Horon Ve Karadenizli

      Horon Ve Karadenizli

      Yeni Üyelerimizden Sn. Osman COSKUN bize bunu Mail olarak atmistir.

      Kaçkarların etek ve tepelerindeki her düzlük, “horon düzü” idi. Yaylacılığın bitirilmesi, açılan yeni yollar bu yerleri tarihe karıştırdı.

      Yöre horonlarında “dik dur, dik yürü, kollar çubuk, dik oyna, diz kırma, sallanma, eğilme, yanlanma, yürüme (hızlı ol), hayde hayde” komutları; insanlardaki öz güven duygusunu, mücadele azmini, gururlu yapısını, onurlu duruşun ve özgürlük tutkusunu haykıran kutsal seslerdi.

      Bölge insanı, “çıktım dağın başına, daldım derin göllere, derin derin göllerin dibini bulacağım” dizeleriyle uçlarda dolaşma, yükseklere çıkma, derinlere dalma, arayış içinde olma ve mücadele aşkını farkına varmadan nağmelerle dile getirirdi.

      Sırtı elbise görmemiş, karnı çorbadan doymamış ve ağırlığından fazla yükün sırtta taşındığı toprağın türkülerinde “ah, of, yandım, aman” serzeniş nidaları duyulmazdı. Yalvarma, isyan, diz çökme, kendini acındırma, eğilme ve teslimiyet dizeleri bulunmazdı. Ağlanmazdı, inlenmezdi. Nağmelerinde hep coşku, umut, neşe ve hayata bağlılık vardı. Çünkü çekilen işkenceleri ve yaşanan açlıkları geçiştirmenin tek yolu buydu.

      Bu mükemmel eğitimin sonucudur ki ekonomik ve kültürel yönden hiçbir alt yapısı olmayan bölge insanı, 40-50 yıl içinde “Karadeniz dalgası benzeri” diplerden gelerek tepelere çıktılar. Türkiye’nin siyasetinde, sanatında, ekonomisinde söz sahibi oldular. Yazık ki bu değerler, günümüzde hızla eritilmekte ve tersi bir tip peyda edilmektedir.

      Bazı yerlerde insanların omuz omuza yaslanması, birbirlerine dayanarak-sarılarak oynaması, kişinin ağaya, şeyhe, birine veya birilerine tutunma, bağlanma güdüsünün açığa vurmasıdır ve öz güve duygusunun gelişmeyişindendir.

      Horon, Karadeniz'de vücut bulmuş, Trabzon'da doruğa oturmuştur.