Atatürk’ü Tutuklamayan Mermenatlı !

      Atatürk’ü Tutuklamayan Mermenatlı !

      Yıl 1919, aylardan Temmuz. Mustafa Kemal, çoktan Samsun’a çıkmış ve ilk kongreyi toplamak üzere Erzurum’da faaliyetlerde bulunmaktadır. O günlerde Erzurum valisi olan Münir Bey görevinden alınmış, yerine kadı Mehmet Hurşit Efendi vekalet etmektedir. Erzurum Kongresi’nin büyük ses getirmesine müteakip, Osmanlı hükümetinden Erzurum Valiliği’ne; başta Mustafa Kemal olmak üzere Erzurum’da bulunan silah arkadaşları; Rauf (Orbay), Kazım (Dirik), Binbaşı Hüsrev (Gerede), Dr. Binbaşı Refik (Saydam) ve Mazhar Müfit’in (Kansu) acilen tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesine dair yazılı emir ulaşır. Vali Vekili Hurşit Efendi, kongre çıkışında Mustafa Kemal’e ayak üstü; “Efendim tutuklanmanız hakkında emir aldım. Kolordu da yardım edecek. Lütfen zatı alilerini tutuklamama müsaade eder misiniz?” diye sorar. Mustafa Kemal yanıtlar: “Müsaade etmezsem ne olacak?” Kadı Hurşit Efendi gülerek yanıt verir: “Ne olacak, hiçbir şey. Bu durumda emir ve ferman hazretlerinindir der, çıkar giderim!”
      Atatürk sonradan Kadı Hurşit Efendi ile konuşmasını yakın arkadaşı ve yardımcısı Mazhar Müfit Kansu’ya naklederken şöyle diyecektir: “Hakikaten muhterem ve inanmış bir arkadaşımız. İlk önce şaka mı ciddi mi konuştuğunu anlayamadım. Durum anlaşılınca kendisini çok takdir ettim. Vatansever, anlayışlı, Milli Mücadele’nin muvaffakiyetine can ve gönülden bağlı bir muhterem zat...” Hakkında tutuklanma emri gelenlerden biri olan Mazhar Müfit Kansu, ilerleyen günlerde valiliğe uğrayarak Hurşit Efendi’yi ziyaret eder. Hurşit Efendi, resmi bir ifade ve sert bir tarzla konuşmaya başlar: “Mazhar Bey, özel ilişkimiz bu noktada bitmiştir. Tutuklanmanız için emir geldiğini biliyorsunuz. Bu emirden haberiniz olduğu halde vilayet makamına elinizi kolunuzu sallayarak gelmiş olmanızı abes buldum doğrusu. Durum böyleyken sizi korumama olanak yoktur. Devlet otoritesine karşı daha saygılı olacağınızı ummuştum. Artık sizi tutuklattırmaktan başka çarem yok” der. Mazhar bey, bu durum karşısında endişeye düşer. Hurşit Efendi, onu tutuklamak için önce polis müdürünü, sonra da jandarma komutanını çağırır. İkisi de tutuklama işine yanaşmaz. Bunun üzerine Hurşit Efendi, her ikisine de teşekkür eder, onları sınadığını söyler. Böylece Mazhar bey de rahat bir nefes alır. Aslında ziyadesiyle şakacı olan Hurşit Efendi onları kafaya almaktadır. Hurşit Efendi bu tutuklama talebine karşı İstanbul’a yazdığı telgrafı okuyunca durum tam olarak anlaşılır; “Yüce Sadrazamlık makamına, Yüksek iradelerinin emirleri, eski Bitlis Valisi olup burada arkadaşlarıyla ikamet ederek vatani hizmetlerde bulunan Mazhar Müfit Beyefendi hazretlerine iletilmiş ise de adı geçen kişi şimdilik asılmak niyetinde olmadıklarını ve halen görülecek birçok önemli vatani işleri bulunduğunu beyan etmişlerdir. Gerçi ben duacınız tarafından derhal tutuklatma girişimlerinde bulunulmuş ise de bu işle görevli memurlar ve millet onların yerine duacınızı tutuklamaya kalkıştığından şahsım bu sebeple tehlike altındadır. Aciz kulunuzun her türlü saldırıdan korunması ve kayrılması için Mustafa Kemal Paşa Hazretleri katında aracılıkta bulunmak üzere Mazhar Müfit Beyefendi hazretlerine süratle rica ve tebligatta bulunulmasını arz ve istirham eylerim.” Anlayacağınız kadı efendi, sarayla da kafa bulmaktadır. Tutuklamamı istediğiniz kişiler, neredeyse beni tutuklayacaklar demeye götürmektedir. Hurşit Efendi’nin bu durumdaki tavrı, Milli Mücadele hareketinin seyri için çok kritik bir eşik noktasıdır. Gerçekte başaramayacak bile olsa, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını tutuklamaya kalkışsaydı, birçok olayın seyri olumsuz yönde değişebilirdi.

      Peki gerçekte kimdir bu Kadı Mehmet Hurşit Efendi? Bu konu ne yazık ki, isim benzerliğinden ötürü oldukça karışmış ve bir çok araştırmacı tarihçi dahi yanılgıya düşmüştür. Çünkü Çamlıhemşin’in Mollaveys (Ülküköy) köyünden olan Ziya Hurşit ve Ahmet Faik Günday’ın babaları da Mehmet Hurşit Efendi adlı başka bir kadıdır. Bu yüzden bir çok araştırmacı, vali vekili Hurşit Efendi’yi, Ziya Hurşit’in babası sanmıştır. Çok şükür ki tarihçi büyüğümüz Prof. Dr. Ali Birinci hocamız, “Tarihin Alacakaranlığında Meşahir-i Meşhuleden Birkaç Zat-2” adlı kitabında konuya özel olarak yer ayırmış ve meseleyi kökünden çözmüştür.
      Buna göre kongre döneminde vali vekilliği yapan Kadı Hurşit Efendi, eskiden Hemşin’e, günümüzde ise Pazar’a bağlı olan Mermenat (Akbucak) köyünde 5 Mart 1859 tarihinde dünyaya gelmiştir. Babası ulemadan Temuşzade (Numanzade) Hasan Efendi’dir. Meslek hayatı; Simav, Alaşehir, Sinop, Çorlu, Bayburt, Sürmene, Görele, Filistin, Niğde, Musul, Rize ve Erzurum gibi birçok şehir ve kazada naiplik ve kadılık görevleri ile geçmiştir. Erzurum vali vekilliğinden tutuklama görevini yerine getirmediği için azledilmiştir. Sivas’ta temyiz azalığı görevine atanmışsa da bu göreve hiç başlamamış ve bir yıl sonra Erzurum kadılığı görevine dönmüştür. Sonradan Eskişehir temyiz-i azalığına tayin olmuşsa da gitmeyip emekliliğini istemiştir.
      Mehmet Hurşit Efendi, uzunca boylu, bilgisinden ve kendinden emin, her an ve her durumda şaka ve nükte yapabilen bir zat idi. İstanbul’un meşhur alimlerinden Hafız Şakir Efendi’den icazet almayı başaracak kadar iyi eğitim görmesine rağmen herhangi bir yazılı eseri yoktur. Bir rivayete göre Mustafa Kemal’in daveti üzerine İstanbul’a giderken Eskişehir’de kaplıcaya girmiş ve burada 65 yaşında iken ansızın vefat etmiştir. Eskişehir’de Şeyh Edebali türbesi yakınlarında defnedilmiştir. Kadı Hurşit Efendi’nin üç erkek ve bir kız çocuğu vardı, soyu günümüzde Numanoğlu soy ismini kullanmaktadır. Mermenat köyündeki konağı ne yazık ki terk edilmiş vaziyettedir. İfa ettiği görevler ve özellikle Erzurum kongresine tekabül eden vali vekilliği görevi esnasında aldığı kararlar bu merhum hemşehrimizi daha da mühim bir insan kılmaktadır. Bu tür büyüklerimizi tanımak ve tanıtmak hepimizin görevi olmalıdır, bunu bir nebze başarabiliyorsak ne mutlu bize.

      Murat Ümit HİÇYILMAZ
      kackar53.com/ataturku-tutuklam…ermenatli-makale,457.html
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000