Şu son yazdığından sonra görünen o ki Ömer kardeşimizin tedavisi mümkün değil. O aşamayı çoktan geçmiş. Bu ülkede Keliemi Şehadet getirmek ve Ben Türküm demenin bölücülük olduğunu bir dinciler bir de Soror beslemesi Libareller söylüyor.
      Kelimei Şahadetten "Muhamedun Resulullah'ı" çıkaranlar bakın ki işleri nerelere kadar getirdiler.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Yukarıda yakınılan dinciliği deşifre etmeye çalıştım !
      Burada da dincilikten umulana paralel olabilecek bir "fetiş" sözkonusu edilmiş !..
      Fetiş diyorum;
      Zira kastedilen ve savunulan "bu topraklarda yaşayan tüm insanların bilcümle yaşam kültürleri" değil,sözkonusu edilen ihtiyar ve onun dini üzre olan "ayrıcalıklı" (!) bir tür kast !..

      Benim iç mahkemem (vicdanım), toplumu kastlara bölüp,sonra da şu ya da bu kastı diğerleri rağmına ululamayı mahkum eder !..

      Diğer çekincelere karşı verilecek olan cevap yine aynı mihval üzre olacağından buraya tekrar-tekrar almayı gerekli görmüyorum...
      Yazar: Ömer Tarih: 13.12.2008 Saat: 18:13

      Yukarıda yakınılan dinciliği deşifre etmeye çalıştım !
      Burada da dincilikten umulana paralel olabilecek bir "fetiş" sözkonusu edilmiş !..
      Fetiş diyorum;
      Zira kastedilen ve savunulan "bu topraklarda yaşayan tüm insanların bilcümle yaşam kültürleri" değil,sözkonusu edilen ihtiyar ve onun dini üzre olan "ayrıcalıklı" (!) bir tür kast !..

      Benim iç mahkemem (vicdanım), toplumu kastlara bölüp,sonra da şu ya da bu kastı diğerleri rağmına ululamayı mahkum eder !..

      Diğer çekincelere karşı verilecek olan cevap yine aynı mihval üzre olacağından buraya tekrar-tekrar almayı gerekli görmüyorum...


      Zerre kadar akıl sahibi olan şu ihtiyarın söylediğinden söylediğin anlamı çıkarmaz. Böyle bir anlam çıkarmak için insanın ya geçmişten karnında bir erik kursu vardır yada bilinç altında bizim bilemdiğimiz bir eziklik.

      Bir daha olayı açıklayalım!

      ADB'den fonlanan güya bilimadamı bir grup hain bölgeden "Karadeniz'de Genetik Hastalıklar" adı altında kan örnekleri alıyor. Sonra bunların genetik incelemesini yaparak kan alınan insanlardan bir kısmının Türk olmadığını söylüyor. Bu durumu öğrenen ve kan veren vatandaşlardan biri de yukarıdaki sözleri söylüyor.
      Bu sözlerde "Ben Türküm" haykırışı var. "Eskiden Hırsitiyandılar" saldırısı için de "Kelimei Şahadet getiriyor"

      AB Bizden bu ülkenin kamu kurumlarından Atatürk2ün resimlerini indrimemizi istiyor. Liberaller "Ben Türküm Demeyi" güçleri yeterse yasaklamaya çalışıp bu sözü söyleyenleri "iNsanlık suçu işlemiş" kategorisine sokmaya çalışıyor. Ama görüyorum ki ilk kez Ömer'den duyduğum gibi aynı batı meğer bu ülkede "Kelimei Şehadet" getirilmesini de Bölücülük olarak tarif ediyor.
      Yukarıya aldığım Şark Meselesini bir daha okuyun. İngiliz'in İslam'ı Mekke kapılarına kadar sürme projesinin hangi aşamaya geldiğini anlayın. Batı bunun için Dincileri kullanıyormuş da bizler yeni farketmişiz.

      Bu topraklarda yaşayan her insanın, ırkın, inancın bu toprakların kültürüne katkısı vardır. Türk Kültürü bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan tüm medeniyet, ırk ve inançların hülasasıdır. Batı'nın yıkamadığı işte bu birlikteliktir, birarada yaşama becerisi ve pratiğidir. İşte bunun için Batı Etnik Faşizmi destekliyor. Evrensel Hukuka da bu ülke hukukuna da aykırı olarak kan örnekleri toplayıp genetik analizler yapıyor. Yapıypr yapıyor ama Ömer gibiler çıkıp Batı'yı ve Soros'u savunarak bu birliğe sahip çıkanları Bölücülükle suçluyor. Buna delil de bu ülke topraklarından bir vatandaşın "Ben Türküm" demesini "Kelimei Şehadet" getirmesini gösteriyor.

      Ömer'in söylemleri baştan beri söylediklerimizi doğruluyor. Batı'nın amacı özellikle Entel Liboşlar ve Pentagon komutalı Diyalogcu Dincileri kullanarak bu ülkeyi birarada tutan tüm unsurları yıkmaktır. Güçleri yeterse bu ülkede Türküm demeyi de yasaklayacaklar Kelimei Şehadet getirmeyi de.

      Nerde durduğunu öğrenmek istiyorsan şu yazdıklarından önce veya sonra sana ulaşmaya çalışanları incele. Varlıkları bu sitede senin gibi düşünenlere kanca atmak olan kişilerle inşallah irtibatın selam sabah ötesine geçmemiştir.

      Son bir not: Ne senin ne de bir başkasının gücü bu ülkede Türküm demeyi de Kelimei Şehadet getirmeyi de önleyemez. ZiraHopa'daki dede tek örnek değildir. Onlardan bu ülkede milyonlar vardır.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Sürekli kendini tekrar eden yazılar !..

      Aynı şeylerin küçük değişikliklerle yinelenmesi !..

      Böylesi eleştirilere defaatle,dolayısıyla yeterince yanıt vermeye çalıştığımı düşünüyorum !..

      Fakat "yiğidi öldür,hakkını yeme" demişler !
      Burada bir farklı "şey" görüyorum;

      Nerde durduğunu öğrenmek istiyorsan şu yazdıklarından önce veya sonra sana ulaşmaya çalışanları incele. Varlıkları bu sitede senin gibi düşünenlere kanca atmak olan kişilerle inşallah irtibatın selam sabah ötesine geçmemiştir.


      Mesnetten yoksun,hoş olmayan bir vehim örneği !
      Kimsenin ajan provokatörü değilim !

      Ancak, faşizmin de sözcüsü değilim !

      Etnik faşizme karşı olduğum oranda Hitler'in soyunduğu anlamda bir faşizme de fedai olmadım,olmam !..

      CHP tek parti iktidarının halka rağmen yürüttüğü tek tip insan modeli oluşturma çabaları yürümemiş,gelinen noktada görülüyor ki bunun yanlışlığı itirafı partide en yüksek seviyede dillendirilir olmuştur ...
      Umuyoruz Ali Bulaç'ın dediği doğru çıksın...
      Umuyoruz yeni bir Gorbaçov ile karşı karşıyayızdır...

      Modern dünyada tek tip yaşam formu dayatmasını izah edemediğiniz-edemeyeceğiniz gibi,buna paralel olarak sadece bir tek meşru addedilen din ve mezhebi de ön plana çıkaramazsınız.

      Israrla ve başından beri böyle düşünen bana yönelik yakıştırılan dinci ifadesini nasıl delillendiriyorsunuz, doğrusu merak ediyorum !...
      Delil çok açıktır ama görebilene.
      Şöyle ki Berlin Duvarfı yıklıdığı gün ABD'nin o günkü Başkanı bunu bir müjde olarak dünyaya duyuruyordu. Oysa aynı saatte bir Pentagon Generali "Şimdi hedefimizde Mustafa Kemal'in Ulus Devleti var" diyordu. Zaman içinde bu söylem artarak devam etti. Mesela "Ulus Devletlerin"çağı geçmiştir söylemi de Liberallerin bunu tekrar etmesi de Soros'un demokrasi havariliği de bu söylem üzerine geliştirilen politikalar içeriyor. Amaçlarını da hedef ülkelere Gerçek Demokrasiyi getirmek olarak açıklıyorlar. Bu anlamda ABD ve AB politikaları da örtüşüyor.
      Sizin bu sayfada "Ben Türküm" ve "Kelimei Şehadet" getirenleri Bölücülükle suçlamanız da Soro'un söylemidir. Ne olduğunuzu tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Çünkü bu ülkede Soros'un borozanlığını yapan 2 grup var. Biri liberaller diğeri de Dinciler.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      SİZİN YAZDIKLARINIZI ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM
      SANIYORUM KÜLTÜRÜM MÜSAİT DEĞİL O YÜZDEN YAZILARİNİZİ ES GEÇMEYE GAYRET EDECEĞİM SİZDE BENİM YAZDIKLARIMI ES GEÇİN OLURMU
      NE ZAMANKİ KÜLTÜREL OLARAK KENDİMİ YETİŞTİRİRİM O ZAMAN
      SİZİNLE MUHATAP OLURUM
      AKLINIZI SAĞLA SOLLA BOZMUŞSUNUZ SUÇUM DA AYIBIMDA
      BANA AİT SİZE AVUKATLIK TEKLİF EDERSEM REDDEDERSİNİZ
      OLURMU
      "Görüyorum ki bundan sonrası monolog ile devam ediyor !
      İşim olmaz !..

      Yine; 24 yaşında olmasına karşın fırsat buldukça forumda BİRtakım büyüklerine destek olma hevesi içimizi sızlata-sızlata ! sol söylemin temsiline soyunan,o kadar ki bunu Nazım Hikmet'i imzası olarak kullanma gözükaralığıyla da orta yere gümbür-gümbür getiren bir katılımcı görüyorum !..

      Hadi diyelim Özakman'a sığınmasını görmemiş olalım !..

      Hadi diyelim Baskın Oran ve diğer sol kalemlere yönelik ayak üstü kendince bir şeyler söyledi,onlara olan mesafesini özenle dillendirdi !

      Peki ama,imzasına taşıdığı Nazım'ın "ermeniler'i kestik" diyen şiirine ne diyecek acaba !!!

      Şiir aynen şöyle;

      ...
      bakkal karabetin ışıkları yanmış
      affetmedi bu ermeni vatandaş
      kürt dağlarında babasının kesilmesini
      fakat seviyor seni çünkü sen de affetmedin
      bu karayı sürenleri türk halkının alnına
      ...



      Sol ve solcuları savunmak da bana düştü, iyi mi

      Not:Akil baliğ olmadan evvel solcu takılmışlığım da vakidir.."



      Ömer Bey yine döktürmüş..

      24 yaşında olan, sanırım Recep'i kendince tiye almış.. Ama bu ülkede "mevcut sistemi değiştirmeye kalkışma" suçundan idam edilen 17 yaşında insanlar olduğunu unutmuş!! Ama 24 yaşında birine politika yapmayı "normal" görmüyor...

      Nazım'ın astığı şiire gelince; Tüm nazım külliyatını okumuş biri olarak, bu şiiri hatırlayamadım.. Hangi şiirinde bu dizeler yer alıyorsa yazarsa sevinirim. O zaman şiirin tümünü okur ve yorumumu yaparım..

      Bir önceki yazısında ise bazı aydınların ismini sıralamış ve Baskın Oran için, "solun medar-ı iftiharı bir isim" diye bahsetmiş. Bu ne cüret, sen kimsin, ben söyleyim Sol düşmanı biri.. Sana mı kaldı bu Liboşu solun medar-ı iftiharı diye sunmak.. Bir zamanlar solcu takılman sana bu hakkı verir mi sanıyorsun? Eğer bir zamanlar "solcu takılmayıp" solcu olabilseydin -ki senden bunu bekleme hakkım yok, bu kapasitede olmadığın her halinden belli- haddini bilirdin..

      Sol ve solcuları savunmak bana düştü cümlene gelince; Hiç merak etme Ömer Bey sol hiçbir zaman senin bulunduğun seviyeye düşmez, düşemez. Hatta bir gün sana da el uzatır bulunduğun çukurdan çıkmana yardım eder..
      Kulaksız işitmek dilsiz ifade
      Canım cananındır edem iade
      Vücut bir camidir vicdan seccade
      Onun bunun çıkarına seremem
      Dini ve ırkı her ne olursa olsun ,tüm yurttaşların birinci sınıf kabul edilmesi gerekliliği demokrasi teorisinde Soros'tan önce de vardı,sonra da var olmaya devam edecektir.
      İşkillendiğiniz herhangi bir ismi bahane ederek demokrasi mücadelesini kerih gösterip,sonrasında faşizan emellerinizin meşruiyetini ilan edemezsiniz !

      Berlin duvarı yıkıldı !
      Kötü mü oldu ?
      Anlayamadım !!!
      17 yaşında idam edilenler; her ne kadar kendilerine "sistemi değiştirmek" suçu isnat edilse de gerçek bu değildi !
      Mesela İrfan Solmazer'in temin ettiği bombayı Kızılay'da Deniz Gezmiş'e patlattırıyorlar.

      Deniz ve diğerleri;
      Nasıl pis bir oyunun figüranı olduklarını anlayamadan telef edilmişler,öldürülmüşler,darağaçlarına gönderilmişler.Yazık olmuş...

      Baskın Oran'ın sol kimliği ve bunun mahiyeti konusunda burada tartışacak değilim.Burada onun kemalize solla değil,özgürlükçü solla anıldığını hatırlamamız yeterli olacaktır.Elbette bana düşmez onu solun medar-ı iftiharı ilan etmek ! Ki zaten bunu yapan ben değilim. Zannediyorum google'de küçük bir gezinti yapman, onun hakkında getirilen sol adına olumlu değerlendirmeleri görmen için yeterli olacaktır !

      Solun hangi seviyede olup olmadığı değil Türkiye'de tartışılan !
      Türkiye'de sol var mı ?!

      Asıl soru bu olsa gerek !..