Yöremizle İlgili Yazılar

      Yöremizle İlgili Yazılar

      Yazar Cüneyt Topaloğlu
      19 02 2007
      ImageBugün Hemsinliler'in büyük bir çogunlugu Ermeni oldugunu reddediyor. Bölgede kullanilan yer adlari ve gündelik yasantida kullanilan esyalarin isimlerine kadar yerlesik bir Ermenice var aslinda. Vartavar, Hodoç gibi Ermeni gelenekleri devam ettiriliyor.

      Hemsin, bugün Rize'nin Çamlihemsin ve Pazar-Hemsin ile Artvin Kemalpasa'daki Hemsin yerlesimine ve burada yasayanlara verilen bir isimdir. Hemsin/Hemsinlilik ortak bir kültürü ve yüksek daglarda yasayan insanlari temsil eder.(1)

      Hemsinlilerin yasadiklari bölgeler, sadece Dogu Karadeniz degildir. Gurbetçilik sayesinde Türkiye'nin birçok bölgesinde ve eski göçlerle Bati Karadeniz ve Erzurum sinirlarinda da Hemsinlilerin yasadigi bilinmektedir.

      Dogu Karadeniz denilince akla gelen ilk yerlerden Çamlihemsin, Dogu Karadeniz'in en yüksek noktasi Kaçkar Daglari eteklerinde, tarihi Tebriz-Trabzon ipek Yolu'nun önemli bir geçit noktasinda kurulmustur. Çamlihemsin'de yasayan insanlarin çogu yaz aylarini yayla faaliyetiyle geçirir.

      Pazarin Hemsin nahiyesinde yasayanlarin birçogu da yaylacilik faaliyetlerini Çamlihemsin sinirlarindaki yaylalarda gerçeklestirdiginden iki Hemsin arasinda bir kaynasma yasanmistir.

      Ancak cografi olarak uzak olmasa da, Hemsinlilerin Dogu Grubu olarak bilinenleri bu yakinlasmanin hayli uzaginda. Onlar da Hemsinli olarak bilindikleri halde, Bati Grubu olarak bilinen Çamlihemsin ve Pazar-Hemsin'le pek alakalan yok.

      Dogu Hemsinlileri (Homsetsi)

      Peter Andrews'in "Türkiye'de etnik gruplar" kitabinin Hemsinliler bölümünde, Hemsinlilerin Hopa-Kemalpasa tarafinda yasayanlarinin kendilerini "Homsetsi" olarak tanimladiklari yazar.

      Bu Dogu grubu Hemsinlilerin tam olarak tasidiklari yerler Artvin ilinde, Hopa ve Kemalpasa içinden geçen akarsu düzeni üzerinde yer alir. Doguda Çoruh nehri dogal bir sinir teskil eder. (2)

      Dogu Grubu Hemsinlilerinin dili Ermenice'dir. Bati lehçesi ve Türkçe de konusulur. Yöre insanlari her ne kadar Hemsince konustuklarini iddia etseler de aslen böyle bir dil yoktur.(3)

      1990'larda Sarp sinir kapisinin açilmasiyla Rusya'dan Dogu Karadeniz'e gelen ilk Ermeniler olmustur. Ermeniler baslangiç olarak Hopa'ya alisveris için ugradiklarinda, yöre halki ile dil bakimindan kaynastiklari görülmüstür.

      Bugün her ne kadar kendilerini Ermeni olarak tanimlamasalar da, konustuklari dil Ermenice ve bazi kaynaklarca Ermenice'nin bir lehçesidir.

      Peter Andrews'e göre konusulan Ermenice'nin en az iki lehçesi vardir ve köyden köye degisiklik göstermektedir, Ses sisteminde farkliliklara rastlanabilen dilde sasirtici arkaik (ilkel) unsurlarla birlikte, Türkçe'den ödünç alinmis özelliklerde mevcuttur.(4)

      Doguda yasayan Hemsinlilere iliskin Peter Andrews'in çalismasindan esinlenen Hale Soysü, "Kavimler Kapisi-1" adli eserinde (s. 123-141) Hemsinlileri tanittiktan sonra, cografik yerlesim alanlarini 'Ermenice konusanlar' ve 'Türkçe konusanlar' diye ikiye ayirmis.

      Dogu Grubu'nda esas olarak dilden hareket edilerek kimlik çikarilmis göründügü halde, bu Ermeni kökenliligin reddi anlamina gelmiyor. Bütünüyle Türklesen Dogu Grubu Ermenice konustugu halde, Ermeni kökenden oldugunu inkar ediyor. Hale Soysü bu durumu 'Ermeni olmadiklarini Ermenice söylüyorlar' diyerek özetliyor.

      Dogu Grubu Hemsinlilerinin gündelik hayatta kullandiklari bazi kelimeler sunlar mar (anne), dad (baba), momi (nine), çur (su), dzar (agaç), tur (kapi)

      Dogu Hemsin de diger Hemsinler gibi yaylacilik faaliyetlerini sürdürüyor. Bunun disinda giyimden yemek kültürüne kadar folklorik ögelerin ve ritüellerin Artvin'e özgü oldugu söylenebilir.

      Dogu Hemsin'de karalahana ve içyagi ile pisirilerek, koyulasmasi için misir unu katilan bir yemek var Abur. "Aburla mi büyüdün?" sözü ise Dogu Hemsinliler arasinda köyün disina çikmamis, kültürsüz insanlara söylenen yaygin bir söz diye biliniyor.

      Gerek cografi konumu gerek kullandiklari dil bakimindan Dogu Hemsinlileri (Homsetsileri) Bati Grubu'ndan ayiran kimligin neden farkli oldugu bir sir gibi.

      Bati Grubu (Armeni)

      Bati Hemsinliler olarak adlandirilan grup Çamlihemsin ve Pazar-Hemsin'in yüksek kesimlerinde yasayan ve bir etnik kimligi temsil eden halklardir. Komsulari Lazlar da bu Hemsinlilere Armeni derler.(5)

      Daha yaygin bir söyleyis 'Kalin kaburgali Ermeni'dir. Ne var ki artik Lazlar ve Hemsinliler arasinda bu denli yaygin söylenisler kalmamistir. Rekabet de yavas yavas ortadan kalkmis, birbirlerine kiz alip vermeyen ve düsman olan iki toplum artik daha samimi olmustur.

      Lazlarin çay tarimi için Hemsin'in dag köylerine gelmesi iki halki birbirine yakinlastirmistir.

      Hemsin üzerine arastirma yapmis olan birçok yazar, Bati grubu Hemsinlilerinin tamamen Türklestigini ve Ermeniligi reddettigini söylemektedir.

      Günümüzde Bati Hemsinliler, içinde Ermenice kelimelerin de bulundugu degisik aksanli bir Türkçe konusmaktadirlar. Bazi arastirmacilar, Bati grubu Hemsinlilerinin dillerini unuttuklarini söylerken, bazilari da böyle bir dilin olmadigini, olsa bile unutulamayacagini (Lazca örneginde oldugu gibi) ifade etmektedir.

      Bati Grubu Hemsinlileri Ermeni olduklarini reddetseler de Vartavar (Hemsin'de Vartevor deniliyor), Hodoç gibi Ermeni geleneklerini, senliklerini devam ettiriyorlar.'6'

      Bati Grubu Hemsinlilerini Dogu Grubu'ndan ayiran en önemli özellikleri, kimlikleri haline gelen pastacilik ve firincilik meslekleridir. 19. yüzyilin baslarinda Rusya ve Avrupa'nin bazi kentlerine giderek bu meslegi ögrenmis olan Hemsinliler, daha sonra Türkiye'ye dönerek hem bu meslegin yayilmasini saglamislar, hem de kendilerine gurbetin kapilarini açan mesleklerini icra etmisler. Bugün büyük sehirlerde ve hatta Hakkari'de bile bilinen pastane ve firinlarin çogu Hemsinliler'e aittir.

      Hemsin tarihi hakkinda

      Hemsinlilerin kökenlerinin Ermenilere mi Türklere mi dayandigi konusu çesitli spekülasyonlara neden olmus ve çok tartisma yaratmis bir husustur.

      Fahrettin Kirzioglu, Hemsinlilerin Türk kökenli bir halk oldugunu kanitlamaya çalisanlardandir. Ona göre Hemsinlilerin atalari Arsaklilarla birlikte 2200 yil önce Amadan (Hamedan) bölgesine yerlesen ve aslen Türk olan Amadunilerin bir koludur.

      Bunlarin basindaki kisi bir Ermeni prensi olmayip, 'Ilbegler'i Hamam'dir. Benninghaus, Kirzioglu'nun tarafli yaklasimini elestirerek Grousset'ten aldigi bilgileri çarpittigini, gerçekte Hamam Beyi denilen kisinin köklü bir Ermeni sülalesi olan Amatunilerin prenslerinden biri oldugu üzerinde israrla durmaktadir.'7'

      Bazi arastirmacilara göre, Hemsinliler'in atalari oldugu tahmin edilen Partlar, ilk çaglarda büyük bir devlet kurarak Dogu Anadolu ile Hazar Denizi'nin güneyine ve batisina yayilmislardir.

      M.Ö. 50'li yillardan itibaren Partlarla Romalilar arasinda meydana gelen savaslarda, bölgede yasayan Ermeniler Partlar'in yaninda yer aliyor ve zamanla iki toplum kaynasmaya basliyor.

      Daha sonraki dönemlerde birçok savasa sahne olan Ermenistan'da Arap döneminde üçü Bagrat, biri de Ardzuruniler soyundan olmak üzere dört krallik kuruluyor.

      Araplarin baskisina dayanamayan Ermenilerin bir kismi ayaklaniyor ve isyan göçle sonuçlaniyor. Ayaklanmayi baslatan ve göçü yöneten Hamam ve Sapuh Amatuni Beyleri 789-790 yillari arasinda 12 bin Ermeni'yi bugünkü Hemsin topraklarina getiriyor.

      Bu beyler burada bir kent kuruyor ve buraya kendi isimlerinden esinlenerek 'Hamamasen' adini veriyorlar. Bu ad zamanla Hemsin'e dönüsüyor. Demek oluyor ki Hemsinliler, bu tarihsel senaryoya göre Arap mezaliminden kaçan Ermenilerle Partlar'in karisimi bir halk olarak var oluyor.

      Hemsinlilerin Ermeni olduklarina dair genis bir çalismasi bulunan Prof. Levon Haçikyan, Hemsinlileri "Hamsen Ermenileri" olarak adlandiriyor. "Hemsin Gizemi" adli çalismasinda Hemsinlilerin tarihsel yolculugunu anlatiyor Haçikyan: 'Bizans Imparatorlugu'nun kuzeydogu ucundaki Khaldyo'da Ermenistan'dan gerçeklesen dis göç sonucunda olusan Hemsin Ermeni toplumu varligini yüzyillar boyu sürdürmüs olup, Ermeni halkinin siyasal ve kültürel tarihinde hissedilen bir rol oynamistir. 'Bu göçle ilgili Tarihçi Gevond'dan bir yazi aktaran Haçikyan, Hamsen Ermeni Beyligi'nin kurulusunu Yesayi'nin Bas Patrikliginden sonra, Obay-dullah ve Süleyman vastikanlarinin yönetim yillarinda yani 789-790 yillarina dayandirmaktadir.

      'Sapuh ve Hamam Amatuniler dis göçün basina geçip Arap isgalcilerin direnisini de ezerek, 12 bini askin tebaalari için Bizans imparatorlugu yönetimi altinda güvenli bir yurt olusturmuslardir. Hamsen adinin ise Hamam Amatuni 'nin adindan geldigi söylenmektedir. (

      Bugün Hemsinlilerin büyük bir çogunlugu Ermeni oldugunu reddediyor. Bölgede kullanilan yer adlan (Orsagant, Çeymakçur, SamistaL.gibi) ve gündelik yasantida kullanilan esyalann isimleri-, ne kadar yerlesik bir Ermenice var aslinda. Vartavar, Hodoç gibi Ermeni gelenekleri devam ettiriliyor. Elevit Yaylasi'nda Kilise kalintilari oldugu biliniyor.

      Tabii tüm bunlar Hemsinlilerin Ermeni kökenli olduklarini kanitlamaya yetmeyen seyler. Ancak Hemsinlilerin Oguzlar'in bir kolu oldugunu söylemek de pek uygun degil. Hemsinlileri Oguzlara benzetirken, Hemsinlilerin hangi eski Türk gelenegini devam ettirdigini göz önünde bulundurmak gerekir, imparatorunun hastaligina Kaçkar Daglari'nin otlarinda sifa arayan gezgin Kari Koch'un 'Rize Seyahatnamesi' adli eserinde Türk tezinin nasil yüceltilmeye çalisildigi su cümlede sabittir:

      "Mehmet Bilginin tarihi konak ve evlerin kapilarindaki demir kusaklar Türk sanatini simgeleyen çok mühim eserlerdir. Bu kusaklar koç ve kurt baslarini görüntüleyerek Türklügü haykirirlar! "

      Bu cümle elbette Kari Koch'a ait degil. Adamcagizin kitabini Almanca'dan çevirmek yetmemis olacak ki bir de kendi tezlerini kitabin sonuna ekleyivermisler.

      Bu milliyetçi zevat, kendi tezlerini hakli çikarabilmek ugruna Kari Koch'u basamak olarak kullanmaktan imtina etmemisler. Kari Koch demis ki, Ermeni yazarlarin hepsi düzenbazdir, yazdiklari yakilmalidir.(!) Ayrica Çamlihemsin-Hemsin konaklarinin hiç birinde koç-kurt basi görülmemistir. Hemsinlilerin çalgisi olan tulum Yunanistan'da dahi çalinmaktadir. (Onlar tulumun da Orta Asya kökenli oldugunu iddia ediyor). Orta Asya'da tuluma rastlayan varsa beri gelsin...

      Yine yolu Kaçkar'in eteklerine düsmüs bir gezgin Neal Ascherson, 'Karadeniz'(9) eserinde su tespitte bulunuyor "Kemalizm ideoloji olarak, Avrupa'da 19. yüzyil sonunda ve 20. yüzyil basinda geçerli olan 'modern' ulusçulugun bazi asiri kavramlarini benimsemis. Homojenlik-Tek dil, tek din, tek Volk güçlü ve bagimsiz devlet olmanin gerekliliklerinden sayilmis.

      Buradan çok etnili, merkeziyetçi olmayan ve bazi bakimlardan hosgörülü Osmanli Imparatorlugu'nun kör kategori ve ayrimlari kadar bu bilimsel ruha karsit bir yapilanma olmayacagi sonucuna varilmis.

      Lazlar belki de 250 bine varan sayilariyla kendi kimlikleri konusunda sonsuz bir sakinim içinde ve provokasyondan uzak oldular. Ancak 20 bine varan küçük Hemsinli grubu, özellikle bas egme konusunda zorlayici nedenlere sahipti.

      Bu grubun üyeleri bilinmeyen bir geçmiste, Müslümanligi kabul etmis Ermeni soyundan geliyor ve halen Ermenice konusmalarina karsin, 80 yil önceki ana Hiristiyan-Ermeni olaylarindan uzak olmuslar..."

      Ascherson'un bu konudaki tespitleri dogru olmakla birlikte, yan yana yasayan iki halkin, Hemsinliler ve Lazlarin kendilerini etnik bir kimlik olarak tanimladiklari söylenemez. Böyle bir farkindalik Kürt hareketinde oldugu bir baskaldiri-isyan çizgisine sürüklenir miydi, orasi da meçhul, Ancak ikisi de sadik tebaa artik, bu rahatlikla söylenebilir.

      Hemsinlilerin Ermeni olup-olmadigi tartismasina gelince: Ben, Hemsinliler'in Ermeni ya da Türk olarak belirlenmesindense, Dogu Karadeniz Daglari'nda gizemli yasanti süren bir halk olarak kalmasini tercih ederim. Önemli olan çok kültürlülükse bunu illa bir yere dayandirmaya gerek yok sanirim.

      * Can Ugur Biryol: Ege Üniversitesi Iletisim Fakültesi Gazetecilik Bölümü (CUB/NM)

      Notlar

      1- Hemsin kelimesinin alelade bir yer adi olmadigi bellidir. Zira yalniz cografi temelde ele alindiginda dahi, örnegin Çamlihemsin sinirlari içerisinde Hemsinliier ve Lazlar yerlesik iki halk olarak karsimiza çikmaktadir. Hemsinli ve Laz köyleri ayrimi oldukça net bir sekilde yapilabilmektedir. (Erhan G.Ersoy, Birikim, Etnik Kimlik ve Azinliklar, s-139-143, sayi:65)

      2- Peter Andrews, Türkiye'de Etnik Gruplar, (181 -184)

      3- Michael Meeker 1971 The Black Sea Turks: Some Aspects of The-ir Ethnic and Cultural Background' (S-318-345) Erhan G.Ersoy'dan aktarim: Meeker, Ermenice'nin Dogu Grubu Hemsinlileri arasinda oldukça iyi korunmus oldugunu söylemistir. Hopa Hemsinlilerinin Ermeniceleri'nin Türkiye Ermenileri tarafindan hemen hemen anlasilabilmesine karsilik Hopa Hemsinlilerinin diger Ermenileri hemen hiç anlayamadiklarini söylüyor.

      4- Dumezil, G. 1964 (P.Andrews,a.g.e)

      5- Erhan G. Ersoy: Alan çalismasi sirasinda tanik olunan sözlü rekabet örnekleri hayli etnosantrik ögeler de içermektedir. Örnegin, 'Lazdan evliya, koyma avluya1 gibi deyisler ilkokul çocuklari arasinda dahi oldukça yaygindir. Hemsinli yetiskinler arasinda Lazlarin medenilik bakimindan kendilerinden asagi olduktan, aralarinda

      kan davasi gibi barbarliklarin bulundugu, görgüsüz olduklari, eskiden dinsiz veya gayrimüslim olduklari türünden degerlendirmelere sik rastlanmistir. Lazlar da Hemsinlileri kumarbaz, içki içen, Ermeni'den dönme bir halk olarak göstermeye çalisirlar, iki toplum kültürünün çakisma noktalarinda (Tulum esliginde horanlarda) da ciddi rekabetlerle karsilasilir.

      6- Günümüzde Hemsinliler (büyük çogunluk) gerçek kökenlerini unutmus gibi görünmekle birlikte, dilden dile aktardiklari söylence ve mitlerinde geçmiste Ermeni bir toplumla akrabalik (soy) iliskilerinin bulundugunu gizlememektedir.

      7- Benninghaus, Kirzioglu üzerinde hakli olarak fazlaca duruyor ve bu kisinin temelsiz ve çeliskili savlarinin yörede etkili oldugunu isaret ediyor. Zira bu satirlarin yazan da alan çalismasi 'sirasinda ayni isimle sik olarak karsilasmis, Hemsin tarihi ile ilgili ve yörede nüfuz sahibi kisilerin Kirzioglu'yla yakin iliskileri oldugunu da ögrenmistir ki, bu da oldukça etkili bir propagandanin varligini hissettirmistir. (Erhan G. Ersoy, Birikim, a.g.m)
      8- Levon Haçikyan, Hemsin Gizemi
      9- Neal Ascherson, Karadeniz

      Can Ugur BIRYOL




      hamshen.org


      imzalara dikkat ediyoruzzzzzz
      Hayat;
      .....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
      Yanlızlık;
      ......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
      Sen;
      ......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
      ve ben;
      .....Kendimle kavgalı.......


      Tarihi geçmişi itibarıyla Hemşin yöresini "Rize ve Çevresinin tarihi" içerisinde ele almak gerekmektedir. M.Ö’ki dönemlerde Rize ve çevresinde çeşitli kavimlerin yaşadığı, yörenin, zaman zaman değişik kavimlerin yönetiminde kaldığı bilinmektedir. M.Ö. 63'te Roma imparatorluğu egemenliğine girmiştir. Roma imparatorluğunun bölünmesi ile Rize ve çevresi Bizans Yönetimi sınırları içerisinde kalmıştır. Bizans döneminde Rize'nin iç kısımlarında Alon, Kıpçak ve Kuman adlı Türk boylan yerleşmiştir. Bu Türk boyları içerisinde M.5. 623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde bugünkü Hemşin yöresinde bir Oğuz Oymağı da bulunuyordu. Adı geçen bu Türk oymağı, daha önce Oğuz-Türkmen-Partlı/Arşaklı Devletini kuran 1. Arsak (M.Ö. 250 - M.Ö 247) tarafından Manua idaresinde bir ön kuvvet korucu olarak Amadan-Mamadan bölgesine yerleştirilmişti. Uzun süre Amadan-Mamadan yöresini kendilerine yurt edinen bu Türk oymağı, daha sonraları Sasaniler'in yoğun din baskılarına mahruz kaldılar. Mecusi (Ateşe tapan) inancına sahip Sasaniler'in bu dine geçmeleri için zorlamaları üzerine, Bu yörede tutunamayacaklarını anlayınca 623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde Rize yöresine göçüp "Danpur" denilen yıkık kasabayı imar ettiler. Yeniden imar ettikleri bu beldeye beylerinin adına izafeten "Hamama Şen (Hamama Bad/ Hamamın Şenlendirdiği) " adını verdiler. Bu Türkçe ad zamanla Hemşen/ Hemşin biçimine girerek günümüze kadar geldi. Tarihi kaynaklardan Hemşinliler'in atalarının Hamadan/Hemedan'dan ayrıldıktan sonra Kars-Göle dolaylarına yerleştikleri; sonradan Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek Çoruh'u karşıya geçtikleri ifade edilmekte ve Bizans Kralı 6. Kostantin tarafından şimdiki Hemşin yöresine yerleştirildikleri belirtilmektedir. Ayrıca Osmanlı vergi defterinde Hemşinliler için; "Muselmanı Kadım" yanı: 1461 Osmanlı Fethi öncesi eski müslümanlar ifadesini kullanılması da bu durumu doğrulamaktadır. Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350- 1502) Rize'nin güney kesiminde yer alan Hemşin'e birçok Türk boyu yerleşmiştir. Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Molaveyis (Ülkü) köy de bulunan Koç Heykelleri bu yörelerdeki Türklüğ'ün bariz delilleridir. Benzeri koç heykelleri doğu Anadolu ve Azerbaycan gibi diğer Türk bölgelerinde de bulunmaktadır. Koyun ve koç heykelleri orta asya Türk kültüründe yer alan sembollerdir. Türkler göçüp yerleştikleri yerlerde ölen ilk atalarının mezar taşlarına, taştan oyma koç heykeli dikerlerdi. Bu bir Türklük geleneğidir. Fatih Sultan Mehmet’in, 1461 yılında Trabzon'un fethetmesi ile birlikte Rize ve çevresi de Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1486 ve 1534 tarihli Trabzon sancağı mufassal tapu tahrir defterlerine göre bölgenin merkezi yönetime bağlandığını görüyoruz. Bu kayıtlara göre Kaza-i Hemşen'e (Hemşin Kazası) bağlı 34 köy bulunuyordu. Hemsin kazasının; Hemsin, kara Hemsin, Eskanos (Senos-Kaptanpaşa) olmak üzere üç nahiyesi vardı. 1536 tarihinde yapılan yeni bir idari taksimatla Hemşin, İspir sancağına bağlandı. 1600 tarihli kaynaklarda da bu sancağa bağlı olduğu görülür. 1753 ve 1831 tarihli tapu kayıtları ile ilgili belgelerde de Hemsin kazasının Trabzon sancağına bağlı olduğu yazılmaktadır. 1836 yılında yapılan yeni bir taksimatla Atina (Pazar) ilçe, Hemşin'de Pazar'a bağlı bir nahiye olur. Daha sonra 1856-1857 yıllarında Hemşin'in kaza olduğu bilinmektedir. Ancak 1878 yılında Berlin Antlaşması ile yapılan yeni bir idari düzenleme ile Çoruh iline bağlı bir bucak, 1904 tarihinden sonra da Trabzon'a bağlı olduğu görülmektedir. 05.03.1916 tarihinde Rus işgali sonucunda Hemsin, Batum Sancağına bağlı olarak yönetilmeye başlanmıştır. 15.08.1918 tarihinde Rus işgalinin kaldırılması sonucunda da Hemşin tekrar Osmanlı imparatorluğu yönetimine girmiştir.Cumhuriyet dönemi ilk idari taksimat 20.04.1924 tarihinde yapılmıştır. Yapılan bu taksimatla Hemşin tekrar Pazar'a bağlı bir bucak olmuştur. Son olarak 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Hemşin yeniden ilçe olarak kurulmuş; 19.08.1991 tarihi itibariyle teşkilatlanmaya başlamıştır. Böylece 133 yıl sonra Hemşin ilçe olma statüsüne yeniden kavuşmuştur.

      Coğrafi Yapı ve Ulaşım
      Hemşin ilçesi Rize'nin eski yerleşim birimlerinden olup, Rize'nin yeni ilçelerinden biridir. Denizden 19 Km içerde, ulaşım yönünden kendisine en yakın konumda olan Pazar ilçesine 19 km, Rize iline 57 km mesafededir. İlçenin yüzölçümü 176 kilometrekaredir. Doğusunda Çamlıhemşin, Kuzeyinde Pazar, batısında Çayeli ilçeleri, Güneyinde de Çamlıhemşin sınırları içerisinde kalan Kito Yaylası ile Kaçkar dağları yer almaktadır. Hemşin ilçesi Ceğalver tepesinin eteğinde kurulmuştur.

      Fiziki Özellik
      Genelde 3. zamandaki ALP-HİMALAYA orijini içerisinde yer alan yörenin güneyindeki dağlık alan, Tatos dağlarının Çatalkaya kesimidir. Bu yüksek dağlar sayısı pek çok olan ırmaklarla derin şekilde yarılmıştır. Bundan dolayı zorlama mendereslerinin meydana getirdiği vadinin Kantarlı serisi ormanların etrafında doğu sınırını teşkil eden Minaslı tepesi 1800m. Pamukçuk tepesi 1660 m. Üsküt dağı 1475 m yüksikliktedir. Gedalmaç belinin batısından kıvrılarak devam eden Tokça tepesi 1653 metredir. Ceğalver tepesi 1476 m yüksekliktedir. Bu dağ serisi Kantarlı mevkiinde dere içinde seviye 500 metreye inmektedir. Bu tepeler arasında derin yarıklar meydana gelmiş ve vadi aralarından çok sayıda yan dereler oluşmuştur. Kaynağını eriyen kar sularından ve yan kol derelerden alıp güneyden kuzey istikametine doğru akan Hemşin deresi ilçe merkezinin ortasından geçerek Pazar ilçe sınırından Karadenize dökülmektedir.

      Jeolojik Yapı
      Hemşin deresi formasyonunun en yaygın kayaç grubunu andezit, bazalt, lav ve proklastlar oluşturmaktadır. Lavların genel renkleri gri, koyu gri ve siyah arasındadır. Bazaltlarda yer yer spritleşme gözlenmektedir. Birim içinde ayrıca iki seviye halinde yastık lavlara da rastlanmıştır.Kantarlı ana deresinin son kademesin, teşkil eden Mağlut ırmağı ile Tozhozina dereleri bol su ve yüksekten çağlıyarak aktığı için iyi alüvyon taşırlar.Bunlara Hemşin'e doğru pek çok kertik vadiler oluşturan yan dereler de karışır.Suları tatlı,soğuk ve yılın hiçbir gününde kurumayan bu akarsularda çok miktarda alabalıkların bulunması bölgenin önemini dahada artırmaktadır. Alpin bitkiler ve kayalık sahalar dışında erozyon oldukça kuvvetlidir.Akarsu işlemesi ile meydana gelen şekillerden en önemlisi birikinti konileridir. Bir diğeri de şekilledir(taraçlar). Bu taraçlar yol yapımı sebebi ile zaman zaman ortadan kalkmıştır. Tabanlı vadi olmasına rağmen, yer yer vadi tabanı çok dardır. Örneğin; Çamlıtepe ile Çipendüzü arasındaki kısım kanyon vadi tipinde örnektir.

      İklim
      Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinin içinde bulunan Hemşin, ılıman kuşağın yüksek enlem iklim tipine girmektedir. Her mevsimi yağışlı, yazları serin, kışları ılıktır. Dağlar denize paralel olduğundan, hava kütleleri buralarda bol miktarda yağmur bırakırlar.Bu yağışların mevcudiyeti, Kuzey Avrupadaki yüksek basınç alanından teşekkül eden hava kütleleri Türkiye'nin güneyindeki alçak basınç alanına doğru haraket ederken Karadenizden gaçmekte ve Karadenizden bol rutubet alarak dağlarra yükselerek bol yağış bırakmaktadır. Kar kalınlığı yükseklerde 3-4m. yi bulur. Yaz aylarında ani sağanaklar, zaman zaman dolu yağışları rastlanır.

      Bitki Örtüsü
      Bölgenin iklim özelliğinden kaynaklanan sürekli yağışlar, aşınmayı artırarak erozyon tehlikesini sürekli gündemde tutmaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 210 m’dır. Arazinin tamamı bitki örtüsü ile kaplıdır. Tabii bitki örtüsü birinci derecede yüksek kısımlarda köknar, aşağı kısımlarda ladin,alçak kısımlarda kayın,dere kenarlarında kızılağaç,ekseriyeti teşkil eder. İkinci derecede ise gürgen, meşe, ihlamur, karaağaç, karaçam, karayemiş ve kumarlıklar görülür. Orman üst sınırının üstünde ise alpin çayırlara rastlanır. Bu bitki türleri, yaprakları geniş ve iğne yapraklı olmak üzere değişik yüksekliklerde topluluklar oluştururlar. Örneğin; kızılağaç 0-500 m. arasındaki yüksekliklerde bulunur. Gürgen, kestane ve karaağaç 500-1500 m. arasında topluluklar oluştururlar.

      İdari Yapı ve Nüfus

      İlçenin toplam 8 köyü ve 4 mahallesi vardır. Belediye teşkilatı 1955 yılında kurulmuştur. Yerleşim arazi yapısının etkisi ile dağınık bir şekil arz etmektedir. Köyler, Anadolu’nun diğer yörelerinden çok farklı olarak geniş alanlara yayılmış, yerleşim alanları ile tarım alanları iç içe girmiştir.

      2000 yılı Genel Nüfus sayımı sonuçlarına göre İlçenin toplam nüfusu 4435’dır. Bu nüfusun 3262’si şehir merkezinde, 1173 kişisi köylerde yaşamaktadır. Nüfus artışı hızı şehir merkezinde 7.77, köylerde –57.46’dır. 1990 yılında İlçenin nüfusu 5102 iken daha sonraki yıllarda ekonomik nedenlere bağlı olarak meydana gelen göçün etkisiyle, İlçe nüfusu azalma eğilimine girmiştir. 2007 adrese dayalı hane halkı tespit çalışmaları sonuçlarına göre yaklaşık olarak köy nüfus sayısı 600, şehir nüfus sayısı 1600 civarındadır.

      Ekonomik ve Sosyal Durum
      Engebeli arazi yapısı nedeniyle arazinin bütünü kullanılmayan Hemşin İlçesinin ekonomik durumunu da bu arazi yapısı belirlemiştir. Halkın büyük bölümü tarımsal faaliyetten elde edilen gelirin geçimi temin etmeye yetmemesinden dolayı büyük illere göç ederek gittikleri yerlerde çalışıp elde ettikleri gelirle, bir bölümü de bölgemizdeki çay fabrikalarında ve buna bağlı olarak gelişen sanayi kuruluşlarında çalışarak elde ettiği gelirle, ilçeyi terk etmeyen vatandaşlarda yaş çaydan elde ettikleri gelirle geçimlerini sağlamaktadır. İlçede istihdam yaratacak herhangi bir sanayi kuruluşunun olmaması, ilçe ekonomisinin sürekli küçülmesine sebep olmuştur. 17600 hektarlık İlçe arazisinin 3500 hektarlık bölümü çaylık, 1000 hektarlık bölümü de diğer tarım (çayır, mısır, meyve ve sebze) arazisidir. Az sayıda aile tarafından aile ihtiyacını temin etmek üzere hayvancılık faaliyeti sürdürülmektedir. Yerleşim alanları civarındaki arazinin büyük bir bölümü çay tarımına ayrılmıştır. Bu durumunda hayvancılık sektörünün giderek küçülmesine etkisi olmuştur. Halkın temel geçim kaynağı çaydır. Bunun yanında arıcılıkla uğraşan aile sayısı her geçen gün artmakta ve arıcılık da ilçe ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır. İlçede 200 aile tarafından arıcılık yapılmaktadır. Bunun dışında kivi üretimi de yapılmaktadır. Organik tarımın geliştirilmesi için Kaymakamlık-Belediye-TEMA Vakfı tarafından yapılan bilgilendirme ve bilinçlendirme konferansları, halkın organik tarıma olan ilgisini artırmıştır. Organik tarım ve EKO Turizmin ilçede çok önemli istihdam alanları yaratacağı düşüncesiyle bu konu ile ilgili çalışmalara ayrı bir önem verilmektedir.

      İlçe halkının sosyal yaşamı geleneksel bir özellik arz etmektedir. Her ne kadar kent yaşamının izlerine rastlanmakta ise de İlçede hakim olan yaşam tarzı geleneksel köy yaşamıdır. Geleneksel yapı malzemesi ahşap olmasına rağmen çay tarımının refah artırıcı etkisi ile betonarme yapıların sayısında artış gözlenmektedir. İlçedeki konutların çoğunluğu betonarme yapılardan oluşmakla birlikte her köyde çok sayıda ahşap yapılara rastlanmaktadır. Gerek tarımsal gelirin yetersizliği, gerekse ticari faaliyetlerde bulunmak maksadıyla ilçe halkının büyük bir kısmı büyük şehirlere göç etmiştir. Önemli tarımsal faaliyetler arasında yer alan yaylacılık, çay tarımının ve bunlara bağlı olarak meydana gelen sanayileşmenin etkisi ile birlikte hemen hemen ortadan kalkmış durumdadır. Sadece aile ihtiyacını karşılamaya yönelik az sayıda bazı aileler tarafından büyük ve küçükbaş hayvan beslenmektedir. İlçenin tüm yerleşim birimlerine yol, su, elektrik ve telefon hizmeti götürülmüştür.

      Eğitim, Kültür ve Sağlık
      İlçede sağlık hizmetleri ilçe merkezinde yer alan tek Sağlık Ocağı Tabipliği tarafından karşılanmaktadır.

      rize.gov.tr/test/tr/ilce_cagir.asp?bolum=2&ilcekodu=7
      Hayat;
      .....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
      Yanlızlık;
      ......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
      Sen;
      ......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
      ve ben;
      .....Kendimle kavgalı.......


      ermenistanda yayınlanan hemşin gazetesinden

      Büyük Sökırım Sahitleri
      Müslüman Hemsinliler
      Hemsin Sesi - Mart/Nisan 2006
      (dzaynhamshenakan.org/issu...issue2021.html)
      1944 Acaristan’ın sınır köylerinden, Orta Asya’ya sürgün edilen Müslüman
      Hemsinli Ermenilerin tarihini incelemek için 1984 ve 1987 tarihlerinde
      Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’a gittim.Yaslı
      Hemsinliler konusma esnasında 1915–1923 tarihleri
      arasında geçirilen zor günleri anıyorlardı.
      Zengin ve tanınmıs bir aileden gelen ;shag
      Karaibrahimoglu (Cermagyan, 1988 yılında
      Acaristan’ın Gonio köyünde dogmustur) Kazakistan’ın
      Çimkenti eyaletinin Çirkino köyünde Artvin ve diger
      bölgelerden kaçan 18 Ermeni’yi himaye ettigini ve
      onların güvenli yerlere geçirdigini anlattı.
      Çirkino’da Haula ;lyas Karaibrahimoglu’na
      (1898’de Çausli köyünde dogmus, evlenmeden
      önceki soyadı ise Sapanoglu) rastladım. Kendisi Türklerin Artvin’deki
      Ermenileri vahsice öldürdüklerini görmüs. Uzun yıllar önce gerçeklenen
      trajediyi derin üzüntüyle hatırlıyor ve ellerini dizlerine vurarak asagıdaki
      dizeleri durmadan tekrarlıyordu;
      …………………………………………………
      …………………………………………………
      Haula Karaibrahimoglu’nun anlattıklarını düsününce
      sadece Artvinli Ermenileri öldürdüklerini degil,
      Müslüman Hemsinlilerin de silahlı askerler tarafından
      grup-grup toplanıp götürüldükleri fakat sonra serbest
      bırakıldıklarını anladım.
      Kırgızistan’ın Kızıl Kiya sehrinde yasayan Dursun
      Karapaçakoglu (1905’de Acaristan’ın Gonio köyünde
      dogmus) Birinci Dünya Savası yıllarında ailesiyle
      beraber Çarçahana’ya dayılarının yanına gittiklerini
      söyledi. 1915’de Çarçahana’da bulunan
      akrabalarından Osman Musloglu savastan uzak
      kalmayı arzu ederek ailesiyle beraber ;stanbul’a
      gitmeye karar vermis. Fakat gemide Ermenice
      konustukları için Türkler tarafından öldürülüp denize
      atılmıs. Dursun Karapaçagoglu der ki kendisi ve tüm
      köyün çocukları küçük olmalarına ragmen Ermenice
      konusmanın çok tehlikeli oldugunu bilir ancak bildikleri baska bir dil de
      yoktur. Türklerin dediklerine göre. Hıristiyan Ermenilerin telef
      edilmesinden sonra, sıra Müslüman Ermenilere gelmistir çünkü onlar da
      Ermenidir.
      Karapaçakogulları ailesi Zalona’ya yerlesmisler, sonra Terme’ nin Ermeni
      köyü Kocaman’a (buranın halkı daha önce katledilmis)
      geçmisler. Bir aksam evlerine dört ermeni gelmis ve
      daglara kaçmıs Ermenilerin oldugunu onlara yiyecek
      bulmak için köye indiklerini söylemisler. Baba Abdula bu
      duruma çok üzülmüs, aglayarak bir inek ve bolce yiyecek
      vermis. Ertesi gün aynı insanlar tekrar gelmisler yanlarında
      inegin derisi ve iki çocuklu bir kadın. Onların o evde
      kalmalarını rica edip tekrar daga dönmüsler. Belli bir süre
      beraberce yasadıktan sonra Karapaçakogulları iki çocugu ve
      kadını bırakarak Gonio’ya dönmüsler. Kısa bir süre sonra
      kadın ve çocuklarının öldügünü duymuslar.
      Hemsin Ermenilerinin hatıralarını, kültürlerini
      zamanında koruyamadıkları için büyük üzüntü
      duymuslar. Aksi takdirde bu trajediyle ilgili
      ellerinde bir sürü veri olabilecekti. Ben de bunu
      yapmak için geç kalmısım çünkü bu olayların
      sahitlerinin çogu ölmüs, sag kalanlar ise 80-90
      yasını geçginler. Bir sey anlatmaya baslayınca
      çok üzülüp aglıyorlar. Çogu zaman kendi
      hikâyelerini “Aynı tavadaki balıklardık”
      atasözüyle sonlandırıyorlardı. Evet, Hıristiyan ve Müslüman Hemsinlilerdi,
      farklı yerlerde ve farklı mesguliyetlerle yasamıslar fakat aynı acıyla tavada
      yanmıslar.

      Sergey Vardanyan
      Hayat;
      .....Yokluğu var edecek kadar erdemli.
      Yanlızlık;
      ......Dünyaya haykıracak kadar yoksun.
      Sen;
      ......Beni yokluğunla sınayacak kadar acımasız.
      ve ben;
      .....Kendimle kavgalı.......