Martılar

      GEÇERIM....

      Hüzünlü akşamlar sarar içimi,,
      Nemli gözlerımle dalar geçerım,
      Pamuklaşmış eller örer saçımı,
      Sevdaya tutuldum solar geçerım..

      Kayan yıldızların bitmış nefesı,
      Tepemde görülür ayın halesı,
      Ova ya yayılmış ayın halesı,
      Karanlığı hızla deler geçerım..

      Lodos un döktüğü yaprak paslanır,
      Çiseyen yağmurla yaprak ıslanır,
      Şımşek korkusuyla yara yaslanır,
      Bu aşk a ,uzaktan güler geçerım....

      Beyaz martılar.......!!!!!!!!!!!!!

      Sahilde dolaştım yine dün gece
      Yalnızlığımı paylaştı BEYAZ MARTILAR
      Bir vefasız yüzünden yıkıldım diye
      Benimle dertleşti BEYEZ MARTILAR

      Beni terk ettiğine inan kızdılar
      O gece gök yüzüne intikam yazdılar
      Sahilde sana bir mezar kazdılar
      Dönmeni bekledi BEYAZ MARTILAR

      Özgürlük....

      Haydi koş alabildiğince özgÜr
      özgÜrlÜk dediğin nedir çocuğum?
      Koşabilmek mi kumsallar boyu?
      Meydanlar dolusu bağırabilmek mi yoksa?
      Susabilmek mi asırlar boyu?
      Sessizce ağlayabilmek mi yoksa?
      Sen sen ol çocuğum özgÜrlÜğÜ öyle hafife alma
      özgÜrlÜk ne yarım ekmek ne yarım ezgi
      O masmavi bir bulut gökyÜzÜnde ulaşılması gÜç
      Ama imkansız değil
      özgÜrlÜk birbirkte paylaşamadığımız
      YÜreğimizde bileğimize indirilen zincir olmasın
      Mavi aynasında suların
      Boy verip görÜnmek istiyorum
      Denize dönmek istiyorum
      Sularda sönmek istiyorum
      Gemiler gider aydın ufuklara, gemiler gider
      Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder
      Denize dönmek istiyorum
      Sularda sönmek istiyorum

      Alıntı....

      Martılar gibi Turnalar gibi vede

      Atatürk gibi....
      Resimler
      • (L)%20Flight%20of%20the%20Seagulls.jpg

        17.6 kB, 0×0, 421 defa görüntülendi
      • Siberian%20Cranes-Ron.jpg

        20.34 kB, 0×0, 350 defa görüntülendi
      • atagenclik.jpg

        22.69 kB, 347×445, 197 defa görüntülendi
      Hak(cc) kuluna eyler nazar
      Dört kalıptan Adem dizer
      Kalleş gelmiş CUMHURİYETİ bozar
      ATAM sana haber olsun

      ENELHAK

      ekmek şarap senle ben....

      Ekmek şarap sen ve ben
      bir de sabahın dördü
      dışarda kar
      odamız ılık
      gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
      anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını
      aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını

      kıskandım Gogen’i Tahitilim
      terlemiş vücudunu silerken
      cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
      saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
      güneşi doğurmuştu ölü cisim
      martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
      nefesin vücudumu yakıyordu yer yer


      sam yelim sahra-i kebirim
      kahrettim her şeye o gün
      babanın şarap çanağına,
      Gogen’e,
      kadere,
      sana,
      bana ,
      bir de gittiğin arabanın tekerine

      ne diyordum arkadaş….
      diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
      ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
      daha sonra yaparım hayatın felsefesini

      sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni
      bazen kadın hamamında tellak….
      bazen Christoph Colomb
      Napolyon’ken düşünürüm Elbe’de geçen günleri
      Timur’ken Beyazıt’ı yenişimi….
      bir kere Aristo’nun hocası olmuştum
      ona verdiğim dersle gurur duymuştum
      bazen Jan Dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
      bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum


      eğer daha da içersem
      Shakespare halt etmiş derim karşımda
      salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
      işte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
      enayiymiş be Platon…
      bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
      anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu

      ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
      önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
      ukalalık işte derim neme lazım senin
      kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
      ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
      şehrin izbe sokaklarında
      yavaş yavaş kaybolur benliğim…

      ihsan türe
      Resimler
      • marti.jpg

        21.82 kB, 800×535, 666 defa görüntülendi
      • normal_ata-sabiha-gokcen.jpg

        31.53 kB, 0×0, 319 defa görüntülendi
      Hak(cc) kuluna eyler nazar
      Dört kalıptan Adem dizer
      Kalleş gelmiş CUMHURİYETİ bozar
      ATAM sana haber olsun

      ENELHAK

      KRAL VE MARTI .....


      "Bir martı bulmalı dedi" kral
      İlanlar verildi, tellallar dolaştı tüm ülkede
      Haber bizimkine ulaştı
      Gencecik bir martı, biraz safça,
      "Aradıkları benim" dedi isyanla
      Gözleri yaşlı ana-babasına
      Bir sabah doğan güne karşı koyuldu yola
      Karlı dağlar aştı, öte diyarlara vardı

      "Bu maviye fazla düşkün" dedi
      Kralın soytarıları, "yıllar oldu hizmete alınalı
      unutamadı hala uçsuz bucaksız deryaları"
      Buyruk saldı tahtında kurulu kızıl suratlı şişman
      "Kahretsin! saraya bu da alışamadı
      Akıbeti öncekiler gibi ola"

      Gözleri bağlandı martımın
      Ve bir sabah doğan güne karşı onu dönülmez yola vurdular...

      Kulağımda hala son sözleri:
      "Haddim değil söylemek belki kralım
      Ama martıya mavi gerek bilesin
      Çok istiyorsan sarayına
      Muhabbet kuşu getirtesin...

      alıntı..

      Yüreğim...

      Ne zaman hissetmeye başlasam
      Yürek kıpırtılarımı
      Martılar isteksizce havalanıyorsa
      Ve Eylül'se zamanlardan bir zaman ..

      Ne zaman elim ayağım tutmaz oluyorsa ,
      Melodilerin hepsi, hüzün çağrıştırıyorsa ,
      Şafak vaktiyse her sabah gözümü açtığımda ,

      Ne zaman yol ayrımına gelmiş gibiysem ,
      Bilemiyorsam pusulanın hangi yönü
      İşaret ettiğini,
      Ve durmuşsa zaman usumda ..

      Ne zaman bıçak açmıyorsa ağzımı ,
      Gülen gözlerim hep yağmur çağrıştırıyorsa ,
      Zamanlar çekip gitmek zamanıysa ,
      Ve ben sonu olmayan yollara düşmek istiyorsam ,

      Sıcak, sımsıcak bir kucaksa aradığım ,
      Kıvrılmak istiyorsam bir duvar dibinde ,
      Yine yalnızsam beşmilyar insan içinde ,
      Karanlık dehlizlerdeysem , ucunda ışık olmayan ,
      Çiçekler hep tomurcuksa , açmak istemeyen
      Yine bir şeyler ters gidiyordur yüreğimde


      Alıntı...
      Resimler
      • guvercin_01.gif

        25.51 kB, 134×99, 1,195 defa görüntülendi

      Martı Çığlıkları!

      bir sabah
      martı çığlıklarını dinledim akşamcı kahvehanesinde
      sisten fışkırıyordu gemiler
      kafam karışıktı anımsıyorum
      uykum da yoktu üstelik
      boşluğun içinden uzanıp bir tutam zamanı yakalıyordum

      ıslak soğuğa vurulur mu insan
      ben vuruldum!

      elimde yarı solmuş bir karanfil
      yoksa gül müydü bilemiyorum
      taze bir sabah çayının dumanında
      gözlerim körfeze takılmış da alamıyordum

      hüznüm
      darmadağın kuş çığlıkları
      mazot kokulu suda deliduman bir sevda
      gemi değildi denizde oynaşanlar
      benim duygularımdı
      suyun buğusunda bir ileri bir geri sallanan

      gün uyanamadı sabaha
      çok utandı güneş, tan vakti hançerleyemedi geceyi
      martılarla dillenen
      martılardan azade canlanıp güçlenen yaşam coşkusuyla
      özgürlüğüm ayaklanıyordu o saatte

      o sabah martı çığlıklarıyla yüreğimde
      bir tutam zamanı yakalıyordum akşamcı kahvehanesinde

      ALIUNTI

      (22 Şubat 2003)


      Naime Erlaçin

      Yağmur Damlası

      Seni düşündüm istanbul bom boş
      Sensizlik gül mavisi deniz martısı
      Yakamoz sarı saçlarında fırtına
      Yağmur damlası gözlerine tutuklu

      Mavi kaybolur martı sessizliğine
      Gözlerinde olurum denizyıldızı
      İstanbul sokaklarında seni ararken
      Senin ayak seslerine âşık olurum

      Naci KOBAL Üsküdar Eylül 2007
      Resimler
      • Martýlar Efsanesi.jpg

        12.77 kB, 0×0, 625 defa görüntülendi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Suya İner Martılar

      Suya iner martılar
      Kanatlarında yaşama dair öyküler taşır
      Bir aşkın suskunluğunu kuşanırlar
      Gözlerindeki ürkek bakışlarda

      İstanbul kokar aşkları
      Mahrem şiirler okunur satır aralarında
      Fersah fersah ayaklanır aşk
      Şafak vakti hırçınlığıyla

      Martılar
      Kimsesiz çocuklar ağlaşır
      Yorgun düşlerinizde
      Buz kesilmiş ellerinde taşırlar
      Maviye çalan soluk umutlarını

      Suya iner martılar
      Kanatlarında kimsesiz ölümler
      Suyun coğrafyasında yüklenir
      Şehir şehir ihanet masalı
      Kanatlarında
      taşır
      bir aşkın
      öyküsünü

      Suya iner martılar...
      isimsiz öykülerle

      Aydın Akın
      DİL, hem tükenmeyen bir hazine
      hemde dermanı olmayan bir derttir.
      MARTIM


      Dile geldi yine martının sesi
      Sanki aldığı son nefesi
      Bir çığlığın arkasında saklanışım
      Minik kayalıklarla seslenişim
      Gökyüzünde süzülüşümdü
      Şimdi ağlıyorum belki
      Kızkulesi Üsküdar yine dertli
      Uzun zaman oldu şairde derki
      Kurudu akan son çeşmenin demi
      Batmaz oldu güneş kaçarcasına
      Uğramazlar artık sahilin güvercinleri
      Seninle doğduğum rıhtıma..


      Şair ceketli kız...
      Her vapur dumaninin ardina
      yüregi sicak
      bir insan sanip takilirken
      tüyleri islanan bir marti oldugumu
      hem azarlayan
      hem de sirtima havlu koyan anneme anlatamam

      Kanadim kirilsa da konmam
      deniz kiyisindaki
      hiçbir caminin minaresine
      kubbeye tüneyen martilarin
      keyiflerince uçmalarini bekleyen imam
      ezani geç okudugu için sürülünce
      bir dag köyüne

      Birazcik daha sabredin diyorum
      eski bir sokagin kivriminda
      yolun iki ucunu gösteren
      trafik aynalarina
      hüzün modeli arabalar
      kirilmamaniz için örgütleniyor
      dolmus duraklarinda

      Denize düsen bir gazetedeki
      ölüm ilanindan ögrenirim
      mendirege attigi çakiltasiyla
      ürken martilarin
      alkisa benzeyen kanat seslerini
      selamlayan yasli adamin
      unutulan bir tiyatrocu oldugunu

      Gece yarisi söndürülünce isiklarini
      kuytu bir iskelede
      ne yaptigini görürüm
      iki yakasi arasinda Istanbul'un
      koltuklarinda günboyu
      kadin kalçalarinin izlerini
      biriktiren vapurun

      Yanindan ayrilmam deniz fenerlerinin
      fotografina benzemeyen
      heykelleridir çünkü
      idam sehpasina çikinca
      asagida asilmasini bekleyenlerin
      yüreklerindeki sivri kayaliklari
      isigiyla aydinlatan devrimcinin

      Uyandiririm çigliklarimla
      kiyisinda karni aç yatan çocuklari
      yiyecek aradigim kent çöplügünün
      ama bir parça olsun
      koparmam beyazligindan
      bilirim ki Kiz Kulesi
      dogum günü pastasidir özgürlügün!...


      Sunay Akın

      Kuku Ve Martılar...

      Kahramanlık insanlığın yüreğindedir;
      Sen bunu söylersin,bunu yazarsın;
      Şefkatle yaklaşır, dostça bakarsın;
      Ben sana ne derim güzel insansın...............

      Bizlere güzel örneksiniz siz;
      Biz senin yanında sönük kalırız;
      Bilmediğim çok şeyi senden öğrendim;
      Martıların arkadaşı güzel insansın...........

      Dünyayı yerinden oynata bilsem;
      Dönüpte aynaya bir baka bilsem;
      Senin her zaman yanında olsam;
      Ben sana ne derim güzel insansın................

      Üsküdarlıdır, o yüreği pektir;
      Bu sanal alemde inanın tektir;
      Ben yanlış yaptıysam , cezamı çektir;
      Martıların arkadaşı güzel insansın...............

      Y.Coşkun..
      T.14/01/2007...

      Sen İstanbul Olsaydın

      Sen İstanbul olsaydın;
      Ben, sende konacak bir dal bulamayan martı gibi çığlık çığlığa atardım kendimi denizlere!
      Sen İstanbul olsaydın...
      Sen İstanbul olsaydın, aşka doğru...
      Bürünüp sevda rengine, dursaydın gurubun önünde akşam vakitlerinde.
      Ve ben... Bense bir güneş gibi yakmaya gelirken seni; saplansaydım kirpiklerine, tam kalbimden...
      Düşseydim ufkuna, kan-revan içinde!..

      Sen İstanbul olsaydın, ve sorsaydın halimi kanatsız güvercinlere!
      Sen İstanbul olsaydın;
      Ve zindânım olsaydın!..

      Sen İstanbul olsaydın;
      Saçların, Ekim’in yirmialtısındaki çınar yaprakları tonunda...Ve gözlerin Marmara Denizi renginde olurdu, değil mi?
      Ve sen İstanbul olsaydın;
      Bir pembe ibrişim gibi akardın gönlüme doğru.
      Değil mi?..

      Sen İstanbul olsaydın;
      Henüz gözden deryalar, güllerden kan damlamadan!..
      Ve bilip dağlardan kalyonlar geçireceğimi; önüme surlar dikmeden ve yoluma zincirler çekmeden...
      O ilk... Altından güllem, düştüğünde tam kalbinin üstüne, açardın bana kapılarını, değil mi;
      Sen İstanbul olsaydın?..

      Sen İstanbul olsaydın;
      Bir beyaz güvercinin, şahbazdan korkuşu gibi ürkerdin benden...

      Sen, İstanbul olsaydın...
      Ama sorsaydın halimi de, kanatsız güvercinlerden!

      Sen İstanbul olsaydın;
      Ve zindânım olsaydın!..
      HERKES HEMŞİNİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEŞİNLİ OLAMAZ
      HERKES HEMŞİNLİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEMŞİNLİ ALAMAZ

      Doğrularımı götürücek kadar yanlış yapmadım bu hayatta çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları... şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim kimsenin doğrusunu götürmedim ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım..!
      Boğuluyorum,düşüncelerimin kancık pusularında,
      Beynim,akvaryum içerisinde sanki bir balık olmuş,
      Bir o yana... bir bu yana....

      Savruldukça,canımın ta içerisinde kızıl yapraklarım,
      Göz pınarlarım taşar ve kana bürünür,
      Bense yağmurlarımı hep,ucundaki mutluluğa sayarım..

      Yalnızlığı var,gökyüzünden çalınmış yıldızlarla donatılmış bu kentin,
      Bir o kadar iliklerine işleyip yordukça,
      Bir okadarda umudu mıhlıyor beynine,yalnızlığı aydınlandıkça...

      Özlüyorum,deniz kokan rüzgarlarla gerdanıma savrulan saçlarımı,
      Gelmek kadar kolayken sevgilinin yüreğine,
      Şimdiyse o saçlar ve kafatasım arasında sevgim tıkalı...

      Gitmek;yeniden deniz kenarındaki falcıların tatlı yalanlarına kulak asmaya,
      Gitmek;bembeyaz gelinlikleri içerisinde martıların,tacı olduğu vapurlarına,
      Zamanını bildiğin,evvelinde gelip kalbine bilet kestirip beklediğin ve kaçıramayacağın,tek aşk!sadık vapurlarına,
      Ahh..ne yerinde olurdu Gitmek!!

      Senide sarıp sevdiğim usulca kollarıma...






      Simge...

      28.02.08 (05.32)
      Adam Olmazsın Ey Tüccar Senin Gölgen Bile Sabıkalı....

      İnatçı Martılar

      Sarı saçlarında ay gül çıkmazı
      Zincire vurulmuş martılar uzak
      Salacakta senin için salıncak yaptırdım
      İnatçı martılar yine başımın üstünde

      Naci KOBAL Ankara Mart 2008
      Resimler
      • Martýlarýn Gülü.jpg

        26.2 kB, 0×0, 378 defa görüntülendi
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      Önce kanadını kırdılar
      Artık uçamazdı
      Aldırmadı Martı
      Sonra...
      Ayağına vurdular
      Ağırca prangayı
      Artık koşamazdı
      Aldırmadı Martı
      Derken
      diline kilit vurdular
      eğiverdi başını
      bir daha kaldırmadı
      Bunu kaldıramadı

      Naci Abi... Martilarin sana Selami var :)
      Resimler
      • 100_3057.jpg

        36.57 kB, 0×0, 372 defa görüntülendi
      • 100_3060.jpg

        81.3 kB, 0×0, 383 defa görüntülendi
      • 100_3062.jpg

        82.96 kB, 0×0, 389 defa görüntülendi
      Çığlık Çığlık...

      Seni gören deniz coşar,
      Dalgalanır sana koşar,
      Martılar çığlık çığlık,
      Dalgalar kanat çırpar.

      Sahiller senle süslenir,
      Al güller sana herslenir,
      Martılar çığlık çığlık,
      Dalgalar sana seslenir.

      Sesin körfezin yıldızı,
      Ahu ceylan gözlü kızı,
      Martılar çığlık çığlık,
      Dalgalarda ince sızı.

      Kum, deniz, güneş güneşler,
      Güller seninle güneşler,
      Martılar çığlık çığlık,
      Dalgalar seni düşler.

      Allar al açar allanır,
      Yürüdüğün yollar sallanır,
      Martılar çığlık çığlık,
      Dilsiz dalgalar dillenir.

      Ah şu İzmir’in kızları,
      Seninle güler yüzleri,
      Martılar çığlık çığlık,
      Ol yollarında gözleri.

      Bilal Özcan


      Naci Abi bu sana özel bir Hatira... Bu Martida seni özlemis....
      Resimler
      • 100_3073.jpg

        40.07 kB, 0×0, 352 defa görüntülendi

      Gel Artık..

      Seninle bir yağmur başlasın Üsküdar da,
      Martılar konsun omuzlarına,
      İstanbul u özlesin yüreğin,
      Gözlesrın İstanbul olsun,
      Şiirlerin özlemdir, bilirim,
      Kızkulesi seni bekler,
      Martılar ağlar,
      Dile kolay be Üsküdarlı,
      Bunca yıldır özlem,
      Bunca yıldır hasret,
      Seninle yeni baştan can gelecek………….

      Sevgilerımle....
      Resimler
      • guvercin_01.gif

        25.51 kB, 134×99, 880 defa görüntülendi