İnsanoğlu ihtiyaçlarını karşılamak için, çağlar boyu doğayla savaşmak yerine uyum sağlamak ve bağ kurmak için çaba göstermiştir. Bilir ki doğayı katletmek: yaşamını, ihtiyaçlarını temin edebileceği kaynakları yok etmektir.
Bu bağ kurma çabalarına en güzel örnekler den biri de Çamlıhemşin ilçesindeki geçmişten günümüze gelen yarı antik tarihi “TAŞ KÖPRÜLER” dir. Hayvan yemi temin ettikleri çayırlıklarına, yayladaki evlerine, tarlalarına, hayvan otlaklarına, odun yapmaya, başka bir köye veya mahalleye geçmek için inşa ettikleri bu köprüler, ihtiyaç karşılamakla beraber sahip olduğu estetik özelliğinden dolayı, insanların hayatına çok yönlü güzellik katarlar…
Pek çoğunuz fark etmiştir ki bu köprüler doğayla inanılmaz bir bütünlük sergilerler. Bazılarının, gövdelerini saran sarmaşıkla, duvarında yaşayan yosunuyla, arkasında ve çevresindeki yeşilin binbir yüzüyle, altında akan deresiyle oluşturduğu bütünlüğü seyretmekten keyif almıştır. Yıllara meydan okuyan havası ve mağrur görünüşüyle bir ressama poz verir gibi... Ve sanki kendisini izleyene tebessüm eder…
Bu yarı antik varlıklar, sadece ulaşımı sağlamakla kalmıyor, geçmişle de aramızda köprü kurarak teknolojinin günümüzdeki anlayışına sahip olmadığı dönemlerde insanların el emeği ve iş gücünü çok güzel ortaya koyuyor. Yapım tarihleri kesin olarak tespit edilememekle beraber 16. yy ’in sonlarıyla 17.yy’ in ilk yarısında Bizans yapım tekniğinden etkilenerek inşa edildiği, yapılan çalışmalar ve elde edilen belgelerle doğrulanmaktadır. Mimarları bilinmiyor ama yapanın işçiliği, ustanın bilgi ve becerisini ortaya koyuyor. Yörenin yapısına uygun çizimle uygulanan yapılar, kullanılan taşların ocaklardan çıkarılması, bu taşların yontularak, plana uygun yerine oturtulması oldukça zordur ve günümüzde bu işi yapabilecek kalifiye işçi bulmak oldukça pahalı ve nadirdir. Bu şartları göz önünde bulundurduğumuzda anlayış değiştiğinden bu tarz köprüler artık yapılmamaktadır.
Köprülerin, işçiliği ve mimarisi yanında kullanılan malzeme kalıcılığı sağlamıştır. Yerine göre yapımda moloz taş ve kesme taş kullanılmış ve hava şartlarının zorluğu, derenin hareketliliği bu malzemeyi kullanmayı gerektirmiştir; bu sayede havanın neminden, fırtına ve sellerinden dolayı, taş yapı gücünü bize ispatlarmışçasına günümüze kadar ufak tefek yıpranmaları olsa da onarılarak (kabaca yama yapılarak) kullanımının sürekliliği sağlanmıştır…
Mimari çizim, üzerine kurulması planlanan derenin dar-geniş, yüksek-alçak olmasıyla bağlantılıdır. Yüksek ve dar yerlerde, tek yayla tek kemer üzerine kurulur, yay, geniş köprülerdekilere oranla daha derin bir kavis şeklindedir; yüksek ve geniş yerlerde, çift kemerli ve yayı daha azdır, bazı köprülerde yay ortaya doğru sivrilir. Düz köprüler nadir olmakla beraber, genellikle yüksek ve çok dar, dereye birbirine dikine paralel uzanan iki kayanın üzerine kurulur.
Yapılan bilimsel statik bir analizde aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.
=Kemer köprülerin, kritik noktası olan kilit taş bölgesine uygulanan tekil yüklerden dolayı, en yüksek gerilmelerin bu kısımlarda yoğunlaştığı görülmüştür.
=Köprülerde, elde edilen gerilme diyagramlarında da görüldüğü gibi, gerilimlerin genelde açıklıktaki kesitin hemen hemen her bölgesinde basınç gerilimleri olduğu görülmektedir.
=Gerilimler incelendiğinde, en çok zorlanan kesitler, kemerin kilit taşı denilen ve tekil yüklemenin yapıldığı bölgeler olmuştur. Köprüler pratikte nadir geleceği düşünülen tekil yükler uygulanmıştır.
=Kendi çağları içinde taşıdıkları hareketli yüklere göre düşünüldüğünde bu köprülerin her biri oldukça dayanıklı yapılardır ve daha uzun yıllar hizmet vermeye devam edeceklerdir.
Bu bilgiler ışığında, yukarıda da sözünü ettiğim mimari tekniğin kendine has bir medeniyet taşıdığını ve çağımızdan farklıda olsa kendi döneminin içerisinde küçümsenmeyecek bir yere sahip olduğunu fark edebiliyoruz. Geçmişle konuşmanın günümüz ve geleceğimizi ne kadar aydınlattığını unutmadan eklemek istiyorum: Çamlıhemşin Köprüleri de bize ulaşan gerçek bir medeniyetin gerçek kalıntılarıdır ve biz gereken çabayı gösterirsek, onları koruyabilir bizden sonraki nesillere dünya döndükçe hatıra olarak bırakabiliriz…
Yazan :Firdevs SUBAY
Not:Yazarın diğer yazılarına cayhaber.net ten bakabilirsiniz.
Bu bağ kurma çabalarına en güzel örnekler den biri de Çamlıhemşin ilçesindeki geçmişten günümüze gelen yarı antik tarihi “TAŞ KÖPRÜLER” dir. Hayvan yemi temin ettikleri çayırlıklarına, yayladaki evlerine, tarlalarına, hayvan otlaklarına, odun yapmaya, başka bir köye veya mahalleye geçmek için inşa ettikleri bu köprüler, ihtiyaç karşılamakla beraber sahip olduğu estetik özelliğinden dolayı, insanların hayatına çok yönlü güzellik katarlar…
Pek çoğunuz fark etmiştir ki bu köprüler doğayla inanılmaz bir bütünlük sergilerler. Bazılarının, gövdelerini saran sarmaşıkla, duvarında yaşayan yosunuyla, arkasında ve çevresindeki yeşilin binbir yüzüyle, altında akan deresiyle oluşturduğu bütünlüğü seyretmekten keyif almıştır. Yıllara meydan okuyan havası ve mağrur görünüşüyle bir ressama poz verir gibi... Ve sanki kendisini izleyene tebessüm eder…
Bu yarı antik varlıklar, sadece ulaşımı sağlamakla kalmıyor, geçmişle de aramızda köprü kurarak teknolojinin günümüzdeki anlayışına sahip olmadığı dönemlerde insanların el emeği ve iş gücünü çok güzel ortaya koyuyor. Yapım tarihleri kesin olarak tespit edilememekle beraber 16. yy ’in sonlarıyla 17.yy’ in ilk yarısında Bizans yapım tekniğinden etkilenerek inşa edildiği, yapılan çalışmalar ve elde edilen belgelerle doğrulanmaktadır. Mimarları bilinmiyor ama yapanın işçiliği, ustanın bilgi ve becerisini ortaya koyuyor. Yörenin yapısına uygun çizimle uygulanan yapılar, kullanılan taşların ocaklardan çıkarılması, bu taşların yontularak, plana uygun yerine oturtulması oldukça zordur ve günümüzde bu işi yapabilecek kalifiye işçi bulmak oldukça pahalı ve nadirdir. Bu şartları göz önünde bulundurduğumuzda anlayış değiştiğinden bu tarz köprüler artık yapılmamaktadır.
Köprülerin, işçiliği ve mimarisi yanında kullanılan malzeme kalıcılığı sağlamıştır. Yerine göre yapımda moloz taş ve kesme taş kullanılmış ve hava şartlarının zorluğu, derenin hareketliliği bu malzemeyi kullanmayı gerektirmiştir; bu sayede havanın neminden, fırtına ve sellerinden dolayı, taş yapı gücünü bize ispatlarmışçasına günümüze kadar ufak tefek yıpranmaları olsa da onarılarak (kabaca yama yapılarak) kullanımının sürekliliği sağlanmıştır…
Mimari çizim, üzerine kurulması planlanan derenin dar-geniş, yüksek-alçak olmasıyla bağlantılıdır. Yüksek ve dar yerlerde, tek yayla tek kemer üzerine kurulur, yay, geniş köprülerdekilere oranla daha derin bir kavis şeklindedir; yüksek ve geniş yerlerde, çift kemerli ve yayı daha azdır, bazı köprülerde yay ortaya doğru sivrilir. Düz köprüler nadir olmakla beraber, genellikle yüksek ve çok dar, dereye birbirine dikine paralel uzanan iki kayanın üzerine kurulur.
Yapılan bilimsel statik bir analizde aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.
=Kemer köprülerin, kritik noktası olan kilit taş bölgesine uygulanan tekil yüklerden dolayı, en yüksek gerilmelerin bu kısımlarda yoğunlaştığı görülmüştür.
=Köprülerde, elde edilen gerilme diyagramlarında da görüldüğü gibi, gerilimlerin genelde açıklıktaki kesitin hemen hemen her bölgesinde basınç gerilimleri olduğu görülmektedir.
=Gerilimler incelendiğinde, en çok zorlanan kesitler, kemerin kilit taşı denilen ve tekil yüklemenin yapıldığı bölgeler olmuştur. Köprüler pratikte nadir geleceği düşünülen tekil yükler uygulanmıştır.
=Kendi çağları içinde taşıdıkları hareketli yüklere göre düşünüldüğünde bu köprülerin her biri oldukça dayanıklı yapılardır ve daha uzun yıllar hizmet vermeye devam edeceklerdir.
Bu bilgiler ışığında, yukarıda da sözünü ettiğim mimari tekniğin kendine has bir medeniyet taşıdığını ve çağımızdan farklıda olsa kendi döneminin içerisinde küçümsenmeyecek bir yere sahip olduğunu fark edebiliyoruz. Geçmişle konuşmanın günümüz ve geleceğimizi ne kadar aydınlattığını unutmadan eklemek istiyorum: Çamlıhemşin Köprüleri de bize ulaşan gerçek bir medeniyetin gerçek kalıntılarıdır ve biz gereken çabayı gösterirsek, onları koruyabilir bizden sonraki nesillere dünya döndükçe hatıra olarak bırakabiliriz…
Yazan :Firdevs SUBAY
Not:Yazarın diğer yazılarına cayhaber.net ten bakabilirsiniz.
Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
geleceğe ilşkin kaygılarımız...
geleceğe ilşkin kaygılarımız...