10 Kasım

      Sevgılı dostlar, bır on kasım daha gelıyor.Gene agitlar yakilacak, gene bos bos televizyon ve radyo programlari ile bu onemli gun gecistirilecek. Biktim artik riyakarlik dolu goz yaslarindan .
      On kasim da elbetteki o butyuk insani kaybetmenin uzuntusunu yasiyacagiz .Ama biraktigi mirasi boylesine heder ederek, onun ilkelerini unutarak, hatta hiyanet ederek . Cesitli yollarla eserlerini bibir yokedenler,
      on kasim gunu usta birer tiyatro sanatcisi olup onun hakkinda sirf laf olsun diye ve bazi cevrelere sirin gorunmek icin bos laflarla gundemi isgal etmiyorlarmi ? Buna dayanamiyorum .
      Oysa on kasimlar cok farkli olmali . Her yil buyuk Ataturkun ilkelerini yeniden hatirlamamaiza ,inkilaplarini ve verdigi mesajlari daha iyi anlamamiza ,onun dunya gorusunu daha iyi kavrayarak bize gosterdigi hedefe hizla bikmadan yorulmadan ve artan bir enerjiile kosmamiza vesile olmali .Yoksa siradan birkac siir okuyarak Ataturkun sevdigi sarkilari dinleyerek birkac kare film gostererek milleti avutmanin hicbir espirisi olmaz .
      Yeni nesil ATATURK'U nekadar taniyor acaba ilkeleri devrimleri hakkinda yeterli bilgileri varmi .Yoksa onlarada bizlere ogrettikleri bos seylerimi ogretiyorlar .
      75 milyon nufusun % kaci ATATURK hakkinda yeterli bilgiye sahip % kaci gecek maanada onun fikirlerine dusuncelerine vakif .
      Cagimiz iletisim cagi artik en ucra koylerimizde televizyon var . bu milletin anliyacagi sade bir dil kullanarak ATATURK anlatilamazmi insanimiza.
      Ama bunu hangi tv yayincisi yapacak .Bana gore bu en az okuma yazma seferberligi kadar belkide dahada onemli .Cunki cogumuzun bildigi bir aci gercek var yillar yili o buyuk insanla ilgili asilsiz ipe sapa uymaz safsatalar
      insanlarimizin kafalarina yerlestiridi maalesef bu konuda hic kimse bir onlem almadi bugunekadar .
      Sozun ozu dostlar bu ulkede, istenirse her on kasim gunu ATATURK yeniden dogar

      SAYGILARIMLA
      SAYGILARIMLA

      ÖNCE MASKELER YIRTILMALI !

      Aşağıda Halide Edip Adıvar'ın Atatürk'e gönderdiği ABD Mandası teklifi var. Günümüzde "Atatürkçü" bilinen onlarca örneğinden sadece biridir H.Edip. Günümüzde aynı düşünceleri taşıyan ama bunu Türk Milletine çağdaşlık ve modernlik diye yutturan sahtekarların yüzündeki maskeyi yırtmadan ne Atatürk'ü anlarız ne de içinde bulunduğumuz bu rezil durumdan kurtulabiliriz. (Halide edip için bir arkdaşaımız Bolşevik demişti. Bu mu Bolşeviklik. Yoksa devrin icabının gereğini yerine getrirecek fırldak gibi fikir değiştirmek midir Bolşeviklik)



      Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
      Saygıdeğer Efendim,

      Memleketin siyasî durumu en son kertesine geldi. Kendimize bir yön çizebilmek için, Türk milletinin zarını atıp olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere bulunuyor.
      Dış durum İstanbul'da şöyle görünüyor :
      Fransa, İtalya, İngiltere, Türkiye'nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu'na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato'nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar. Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.
      Suriye'de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye'den kapatmak istiyor. İtalya namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak Anadolu'nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor. İngiltere'nin oyunu biraz daha incedir.
      İngiltere, Türk'ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor. Yeni imkân ve görüşlerle; tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman-Türk hükümeti başında hilâfet de olursa, İngiltere'nin elindeki müslüman esirleri için kötü bir örnek olur. İngiltere Türkiye'yi bütünü ile ele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar. Buna, memleketimizde en başta ve özellikle dinî sınıflar çoktan taraftardırlar. Fakat bunu Fransa ile dövüşmeden yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz. Fakat, Türkiye'yi bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük askerî fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünü tutar ve destekler. Nitekim İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu görüşe eğilimli olanlar vardır. Morisson (Morison) gibi ünlü kimseler Amerika'nın Türkiye'de manda kurmasını istiyorlar.
      Başka bir çözüm yolu da, Türkiye'yi Trakya'dan, İzmir'den, Adana'dan, belki de Trabzon'dan ve hele İstanbul'dan yoksun bıraktıktan sonra, eski Kapitülasyonları ve boğulmaya mahkûm iç sınırlarıyla başbaşa bırakmak.
      Biz İstanbul'da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere geçici bir Amerikan mandasını ehven-i şer olarak görüyoruz. Dayandığımız noktalar şunlardır :
      1- Aramızda, hangi şartlar altında olursa olsun, Hıristiyan azınlıklar kalacaktır. Bunlar hem Osmanlı vatandaşı olma haklarından yararlanacaklar hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl bir parça daha kaybedeceğiz.
      Güçlü bir hükümet ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyasî imtiyazla, azınlıkların kuvvetli devletler vasıtasıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır. Küçük ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır.
      2 - Biribirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu hükümet anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hükümet anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var. Bunun için gerekli olan paraya uzmanlığa ve kudrete sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti artırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz.
      Bugünkü hükümet, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk hükümeti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi vahşî bir memleketi, bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor. On beş yirmi yıl sıkıntı çektikten sonra yeni bir Türkiye'yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye'yi, ancak yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir.
      3 - Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımız var. Bunu ancak Avrupa dışında ve Avrupa'dan daha güçlü bir elde bulabiliriz.
      4 - Bugünkü oldu bittileri ortadan kaldırmak ve davamızı sür'atle dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır. Yayılma siyaseti güden Avrupa'nın başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil olarak Amerika'yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi'ni de Türk Meselesi'ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız.
      Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette sakıncasız değildir. Haysiyetimizden epeyce fedakârlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz. Yalnız, bazılarının düşündüğü gibi, Amerika'nın resmî sıfatında dinî eğilim ve taraf tutma yoktur. Hıristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika'sı, Amerika'nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika'nın yönetim mekanizması dinsiz ve milliyetsizdir. O, türlü cins ve mezhepten insanları çok uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor.
      Amerika, Doğu'da mandaterlik yapmak Avrupa'da başına dert açmak niyetinde değildir. Fakat onların onur meselesi yaptıkları şey, yöntemleri ve idealleri ile Avrupa'dan daha üstün bir millet olmak iddiasıdır. Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa, Avrupa'ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare kurduklarını göstermek isterler.
      Amerikan resmî mahfillerinin önemli şahsiyetleri arasında epey lehimize bir hava oluştu. İstanbul'a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak döndüler.
      Bu akımı temsil eden resmî ve gayrî resmî Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce şudur: Türkiye'yi parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak. Suriye, Amerikan Komisyonu orada iken, genel bir kongre toplayarak Amerika'yı istemiştir. Suriye'nin bu isteği Amerika'da çok iyi karşılanmıştır.
      Amerika, bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor. Eğer mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar altında bir memleket evlâdı olarak kabul edip alacaklarını önemli çevrelerden haber aldım.
      Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak -özellikle İngiltere- Ermenilere tavizler vermek istiyor. Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun oynamaya çalışıyor. Avrupa korkusu bizim fikir adamlarını düşündürüyor. Reşat Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi, hattâ millî birliğe şekil veren diplomatlarımızın, Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var. Resmen size yazılıyor.
      Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz. Anadolu'daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen bir Amerika var. Hükümet ve İngilizler, bunun Hıristiyanları öldürmek, İttihatçılar getirmek için yapılan bir hareket olduğu düşüncesini Amerika'ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar.
      Her an bu Millî Mücadele'yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor; bunun için İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar. Millî Mücadele sür'atle ve olumlu isteklerle kendini ortaya koyarsa ve Hıristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa Amerika'da hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar.
      Sivas Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz. Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de belki başarabileceğiz.
      İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi Amerika'ya başvurmaya mecbur görüyoruz Vasıf Bey kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca yazacaktır.
      Türkiye'yi azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir. Macera ve boğuşma devri artık geçmiştir. Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz. Sınırlarında bu kadar çok evladı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında kaç tane şehidi var. Biz Türkiye'nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz.
      Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim. Millî dâvâda canıyla başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim.

      10.8.1919
      Halide Edip

      AYNI SEY DEGILMI?

      Sakir kardesim. ATATURK'un ilkeleri hedefleri ve dusunceleri dogru ve ozellikle insanlarimizin anliyabilecegi bir uslupla anlatilabilirse . Saniyorum maskeler kendiliginden dusecek toplum bu konudaki saglikli bilince ulasacaktir .
      Bana gore bunun en dogru zamani da on kasim dir ama on kadim bir gun degil bir surecin baslangici olmali . Basimiza ne geliyorsa cahillikten yanlis ,eksik ve carpik bilgilendirilmislikten geliyor .Tarihimizi ,aAtaturkumuzu vede Dinimizi dogru ogrenmis olsaidik , bugun yasamakta oldugumuz
      kaoslarin hicbirini yasamazdik .Butun mesele bu uc temel unsurun etrafinda toplanmiyormu?

      SAYGILARIMLA

      Keşke Öyle Olsa!

      Yaşar Abim:
      Ülkemizin içinde bulunduğu durumu "cahillikten yanlıs ,eksik ve çarpık bilgilendirilme"ye bağlamışsın. Keşke öyle olsaydı!
      Bence bu durum, "Gaflet ve Delalet"ten değil düpedüz bir ihanetten kaynaklanıyor.
      Atatürk'ün yurtdışına gönderdiği mandacı zihniyet onun ölümünden sonra yurda dönmüş ve zamanın iktidarının sırf Atatürk'e muhalif olması sebebiyle bunlara sahip çıkmıştır. Zaman içinde Atatürk'e kabul ettiremedeiklerini devrin iktidarına kabul ettirmiş, hatta bu mandacı zihniyet devleti ele geçirmiştir.
      Eğer öyle olmasaydı, Atatürk'ün bu kadar önem verdiği bağımsız cumhuriyetimizi AB'ye yamamak için böylesine ihanet içinde bulunmazlardı.
      Bu mandacı zihniyetten bir örneği geçenlerde buraya yazmıştım. Ama bir defa daha tekrarlamakta fayda var.
      Bir çok ülkede büyükelçilik yapan Cem Duna'ya NTV Spikeri soruyor;

      "Sayın Duna! AB'ye girince bağımsızlığımızı kaybetmeyecek miyiz?"
      Cevap veriyor mandacı kafa;
      "Evet bağımsızlığımızı kaybedeceğiz AMA, daha büyük ve bağımsız bir oluşumun parçası olacağız"

      İşte durum böyleyken böyle Yaşar Abi...
      size 17 yaşında bir öğrencinin sözlerini aynen iletiyorum.

      " ben böyle cumhuriyetle yönetilmekten ise şeriatın gelmesini tercih ederim.başımızdakiler cumhuriyetçide ne oluyor.hepsi bu ülkeyi bir elden soyup batırdılar.cumhuriyet onların rahat yaşaması bizim sürünmemizi sağlıyorsa ben cumhuriyetide Atatürk' ü de istemiyorum "

      gerisini siz düşünün, bu sözlerde ne artı ne de eksi benim tek bir kelimem yoktur.

      FIKIRLER AYNI

      Sevgılı Sakır . Bu rezıl duruma bılerek ısteyerek getırıldıgımızı bılıyorum ,zaten bıraz okuyan vede dusunebılen herkes bunu anlayabılır.Benım feveranım ,bu yoldan kurtulmak ıcın bırılerının baslangıc yapması gerektıgıdır . Bu baslangıcı ne Sakır Aksu nede Yasar Sayım yapabılır .Bu oylebırseykı ,Cok gurseslı vede bu ulkeyı seven bırılerıne ıhtıyac var. Bu bırılerı kımler olabılır bılşmıyorum bıldıgım tek sey ATATURK ılkelerıne sıkı sıkı
      sarılmadıgımız surece bu gıdısatın degısmıyecegıdır.
      ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü YATTIĞI YERDE SAYGIYLA ANIYORUM.ŞUNUDA BİLİYORUZKİ ONU SEVMEK DEMEK ; ONUN İLKE VE İNKILAPLARINA SAHİP ÇIKARAK ÜLKEMİZİ İLERİ ÜLKELER SEVİYESİNE ÇIKARMAK İÇİN ELİMİZDEN GELEN ÇABAYI GÖSTERMEK DEMEKTİR.HER NE OLURSA OLSUN BU ÇABAYIDA GÖSTERECEĞİZ....
      Resimler
      • 005_01.jpg

        28.84 kB, 0×0, 701 defa görüntülendi

      ATATÜRK'E GÖRE ATATÜRK

      İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!


      ***

      Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.


      ***

      Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.

      ***

      Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülât önünde, belki gâyelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle dönüyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.


      ***

      Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.

      ***

      Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur.

      ***

      Hayatımın bütün devrelerinde olduğu gibi, son zamanların buhranları ve felâketleri arasında da bir dakika geçmemiştir ki, her türlü huzur ve istirahatimi, her nevi şahsî duygularımı milletin kurtuluşu ve mutluluğu adına feda etmekten zevk duymayayım. Gerek askerî hayatımın ve gerek siyasî hayatımın bütün devir ve bölümlerini işgal eden mücadelelerimde daima hareket kuralım, millî iradeye dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur.

      ***

      Pekâlâ bilirsiniz ki benim bütün hayatımda bu ana kadar güttüğüm gaye, hiçbir vakit kişisel olmamıştır. Her ne düşünmüş ve her neye girişmiş isem, daima memleketin, milletin ve ordunun adına ve menfaatine olmuştur. Hiçbir zaman şahsımın üstünlüğünü ve sivrilmemi göz önüne almamışımdır.


      ***

      Memleket ve milletin kurtuluşu ve mutluluğu için çalışmaktan başka bir maksadım yoktur. Bu, bir insan için kâfi bir sevinç ve haz temin eder. Benimle beraber olan arkadaşlarım, bütün vatandaşlarım da aynı maksadı takip etmektedirler. Şahsî ve ailevî huzur ve mutluluğun, milletin huzur ve mutluluğuyla ayakta durduğunu, memleketin güvenlik ve dokunulmazlığıyla mümkün olduğunu gerçek ve ciddî bir surette anlamışlardır. Ben ve benimle beraber olanlar, hedefimizin yüceliğine, yolumuzun doğruluğuna eminiz. Bunda asla şüphe ve tereddüdümüz yoktur. Milletimizin, Türk milletinin yakın, uzak tarihine lüzumu kadar bilgimiz vardır, Mazinin derslerini, bugünün ve geleceğin hayatı için göz önünde tutmak dikkatinden mahrum değiliz. Yaptığımız hizmetlerle övünmüyoruz. Yapacağımız hizmetlerin, iftihar sebebi olabileceği ümidiyle avunuyoruz.

      ***

      (Çevresindekilere söylediği bir söz) :
      Beni övme sözlerini bırakınız; gelecek için neler yapacağız, onları söyleyin!

      ***

      Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri; fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddî emellerin tatminiyle ilgili bulunmuyor. Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini, vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da gerektiği gibi yapılmış bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi, bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım.

      ***

      Allah bilir, hayatımda bugüne kadar orduya faydalı bir üye olabilmekten başka vicdanî bir emel edinmedim. Çünkü vatanın korunması, milletin mutluluğu için her şeyden evvel ordumuzun, eski Türk ordusu olduğunu dünyaya bir daha ispat lüzumuna çoktan inanmış idim. Bu inanca ait emellerimin şiddeti, ihtimal beni pek ziyade aşırı davranışlı göstermişti. Fakat zaman, saf ve temiz dimağlardan doğan fikrî gerçekleri -kabulünden çekinilse dahi- uygulattırır.

      ***

      Bütün vazifelerin üstünde bizim de bir vicdanî vazifemiz vardı; o da, herkesin sudan bir takım vazifeler yaptığı sırada hayatımızı, varlığımızı bu milletin bağrına sokarak, onlarla beraber düşman karşısında uğraşmak olmuştur!

      ***

      Ben vazifemin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğun da yüksek ve çetin olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar, bu vazife bitmeyecektir; ben toprak olduktan sonra da devam edecektir! Ben seve seve, sevine sevine bütün varlığımı bu kutsal vazifeye vereceğim ve onun yüksek sorumluluğunu yüklenmekle mesut olacağım. Vazifeme başarı ile devam edebileceğim. Çünkü büyük milletimizin kalp ve vicdanında bana karşı sarsılmaz bir güven ve itimat taşımakta olduğunu görüyorum. Bu benim için büyük kuvvettir, büyük yetkidir.

      ***

      Biz, eğer millet ve tarih önünde herhangi bir hata işliyorsak, bunun sorumluluğunu vicdan ve sağduyumuzda hissetmekten ve ödemekten, hiçbir zaman çekinecek insanlar değiliz.

      ***

      Millet ve memleketin sayesinde kazanılan rütbe ve refahın bir ehemmiyeti, bir kutsallığı vardır. Biz bunlardan, ancak yine bu aziz millet ve memlekete borçlu olduğumuz son bir namus vazifesini yapmak içîn ayrıldık. Milletin kendi hayatını kurtarmak, kendi meşru hakkını müdafaa etmek için çıkardığı sese iştirak etmek, her kendini bilen vatandaşın vazifesidir. Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa umumî şerefsizliğin yıkıntısı altında, şunun bunun kişisel şerefi de parça parça olur. Biz, o umumî şerefi kurtarabilmek için harekete gelen millete ruhumuzla iştirak ettik, iştirakimize mâni olabilecek şahsî rütbeleri, mevkileri de umumî şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğruna feda ettik.

      ***

      Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.

      ***

      (Mallarını millete bağışlaması nedeniyle söylemiştir) :
      Mal ve mülk, bana ağırlık veriyor. Bunları, soylu milletime geri vermekle büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar; insanın serveti, kendi manevî şahsiyetinde olmalıdır!

      ***

      Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım! Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması, mutlaka o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır. Ben şahsen, bu
      saydığım özelliklere çok ehemmiyet veririm ve bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evlâdı
      kalmalıyım! Bu sebeple millî bağımsızlık, bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri gerektirdiği takdirde insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereğinden olan dostluk ve siyaset münasebetlerini, büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım!

      ***

      (Savarona yatında kabul ettiği Romanya Kralı Karol 'un, görüşme sırasında Almanya ile Çekoslovakya arasındaki Südet meselesine temas etmesi ve Atatürk'ten Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Beneş 'e bazı telkinlerde bulunmasını rica etmesi üzerine, görüşmeyi dinlemekte olan zamanın Dışişleri Bakam Tevfık Rüştü Aras 'a söyledikleri):
      Majeste Kral'm söylediklerini dikkatle dinledim. Benden, bir devlet reisine kendi ülkesinden bir parçayı Almanlar'a terk etmesini tavsiye etmekliğimi mi istiyorlar? Benim gibi, bütün ömrü boyunca yurdunun bağımsızlığı ve bîr karış toprağım başkasına vermemek için savaşan bir adam, inançlarına aykırı bir şeye nasıl aracı olur? Görüyorum ki Majeste Kral, beni ve karakterimi iyi tanımıyorlar.

      ***

      Ölüme doğru en çok atılanlardan biriyim. Kurşun ve gülle yağmuru altında birçok muharebelere iştirak ettim. Hattâ ölüm bir defa, kalbimin yanından sıyırarak geçti. Kalbimin üzerinde bir saat vardı ve bu saat, mermi parçasının şiddetini kırdı.

      ***

      Her zaman tekrar mecburiyetinde kalıyor ve tekrarı da faydalı görüyorum ki, eğer ben milletime herhangi bir hizmette bulunmuşsam, eğer ben herhangi bir teşebbüste ön ayak olmuşsam, bu hizmet ve teşebbüsün temel kaynağı, saygılar ve sevgilerle bağlı olduğum, bundan sonra da saygı ve sevgiyle mutluluk ve refahına varlığımı, hayatımı vereceğim aziz milletime, sizlere dayanmaktadır. Bir millette güzel şeyler düşünen insanlar, fevkalâde işler yapmaya kabiliyetli kahramanlar bulunabilir. Ama öyle kimseler yalnız başına hiçbir şey olamazlar; meğer ki bir umumî hissin ifadesi, temsilcisi olsunlar! Ben milletimin düşünce ve duygularını yakından tanımaktan, aziz milletimde gördüğüm kabiliyet ve ihtiyacı belirtmekten başka bir şey yapmadım. Onun bu kabiliyet ve duygularını sezip tanımakla övünüyorum. Milletimdeki, bugünkü zaferleri doğurabilecek özelliği görmüş olmak... Bütün bahtiyarlığım işte bundan ibarettir.

      ***

      Arkadaşlarımız ve milletin bütün fertleri gibi, millî davamızda benim de emeğim geçmiş ise, bu çalışmada iş yapma kuvveti ve başarı varsa, bunu şahsıma atfetmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin manevî şahsiyetine atfediniz. Ben, milletin bu yüksek, manevî şahsiyeti içinde bir naçiz fert olmakla bahtiyarım. Efendiler, millet bütünüyle manevî bir şahıs halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde belirdi ve bu yüce birliği koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı.

      ***

      Milletimle yakından ve gösterişten uzak karşılıklı görüşmenin zevkini, bahtiyarlığını anlatamam. Her ne vakit milletimin karşısında kendimi görsem, her ne vakit milletimin fertlerinden birkaçının yüzüne baksam, oradan ruh
      ve vicdanıma gelen ışık, benim için en kıymetli bir ilham ve verim alevi oluyor!

      ***

      30 Ağustos'ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk Milleti'nin yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son muharebedir. Bir insan kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür.

      ***

      Hayatımda en büyük dayanak ve kuvvetim, vatandaşlarımdan gördüğüm itimat ve destekdir. Bütün vazifelerimde manevî, vicdanî olan en büyük endişem, emanetinizin hürmet ve kutsallığına devamlı olarak dikkat etmektir.

      ***

      Samimî olarak bu memleketin, bu milletin menfaatine yapılacak bir iş olsun, ben onu göz önüne almayayım; bu, mümkün değildir. Yalnız, işin gerçekten millete menfaati olmalı ve teklifin samimî olarak yapıldığına ben inanmalıyım.

      ***

      Benim için dünyada en büyük mevki ve mükâfat, milletin bir ferdi olarak yaşamaktır. Eğer Cenab-ı Hak beni bunda muvaffak etmiş ise, şükrederim. Bugün olduğu gibi ömrümün nihayetine kadar milletin hizmetinde olmakla iftihar edeceğim.

      ***

      Şimdiye kadar millete yapamayacağım bir şeyi vaat etmedim. Ben yapacağım dediğim zaman, buna inanmayanlar vardı. Buna rağmen hareket ettim. Görüyorsunuz ki başardık. Benim ve benimle çalışanların güveni vardır ki, yeni hedeflerimize de başarıyla varacağız. Şimdiye kadar söylediklerimin gerçekleşmiş olması, bütün tasavvurlarımın beni yalanlamaması, milletin ciddî ve samimî olarak bana yardımcı ve destek olmasıyla mümkün olmuştur. Onun için yeni gayelere erişmek için de bu yardım ve desteğe ihtiyacım vardır; onu benden esirgemeyiniz!

      ***

      Benim şan ve şerefimden bahsetmek de hatadır. İyi dinleyiniz öğüdüm budur ki, içinizden herhangi bir adam çıkar, şan, şeref davası güder ve benzersiz olmak isterse, başınızın belasıdır; ilk önce kafası kırılacak adam budur! Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım şerefim vardır, asla başka değilim.

      ***

      Ben zannediyorum ki, millet fertlerinin hiç birinden fazla yüksekliğe sahip değilim. Bende fazla girişim görüldüyse bu benden değil, milletin bileşkesinden çıkan bir girişimdir. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdanî eğilimleriniz bana dayanak noktası teşkil etmemiş olsaydı; bendeki girişimlerin hiçbiri olmazdı. Millete ait meziyetleri yalnız şahıslara bırakan anlayış, eski idarelerin sistem ve usul meselesinden doğuyordu. Vaktiyle mevcut devlet ve devletlerin kuruluş şekli, sadece bir şahsın menfaatlerini ve arzularını tatmine yönelmiş idi. Şahısların bu arzu ve emellerine hizmet eden millet, gösterilen büyüklüklerin şerefinden asla payını alamaz, ancak hata ve beceriksizlik olursa onlar millete yüklenirdi. Bugün bu hâl mevcut değilse, millet kendi büyüklüğünü olduğu gibi dünyaya göstermişse, fazlalık bende değil, bugünkü idarenin niteliğindedir. Bu şekil mevcut oldukça, bu mevkie çıkacak herkesin yapacağı şey bundan başka türlü olamaz.

      ***

      Sizden olan bir şahsa, sizden fazla ehemmiyet vermek, her şeyi milletin bir ferdinin şahsiyetinde odaklaştırmak, geçmişe, bugüne, geleceğe, bütün bu zamanlara ait bir toplumun meselelerinin aydınlatılması ve belirtilmesini yüksek bir topluluğun tek bir şahsiyetinden beklemek elbette ki lâyık değildir, elbette ki lâzım değildir.

      ***

      Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gerekli olmayan bir sırrı kalbimde taşımak kudretinde olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni yalanladığını görmedim.

      ***

      Ben, ancak daha iyisini yapabildiğim şeyi tahrip edebilirim; yapamayacağım şeyi de tahrip edemem.

      ***

      Ben o adamım ki ordunun memleketi, milleti muhakkak bir neticeye götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve bilhassa sosyal ilim sahasına dahil işlerde ben emir vermem. Bu alanda, isterim ki bana bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için, siz kendi ilminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz. Sosyal ilmin güzel yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.

      ***

      Ben, sadece evlenmek için evlenmek istemiyorum. Vatanımızda yeni bir aile hayatı yaratmak için önce kendim örnek olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kalır mı?

      ***

      Hayat kısadır. Bunu kutlama ve taçlandırma için, insanların genellikle makul gördükleri vasıta evliliktir. Bu umumî kurala uymayanlar, pek sınırlı ve müstesnadırlar. Bu istisnaları oluşturanlar da, esas kuralın fenalığından değil ve fakat tersine bu güzel kurala inanmadan kendilerini meneden sebeplerin mahkûmu olduklarından, belki evlenmiş olmaktan korktuklarından fazla bedbaht olanlardır, inkâr edilmez bir gerçektir ki insanlar, hayat, kadınsız olamaz. Evli olanlar, hayatın vazgeçilmezini temin etmiş ve bütün düşünce ve isteklerini bir maksat, bir meslek, bir amaca yöneltmiş olur. Ancak talih, eşlerin ruh ve kalplerini iyi geçindirsin!

      ***

      Eşini mesut edebilecek herkes evlenmelidir, çoluk-çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayınız; bu meselede örnek İsmet Paşa'dır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki bu iş benim başarabileceğim iş değilmiş...

      ***

      (Bursa'da kendisini karşılayan çocuklara söylemiştir):
      Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!

      ***

      (Bir alay karargâhının temel atma töreni esnasında bir koyunun temel için açılan çukura doğru, yere yatırılıp boğazından kesilmek üzere olduğunu gördüğü zaman, İran Şahı Rıza Pehlevi ile aralarında geçen konuşma):
      Atatürk -Ben kana bakamam! Bir tavuğun dahi boğazlandığını görmeye tahammülüm yoktur.
      Şahinşah -Ya bu kadar çok bulunduğunuz büyük ve kanlı muharebe meydanları?...
      Atatürk -Ha, o başka meseledir; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak yürürüm. O bambaşka bir iştir.

      ***

      Birçok zaferler kazandım. Fakat, bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.

      ***

      Ben, muharebelerde dahi düşmanın üzerinde bir kin duymam; yalnız askerlik kurallarının tatbikini düşünürüm.

      ***

      Ben başkalarının yaptığı ilkelere değil, ancak kendi ilkelerime uyarım.

      ***

      Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım.

      ***

      Hiçbir zaman şahsî gücenikliklerimi, birtakım olumsuz girişimlerle tatmine kalkmak adîliğine tenezzül etmem

      ***

      Benim müstesna olduğuma dair bir kanım yoktur.

      ***

      Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat!
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Türk Çocuğuyuz Öyle kalalım

      Gündem

      10 Kasım 2005
      Gel Atam çocuklara kötü davrananlara kız



      Bakırköy Belediyesi, sınırları içindeki 30 devlet, 10 özel ve 5 azınlık ilköğretim okulu öğrencileri arasında ‘Atatürk yaşasaydı ondan ne isterdiniz?’ konulu bir kompozisyon yarışması düzenledi. Mektuplar seçici kurul tarafından incelendikten sonra beğenilenler, Bakırköy’de sokaklarda afiş olarak yer alacak.

      Mektuplardan bazıları şöyle:

      Türk çocuğuyuz böyle kalalım

      Sevgili Atam,

      Çocukluğumdan beri sizinle bir gün geçirmeyi hayal ediyordum. Çünkü size soracak o kadar çok şeyim var ki, bunlardan birkaçını sormak istiyorum. Atam öncelikle yurdumuzdaki insanların birbirlerine kötülük yapmamasını barış içinde yaşamamızı istiyorum. Hastaları iyileştirmeniz, fakirleri zenginleştirmeniz mümkün mü? Atam bizler hep neden Avrupa ülkeleri gibi olmaya çalışıyoruz? Bizler Türk çocuğuyuz ve böyle kalmak istiyoruz. Lütfen bunu bize sağlayabilir misiniz?

      Sizi seven

      Yeraz MOR Yeşilköy Ermeni İlköğretim Okulu-3/A

      Malatya’dakiler de senin çocuklarındı

      Sevgili Atam,

      Hani sen cumhuriyeti ilan ettikten sonra ilk olarak büyük fabrikalar kurmuştun, herkes çalışsın para kazansın diye. Şimdi anneleri babaları çocuklara bakamıyorlar diye yuvalara veriyorlar Atam! Çocuklar aç! Biliyor musun Atam haberlerde gördüm, Malatya’da çocuk yuvasında çocukları ölesiye dövüyorlardı, işkence ediyorlardı. Atam biliyor musun bunların hepsi senin çocuklarındı. Senin çocukların sevgisiz büyüyor. Bu çocukların hepsi Türkiye’nin geleceğidir. Gel Atam! Çocuklara kötü davrananlara kız.

      Caner YILDIR Hamdi Akverdi İlköğretim Okulu-5/B

      Şık ve güzel olmak istiyorum

      Sevgili Atatürk,

      Siz olmasaydınız biz kızlar okula bile gidemezdik. İyi ki kıyafetleri değiştirmişsiniz, yoksa üzerimde okul forması değil peçe ve çarşaf olurdu. Oysa ben şık ve güzel olmak istiyorum. Atam ben büyüyünce veteriner olmak istiyorum. Çünkü artık ülkemizde kızlar da okuyup her şey olabiliyor.

      Merve TÜRE Aybars Ak İlköğretim Okulu-4/C

      Annemin elmalı payından sunardım

      Bizim için çok çalıştın çok yoruldun. Artık dinlenme, eğlenme zamanı. Seni bize davet ederdim. Annemin yaptığı o nefis elmalı paylardan sunardım sana. Bütün oyuncaklarımı seninle paylaşırdım. O sıcak sevgi dolu gözlerine bakmak, o altın sarısı saçlarını okşamak, yanağından binlerce kez öpmek isterdim.

      Bilge Su TAŞKOPARAN Hamdi Akverdi İlköğretim Okulu-3/A

      Ağaçlar kesip Türkiye’yi çöl yaptık

      Sevgili Atatürk’üm,

      Yüce önderimiz, eğer hálá nefes alıp verseydin, Türk milletine çok kızardın. Bize bıraktığın emaneti iyi taşıyamadık. Ağaçlar kesip ve daha birçok şey yapıp Türkiye’yi değiştirdik. Türkiye’yi bir çöl haline getirdik adeta.

      İrem TAŞTAN Ataköy Gazi İlköğretim Okulu-5/A
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      onu anlatan bir kitap ...

      Mustafa kemal'i objektif bir şekilde tanımak isteyenler bence Lord Kinross'un Atatiürk kitabını okumalılar. Kişiliği, liderliği ve ileri görüşlülüğü konusunda gerçekten faydalı olacağını düşünüyorum.Zira okumadan bilmeden araştırmadan çzellikle kırsal kesimde bazı eksik ve çarpık bilgilerle birileri kötülenip durmuştur. Tabi ki Mustafa Kemal her sözünde de işaret ettiği gibi bilim ve aklın öncülüğünde Türk Milleti'nin saygın ve onurlu bir yaşam sürmesini istemiştir. Bunu da anlamak lazım.. Selamla.

      ONU ANLAMAK YETMIYOR

      Sevgılı Hasansisman .MUSTAFA KEMAL'i anlamak on sart ama sizin ve benim gibilerin anlamasi yetmiyor .
      Onemli olan butun yurttaslarimizin anliyabilmesi. Anadolu nun koyunde kentinde varosunda yasayan insanimiz
      Lord Kinross'un kitabini nerden bulup okusun ,kaldiki boyle bir kitabin varligini bilen kac yurttasimiz var.
      Sevgili Sakir Aksu kardesim hemen her yazisinda bir aci gercegi dile getiriyor ve ben bu goruse bire bir
      katiliyorum .Birtakim satilmislarin diger onemli konularda oldugu gibi ATATURK konusundada hiyanet icinde olduklari bir vakadir .Biz neden ATATURK'U bir yabanci yazardan ogrenelim bu ulkenin Tarihcileri nerde
      Lafa geldimi herkes ATATURK'CU ,onu anlatmaga gelince is degisiyor; Sizde bende okul yilaarimizda ogrren-
      diklerimize bir bakalim .Bu bilgiler bize ATATAURK'U nekadar ogretmistir .Ama maalesef bir ingiliz bize kendi atamizi daha kapsamli ve gercek boyutlariile anlatabiliyor . BU BIR ACZIN BILGISIZLIGIN SONUCUMUDUR YOKSA HAIN DUSUNCELERIN URUNUMU.
      Eger bu ulkeyi ve Turk milletini(butun etnik guruplar iile) seven
      birileri bu konuda bir baslangic yapmazsa ki bence bu birileri ; MILLI EGITIM BAKANLIGI ve BUYUK MEDYA kuruluslaridir,yarin hersey icin cok gec olabilir
      Yapilmasi gereken seyler cok zor seylerde degildir .AMA........! OL MU YOR YA PIL MI YOR Yapilmak istenmiyor .

      SAYGILARIMLA
      sn yaşarsayım biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bir ingiliz milletvekili çıkıp "Atatürk' ün devlet dairelerinde olan resimlerinin artık kaldırılması gerekiyor" diyor ve ardından ilk iş KKK brövelerinden Atatürk fügürünü çıkartıyor.
      kime güvenmemiz gerekiyor sizce???


      10 KASIM TÜRKÜSÜ


      Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler,
      Bozkır ovalarına, Erciyes'e Ağrı'ya,
      Ulusun egemen olduğunu
      Özgür olduğunu
      Haykıracağım haykıracağım işte,
      Senin sustuğunca!

      Yolunda yürüyeceğim Atatürk;
      Ana baba oğul kız,
      Dere tepe bucak köy,
      Yeryüzü yaşamalarımla değil
      Oralarda, Senin gittigince!

      Atatürk, taşıyacağım
      Çanakkale'de, Sakarya'da, Çankaya'da, al al,
      Senin taşıdığını;
      Yurdun gök ülküsü
      Dalgalanırken,
      Senin bayrağını yücelteceğim.
      Senin çıktığınca.


      F. Hüsnü DAĞLARCA



      ATAM IZINDEYIZ ...
      Sevgili dostlar yarin 10 kasim bir yil evvelkine gore degisen cok sey var ama maalesef degisim negatif

      Ve kendime gore atam la yuzlestim X(




      ATATÜRK'ÜN BAZI ÖZDEYİŞLERİ

      - Ne mutlu "Türküm" diyene

      ATAM Bu konuda bazi yeni sloganlar var artik maalesef sizinki eskidi ve pek ciddiye alinmiyor

      - Geldikleri gibi giderler.

      Sen geri gonderdin ama biz kiyamadik tekrar getirdik

      - Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak
      Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

      Bundan hic suphen olmasin artik amerikan mandasi ve ab usagi olrak sonsuzakadar yasayacagiz

      - Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı
      bir türlü öğretemedim.

      Ohooo biz senden sonra oyle guzel ogrendikki usakligi artik dunyaya ornek gosteriliyoruz

      - Yurtta sulh, cihanda sulh.

      Bukonuda ufak bir tadilat yaptik .Dunyada sulh icin yurtta kardes savasi
      mecburiyet olmasa yapmazdik atam ama ne yapalim Amerika istiyor

      - Sizlere saldırmanızı değil, ölmenizi emrediyorum.

      Artik biz zaten yasayan oluden farkli degiliz atam

      - Memleketin efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür
      .
      Oyleidide biz efendilerimizin koyde yasamasina razi olamadik hepsini sehirlere gonderdik

      - Doğruyu söylemekten korkmayınız.
      Atam inanki bundan korkmuyoruz ama dogrunun ne anlama geldigini birturlu ogretmediler bize

      - Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir.
      Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve
      hissediyorsanız bu yeterlidir.

      Atam : Lutfen soylermisin senin fikirlerini , duygularini ogrenmek icin
      hangi ulkeye gitmeliyiz atik turkiyedeki okullarda bu konular tedrisattan kaldirldi da

      - Türkiye Cumhuriyeti mutlu, zengin ve muzaffer olacaktır
      .
      Bu konuda cok haklisin sayin atam . Devleti yonetenler , hortumcular , bankalarin icini bosaltanlar ,kendi sirketini soyanlar , mafya babalari , bunlarin hepsi zengin ve mureffeh .ha vatandas !... onlari bosver atam
      takma kafana herhalde hallerinden memnunlarki sesleri cikmiyor

      - Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
      yani simdi en saglam kafa jenifer lopezdemi demek oluyor

      - Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir. İleri !
      Bu emrin yerine getirildi atam butun akdeniz sahilleri dolmus vaziyette sen bile gelsen 1 metre kare yer bulamazssin

      - Büyük hedefimiz, milletimizi en yüksek medeniyet seviyesine
      ve refaha ulaştırmaktır

      Simdilik %1 lik bir gurup bu hedefe ulasmis durumda %99 cokta onemli bir oran sayilmaz .

      - Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.
      - Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden
      sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler
      kazanmaya devam edeceğiz.


      Evet senden sonra kulturumuz cok gelisti atam .Miilli oyunlari biraktik artik metalika .rep ,lambada vs ogrendik bu konuda avrupayi bile gecmis durumdayiz

      - Zafer, "Zafer benimdir" diyebilenindir. Başarı ise,
      "Başaracağım" diye başlayarak sonunda "Başardım"
      diyebilenindir.
      Egemenlik verilmez, alınır.

      Ya atam o dedigin seyden alicaz hic unutmadik ama nerde satildigin bir turlu ogrenemedik

      - Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.
      ULUS? Hani su ankaradaki meydanin mi ?Bu gidisle egemenlik degil ama ekumen lik fener rum patrikhanesinin olacak

      - Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
      Nasil yani ya o gariban ogretmenleri kim kurtarsin ATAM

      - Öğretmenler: Yeni nesiller sizlerin eseri olacaktır.

      Maalesef butun ogretmenler sinifta kaldi ATAM Yetistirdikleri ucube yaratigi onlar bile taniyamiyorlar

      - Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
      Bu konuda sonderece basarili olduk birsuru tarikatlar kurduk cupbeli hocalar bile yetistiriyoruz

      - Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının
      yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır.
      Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz
      ve yaşamayacaktır.

      O eskidenmis ATAM simdi amerika ve avrupali dostlarimiza siki siki bagliyiz

      - Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.

      Gene oyleyiz ATAM ben pek anlamiyorum ama devleti yonetenler oyle soyluyor her halde dogrudur

      - Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir
      bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur.

      Iste bu konuda biraz durum farkli ATAM CUNKI MILETCE DAVRANIS BOZUKLUGU YASIYORUZ
      SAYGILARIMLA

      10 Kasım

      Devletler kurulur ve yıkılırlar. Bu iki sürecin arasdındaki mesafeyi uzatan yegane şey adalettir. Adaletin olmadığı yerde ise zulüm vardır. Ülkemiz 1938'den beri bir zulum altındadır. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyette Milli İrade herşeyin önünde ve üstünde idi ama maalesef bugün öyle değildir. Tam tersine "Milli İrade" güya(!) ilerici ve demokratlar tarafından Faşizm suçlaması ile saldırılmaktadır.
      Atatürk'ün Türk milletinin yüksek seciyesi ile ilgili yüzlerce sözüne rağmen herhangi bir vatandaşım "Ben Türk'üm" diye haykırdığında Faşistlik yaftası ile suçlanıyor. Cumhuriyet ile kurulan devlet Milli Devlettir ama bugün birileri çıkmış Milli Devlet yerine Ulus Devlet tanımını getirmiş ve saldırılarını da bu Ulus Devlete yapmakta ve "Ulus Devletlerin çağı bitmiştir" diyor.
      Yaşar Sayım Abimizin son yazısındaki her satır elbette ki yüreğimi yaralıyor ama beni asla ümitsizliğe sevketmiyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Osmanlının yıkıldığı günden daha vahim bir durumda değildir. Allaha şükür ki memleketine her halukarda sahip çıkacak milyonlarca insanımız vardır. Hepssinden daha da önemlisi elimizde "Gençliğe Hitabe" gibi bir silahımız vardır.
      ABD'nin, AB'nin ve onların içimizdeki uzantısı işbirlikçilerinin çeşitli planları ve projeleri olabilir ama Türk Milleti olarak bizlerin de planları vardır. Hepsinin üzerinde de Allah'ın bir planı vardır ve gerçekleşecek olan da odur. İnsanlık tarihinin en adil Yönetimlerine imza atan bu şerefli millet inanıyorum ki çok yakın bir gelecekte üzerindeki ölü toprağını atarak tarihteki hakkettiği yeri tekrar alacaktır.
      Bunun için çok fazla birşeye de ihtiyacımız yoktur. Sadece elini masaya vuracak bir yiğide ihtiyacımız vardır. Elini masaya vuracak ve dünyaya "Oynamıyorum lan! Ben bu oyundan artık bıktım" diyebilecek bir yiğit inanın ki dünyanın gidişatını değiştirecektir. Bu milletin ölüsü bile onlarca ABD kuracak kabiliyet ve kudrete sahiptir.
      Kimse umudunu kesmesin ve asla yeise düşmesin.
      Atatürk Türk tarihi boyunca Türk Milletinin ortaya çıkardığı ve tarihi değiştiren binlerce liderden biridir. Onun Samsun'a çıkışı ile Fatihin İstanbul'a girişi arasında hiç bir fark yoktur. Yarın elini masaya vurup "Oynamıyorum Lan!" diyecek bir yiğidin de diğerlerinden farkı olmayacaktır.
      Ne diyordu Şair;
      "Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
      Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !"

      Millet sadece bir işaret bekliyor. O işareti aldığı gün emin olun ki bütün şer odaklarının o kristal kuleleri başlarına yıkılacak, kurdukları zulüm düzeni yer ile yeksan olacaktır.
      İşbirlikçi hainlerin sonu ise yıkılan Abbasi İmparatorluğunun basılan sarayı gibi basılacak cezaları Ebul Müslim Horasani'nin metodu ile verilecektir.
      10 Kasımlar bir ölüşün değil bir dirilişin günü günü olacaktır.
      Hiç şüpheniz olmasın.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...