Hemşinli Ziya HURŞİT

      Hemşinli Ziya HURŞİT

      Sakarya Meydan Muharebesi’nden zaferle dönen Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi’nde coşkuyla karşılanır. Mebusların hemen tümü Mustafa Kemal’i ayakta alkışlayıp saygı gösterisi yaparken genç bir mebus meclisin ortasında yer alan karatahtaya şunları yazmaktadır; “Bir millet putunu kendi yapar, kendi tapar.”



      Bu ‘çılgın’ mebusun adı, Ziya Hurşit’tir…

      Ziya Hurşit, Birinci Meclis’te yer alan Lazistan mebuslarından biridir, fakat diğerleri gibi Ziya Hurşit de Laz değildir; Hemşinlidir, 1890 Çamlıhemşin doğumludur.


      Yüzyıllardır Lazlarla aynı coğrafyayı paylaşan Hemşinli komşularımızı iyi tanırım. Doğu Karadeniz’in dağlık bölgelerinde yaşayan ve dağların - yaylaların zorluklarını aşarken mücadeleci bir karakter kazanmış olan Hemşinli, gözü karadır. Hemşinlinin ayırt edici özelliklerinden biri de şakacılığıdır. Hakkında yazılanlara bakarsanız, Hemşinlilerin bu özelliklerini Ziya Hurşit’te de görebilirsiniz.


      1926’da, Mustafa Kemal’e suikast girişimi suçuyla idam edilen Ziya Hurşit hakkında İstiklal Mahkemesi üyesi Kılıç Ali şunları yazmış: “Suikast hadisesi esnasında İzmir’de Polis Müdüriyeti’nde Reşit Galip Bey ile birlikte isticvap ediyorduk (sorguluyorduk). Mahkeme Reisi Ali Bey de hazırdı. Cürüm aletleri bombalar, silahlar ortada masanın üzerinde duruyordu. Masa küçük ve toparlaktı. Hepimiz etrafında idik. O da masanın kenarında aramızda bulunuyordu. İsticvabı bitmemiş, öğleden sonra gene aynı vaziyette masanın kenarında toplanmıştık. Reşit Galip usulcacık kulağıma: "Ellerine bak!" diyerek Ziya Hurşit’in ellerini bağlayan kelepçeyi gösterdi ve nazarı dikkatimi celbetti. Kelepçe sabahki vaziyette değildi; istediği anda kolaylıkla elini açabilecek derecede gevşek vurulmuştu. Fakat bunu bize hissettirmemek için ellerinin bileğinden üst tarafını gergin tutmuş, kelepçeyi germişti. "Ziya Hurşit! Ellerini gevşet" dedim. Gevşetir gevşetmez kelepçenin boşluğu sarktı. Meğer gardiyanlara: "Çok sıkıyor, biraz gevşek tutunuz" demiş. Aynı zamanda kelepçe vurulurken ellerini dediğim tarzda birbirinden açık tutmuş. Bu hareketinden şüphelenmiştim. Bundan maksadının ne olduğunu, başka bir gün kendisini yalnız isticvap ederken sormak aklıma geldi, merak ederek ve hususi olarak kendisinden sordum: "Ziya Hurşit, kelepçeyi gevşek tutmakla maksadın ne idi?" dedim. İşi latifeye vurarak: "Biraz daha işin farkına varmamış olsaydınız niyetim, masanın ortasındaki bombaların birine saldırıp hep birlikte meseleyi halletmek idi" demişti. Gözü bu kadar pek bir adamdı ve bu dediğini de yapabilirdi. İsticvabı ve muhakemesi esnasında da cidden cesur hareket etti. Hakikatleri olduğu gibi söylemekten çekinmedi. (Kılıç Ali - İstiklal Mahkemesi Hatıraları -1955)


      Ertuğrul Özkök, 22 Ağustos 2010 tarihli Hürriyet Gazetesinde Ziya Hurşit’in şakacı kişiliğini “Bir Cellatın Hatıraları” başlıklı kitaptan alıntılarla aktarmış:


      “13 Temmuz 1926’yı 14 Temmuz’a bağlayan gece İzmir’de 13 kişi, Kemeraltı semtine kurulan darağaçlarında idam edildi… İlk olarak Maarif Nazırı Şükrü Bey idam edildi. Asılan son kişi ise Atatürk’e suikast girişiminin bir numaralı sanığı olan ve olayı itiraf eden Ziya Hurşit’ti. Saat 6’ya çeyrek kala cellât ve görevliler Ziya Hurşit’in hücresine gidip haber verirler. Yüzüne karar okunurken sakin biçimde dinler ve “İdama mahkûm edilenler kimler” diye sorar. Öteki 12 kişinin adı sayılır. “Peki, ne oldu onlara” der. “Hepsi idam edildi” denince, “Yani ben en sona mı kaldım? Desenize bu işte de yine yaya kaldım. Hey gidi hey, ölümde bile geç kalıyorum.” der (…) Sonra darağacının altına gelir ve espriyi patlatır: “Maşallah salıncak gibi.” Ziya Hurşit’in son sözleri ise şu olur: “Haydi beyler, ahirete gidiyorum. İçinizde oradakilere mektup göndermek filan isteyen var mı?”


      Yaygın bir görüşe göre, “Beni o kadar yükseğe asın ki asanlar ayağımın altında kalsın” sözü de idam sehpasındaki Ziya Hurşit’e aittir.


      20 Haziran 1926’da Mustafa Kemal, kendisine suikast girişiminde bulunan Ziya Hurşit’le görüşür ve eski yoldaşına sitem eder. Bu ilginç görüşmede de Ziya Hurşit açık sözlüdür:

      "- Ziya Hurşit Bey, uzun bir zaman teşriki mesai etmiş değil miydik? Bir gaye uğruna çalışmadık mı?

      - Evet Paşam.

      - Nedir bu suikast?.. Hem de şebekenin elebaşısı, ruhu imişsiniz öyle mi?..

      - Öyle, doğrudur. Suikast yapmaya geldim, amma kuvvede kaldı, fiile çıkmadı.

      - Sizden bunu beklemezdim.

      - Dünya beklenmedik şeylerle doludur Paşam. Ne yapayım ki, karşınızda bu vaziyette suçlu olarak bulunuyorum. Ne diyebilirim?.." (Ş. Süreyya Aydemir – Tek Adam )


      Mustafa Kemal’e suikast girişimi hakkında çok şey yazıldı, farklı yorumlar yapıldı. Bu yorumlardan biri, Ziya Hurşit’in, kendisi gibi Lazistan Mebusu olan Ali Şükrü Bey’in intikamını almak için Mustafa Kemal’e suikast girişiminde bulunduğu şeklindedir.


      Ziya Hurşit’in, Birinci Meclis’teki muhalif grubun önderi Ali Şükrü’nün Topal Osman tarafından öldürülmesinden Mustafa Kemal’i sorumlu tuttuğu, Ali Şükrü’yü öldürdüğü açığa çıkan Topal Osman’ın sağ ele geçmemesi için özel bir operasyon düzenlendiğinden kuşkulandığı bilinmektedir. Dahası, Ziya Hurşit’in ilk sorgusunda Mustafa Kemal’i Ali Şükrü Bey’in intikamını almak için öldürmek istediği yönünde bir ifadesinin olduğu da bilinmektedir. Ancak İzmir Suikastı davasının bu kadar ‘sıradan’ bir duygu durumu ile açıklanamayacağı da aşikardır.


      İzmir Suikastı davasının kapsama alanı, Ziya Hurşit’in intikam duygularını cezalandırma ‘işlemini’ fazlasıyla aşmıştır. Bu dava, kendilerini Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası örgütlenmesiyle ifade eden muhalifleri tasfiye operasyonuna dönüştürülmüştür.


      Suikast haberi kamuoyuna “hilafet ve saltanat yanlılarının eylemi” şeklinde yansıtılır. Suikast girişimi haberini alan Başvekil İnönü Ankara İstiklal Mahkemesini İzmir’e gönderir ve aynı zamanda suikastın sorumluları saydığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kadrolarının tutuklanması emrini verir.


      45 kişi tutuklanır. Tutuklananlar arasında bir yıl önce kapatılan cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın eski kadroları, Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Bekir Sami, Cafer Tayyar, Vasıf Karakol gibi önemli isimler vardı. Adnan Adıvar o sırada Fransa’da bulunduğundan, Kara Kemal ve Eski Ankara Valisi Abdülkadir ise kaçmayı başardığından mahkeme edilemediler. Tutukluların avukat tutma hakları yoktu. Savunma yapmaları için on dakika süre verilmiş, üstelik savunmaların bağımsız bir kâtip tarafından kayıt altına alınması talebi de mahkeme reisi Kel Ali tarafından reddedilmişti. Alelacele hazırlanan iddianamede 12 kişinin idamı istendi ve fakat Kel Ali’nin reisliğini yaptığı mahkeme heyeti 13 kişinin idamına karar verdi.


      Böylece, Ziya Hurşit’in suikast girişiminden hareketle ‘kurulan’ bu mahkemenin kararından sonra muhalefetin sesi kesilmiş, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yolu açılmıştır.


      Cumhuriyet Halk Partisi ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programları arasında önemli bir fark yoktu. Gerçekte bu iki parti arasındaki fark, Cumhuriyet Halk Partisi ile Demokrat Parti arasındaki fark kadardır! Mustafa Kemal’in eski dava arkadaşları tarafından 17 Kasım 1924’te kurulan ve 5 Haziran 1925’te kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programı, o zamanlar iddia edildiği gibi “hilafet ve saltanat yanlısı bir rejim” öngörmüyordu; mevcut rejimin esaslarıyla uyum içinde olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın yüzü de Cumhuriyet Halk Partisi gibi Batı’ya dönüktü ve temel meselesi kapitalizmin istikbaliydi. İsmet İnönü yıllar sonra Akşam gazetesine verdiği bir beyanatta bu meseleye ‘açıklık’ getirmiştir; “İzmir Suikastı’nı planlayanların rejimle bir sorunları olmadı, onlar İttihat ve Terakki taraftarı kişilerdi.”


      Sadık Varer
      ziya hurşitin ailesini yakından tanıyorum ziya dede idam edildiği zaman
      ailenin ahırlarda ağladıklarını biliyorum tabii üzücü bir durum
      amma keşke atamızın politikasını devrimlerini içine sındırsaydı yobazların seline gitmeseydi de şimdi biz büyük devlet adamı diye kendisi ıle
      gurur duysaydık ama o hilafeti savundu çarşafı peçeyi savundu

      Ziya Hurşit le ilgili gerçekler

      Konuları biraz daha iyi irdelemek gerektiğini düşündüğüm için bu yazılara bazı eklemeler ve düzeltmeler yapmak istedim.
      Ziya Hurşitin bir Hemşinli olarak mebus seçildiği o devirde, o bölgelerin tümüne lazistan deniliyordu. Bu sebeple Lazistan mebusu diye geçiyordu. Diğer bir Hemşinli Lazistan mebusuda Necati Memişoğlu dur.
      Ali Şükrü bey lazistan mebusu değil Trabzon mebusuydu.
      Tepkisi ise Ali Şükrü beyin öldürülmesinden daha ziyade 1. Meclisin Atatürk tarafından lağvedilmesineydi.

      Ziya Hurşitin yaşı resmi kayıtlarda 36 geçiyor fakat vekil yapılabilmek için 10 yaş büyütülmüştü. Yani asıldığında 26 yaşındaydı.
      Vekillikten evvel Almanyada makine mühendisliği okumaktaydı.
      Çamlıhemşin Mollaveys köyünün Mecmun tarafından ve Kürdoğlu ailesindendir.

      Ziya Hurşitin bir ağabeyide aynı süreçler içerisinde mebus olan Faik Bey dir. Faik bey daha sonra Şeker Fabrikalarını kurmuştur.
      Yeğeni Sabahattin Günday ise Eskişehirde 10 yılın üzerinde Belediye Başkanlığı yapmış efsane bir isimdir.
      Ben ise Sabahattin Günday ın torunu ile evliyim.

      Bu güne kadar kendisi ile ilgili resmi tarih bilgileri dışında özel bilgilerine Ziyan adlı bir kitapta ulaşabilirsiniz. Bu kitabı yazarı Sabahattin Günday ın torunu olan Hakan Günday dır.

      Hilafet ve Saltanat gibi yazıları maalesef doğru bulmuyorum. Çünkü kendisinin bu yönde hiç bir eğilimi gözükmemektedir. (Ailesi tarafından bile) Sadece daha evvel malum Rize Belediye Başkanı saadet parti zamanında onun ismini bir sokağa verme girişimi ile güya atatürke karşı bir hareket yapmak istemiş ve Ziya Hurşiti kullanmaya kalkmıştır, fakat başta Ziya Hurşit in ailesi olmak üzere büyük tepki görmüştür.

      Tarih kitaplarında tepkisinin sadece Atatürkün tek adamlığına olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Konu hassas bir konu olduğu için hepinizi bu konuda mümkünse daha fazla okumaya ve yorumlarınızı birilerinin yorumlarına bağlı yapmamanızı dilerim.
      Bilginizi artırabileceğiniz en net kitaplar bana göre Hasan İzzetin Dinamo nun Kutsan İsyan ve Kutsal Barış serisi kitaplarıdır.
      Metin Gültan :)
      Maksut abi sonucu ben atlamadım yazıyı yazan kişi atlamiştir ben bır sıtede okududm yazıdan etkilendım buraya paylaştım durjm benımle ılgıli değil.öte yandan emrullah abı ben sadece okuduugm bu yazı kadar bılgım oldu bu şahis hakkında önceden hıc bır bıolgım yoktu şans eseri yanlız zannederım kı bu kısı direk olarak hilafet için orda kendını feda etmemiş bunu nerden dusundun diye sorarsan:
      “Bir millet putunu kendi yapar, kendi tapar.”
      Eyer bu adamın ideolojisi gercekten buysa bu kışı kendı dinin savunmakdan başka bir sey yapmamıstır bunun ispatıda bu yazıdır.Bu bir cumle butun hayatını yansıyordu gibi ben bu şahisa allahtan gani gani rahmet dılıyorum mekani cennet olsun.
      SEVGİLİ ZİYA BU KİŞİDEN HERKESİN HABERİ VARDI. BİLEN BİLİYOR.

      ANCAK İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ ORTAMDA: ANAYASANIN BÜTÜN MADDELERİNİN DEĞİŞTİRLMESİ TARTIŞILIRKEN, BAŞÖRTÜSÜZ MİLLETVEKİLİ ADAYLARINA OY VERİLMEYECEĞİ DEKLERE EDİLİRKEN, ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKADAKİ ÜLKELERDE BAŞGÖSTEREN BU KARMAŞANIN TAMDA DORUK YAPTIĞI BU GÜNLERDE HALKI BÖLECEK, ÇATIŞMA ÇIKARACAK BU GİBİ KONULARIN ORTAYA ATILMASI BOŞ DEĞİL YA ALET OLMA, YADA TARAF OL...
      YUKAKAPİLİ
      Bana göre Ziya Hurşit aynen Çerkez Ethem gibi büyüklerinin etkisinde ve dolduruşunda kalmış ve o şekilde hareket etmiştir.
      Düşünsenize asıldığında 26 yaşındaymış. Bugünkü şartlarda daha çocuk diyebileceğiniz bir yaş ta yapmış bunları.
      Yeni nesil Ziya Hurşiti pek bilmeyebilir ama belli bir yaş Ziya Hurşiti iyi bilir.

      Netice itibariyle Maksuta katılıyorum.
      Metin Gültan :)
      Ben bir konuyu ortaya atmak ıcıcn acmadım bu konuyu zaten ben boyle bır tartısma ortamına gırmem.Sadece bu şahsiyetin gecmişteki hayatını
      merak ettim vee sizlere sundum bazı bılgılerede sahıp oldum dahada olacam.Birde yası genc olması buyuklerınin tesiri altında kalmıs olunması söylenildi kesinlikle katılmıyorum kaldıkı şeyh şamilden bile etkılense
      bu durum bu netıceyı gostermezdı bu nedenle ıstıklal mahkelerın o üç liderinin daha yakından irdelememiz laızmdı ben kulaktan dolmalarla hareket etmem
      Saygı ve sevgilerimi huzurlarınızda sunarım.
      Bu siteyi 74 Milyon Türk'ün yaklaşık 50 Milyonu düzenli olarak takip ediyor ve burada yazılanlar ülke gündemini oluşturuyor. Bu sebeple dikkatli başlıklar aç Ziya Kardeşim...!!!

      Deniz Baykal'a karşı bir komplo olduğu kesinleşti. Birileri daha kaset olayı çıkmadan Deniz Baykal'a komplo peşindeymiş. O birileri şimdi hangi mevkileri işgal ediyorlar? Onlara bugün oturdukları koltukları kimler ve hangi amaçla verdi? Bu komploların arkasında kimler vardı? Hepsinden daha önemlisi bu komplonun arkasında kimler var?

      Bu soruların cevabını da sen ver Ziya Kardeşim. Bugün bu soruların cevabını vermeyip, derin bir sessizliğe bürünenler yarın bu operasyonların sonuçları ortaya çıkmaya başladığında bakalım neler diyecek? Bu site hepimizin gelecekteki hafızası olacak.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Kimler idam etti

      KEL ALİ

      Atatürk’ün yakın arkadaşı Ali Çetinkaya Osman Paksüt’ün dedesi. İstiklal Mahkemelerinde binlerce mazlumu darağacına gönderen Ali Çetinkaya’nın lakabı ise Kel Ali ya da diğer adıyla “Cellat Ali”. İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olan Çetinkaya, Şeyh Sait olayında İstiklal Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptı. Atatürk'e yönelik İzmir’deki hayali suikast senaryosunda hedef gösterilen isimleri "Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanı" sıfatıyla yargıladı.

      ALİ’LERDEN BİRİ

      1878 yılında doğan Ali Çetinkaya, İttihat ve Terakki'nin kuruluşundan itibaren önemli görevlerde bulundu. Kurtuluş Savaşı'nın ardından Atatürk tarafından Afyonkarahisar Mebusu yapılarak Meclis'e sokuldu. Milli Mücadele'nin önemli şahsiyetlerinden Ardahan Mebusu Halit Paşa’yla Mustafa Kemal Atatürk arasında 1925’te yaşanan tartışmanın ardından Paşa’yı katleden isim olarak da, Ali Çetinkaya’nın ismi ön plana çıktı. Ancak pek çok görgü tanığının ve sonraları tarihçilerin tespitlerinin aksine; olay 'faili meçhul' bırakıldı. 'İzmir Suikastı' davasında Kazım Karabekir Paşa’yı yargılayan İstiklal Mahkemesi’nin başkanlığını da yapan Ali Çetinkaya, 1934'te Bayındırlık Bakanlığı, 1939-1940 yılları arasında da Ulaştırma Bakanlığı görevlerinde bulundu. Çetinkaya, 1949 yılında İstanbul'da öldü. 'Dört Ali'ler Divanı' olarak da anılan İstiklal Mahkemeleri, 'olağanüstü mahkemeler' olarak tarihe geçtiler. Ali Çetinkaya (Kel Ali ), üyeler Ali (Kılıç), Ali (Rizeli), savcı Necip Ali (Küçüka) ile Dr. Reşit Galip'ten oluşan İstiklal Mahkemesi, hilafetin kaldırılmasına tepki olarak başlayan Şeyh Said olayına katılan binlerce kişiyi hukuk dışı bir kararla idam ettirmişti. Sadece doğu illerinde değil diğer illerde de çok sayıda kişi Ali Çetinkaya tarafından tutuklanmıştı. Şeyh Sait olayına karıştığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, çok geçmeden hükümet kararnamesiyle kapatılmıştı.

      HALK “CELLAT” LAKABI TAKMIŞTI

      İstiklal Mahkemelerinin en temel özelliği ise, yargılananların temyiz yani itiraz hakkının bulunmayışı idi. Mahkemenin kararlarını çok kısa sürede vermesi, kararların bir gün gibi bir zaman içinde uygulanması, mahkemeleri her daim sorgulanır hale getirmişti. Mahkemenin önemli isimlerinden Ali Çetinkaya’nın hukuk eğitimi almayan bir isim olması da bir başka skandaldı. Çetinkaya, verdiği acımasız kararlar nedeniyle halk arasında, “cellat” sıfatıyla anılıyordu. (vakit)

      bu yazının kaynagı memurların kendı forum sitelerınden alınmkıstır.
      forum.memurlar.net/konu/490075/
      SEVGİLİ ZİYA BU MEMURLARIN KENDİ FORUM SİTELERİ DERKEN.. KİMDİR BU MEMURLAR.. GEÇELİM.

      SEN 12 EYLÜLÜ HATIRLAMZSIN.
      ADAMIN BİRİ DARBE YAPTI BÜTÜN SOLCULARI İÇERİ TIKTI, KİTAPLARI YAKTI,
      AYIP OLMASIN DİYE, YADA SAĞCILARIN HATIRI KALIR DİYE ONLARINDA SİVRİLERİNİ TOPLADI, İÇERİ TIKTI, ASTI, KİTAPLARINI YAKTI..

      GERİYE SANA BUNLARI ÖĞRETENLER KALDI Kİ, MEYDAN BOŞTU SEMİRDİ VE ÖRGÜTLENDİLER.

      DEVLETİN BÜTÜN KADEMELERİNE YERLEŞTİLER, HAKİM, SAVCI, KAYMAKAM, VALİ, MÜDÜR , GENEL MÜDÜR, BELEDİYE BAŞKANI OLDULAR, SİVASTA ONLARCA İNSANIN YAKILMASINA, SİNCANDA CUMHURİYETİN YIKILMA PROVASINA ÖN AYAK OLDULAR. (ŞİMDİ ÇOĞU AKP DE ADAY ADAYI)

      HESAP TUTMADI AMA YILMADILAR. ÇALIŞTILAR ÇABALADILAR, İKTİDARA ADAMLARINI GETİRDİLER ŞİMDİ: DÜŞÜNÜR, YAZAR, ÇİZER, VATANINI SEVER... KİM VARSA İÇERİ TIKARAK İNTİKAM ALIYOR, BİZLERE GÖZ DAĞI VERİYORLAR..

      BU HESAP NE KADAR TUTACAK BİLMİYORUM AMA..
      SONU YOK BU İŞİN...


      SANA BİR SORU .., MADEM MERAK EDİYORSUN BU İŞLERE..

      GELİŞEMEMİŞ TÜRKİ CUMURİYETLERİNDE, ARAP ÜLKELERİNDE, ÖZZELLİKLEDE AFRİKANIN GERİ KALMIŞ ÜLKELERİNDE NEDEN TÜRK OKULLARI AÇILIR..?

      HADİ ARAŞTIR DA YAZ.. 8o
      YUKAKAPİLİ
      memurlar.net

      Bu site biraz değil baya gizemli bir site. daha kuruluşunda binlerce mail atıldı herkes siteye gelsin diye. Bir müddet siteyi takip ettim ve yazılar da yazdım ama ilginç bir şekilde ben de bu site vasıtasıyla takip ediliyorum hissine kapıldım. Bu durumu sadece ben yaşıyorum sanırken oraya yazan birkeç kişiye bu düşüncemi yazdığımda baktım ki bu düşünce sadece bana ait bir paranoya değilmiş. Bu site vasıtası ile gizli bir fişleme bile yapılıyor olma ihtimali çok yüksek.
      O gün bu gün bu siteyi kullanmadım...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      işte 12 eylul


      1982 Anayasası [değiştir]Ana madde: 1982 Anayasası
      7 Kasım 1982 yılında yapılan Halkoylamasıyla %92.7 evet oyuna karşılık, %8.6 hayır oyuyla kabul edildi. Oy kullanırken iki renk hakimdi: Mavi renk hayır, beyaz renk evet demekti. Kenan Evren yaptığı konuşmalarla halkı mavi oy vermemesi konusunda telkin ediyor[26]ve çeşitli gazetelere mavi renkle ilgili sansür uygulanıyordu. [27]

      Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 1982 yılında yapılan ve aleyhte konuşmanın ve propaganda yapmanın yasak olduğu "güdümlü" referandumda, yüzde 92'lik "Evet" oyu ile büyük farkla kabul edildi. Halk oylamasında 'Hayır' oyu kullananları sandık başında baskı altında tutmak için rengi dışardan görünen oy pusulaları kullandırıldığı iddia edildi ama bu, Anayasa'nın çok büyük çoğunlukla kabul edilmesini açıklayan tek neden değildi. Anayasa'nın kabulünün bir başka önemli etkeni olarak, ihtilal öncesi iç savaş ortamı nedeni ile vatandaşların kendi hayatlarından endişe etmesi de ifade edilir.[28]

      Aynı halk oylamasında, Kenan Evren otomatik olarak Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa'da, askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, daha sonraki seçimlerle iktidara gelen hiçbir hükümet tarafından kaldırılmadı ve 12 Eylül liderlerinin dokunulmazlığı sürdü.

      83 rejimi [değiştir] Zincirbozan [değiştir]Siyasi partilerin yeniden kurulmasına izin verilmiştir. Ancak Milli Güvenlik Konseyi'nin yayınladığı 31 Mayıs 1983 tarih ve 79 sayılı kararıyla Adalet Partisi'nden Süleyman Demirel, Ali Naili Erdem, Ekrem Ceyhun, Saadettin Bilgiç, Nahit Menteşe, Yiğit Köker, İhsan Sabri Çağlayangil, Cumhuriyet Halk Partisi'nden Sırrı Atalay, Metin Tüzün, Celal Doğan, Deniz Baykal, Ferhat Aslantaş, Süleyman Genç, Yüksel Çakmur, Büyük Türkiye Partisi'nden Hüsamettin Cindoruk ve Mehmet Gölhan olmak üzere 16 eski siyasetçi 121 gün süreyle Çanakkale Lapseki ilçesindeki Zincirbozan askeri üssünde zorunlu ikamette tabi tutulmuştur.

      Millî Güvenlik Konseyi'nin yeni kurulan partilerin kurucularını veto etmesi ve bazı partilerin ülke genelindeki gerekli teşkilatlanmayı seçim dönemine yetiştirememeleri nedeniyle 6 Kasım 1983 genel seçimlerine katılmasına izin verilmeyen Büyük Türkiye Partisi'nin devamı nitelinde olan Doğru Yol Partisi, Sosyal Demokrasi Partisi ve Refah Partisi'ne "Yasaklılar", Milli Güvenlik Konseyi tarafından genel seçimlere katılmalarını uygun bulunan Emekli Orgeneral Turgut Sunalp'in liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi, eski Başbakanlık Müsteşarı Necdet Calp'ın liderliğindeki Halkçı Parti ve 24 Ocak Kararları'nı hazırlayan Turgut Özal'ın liderliğindeki Anavatan Partisi'ne "İcazetliler" veya "6 Kasım partileri" denilmiştir.

      1983 genel seçimleri [değiştir]Ana madde: 1983 Türkiye genel seçimleri
      6 Kasım 1983 genel seçimine, kapatılan eski siyasi partilerin hiçbiri katılamadı. Yapılan genel seçimleri Anavatan Partisi kazandı, Halkçı Parti ikinci ve Milliyetçi Demokrasi Partisi de sürpriz bir şekilde üçüncü oldu. Seçimlerden sonra milletvekillerinin parti değiştirmeleri sonucunda Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrasi Partisi de meclise girdi. Daha sonra alınan başarısız seçim sonuçları nedeniyle Milliyetçi Demokrasi Partisi kendisini feshetti, Halkçı Parti ise Sosyal Demokrasi Partisi ile birleşerek Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yi kurdu.

      ABD'nin rolü [değiştir]Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter'a "bizim çocuklar işi bitirdi" [kaynak belirtilmeli]anlamında bir mesajın, bir toplantının ortasında iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül'de ABD'nin rolü konusunu da tartışmalara açtı. İlk kez Mehmet Ali Birand'ın 12 Eylül 04.00 (1984) adlı kitabında ortaya atılan, 12 Eylül Darbesi sırasında dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze'in askeri müdahaleyi haber alırken haberi ulaştıran diplomatın your boys have done it -- senin çocuklar işi bitirdi - anlamındaki konuşması, 12 Eylül Darbesi içinde ABD'nin rolü konusunda tartışmalara neden olmuştur.[kaynak belirtilmeli] Paul Henze 2003 yılında Zaman Gazetesi'ne verdiği demeçte sözlerinin Mehmet Ali Birand'ın uydurması olduğunu belirtmiş, ancak kısa bir süre sonra Birand 2007'de Henze ile yaptığı görüşmenin sesli ve görüntülü kayıtlarını yayınlayarak Henze'i yalanlamıştır.[30]

      Sıkıyönetim uygulamasının kaldırılması [değiştir]


      Darbenin sonuçları [değiştir]650.000 kişi göz altına alındı.
      1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
      Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
      7 bin kişi için idam cezası istendi.
      517 kişiye idam cezası verildi.
      Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
      İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
      71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
      98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
      388 bin kişiye pasaport verilmedi.
      30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
      14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
      30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
      300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
      171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
      937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
      23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
      3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
      400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
      Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
      31 gazeteci cezaevine girdi.
      300 gazeteci saldırıya uğradı.
      3 gazeteci silahla öldürüldü.
      Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
      13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
      39 ton gazete ve dergi imha edildi.
      Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
      144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
      14 kişi açlık grevinde öldü.
      16 kişi -kaçarken- vuruldu.
      95 kişi -çatışmada- öldü.
      73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi.
      43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.

      Bu yazıların kaynağı

      tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_Darbesi
      daha nıce bılgıler var gerek haklı gerek haksız ama kenan evrenın ne dur bır ınsan oldugu burda soyleye gerek yoktur.Bunları sızde bızde cok ıyı bılıyoruz.
      Öte yandan şu okjul konusu deinirsek Türkiyede neden hgakkarıde şırnakda bitlisde neden okullar ve oralarda eğıtım verecek eğitmenler bulunmuyorsa dunyanın geri kalmıs devletlerındede ancak bu yuzdenden yoktu bu konuyu arastırmaya bıle gerek duymuyorum.
      Ancak fethullah gulen cemaatinin dunyada okulu olmayan tek bır devlet yoktur sadece bır devleti yoktur.sadece bır devlet vardı.onuda suan hatırlayamıyorum.bunuda herkezın bıldıgını bılıyoruz ama gozden kacırıyoruz.Yanlız o okullar bizizm gerek benlık okulumuz mu yoksa başka turmu onu bılemıyecem oralarda bulunmadık.



      Fethullah Gülen cemaatinin dünyanın dört bir yanında okulları olduğu bilinir. Ancak cemaatin en büyük okul ağlarından birinin Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu pek bilinmez.

      Geçtiğimiz günlerde Gülen cemaatinin ABD’deki okullarının bakanlık ve FBI tarafından soruşturulduğu haberleri ABD basınına yansıdı.

      Aslında soruşturma, aylardır yürütülüyordu. FBI ajanları, Gülen cemaatinin okullarda yürüttüğü faaliyete dair birçok bilgi elde etmişlerdi. Ancak konu medyaya yeni yansıdı.

      Nedir bu okullar?
      Gülen cemaati, ABD’de açtığı okullarda incelikli bir taktik izliyor. Bu okullar özel okul değil, ancak tam olarak devlet okulu da değil. Bunlar, ABD’de “charter okul” olarak tabir edilen okullar.

      Bunlar, özellikle eğitim sisteminin geri kaldığı alanlarda ve nüfus gruplarına yönelik olarak, hazineden alınan parayla, fakat özerk bir yönetime sahip olarak işleyen okullar.

      Cemaatin ABD’nin 25 eyaletinde, 120’den fazla charter okula sahip olduğu biliniyor.

      yazının kaynağı
      muhalifgazete.com/8503-Gulen-o…turmanin-perde-arkasi.htm
      saygı ve sevgilerimle
      400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
      (ŞİMDİ; KAÇ GAZETECİ KAÇ YILLA YARGILANIYOR)

      31 gazeteci cezaevine girdi.
      (CEZA EVİNDE KAÇ GAZETECİ VAR)

      1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
      (KAÇ KİŞİ DİNLENİYOR, KAÇININ CD Sİ VAR)

      13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
      (KAÇ GAZETEYE VARLIKLARINDAN ÇOK VERGİ CEZASI KESİLDİ)

      39 ton gazete ve dergi imha edildi.
      (HANGİ KİTAP, NEDEN BASILMADAN İMHA EDİLDİ)

      BİDE BUNLARI ARAŞTIR Kİ; DARBE YÖNETİMİ İLE İLERİ DEMOKRASİNİN ARASINDAKİ FARKI ANLASIN MİLLET. :] 8o
      YUKAKAPİLİ