Armenıan Terror

      medeniyet

      Maske yırtılmsa hala bize afetti o yüz,
      Medeniyet dediğin kahpe kakikat yüzsüz.
      M. Akif

      Hocalıda katledillen masumların feryadını kim duyacak? Hocalı'nın destanını kim yazacak? Doksan yıl evvel de kimse duymamıştı. Ama Üstad Akif tüm Türk Milleti ile beraber bütün mazlum milletlerin sinesine su serpti. Kor ateşe serper gibi. Sanki bugün Hocalı'da, Filistinde olanları görür gibi.

      Ermenistan'ın haritasına bakalım. Türk dünyasının bağrına kolunu nasıl da uzatmış. Kurgulayanlar 90 yıl evvel nasıl da planlamış. Hayret!

      Düşman vatanın bağrına saplamış hançerini,
      Yok mudur kurtaracak kara bahtlı maderini.
      N. Kemal

      Düşman vatanın bağrına saplasın hançerini,
      Bulunur kurtaracak kara bahtlı maderini.
      M. Kemal

      BU VAHŞETİ 50 SENEDİR GÖRMEYENLER UTANSIN

      YILLARINI VERMEK YILLARA BÖLMEK YADA SENELERLE HESAPLAŞMAK DEĞİL O SENELERE HARCANAN EMEKLERE DÖKÜLEN KANLARA YAZIK
      BUNA SEYİRCİ KALABİLEN ŞER GÜÇLER, BUNA SEYİRCİ KALABİLEN EMPERYALİZMİN(GLOBALİZİM) YARDAKÇILARI UTANMALAILAR AMA UTANSALAR ZATEN SEYİRCİ KALMAZLAR ne denilebilirki israil 60 yıldır siyonistlik yapıyor görmüyorlar ermeni 50 yıldır mezalim ediyor toprakları işgal ediyor görmezler gözleri bizim gibi gelişmeye çalişan ama kapitalizmin kıskacında kıvranan ülkelerde olanlar hiç bir şeyi görmezlr gözleri kör bunların intikamları tanrıya lanetlenmiş sayarlar kendilerini ve ortak bir tarihi ve orat k baği olan toplumları ezmek ve birbirine düşürmek için her şeyi yapıyorlar; ne denilebilirki
      ALAHHA BİLDİĞİ GİBİ ETSİN BUNLARA ÇANAK OLANLARIDA İSLAH ETSİN

      Hocalı Katliamı

      1991 yılında Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesine karşılık Dağlık Karabağ Parlamentosu bir referandum düzenleyerek cevap vermiştir. Çoğunluğu Ermenilerin oluşturduğu bölgede referandum sonucunda Dağlık Karabağ Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir. 1992’de Sovyet birlikleri de bölgeden çekilmiştir.

      Hocalı’da gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır. Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplar Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere silahlar toplanmış, Dağlık Karabağ’da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirilmiştir. 1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulanmıştır.

      10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır:

      “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”

      Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti. BMGK, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı.

      1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından “göçkün” olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.

      azerbaycan.ihh.org.tr/insan/hocali/hocali.html
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      sayın kuku..bir tarıhte aynı durum ulkemızdede yaşanmiş.aynı olayları yapmaya başlayan ermenı suryanıler ınsanları camılere doldurup yakmişlar doğu komutanı olan karabekır paşa ataturkten laz askerı ısteyerek laz askerıyle mucadeleyı başararak katıllerı ulkeden çıkarmiştır.gönüllü laz askerı olarak katılan dedem den askerlık anılarını bızzat dınledım ..bu konuyude araştırarak sıtemıze asarsanız ıyı olur goruşu ıle başarılar dılerım...

      sıte

      Hocalı Katliamına Lanet

      Kırım’dan Kars’a kadar...
      26 Şubat 1992’de Rus destekli Ermenilerin Hocalı’da katlettiği 613 Türk, Azerbaycan’dan Kırım’a Kazakistan’dan Kars’a törenlerle anılıyor.

      Türküz diye öldürüldük
      Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu, “Hocalı’daki bu vahşeti sadece Türk olduğumuz için yaşadık” dedi.

      Katliamın acıları unutulmadı
      Hocalı Katliamı’nda hayatlarını kaybedenler Kars’ta anıldı. Azerbaycan’ın Kars Başkonsolosluğu
      tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Hocalı’da yaşanan vahşet büyük bir insanlık suçudur” denildi

      Haber : Fatih ERBOZ
      Azerbaycan’da yaşanan Hocalı Katliamı’nda hayatlarını kaybedenler Kars’ta anıldı. Azerbaycan’ın Kars Başkonsolosluğu tarafından yapılan yazılı açıklamada, Hocalı Soykırımı’nı hatırlatan 26 Şubatın, 1992 yılından itibaren Azerbaycanlılar için artık “sıradan bir gün olmadığı” belirtildi. Katliamın Ermeni milliyetçiliğinin Azerbaycanlılara, Azerbaycan Türklerine yönelik tarihsel kin ve nefretinin yansımalarından sadece biri olduğu ifade edilen açıklamada şöyle denildi:

      Ağır silahlarla saldırdılar
      “Bu tarih, aynı zamanda sadece Azerbaycanlılar için değil, insanlık onuru taşıyan her bir duyarlı toplum bireyi açısından da derin bir acı ve vahşete işaret etmektedir. 25 Şubat 1992 gecesini 26 Şubat’a bağlayan tarihte Ermenistan silahlı güçleri Dağlık Karabağ bölgesinin merkezi olan Hankendi ilinde bulunan eski SSCB’ye ait 366. Motorize Alay’ın desteği ile Hocalı ilçesini işgal etmiş, etnik Azerbaycanlılara yönelik sistematik bir temizleme operasyonu gerçekleştirmiştir. O gece Hocalı’da bulunan yüzlerce sivil vatandaş abluka altına alınarak önce ağır zırhlı silahlardan yoğun saldırılara maruz kalmış, arkasından piyade güçler ilçe merkezine inerek kadın çocuk, yaşlı genç demeden önlerine geleni öldürmüş, işkence uygulamışlardır.”

      Bir gecede yok ettiler
      Açıklamada şöyle devam edildi: “Hocalı Katliamı, Ermeni katiller tarafından insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Hocalı’da yaşanılan vahşetin bilançosu oldukça ağırdır. Neredeyse bir gecede yeryüzünden kaybolan Hocalı’da 613 sivil vatandaş kurşunlanarak ve çeşitli işkencelere maruz kalarak öldürülmüştür. Resmi rakamlara göre o gece, Hocalı’da öldürülenler arasında 106 kadın, 83 çocuk bulunuyordu. 8 aile tamamen yok edilmiştir. 25 çocuk hem annesini, hem de babasını kaybetmiştir. 130 çocuğun ya annesi ya da babası, katliam sırasında öldürülmüştür. 56 kişi üzerinde büyük acımasızlıkla işkence uygulandığı tespit edilmiştir. Bundan başka 487 kişi yaralanmıtır.”

      Tanıtım çalışmaları sürüyor
      Katliamın 19. yıl dönümünün Uluslararası Soykırım Suçlarının Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinin 60. yılına denk geldiğinin de vurgulandığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bu bağlamda 26 Şubat 1992 Hocalı Soykırımı’nın uluslararası kamuoyu önünde gerekli düzeyde anlatılması için Azerbaycan Cumhuriyeti devleti ve toplumu tarafından sürdürülen yoğun tanıtım çalışmaları aynı hızla devam ediyor. Bu konudaki girişimlerden en etkili olanı 8 Mayıs 2008’de İslam Konferansı Örgütü Diyalog ve İşbirliği Gençler Forumu Genel Koordinatörü Sayın Leyla Aliyeva tarafından başlatılan Uluslararası Bilgilendirme Kampanyası’dır.”

      Türk olduğumuz için katledildik
      Yalova Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği tarafından düzenlenen, “Karabağ’ın İşgali ve Hocalı Soykırımı” panelinde konuşan Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu, Hocalı’da insanlığa karşı büyük bir cinayetin işlendiğini öne sürerek, “1993’te Türk olduğumuz için böyle bir vahşet yaşadık” dedi. Panele Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı, Azerbaycan Milletvekilleri Ganire Paşayeva, Elmar Memmedov ve Sabir Rüstemhanlı, Azerbaycan’ın İstanbul Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran ile Kırıkkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şenol Kantarcı konuşmacı olarak katıldı. Hocalı’da yaşanan vahşetle ilgili fotoğraf gösterimi sırasında Azeri milletvekilleri duygusal anlar yaşayarak, gözyaşlarını tutamadı. Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı ile Azerbaycan Milletvekili Sabir Rüstemhanlı sık sık gözyaşlarını sildi.

      Dünya vahşete seyirci kaldı
      Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı şehrinde yapılan katliamda hayatını kaybedenler, Kazakistan’ın başkenti Astana’da da anıldı. Anma programı, Kazakistan Azerileri Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile Azerbaycan’ın Kazakistan Büyükelçiliği tarafından düzenlendi. Türkiye’nin, Astana Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi Bilal Yeşiltaş, Askeri Ataşe Yardımcısı Atilla Gök ile Üçüncü Katibi Orçun Çelik tarafından temsil edildiği programda, Türkiye’ye şükran duyguları dile getirildi. Kazakistan Azerileri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Burgara Camahov, Yukarı Karabağ sorunu ile ilgili olarak Türkiye’nin sürekli desteğini gördüklerini ifade ederek, “Türkiye’nin de kendi sorunları var. Buna rağmen onlar bize her zaman destek çıkmıştır. Allah onları korusun, onlara güç versin” dedi. Ermenistan’ın Rusya’nın da desteğini alarak Hocalı’da aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların bulunduğu yüzlerce kişiyi katlettiğini, bunun bir soykırım olduğunu ifade eden Camahov, dünyanın da buna seyirci kaldığını söyledi.

      Musayev o akşamı anlattı
      Hocalı’da yapılan katliamı bizzat yaşayan Vali Musayev, o akşam olanları anlatırken gözyaşlarına boğuldu. Ermeni askerlerinin, cami ve ibadethaneler başta olmak üzere hiçbir değere önem vermeden katliam yaptığını anlatan Musayev, çok sayıda yakınını kaybettiğini ifade etti. 26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşayan Azeriler, Ermenistan askerleri tarafından katledilmişti. Tarihe Hocalı Katliamı olarak geçen olayda, Azerbaycan Cumhuriyetinin resmi açıklamasına göre, 106’sı kadın, 83’ü çocuk 613 sivil hayatını kaybetmişti.

      ‘Hocalı’ya adalet’ yürüyüşü
      Kırım’daki yürüyüşe katılan gençler,
      Türk ve Azerbaycan bayraklarını taşıdı.
      Ermeniler tarafından 19 yıl önce Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında katledilen Azeri Türkleri, Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde düzenlenen etkinliklerle anıldı. “Hocalıya Adalet” etkinlikleri çerçevesinde; İslam Konferansı Gençler Forumu, Ukrayna Azerbaycanlı Gençler Birliği ve Kırım Azerbaycan Birliği Cemiyeti üyeleri Kırım’ın başkenti Simferopol şehrinde toplu yürüyüş yaptı ve Simferopol Merkez Kütüphanesi’nde anma merasimi düzenlendi. Ukrayna Azerbaycanlı Gençler Birliği üyeleri, Türk ve Tatar gençler; “Ermeniler Hocalı’da yaptıkları vahşet için tarih önünde cevap vermeliler” diyerek yürüyüş yaptı.
      Davamızdan vazgeçmeyeceğiz
      Yürüyüş sonunda gençler Kırım’da yaşayan Azeriler, yerli ve yabancı öğrencilerin de inisiyatifiyle düzenlenen anma merasimine geçildi. Bir açıklama yapan Ukrayna Azerbaycanlı Gençler Birliği Başkanı Anar Tahirov, “Hocalı’daki insanlık dramı, saygın uluslararası insan hakları örgütleri tarafından belgelendirilmiş olmasına rağmen adalet yerini bulmadı. Adalet yerini bulana kadar eylemlerimize devam edeceğiz” dedi.

      yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=46444
      Dosyalar
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      Hocali Katliaminda öldürülenler 25.02.2011 Cuma günü Berlın'de Azaybeycan'lı ve Türkiye' li vatandaşların katılımı ile anıldılar.


      Toplantıda konuşan Federal Almanya eski milletvekili Prof. Hakkı Keskin , Ermenistanın Ayarbeycan topraklarının % 20 sini işgal altında tutmaya devam ederken, Türkiye Hükümeti tarafından imzalanan Protokolun, çok yanlış bir hareket olduğunu söyledi.



      add-berlin.de/index.php?option…inlikler&Itemid=8&lang=de
      ABD kardeşi kardeşe düşürdü

      Türkiye-Azerbaycan ilişkisinin bozulması için Yukarı Karabağ ‘manivela’ yapılmış!
      ’0 sorun’un makyajı aktı!
      WikiLeaks, AKP’nin ‘komşularla sıfır sorun’ politikasının iç yüzünü de ortaya döktü. Ekim 2009 tarihli ’hizmete özel kripto’ya göre ABD, Türkiye’yi Azerbaycan’dan uzaklaştırıp Ermeni yakınlaşmasına itmek için Yukarı Karabağ konusunu kullanmış.


      Bakü ile aramıza ABD girdi
      WikiLeaks belgesine göre ABD, Türkiye’yi Azerbaycan’dan uzaklaştırıp Ermenistan’la yakınlaşmasını sağlamak için ‘Yukarı Karabağ’ sorununu kullandı. Ankara da ABD’nin baskı yaptığı bilgisini verdi.

      Haber: Salim YAVAŞOĞLU
      Wikileaks belgesi, Türkiye’nin komşularıyla “sıfır sorun” politikasındaki “sorunları” ortaya koydu. Ermenistan’la yakınlaşmayı başlatan dörtlü zirve sonrası ABD’nin Bakü Büyükelçiliği’nce merkeze gönderilen telgrafa göre, Azeriler, Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını “düpedüz ihanet” olarak nitelendirdi. Türkler ise kendilerini Ermeni yakınlaşmasına zorlayan ABD’yi suçladı. Bir Türk diplomat, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e “ABD bize baskı yaptı, Yukarı Karabağ sorununu onun için ayırmak üzereydik” dedi.

      Uzlaşma sürecine tepki
      Ekim 2009’daki Türkiye-ABD-Rusya-Ermenistan zirvesinden sonra gönderilen “Hizmete Özel” kriptoya “İlham’ı Birlikte Götürmek: Azerbaycan Türkiye-Ermenistan Sürecine Zarar Vermeyi Durdurmaya Nasıl İkna Edilir” başlığı atıldı. Kriptoda Azerbaycan’ın yüksek sesle ve yineleyerek, Türkiye-Ermeni uzlaşma sürecinin, Azerbaycan’ın Ermenistan’la olan anlaşmazlıklardaki pozisyonunu zayıflatma potansiyeli taşıdığından şikayet ettiği belirtildi. Kriptoda şöyle denildi: “Bakü’nün Türkiye-Ermeni sürecine karşı politikasının altında Yukarı Karabağ politikası yatıyor. Azeriler, Türkiye’nin Yukarı Karabağ sorununda hiçbir kazanım olmadan bu manivelayı kaldırmaya istekli olması düpedüz ihanet olarak görülüyor.”

      Aliyev sattığına inanıyor
      Kriptoda “Azeriler Türkiye-Ermenistan sürecinin Yukarı Karabağ barış sürecinde ilerlemeyi de teşvik edeceğine ilişkin mesajımızı almıyor” denilirken, “Azerbaycan’ın Türkiye’ye negatif tepkisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’e dostça olmayan muamelesiyle tahrik oldu. Aliyev, Türklerin bir danışma nezaketi bile göstermeden aylar önce sattığına inanıyor” ifadesi yer aldı. Kriptoda, Türklerin kendilerini bu uzlaşma sürecine zorladıkları için Amerikalıları suçladığı belirtilere, “Yani ihanet duygusu ABD’ye de uzanıyor” denildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Mayıs’ta gerçekleştirdiği Bakü ziyaretinde “Türkiye’nin Yukarı Karabağ sorunu çözülmedikçe sınırı açmayacağı” açıklaması yaptığı anımsatılan kriptoda, “Aliyev veda ziyaretini yapan Büyükelçi’ye, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Çeviköz’ün kendisine bilgilendirmede bulunduğunu ve Türkiye’nin ABD’den gelen yoğun baskı nedeniyle Yukarı Karabağ konusuyla bağlantıyı kesme taahhüdü vermek üzere olduğunu anlattı” ifadeleri yer aldı.

      yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=46634
      Kurtuluş Savaşında Rusya o kadar parayı babasının hatırına da vermedi devletin kesesinden de vermedi. Topraklarında yaşayan Müslüman ve Türklerden topladığı paranın sadece %20 kadarını gönderdi ki bunu göndermeye de mecburdu.
      İngilizler ve Rus Çarlarının 1. Dünya Savaşı öncesinden anlaşmalarının temel amacı Türkleri Asya Steplerine kovalamak, Anadolu’da 1 tane Türk ve Müslüman bırakmamaktı. İngilizler bu hedeflerini Şark Meselesi görüşü ile dünyaya da ilan etmişti. Bu planı önleyen tek şey Rusya’nın 1917 devrimidir.
      Ancak Ruslar Bolşeviklerin Çarlığı yok etmesi ile bu projeden çekilmiş de olsa İngilizler bu sefer İtilaf Devletleri şeklinde aynı hedefe yönelmişlerdi. Eğer bunda başarılı olsalar sadece Anadolu’da değil Mekke kapılarına kadar 1 tane bile Müslüman kalmayacaktı. Rusya’nın güneyi ise İngiliz hakimiyetine girecekti. Rusya işte bunu istemediği Türkiye’ye mecburen destek verdi. Aynı dönemde Lenin’den sonra 2. adam olan Sultan Galiyev’in de etkisini unutmamak gerekir.
      Rusya yardım etti diye Komünist mi olacaktık? Eğer öyle olsaydı Cumhuriyet kuruluşunda Komünist olurdu ama bu tercihe hiç sıcak bakmadı. Tam tersine Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’nin Bolşevik olmayacağını da defalarca söyledi…

      Şakir Aksu
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Ermeniler, Türklere 20 Çeşit İşkence Yapmış

      ERZURUM Ermeni çetelerinin Türklere 20 çeşit işkence uyguladığı ortaya çıktı. Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Betül Aslan`ın, hatıra, belge ve kazılar ışığında hazırladığı `Erzurum`da Ermeni Olayları` adlı kitapta Ermeni çetelerinin Türkler

      Ermeni çetelerinin Türklere 20 çeşit işkence uyguladığı ortaya çıktı. Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Betül Aslan`ın, hatıra, belge ve kazılar ışığında hazırladığı `Erzurum`da Ermeni Olayları` adlı kitapta Ermeni çetelerinin Türklere uyguladığı işkence yöntemleri anlatılıyor. Aslan, soykırımın sorumlusu olarak Rusya`yı gösteriyor. Gerekçe olarak ise; 13 No`lu deklareyi yayınlayıp Ermenilere silah, cephane ve erzak yardımı yapmasını anlatıyor.


      Ermeni yazar Antranik Çelebyan `Antranik Paşa` adlı eserinde Sivaslı Murad, Albay Moral ve Dr. Bogosyan`ın emrindeki Ermenilerin Türk kuvvetleri karşısında geri çekilirken intikam isteğiyle evlere saldırdıklarını ve yasal olmayan olaylara sebebiyet verdiklerini ifade ediyor. Savunmasız ve kendi halinde yaşamlarını sürdüren Türk köylerine baskın yapan Ermeniler, camilere topladıkları Türkleri canlı canlı yakmaktan, erkeklere göğüs ve bacaklarındaki kaba etlerini keserek gömlek ve pantolon cebi açmak gibi korkunç işkence ve katliamlar yaptı.

      Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin Türklere yönelik katliamlarının, Rusların Osmanlı topraklarından çekildiği dönemlerde artmaya başladığını anlatan Atatürk Üniversitesi Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Yard. Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Ohannes Apresyan isimli Ermeni`nin hatıratını şöyle neklediyor: `Rusların Birinci Dünya Savaşı`ndan çekilişi sırasında, Ruslar tarafından harpte esir edilmiş ve Rusların savaşı bırakması üzerine bizim elimizde kalan 3 bin kadar harp esiri Türk askerini de beraberimizde götürdük. Kara Kilise`ye çekilişimiz sırasında bu zavallıların 2 bin tanesini merhametsizce öldürdük. Gösterilen vahşet beni hasta etmiş, fakat yapılan vahşete itiraz etme imkanı bulamamıştım. Bazıları nisbeten acı çektirilmeden vurulup öldürülmüş, fakat bazıları feci şekilde yakılmıştı.` Bu soykırımın büyük Ermenistan kurma hayaliyle Erzurum`a gelen Antranik ve onunla birlikte olan Dr. Yakop Zavriyev, Albay Zenkiyeviç, Vahan Totovents, bölgede bulunan Albay Tarkom, Albay Morel, Dikran Ağamalyan, Sivaslı Murat, Bitlis`ten Erzurum`a çekilen Sebuh ve diğer Ermeni çete reislerinin emirleri ile gerçekleştirildiği bildiriliyor.

      tumgazeteler.com/?a=1379259&cache=1
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      bizim ailemizin yeğeni koballardan pirimlere evlenmiş ve erzuruma yerleşm,i
      yaşlı kadının evini ermteniler basıyor kadın ilk iş olarak gelinini salondaki
      yüklüğün içine saklıyor ve üstünü kilitliyor ermeni yüklüğü açmasını istiyor
      kadın kilidin kocasında olduğunu söylüyor ermeni yüklüğü açamayınca tüfeğindeki kasatura ile tahta aralıklarından içeri sokara boydan boya tariyor o esnada dışarıdan ses geliyor atatürk un askerleri geliyor diye
      bunu duyan ermeniler kaçıyor onlar gittikten sonra kadın kapağı açıyor
      bakıyoki gelinin çeşitli yerlerinde hafif yaralar var kasatura anca uzanmış
      ve fazla derin yara açamamış
      bu bire bir yaşanmış olayı 1981 yılında 105 yaşında vefat eden rahmetli babaannem anlatmıştı onada olayı yaşamiş olan akrabası anlatmış
      bu ülkede azdılar azdılar kendi kuyularını kazdılar

      Ermeni İsyanı: 1894-1920

      19. yüzyıl sonunda, Ermeni milliyetçileri, Batılı siyasî idealler ve kendi vatanlarını kurma arzusuyla kışkırtılmış olarak, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı isyan etmeye başladı. 1. Dünya Savaşı patlak verdiğinde, Rus birlikleri Türkiye’nin doğusunu işgal etti ve pek çok Ermeni onların saflarına katıldı. 1915 itibarıyla, Hıristiyan Ermeniler ve Müslümanlar arasındaki çatışma trajik bir kan gölüne döndü. Sonraki beş yıl içinde, iki milyondan fazla Ermeni ve –Türk, Kürt ve Azeri– Müslüman hastalık, açlık, soğuk ve katliamlar sonucu öldü. Bu bir saatlik program bu korkunç çatışmanın ayrıntılarını incelemekte, gerekçelerini açıklamakta ve Batılı güçlerin bu çatışmada oynadığı kilit rolü ortaya koymaktadır.

      Ermeni İsyanı 1894-1920 ; Türk, Rus ve Amerikan kaynaklarındaki arşiv filmlerini ve fotoğraflarını kullanmakta ve aşağıda belirtilen uzmanlar ile -yapılan görüşmeleri içermektedir:

      -Norman Stone, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü
      -Yusuf Halaçoğlu, Gazi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GSAM) Müdürü
      -Justin McCarthy, Louisville Üniversitesi Tarih Bölümü
      -Yusuf Sarınay, Devlet Arşivleri Genel Müdürü
      -Seçil Karal Akgün, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü
      -Stanford Shaw, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü
      ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=315

      Belgeseli Türkçe İzlemek İçin Tıklayınız
      ttk.org.tr/index.php?Page=GoruntuSesKaydi&No=16
      Resimler
      • Ermeni Ýsyaný1894-1920.jpg

        15.91 kB, 0×0, 618 defa görüntülendi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Mesaj 2 defa düzenlendi, son düzenleyen “Kuku” ().

      Ermeni Terörü

      Türklere yönelik, başta ASALA olmak üzere
      ​Ermeni terör örgütlerinin saldırıları, 1973 yılında başladı ve aralarında
      diplomatlar, güvenlik görevlileri ve iş adamlarının da bulunduğu 41 Türk vatandaşı katledildi.

      (Esenboğa olayında 6 Türk ve 2 yabancı, Orly olayında 2 Türk ve 6 yabancı, İstanbul Kapalıçarşı olayında 2 Türk ve diplomatlara yönelik saldırılar sırasında da (1978 Madrit ve 1983 Belgrad) 2 yabancı Ermeni terörünün kurbanı oldu.)

      Türklere yönelik saldırılar, 1984 yılı sonunda kesildi.

      Ermeni Terörü
      27 Ocak 1973 - Los Angeles (ABD) Mehmet Baydar - Bahadır Demir
      * Türk vatandaşlarına yönelik ermeni saldırıları, 1973 yılında başladı. Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet BAYDAR ve Konsolos Bahadır DEMİR, 78 yaşındaki Amerikan uyruklu ermeni Gurgen (Karakin) Yanikiyan tarafından şehit edildi. Elinde bulunan Abdülhamit'e ait bir tabloyu Türkiye'ye armağan etmek istediğini bildirerek, Baydar ve Demir'i Santa Barbara'daki Baltimore Oteline davet eden Yanikiyan, iki diplomatı otelde silahla üzerlerine ateş açarak öldürdü. Cinayetten sonra tutuklanan ve müebbet hapis cezasına çarptırılan Yanikiyan, 31 Aralık 1984 tarihinde af ile serbest bırakıldı. Yanikiyan, serbest kaldıktan kısa bir süre sonra öldü. Türk diplomatlara karşı ilk saldırı olarak nitelenen bu olay, daha sonra bir cinayetler zincirini başlattı ve örgütlü Ermeni terörüne örnek oluşturdu.

      22 Ekim 1975 - Viyana (Avusturya) Daniş Tunalıgil
      * Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Daniş TUNALIGİL, büyükelçiliği basan 3 terörist tarafından şehit edildi. 20 Şubat 1975'de Beyrut'taki THY bürosu bombalandı. Olayı, Gizli Ermeni Ordusu Esir Yanikiyan Gurubu üstlendi. Olay yerine bırakılan mektupta, "Ermenilerin haklı davasında emperyalistlere karşı mücadele edileceği, eylemlerin Türkiye, İran ve ABD'yi hedef alacağı, bu bombalama eyleminin de bir başlangıç olduğu" bildirildi. 22 Ekim 1975 tarihinde, otomatik silahlı 3 kişi, Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliği'ne girerek kapıdakileri etkisiz hale getirdikten sonra Büyükelçi'nin makam odasına girdiler. Burada Daniş Tunalıgil'e Türkçe, "Siz Sefir misiniz?" diye soran ve "Evet" yanıtını alan saldırganlar, Tunalıgil'i otomatik silahlarla taradılar. Tunalıgil, olay yerinde can verdi. 3 terörist, hızla binayı terkederek, bir otomobille uzaklaştılar.

      24 Ekim 1975 - Paris (Fransa) İsmail Erez - Talip Yener
      * Türkiye'nin Paris Büyükelçisi İsmail EREZ ve makam şoförü Talip YENER, büyükelçilik yakınlarında katledildi. Büyükelçi Erez'in makam aracı, yerel saatle 13.30 sıralarında Büyükelçilik yakınındaki Seine Nehri üzerindeki Bir Hakeim Köprüsü'nde pusuya düşürüldü. İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener, otomatik silahlarla taranarak öldürüldü. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. 16 Şubat 1976 - Beyrut (Lübnan) Oktar Cirit * Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar CİRİT, bir salonda otururken, Ermeni terörizminin kurbanı oldu. Saldırıyı ASALA üstlendi. ASALA ilk kez bu cinayetle adını ortaya attı.

      9 Haziran 1977 - Roma (İtalya) Taha Carım
      * Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Taha CARIM, büyükelçilik ikametgahının önünde iki teröristin açtığı ateş sonucu öldü. Saldırıyı bu kez "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi.

      2 Haziran 1978 - Madrit (İspanya) Necla Kuneralp - Beşir Balcıoğlu
      * Türkiye'nin Madrit Büyükelçisi Zeki KUNERALP'in makam aracına 3 terörist tarafından ateş açıldı. Arabada bulunan büyükelçinin eşi Necla KUNERALP ile emekli büyükelçi Beşir BALCIOĞLU, hayatlarını kaybettiler. Saldırıyı "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgüt üstlendi. Bu olayda, ilk kez bir yabancı da Ermeni teröristlerin Türklere yönelik saldırısı sırasında öldü. Makam Şoförü İspanyol Atonyo TORRES, teröristlerin kurşunlarına hedef oldu.

      12 Ekim 1979 - Lahey (Hollanda) Ahmet Benler
      * Hollanda'daki Türkiye Büyükelçisi Özdemir BENLER'in oğlu Ahmet BENLER, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Olayı bu kez hem "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" hem de ASALA ayrı ayrı üstlendi.

      22 Aralık 1979 - Paris (Fransa) Yılmaz Çolpan
      * Türkiye'nin Paris Turizm Müşaviri Yılmaz ÇOLPAN, bir teröristin saldırısı sonucu katledildi. Bu olay, Ermeni terörizminin Paris'teki ikinci saldırısı oldu. Olaydan sonra haber ajanslarına telefon eden bir kişi, Roma, Madrit ve Paris'teki eylemlerden "Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları" adlı örgütün sorumlu olduğunu bildirerek, "Türk Hükümeti Ermenilere hak tanımadığı için Avrupa'daki Türk diplomatlarını öldürüyoruz" dedi.

      31 Temmuz 1980 - Atina (Yunanistan) Galip Özmen - Neslihan Özmen
      * Türkiye'nin Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip ÖZMEN ile 14 yaşındaki kızı Neslihan ÖZMEN, bir teröristin silahlı saldırısı sonucu katledildiler. Galip Özmen'in eşi Sevil ÖZMEN ve oğulları Kaan ÖZMEN olaydan yaralı olarak kurtuldular. Saldırıyı bu kez ASALA üstlendi.

      17 Aralık 1980 - Sidney (Avustralya) Şarık Arıyak - Engin Sever
      * Türkiye'nin Avustralya Başkonsolosu Şarık ARIYAK ile koruma görevlisi Engin SEVER, Ermeni terörizminin kurbanı oldular. 1980 yılında ayrıca; - 6 Şubat'ta Türkiye'nin İsviçre Büyükelçisi Doğan Türkmen, Bern'de uğradığı saldırıdan yara almadan kurtuldu. - 17 Nisan'da Türkiye'nin Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel'in makam aracına ateş açıldı. Türel ve koruma görevlisi Tahsin Güvenç saldırıdan yaralı olarak kurtuldular. - 26 Eylül'de Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Basın Danışmanı Selçuk BAKKALBAŞI, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı.

      4 Mart 1981 - Paris (Fransa) Reşat Moralı - Tecelli Arı
      * Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Reşat MORALI ile din görevlisi Tecelli ARI, Çalışma Ataşeliği'nden çıkıp arabaya binecekleri sırada 2 teröristin saldırısına uğradılar. Moralı saldırı sırasında hayatını kaybederken, din görevlisi Arı, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede öldü. Saldırıyı ASALA üstlendi. Bu olay ile Ermeni terörizminin, Paris'teki üçüncü katliamı oldu. Türkiye, Türk diplomatlarını etkin bir şekilde korumadığı için Fransa'ya protesto notası verdi.

      9 Haziran 1981 - Cenevre (İsviçre) M. Savaş Yergüz
      * Türkiye'nin Cenevre Başkonsolosluğu Sözleşmeli Sekreteri Mehmet Savaş YERGÜZ, evine gitmek üzere konsolosluktan ayrıldıktan hemen sonra uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Saldırıyı ASALA üstlendi. Olaydan sonra yakalanan Lübnan uyruklu Ermeni terörist Mardiros Camgozyan, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.

      24 Eylül 1981 - Paris (Fransa) Cemal Özen
      * Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu ile Kültür Ataşeliği'nin bulunduğu binayı işgal eden 4 ermeni terörist, 56 Türk görevli ve vatandaşı rehin aldı. Teröristler, kendilerine müdahale etmek isteyen güvenlik görevlisi Cemal ÖZEN'i öldürdüler, Başkonsolos Kaya İNAL'ı yaraladılar. Ermeni teröristler, Türkiye'de siyasi tutuklu 12 kişinin salınarak Paris'e getirilmesini istediler. İsteklerinin kabul edilmeyeceğini anlayan teröristler 15 saat sonra polise teslim oldular. Türkiye, Fransa'yı bir kez daha uyarırken, Fransa da saldırıyı kınadı. Olayı ASALA üstlendi. Saldırıyı gerçekleştiren 4 ermeni terörist, Vasken Sakosesliyan, Kevork Abraham Gözliyan, Aram Avedis Basmaciyan ve Agop Abraham Turfanyan, 31 Ocak 1984'de Fransa'da 7'şer yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Mahkemenin sonucu Türkiye'de büyük tepkiyle karşılandı. 1981 yılında ayrıca; - 2 Nisan'da Türkiye'nin Kopenhag Çalışma Ataşesi Cavit Demir, oturduğu apartmanın asansöründe uğradığı silahlı saldırıdan yaralı olarak kurtuldu. - 25 Ekim'de Türkiye'nin Roma Büyükelçiliği İkinci Katibi Gökberk Ergenekon, yolda yürürken saldırıya uğradı. Ergenekon, olaydan hafif yaralarla kurtuldu.

      28 Ocak 1982 - Los Angeles (ABD) Kemal Arıkan
      * Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal ARIKAN öldürüldü. Arıkan'ın katili Taşnak militanı Hampig Sasunyan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

      5 Mayıs 1982 - Boston (ABD) Orhan Gündüz
      * Türkiye'nin Boston Fahri Başkonsolosu Orhan GÜNDÜZ, uğradığı silahlı saldırıda öldü.

      7 Haziran - Lizbon (Portekiz) Erkut Akbay - Nadide Akbay
      * Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut AKBAY otomobilinde uğradığı silahlı saldırıda öldü. Otomobilde bulunan eşi Nadide AKBAY, yaralı olarak kaldırıldığı hastanede bir süre sonra yaşamını yitirdi.

      27 Ağustos 1982 - Ottawa (Kanada) Atilla Altıkat
      * Türkiye'nin Ottowa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Atilla ALTIKAT, silahlı saldırı sonucu öldü.

      9 Eylül 1982 - Burgaz (Bulgaristan) Bora Süelkan
      * Türkiye'nin Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora SÜELKAN katledildi. 1982 yılında ayrıca; - 8 Nisan'daTürkiye'nin Ottawa Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Kani GÜNGÖR, uğradığı silahlı saldırıda yaralandı. - 21 Temmuz'da Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosu Kemal Demirer'e konutu önünde silahlı saldırı düzenlendi. Demirer, olaydan yara almadan kurtulurken, saldırgan yaralı olarak yakalandı. - 7 Ağustos'da ASALA'ya bağlı 2 terörist Ankara Esenboğa Havalimanında düzenlediği silahlı baskında 8 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Bu, Ermeni terörizminin Türkiye'deki ilk eylemi oldu. ESENBOĞA OLAYI

      9 Mart 1983 - Belgrad (Yugoslavya) Galip Balkar
      * Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip BALKAR'a 2 terörist tarafından 9 Mart'ta silahlı saldırı düzenlendi. Olayda ağır yaralanan BALKAR, 11 Mart'ta hayatını kaybetti. Olayda, bir Yugoslav öğrenci de öldü. Saldırıyı yapan Kirkor Levonyan ile Raffi Aleksandr, olaydan tam bir yıl sonra 9 Mart 1984'de 20'şer yıl ağır hapis cezasına çarptırıldılar.

      14 Temmuz 1983 - Brüksel (Belçika) Dursun Aksoy

      * Türkiye'nin Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun AKSOY, ermeni teröristlerce katledildi.

      27 Temmuz 1983 - Lizbon (Portekiz) Cahide Mıhçıoğlu
      * Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği, 5 Ermeni terörist tarafından basıldı ve bina içindekiler rehin alındı. Baskın sırasında büyükelçilik Müsteşarı Yurtsev MIHÇIOĞLU'nun eşi Cahide MIHÇIOĞLU hayatını kaybetti. Portekiz polisi, düzenlediği operasyonla rehineleri kurtardı, 5 teröristi de öldürdü. Saldırıyı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. Örgüt, teröristlerin öldürülmesi nedeniyle Portekiz Başbakanı Mario Soarez'i ölümle tehdit etti. 1983 yılında ayrıca; - 16 Haziran'da İstanbul Kapalıçarşı'da bir terörist tarafından halkın üzerine ateş açıldı. Olayda 2 kişi öldü, 21 kişi de yaralandı. Saldırgan, olay yerinde öldürüldü. Olayı bir ermeni teröristin yaptığı anlaşıldı. - 15 Temmuz'da THY'nin Paris Orly havalimanındaki bürosu önünde bomba patladı. Olayda, 2'si Türk, 4'ü Fransız, 1'i Amerikalı, 1'i de İsveçli olmak üzere 8 kişi öldü, 28'i Türk, 63 kişi de yaralandı. Bu olay tarihe "Orly Katliamı" olarak geçti.

      28 Nisan 1984 - Tahran (İran) Işık Yönder
      * Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye YÖNDER'in eşi, İran ile Türkiye arasında ticaret yapan işadamı Işık YÖNDER, bir ASALA militanı tarafından öldürüldü.

      20 Haziran 1984 - Viyana (Avusturya) Erdoğan Özen
      * Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Erdoğan ÖZEN, otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Olayı, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi.

      19 Kasım 1984 - Viyana (Avusturya) Evner Ergun
      * Türkiye'nin BM Temsilciliğinde görevli Evner ERGUN, aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldü. Bu olayı da, "Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüt üstlendi. 1984 yılında ayrıca; - 27 Mart'ta Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı Işıl ÜNEL'in otomobiline bomba yerleştirmeye çalışan bir terörist, bombanın elinde patlaması sonucu öldü. - 28 Mart'ta yine Tahran'da Büyükelçilik Başkatibi Hasan Servet ÖKTEM ve Büyükelçilik Ataşe Yardımcısı İsmail PAMUKÇU, evlerinin önünde uğradıkları silahlı saldırıda yaralandılar.

      belgenet.com/arsiv/ermeniteror.html
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      General Bolhovitinov’un 1915 Tarihli “Ermeni Raporu”

      Ermeni Sorunu üzerine çalışan araştırmacı ve akademisyenlerimizin yaptığı çalışmalar her geçen gün artmaktadır. Özellikle dünya kamuoyunda Ermeni Sorunu’nun doğumunun, tehcir ve sonrası gelişmelerin birinci derece sorumlusu olarak Türkler gösterilmektedir. Osmanlı Devleti’nin tehcir ve sonrası gelişmelerde Ermenilerin neredeyse kökünü kurutmaya çalıştığına dair iddiaların her geçen gün özellikle de Ermeni çevreleri tarafından gündeme getirilmesi ülkemiz ve devletimizi uluslararası arenada köşeye sıkıştırmaktadır.
      Dünya kamuoyundaki iddiaların ne kadarının gerçek, ne kadarının yalan, ne kadarının propaganda olduğu üzerine hakikati öğrenmek isteyenlerin okuyacağı çalışmaların azımsanamayacak kadar olduğunu belirtebiliriz. Ancak Türkiye’deki başta resmi kurumlar ve akademisyenlerin yaptığı çalışmaların dünyada ses getiremediğini söylemeliyiz. Bunda özellikle yapılan çalışmaların büyük bir kısmının İngilizceye çevrilmemesi ve akademisyenlerimizin Osmanlıca ve İngilizce dışında Ermenice ve Rusçayı bilmemesi gibi faktörleri sayabiliriz. Bu alandaki boşluğa cevap verenlerden birisi olan araştırmacı ve akademisyen Mehmet Perinçek 2005–2006 öğretim yılında Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitüsü’nde misafir araştırma görevlisi olarak çalışır. Uzun bir dönem Rus-Sovyet devlet arşivlerinde “Türk- Sovyet İlişkileri” ve “Ermeni Meselesi” konuları üzerine araştırmalar yapar. Tanıtmaya çalışacağımız bu rapor da Rus Arşivlerinde bulunup ilk kez gün yüzüne bu çerçevede çıkarılır.[1]Rus Kafkas Ordusu’nun I. Dünya Savaşı sırasında bir dönem kurmay başkanlığını da yapan Tuğgeneral L. M. Bolhovitinov, Kafkasya Valisi’nin Askeri İşlerden Sorumlu Yardımcısı'na 11 Aralık 1915 tarihinde bahse konu olan raporu sunar. Bu raporun yazılış amacı Gönüllü Ermeni Birlikleri liderlerinin Kafkas Ordusu Başkomutanı’na sundukları muhtıradaki yanlış ve çarpıtmaları ifşadır.Bolhovitinov’un raporunun ilk bölümünde Ermeni Sorununun doğumundan raporu yazdığı tarihe kadarki dönemin gerçekçi bir tespiti yapılır. Daha sonra kitabın sol tarafında Ermeni Gönüllü Birliklerinin liderlerinin yazmış olduğu raporla, sağ tarafta da generalin açıklayıcı raporunun bulunduğu esas bölüm başlar.Tuğgeneral Bolhovitinov’un yazdığı raporun savaş halinde üst bir birimi bilgilendirmek amacıyla yazıldığını, dolayısıyla –Perinçek’in de belirttiği gibi- bir propagandaya yönelik bir metin olmadığını belirtmek durumundayız. Savaşta Türkiye’nin karşısında savaşan bir ülkenin ordusunun komutanın üst makama yazmış olduğu resmi rapor özellikle de Ermeni Gönüllü Birliklerinin ve Ermeni teröristlerin yapmış olduklarını gözler önüne serer niteliktedir.Tuğgeneral Bolhovitinov, raporun giriş kısmında Ermeni Sorunun Tarihçesi hakkında ayrıntılı açıklamasında; Ermenilerin özellikle de 1890’ların başına kadar Türkiye’de hiçbir sorunun olmadığını, Avrupalı diplomatların kışkırtmasını ciddiye alan Ermeni terör örgütlerinin “Bağımsız ve Özgür” Ermenistan fikrine inananların özellikle Doğu Anadolu Bölgesi'nde terör estirdiğine değinir. Ermeni Birliklerin kuruluş süreci belirtilirken bu birliklerin çoğunluğunun Osmanlı Devleti vatandaşı olduğu, yurt dışından özellikle de Amerika’dan gelenlerin azımsanacak durumda olduğunu söyleyebiliriz. Yine ErmeniGönüllülerinin bir kısmının sayısının az olmasına rağmen etkinliklerinin çok büyük olduğunu, bu birliklerin Müslümanlara yaptıklarının zaman zaman Rus komutanlarını dahi rahatsız edecek boyutta olduğunu, hatta birçok Ermeni gönüllüsünün savaşta Rus komutanlara bile baş kaldırdığını dolayısıyla da ellerinden silahların alınması dahil, muhtelif cezalara çarptırıldığını belirtir. Ermeni gönüllülerinin komutanlarının bir kısmının daha önce Rusya’da terör eylemlerinde bulunmuş, yargılanarak ağır cezalara çarptırılmış olan Taşnak teröristlerinden oluştuğunu, 1914 yazında çıkan Taşnaklara yönelik afla Kafkas Ordusu komutanın emriyle özgürlüklerine kavuştuğunu, Sunuş yazısında kitabı hazırlayan Perinçek belirtir.(s.15)Rus askerinin Osmanlı vatandaşına karşı, gönüllü Ermeni Birliklerinden daha merhametli olduğunu, Rusların belli bir politika dâhilinde yaklaştığını buna karşılık Ermeni Gönüllü Birlikleri ile teröristlerin bir hınçla yaklaşarak acımasızca bölge insanlarını katlettiklerini belirtir. Rus yetkilileri Türk Ordusu'yla işbirliği yapan Müslüman nüfusu kimi zaman tehcir ederek, kimi zaman köylerini yakarak savaş ortamını öne sürerek cezalandırma yoluna gitmiştir. (s.16)Ermenilerin açgözlülüğün bir sonucu olarak başlarına bu felaketin geldiğini biraz daha mütevazı davranmaları durumunda bunların başına gelmeyeceğini vurgular. Bu konuda Tuğgeneral Bolhovitinov ilginç bir tespitte bulunur: “Kızgın Müslümanların kurbanlarının gerçek sayısını belirtmek, bu konuyla ilgili elimizde doğru bilgiler olmadan, çok zordur. Fakat herhalde, Ermenilerin abartma özelliğini dikkate alarak, onların kayıp ve hasarlarına ilişkin rakamlarına çok dikkatli yaklaşmamız gerek.Bununla paralel olarak, unutmayalım ki, Ermeni Birliklerinin bizim tarafımızda hareket etmesi, Müslümanların Ermeni halkına yaptıkları vahşetin sebebi değil, sadece bahanesi olmuştur. Bu zulmün sebebi ise Ermeni temsilcilerinin ifade ettiklerinden çok daha derinlere dayanmaktadır. Ermenilere kanlı tecavüzlerin yapılmasının nedeni olan Türkiye’de Ermeni meselesinin doğuşunun en başında bulunan faktörler işbu raporun başında belirtilmiştir. Bu zulümlerin, Ermeni elebaşlarının sonunu bile bile bilinçli olarak yaptığı faaliyetlerin bir sonucu olduğunu burada tekrarlayabiliriz. Ermeni elebaşları, kendi ektiğini biçmiş, siyasi hayalleri için sivil soydaşlarının hayatı ve refahıyla oynamıştır.” (s.71)Raporun sonunda Tuğgeneral Bolhovitinov’un Kars Valisi’ne ve Yüksek Komutanlık Karargâhı İdari Başkanlığı’na çekmiş olduğu iki telgraf bulunmaktadır. 27 Ocak 1915’te Kars Valisi’ne çektiği telgrafta başka bir generalin Gülyabert çevresinde, Rum ve Ermeni Çeteleri'nin Ardahan’dan Ahılkelek ve Kars’a giden yol üzerinde ve Merdenek ve Gelsk bölgesinde sivil nüfusa tecavüzde bulunduğunu ve yağma yaptığını belirtir. İkinci telgraf 17 Mart 1916’da çekilir.Burada da Ermeni gönüllülerinin Türk sivillere karşı yaptığı vahşete Kazakların da iştirak etmesiyle ilgili geniş çaplı araştırma yapılması istenir.Bitlis Muharebesi Komutanı Tümgeneral Abatsiyev’den aldığı şu bilgileri aktarır: “Kazakların bu olaya katıldığını kesinlikle kabul etmiyorum, birçok kez Bitlis’i ve çevresini dolaştım. Bu esnada Kazakların disiplinsizliğiyle ve sivil halka zulmüyle ilgili bana tek bir kere bile şikâyet gelmedi. Birçoğu Türkiye Ermeni’si olan Ermeni birliklerine gelince; Bitlis’in alınmasının üçüncü gününde gönüllülerin Müslümanlara yönelik kesintisiz tecavüzlerinden dolayı bu birliği şehrin dışarısına çıkarmak durumunda kaldım.”(s.105)

      DEĞERLENDİRME
      Rus Genelkurmay Arşivi’nden istifade ederek dünyada ilk kez gün yüzüne çıkartılan 11 Aralık 1915’te Çar’a sunulmak üzere, Tuğgeneral Bolhovitinov’un Kafkasya Valisi’nin Askeri İşlerden Sorumlu Yardımcısına yazmış olduğu bu Ermeni Raporu ilginç tespitler içerir. Ermeniler konusunda taraf olan bir ülkenin cephedeki üst düzey bir komutanının gözüyle Ermeni gönüllülerinin Müslüman ahaliye yapmış olduğu her türlü taşkınlık, yağma, zulüm ve vahşetler göz önüne serilir. Bu kitabın kronikleşmiş Ermeni Sorunumuza ilgi duyanların hakikati öğrenme yolunda oldukça istifade edebileceği bir çalışma olduğunu düşünmekteyim.Son olarak kitabın sonunda daha önce başka eserlerde yayımlanmayan çoğunluğu Ermeni gönüllülerine ait olmak üzere toplam 66 fotoğrafın kitabın anlaşılmasına yönelik olumlu katkı sağladığını söyleyebilirim.

      [1] Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkanı Tuğgeneral L.M. Bolhovitinov, 11 Aralık 1915 Tarihli Resmi “Ermeni Raporu”, Hazırlayan: Mehmet Perinçek, 134 s., Mart 2009, İstanbul, Doğan Kitap.

      Oğuzhan SAYGILI

      erzurumgazetesi.com.tr/yazar/G…rihli-Ermeni-Raporu/2595/

      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000