Erol Manisalı

      Erol Manisalı

      Türk akademisyen, düşünür. Ulusalcı düşünceleriyle tanınır. Küreselleşme ve AB politikalarına karşı Cumhuriyeti savunur.

      "Uluslararası Entegrasyon Teorileri ve Gümrük Birlikleri" , "İktisadi Kalkınma", "Dışsal Ekonomiler ve Ekonomik Gelişme", "İktisada Giriş", "Survey of Turkish Tourism Industry", "A.E.T" Karşısında Dayanıklı Tüketim Malları", "G.A.P", "Avrupa Birliği'ne Alınmayan Türkiye'yi Gümrük Birliği'nde Bekleyen Sorunlar" , "Küresel kıskaç" gibi kitapları bulunan Prof. Dr. Erol Manisalı, halen İ.Ü. İktisat Fakültesi'nde Öğretim Üyeliği yapmaktadır ve aynı kurumun Avrupa ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nin başkanıdır. İngiltere, ABD, Japonya, Almanya, İsviçre, Hollanda, Belçika, Avusturya, Norveç ve Mısır'da çok sayıda konferans vermiş ve uluslararası konferanslarda aktif katılımcı olarak bulunmuştur. Türk ekonomisi ve AB ilişkileri içeren raporları bulunmaktadır.

      İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Manisalı, Avrupa Birliği müzakerelerinin kullanılarak Türkiye'nin sömürgeleştirilmek istendiğini ileri sürdü. Ordu Barosu'nun düzenlediği 'AB-Türkiye İlişkileri' konferansında konuşan Prof. Manisalı, AB müzakerelerinin çok kötü bir seyir takip ettiğini belirtti. AB üyelik sürecinde cumhuriyetin temel değerlerinin tasfiye edilmesine çalışıldığını öne süren Manisalı, "AB müzakereleri kullanılarak Türkiye adeta sömürgeleştirilmek istenmektedir. Böyle giderse Türkiye 10-15 yıl sonra parçalanır. Bunun adımları atılmıştır. 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması, 17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 tarihleri bunun belgesidir. Yugoslavya buna örnektir. Ama Türkiye'de bunu yavaş yavaş yapıyorlar. Bugünkü şekliyle giderse 10-15 yıl sonra Türkiye, Fener Patrikhanesi 'yle, Güneydoğusuyla, Kuzeydoğusuyla bölünmüş hale gelir" diye konuştu. Sivil toplum teşkilatlarının artık daha aktif olması gerektiğini ifade eden Manisalı, "Bugünkü sorun emperyalizmle işbirliği yapmakla anti-emperyalist olmak arasındadır. Türkiye'de taraflar belirmiştir" ifadesini kullandı.
      İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
      RAHİBE TERESA.

      Hocam birazda talebeni dinleseydin..

      Sayin Manisali cok degerli bir iktisatci zanaatcisi ve teorisyeni,ögrenilebilecek bir ülke yetenegi.Fakat politik görüsleri maalesef oligarsiya yatkin oldugundan bu haller basina gelmistir.Sadece iktisat teorilerini gelistirip ülkemizdeki "kirlenmis siyaset" e karismasaydi(diger ,disiplinlerinde degerli insanlarin düstügü hata !) bu duruma düsmeyecekti.Vatanini sevdigine candan inanan bir insan,sadece nasil sevecegini bir türlü ögrenemeyenlerin öncül örneklerinden oldu.
      Kasitli olmadigina ,yanlis bir inada düstügüne,diger benzerleri gibi,inaniyor,yakinda aramizda olacagini hissediyorum.
      Ekrem Tosun Burcu Topbaş Asfaltçı Kepenek sayın aymelek sizde size yakışan ismlerin biyografilerini asın elinizi tutanmı var bu üç kişiyi Türkan Saylan ,Erol Manisalı,Mehmet Haberal gibi onurlu şerefli vatan sever insanlarla karşılaştırmayı düşünmüyorsunuzdur sanırım
      İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
      RAHİBE TERESA.
      Yazar: ebruli Tarih: 15.04.2009 Saat: 11:15

      Ekrem Tosun Burcu Topbaş Asfaltçı Kepenek sayın aymelek sizde size yakışan ismlerin biyografilerini asın elinizi tutanmı var bu üç kişiyi Türkan Saylan ,Erol Manisalı,Mehmet Haberal gibi onurlu şerefli vatan sever insanlarla karşılaştırmayı düşünmüyorsunuzdur sanırım


      ben kimseyi kimseyle karşılaştırmadım bu bir
      ikincisi hiç kimse kendini hukuktan üstün görmesin
      üçüncüsü onur şeref ve vatanseverlik anlayışımız çok farklı
      dördüncüsü İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
      RAHİBE TERESA.;)
      Genelkurmay ve MİT raporu: Saylan...
      Ergenekon soruşturması kapsamındaki son operasyonda ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan'ın evi aranmıştı.

      Ergenekon soruşturması kapsamında operasyon düzenlenen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) ile ilgili MİT ve Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın istihbarat raporlarında çarpıcı bilgiler yer alıyor.

      Terör örgütü PKK üyesi öğrencilere burs vermekle suçlanan Gülseven Yaşer'in başkanlığını yaptığı ÇEV ile Prof. Dr. Türkan Saylan'ın başkanı olduğu ÇYDD'nin Hıristiyan misyonerliği yaptığı ileri sürülüyor.

      MİT İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören imzalı 24 Nisan 2001 tarihinde hazırlanan ve dört yıl önce basına sızan rapora göre, ÇYDD ve ÇEV vakıfları misyonerlik faaliyetlerinin Türkiye ayağını oluşturuyor. Bu iki vakıf misyonerlik faaliyetlerini organize eden Dünya Kiliseler Birliği'nin ülkemizdeki temsilcisi durumundaki Amerikan Board şirketi tarafından destekleniyor ve finanse ediliyor. 1830'lu yıllardan beri ülkemizde faaliyet gösteren Amerikan Board adına Türkiye'de faaliyet gösterdiği belirtilen Sağlık ve Eğitim Vakfı'nın mütevelli heyetinin başında ise ÇEV Başkanı Gülseven Yaşer'in eşi Yaşar Yaşer'in bulunduğu anlatılıyor. ÇYDD Başkanı Türkan Saylan'ın annesi olan Lilimina Raiman'ın 1936 yılında Leyla ismini aldığına değiniliyor.

      ÇEV ve ÇYDD'nin faaliyetleri ile ilgili MİT raporu ilk olarak 2005 yılında 'misyonerlik' haberi yapan Üsküdar Gazetesi'nin sahibi Adnan Odabaş'ın davalık olmasıyla gündeme gelmişti. Türkiye'de Protestan Misyonerliği yapan ve Türkan Saylan'la işbirliği yaptığı ileri sürülen Sağlık Eğitim Vakfı (SEV), haberle ilgili Üsküdar Adliyesi'ne tazminat davası açtı. Dava sürerken Odabaş, SEV'in Dünya Kiliseler Birliği'ne bağlı Amerikan Board ile ilişkili olduğunu ve Türkiye'de faaliyet gösterdiğini savundu. Bu iddialar üzerine Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, MİT'ten bilgi istedi.

      ÇEV'in ikinci başkanı Eruygur

      2 Mayıs 2005 tarihinde mahkemeye cevap gönderen MİT, Odabaş'ın iddialarını doğruladı. MİT'in verdiği bilgileri değerlendiren mahkeme, SEV'in tazminat talebini reddetti. Ergenekon davasının 2. iddianamesinde, ÇYDD ve ÇEV'in sanık Orgeneral Şener Eruygur tarafından kurulan Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun talimatıyla oluşturulan Ulusal Birlik Hareketi Sivil Toplum Kuruluşları Platformu ile birlikte hareket ettiği ileri sürülüyor. Adnan Odabaş, Nisan 2005'te yayınlanan 'Dikkat Misyoner Geliyor' isimli kitapta SEV, ÇEV ve ÇYDD'nin işbirliği içerisinde çalıştığını anlatırken de ÇEV'in 2. başkanının Ergenekon davasından tutuklu Orgeneral Şener Eruygur olduğuna dikkat çekmişti.

      Genelkurmay'a bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın hazırladığı raporda da ÇYDD ve ÇEV'in Dünya Kiliseler Birliği'nden yüklü miktarda para yardımı aldıkları belirtildi. Raporda, vakıfların üst düzey yöneticilerinin vakfa yapılan yardımları burs adı altında kendi yakınlarına havale ettikleri, yurtdışında faaliyet gösteren yasadışı örgütlerden bağış adı altında para aldıkları şeklinde iddialar yer alıyor. Özellikle Amerikan Protestan mezhebini yaygınlaştırmaya çalışan yabancı kuruluşlar ile aralarındaki para akışının miktarları tarihleriyle birlikte veriliyor.

      MİT: Atatürk'ü kalkan olarak kullanıyorlar

      MİT'in değerlendirmelerinde ÇYDD'nin, Atatürk ilke ve inkılaplarını kalkan olarak kullanıp birçok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın yurtdışından yardım aldığı, hiçbir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini Sivil Toplum Kuruluşları Birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutuldukları açıklanıyor. Örgütlenmenin depremzedelerin zor durumlarını suistimal ederek misyonerlik faaliyetlerinde bulunduklarına da dikkat çekiliyor.

      sonhaberler.com/haber.php?haber_id=17487
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Yazar: Suzan Saygıner ve Çilli Hoca

      Şubat Soğuğu dizisinde beklenen aktör nihayet arzı endam etti. Çilli Hoca , diziye eklemlendi. Bu derneğin ofisinde bulunan Cumhuriyet Başsavcısına seks şantajı kasedi, sürecin zırt diye çözüldüğü mekan olmuştu. Biz, Hayat Ağacı Derneği’ne baskın yapılıp kasetler ortaya çıkınca Başkanı Suzan Saygıner’ı sandık, Taşlar şimdi oturuyor. Aralarında rekabet ve ‘ kara kedi’ olduğunu yeni öğrendik. Bir süredir isimlerinin yanyana anılmamasından anlamalıydım. Çilli lakabıyla anılması sanırım yüzündeki çillerden kaynaklandı. 28 Şubat sürecinin önde gelen derin oyuncularından olan Çilli Hoca, gerçek hayatda bugün yakalandığı kanser nedeniyle saçsız. Kemoterapi günlük hayatını aksatmıyor, ahiret yokmuş, hiç hesap vermiyecekmiş gibi eylemlerine devam ediyor. Van, oyunun ‘pırt’ dediği yer, dizi bu konuyu sanırım işleyecektir.

      ‘Başörtüsü takmaktansa kel dolaşırım’ diyecek kadar kendi kampının idealisti . Bazılarına göre,’ Çağdaş Melek’; bazılarına göre ise, melek görünen ‘ Şeytan’. Bir süre önce göğüs kanserinden kurtulduktan sonra şimdi de karaciğerindeki rahatsızlık nedeniyle tedavi görüyor. Bu aralar bir de hastalığı hakkında yazılar yazıyor. Yazdıklarını ‘Giderayak’ ya da ‘Sona Yaklaşırken’ adlı kitapta yayımlayacak. Saylan’ın, Milliyet gazetesiyle ortaklaşa yürüttüğü “Haydi Kızlar Okula” kampanyası başta olmak üzere birçok kampanyayı Van merkezli örgütlediği biliniyor.Vanda yayımlanan yerel Şehrivan Gazetesi’ne konuşan bir çok genç, Türkan Saylan ekibinin kendilerini Hıristiyanlığa çağırdığını anlatıyor. Başta Van olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki misyonerlik faaliyetleriyle ilgili bütün oklar Türkan Saylan’ı gösteriyor. MİT’in hazırladığı misyonerlik raporunda, Türkan Saylan’ın isminin de geçtiğini hemen hatırlatalım. Hakkında açılmış dava sürüyor.

      Beş çocuklu bir ailenin en büyüğü. Öğrenme ve kendini geliştirme yeteneğini İsviçreli annesi Lilly, daha doğrusu ismini değiştiren Leyla adlı annesinden almış. Babası mütahhit Fasih Galip.

      Saylan, iki defa evlenmiş ve boşanmış;ev hanımı olmak ve bir erkeğe bağlı kalıp onun sevgisini beklemek istememiş. 1935 İstanbul doğumlu. Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı kurucusu. Uluslararası Lepra Birliği Kurucu Üyesi ve Başkan Yardımcısı, Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Kurucusu, Türkçağ ve KANKEV Vakfı Başkanı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine, 2 Şubat 2001′ de Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer tarafından YÖK üyeliğine seçildi. 21 yıl başhekimlik yaptı. 2002′de emekli oldu. 51 tanesi yabancı dergilerde yayımlanan, siyasal içerikli gazete makaleleri, Türkçe tıbbi dergilerde ve Kongre kitaplarında yayımlanmış araştırma, derleme ve olgular bildirimleriyle toplam 401 yayını bulunuyor. Çocukluk yaşamını anlattığı ” At Kız ” ve ayrıca ”Deri ve Zührevi Hastalıklar El Kitabı ” adlı bir de ders kitabı var.

      Dizide Taşkın beyle sıkı-fıkı olması zorunlu bir ortaklık gereği gerçekleşti. Doğu Perinçek’in gazetesi Aydınlık, kısa bir süre önce Van Üniversitesi’nde ‘haçlı krizi’ diye bir haber yapmış ve başköşeye de suçlu olarak Saylan’ı oturtmuştu. Üniversite içine haç şeklinde yapılmış heykeller, Türkan Saylan ekibinin ev kiliselere götürdüğü üniversite öğrencileri, ilde cirit atan başta Amerikalı misyoner gruplar, ABD Büyükelçisini evinde ağırlayan bir rektör. Bunların hepsi Van 100. Yıl Üniversitesi’nde yaşanıyordu. Bugün rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın hakkında açılan yolsuzlıuk ve fişleme davasında istenen 3000 yıl mahkumiyet boşyere değil. Devlet, iyi röntgen çeker ve sahipsiz değildir. Oynanan oyunu örgütleyenin ‘ Çağdaş Melek’ gösterilmesi devletin sağduyulu mensuplarını bağlamaz.

      Van 100.Yıl Üniversitesi’ne giriyorsunuz. Karşınıza haç şeklinde yapılmış 10 heykel çıkıyor. 2 yıl önce yapılan bu heykellerin haç’ı simgelediğine ilk dikkati çeken Van’da yayın yapan Şehrivan Gazetesi oldu. Heykellerle ilgili bilgi almak için Perinçek’in gazetesi Aydınlık’ın görüştüğü üniversite rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın, heykellerin üniversiteye 2 yıl önce gelen 10 yabancı heykeltraş tarafından yapıldığını söylemiş ve “neden haç şeklinde?” sorusuna, “sanatçı isterse haç da yapar” yanıtını vermişti. Perinçek, Saylanla kurulan ittifak veya gelen bir uyarı üzerine bu haberin yalan olduğunu açıkladı. Anlaşılan haber Saylanla pazarlık için yazılmıştı. Doğu da herkes güç peşinde. Taşkın’ın ABD’yle yürüttüğü büyük oyunda piyonlar tesbit ediliyor. Kartlar karılıyor, dağıtılıyor, olmadı tekrar karılıyor.

      Vanlılar, rektör Aşkın’ın yol açtığı bölücülük travmasından duydukları endişeyi Vanlı Eğitim Bakanımız Hüsyein Çelik kanalıyla gerekli odaklara ulaştırmış olacak ki, derin devlete rağmen operasyon başlatıldı. Aşkın’ın üniversitede PKK örgütlenmesi yaptığı Jandarma raporuna yansıdı. Her ne kadar inkar edilsede bu raporun var olduğu savcılık iddianamesinden belli. Devlet sırrı olduğu için şimdi kimin sızdırdığı aranıyor. Bu konudaki tahmini kendime saklayayım, yoksa raporu elde eden gazeteci arkadaşımı deşifre etmiş olurum. ‘İrtica fişlemesi’ yaptı diye derin medyanın sahip çıktığı Aşkın’ın Saylanla yaptığı işbirliği acaba Mehmet Aziz Tarman’a kadar ulaşır mı? Sanmam. Misyonerlik yapanlarının bir süre önce derin devletin Şah Veli eliyle bazı dini cemaat ve grupları hıristiyan misyonerlikle suçladığı ve dikkat dağıtmaya çalıştığı artık biliniyor. Cemiyet, Şah Veli’nin başarısızlığından dolayı tekrar ortaya çıkarmak konusunda kararsız. Misyonerliği kimin yaptığı Van olayı ile ortaya çıkabilir. Ermeni bir dedenin torunu olan rektör Aşkın ve Hiristiyan bir annenin kızı olan Saylan’ın misyonerler tarafından özellikle seçildiği anlaşılıyor. Zaten misyonerlere tüm müslüman ülkelerde dayanak teşkil eden Metislerdir.

      Şehrivan gazetesi halkın tepkisini “Amerikalılar dil kursu adı altında İncil, Hıristiyanlığı tanıtan CD, kaset ve kitap dağıtıyor” haberiyle duyurmuştu. ÇYDD ile gençlerimize Hırıstiyanlık inancının aşılandığı ve misyonerlik çalışmalarının yoğunlaştığını hepimiz biliyoruz. Üniversiteye haçlar dikilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Bunları kabul etmek mümkün değil. ABD eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris rektör Aşkın’ı evinde ziyaret etmişti. ABD’nin Doğu planının 2000 yılında gerçekleşen bu ziyaretden sonra şekillendirildiğini biliyorum. O dönemde, başbakanlık muhabiri olarak Ankara’daydım. Eski başbakan Ecevit, Parris’in Diyarbakır ve Van’da ABD konsolosluğu açma girişimini engellemişti. Zaten bu nedenle, istenmeyen adam ilan edilerek devrildi. Devrilmesi için önce Türkiye ekonomisi batırıldı ve seçim zorakileştirildi. CIA ajanlarının kırmızı pasaportla faaliyet göstermesine set çekti Ecevit. Affedilmeyecek bir suçtu. Parris, buna rağmen CIA’nın Doğu yapılanmasında Van’ı misyonerlerin, Diyarbakır’ı bölücü Kürtlerin gayriresmi başkenti yaptırdı. Rektör Aşkın, sadece Parris’i değil, Karen Fogg’u da evinde ağırlamıştı.

      Ermenilerin katliam yaparak yıktıkları için yıkıntı halindeki müzelik Van’ın yanında kurulan yeni Van, 1. dünya savaşı sırasında da misyonerlerin merkeziydi. Rusya, ABD, İngiltere’nin Vanda bu dönemde konsolosluk açması tesadüf değildi. Van Üniversitesinde, Aşkın olayının patlaması aslında derin devletle yanaşı çalışan dış destekli misyoner-mason gruplarla, bu ülkenin gerçek sahibi müslüman Türklerin savaşıdır. Van kamuoyu bir süredir Haçlı heykelleri tartışıyordu. Ancak Üniversiteyle ilgili iddialar bununla sınırlı değildi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, ÇYDD’de Türkan Saylan’dan sonraki ikinci isimdi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, öğrencilere ÇYDD adına burs sağlıyor, ev bulmalarına yardımcı oluyordu. Şehrivan gazetesinin görüştüğü, bu öğrencilerden biri olan C.K. şunları söylüyordu: “Bize ödenen ev kirası ve bir miktar para desteği ile kimilerine borçlu kaldık veya öyle hissettik. Tanımadığımız hocalar eve gelerek Hıristiyanlıkla ilgili kitaplar ve CD’ler verip, konuşmalar yaptılar. Eğitimimiz bitene kadar bize maddi destek vereceklerine, doktora için Amerika’ya göndereceklerine söz verdiler. Bu çalışmalarda, Yüzüncüyıl Üniversitesi ile bazı kurumlardan ismi geçenler var. Söyleyebileceğim tek şey burada bir dernek, Van’daki bir otel sahibinin ismi, derslere katılan Amerikalı ve Koreli şahıslardır. Bildiğim kadarıyla Van’da bu amaç için kiralanmış çok sayıda ev var. Bizzat çağrıldığım 6 evi biliyorum. Evlerde kendileri de bizzat ayin yaparak dikkatlerimizi celbetmeye çalışıyorlar.” Başka bir öğrenci M.K ise şunları anlatıyordu: “Üniversitede misyonerlik çalışmaları var. Fakir aile çocukları okuyabilmek için istemeyerek bunların tuzaklarına düşüyor. Bana yapılan aylık 150 dolar burs teklifini kabul etmedim.” Bu röportajları yapan sözde ulusalcı Taşkın’ın gazetesi. Oyun içinde oyun oynanıyor.
      Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini anlattığı yazıda, Profesör Türkan Saylan’ın da adı geçiyordu. Yazıya göre, Türkiye’deki bazı Amerikan okullarının kurucusu olan Amerikan Bord Heyeti, bu faaliyetini SEV vakfı eliyle yürütüyordu.

      “Kuruluşumuzdan beri Atatürk ilke ve devrimlerini korumayı ve çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insana ve topluma ulaşabilme ilkesini kendimize misyon belirledik. Amblemimizde Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzünün arkasında bir genç kızın ve bir genç erkeğin hatları vardır. Ve bir yanında bütün toplumun bir ok ucuyla ileriye gidişi simgelenir.”
      Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Profesör Türkan Saylan, başında bulunduğu derneği, “Güneş Umuttan Şimdi Doğar” kitabında işte bu sözlerle anlatıyordu. Ama, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın bir süre önce Başbakanlığa sunduğu ve Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini anlatan bir raporda, Türkan Saylan’ın ismi ve başında bulunduğu dernek de yer alıyordu.

      MİT’in yazısına göre, Hıristiyanlığın bir kolu olan Protestanlığın Türkiye’de yayılması için faaliyet gösteren Dünya Kiliseler Birliği’nin ülkemizdeki temsilcisi durumundaki Amerikan Bord Heyeti, bu faaliyetini Sağlık ve Eğitim Vakfı eliyle yürütüyor. Yazıda Amerikan Bord adına Türkiye’de faaliyet yaptığı belirtilen Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın mütevelli heyetinin başında ise Gülseven Yaşer’in kocası Yaşar Yaşer bulunuyor.

      Yazıda, doğrudan Amerikan Bord ile bir ilişkisi olup olmadığı belirtilmemekle birlikte Profesör Türkan Saylan’a ve onun başında bulunduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne de genişçe yer veriliyor. MİT’in yazısında Profesör Türkan Saylan’ın annesi Lili Mina Raiman’ın aslen Hıristiyan olduğu, 1936′da Leyla ismini aldığı belirtiliyor. İşte büyük tartışmalara yol açacak olan MİT’in iki sayfalık raporu:

      “Dünya Kiliseler Birliği temsilcisi olarak 1830′lu yıllardan beri ülkemizde faaliyet gösteren Amerikan Bord Heyeti’nin, Protestan mezhebini benimseyen bir kuruluş olduğu, din eğitimi ve sağlık hizmetleri konularında faaliyet gösterdiği, bünyesindeki Protestan kilisesi ve Kitab—ı Mukaddes (Bible House) şirketi aracılığıyla Protestanlığın yayılması için uğraş verdiği öğrenilmiştir.

      Üsküdar Amerikan Lisesi, Üsküdar SEV İlköğretim Okulu, İzmir Amerikan Lisesi, İzmir SEV İlkoğretim Okulu, Tarsus Amerikan Lisesi, Tarsus SEV İlköğretim Okulu, Gaziantep Amerikan Hastanesi ile bağlantısı bulunan Amerikan Bord Heyeti’nin sağladığı eğitim hizmetlerinden dolayı Milli Eğitim Bakanlığı’na, sağlık hizmetlerinden dolayı Sağlık Bakanlığı’na, dini çalışmalarından dolayı ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı sorumlu olduğu tespit edilmiştir.
      Ayrıca faaliyetlerini yabancı müessese sıfatıyla yürüten ve son yıllarda yeni mülk edinmeyen Amerikan Bord Heyeti’nin tasarrufu altındaki mülklerini de Sağlık ve Eğitim Vakfı’na (SEV) devrettiği ve halihazırda faaliyetlerini SEV aracılığıyla yürüttüğü intikal eden bilgilerdendir. Öte yandan Amerikan Bord Heyeti’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Kitab—ı Mukaddes şirketinin yöneticisi olan Süryani Asıllı Emanuel Bağdaş’ın, Türkiye Ermenileri Patriği Metrof Mutafyan ile Fener Rum Patriği Bartholomeos Arhondonis’in Haziran 2000 ayı içinde yaptıkları görüşmede vardıkları mutabakat gereği, 17 Ağustos 1999 yılı Marmara depremi ardından ortaya çıkan Kiliseler arası deprem yardım komisyonu başkanlığı yaptığı öğrenilmiştir.

      Amerikan Bord heyeti ile aynı adreste faaliyet gösteren Sağlık Eğitim Vakfı’nın ise ülkemizde sağlık, eğitim, kültür kurum ve kuruluşlarına yardım amacıyla 1968 yılında kurulduğu, vakfın üye sayısının yaklaşık 12 bini bulduğu, üyelerinin Amerikan Bord heyeti ve SEV’e bağlı okullardan mezun olan şahıslardan oluştuğu, 1999 yılı itibariyle 15 trilyon TL’yi bulan malvarlığına sahip olduğu yönünde duyumlar alınmıştır.

      Başkanlığını Gülseven Yaşer’in yaptığı Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) ile Amerikan Bord Heyeti ve SEV koordinasyon içerisinde olup, ÇEV deprem bölgesinde eğitim ve öğretim evi projesi hazırlayarak Amerikan Bord’dan yardım talebinde bulunmuştur. ÇEV, ayrıca üç bine yakın öğrenciye burs vermektedir.

      Başkanlığını Profesör Türkan Saylan’ın yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği hakkında, Atatürk İlke ve İnkılaplarını kalkan olarak kullanıp, bir çok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın yurtdışından yardım aldığı, hiç bir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini sivil toplum kuruluşları birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutulmuş ve Dernekler Kanunu 62 ve 85/2 maddesine muhalefetten 5 Şubat 2001 tarihinde Maltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yapılmıştır.
      Profesör Türkan Saylan hakkında yapılan incelemede annesinin Raber Ragman ve Mina Verlig kızı, 1324 (1908) Bermingen İngiltere doğumlu ve Katolik Hıristiyan olduğu, Lili Mina Raiman ismini taşımakta iken 1936 yılında Leyla ismini aldığı hususları tespit edilmiştir.

      Merkezi İsviçre Cenevre’de bulunan Dünya Kiliseler Birliği’nin kurulması ilk defa Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1920 yılında Fener Rum Patrikhanesi tarafından gündeme getirilmiş ve 22 Ağustos 1948 tarihinde Katolik kiliseleri haricinde 44 ülkeden 147 kilisenin katılımıyla kurulmuştur. Tüzüğündeki amaçları:

      Dinî diyalog aracılığıyla kiliseler ve insanlar arasında yakın ilişkiler geliştirmek,
      İnsanların sahip olduğu maddi ve manevi kaynakların paylaşımını sağlamak,
      Her yerde ve ortamda İncil’in öğretisi doğrultusunda çalışmalar yapmak,
      İnsanlar arasında adalet, dayanışma ve barışı sağlamak,
      Kiliselerin insan ihtiyacını karşılamak,
      Ekümenik bilincini geliştirmek,
      Birlik ve beraberlik için gelişme ve yenilenmeyi sağlamak,
      Diğer ekonomik organizasyonlar ile bağlantı sağlamak,
      Yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde ekümenik hareketleri desteklemek yönünde belirlenmiştir.”
      Yukarfıdaki haber Aksiyon dergisine ait. MİT’in yazısı hakkında görüşlerine başvurulduğunda Profesör Türkan Saylan, “Bahsedilen olay adaletin önünde bir konu. Bir görüş vermiyorum. İleride kitaplarımda bu konuyu anlatacağım” diyor. MİT’in yazısında Saylan’ın annesi için sadece ismini “Leyla” olarak değiştirdiği yer alırken, Saylan hayatını anlattığı “Güneş Umuttan Şimdi Doğar” kitabında annesinin Müslüman olduğunu şöyle anlatıyor: “Annem bana hamile kalınca Müslüman oluyor. İngilizcesinden Kur’an’ı okuyor. İyi bir Türk gelini olabilmenin tüm koşullarını oluşturmaya çalışıyor. Örneğin oruç tutardı. Biz hiçbirimiz evde oruç tutmazken o tutardı.”
      MİT’in yazısında yer verilen Çağdaş Eğitim Vakfı’nın yöneticilerinden Bike Karaduman ise Aksiyon’a, “Söylediklerinize inanamıyorum, şoke oldum. Hiçbir şekilde ve asla misyonerlik faaliyeti yapmadık. Kesinlikle öyle şeylerle ilgimiz yok” değerlendirmesini yaptı. Sağlık Eğitim Vakfı’nın görevlilerinden Belkıs Aktürk ise Aksiyon’a şu açıklamayı gönderdi:
      “Amerikan Bord Heyeti, Türkiye’de malvarlığını dinî kökenli olmayan, mezunları tarafından kurulmuş laik bir vakıf olan Sağlık ve Eğitim Vakfı(SEV)’na devretmiştir. Bu, dünyadaki ilk ve tek örnektir. Dolayısıyla Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın Amerikan Bord Heyeti ve bağlı olduğu merkezle olan bağı eğitim ve sağlık hizmetleri ile sınırlıdır. Cumhuriyet öncesi dönemde anaokulundan üniversite düzeyine ve meslek okullarına kadar pek çok eğitim kurumunun yanı sıra çeşitli yetimhaneleri, hastaneleri ve yayınevi de bulunan Amerikan Bord Heyeti cumhuriyetin kurulmasından sonra da Türk halkına kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti götürmeyi amaçlamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatına uygun bir program takip eden okullarımızın temel amacı Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı gençler yetiştirmektir.
      Gerçek misyonerler ve emir kulu Çilli Hoca’nın foyası gözler önüne serilmeye başlandı. Devam eden dava olduğu için ismi şaibeli ile ilgili bugünlük yazacaklarım bu kadar. Dizide ‘ Haydı Kızlar’ okula kampanyasına atıfda bulunularak, seçilen kızların kendi oyunları için ırkı ve mezhebi ayrılıkları belirgin özellikle belli kesimlerden toplandığına vurgusu yapıldı.

      Kaynak: liderler.net
      Saatli Maarif Mecmuası: Suzan Saygıner ve Çilli Hoca

      ***

      Önemli Not: Yukarıdaki araştırma-haber yorumsuz bir şekilde kaynak gösterilerek yayımlanmıştır. Bu özel haber, kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirmekten başka hiçbir amaç gütmemektedir.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Türkan Saylan`dan ilk açıklama geldi

      Ergenekon operasyonları kapsamında evi aranan ÇYDD Başkanı Türkan Saylan, bir açıklama yaptı. Saylan `Demokratik haklarını kullananlar cezalandırılıyor` dedi.



      ÇYDD Başkanı Türkan Saylan, evinde yapılan aramanın ardından cama çıkarak kısa bir açıklama yaptı.

      Saylan: `Demokratik haklarını kullananlar böyle cezalandırılırsa olmaz. Ben karamsar değilim. Bize olduysa kimlere olacak? Kimse muhalefet istemiyor. Bu acıklı birşey ama malesef Türkiye bunları yaşıyor.` dedi.

      ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ GENEL MERKEZİNDE POLİSİN BAŞLATTIĞI ARAMA ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR

      ``Ergenekon`` soruşturması kapsamında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği(ÇYDD) genel merkezinde polisin başlattığı arama çalışmaları devam ediyor.

      Beyoğlu`ndaki dernek merkezine gelen avukat Aydeniz Tuskan, operasyonu izleyen basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan`ın evinden buraya geldiğini belirterek, ``evde aramanın sürdüğünü ve Saylan`ın gözaltında olmadığını` söyledi.

      Saylan`ın tedavi gördüğü hastaneden izinli olarak çıktığını anlatan Tuskan, ``Bu arada bazı yönetim kurulu üyeleri ve şube başkanları gözaltına alındı. Ancak bizim de tam bir bilgimiz yok. İçeride bütün kayıtlara bakılıyor. Türkan hanımın sağlık problemleri var, hastanede olması gerekiyor`` dedi.

      Bu arada, ÇYDD`ye ``Geçmiş olsun`` dileklerini sunmak için geldiğini belirten Sosyal Demokrasi Vakfı(SODEV) Genel Başkanı Erol Kızılelma da, Saylan`ın sağlığı hakkında endişeleri olduğunu ifade ederek, Saylan`ın hayatı boyunca demokrasinin ve çağdaşlığın gelişmesi için mücadele ettiğini bildirdi.

      ``Yapılan muameleyi Türkiye için bir bahtsızlık olarak gördüğünü`` anlatan Kızılelma, ``Türkiye için utanılacak bir durum. Türkiye`de darbe özlemcileri olmuştur. Bunlarla mücadele edilmesini de doğal karşılıyoruz ama Türkiye`nin şanssızlığı demokrasiden nasibini almamış bir iktidar eliyle mücadelenin yürütülmesidir. Bu konuda endişelerimiz var`` dedi.

      SAYLAN`IN AVUKAT ARKADAŞI AYDENİZ TUSKAN: ``TÜRKAN SAYLAN, (YASA DIŞI HİÇBİR ŞEYLE ALAKAMIZ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL) MESAJI GÖNDERDİ``

      ``Ergenekon`` soruşturması kapsamında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği(ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan`ın İstanbul`daki evinde başlatılan arama çalışması devam ediyor.

      Saylan`ın Beşiktaş Arnavutköy Beyazgül Sokak`taki evinde arama yapıldığı sırada eve gelen arkadaşı avukat Aydeniz Tuskan, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Saylan`ın sağlığından endişe ettiği için eve geldiğini söyledi.

      Saylan ile telefonda görüştüğünü belirten Tuskan, Saylan`ın ``Arkadaşlar arama yapıyorlar. Bana çok iyi muamele yapıyorlar`` dediğini anlatan Tuskan, şöyle konuştu:

      ``Biz bağımsız olarak Cumhuriyet mitinglerini yapmaya karar verdik. Bunlar usulüne uygun olarak yapıldı. Her şeyimiz yasalara uygundur. Yasal belgelerimiz de vardır. Bu dalgalar nereye kadar gelecek bilmiyorum. Şuçluların mutlaka bulunması gerekiyor ama her dalgada Cumhuriyetçilerin alınması bizleri gerçekten yaralıyor. Biz laikliğe karşı olan eylemlere karşı çıktık.``

      Daha sonra aramanın devam ettiği eve giren Tuskan, çıkışta yaptığı açıklama da Türkan Saylan`ın mesajını gazetecilere aktardı.

      ``Türkan Saylan, (yasa dışı hiçbir şeyle alakamız olması mümkün değil) mesajı gönderdi`` diyen Tuskan, şunları kaydetti:

      ``Saylan aslında şu anda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi`nde tedavi görüyor. Ancak bugün izinli olarak çıkmış. Hastaneden de kendisini bekliyorlar. Tedavisi için sabah kan alındı. Şu anda biraz sarsılmış durumda. İçeride 10 kadar kişi var. Masanın başında bazı evraklara bakıyorlar.``

      Tuskan, bir gazetecinin ``Saylan gözaltı için tebligat almış mı?`` şeklindeki sorusu üzerine de Saylan`ın herhangi bir tebligat almadığını söyledi.

      Bu arada, Saylan`a destek amacıyla evin önünde toplanan arkadaşları ve Arnavutköylü vatandaşlardan oluşan topluluk, aramayı protesto ederek, ``Türkiye seninle gurur duyuyor. Türkiye laiktir, laik kalacak`` şeklinde sloganlar attı.

      -``BENİM EVİM DE ARANSIN``-

      Eski Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış ise açıklamasında, ``Bu ülkenin çıkarlarını savunmak, bu ülkenin gençlerini geleceğe hazırlamak bir suçsa o zaman benim evim de aransın. Ben de tutuklanayım istiyorum. Bu bir karşı koyuş, meydan okuyuş değil. Ama eğer suçluysak, hepimiz suçluyuz. Bu ülkenin geleceğine hizmet eden herkes suçludur. O halde hepimiz aranalım. Hepimiz tutuklanalım. Nasıl olsa sıra hepimize gelecek`` dedi.

      CHP`li Gürsel Tekin de bugün yaşamının önemli bir kısmını sadece eğitime adamış bir insanın böyle bir müdahaleye tabi tutulmasını doğru bulmadığını ifade etti.

      Bu arada, Saylan`ın evinini bulunduğu sokağa büyük bir Türk bayrağı asılırken, sokak trafiğe kapatıldı.
      İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
      RAHİBE TERESA.