Beyaz Kuşun Hikayesi

      Beyaz Kuşun Hikayesi

      Son iki yıldır bütün ezberler bozulmuştu. Eski yarışmaların birincileri dereceye giremez olmuşlardı . Artık bütün yarışmaların tartışmasız en büyük favorisi Hüseyin dayı olmuştu. Son iki yıldır kupayı kimselere kaptırmıyordu. Bu beyaz kuş ona adeta uğur getirmişti.

      Atmaca yarışlarının ünü, ülke sınırlarını aşmış, çoktandır yabancıların ilgi alanına girmişti. Yaz tatillerinde memleketlerine tatil için gelen gurbetçiler yanlarında Avrupalı komşularını da getirir olmuşlardı. Karadeniz’in bol yağışlı yaz aylarında Rize’deki en önemli etkinlik, hiç kuşkusuz bu atmaca yarışlarıydı. Ağustos geldi mi; Evde, kahvehanede, camide, cenazede, çaylıkta atmaca konuşulur, atmaca ile yatılır atmaca ile kalkılırdı. Atmaca tutkusunun önüne ne futbol, ne Çernobil, Ne Rusya’nın dağılması geçebilir. Nede Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybetmesi. Bu mevsimde diğer bütün konular teferruat tı.


      Beyaz atmaca, diğerlerinden çok farklıdır. O Hüseyin dayıya bir arkadaştır , bir sırdaştır, o bir evlattır. Atmacasını bir an bile yanından ayırmaz . Onunla kahveye gelir. Onunla komşuya gider. Onunla bağı bahçeyi dolaşır. Rahmetli eşinin mezarını ziyarete giderken dahi atmacası sol kolundadır. Hasılı bütün zamanını kuşuna adamıştır.



      Hüseyin dayı titiz adamdır. Asabidir tutkuludur ama adildir. Beyaz atmacanın da hemcinsleri gibi üremeye ve neslini devam ettirmeye hakkı vardır. Bu yüzden onu birkaç kez doğaya salmıştır. Salmıştır salmasına ama ne hikmettir bilinmez atmaca dönüp dolaşıp Hüseyin dayının sol koluna gelip konmuştur. Özgürlüğü reddetmiştir. Ezberleri bozan bu sadakat Hüseyin dayıyı derinden derine etkiler. Yaşlı bedenine gençlik iksiri olur. Yaşama sevinci olur.


      Gece sabaha kadar bıldırcın kılavuzu sesleri gökyüzünde yankılandı durdu . Göç yolunda kalabalık bir bıldırcın sürüsü demekti bu. Kafkaslardan Karadenizin doğu sahillerine kadar yere konmadan uçup gelen sürü bu yamaçlarda dinlenecek, karınlarını doyuracak ve sıcak güneye doğru yollarına devam edecekti. Meraklılar bir yıldır bu anı beklemekteydi . Sabah namazı vaktinde tekmil avcılar atmacalarını ve av köpeklerini yanlarına alarak gruplar halinde ava çıktılar. Dağların yamaçlarında amansız bir sürek avı başlamıştı. Zamanla yarışılmaktaydı. Günkü av hasılatı çok iyi geçiyordu. Av çantaları bıldırcınla dolmuştu. Artık dönme zamanı. Vakit ikindi suları. Sis ve çise de bastırmış, avcılar acıkmış ve yorulmuştu.
      Tazılar çalılıktan son bir bıldırcın daha çıkarınca Hüseyin dayı avcılık içgüdüsü ile atmacasını son kez saldı. Gidiş o gidiş atmaca bir daha geri dönmedi. Ormanı fellik fellik aradılar. Bütün gomarlıklar, zifin kafullukları, defnelikler, ulu ağaçların alt dalları yokladı yok. Küçük alanlar, büyük alanlar, çayırlıklar tek, tek arandı ama nafile kuş yoktu. Ertesi gün daha sonraki günler, haftalar Hüseyin dayı için hep aramakla geçirildi. Nafile! Hiçbir yerde Beyaz kuşunu bulamamıştı.
      Haftalar sonra, beyaz kuşun Cağalver’de Purkina’nın Ali’de olduğu haberini alan Hüseyin dayının kan beynine sıçrar. Ortalığı kana bulaması artık an meselesidir. Dokuzlu şofrotinleri, tek misket domuz dolmalarını armasına yerleştirir. Çapraz kütüklüğünü omzundan beline doğru kuşanır. Sürmene bıçaklı palaskasını takınır.Orta Parabelli belde çifte omuzda, tek nefes Cağalver’e Purkina’nın Ali’nin harmanına çıkar ve kapıdan seslenir:

      -Oroo, Ali neredur? diye seslenir
      -Burayayum
      Diye içeriden sese karşılık gelir. Bir müddet sonra kapı aralanır. Hüseyin dayı Ali'nin kolundaki atmaca ile bir an göz göze gelir ve beyaz kuşunu gözlerinden tanımıştır. Fakat Atmacanın rengi griye boyatılmıştır. Purkina’nın Ali ile aralarında şu diyalog geçer:

      -O beyaz atmacami sen mi tuttun dumana
      -Nasi tutmasa idum duşti bizum limana
      -Evunuz Came olsa gelmesunuz imana…der ve oradan ayrılır.

      Hüseyin dayı bu olaydan sonra ancak üç ay daha yaşar ve ölür.


      (Sitenizin değerlerinden sanal dostuma ait bu hikayeyi Saksu'nun hoşgörüsüne sığınarak Kendimce yorumladım )
      Kurdun adı çıktı, çakal baş kesti
      "Cağalverli Purkina Ali" kelimelerine gelene kadar aklıma bişe düşmemişti ama ne zaman ki o kelimeyi okudum; "Ha bu hikayede bişe vardur!" dedum:)))

      Güzel bir hikaye Kemal Kardeşim. Kurgulaman da çok güzeldi. Bence daha güzellerini de yazabilirsin.

      Ama bişeyi anlamadum! Beyaz Atmaca Trabzon'da Cağalver'e nasil geldi ? :))))
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...