İstemem

      Eşkıyayım

      Eşkıyayım.

      Eşkıyayım
      Kalkamam düştüğüm yerden
      Vurulmuşum göz göre
      Taşın ardına düşümüşüm
      Siperdeyim
      Yüreğim kanamakta
      İnat ettim
      Atmayacağım son kurşunumu
      Düşman mısın görene
      Dost musun anlayana dek
      Gün aydınlanana kadar siperdeyim
      Gözlerini yakalayana kadar
      O zaman izin veririm
      Ya yaramı sar ya son kurşun senin
      Al da vur
      Çektirme..

      Şevki yaşacan
      TVNET

      teşekkürler ..

      Kavgayı;
      Ağacın yaprağına yazmak isterdim,
      Sonbahar gelsin, kuruyup gitsin diye..
      Öfkeyi;
      Bir bulutun üzerine yazmak isterdim,
      Yağmur yağsın, yok olup gitsin diye..
      Nefreti;
      Karların üzerine yazmak isterdim,
      Güneş açsın eriyip gitsin diye..
      Dostluğu.. ve sevgiyi;
      Yeni doğmuş tüm bebeklerin,
      Yüreğine yazmak isterdim,
      Onlarla büyüyüp dünyayı sarsın diye ..

      Ömer Hayyam


      Bir oğlum olacak adı temmuz
      Uykusuz, korkusuz, beter mi beter
      Ben beynimi satarak yaşıyorum
      O benden proleter

      Bir oğlum olacak adı temmuz
      Karataşın göbeğinde aşk
      Karataşın göbeğinde barış
      Karataş çatladı çatlayacak
      Bende bitmeyen kavga
      Ondan yeniden başlayacak

      Bir oğlum olacak adı temmuz
      Öfkede benden fırtına sevgide deniz
      Ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun
      Ne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin
      Temmuz gibi sıcak ve bereketli
      Temmuz gibi uçsuzbucaksız

      Bir oğlum olacak adı temmuz
      Dilinde en güzel sesi Türkçemin
      Kulağı en yiğit şarkılarla delik
      Korkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı
      Vivaldi’yi dinler gibi okuyup anlayack
      Ve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şeftalisine
      Aydan kendi sesini dinleyecek
      Vahşi bir çiçek gibi açmış gözleriyle
      Ben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın
      İri bir çizme gibi Balkanlar’a basarken faşizm
      Dağlarda silah atmayı sevdim
      Ben ki silah taşıdım gizli gizli
      Dünyanın bütün devrimlerine
      Boşuna dönmüyor bu rotatifler
      Boşuna bağırmıyor bu kara
      Boşuna dinlemiyor bu korku kapımızı
      Anamın aksütü gibi biliyorum ki
      Doyumsuz günlere doğacak temmuz
      Doyumsuz günler görecek
      Hani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi
      Hani şu dalıp dalıp gittiğimiz andıkça
      Beklediğimiz beklediğimiz beklediğimiz
      Ve tam görecekken göçüp gittiğimiz günler gibi günler
      Ama mutlaka
      Karataşın göbeğinde aşk
      Karataşın göbeğinde barış
      Karataş çatladı çatlayacak
      Ben direndim yorulmadım
      O yorulup yıkılmayacak

      Hasan Hüseyin Korkmazgil
      " akıl ve gönül ; insan ...
      DİKKAT

      Neyi bozar bu dikkat, oturup ağlamayı
      Ve korsanlarını bulur bütün batık gemiler
      Az uzakta bir açlık hatırlar Afrika’yı
      Getirir soframıza çimlerine basmadan
      Tam uykuya girerken ölümde acemiler

      Ben de yoldan çıkmışım önümde acemiler
      Öylesine sarılmış bakışları kefene
      Neredeyse düşecek perçemimden aynası
      Dağları gösteriyor yolunu kaybedene
      Değil mi yalnızlık var, bütün yollar aynısı

      Tutma beni kendimden eğnimde eşkalimi
      Yapayalnız kalbinle beni rahatta dinle
      Toyluk halim eyledim, sakarlıkta piyade
      Hiçbir resimde yokum sorma eski halimi
      Beni rahatta dinle yapayalnız kalbinde

      İşte böyledir şiir, tutmak nefesi gibi
      Hayatın parmak izi insana giden yolda
      Dışım çifte minare, içimde ezan sesi
      Kim gözünü kırpmadan durur bu hazırol’da
      Geceden gelen ölüm kim bilir kimin sesi

      Ey ulu belletici ben ölmekten anlamam
      Bana sorma ne kalır bir uykuluk geceden
      Unutmaktır bağlayan insanın çenesini
      Bir de onu bilirim bir dikkatlik canım var
      Onu da bulan bulur bir gizli çekmeceden

      Hüseyin Akın
      Dergah, sayı 229, Mart 2009, sayfa 2
      " akıl ve gönül ; insan ...
      Artık tutunacak kimsen kalmadı,
      Nasıl biliyorsan öyle düğümle zamanı.
      Bütün ölümleri gör,
      Birini evlat edin kendine.
      Oysa sen, boş bir kabın darası.
      Yine de denkleştirip gidiyorsun hayatı.
      Tuzağa yem, hançere bağ oluyorsun.
      Zehire katıyorlar seni, şair ne duruyorsun
      Gemilere bin, trenlere atla.
      Kimsenin umursamadığı, hiçbir işe yaramayan
      Kaldır şu gereksiz tanıklığı ortadan.

      Ne kadar tıkasan kulaklarını,
      Duymaya çalışsan
      Göğsünde bir titreşimdir konuşmaları.
      Görmesen de seslerden anlıyorsun.
      Kazdıkları çukuru, ördükleri duvarı.
      Çakılısın buzdan çivilerle
      Boynu bükük bir haçın üstünde.
      Yerde buluyorsun kendini her sabah,
      Yeniden gerilmek üzere,
      Saçlarında şimşek parçaları,dilinde kırağı
      Daha ne bekliyorsun durduğun yerde ?

      Katmerli yalanı gördün, yalınkat gerçeği,
      Bilicinin ürpererek söylediği
      Sevgi gereksinimlerini gördün kimilerinin,
      Tırnaklarını denemek için
      Yılanın deri değiştirmesini,
      Gülüşün kurdunu, sineğin gözün ;
      Yüreğinde bir ağaç gürültüyle devrilirken,
      Aksayarak yürüyen umudun arakasından
      Gülün kanayan hüznünü gördün.




      İşte tanıksın ölümün pazarlık ettiğine
      Toptan ve perakende,
      Pantolon ütüsünün keskinliğine,
      Bölünüp bütünlenmesine paranın,
      Mevsimsiz bir çocuğun kekre yüzüne,
      Yabancı işçiliğine martının
      Deniz olmayan bir uzak ülkede,
      Daha binlerce, binlerce şeye.
      Yaz bunları ve imzala sana yetecekse.

      Bana delik deşik bir yürekle
      Pası küflü, çürümeyi söyle.
      Yangın yerlerinin katran gözyaşlarını,
      Bana göçtüğün kırık kemiklerini,
      Sancısını suyun, rüzgarın yırtık yerini
      Ve bunlardan payına düşeni söyle.
      Ne kadarı kaldı babandan,
      Sen ne ekledin üstüne,
      Acının sana getirdiği ürem ne ?
      Şair bana mutluluktan söz etme,
      Beyaz baston kullanan bir dille.

      İşte tanıksın daha nelere ?
      Testi gömüyorlar göğsüne eskisin diye,
      Keçe kimi zaman, parlatmak için
      Bakır kaplara sürüyorlar seni
      Şair hiçbir tansık bekleme,
      Dolaş yıkıntılar, çöplükler içinde,
      Sen ey gülünç ve deli Mesih ;
      Ölmeyi bilmediğine göre,
      Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
      Pelteleşmiş yapışkan haçını
      Islık çalarak sokaklarda sürükle.

      Metin Altıok

      cafrande.org/?p=10040
      " akıl ve gönül ; insan ...
      Geldiği gibi yaşamalı aşkı
      Kafanı çarpa çarpa da olsa
      duvarlara..
      Ne yapsan kurtulamazsın çünkü
      Sade kıvranırsın
      Midene kramplar girer
      Ülser olursun zaten
      Gözlerde okursun karşı duruşu
      Olmazları
      Korkuları
      Aldatılmaları
      Kıskanmaları
      Yakarışları
      Sevmeleri
      Belirsiz, tutarsız tavırları görürsün
      Savrulmaları ve de gönül koymaları
      Uzaklaşmaları yaşarsın
      Bir dokunuş mesafesinde
      Daha yakın durmalarda
      Nefesin ateşini
      Anlık yüz çevirmelerdeki acabaları
      Ve sonra
      İlanı aşkın şiddeti yerin dibine sokar adamı
      Herşeyini oracıkta kaybedersin
      Pokerde şansın gülmediğinde donunu bıraktığın gibi..
      Sade gönlündeki aptal acı durur
      Yüreğini dağlar dağlar..

      Şevki Yaşacan 20.11.2009 23:00
      TVNET
      NERDESİN

      Geceleyin bir ses böler uykumu,

      İçim ürpermeyle dolar:...Nerdesin?

      Arıyorum yıllar var ki ben onu,

      Aşıkıyım beni çağıran bu sesin,

      Gün olur sürüyüp beni derbeder,

      Bu ses rüzgarlara karışır gider,

      Gün olur peşimden yürür beraber,

      Ansızın haykırır bana:...Nerdesin?

      Bütün sevgileri atıp içimden,

      Varlığımı yalnız ona verdim ben,

      Elverir ki bir gün bana derinden,

      Ta, derinden bir gün bana "gel" desin.

      (AHMET KUTSİ TECER)
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Denize Ulaşmayı Arzularsın

      Denize Ulaşmayı Arzularsın

      Günlerdir beklediğim umut bakışları
      Yaşanacaklara olur vermek istemeyen
      Korkuyu içinde taşıyan, ürkek dokunuşlar
      Güveni sınırlamak mümkün müdür?

      Ayrılış saatlerinden itibaren üzerime sinen
      Ellerime, dudaklarıma, nefes alışıma etki eden
      Hayat kokunla karışık bir yumuşak hava
      Isıtır beni belli belirsiz, zamanı durdurur bazen

      Koca bir hayatı yaşamak kolay mı dört duvar içi
      İhtiyaçlar huzursuz eder, karnı acıkır insanın
      Elbiseler ütüsüz, çamaşırlar kirli, raflar tozlu
      Balık hafızalı zamanlar yaşarız hep, unuturuz

      Bir kalbin kapıları nasıl açılır insan insana
      Nasıl görmez olur ki insan hataları uyuşmazlıkları
      Hiç yaşamamışlığın, hiç bilmemenin acemiliği
      Öğrenmenin eşiğinde ürkek ve güvensiz yapar insanı

      Suyun aktığı ırmak mı bilir ilerde taşlara çarpacağını
      Şelale olup uçurumdan düşerken hazzın doruklarına mı çıkar
      Düştüğü yerde acıyla kıvranıp debelenir mi yaşamak için
      Suyun akışının sonu Denize kavuşmak içinse eğer
      Çekmek mi evladır bu düşmeleri, boğuşmaları, beklenmedik Arzuları

      Hayatın kıyısında gezinmek güvenli olabilir belki ama
      Yaşamayı Arzulamak güveni sorgulamaktır işte, zorlamaktır hayatı
      Bir taşkında tekrar hayatın kıyısına itilmeyi göze almaktır
      Belki de Denize ulaşamamaktır yolun sonunda
      Bir tarlaya hayat suyu olmak da iyidir

      Şevki Yaşacan 13.12.2010 11:20 Ofis
      TVNET