İstemem

      şimdilik.........

      damlalarla adını sayıklıyorum,
      sanki gözyaşların dökülüyorum elime ;
      sen puslu bir gece, ben mavi bir gün,
      elimde olmadan adını söylüyorum..
      denizler, uzak meltemiyle onu anlatıyor,,
      ki işte bak..
      umutsuz yine istanbul geceleri..
      uykusuz..
      yağmur ancak sarıyor bedenimi...
      kuşandığım korkudan yeni ayılıyorum...
      şimdilik.

      oysa o ;
      nikomedya çağından kalma bir hüzünmüş,
      bir yıl , yüzyıla bedel;
      yüzyıl okyanuslara,
      uzakta kalan bilmediğim bir tını,
      bir rüzgar efsanesi,
      en gizemli çiçekleri dağların,
      ve en değerli yakutları toprakların;
      bir korku, bir ümit;
      türkü gibi vazgeçilmez bir çığlık...
      ve destansı bir bakış,
      ruhu kilitleyen,
      bir fizik gerçeği,
      bir kimya denklemiymiş...
      elimde kelimeler,
      dönüp yeniden okuyorum.

      h.şişman - ağ. 05 - ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      turgut uyar.dan...

      İşten değil aşk…



      İşten değil aşk şiiri yazmak,
      İlk sözü bir bulsam,
      Mermer desem değil biliyorum,
      Bir Dakka desem değil,
      Ceketimi verir misin değil.
      Birden önümde bir yaz günü açılıyor,
      Bahçede kuruyan çamaşırların,
      Yerde değdiği.
      Koşup kaldırıyorum uçlarını,
      Eriğin yaprakları değiyor yüzüme,
      Değsin varsın hepsi geçer,
      Nasılsa kuzey bu denizinde,
      Beyaz bir gemi,
      Hatırlıyordur ilk seferini oralara,
      Aşk bir sonbahar kimliğinde,
      Sürdürüyor egemenliğini,
      Birden bakıyoruz ki,
      Her şey yerli yerinde,
      Sular yerli yerinde,
      Çamaşırlar yerli yerinde.

      Turgut Uyar
      " akıl ve gönül ; insan ...

      Müsaitseniz Aşka....

      Birinci ses : " Müsaitseniz size aşık olabilir miyim ? " dedi.Karşısındaki bir an onu süzdü, başını öne eğdi. Sanki "....şimdi soruyorum büküp boynumu, daha önceleri nerlerdeydiniz ?" diyen eski bir şarkıyı anımsamış gibiydi. Ama bunu karşısındakine söylese bile ne ifade edecekti. ? Hayatta her şeyin zamanlamasının tutması mümkün değildi ki zaten. Kalbinin boş olduğu zamanlarda kimse karşısına çıkıp, "Müsaitseniz size aşık olabilir miyim ? " dememişti ki. Doğruydu işte szöler, şiirler. Aşkın kapıyı ne zaman ve nasıl çalacağı belli olmazdı. Aşka randevu verilemezdi. O gelip bulur, ansızın "cee" diye karşına çıkabiirdi. İkinci ses birinciye , " Senin adına üzgünüm, aşkına karşılık vermeyeceğim için.Çünkü hayatımda birisi var." dedi, yürüdü gitti, ayaklarını sürüyerek. Birinci ses, sorusunun havada asılı kaldığını hissetti. Ürperdi. Halbuki o, bir çok ikinci sesin yaptığı gibi, hayatında birisi olduğunu ondan saklayabilir, yalan söyleyebilirdi. Oysa yapmamış, dürüst davranmıştı. Birinci ses düşündü ; " Tanrım, demek ki hala böyle birileri var hayatta. Roman kahramanları yalan değilmiş." Olmayacaktı bu aşk, belliydi işte; hayatındaki yüz, beynindeki isim, kalbindeki çocuksu heyecan niye silinmiyordu acaba * Müsait değildi bak, söylediği gibi.

      Aşık olmaması gerekiyordu. Aşık olursa acı çekecekti, kavuşamayacaktı ona. İkincinin sesi, yüzü, elleri, tarzı yine de aklından çıkmıyordu. Acaba o da hoşlanmışmıydı kendisinden ? Bunu öğrenmeyi o kadar istiyordu ki ? iyi de, hoşlansa bile bunu söylemesi neyi değiştirecekti ? İkinci ses, hayatında birisi olmasına rağmen, o gün karşısına onu beğenen, hatta aşkı için izin isteyen bir Ses',n çıkmasına içten içe sevindi. Gidip gelip aynada kendisine göz attı gün boyu. İçini tarifsiz bir sevinç kaplamıştı.

      Gururu okşanmıştı. kalbi boş olsaydı, " evet " deyip, onunla birlikte bir aşka yelken açmaktan kaçınmazdı. acaba, mazeretini söylerken bunu da söylese miydi birinci sese ? Yoo, duygularıyla ounamak istemezdi onun. Bunca çürümüş ilişkinin arasında sevginin, aşkın adı dama atılmışken; birisinin ortaya çıkıp cesurca, " Müsaitseniz size aşık olabilir miyim ? " demesi, ,nceliğin ve karşısındakine değer vermenin eski şarkılarda, filmlerde kalmadığının kanıtıydı işte. Aşk için izin istenmezdi , biliyordu. Bu sadece aşkı ifade etmenin zarif bir yolu olmalıydı. Nereden mi biliyordu ? Telefonu, ara ara, bilinmeyen bir numara tarafından aranıyor, " alo " dediğinde kapanıyordu. Son açtığında, " Sen misin ? " dedi. Telefon kapanmadı. Derin bir iç çekiş duyuldu. Birinci ses konuştu : " Müsait olmasanız da ben size aşığım"................. Sessizlik, ölüm kadar kesin ve uzun sürdü. Aşk, ölümden çaresizdi o an.


      müsaitseniz size aşık olabilir miiyim- oğuzhan akay.dan

      ( neden kitap yay.- 2005)
      " akıl ve gönül ; insan ...

      .... sağlık...

      Bir çift göz vardı sende,
      Vardı da unutmuştu bakmayı,
      Sevgiyle sevgiliye,
      GÖZLERİNE SAĞLIK.

      Bir çift el, on parmak buz gibi,
      Sebebi dokunulmamak,
      Sen ısıttın şimdi sımsıcak,
      ELLERİNE SAĞLIK.

      Bir çift ayak,
      Ayakta hali yok duracak,
      Önce emekledi seninle,
      Şimdi neredeyse koşacak,
      AYAKLARINA SAĞLIK.

      Bir yürek tam yerinde,
      Doldurmuştu boşluğu ama boştu,
      Şimdi dopdolu, şimdi coşkulu,
      YÜREĞİNE SAĞLIK.

      Bir ben vardı bende,
      Çok uzaklarda ; üstüne üstlük tek başına,
      Şimdi ben ve sen aynı bedende tek can gibi,
      Canını sevdiğim,
      CANINA SAĞLIK.

      Melek Ercan.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      aşkımızı sevdiysek...

      aşkımızı söylediysek,
      usul akan suya söyedik,
      eğildiğimide üstüne, bize kulak veren suya,
      aşkımızı söyleddiysek,
      dalların arasından,gülen ve fısıldayan,
      rüzgara söyledik.
      aşkımızı söylediysek,
      geçen kuşa söyledik;
      rüzgarla öten kuşa,
      yankıya söyledik.
      aşkımızı söylediysek,
      sevdiysek, böyle büyük,
      böyle hüzünlü,böyle sevinçli,
      senin gözlerini sevdik,
      büyük aşkla sevdiysek,
      senin ağzını sevdik,
      o ağır, o tatlı ağzını sevdik.
      büyük aşkla sevdiysek,
      ılık tenini sevdik ,
      körpe ellerini sevdik,
      arıyorsak,
      gölgeni arıyoruz.

      aşkımızı sevdiysek- h. de regnier.den
      " akıl ve gönül ; insan ...

      nerdesin diyemeden ....

      nerdesin diyemeden ...

      bazen seni düşünürüm ;
      niye tutuldum diye,
      efkara mı hükümlüyüm evvelden,
      senden başkasına kör mü gözlerim ?
      bir ıssız dağbaşı,
      bir yağmur hikayesi,
      ve kardelen gibi anmak unutuşu.
      nerdesin ?
      dallar meyveye durdu,
      fırtınalardan vakit bulup.
      yalnız sen okumadın,
      o bitmeyen şarkıyı.
      aşklara kanat açan, yaralı martı gibi,
      bekliyoruz,
      sereserpe gelecek balıkçı kayığını.
      ufukta,
      kızıllığa sorunca seni,
      bir gümüş ahengiyle terkedişi anlatır.
      oysa,
      son yolcusuydum , vapuru terk eden ben,
      ayaklarım babalara halatla kenetlidir....
      dalarım serin , kaygan sulara,
      nerdesin diyemeden....

      h.şişman- 2005 ağ.-ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      papatyalar..........

      papatyalar :

      papatyalar,
      ses ve yankı gibi,
      dağları ateşlerin,
      en sorgusuz sevmeleri,
      kıraç toprakların,
      en beğenilesi,
      bilge çalılıkları yorgun yamaçların.
      papatyalar,
      en gizemli şifreleri vadilerin,
      ve en güzel muştusu,
      tebessümlerin.
      bir şiir, bir nefes, bir söz,
      papatyalar,
      yaprağında ak yürekli damlalar.
      masum ve saf,
      bir şarkıyı mırıldanır gibi...


      hasan şişman 05 - ağ. - ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      anlaşmazlıklar ...

      anlaşmazlıklar ...

      bana hayır dediğinde,
      bu, eski sıkıntıları,
      henüz keşfedilmemiş korkuları,
      sessiz çağrıların firari gölgelerini,
      dile getirilmemiş endişelerin yıkımını,
      yeniden uyandırıyor.

      bana hayır dediğinde,
      gökyüzü kapanıyor,
      ve hayatım olduğu yerde duruveriyor,
      umudum yok oluyor,
      ölüm yüzünü gösteriyor,
      ve başımı döndüren anların,
      büyüleyici yüzünü,
      tekrar karşımda buluyorum.
      ama yine de,
      bana hayır dediğinde,
      itirazınla varolduğunu gösteriyosun.
      kendi arzunu dile getiriyor,
      kendi arzunu bana sunuyorsun,
      ve korkunun ötesinde,
      umutlar çiçek açıyor.

      bana hayır dediğinde,
      ve ben bunu yadsındığımı,
      reddedildiğimi, paramparça edildiğimi,
      hissetmeden duyduğumda,
      ve kabul ettiğimde ...

      işte o zaman,
      ancak sen ve ben,
      olmaya başlayabiliriz.

      gerçek bir buluşmanın,
      nasıl da,
      tehlikeli ama
      ah ne kadar,
      verimli anı.

      sarah caharlier.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      dağlar ve eylül ...

      dağlara verdim yüreğimi,
      ne iklimlerden kalma bir sabah,
      ne gökyüzü ,
      ben, ta yamaçlarda,
      açan körpe çiçeğim.
      ne dalımda,
      sizdeki kelepçeler,
      ne hatırası acı,
      kar sızıntılarının.
      kardelen oldum, nergis oldum,
      aynalara hasret ,
      bir papatya gülüşü kadar ;
      öyle mert.
      oysa,
      eylüldür,
      aşkın karabasanın yaşandığı saatler,
      kanıksanmış yitirişin öyküsü,
      eylül ;
      adını duyduğum ilk an;
      irkildiğim çiçekler,
      hesapsız, zamansız,
      sonbahar hikayesi,
      ki,
      aylardır süslediği,
      dalları terk eden, ben.

      h.şişman ey 05 - ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      çığlık ...

      şöyle dönüp de,
      dağlara bakıp,
      biraz duygulanıp;
      bir türkü söyleyip,
      eskiyi anıp,
      hüzünlendikten sonra;
      onları yaşatanları görüp,
      tebessüm etmek.
      ki sislere takılıp kalmış,
      son göçe kalkan kervan;
      uzakta bir baharı düşünüp...
      şimdi,
      susarız,
      belki dinmeyen bir çığlığa boğularak,
      ağlamak için,
      herkes hasretle arar,
      dağ çiçeklerini,
      hele gör gurbette,
      yalnızlık çekenleri.

      h.şiman 05 - ey- ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      hercai ve kardelen çiçeği...

      hercai ve kardelenin hikayesi...

      Günümüzden yıllarca önce birbirini çok seven iki çiçek varmış. Bunlardan erkek olan, sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki, baharda açtıklarında diğer çiçeklerden onu kıskanıyormuş. Buna dayanamayan erkek çiçek, baharda binlerce çiçeğin içinde açmak ve kalabalığın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu soğuğunda açarak, canından çok sevdiği sevgilisini daha fazla görmeyi hayal etmiş. Yine bahar gelmiş tüm çiçekler toprağı yedi renge boyamış. Erkek çiçek, kışın kurduğu hayallerini anlatmış. Dişi çiçek de sevgilisinin fikirlerini çok beğenmiş ve bir dahaki sefere hiç kimsenin açmaya cesaret edemediği, kışın dondurucu soğuğunda açmak için sözleşmişler. Bahar bitmiş, yaz geçmiş ve kış gelmiş. Sevgilisine kavuşma hayalleri ile yerinde duramayan erkek çiçek, karın bir yorgan gibi kapladığı toprağı delerek yeryüzüne çıkmış.


      Bembeyaz karlar içinde o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış, aramış, aramış... Ama bulamamış. Ümidini yitiren erkek çiçek bir süre sonra üzüntüsünden boynunu eğmiş ve soğuğun şiddetine daha fazla dayanamayarak hayatını kaybetmiş. İşte o günden sonra aşkı için kışın dondurucu soğuğuna bile aldırmadan karların içinde açan çiçeğe kardelen ve ona sadık kalmayıp aldatan sevgiliye de hercai adı verilmiş


      netten....
      " akıl ve gönül ; insan ...

      herkes gibi...

      herkes gibi bir aşk isterdim,
      herkesin bilmediği sevdayı;
      güneşte kalmış yalnızlığı,
      ardıma alıp.
      herkes gibi bilmek isterdim,
      herkesin bilmediğini anlamak;
      son yitirişi terkedip, duyumsamak,
      o bildik kanıtları,
      sorgusuz.
      herkes gibi ağlamak isterdim,
      herkesin bilmediği gülmek kadar;
      ve ilk sözü söylerdim,
      sonrası adım adım ,
      korkusuz.
      herkes gibi duymak isterdim,
      herkesin duyamadıklarını;
      belki bu yüzden çırpınışım,
      herkes gibi ....
      kuşkusuz.

      h.şişman ey - 05 - ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      bir akşamı süsleyen sendin ...

      Bir akşamı süsleyen sendin,
      Belki bir çağı…
      Oysa,
      Uğultular duyuyorum,
      Şimdi en acıklı hikayelerle ;
      Ellerin uzak, sözlerin ,
      Değil bir deniz meltemi,
      artık ,
      gözlerin.
      Unutuş,
      Bana iklimlerin getirdiği en tatlı deyiş.
      Bir peri gibi hayal,
      Kurulup giden,
      Ve ben eski perdelerini bekliyorum,
      Tiyatroların,
      Körpe adımlarla yalnız,
      Belki de tadıyorum, zehrini,
      Aşk dene o iksirin,
      Kimbilir ?

      h.şişman ey. 05 İst.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      öylesine zor, öylesine boş .........

      " ......

      hayallerimdeydin,
      şimdi rüyalarımda,
      bir eylemdin,
      oysa
      şimdi uykusuzluğum.
      dokunası cümlelerle anlatılmayan,
      bir gece türküsü,
      bir şafak çığılığı ;
      yalnız,
      içimde dünden kalan bir umut,
      kırıntı kelimesi,
      varoş sokaklarından ;
      kimsenin bilmediği,
      ölgün kanıksayışım.
      öylesine dizilmiş prangalar ;
      ruhun sarhoşluğundan,
      devşirdiğim damlalar.
      bir dert denize eş,
      bir soluk karanlığa denk,
      bir sevda unutulmaya mahkum,
      bir nefes ;
      uçarı isteyişte tutuklu kalan ;
      yarına sakladığım karartı dizeleri,
      sensizliğe dair ve sessizliğe eş.
      yorgun muyum ,
      ki ,
      takılıp kalan benken,
      salaş meyhanelere ?
      ardımda gölgelerin sırlarıyla arkadaş,
      ruhumu sancılayan,
      bir hayal perisinin,
      izini arıyorum ;
      öylesine zor,
      öylesine boş.

      H. Şişman Ey - 05 - İst.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      karadeniz...

      bir orman ikliminden,
      bir yeşil masalına ;
      karadeniz,
      tüm maviliğinle tertemiz karşımdasın.
      çamlar, kokulu çamlar,
      bir sevda hikayesini anlatıp dururlar;
      aklımda nezih sesin, gözlerimde hayalin.
      martılar haber verir rüzgarlı nefesinden;
      şimdi ben,
      tarihten silinmeyen eski bir hisardayım;
      dalgalar kayaları aşındırıp duruyor,
      o uzak ülkelerin yasak elçileriyim,
      kalbinde sevdadan bir yarayı taşıyan.
      hiçbir gemi kabul etmedi biricik kaderimi,
      ıssız bir limanda klavuz bekliyorum.
      hırçın dalgalarınla ona söylersin diye,
      karadeniz baksana !
      kime sesleniyorum.

      h. şişman tem. 05 ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      sevdaya varmayan aşk ...

      sarhoşluğa doydum üzüm bağında,
      acıyla türkü yaktım, dert otağında,
      hasreti öğrendim gençlik çağında ;
      sevdaya varmayan aşk bizikisi.

      ondandır sevdayı sahiplenişim,
      bilmem perilerden ne beklemişim ?
      bitmeyen derdime dert eklemişim;
      sevdaya varmayan aşk bizimkisi.

      h. şişman ey. 05 - ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      bekleyeceksin ...

      .....

      Bekleyecek, bekleyecek ; bekleyeceksin,
      Bir uzun günün sarhoşluğunda,
      Sonbaharda kuğular göçe durunca,
      Elinde esinti kelimeleri,
      İlmek ilmek işlenmiş hasret sözleriyle.
      Bir hayal görecek sarhoşluğunu,
      Hasret denizinden üç beş karanfil,
      Durup da yokluğa sesleneceksin,
      Bekleyecek, bekleyecek ; bekleyeceksin,
      Adımlar ruhuna yetişmese de,
      Şavkıyan yıldırımdan medet umarak ;
      Fezadan ruhuna sesleneceksin.
      Güller köklenip dikenlenecek,
      Esinti sevdayı sardığı zaman ;
      Bilmem daha neyi ,
      bekleyeceksin.

      h. şişman ey. 05 – ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      dağları neyleyişim...

      dağları neyleyişim...

      dağlarda dizeler saklıdır,
      gümüş suyundan daha değerli,
      ve en taze korkulara gebedir,
      meçhul bakışların ardındaki sır;
      kuşandığımız ölümdür,
      bir sabahhikmeti öğreten.
      ve sana hediyedir sandık dolusu,
      hüzünle başladığın;
      bir mevsim, bir sancı omzuna yüklediğin;
      sözünün varmadığı dağları neyleyesin ?
      ayrılık iklimidir, maddeden süzüp gelen,
      ondandır belki de yalnızlığın ,
      dağları neyleyişin...
      ve dağlarda nice sevdalar saklıdır,
      bir hayal bestesinden daha gizemli;
      kalk , doğrul,
      boşuna ağlayışın.

      h.şişman ey. 05 - ist.
      " akıl ve gönül ; insan ...