Bu da unutulan inançlarımızdan biri mi desem yoksa unutulan bir başka gerçek mi desem bilemiyorum ama kısaca anlatayım.
Zannederim Haziran ya da Temmuz aylarında yağan yağmurların birinde, yani tüm yağmurların içinde belli bir saatte yağan yağmur da BEHUR olurdu.
Behur değdiği her şeyi çürüten bir şeydi. O günlerde dışarıda çamaşıl asılmazdı. Hatta dışarı da çıkılmazdı. Çünkü o yağmur vücudunun neresine temas ederse o bögedeti tüyler bembeyaz olurdu.
Bu olayla ilgili olarak benim şahit olduğum bir olay var ki bunun sebebini hala çözebilmiş değilim.
Akradan köye giderken aldığım triko örme kazağı babaannem yıkamış ve dışarıda asmıştı. Sabah kalktığımda kazak ipte idi. İpten almak istediğimde kazak bir yün hoholi (yün çilesi diyebiliriz) elimde kaldı. Kazak sanki üzerine asit dökülmüş gibi paramparça idi. Şekil olarak duruyordu ama çektiğim her yeri elimde kalıyordu.
Bunun sebebini bilenler yada BEHUR nedir bilenler yazabilir mi?
Zannederim Haziran ya da Temmuz aylarında yağan yağmurların birinde, yani tüm yağmurların içinde belli bir saatte yağan yağmur da BEHUR olurdu.
Behur değdiği her şeyi çürüten bir şeydi. O günlerde dışarıda çamaşıl asılmazdı. Hatta dışarı da çıkılmazdı. Çünkü o yağmur vücudunun neresine temas ederse o bögedeti tüyler bembeyaz olurdu.
Bu olayla ilgili olarak benim şahit olduğum bir olay var ki bunun sebebini hala çözebilmiş değilim.
Akradan köye giderken aldığım triko örme kazağı babaannem yıkamış ve dışarıda asmıştı. Sabah kalktığımda kazak ipte idi. İpten almak istediğimde kazak bir yün hoholi (yün çilesi diyebiliriz) elimde kaldı. Kazak sanki üzerine asit dökülmüş gibi paramparça idi. Şekil olarak duruyordu ama çektiğim her yeri elimde kalıyordu.
Bunun sebebini bilenler yada BEHUR nedir bilenler yazabilir mi?
Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...