Nihat SEL’in “Çat Köyü, Kuzey Anadolu Dağ Köyleri(Kırsal Hayattan Bir Kesit)”

      Nihat SEL’in “Çat Köyü, Kuzey Anadolu Dağ Köyleri(Kırsal Hayattan Bir Kesit)”

      Hasan ŞİŞMAN

      Nihat SEL’in “Çat Köyü, Kuzey Anadolu Dağ Köyleri(Kırsal Hayattan Bir Kesit)” isimli çalışması, yazarın kendi çabalarıyla kitaplaştırdığı kaynak bir eser. Kendisi 1940 Çat doğumlu olup, Ankara Hukuk Fakültesi mezunudur. Kitapta Çat Köyü’nün tarihçesi,eski yer adları, eski aileler, yaylaları, köye gelen aileler ve komşu köylerle ilişkiler anlatılıyor. Köydeki belli başlı aileler Yağcılar, Demircioğulları ( İmamlar, Haşıllar, Çeleler, Haliller, Kürdoğulları, Abidin Süleymanlar, Hemideler, Abdinin Şakirler, Gadeller, Demirayaklar,Gadeleler ) Demirayaklar, Şabanoğlular ve Torlaklar.

      Köydeki ailelerin kök adları çizelgeler halinde ve fotoğraflarla verilmiş. Önemli olaylar, destan, şiir ve maniler de çalışma içerisinde görülüyor.

      Köyün tarihçesinde Hemşin Yöresi’nde daha önceleri yaşayan Ermeniler’den kullanılan eşyalara,köylere,mera ve yaylalara verdikleri isimlerden çıkarsama yapılarak bahsedilmektedir.Yörede Çat gibi bazı köylerin tarihte beş defa göç verdiği (dolup boşaldığı) anlatılıyor. Yazar, Ermenilerle beraber yaşandığı için onların adet ve geleneklerinin alındığı , Ermenilerin sanatkar olduğu yöreye sonradan Türklerin ise yaylacı olduğu tespitini yapmaktadır. Öyle ki Hodeçor Köyü’nde yapılan taş evlerin onların sanatkarlıklarına örnek olduğu, sonradan gelen ailelerin kullandığı göç-yaylacılığa dair kelimelerinin Türkçe olduğu tespiti dikkat çekmektedir. Ayrıca Hemşin’deki ve köydeki geleneklerin “şaman” gelenekleriyle bağlantılı olduğu ve Erzurum gibi civar illerdeki köylere benzerlik gösterdiği belirtilmiştir. Hemşinliler’in eskiden beri cesur,cefakar, ileri görüşlü,milletine bağlı olduğu ; hiçbir zaman yobaz olmadığı yazar tarafından vurgulanan diğer bir husus. Tarihsel değeri olan bu anlatımlar, sosyokültürel bir çalışma değerinde olup, kültür araştırmacılarının dikkatini çekecek nitelikte oluğunu söyleyebiliriz.

      Eserde geçen şiirleri, köyde kullanılan kelimelerden seçtiğimiz bir listeyi aşağıda sunuyoruz.

      ELEVİT

      Cilinc, Hevnitel, Sütmikel, Şortanın başı
      Dünyayı seyreder Cevigen Taşı
      Hakikat hoş olur akşam güneşi
      Akibetin sonu boştur Elevit.

      Elevit’te kaldı Ali ile Mehmet
      Onlar da ot biçip çekmezler zahmet
      Koca Elevitin ruhuna rahmet
      Hırsızlar yatağı oldun Elevit.

      Dere kenarında keçi perin var
      Köyün karşısında bir de serin var
      Daha bilinmeyen ne sırların var
      Bilmem ki tarihin kaçtır Elevit.

      Gocgut, Uzunoluk, Haygidi, Kortak
      Sanki yaratanla olmuşum ortak
      Kilisenin Sırtı’ndan Tafteni’ye bak
      Sen de ora gibi yalnızsın Elevit.

      Şükrü Duman 1960
      Fırtına’ya Ağıt

      Verçenik bulutlara uzanan çelik duvar
      Kaçkar tepelerinde yaz kış erimeyen kar
      Eteklerinde derin krater gölleri var
      Gölde kelebekler ile oynar alabalıklar.

      Bu göllerde beslenir coşkun akar Fırtına
      Derin vadilerinde mutlu yaşar Fırtına
      Gem vurmak isteyene güler şaşar Fırtına
      Bu tatsız sorunu da kendi aşar Fırtına.

      Palovit’te sayısız gölü, çağlayanı var
      Gurbette hasretiyle yanıp ağlayanı var
      Bir de onu tünele alıp bağlayanı var
      Kapanmış bir yaranın hala dağlayanı var.

      O bazen hayat veren bazen de canlar yakan
      O bazen esir eden bazen serbest bırakan
      O geçtiği yerlerde sedeften iz bırakan
      O yemyeşil vadide gür ve bembeyaz akan
      O belki ey insafsız sana yalvarmak için
      O belki sevdasını belinden sarmak için
      O belki asırlardır dağları yarmak için
      O belki bir an önce denize varmak için..

      Kesmeyin çamlarını bir küçücük dal için
      Kırmayın kovanları bir parmaklık bal için
      Kıymayın bu güzele üç kuruşluk mal için
      Bindiği dalı kesen bir garip aptal için.

      Gelen geçen vadiye mücevher gibi baksın
      Pullu alabalıklar göllerde döl bıraksın
      Gerekirse Hemşinli çıra yaksın, mum yaksın
      Bırakın Fırtınamı öyle gür, serbest aksın.

      Orhan Bayramoğlu

      Mafrat mezarına vermem rahmeti
      Aleme gösterdim göz kıyameti
      İzinsiz veya emirsiz hapsettin Mazot Ahmet’i
      Kapısı olmayan yüz numaranın.

      Yazık olsun yazık bunca emeğe
      Feda oldun iki lokma yemeye
      Zayıf inek gibi düştün hendeğe
      Büküldü altında kaldı ferdanın.

      Binerdin ata inerdin Çat’a
      Emir buyururdun her bir efrata
      Tenezzül etmezdin beşyüz manata
      Ocağını yıktın Hacı Numan’ın.

      Konağın seçilmez duldul altından
      Pencereler açtın her bir katından
      Odunun tükendi ahır altından
      Kaç gündür bacadan çıkmaz dumanın.

      Omzuna takmış Romanya malı
      Adını duyurmuş Hazreti Ali
      Tüm Hemşin mıntıkası olmuştur vali
      Günlerce asıldı kanlı tumanın.

      M.H.Dereci


      Çat Köyü’nde Kullanılan Yöresel Kelimeler :

      Ayişak : Yün eğirmede bir alet

      Çogen : Tandırda ekmek pişirme aleti
      Çegli : Tandırda ekmek pişirme aleti
      Çihenk : Çıraların konulduğu yer
      Çiğmel : Zayıf
      Çançul : Balık istifi
      Cadgel : Çalkalamak
      Ceda : Yol
      Cinadel olmak : Ahırda ineğin düşmesi
      Cimrut : Gözdeki çapak
      Corcak : Ense
      Cibgir : Kavgacı
      Çelgi : Odunun közünden(ışığından) istifade ederek yürümek
      Çilpust : Yanık kalıntısı
      Çirat : Olgunlaşmamış
      Çelpeşuk : Yazın geç gelmesi, baharda devamlı kötü geçen hava
      Çiğmal : Zayıf
      Çantara : Dağınık
      Çovdel : Kesilen kökten çıkan filizler
      Çirkina : Atık suların dolduğu yer

      Des : Doğuran kadının evine getirilen yemek
      Doğ : Arpa yığını
      Dacar : Harduma yığını
      Dakşel : Ağaçları boş yere balta ile yaralamak
      Dizbal : bel kemeri
      Dadik : Emekleyen çocuk
      Dodovel : Sağda solda anlamsızca dolaşan

      Eğt : Bir ot taşıma biçimi
      Evlek : Tarlada saban çekme aralığı
      Eslek : Her işe karışan
      Eşeğin : Yazın aşlanan fidanın iyi sürgün vermesi
      Eğez : Boğaz( arazide )

      Feşger : Vurmak
      Fufut : Şişik
      Feleng : Bir şeyi kaydırmak için düzeltmek
      Fucur : Laf gezdiren

      Gam : Arpa döven
      Gandrif : Gam’ı boyunduruğa bağlayan eğri odun
      Gağber : Çorap kalıbı
      Gavran : Boş petek
      Gağdigor : Yara yaprağı
      Gavut : Arpa unu
      Gargut : Dolu
      Gidaç : Horoz gagası
      Gidanluç : kaşık kabı
      Gilinbur : Kazanların asıldığı yer
      Gabit : Yapılmamış odun aleti
      Goşt : Sert toprak
      Gudeğ : Ahırın döşemesi
      Galceğ : Harmanın kurutulduğu yer
      Goc etme : Otları yığmak
      Ğav : Eğrilmiş yünden arta kalan
      Ğarbar : Yünün kalıp yazılıp geçirildiği alet
      Ğangeç etmak: Ğarbara çekilen yünlerin fazlalığının yakılması
      Gençğul : Harduma çıkarılacak kütüğün ayrılması
      Gibrun : Yumurta beyazı ile sabunla karışık harç
      Ğanç : Yanmış
      Ğov : Heves
      Ğus : Sulu un- inek yemi
      Ğagut : Duvarın yıkılmaya yüz tutmuş hali

      Haror : Saban
      Harfung : Tarlanın tohum ekilecek hale gelmesi
      Hagos : Sabanın gittiği iz
      Huseli : Harmanda sap ile samanı ayıran yaba.( Küreğin beş parmağa ayrılmış şekli )
      İşgil : Şüphe
      İlgar : Çabuk, hiç durmadan

      Kağan : Mısır-fasulye fidesinin ayıklanması
      Kandref : Arpa harmanda kullanılan bir alet
      Ketemon : İnekler sağılırken üzerine asınla tuz kabı

      Lot : Sırılsıklam ıslanmak

      Mar : Çam odunundan yapılan kürdan
      Mağ : Hardumayla örtmek
      Miyar : Ot biçiminde büyüyen ikinci sürgün ot
      Muzmayil olesen : .. bir beddua
      Mekadir bildirmek : Kendini mat etmek
      Marçumal etmak : Elleri donmak
      Murunç : Katırın küçüğüne denir
      Meteriz : Karşı koyma
      Meran : Tutmamış yoğurt
      Murt : susuz

      Parag : Çam kütüğünün yarılan yarısı
      Palag : Ot çeşidi
      Palul : Kundak-lamak
      Pağ puğ : İnekleri sağarken çıkan ses
      Pedvaç : Beceriksiz
      Puğ : Kara çarık
      Pund : Gücün yetmediği yerde puştluk yapmak
      Paroğ : Bal kabı
      Pirpur : Karın yağışındaki ilk hali
      Pet etmak : Tavuğun tüyünü yolmak
      Peduş etmak : Traş
      Puzel : İneklerin kuyruklarını sırtına vurması
      Pud : Koyun gübresi
      Punagal : Kümeste yumurta yeri
      Pastulik : Küçük çocuklar için
      Porfel : Gevşemek
      Piğiyot : Yaramaz çocuk
      Pinç : Makinada kalan süt
      Poğpedi : Ağaç türü
      Paroğ : Bal konulan kab.
      Pundeğ etmak : Yumak haline getirilmiş iplikle çorap-kazak dikmek
      Purik : Eğri bacak
      Pağil-lenmek : Tamahkar

      Savot : Hardumaların üzerine taş koyulması
      Sağrı : Atın eğerinin dışındaki yer
      Sagavi : At-katırın bironşit olması

      Tatman : Yünden örülen beş parmaklı eldiven
      Tatavel : Toprak tandır
      Tarturel etmek : Dengeyi bozmak
      Tabul : Yünün işlemeye getirilen şekli
      Tirçel etmek : Çamaşırı yıkamadan önce suda ıslatmak
      Tiğola : Tortu
      Toş : Kalın buz keseği
      Tormal : Buruşuk
      Tunrep . Arpa ekmeği
      Torğ : Tarlaya tohum ekilince toprakla karıştırılması
      Torinç : Ağaç çekmeye yarayan demir
      Toğ : Sulak yer

      Odman: Yün iplikleri birleştiren alet
      Olke : Başka diğer anlamında, yukarki köylerin aşağıdakilere verdiği ad. ( ve bir köy adı )
      Ornik oturmak : İteklemek
      Ovit : Yayla yaylımı

      Vatgal : Oluğun altındaki eğri odun
      Vidvid : Çok konuşan ( dili vid vid, başi god god : çok konuşanın başına vururlar )

      Yiğ : Yünün iplik yapılmasına yarayan alet
      Yuf : Boş insan anlamında

      Zomp : Buzul
      Zem etmak : Dedikodu etmek
      Zebil : Ot, odunun parçası





      Bu yolum uzundur giderim dönmem
      Ahbaplarım için yanarım sönmem
      Elevide gitmem kırata binmem
      Kıratta olmasın nal benim için.

      Ben sürdüm, sürmedim geçti devranım
      Ahrete döndü yolum kervanım
      Ne ocağım kaldı ne de kovanım
      Kendin de olmasın bal benim için.

      Evlatlarım olsun ömrünüz uzun
      Karşı viran kalsın Eroğ’da sizin
      İster hozan kalsın isterse kazın
      Soldu mavi, yeşil al benim için.

      Selamlarım olsun ahbap ve eşine
      Bak şu feleğin kalleş işine
      Rakı içerdim kahve peşine
      Votka da olmuş bal benim için.

      Şükrü DUMAN



      Tolar Nazım Destanı ..

      Yaylalar şenlendi ayın dokuzu
      Bayramda dolmuştur Çermeşk’in Düzü
      Toplandı orada gelini kızı
      Bana haram oldu ona yanarım.

      Epeyi eğlendik bitti eğlence
      Saat dörde geldi çok geçti gece
      Meğer düşman pusu kurmuş gizlice
      Tuzağına düştüm ona yanarım.

      Üç kurşun atıldı duydum derinden
      Zannettim ki yer oynadı yerinden
      El attım silahıma çıkmadı kından
      Düşmanımın güldüğüne yanarım.


      Kara haber geldi köye duyuldu
      Dediler ki Tolar Nazım vuruldu
      Hakim geldi mahkemeler kuruldu
      Kim vurduya gittim ona yanarım.

      Henüz aklım başımda geçtim Datğer’i
      Başımı kaldırdım bir baktım geri
      Söyleyip oynayıp güldüğüm yeri
      Son olarak gördüm ona yanarım.

      Avuç işi kazanarak parayı
      Yol üstünde kurdum koca sarayı
      Şimdi penceremden asın korayı
      Bana haram oldu ona yanarım.

      Çalıştım bakmadım yok ile vara
      Yıpranıp didindim kazandım para
      Beşliler yaptırdım bey fasız yere
      Yarsız ander kaldım ona yanarım.

      Ağlama validem bu imiş yazı
      Mevlam sakla Kazım ile Yılmaz’ı
      Ölen ölür kalan çalar bu sazı
      Kalleşçe vuruldum, ona yanarım.

      Hemşen Aşağı Köyü’nden Mürvet’in Şemun






      Nokta Ana Destanı’ndan bir bölüm:

      Karşideyi yulduz yoner de soner
      Yureğum içumde pervane doner
      Herkesun çoğeni tandure iner
      Bizum evden duman çikmez Ahmedum.

      Yaz gelince köçler dağe yurusun
      Çalağanun çift puğari kurusun
      Bu benum Ahmedum yol dağler yonsun
      Senden soğra dağe çikmem Ahmedum.

      Nokta Ana
      " akıl ve gönül ; insan ...