Türk Milletinin Tarihte Yeniden Doğduğu Gün Olan 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesinin Anlam ve Önemi
30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesinin 62'nci yıl dönümü olan bu anlamlı gün de; Çanakkale Zaferinin bütün muhteşemliğine ve parlaklığına rağmen, Osmanlı İmparatorluğunun bu savaştaki askeri zaferini siyasi zaferle tamamlayamaması sonucunda bilinen talihsiz akıbetle karşılaştığını, Türk Ulusunun ateşle, kanla yüzyıllar süren sınavının ancak, 30 Ağustos Meydan Muharebesinin yakıcı güneşi ile hem askeri, hem de siyasi zaferle sonuçlandığını, böylece Türk Ulusuna biçilen yok olma rolünün tarihe gömüldüğü yakın tarihimizin tartışılmaz gerçeklerindendir.
Bu rol neydi? Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla beraber Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılmasını amaçlayan emperyalist devletler yurdumuzu işgal planını devreye sokmuşlar ve bu çerçevede işgal planını uygulamışlardır. Düşman orduları neredeyse Türk direnişinin merkezi olan Ankara'ya kadar her yeri işgal ederek gelip dayanmıştır. Yüce Önder ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'in etrafında kenetlenen Türk ulusu; işgalcilere karşı bütün maddi ve manevi gücüyle savaşarak 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesiyle nihai darbeyi vurmuş; bağımsızlığını kazanmış ve varlığını ebediyen korumuştur.
30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi aynı zamanda insanlık tarihinde müstesna bir yeri olan Büyük Türk Devriminin başlangıcı ve ulusumuzun bağımsızlık ve özgürlüğünü hak ettiği, dünya uluslar ailesi arasında seçkin yerini aldığı bir dönüm noktasıdır.
Bu dönüm noktasında; Türk Ulusunun makus talihi değişmiş, Sevr Antlaşması ve Mondros Mütarekesi gibi Türk Ulusunun idam fermanı anlamına gelen askeri ve siyasi tuzaklar tarihin çöplüğüne atılmıştır. Yine bu dönüm noktasından alınan güç ve enerjiyle çağdaş dünyanın değerlerini ölçü ve örnek alan yeni Türk Devleti kurulmuştur. 30 Ağustos Zaferi; artık yok olma noktasına gelmiş bulunan Türk Ulusunun milli gücünü tamamıyla ortaya koyduğu bir seferberliğin zaferle taçlandırılmış savaş zincirlerinin zirvesidir. Bu savaşın askeri ve siyası sonuç ve ihtişamı karşısında; Türk tarihindeki diğer bütün askeri başarıların, bu zaferin gaye ve sonucunu hazırlayan ve zirveye ulaşılmasını sağlayan savaş ve başarılar olarak değerlendirilmesi gerekir.
Bu gün için her kim olursa olsunMustafa Kemal'siz bir Türk Tarihi tasarlıyor ve bu yönde etkinlik gösteriyor ise Türk Ulusunun tarihin çöplüğüne attığı Sevr ve Mondros artıklarındanbesleniy or demektir.
Tarihe Kayıt Düşüyoruz
Son söz olarak diyoruz ki; Mustafa Kemalsiz bir Türk Tarihi tasarlayanlar ile yeni Türkiye'nin önsözü olan Çanakkale Savaşının vatan ve namus için verilen bir savaş olduğu gerçeği yerine,Çanakkale Savaşında dünyanın hayran kaldığı Türk kahramanlığını gerçeklerle bağdaşmayan bir inançla benimsetmeye çalışan ve Milli Kurtuluş Savaşımızı dışlayan gerici odakların bu yaklaşımları; ulusal bilincimizi körelterek aydınlanmamızı engellediği gibi, aynı zamanda en azından emperyalizmin bölgemize yönelik planlarına da (4) hizmet etmektedir. Söz konusu planın bir maşası olarak hem Mustafa Kemal'i Türk tarihinden silmek, hem de Milli Kurtuluş Savaşımızı gölgelemek isteyen ‘gaflet, dalalet ve hatta ihanet' içinde bulunan gerici odak ve çevrelerin yaptıkları bu hareket, onların milli bilinçten yoksun olduğu kadar ciddi bir tarih ve kültür bilgisinden de mahrum olduğunu göstermektedir. Çünkü Mustafa Kemal üstün haslet ve vasıflara sahip Büyük Türk Ulusu ve onun bağrından çıkan kahraman Türk Ordusunun; bütün bu üstün nitelik ve vasıflarını taşıyan özü ve hatta ta kendisidir. Mustafa Kemal'i inkar etmek Türk Ulusunu ve Türk Tarihini, bunun doğal sonucu olarak da; yakın tarihimizde yer alan bütün askeri ve siyasi başarılarımızı da inkar etmek demektir.
Bu odak ve çevrelerin herkesin bildiği Türk Ulusu ve askerinin cesaret, yetenek ve kudretinin gerçek anlamda farkında olabilmesi ve Çanakkale de dahil askeri zaferlerimizi kutlamaya layık olabilmesi için;öncelikle bu gerçekleri görmelidir. Ne var ki; bu ülkede yaşayan herkesin varlığını yüce Atatürk'e borçlu olduğunu bilmesi vicdani ve insani bir sorumluluk olmasına karşın, bahsedilen odak ve çevreler; bu yaklaşımlarıyla vicdani ve insani sorumluluktan yoksun bir tavır sergilemektedirler. Türk Milleti bilmektedir ki;Mustafa Kemalsiz Türk tarihi yaratmak isteyenlerin safı, dün olduğu gibi bu gün de, yeni Sevr tasarımlarıyla ulusumuzu parçalamak isteyenlerin safıdır. Safsatalarla yazılan tarihin, tarihimize nifak sokmak isteyenlerin amacı olduğunu biliyoruz.
Gazi Mustafa Kemalin önderliğinde Türk Milli Kurtuluş Savaşını gerçekleştirerek onu başarıya ulaştıran ve bu uğurda vatanı ve namusu için şehit ve gazilik mertebesine ulaşanların kanlarıyla yazdığı tarihimizi tahrif etmeye, gerçekleri saptırmaya kimsenin hakkı yoktur ve buna güçleri de yetmeyecektir.
30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesinin 62'nci yıl dönümü olan bu anlamlı gün de; Çanakkale Zaferinin bütün muhteşemliğine ve parlaklığına rağmen, Osmanlı İmparatorluğunun bu savaştaki askeri zaferini siyasi zaferle tamamlayamaması sonucunda bilinen talihsiz akıbetle karşılaştığını, Türk Ulusunun ateşle, kanla yüzyıllar süren sınavının ancak, 30 Ağustos Meydan Muharebesinin yakıcı güneşi ile hem askeri, hem de siyasi zaferle sonuçlandığını, böylece Türk Ulusuna biçilen yok olma rolünün tarihe gömüldüğü yakın tarihimizin tartışılmaz gerçeklerindendir.
Bu rol neydi? Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla beraber Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılmasını amaçlayan emperyalist devletler yurdumuzu işgal planını devreye sokmuşlar ve bu çerçevede işgal planını uygulamışlardır. Düşman orduları neredeyse Türk direnişinin merkezi olan Ankara'ya kadar her yeri işgal ederek gelip dayanmıştır. Yüce Önder ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'in etrafında kenetlenen Türk ulusu; işgalcilere karşı bütün maddi ve manevi gücüyle savaşarak 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesiyle nihai darbeyi vurmuş; bağımsızlığını kazanmış ve varlığını ebediyen korumuştur.
30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi aynı zamanda insanlık tarihinde müstesna bir yeri olan Büyük Türk Devriminin başlangıcı ve ulusumuzun bağımsızlık ve özgürlüğünü hak ettiği, dünya uluslar ailesi arasında seçkin yerini aldığı bir dönüm noktasıdır.
Bu dönüm noktasında; Türk Ulusunun makus talihi değişmiş, Sevr Antlaşması ve Mondros Mütarekesi gibi Türk Ulusunun idam fermanı anlamına gelen askeri ve siyasi tuzaklar tarihin çöplüğüne atılmıştır. Yine bu dönüm noktasından alınan güç ve enerjiyle çağdaş dünyanın değerlerini ölçü ve örnek alan yeni Türk Devleti kurulmuştur. 30 Ağustos Zaferi; artık yok olma noktasına gelmiş bulunan Türk Ulusunun milli gücünü tamamıyla ortaya koyduğu bir seferberliğin zaferle taçlandırılmış savaş zincirlerinin zirvesidir. Bu savaşın askeri ve siyası sonuç ve ihtişamı karşısında; Türk tarihindeki diğer bütün askeri başarıların, bu zaferin gaye ve sonucunu hazırlayan ve zirveye ulaşılmasını sağlayan savaş ve başarılar olarak değerlendirilmesi gerekir.
Bu gün için her kim olursa olsunMustafa Kemal'siz bir Türk Tarihi tasarlıyor ve bu yönde etkinlik gösteriyor ise Türk Ulusunun tarihin çöplüğüne attığı Sevr ve Mondros artıklarındanbesleniy or demektir.
Tarihe Kayıt Düşüyoruz
Son söz olarak diyoruz ki; Mustafa Kemalsiz bir Türk Tarihi tasarlayanlar ile yeni Türkiye'nin önsözü olan Çanakkale Savaşının vatan ve namus için verilen bir savaş olduğu gerçeği yerine,Çanakkale Savaşında dünyanın hayran kaldığı Türk kahramanlığını gerçeklerle bağdaşmayan bir inançla benimsetmeye çalışan ve Milli Kurtuluş Savaşımızı dışlayan gerici odakların bu yaklaşımları; ulusal bilincimizi körelterek aydınlanmamızı engellediği gibi, aynı zamanda en azından emperyalizmin bölgemize yönelik planlarına da (4) hizmet etmektedir. Söz konusu planın bir maşası olarak hem Mustafa Kemal'i Türk tarihinden silmek, hem de Milli Kurtuluş Savaşımızı gölgelemek isteyen ‘gaflet, dalalet ve hatta ihanet' içinde bulunan gerici odak ve çevrelerin yaptıkları bu hareket, onların milli bilinçten yoksun olduğu kadar ciddi bir tarih ve kültür bilgisinden de mahrum olduğunu göstermektedir. Çünkü Mustafa Kemal üstün haslet ve vasıflara sahip Büyük Türk Ulusu ve onun bağrından çıkan kahraman Türk Ordusunun; bütün bu üstün nitelik ve vasıflarını taşıyan özü ve hatta ta kendisidir. Mustafa Kemal'i inkar etmek Türk Ulusunu ve Türk Tarihini, bunun doğal sonucu olarak da; yakın tarihimizde yer alan bütün askeri ve siyasi başarılarımızı da inkar etmek demektir.
Bu odak ve çevrelerin herkesin bildiği Türk Ulusu ve askerinin cesaret, yetenek ve kudretinin gerçek anlamda farkında olabilmesi ve Çanakkale de dahil askeri zaferlerimizi kutlamaya layık olabilmesi için;öncelikle bu gerçekleri görmelidir. Ne var ki; bu ülkede yaşayan herkesin varlığını yüce Atatürk'e borçlu olduğunu bilmesi vicdani ve insani bir sorumluluk olmasına karşın, bahsedilen odak ve çevreler; bu yaklaşımlarıyla vicdani ve insani sorumluluktan yoksun bir tavır sergilemektedirler. Türk Milleti bilmektedir ki;Mustafa Kemalsiz Türk tarihi yaratmak isteyenlerin safı, dün olduğu gibi bu gün de, yeni Sevr tasarımlarıyla ulusumuzu parçalamak isteyenlerin safıdır. Safsatalarla yazılan tarihin, tarihimize nifak sokmak isteyenlerin amacı olduğunu biliyoruz.
Gazi Mustafa Kemalin önderliğinde Türk Milli Kurtuluş Savaşını gerçekleştirerek onu başarıya ulaştıran ve bu uğurda vatanı ve namusu için şehit ve gazilik mertebesine ulaşanların kanlarıyla yazdığı tarihimizi tahrif etmeye, gerçekleri saptırmaya kimsenin hakkı yoktur ve buna güçleri de yetmeyecektir.