Sabit Hemşin Tarihi

      Hemşin Tarihi

      Az önce yolladğım Rahmetli Hocamız Fahrettin Kirzioğlu'na ait "Hemşin Makalesini " yeniden yayınlıyorum.
      DOĞU KARADENİZ'İN MİLLİ TARİHİ
      Prof. Fahrettin KIRZIOĞLU
      Önasya'da İlk Türk Uruğları: Kımmerler Ve Sakalar
      Orta Asya'dan batıya doğru göçlerin tarihi çok eskidir. M.Ö. 2000'lerde atlı-göçebe hayat süren, at eti yiyen, kısrak sütü içen KIMMERLER göç ederek Kafkas sıradağları ile Karadeniz'in kuzeyine yerleşmişlerdir.
      Soydaşları Kımmerler gibi yaşayan ve sonraki Oğuzlar (Türkmenler)'ın ataları olan SAKALAR, M.Ö. 720 yıllarında Hazar Denizi kuzeyinden gelerek Kımmerler'in ülkesini işgale başladılar.
      Prof Zeki Velidi Togan'ın tespiti ve en eski destani Gürcistan tarihi "Kartlis-Çkhovreba" da anıldığı gibi, sonraki HAZAR ve BULGAR adlı Kıpçak kolundan gelme Türklerin ulu-ataları sayılan Kımmerler'in Azak Denizi ile Kafkaslar arasındaki kolu, SAKALAR'ın baskısıyla M.Ö.714 yılında yurtlarını bırakarak Kafkas Geçitlerini aştılar, Kür, Aras ve Çoruh boylarına yayıldılar. Kımmerler'in bu ilk göçleri Gürcistan Destanında; "Hazarların Gürcistan ve komşularını esarete aldıkları ilk seferi" diye anılır.
      Hakimiyetlerini Doğu Avrupa'ya kadar yayan Sakalar, M.Ö. 680 yılında itaat etmeyen son Kımmerler'i de kovalayarak Kafkas Geçitlerini aştılar ve Azerbaycan, Gürcistan ve eski Urartu ülkelerine yayıldılar.
      Doğu Karadeniz'de Türk Yerleşiminin Tarihi
      Sakaların Kalaç adlı uruğunun bir kolu olarak, Doğuda Gence_Kazak kesiminden batıda Çoruh Ağzı'na varıncaya kadar yayılan, en batıda Şavşat, Ardanuç, Artvin, Borçka ve Gönye'yi içine alan sancağın Kalarç adı taşıdığı tespit edilmiştir. Bunların "Kalaç" adlı büyük Türk uruğunun bir kolu olarak Saka göçleriyle Aşağı Çoruh boyu ve Rize-Batum arasında yerleştiği anlaşılıyor. Öteden beri buradan Karadeniz'e doğru esen sert, kuru ve kayıkları deviren yele de, Batum-Rize arasında hala "Kalaç-yeli" denmesi de 2700 yıllık bir Türklük belirtisidir.
      Çoruh-ağzına kadar ki Kalaç boyundan başka, bayburt-İspir kesiminde "İspir"e adını veren Sakaların SESPEİR yahut HESPER boyu buralara yerleşmişti. Bundan başka M.S.131 yılında Rize'de tespit edilen "Askur/Azgur" adlı Oğuz Boyu'nun Rize'nin doğusundaki Askuros deresine adını verdikleri anlaşılmaktadır. Rumca'da kelimelerin sonuna eklenen "os" şeklindeki ek, kelimeyi bu son haline getirmiştir.
      M.Ö.120 yıllarında Sakaların Arşak kolundan gelen Val-Arşak'ın oğlu Arşak, yendiği Pontluları baskı altında tutabilmek için Kafkas Geçitleri ötesindeki Bulgarlardan (Balkar Türklerinden) kalabalık bir kolu ülkesine getirterek Buğdayı bol düzlüklere (Bayburt çevresine) ve Çoruh solundaki dağlara yerleştirildi. Bu yüzden Bayburt-İspir kuzeyindeki sıradağlara Balkar'dan hece kayması ile "Barkal" ve buradan güneye esen yele de "Barkal-yeli" denilmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel yaylaları Barkal Dağı'ndadır.
      M.Ö.77-57 arasında bölgeyi kaybeden Arşaklılar, M.Ö.56-33 arasında yeniden Çoruh boyları ve Rize bölgesine hakim oldular.
      İlk Partlı hükümdarı Arşak tarafından M.Ö.250'lerde İran'da Hamadan topraklarına yerleştirilen ve gittikçe yükselen "Manua" adlı pehlivan yapılı yiğidin uruğunu (360 yıl sonra) Ardaşes tatlılık ve taltif ile getirterek onlara arazi vermişti. Revan kuzeyinde yerleşen bu uruğa "Amad-Uni" (Hamad-hanedanı) denilmeye başlandı. İşte bu Horasanlı Türkmenler, sonradan ateşe tapan Sasanlı İran baskısından kaçarak Bizans idaresindeki Rize bölgesine M.S.626 yıllarında gelip Hemşen/Hemşin bölgesine yerleşerek adlarını bölgeye vermişlerdir.
      Arşaklı hükümdarı III.Tiridat'ın katibi Agatangelos'un Yazdığına göre Hıristiyanlık bazı Türkmen boylarında benimsendi ve Gümüşhane'deki Sadak, Trabzon, sonra Kalarç'tan (Aşağı Çoruh - Rize) Nusaybin'e varıncaya kadar yayıldı.
      Lazlar Ve Hemşenlilerin Rize'ye Yerleşmeleri
      Lazlar:
      Türklerin "sarı saçlı, gök gözlü" sarışın ve kumral Kıpçaklılar kolundan gelen Lazların ataları, ikiz-adlı olarak tanınmıştır. ALAZAN = Alazlar, LAZLAR, ÇANARLAR şeklinde anılmışlardır. M.Ö. V. yüzyılda Herodot İskitlerin (Sakalar) ekincilikle uğraşan Alazon (Alazlar) boyundan bahseder. İslam kaynakları ve Ermeni kaynakları bu savaşçı ahaliyi Sanarlar veya Çanarlar olarak kaydederler.
      M.S. 23-79 yılları arasında yaşayan Romalı PLINIUS, Karadeniz'in doğu kıyısında Lazlar adlı bir kavim yaşadığını bildirir. M.S.131 yılında Karadeniz kıyılarını gemi ile dolaşan Romalı ARRIANNOS Sokum'a kadar hakim olan Lazlar ve kralları Malasus'tan bahseder.
      Böylece, biri Karadeniz'in kuzey batısında Bucak kesiminde, biri doğusunda Abaza-Megrel arasında ve biri de Kuzey Azerbaycan'da Şirvan batısında İki Alazan boyunda olmak üzere üç bölgede Alazon, Çanar ve Laz kollarının dağılarak yaşadığını görüyoruz. Bunlardan Karadeniz'in kuzeyindeki kolun 958 yılında Hazar Kağanı Yusuf'un ünlü mektubunda bir hazar uruğu olarak "Çan" veya "Çanar" adının bir şekli olarak "Zanar" deyimini hem Lazlar hem de göç ederek boşalttıkları bölge adı olarak kullanmaktadırlar.
      Öteden beri Türkiye'yi bölüp parçalamayı gözeten Ruslar ve Gürcüler, Lazların Müslüman Gürcü ve Megrel soyundan olduğu yalanını Ansiklopedilere ve okul kitaplarına yazmışlardır. Lazların, 1555'te kayıtlı bilgilerde açıkça görüldüğü gibi eşlerinin ve çocuklarının namusuna sahip olmayan Gürcü-Megrel kültürü ile bir ilgilerinin olmadığı sosyolojik olarak da açıkça ortadadır. Namusu için adam öldüren bir anlayışa sahip olan Lazların bunlarla bir alakasının olmadığı açıktır.
      Hemşenliler:
      Horasan'dan M.Ö. 250 yıllarında boy beyleri Mauna ile HAMADAN bölgesine muhafız Türkmenler olarak gelen, oradan Küçük Arşaklı Hükümdarı ARDAŞES tarafından 110 yıllarında saygı ve özenti ile getirilip, Gökçegöl-Akagöz dağı arasına yerleştirilince, Hamadan'a gelişlerine göre AMAD-UNILER adıyla anılan kabile, tabiatiyle 301 yılında Türkmen Dedesi Horasanlı Pren soyundan Arşaklı Aziz Grigor'un eliyle, çağın "Hak Dini" sayılan Hz. İsa Dinine girmişlerdi. Fakat, anadilleri Türkmen-Oğuz ağzını unutmadıklarından, Rize'nin doğu kesimine göçerken de yine adlarının Türkçe olduğunu görüyoruz.
      Mamikonlu HOHANES'in bildirdiğine göre, Bizans Kayser'i Herakliyus, Sasanlı Şehinşahı II.Khosrov'a savaş açtığı sırada (626 yılında) Gürcü beyi Vaştyan'ın tahrip ettiği Dampur şehrini Amad-Uni'li uruğu beği Hamam, yeniden imar ederek kendi adını verip Hamamaşen (Hamam-Abad/Hamam'ın şenlendirdiği) dedi.
      Selçuklu Fethi ve Çepni Türklerinin Yerleşmesi (1080)
      2.Selçuklu Sultanı Alparslan (1063-1072), 1064'te Ağrı dağı çevresi ile Kars ilini fethettikten sonra, 2. Batı seferinde Tiflis'i Arap-Caferoğulları Emirliğinden aldı. 1068 yılında da Ahıska, Ardahan ve Ardanuç çevresini aldı. 3.Batı seferinde ise 1071 Malazgirt Zaferiyle büyün Doğu Anadolu'yu ve bu arada Erzurum - Gümüşhane - Erzincan bölgelerini fethetmişti.
      Sultan Melikşah (1072-1092) çağında Selçuklular, Danişmendli Emir Ahmed başbuğluğundaki ordusu ile Bizans'ın müttefiki sayılan Abhaz-Gürcistan Kralı II.Giorgi'nin kalabalık ordusunu 24 Haziran 1080 günü yenerek büyük bit zafer kazandı. Bu sebeple bütün Çoruh boyları ile birlikte, Acara-Rize-Trabzon bölgeleri de fethedilip Karadeniz kıyıları ele geçirildi. Gürcistan kaynaklarına göre bu zafer üzerine, Türkistan'dan göçüp gelen Ebu Yakup ve isa Böri başçılığındaki kalabalık Türkmenler develeri, at yılkıları ve koyun sürüleriyle birlikte bu yeni fethedilen bölgelere gelip yerleştiler. Bu sırada 80 bin obalı Türkmen Çepnilerin de Trabzon bölgesi ve çevresine gelip yerleştiği anlaşılıyor.
      Ancak I.Haçlı Ordusu'nun İznik'i alması ile güçlenen Bizanslılar 1098 yılında donanma ile gelerek Türklerin Trabzon emiri olan Sülü Beğ'den Trabzon'u almışlardır. Bundan sonra denizden takviye alarak kasabalarda tutunan Bizanslıların köylerdeki Türkmenleri buralardan söküp uzaklaştıramadıkları sonraki kaynaklardan anlaşılıyor.
      Kıpçaklı Kumanlı Türklerinin Rize Bölgesine Yerleşmeleri (1204)
      Aphaz-Kartel Kralı IV.David 1098 yılında Kıpçaklar Hükümdarı Şara-Khan oğlu Atrak'ın kızı ile evlendi. Selçukluların zayıflamasını fırsat bilerek kaynatasının milletinden yararlanmak isteyen IV.David, Kıpçak milletinin hem komşuluk hem de yoksullukları yüzünden istifade edeceğini düşünerek, Atrak Han'a elçiler gönderip 1118 yılında 40.000 seçkin savaşçı ve 5.000 köle olmak üzere 45.000 kişiyi Tiflis, Arpaçay boyları ile İspir ve Bayburt dışındaki bütün Çoruh havzasına yerleştirdi.
      1195'te Kafkasların kuzeyinden "Yeni-Kıpçaklar" gelince, onlara da Tamar dağında Eski Kıpçakların yurtlarından yerler verildi. İşte bu yüzden eski Başkumandan Kıpçaklı Kubasar'ın ailesi ve akrabası göçerek Rize bölgesine geldiler. Bugünkü Kumbasar ailesi, 1195 yılında Rize'ye yerleşen ve 1461'de Osmanlı'nın bölgeyi fethi ile Müslüman olan soylu Kubasar hanedanına mensuptur.
      Abhaz-Gürcistan Kraliçesi Tamar, haçlı ordusuna yenilerek kendisine sığınan Komninoslu I.Alexis'e Kıpçaklı ordusu ile yardım ederek, onun Nisan 1204 yılında Trabzon İmparatorluğu adıyla yeni bir devlet kurmasının temin etti. Bu sırada Rize ve Trabzon bölgesine Kıpçaklı askerlerden bir çokları gelip yerleştiler.
      Fetih Öncesi Durum
      1214 yılında yenilerek Sinop şehri ve limanını Selçuklulara bırakan Trabzon İmparatorluğu, giderek ancak Giresun-Trabzon-Rize kesimini elinde tutabiliyordu. Ellerinde tuttukları yerlerde dahi, kırlık alan, kaleler dışında bulunan yerlerle yaylalarda Türkmen obaları ve Rize'de dahil olmak üzere bir çok yerde Çepniler yaşıyorlardı ve hakim durumda idiler.
      1228 yılında Melik adlı bir serdar önderliğinde Bayburt üzerinden gelerek Maçka yoluyla Trabzon'a varan bir Selçuklu ordusu şehrin surları önüne kadar varmıştı. Surlara kapanan tekfur askerleri dışarı çıkmadıkları için geri dönmüşlerdir.
      Bölgedeki kalabalık Çepniler Trabzon devletine vergi vermeyip, savaşta Selçuklu ordusuna asker vermekle yükümlü idiler. 1264 yılında Sinop üzerine sefer yapmak isteyen II.Andronikos'u kalabalık Çepniler engellemişlerdi.
      Osmanlı fethine kadar Trabzon bölgesi; Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Ordu'daki bayramlı Türkmenlerinin akın edip, haraç aldıkları bir yer olmuştur. Rize ve Trabzon'daki Kıpçaklı Türkmenler çoklukta olup, bu yüzden babası Basil ölünce 1340'ta Trabzon'da tahta geçen kızı Anna'ya Türkçe "Ana-Kutlu" deniliyordu.
      1390 yılında Giresun'u alan Hacı Emiroğlu Süleyman, şehri Bayrameli'ye (Ordu'ya) bağlamıştı. Trabzon tekfurluğu 1453'te İstanbul'u alan Fatih'e haraç ödemeye başlamıştı.
      Osmanlı'nın Bölgeyi Fethi (1461)
      Fatih Sultan Mehmet,Komninoslu bir anadan doğan ve Komninoslulardan evli olan Akkoyunlu Padişahı uzun Hasan'a rağmen, 1461 yazında ordusuyla gelince tekfur aman dileyerek savaşsız teslim oldu.
      Aynı 1461 yılında, doğuda Çoruh-Ağzı'na kadar ki yerler ve arada Rize'de savaşsız fethedilerek bütün buralar yeni kurulan Trabzon Sancağı'na bağlandı. Şehir ve kasabalara gönüllü ve sürgün olarak Çorum-Amasya-Tokat ve Samsun bölgelerinden Türkler getirilerek vergilerden muaf olarak 1464 yılına kadar yerleştirildi.
      İkinci Fatih devri iskanı 1466'da Konya/Karaman-eli fethedildikten sonra şehir ve kasaba halkının çoğu İstanbul'a, azı Trabzon Sancağındaki şehir, kasaba ve köylere, Rumeli ile Trabzon ve Rize köylerine yerleştirildi. Bu yüzden her iki iskan sırasında gelen Müslüman Türkler, buralardaki Kıpçaklı ve yerli ahaliyi gönüllü Müslümanlığa kazanırken, Osmanlı vergi defterlerinde kimlerin hangi göçmenin irşadıyla Müslüman olduğuna işaret edilmiştir.
      1486 yılından, yani Fatih'ten 25 yıl sonra tutulan ilk tapu Tahrir Defterinde şimdiki Rize bölgesi; Rize, Atina (Hemşin dahil Pazar) ve Lazluk (Ardeşen, Fındıklı (Viçe), Arhavi, Hopa) adlı üç kaza halinde Trabzon'a bağlı olduğu belirtiliyor.
      Sultan II. Bayezid oğlu Şehzade Sultan Selim (Yavuz)'in 1511 yılına kadar ki 20 yıllık Trabzon Sancak Beyliği sırasında 1501-1507 yıllarında aşırı Şiilik ile Akkoyunlu Sunni Devletini yıkan Şah İsmail'in kırgın ve zulmetinden kaçan Akkoyunlu Türkmenleri, en yakın Osmanlı toprağı olan Trabzon Sancağına aileleriyle gelip sığındılar. Yavuz bunları Trabzon ve Rize bölgesine iskan ederek geçimlerini kolaylaştırmak için onlardan kurduğu ordu ile Kutay şehrini alarak Batı Gürcistan'ı kendine tabi kıldı.
      Şehzade Sultan Selim çağında Trabzon ve Rize yöresine o kadar kalabalık Akkoyunlu Türkmeni gelip yerleşti ki, bugün KE sesini Ç ve GE'yi C biçiminde söyleyenlerin lehçesi, Tebriz ve Revan Türklerinin konuşmaları gibidir. Göze "Coz", Gemiye "Cemi", Katipe "Çatip" diyen bu lehçe, Erzurum merkez ve yakın köylerine Kanuni Sultan Süleyman'ın 1534-1545 yıllarında yerleştirdiği Tebriz'li Akkoyunluların lehçesiyle de aynıdır.
      Rize-Trabzon bölgesine dördüncü iskan, Yavuz Sultan Selim'in Padişah olduktan sonra, Mısır-Kölemen Sultanlarına meylettiği anlaşılan Maraş-Elbistan'daki Dulkadiroğulları Türkmen Beyliği'ni 1515'te ortadan kaldırınca, oradan gönderdiği Maraşlı ve Dulkadirli oymakları ile olmuştur. Bu yüzden Dulkadirli uruğunun KÖROĞLU oymağı kolundan Rize'de Hemşinliler içinde birkaç ailesi Ankara'da yerleşmiş 18-20 kadar "Köroğlu" soyadını devam ettirenler vardır. Bunun gibi "Kürdoğuları" adlı Hemşinli aileler de, Şah İsmail zulmünden kaçıp, Sancakbeyi Şehzade Selim'e sığınanların torunlarıdır.
      Fetihten sonra Osmanlı Defterdarlığının tutturduğu ilk beş Tapu Tahrir Defteri, bu konularda önemli bilgiler içermektedir. Bu defterlerden birinde Mapavri (Çayeli) ahalisinin "Müslüman", Atina (Pazar) ahalisinden bazı Hemşenli ve öteki yerlilerin "Kadim (eski) Müslüman", Lazluk kesiminde de 35 köydekilerden "Kadim (eski) Müslüman"lar, yani Osmanlı fethinden önce Müslüman olanlar vardır. (Çayeli'nden sadece "Müslüman" diye bahsetmesinin sebebi, fetihten önce küçük bir yerleşim yeri olan Çayeli'nde esas yerleşimin fetihten sonra gerçekleşmesi sebebiyle olsa gerek... A.R.Saklı)
      Rize Adının Menşei
      Sakaların Kahalyb boyundan kalma olarak Erzincan'ın eski adı ERİZA/EREZ şeklinde idi. Alaz adının başındaki A sesi yutularak Laz biçiminde söylenmesi gibi, Rize'de Eriza'dan türemiş olabilir. Rize'ye eski Erzincan'ın adı, adaş olarak verilmiş olabilir.
      Dosyalar

      HEMŞİN TARİHİ

      HEMŞİN TARİHİ
      Tarihi geçmişi itibarıyla Hemsin yöresini "Rize ve Çevresinin tarihi" içerisinde ele almak gerekmektedir. M.Ö. ki dönemlerde Rize ve çevresinde çeşitli kavimlerin yaşadığı; yörenin zaman zaman değişik kavimlerin yönetiminde kaldığı bilinmektedir.
      M.Ö. 63'te Roma imparatorluğu egemenliğine girmiştir. Roma imparatorluğunun bölünmesi ile Rize ve çevresi Bizans Yönetimi sınırları içerisinde kalmış tır. Bizans döneminde Rize'nin iç kısımlarında Alon, Kıpçak ve Kuman adlı Türk boylan yerleşmiştir. Bu Türk boyları içerisinde M.5. 623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde bugünkü Hemsin yöresinde bir Oğuz Oymağı da bulunuyordu. Adı geçen bu Türk oymağı, daha önce Oğuz- Türkmen-Partlı/Arşaklı Devletini ku ran 1. Arsak (M.Ö. 250 - M.Ö 247) tarafından Ma-nua idaresinde bir ön kuvvet korucu olarak Amadan-Mamadan bölgesine yerleştirilmişti. Uzun süre Amadan-Mamadan yöresini kendilerine yurt edinen bu Türk oymağı, daha sonraları Sasaniler'in yoğun din baskılarına ma-hruz kaldılar. Mecusi (Ateşe tapan) inancına sahip Sasaniler'in bu dine geçmeleri için zorlamaları üzerine, Bu yörede tutunamayacaklarını anlayınca 623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde Rize yöresine göçüp "Danpur" denilen yıkık kasabayı imar ettiler. Yeniden imar ettikleri bu beldeye beylerinin adına izafeten "Hamama Şen (Hamama Bad/ Hamamın Şenlendirdiği) " adını verdiler. Bu Türkçe ad zamanla Hemşen/ Hemsin biçimine girerek günümüze kadar geldi.
      Tarihi kaynaklardan Hemşinliler'in atalarının Ha-madan/ Hemedan'dan ayrıldıktan sonra Kars- Göle dolaylarına yerleştikleri; sonradan Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek Çoruh'u karşıya geçtikleri ifade edilmekte ve Bizans kralı 6. Kostantin tarafından şimdiki Hemsin yöresine yerleştirildikleri belirtilmektedir.
      Ayrıca Osmanlı vergi defterinde Hemşinliler için; "Muselmanı Kadım" yanı: 1461 Osmanlı Fethi öncesi eski müslümanlar ifadesini kullanılması da bu duru mu doğrulamaktadır. Akkoyunlu Türk Devleti zama nında (1350- 1502) Rize'nin güney kesiminde yer alan Hemşin'e birçok Türk boyu yerleşmiştir. Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Molaveyis (Ülkü) köy de bulunan Koç tıeykeleri bu yörelerdeki Türklüğ'ün bariz delille ridir. Benzeri koç heykelleri doğu Anadolu ve Azer baycan gibi diğer Türk bölgelerinde de bulunmakta dır. Koyun ve koç heykelleri ortaasya Türk kültürün den kaynaklanmaktadır.

      Türkler göçüp yerleştikleri yerlerde ölen ilk ata larının mezar taşlarına taştan oyulma koç heykeli di kerler, bu bir Türklük geleneğidir.
      1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'un fethi ile birlikte Rize ve çevresi de Osmanlı toprakları-na katılmıştır. 1486 ve 1534 tarihli Trabzon sancağı Mufassal Tapu tahrir defterlerine göre bölgenin mer-kezi yönetime bağlandığını görüyoruz. Bu kayıtlara göre Kaza-i Hemşen'e (Hemsin Kazası) bağlı 34 köy bulunuyordu. Hemsin kazasının; Hemsin, kara Hem-sin, Eskanos(Senos- Kaptanpaşa) olmak üzere üç nahiyesi vardı. 1536 tarihinde yapılan yeni bir idari tak-simatla Hemsin, ispir sancağına bağlanmıştı.
      1600 tarihli kaynaklarda da bu sancağa bağlı olduğu görülür. 1753 ve 1831 tarihli tapu kayıtları ile ilgili belgelerde de Hemsin kazasının Trabzon sancağına bağlı olduğu yazılmaktadır. 1836 yılında yapılan yeni bir taksimatla Atina (Pazar) ilçe, Hemşin'de Pa-zar'a bağlı bir nahiye olur. Daha sonra 1856-1857 yıllarında Hemşin'in kaza olduğu bilinmektedir. An-cak 1878 yılında Berlin Antlaşması ile yapılan yeni bir idare düzenleme ile Çoruh iline bağlı bir bucak; 1904 tarihinden sonra da Trabzon'a bağlı olduğu görülmektedir.
      05.03.1916 tarihinde Rus işgali sonucunda Hemsin, Batum Sancağı'na bağlı olarak yönetilmeye başlanmıştır. 15.08.1918 tarihinde Rus işgalinin kaldırılması sonucunda da Hemsin tekrar Osmanlı impa-ratorluğu yönetimine girmiştir.
      Cumhuriyet dönemi ilk idari taksimat 20.04.1924 tarihinde yapılmış; yapılan bu taksimatla Hemsin tekrar Pazar'a bağlı bir bucak olmuştur.
      Son olarak 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Hemsin yenidin ilce olarak kurulmuş; 19.08.1991 tarihi itibariyle teşkilatlanmaya başlamıştır. Böylece 133 yıl sonra Hemsin ilçe olma statüsüne yeniden kavuşmuştur.
      Yöremiz tarihi ile ilgili değerli araştırmaları olan Prof. Dr. Fahrettin KİRZİOĞLU Hemşin'den bahseder-ken Orta Asya Türklerinden kalan bir boyun hatıra sini taşıyan 14 Asırlık (Hem-şen) adının yalnız başına bile; Anadolu'nun Karadeniz dağlarının denize bakan eteklerinden islamiyet'ten önceki Türklük varlığını tanıtacak güzel bir vesika mahiyetinde olduğunu ifade etmektedir. Yaşayış bakı-mından yarı göçebe bir hayat süren Hemşinliler'in Oğuzlar'ın yazı dilinin bozuk bir lehçesi ile konuştukları bir gerçektir. Hemşin'in başlangıçta esas yerleşim merkezi: Fırtına deresinin yukarı kesimlerinde yer alan Baş Hemsin, Aşağı Hemsin ve Kale-i Balâ'dır. Ancak zamanla nüfusun artması ile önce Rusya içlerine daha sonra da Türkiye safında gurbet hayatına atıldıkları görülür.

      Kale-i Bâla
      Hemşinliler'in Anadolu'ya ilk gelen Türkler'den olup halen Dede Korkut dilini konuştukları bir gerçektir. Nitekim, Prof. Dr. Laszla KASONYİ türanit (Türk) tipini Doğu Karadeniz'de ilk çağlardan beri mevcut olduğunu ifade etmektedir. Hemsin Dil yapısı incelendiği zaman Türk dilinin en sağlam kaynağı sayılan Divan-i Lügat-it Türk'deki mecvut birçok Türkçe sözlerin halen Hemşinliler'in günlük konuşmalarında yer aldığı görülmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafın-dan 1072-1074 yıllarında derlenen Divan-ı Lügat-it Türk'ün tercümesinde geçen "EMŞEN" kelimesinin kuzu derisi kürk yapılan deri anlamına geldiği görül-mektedir. Deriden yapılmış kürk giyen, kabile boy başkanlarına izafetten Hemşen'li deyiminin ortaya çıktığıda ifade edilmektedir. (Hemsin isminin Hemşen kelimesinden ortaya çıkmış olabileceği kuvvetli bir ih-timaldir). (H harfini) Bu kelimenin yer almaması, Çağatay Türkçe'sinde (H) harfinin bulunmamasından kaynaklan maktadır. "EMŞEN" kelimesinin Anadolu Türkçe'sinde "HEMŞEN" olarak geçmesi de doğaldır.
      Bu gün Hemşinliler'in gelenek ve göreneklerin-den halen varlığını sürdüren birçok adetler Orta As-ya'dan başlayıp iran üzerinden devam eden ve Doğu Karadenizin iç kesimlerinde noktalanan tarihi yolculu-ğun birer delili olarak durmaktadır. Örneğin; eskiden Ergenekon dolaylarında dağlarda yapılan "Vartivor" eğlenceleri şimdi aynı ihtişamıyla Hemsin yaylalarında devam etmektedir. Horasan kuşağı ve Farsça Puşiş (Örtülecek Şey) kelimesinden gelen "Püşi" ise; kendi-ne has bağlama biçimi ile Hemşinliler'in hayatında; Orta Asya, Hemedan ve Anadolu hatmin çok güzel bir hatırası olarak varlığını sürdürmektedir.

      Hemşin'in Gerçek Tarihi

      Bilinen bir gerçektir ki batılılar Anadolu'nun Türkeli olmasını asla hazmedememişlerdir.
      Yaptıkları bir çok sefere rağmen,bu topraklardan söküp atamadıkları Türkleri,başka yollarla yok etmeyi planlayıp,yürürlüğe koymuşlardır.

      En çok başvurdukları yol ise,kendilerince belirledikleri etnik yapıdır.
      Sözüm ona Türkiye,47 etnik unsurdan oluşan mozaik bir yapı imiş ve Hemşinliler'de bunlardan biri imiş.

      Buna gülüp geçmekte var ama bazı Hemşinlilerin de bu yalana kandıklarını gördükten sonra,Hemşinli bir Türk olarak,üzerimize düşeni,taşıdığımız misyon gereği,yapmak mecburiyetinde hissettik.

      Bu her Hemşinlinin boynunun borcudur aslında.Zira cennetten bir köşe diye öğündüğümüz,Hemşinimiz'i bize birileri hibe etmedi.Burası aziz atalarımızın bıraktığı bir mirastir.Mirasyedi haremzadeler değilsek bu yalanlara bulunduğumuz her ortamda karşı koymalıyız.

      Bu nasıl olacak ?Öncelikle kim olduğumuzu öğreneceğiz.Bu konuda yardımcı olacak,bazı hakikatlerin belirtilmesinin faydasına inanmaktayım:

      Eski Türklerde zaman mefhumu;

      Batılılar,24 saatı anlatırken,gündüz gece derler,oysa böyle bir söze başlarken Eski Türkler,"gece-gündüz"derlerdi.Biz de;"gece-gündüz çalışmak deriz değil mi?

      Şafak Eski Türkçe'de yaygın olarak"gün ağarması"şeklinde anlatılırdı.Bu bize ne kadar tanıdık geğil mi?

      Kuşluk sözü Eski Türkçe'dir.Güneşin doğuşuyla,öğlen arasını(saat 10 Suları)anlatır.Hemşinliler de bu zaman dilimine"kuşluk vakti" demektedirler.

      Eski Türkler'de gece uğursuz sayılırdı,biz de de öyle değil mi?Gece dışarı çıkmak pek hoş karşılanmazdı.

      Beri kelimesi Eski Türkçe'dir.Iraklaşmanın tersi olarak yakınlık gösteren bir sözdü.Hemşinliler hala,"gel buraya" demezler,
      "gel beri"derler.Hatta,otları toplamak için yaptıkları ahşap aletin adı da "gelberi"di

      Eski Türkler'de Güney'e çok önemliydi ve güneş alan yer demekti.Hemşinliler de böyle yerlere(yüzde yüz Türkçe olan)"Güneli" demektedirler.

      Eski Türkler'de bıyık,yiğidin namı sayılırdı.Yakın zamana kadar Hemşin'de de öyle değil miydi?

      Eski Türkler'de,teğre;etraf,raiare,çevre demekti.Tekerleğin bu kelimeden türetildiği bilinmektedir.Hemşin'de de yuvarlak nesnelere
      çember değil,tekerlek denmekteder.Mesela yuvarlak kaplara konduğundan daire şeklinde olan peynirden bahsedilirken,"bir tekerlek peynir"denir.

      Koşum,koşumlamak,Eski Türkçe'dir.Hemşin yaylalarında,"at koşumu"denilen yerler vardır.

      Hemşin'de,arabaya,"falancanın arbası" denmektedir.Konuşma dilinde,ikinci -a düşmektedir.Eski Türkler,özellikle Altay Türkleri de böyle söylerlerdi.

      Gencosman Destanı'nda ve Fuzuli'nin bazı şiirlerinde geçen uşak(küçük erkek çocuk)kelimesini,Hemşinliler hala kullanmaktadırlar.

      Tüşmek ya da düşmek,Eski Türkler'de,attan inip gecelemekti.Hemşin'de yayla yolcularının mola verip katırlarının yükünü indirmeye "düşüm","düşüm yapmak" denmektedir.

      Eski Türk kaynaklarının yanında,Osmanlı Türkleri'nde de rastladığımız konaklama yeri anlamındaki "konak" Hemşin'de büyük evlere verilen addır.Konukta bu kelimeden türetilmiştir.

      Eski Türklerde yayla yolu büyük önem arzediyordu.Hemşinliler içinde öyle.Eski Türkler bir yere gitmeye"yola çıkmak"derlerdi.Hemşinliler de öyle der."Yoldan çıkmak"eski bir Türk deyimidir.Bu deyimi Hemşinliler de kullanmaktadırlar.

      Türklerin en bariz özelliklerinden birisi de,Yaylacı olmaları ve hayvancılıkla uğraşmalarıdır.Bu özelliklerini yerleşik hayata geçtikten sonra köyleri vasıtasıyla devam ettirmişlerdir.Hemşinliler de öyle.

      Hemşinde'ki eski köprü ve konakların Ermeni yapımı olduğunun sağlam delili yoktur.Türkler yerleşik hayata geçtikten sonra
      mimaride,çağlarının hep önünde olmuşlardır.Buraları da Türk ustalarının yaptığı kesindir.Zaten bazı taşlarda Osmanlıca yazılar bulunmaktadır.

      Uygur Çağı resimlerinde,demir işleyen figürler taşlara işlenmişitr.Hemişinde de bir zamana kadar demircilik meşhurdu.

      "Doruk"kelimesi eski Türkçe'dir.Bu kelimeyi Hemşinliler de kullanmaktadırlar.Mesela;"dağın doruğu",ağacın doruğu"gibi.

      "Kaan"ismine Eski Türkler "Kağan" derlerdi.Hemşinliler de öyle derler.
      Eskiden Hemşin'de yeni evlenen çiftler için gerdek odası hazırlanır,süslenirdi.Eski Türkler'de gerdek odasını,konak veya köşke benzetirlerdi.Büyük önem verirlerdi.

      Kutatgu Biliğ ve Kaşgarlı Mahmut'ta geçen "ev-bark" deyimi hemşinde de aynen kullanılmaktadır.Orta asya Türkleri koyun ,keçi kıllarından yün örelerdi.Bizim nenelerimizde bu işi iyi yaparlardı.
      Eski Türkler,Çobana Malcı derlerdi.Bu işi yapmaya da "malcılık" denirdi.Hemşinde de bu deyim yaygın olarak kullanımaktadır.

      Eski Türkler'de,bir taraftan bir tarafa gitmeye"arkur"denirdi.Günümüzde,Hemşin'de düz yola "Arkuri yol" denmektedir.

      Hemşin'de yaylaya gitmeye ve inmeye"köç zamanı"denir.BU iş tabi olarak toplu halde yapılırdı.Çeşitli eğlenceler düzenlenirdi.Eski Türkler de de bu gelenek ve deyimler mevcut idi.

      Hemşin'de "yayla tutkusu"diye bir olgu vardır.Bu tutku büütn Türk boylarında ezelden beri gelen bir haslettir.Atma türkü ve mani söyleme geleneği eski türklerde de mevcut idi.

      Eski Türkler,olaki kelimesini bolaki şeklinde söylerlerdi.Hemşinliler bolakiyi aynen korumuşlardır.Yine "bakraç" süt sağılan yoğurt kurulan bir tür küçük kazandır.Eski Türkler de bu kelimeyi kullanırlardı.

      Hülasa,misalleri artırmak mümkün.Dil bir milletin en belirgin karekteridir.İçinde bulunduğu kültürden veya çevreden etkileşim gösterse de,örijinini korur.Hemşin'in yer isimlarinin eski halleri elbette Türkçe değildir ama biz zaten buraya sonradan geldik ve buralarda yaşayan Ermeniler vardı.Bu isimlar onların koyduğu isimlerdi ve değiştirme ihtiyacı duyulmadı.

      Doğal olarak onlardan da bazı kelimeler dilimize kazandırmışız.Nasıl ki bügün ki Türkçe de Farsça ve Arapça kelimeler bulunması Türklerin Farslı veya Arap olduklarını göstermez.Hemşinlinin dilinde de tek tük Ermenice kelime bulunması buna benzer ve gayet doğaldır.

      Önemli olan Orta Asya dan getirdiğimiz dilin örjinallığını korumuş olmasıdır.Kürd'ün,Çerkez'in,Arab'ın,Laz'ın,v.s.unutmadığı dillerini,sadece Hemşin'de yaşayan ların unuttukların söylemek art niyetliliktir.Hiç bir kavım dilini unutmaz.
      Boşnaklar müslüman oldu ama türkçe konuşmuyorlar.Bu Arnavutlar içinde geçerlidir.
      Osmanlı hiç bir millet için (istanbulda yaşayanlar da dahil)uygulamadığı dil asimilasyonunu ne hikmetse Hemşinlilere uygulamış.Hadı ordan

      yuceltanay53.blogcu.com/hemsinin-gercek-tarihi/1726112
      Bizim sözümüz DOSTA tatlı, DÜŞMANA kurşundur
      NAMERTE hançer, canımız DOSTA feda, DÜŞMANA beladır.

      SEVDAMIZSA YÜCEDİR NE ALINIR NEDE SATILIR
      Sorun bizde değil Alaattin Kardeşim. Sorun soyundan sopundan şüphesi olan, soyculuğu, sopçuluğu, kafatasçılığı ve genetik ırkçılığı hayat görüşü olarak kabul edenlerde.

      Rahmetli Ebem birilerine kızdığında;

      "Katranı kaynatsan olur mu şeker
      Cinsini ............ cinsine çeker" derdi.

      Ne kadar da haklıymış Rahmetli...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Hiç kimse,bence geçmişinden şüphe etmemelidir.Hemşinin tarihi oldukça eskiye dayanmasına rağmen,yazılı belgelerin azlığıı yuzunden,bazı konular gün işiğına çıkmamaktadıt.

      Hunlardan başlayarak,muhtelif zamanlarda hemşin e değişik Türk boyları gelmiştir.
      Hemşinde Ermeniler yaşamamıştır ı kmse söyleyemez,çunku eski isimlerin çoğu ermenicedir.
      Şu anda Hemşinde ermeni varmıdır.Bana göre yok.Olsa ne yazar,Nufus kağıdında T:C yazar,ruhu ermenidir.nufüs kağıdında ermeni yazar ama ruhu Türk dür.

      Aslolan insanın kendinin hangi irktan olduğu değil,kendine ne hissetiğidir.

      Hemşin Zaman ,zaman ilçe zaman zaman kaza olmuştur.

      Hemşin,in tarihini araştırmak isteyenler,Gürcıstandan başlayarak,ispiir,e
      Trabzona,en son rize arşivlerine girmek gerekiyor.

      AB,ABD Ortadoğudaki senaryolarını bitirdi şimdi gündeme Hemşin,i Lazları,Çekezleri,Abazhalari,yani ismi aklıma gelmiyen T.C çatısı altında yaşayan insanlari,etnik kökenlere ayırmaya mı çalışıyor.

      Türk olmaktan,mutluluk duyan, 7 yılını Hemşinden,İzmirdeki yunan bayrağının indirelmesine kadar savaşan bir gazının torunu olarak Ne Mtlu Türküm diyene" diyorum

      Kendinizi ne hissdiyorsanız.siz o sunuz. Birileri soylüyor diye Türk lüğümüzden korkacak değiliz. Başımız her zaman dik.

      NE MUTLU TÜRKÜM " "cümlesinden rahatsız olupta,dağlardan sildirenler utansınlar



      HAYALLERİ OLANLAR ASLA UYUMAZ

      HALİL YAZICI

      CVP: şuphe

      Yazar: halil yazıcı Tarih: 07.03.2011 Saat: 15:08

      Şu anda Hemşinde ermeni varmıdır.Bana göre yok.Olsa ne yazar,Nufus kağıdında T:C yazar,ruhu ermenidir.nufüs kağıdında ermeni yazar ama ruhu Türk dür.


      İşte bu kadar!
      Modern sosyolojinin insanın genetiğine değil aidiyet duygusuna baktığını anlayamayan Genetik ırkçılara da yuh olsun...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Bizim Tarihimiz Bir Yerlerde Yazılmadı, Bizim Tarihimiz Elle Tutulur Gözle Görülür Belgelere Dayalıdır.

      1- Hemşin Tarihi
      Hemşin Platform » Anasayfa » Hemşin Tarihi

      2- hemsinliyiz.biz/hemsinliyiz-konu-1348.html
      Hemşin Platform » ~Hemşin~ » Yöremizin Tarihi » Rize Hemşin Yöresi Osmanlı Mezar Taşları Ve Kitabeleri 1

      3- hemsinliyiz.biz/thread.php?threadid=10
      Hemşin Platform » ~Hemşin~ » Yöremizin Tarihi » Rize Hemşin Yöresi Osmanlı Mezar Taşları Ve Kitabeleri-2

      4- Muzaffer ARICI
      Yöremizle İlgili Kitaplar » Muzaffer ARICI

      5- hemsinliyiz.biz/rizesivesozluk.php?sid=
      Rize Şive Sözlüğü


      Türk Boyları Rize’de
      Rize Şive Sözlüğünden

      Abiy( Tatar )= Ağabey
      Abrıl( Azeri )=Nisan ayı
      Aca( Özbek )=Ecel
      Acar( Kırgız)=Dermanlı,taze
      Aç’ar(Türkmen)=Tosun
      Açıklau(Tatar)=Açıklamak
      Adam(Çeçen)=İnsan
      Ağza(Başkurt)=Üye,aza
      Ahu-Vah(Uygur)=vah vah
      Alaf(Osmanlı)=Yeşil ot ,hayvan yiyeceği
      Apel(Kösonç)=Çağatay-Bulgar Türkleri karışığı
      Aruk(Başkurt)=Cılız
      Ayıruu(Tatar)=Ayırmak
      Ban(Kıpçak)=Sözü geçen,ileri gelen
      Bazaryan=Ermenilerin Hristiyan Türklere verdikleri isim
      Biçim Ayı(Irak-Türkmen)=Hasat zamanı
      Bolaki(Dede Korkud)=Keşke,olaki
      Bulıg(Başkurt)=İnek yavrusu
      Bulig(Başkurt)=Ufak kız çocuğu
      Bulig(Tatar)=Esas,unsur
      Cigara(Irak-Türkmen)=Sigara
      Ciger(Irak-Türkmen)=Ciğer
      Çaça(Kıpçak-Kırgız)=Gazel,kuru yaprak
      Çalık(Oğuz)=Cengaver,çabuk,hazır
      Div(Azeri)=Umulmadık büyüklükteki canavar
      Düzlük(Türkmen)=Ova,düz arazi
      Elum(Azeri)=Ölüm
      Emice(Azeri)=Amca
      Funduk(Başkurt)=Fındık
      Fenar(Kıpçak)=Fener
      Geraksuz(Azeri)=Luzumsuz,boşyere
      Gerilamak(Azeri)=Geri kalmak
      Ğham(Özbek)=Tasa
      Ğherçel(Krgız)=Faraş,kürek,bal küreği
      Hacula(Kıpçak-Uygur)=Sıkılgan,utangaç
      Haylamak(Kırgız)=Gürültü yapmak,bağırmak
      İt(Emir)(Irak-Türkmen)=Kaybol,görünme
      İtirmak(Özbek)=Kaybetmek
      Kalıf(Özbek-Osmanlı)=Yabani hayvan beklemek için yapılan kulübe
      Kuku(Başkurt)=Guguk kuşu
      Kuku-Kuki(Tatar)=İbibik kuşu
      Legen(Kazak)=Geniş, yayvan kap
      Lobya(Azeri)=Fasulye
      Meleskür(Bulgar Türkçesi)=Karışık, renkli taş
      Muh(Azeri)=Çive
      Nani(Tatar)=Küçük, ufacık
      Nomus(Uygur)=İffet
      Olo(Başkurt)=Yetişkin erkek kişi ve ona hitap
      Orik(Türkmen)=Otlak, kazması
      Ömin(Azeri)=Amin, inandım, evet
      Özerkli(Türkmen)=Kazak erkek
      Pecuş(Özbek)=Hayvanın sinekten kaçışı
      Pelit(Azeri)=Gözleme
      Pun(Kırgız)=Yuva
      Razi(Çeçen)=Razı
      Razileşmek(Uygur)=Anlaşarak helalleşmek
      Sufi(Irak-Türkmen)=Sofu-dindar
      Sug(Başkurt)=Salkım, ağaçlardan çıkan mantar
      Şenlig(Azeri)=Tören
      Şaşurmak(Tatar)=Şaşmak, bocalamak
      Tüken(Irak-Türkmen-Kazak)=Dükkan
      Toniş(Uygur)=Bildik
      Uşak(Türkmen-Azeri)=Çocuk
      Uli(Türkmen)=Çok büyük azametli
      Vice-Vidje(Kıpçak)=Anayurt
      Vonak(Kıpçak)=Evler topluluğu, kalınan yer
      Yükli(Tatar)=Gebe
      Yesirlik(Türkmen)=Esaret
      Zad(Başkurt)=Öteberi, nesne
      Zalum(Özbek)=Zülmeden, Hünkar

      Muzaffer ARICI
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000
      ne hissediyorsanız o sunuz deyip bu kadar basite indirgemek kanımca yanlış olur gerçeği saptırmal olur ilerisi için gerçek dışı bilgilendirme olur sn yazıcı ermenice dediğiniz sözcüklri ermeniye sordum tercume edemedi
      buna karşı bir rumca bilene sordum bozca ada rumlarına o tercume etti
      ermenice diye nitelendrilen sözcükler tamamen oğuz türkçesine dayanmaktadır yoksa yer isimlerini ermence kullanan halk konuşma dilini
      niye kullanmasınki
      En doğu cümleyi en son satırda söylemişsin Maksudum. Hani tarihte İngiliz'in "Hasta Adam" dediği Osmanlının o zayıf ve dağılma dönemine aldanıp da bugün öne sürdüklerini söyleyen ataları vardı ya, bunlar da tıpkı atalarının yaptıkları hatayı yapıyorlar. Anadoluyu sahipsiz sanıyorlar. Türkiye dağılıyor. ABD haritaları değiştiriyor. ABD gerekirse Türkiye'ye de müdahale ederek bize devletimizi kurdurur sanıyorlar. Yine tokadı yiyecekler ama farkında değiller. Tüm tarihleri boyunca kendilerine Türklerden daha yakın bir dost olduğunu göremeyecek kadar da körler.
      Yahu dünyadaki tüm Ermenilerin nüfusu 20 milyon civarında. Diyelim ki İstanbul'u bunlara verdik. Her sokağa dikecek 1 tane adamları bile yok. Efendilerinin sarayları başlarına yıkıldığı gün bunlar kapımızda ağlaşacaklar. Allah ömür verirse bunu hep birlikte göreceğiz...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenleyen “Kuku” ().

      Selamlar
      "Hemşin Türkleri" ve yaşadıkları kültür...
      Azeri Türkleri,Özbek Türkleri,Kırgız Türklerinde....... olduğu gibi
      Herşeye Cevap bir bu....
      İkincisi ise;Hemşin İnsanında ,eski Türkçe Şivesi dışında başka bir dil olmaması
      Hemşin Türkleri ile uğraşanların amaçlarına ulaşamayacakları en öenemli iki unsur..
      Uğraşın bakalım...

      Hemşin'in Tarihi

      TARİHİ
      Tarihi geçmişi itibarıyla Hemşin yöresini"Rize ve çevresinin"içerisinde ele almak gerekmektedir.M.Ö ki dönemlerde Rize ve çevresinde çeşitli kavimlerin yaşadığı;yörenin zaman zaman değişik kavimlerin yönetiminde kaldığı bilinmektedir.

      M.Ö 63'te Roma imparatorluğu egemenliğine girmiştir.Roma imparatorluğunun bölünmesi ile Rize ve çevresi Bizans yönetimi sınırları içerisinde kalmıştır.Bizans döneminde Rize'nin iç kısımlarında Alon,Kıpçak ve Kuman adlı Türk boyları yerleşmiştir.Bu Türk boyları içerisinde M.S623 yıllarında Hamam Beğ İdaresinde bugünkü Hemşin yöresinde bir oğuz Oymağı,dahja önce Oğuz-Türkmen -Partlı/Arşaklı Devletini kuran 1.Akşak(M.Ö 250 - M.Ö 257) tarafından Manua idaresinde bir ön kuvvet koruyucu olarak AmadanHamadan yöresine yerleşmişti.Uzun süre Amadan- Hamadan yöresini kendilerine yurt eedilen bu Türk oymağı.daha sonraları Sasaniler'in bu dine geçmeleri için zorlamaları üzerine .bu yörede tutunamayacaklarını anlayınca 623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde Rize yöresine göçüp"Danpur"denilen yıkık kasabayı imar ettiler.Yeniden imar ettikleri bu beldeye beylerinin adına izafeten"Hamama Şen (Hamama Bad/Hamamın şenlendirdiği)"adını verdiler.Bu Türkçe ad zamanla Hemşen/Hemşin biçimine girerek günümüze kadar geldi.

      Tarihi kaynaklardan Hemşinlilerin atalarının Hamadan/Hemedan'dan ayrıldıktan sonra Kars-Göle dolaylarına yerleştikleri;sonradan Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek Çoruh'u karşıya geçtikleri ifade edilmekte ve Bizans kralı 6.Konstantin yerleştirildikleri belirtilmektedir.

      Ayrıca Osmanlı vergi defterinde Hemşinliler için;"Muselmanı Kaldı"yani :1461 Osmanlı Fethi öncesi eski müslümanlar ifadesini kullanması da bu durumu doğurmaktadır.Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350-1502) Rizenin güney kesimde yer alan Hemşine birçok Türk botu yerleşmiştir.Aşağı Çamlıca(vişe)ve Molaveyis(ülkü) köy de bulunan Koç heykelleri bu yörelerdeki doğu Anadolu ve Azerbaycan gibi diğer Türk bölgelerinde de bulunmaktadır.Koyun ve koç heykelleri ortaasya Türk kültüründen kaynaklanmaktadır.

      Türkler göçüp yerleştikleri yerlerde ölen ilk atalarının mezar taşlarına taştan oyulma köç hetkeli dikerler,bu bir Türklük geleneğidir.
      1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi ie birlikte Rize ve çevresi de Osmanlı topraklarına katılmıştır.1486 ve 1534 tarihli Trabzon sancağı Mustafassal Tapu tahrir defterine göre bölgenin merkezi yönetime bağlandığını görüyoruz.Bu kayıtlara göre Kaza-i Hemşen'e(Hemşin kazası) bağlı 34 köy bulunuyordu.Hemşin kazasının; Hemşin,kara Hemşin,Eskanos(Senos-Kaptanpaşa)olmak üzere üç nahiyesi vardır.1536 tarihinde yapılan yeni bir idari taksimatla Hemşin,İspir sancağına bağlanmıştır.

      1600 tarihli kaynaklarda da bu sancağa bağlı olduğu görülür.1753 ve 1831 tarihli tapu kayıtları ile ilgili balgelerde de Hemşin kazasının Trabzon sancağına bağlı olduğu yazılmaktadır.1836 yılında yapılan yeni bir taksimatla Atina(pazar) ilçe,Hemşin'de pazar'a bağlı bir nahiye olur.Daha sonra 1856-1857 yıllarında Hemşin'in kaza olduğu bilinmektedir.Ancak 1878 yılında Berlin Antlaşması ile yapılan yeni bir idare düzenleme ile Çoruh iline bağlı olduğu görülmektedir.

      05.03.1916 tarihinde Rus işgali sonucunda Hemşin,Batum Sancağı 'na bağlı olarak yönetilmeye başlamıştır.15.08.1918 tarihinde Rus işgalinin kaldırılması sonucunda da Hemşin tekrar Osmanlı İmparatorluğu yönetimine girmiştir.
      Cumhuriyet döneminde ilk idar, taksimat 29.03,1924 tarihinde yapılmış; yapılan bu taksimatla Hemşin tekrar Pazar'a bağlı bir bucak olmuştur.

      Son olarak 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Hemşin yeniden ilce olarak kurulmuş;19.08.1991 tarihi itibariyle teşkilatlanmaya başlamıştır.Böylece 133 yıl sonra Hemşin ilçe olma statüsüne yeniden kavuşmuştur.

      COĞRAFYASI
      FİZİKİ ÖZELLİKLERİ:

      Genelde 3. zamandki ALP-HİMALAYA orjenesi içerisinde yer alır.Yörenin güneyindeki dağlık alan Tatos dağlarının Çatalkaya kesimidir.Bu yüksek dağlar sayısı pek çok olan ırmaklarla derin şekilde yarılmıştır.Bundan dolayı zorlama mendereslerinin meydana getirdiği vadinin Kantarlı serisi ormanların etrafında doğu sınırını teşkil eden Minaslı tepesi1800m. Pamukçuk tepesi 1660m. Üsküt tepesi 1490m. yüksikliktedir.2000m. yükseklikteki Gedalmaç belinin batısından kıvrılarak devam eden Tokça tepesi1453m. dir.Cağalver dağı 1000m. yüksekliktedir.Bu dağ serisi Kantırlı mevkiinde dere içinde, Armutdibi'nde seviye 500m. ye inmektedir.Bu tepeler arasında derin şekilde yarılmış,kaynağını eriyen karlar ve yağmurlardan alan bir takım yan dereler oluşmuştur.

      İLÇENİN YERİ :
      Hemşin ilçesi Rize'nin eski yerleşim birimlerinden olup,Rize'nin yeni bir ilçesidir.Denizden 19 km. içerde,Rize'ye 57 km. mesafededir.Yüzölçümü yaklaşık olarak 120 kilometrekare dir.İlçemiz kuzeyinde Pazar ilçesi,batısında Çayeli ve Kaptanpaşa,Güneyinde Çamlıhemşin yaylaları ile Erzurum'un İspir ilçesi ile komşudur.

      JEOLOJİK YAPISI :
      Hemşin dersi formasyonunun en yaygın kayaç grubunu andezit,bazalt,lav ve proklastlaroluşturmaktadır. Lavların genel renkleri gri,koyu gri ve siyah arasındadırBazaltlarda yer yer spritleşme gözlenmektedir.Birim içinde ayrıca iki seviye halinde yastık lavlara da rstlanmıştır.

      Dereler Kito yaylasın tarafında yatağını şiddetli sel suları ile oyarak ve bol miktarda toprak taşınmasına sebep olarak Miçen deresini oluşturmuşturladır.Miçen dersi menbaına doğru tali kollara ayrılarak yelpaze şeklinde bir havza oluşturur.Miçen deresine batıdan Gündeş deresi karışır.

      Yine sart ve yalçın bir meyille uzun yatağında kuzeybatıya ilerleyin Erzemeni dersini görüyoruz.Daha kuzeyde tali kolları ile bir havza teşkil eden Senoz dersi batıdan doğuya doğru,Yayla dersi ise kıvrıntılar yapa yapa güneybatı,batı ve kuzeybatı yönünende akarak ana dereye karışır.

      Kantarlı ana deresinin son kademesin, teşkil eden Mağlut ırmağı ile Tozhozina dereleri bol su ve yüksekten çağlıyarak aktığı için iyi alüvyon taşırlar.Bunlara Hemşin'e doğru pek çok kertik vadiler oluşturan yan dereler de karışır.Suları tatlı,soğuk ve yılın hiçbir gününde kurumayan bu akarsularda çok miktarda alabalıkların bulunması dikkati çeken bir husustur.

      Alpin bitkiler ve kayalık sahalar dışında erozyon oldukça kuvvetlidir.Akarsu işlemesi ile meydana gelen şekillerden en önemlisi birikinti konileridir.Bir diğeri de şekilledir.(taraçlar)Bu taraçlar yol yapımı sebebi ile zaman zaman ortadan kalkmıştır.Tabanlı vadi olmasına rağmen,yer yer vadi tabanı çok dardır.Örneğin;Çamlıtepe ile Çizendüzü arasındaki kısım kanyon vadi tipinde örnektir.

      İKLİM:
      Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinin içinde bulunan Hemşin, ılıman kuşağın yüksek enlem iklim tipine girmektedir. Her mevsimi yağışlı, yazları serin, kışları ılıktır. Dağlar denize paralel olduğundan, hava kokütleleri buralarda bol miktarda yağmur bırakırlar.
      Bu yağışların mevcudiyeti,Kuzey Avrupadaki yüksek basınç alanından teşekkül eden hava kütleleri Türkiye'nin güneyindeki alçak basıç alanına doğru haraket ederken Karadeniz'den gaçmekte ve Karadeniz'den bol rutubet alarak dağlarda yükselerek bol yağış bırakmaktadır.Kar kalınlığı yükseklerde 3-4m. yi bulur. Yaz aylarında ani sağanaklar, zaman zaman dolu yağışları olur.Mart -Nisan aylarında Hemşin Vadisi'ni bir sis kaplar.Rüzgarlar ilkbaharda Kuzey ve kuzeybatı yönünde,sonbaharda ise güney ve güneybatı yönünde eserler.

      BİTKİ ÖRTÜSÜ :
      Tabii bitki örtüsü birinci derecede yüksek kısımlarda köknar,aşağı kısımlarda ladin,alçak kısımlarda kayın,dere kenarlarında kızıl-ağaç,ekseriyeti teşkil eder.İkinci derecede ise gürgen,meşe,ihlamur,karaağaç,karaçam,karayemiş ve kumarlıklar görülür.
      Orman üst sınırının üstünde ise alpin çayırlara rastlanır.Bu bitki türleri yapraklarının geniş ve iğne yapraklı olmasına göre değişik yüksekliklerde topluluklar oluştururlar.Örneğin;kızılağaç 0-500 m. arasındaki yüksekliklerde bulunur.Gürgen,kestane ve karaağaç 500-1500 m. arasında topluluklar oluşturular.İğne yapraklı ladin ve topluluklar meydana getirirler.

      KÖYLERİ
      MUTLU MAHALLESİ(Bodollu) :
      Mutlu mahallesi Hemşin ilçesinin kuzeybatısında yer alır.Dik yamaç üzerine kurulan üç önemli mahalleden oluşur.Bunlar Göçgenli Camii ve Parmaksız mahalleleridir.Bunlar Göçgenli Camii ve Parmaksız mahalleleridir.Güneyden Ortaköy mahallesi,Kuzeyde Levent köyüle çevrilidir.Batıda ise Çayeli ilçesi sınırlarına ulaşır.97 hanelik bir mahallemizdir.Nufusu son sayımda 441 dir.Arazi çok engebeli olup kıraçtır.Fafat yöre deyimi ile güneyli olduğu için mevcut alanda verim yüksektir.Mutlu sırtını Çağalver'e doğru yükseldikçe denize kadar olan yeler ve tüm Hemşin vadisi ayaklar altındadır.Hele Çağalver'den Kaçkarlar bir başka görünür.

      ORTAKÖY MAHALLESİ(Zuğaortaköy) :
      Hemşin ilçesine ana merkezi itibariyla 1 km. dir.Hemşin deresinin her iki ayağındaki vadiye kurulmuş dağınık bir görünümü vardır.Her iki yakayı bir birine tarihi kemer köprü bağlar.Günümüzde bu köprü eski işlevlerini kaybetmiştir.Çünkü hemen yanında yeni bir köprü yapılmıştır.Yağupşi,Ser,Büyük köy,Hacı Mehmetli,Kaya mahalles,nden oluşur.Tarım alanı olarak kullanılan araziler tarım yapmaya elverişlidir.Yerleşimhalk yaylacılık konusunda en etkin köydür.Bunlar Palovit,Başyayla ve Kale yaylalarıdır.156 haneli 1454 nüfusludur.Yerleşik halk geçimini çaycılık,hayvancılık ve kımen de arıcılıktır.

      YENİKÖY MAHALLESİ:
      İlçe merkezine 3 km. uzaklıktadır.Güneyden Akyamaç,Kuzeyden Yaltkaya köyü ile çevrilidir.Mahalle kendi içinde birbirinden ayrılmış çeşitli bölümlerden oluşur.Bagenli,Şahmeli ve Hacibalta olarak ayrılır.Köyde bulunan tarihi cami ce cami etrafındaki mazarların yapım tarihi oldukça eskidir.Köyde bulunan Şehitlik Ali Paşa şehitliği olarak bilinmektedir.

      BAHAR MAHALLESİ(Badara):
      İlçe merkezine 4 km. uzaklıktadır.Güneyden Çamlıtepe köyü,kuzeyden Ortaköy mahallesi ile çevrilidir.Kendi içerisinde;Şabanlı,Topallı,Düz mahalle,Yeğenler mahallesi,Ahmetağaler mahallesinden oluşur.Mahallede yöre mimarisinin ilginç özelliklerini konaklarda görmek mümkündür.Padara Camii ve Cami etrafındaki mazarların yapım tarihleri sanat estetiği bölgede araştırması gereken tarih kalıntılardır.Bu konaklar;Taş,ahşap ve tuğladan yapılmıştır.Yaylacılık eski önemini kaybetmesine rağmen,Kito ve Ambarlı yaylalarına bazı aileler gitmektedir.

      AKYAMAÇ KÖYÜ(Tecina) :
      İlçe merkezinden 3km. uzaklıktadır.Doğuda Boğaz içi köyü (Çamlıhemşin)Kuzeyden Yeniköy mahallesi,güneyden Nurluca köyü ve batıdan Ortaköy mahallesi ile çevrilidir.Köydeki arazi yapısı çok ilginçtir.Kendi adıyla anılan derenin iki yakasına kurulmuştur..Ayrıca bu derenin küçük dere ve mezra deresi köyün ortasında birleşir.Pazapun denilen yerde çok ilginç bir şelale vardır.Burada dere kanyon bir vadiden akar.Ayrıca üsküt dağının büyük bir bölümü köyün genel sınırları içindedir.Burad gelin kaya denilen bir alan bulunurki Hemlin'de bir çok efsaneye konu olmuştur.Şabanlı mahallesi,Düz mahallesi,Camii mahallesi,Sırt mahallesi(Bu mahallede Tarihi mezarlar ve Tarihi Çeşme görülmeye değer),Dervişoğul mahallesi,Ermut ve Tacina mahalleleri köyün oluşumunu sağlar.Kaçkin,mezre,şahar adı ile anılan yerleşim alanları yazın yerleşime açılan alanlardır.

      BİLEN KÖY(Tepan) :
      Eski ismi tepandrı.İlçe merkezine uzaklığı 4 km. dir.Kuzeyden Nurluca köyü,Güneyden Hilal köyü ie çevrilidir.Hemşi ilçesinin arazı yapısı bakımandan en elverişli köylerinden bir tanesidir.Köy içerisinde Tuçer mahallesi,Ortak mahalle ve Sırt mahallesi vardır.Köyde bulunan camii yöredeki camiiler içerisinde farklı mimari bir özellik gösterir.Ahşap işçilik ve işleme vardır.Tepanda bulunan 300 yıllık tarihi mezarlar köy tarihi açısından önemlidir.Çay üretimi oldukça yaygındır.Ayrıca,arıcılık gelişmiş bir geçim kaynağıdır.Yayla olarak Tirovit'e gitmektedir.

      HİLAL KÖY(Sağırlı) :
      İlçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.Hemşin'in güneyine düşer.Önceleri Çamlıtepe köyüne bağlı iken sonra ayrılarak Hilal köy oldu.Hemşin deresinin iki yanında iki mahalleden oluşur.Batı bölümüne Gubiyarlı denir.Ğubiyarlı'da ağırlı'da evler hemen hemen tek sıra halinde sıralanmışlardır.Ahşap mimarı ön plandadır.Özellikle Sağırlı'daki bazı tahta yapılar hem çok ilginç hemde çok eskiyapılardır.Evlerdeki bazı bölümlerin ahşap işlemeleri oldukça özenle yapılmıştır.

      ÇAMLITEPE KÖYÜ(Nefsi zuğa) :
      İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır.Kuzeyden Bahar mahallesi,Güneyden Kantarlı köyü ile cevrilmiştir. Çamlıtepe köyü kendi içinde çeşitli mahallelerden oluşmuştur.Düzkoy(Aşağı köy,kahvekapı,Kibarın mahalle,Terzinin mahalle,Karabinin mahalle,Camii kapı,Değirmenkapı,Dertannın mahalle,Camii kapı,Değirmenkapı,Dertanın mahalle,Delun sırt,Şerehun mahalle olmak üzere mahallelerden oluşmuştur.Köyde yapımı yüz yılı geçen taş ve ahşap binalar çoğunluktadır.Köyde tarihi mezarlar ve köy caminin avlusunda yapılan tarihi çeşme restore edilerek eski tarihi aynen muhafaza edilmiştir.

      LEVENT KÖYÜ (Çoço) :
      İlçe merkezinden 4 km. uzaklıktadır.Güneyde Mulu mahallesi,Kuzeyden Başköyü ile sınırlıdır.Hemşin sınırları içersine girildiğinde ilk köydür.Dağ eteğine kurulmuştur.Köyün Kamiller,Gençaller,Yazıcılar ve Sastanet mahalleleri bulunmaktadır.Köyün bir tarafından Çoço ırmağı bir tarafında da Kanlı ırmağı akamakta ve Taşköprü'de Hemşin deresine ulaşmaktadır.Azaklı ile komodulun birleştiği yerde bulunan yazıcıların,taşkonak ve köyün camii yöre mimarisinin en önemli örnekleridir.Veltarın tepesi,Kıntaç'ın tepesi köyü bir kale gibi çevrelenmiştir.Çoço dağından Çayeli'ne ulaşım sağlamakta bu ulaşım yolu Hemşin ile Çayeli arasında tarihteki en kısa ulaşım noktalarından biridir.Halkının geçim kaynağı ise arıcılık.çay ve hayvancılık tır.

      NURLUCA KÖYÜ (Çanava) :
      İlçe 3 km. uzaklıkta Güneyde Bilen,Kuzeyden Akyamaç köyü ve Batıdan Ortaköy mahallesi ile çevrilidir.Bulunduğu yer itibari ile Üsküt dağının kuzey ve doğu eteklerine kadar uzanır.Yayla ulaşımının Üsküt dağından karşılandığı dönemlerde bir geçiş alanıydı.Köyün birbirinden oldukça uzak bir çok mahalleleri şunlardır.Saloğlu,Aşağı sırt,Camii mahallesi,Çorbacı sırt,Mezat,Monor,Kuntek,Halit,Armut dibi,Kırmızı sırt,Paçul,Pokoçor ve Keraptır.Köyün taş yapımı bir camiisi olup Camii'nin hutbesindeki ağaç işlemeciliği yörenin en önemli tarihsel eserlerinden ve yöre insanlarının inceliğinin en büyük eseridir.Ayrıca yörede tahta,taş ve tuğla yapımlı evlerin güzel örneklerine rastlanmak mümkündür.Yayla olarak Palovide çıkılır.

      KANTARLI KÖYÜ :
      İlçe merkezine 12 km. dir.Çamlıtepe Hilal köyleri ile çevrilidir.Kantarlı köyü aşağı ve yukarı Kantarlı olmak üzere iki bölümden oluşur.İki mahalle oldukça birbirinden uzaktır.Hemşin ilçesinin orman içi köyü özelliği taşıması bakımından önemli bir ayrıcalığa sahiptir.Ecat tepesi,Ağpurtepesi köyü çevrelemiştir.Köydeki yapılan Hemşin mimarisinin en güzel örneklerini oluşturan tahata evler ormanda bir kuş yuvasını oluşturmaktadır.Mağlut Kalesi altında bir tarihi kalıntı vardır.

      YALTKAYA KÖYÜ (Gomno) :
      İlçe merkezine 5 km. uzaklığındadır.Kuzeyden Başköy,Doğudan Uğrak köyü Ortayol köyü,Güneyde Yeniköy mahallesi ile çevrilidir.Kendi içerisinde Okul mahallesi,Karşı mahalle,Yeni mahalle ve Papager mahallesinden oluşmaktadır.Köy halkındn ABD de çalışan 100 e yakın nufüsü bulunmaktadır.Halk Trovit yaylasına gitmektedir.

      MİMARİSİ
      Tüm doğa güzelliklerinin içiçe kaynaşık olduğu Hemşin'in mimari de doğa ile yarış halindedir.Sanki birbirlerini tamamlarlar.Evler,değişik amaçlı kullanılan binalar ve ulaşım alanında kullanılan Kemer köprüler,mimari özellik taşıyan başlıca eserlerdir.

      Evler,tahta,taş ve tuğladan yapılmıştır.Çok katlıdır.En altta ahırlar,bunu üzerinde ocak kısmı(evin asıl iskan edilen bölümü) ve 3. katta drani (Çatı katı bölümü) vardır.Ahrılar,taş veya tuğla konaklarda çoğunlukla tuğla ve taş kemerlerle örülmüştür.Evlerin otururulan ikinci katında mutfak,yatak odaları,banyo ve WC'nin dışında muhakkak bir misafir odası mevcuttur.Konuk odası,eve bitişik olarak inşa ettirilebilir.Alanı elverişli olan ev ve konaklarda da horon oynamak için bi yer hazırlamakta ihmal edilmez.Evlerde drani çatı katına genellikle kuru ot konur.
      Ev dışındaki yapıların en önemlisi,şimdilerde öenemini kaybetse de mısır ve diğer kışlık yiyeceklerin muhafaza edilmesinde kullanılan" Serender " denilen yapılardır.Serenderler,evin ikinci kileri durumundadır.En az dört veya altı direk üzerine kurulan ve el emeği tüm incelik ve güzelliklerinin görüldüğü zarif yapıtlardır.
      Köprüler ise adeta Hemşin'in simgesidir.Yeşil ormanların arasında çağlayarak nazlı nazlı akan derelerin boyuna takılmış birer kolye ginidirler.

      YAYLACILIK
      Hemşin'in ve Hemşinliler'in yaşamında yayla ve yayla göçlerinin ayrı bir yeri vardır.Yaylacılık ekonomik yaşamında çok önemli bir yer tutar.Ayrıca yayla göçleri kaynaşmanın,dayanışmanın en güzel örnekleridir.Baharla beraber yayla hazırlıkları başlar.Herkeste,özellikle yaşamı yaylalarda geçer insanlarda büyük bir sevinç ve heyacan vardır.Yayla Hemşin'linin yaşamında sadece ekonomik bir değer taşımaz sosyal ve kültürel değerlerde taşır.Son yıllarda kentlere göç yaylacılığın öenemi azalmış,günümüzde ekonomik nedenlerden çok alışkanlık ve dinlenme amacıyla yapılan bir etkinlij konumuna gelmiştir.
      Yaylacılık en güzel özelliklerinden birisi yaylaya gidiş dönüş göçleridir.Bu göçler ararsında sırf eğlenmek ve bu sırada da ot biçmek için gruplar halinde yaylaya gidilir ki yörede buna " VARTOVOR " veya ot biçimi denir.Göçlerden bir gün önce yolda yenilecek azıklar hazırlanır.Özellikle kede (kete),kaymaklı pelit ve susuz helva gibi yöreye has özelliklei olan ve enerji veren yiyecekler hazırlanır.Özellikle ked (kete),kaymaklı pelit ve susuz helva gibi yöreye has özellikleri olan ve enerji veren yiyecekler hazırlanır.En güzel elbiseler sandıklardan çıkarılır.Hayvanlar süslenir ve en iyi oylarla doyumları sağlanır.Genç kızlar ve genç delikenlılar karşılıklı atışma şeklinde türküler söylerler.Bu türküler genellikle gurbet,yayla,doğa,ayrılık, sevda temalarını işlediği gibi bazen yeren,hicv eden şekillerde de görülür.

      Yollarda, özellikle yorulan yayla çoçuklarına moral vermek,onları psikolojik etkilemek için, aşlılması güç yerlerde ağaçın köküne taş atma,horoz gibi ötme gibi yöntemlere başvurulur.(Üsküt Dağı'ndan ünlü dağın gürgeni,vank yokuşu zirvesi bunu güzel kanıtlarıdır.)

      Üsküt Dağı'ndan yaylaya giden ve dağın gürgeninin köküne taş atmamış Hemşinli yok gibidir.

      Kazasız belasız yaylaya gitmek en önemli tutkudur.Geçmişte göç sırasında bazı acı olaylar,bazı ailelerin belli günlerde yola çıkmayı uğursuz saymalarına sebep olmuştur.Eski tecrübelere dayanarak,fırtınalı günler olarak belirlenen zamanlarda da mümkünse yola çıkılmaz.Yaylaya vardıktan sonra göççüler bir kaç gün içinde köye dönerler.Yaylacılıkta katırcılık önemli yer tutar.Bu aynı zamanda bir geçim kaynağıdır.Katır çınlakları (Çıngırak) ve katırcı naraları ve türküleri ;

      Ha bu aykırı yollar, Benim katırım için, Alçak bağla kuşağı, Bemin hatırım için.

      Yoldaki her vadide,her ağaç kovuğunda belki de hala yankılanmaktadır.Katırcıların kendilerine has espirileri,fıkraları,konuşmaları ünlüdür.Güz göçü ise yaz göçünden biraz dahan farklıdır.Yaz göçünün sevinçli ve çoşkulu durumu,güz göçünde özellikle yaylacılar için hüzün kaynağıdır.Çünkü yayladan ayrılacaklardır.Özel likle uzun süre yaylada yaşamış ve biraz da birbirine sevdalanmış gençler için bu daha da hüzünlüdür. Çünkü,yaylada yaşadıkları sırada birbirlerine değişik türkü atan bu geçler;

      YEMEKLERİ
      EVİCİ OCAKBAŞI
      Eviçi ve ocakbaşı.Tüm ailenin bir arada olduğu,sevgi ile saygının kaynaştığı kuysal mekan.Dört nesil birarada,dünyanın merkezi burası,ana kucağı gibi ocakbaşı,aileyi kucaklıyan yuva.Ocaklar,aile ortamında gönülleri de ısıtırlar.Aile meclisi ocakbaşında toplanır,meseleler burada konuşulup karara bağlanır,yapılacak işlerin iş bölümü burada yapılır.Çoçuklara masallar burada,ocakbaşında anlatılır ve Kaf Dağındaki hayal alemi ocak başına gelerek canlanır ve ateşten yükselen dumanla birlikte insanın başka alemle seyahatı başlar.

      KAYMAKTAN ELDE EDİLEN ÜRÜNLER
      YAĞ :

      Biriktirilen kaymak belli bir miktara ulaşınca yayıkla konarak çalkalanır."Yayık vurma"denilen bu işlemin sonucunda kaymak kaymaktaki yağ ve ayran birbirinden ayrılır.Elde edilen yağ,büyük bakır Leğenlere(13)alınır,soğuk su ile iyice yıkanarak ayrandan tamamen arındırılır.Bir miktar tuz ile birlikte yoğurulduktan sonra muhafaza edilmek üzere yağ kadellerine konur.

      AYRAN VE AYRAN MİNCİSİ :
      Ayran bir kısmı günlük olarak tüketilir.Geriye kalan kısmı,büyük kazanlarda kaynatılarak kestirilir.Tülbentten süzdürülerek ayran mincisi elde edilir.

      DERE BALIKÇILIĞI
      Rize her mevsim bolca sularıyla pek çok dereye sahiptir ve derelerin kolları hemen hemen her tarafı sarmıştır.Rize derelerinde alabalık ve çok az da olsa sazan balığı yaşar.Derelerde balık avcılığı,olta ve saçma ile yapılır.Bir de"sava kesme"metodu vardır:Dere yatağı bazı yerlerde çatallaşarak iki kola ayrılır.Yapılan iş,bir çatalın önünü bir bentle keserek buradaki suyu diğerçatala aktarmak ve suyun azaldığı tarafta balıkları elle yakalamaktır.Bir başka usul de derelerin uygun yerlerine"çaçel"yapmak veya ağ germektir.Son zamanlarda dere yataklarının kirlenmesi ıslahı için dere yataklarındaki büyük taş ve göllerin ortadan kaldırılması alabalıkların üremesini azaltmıştır.Rize derelerinin serin ve berrak suları alabalık üretimine fevkalade elverişlidir.Son yıllarda çoğalan alabalk çiftlikleri Rize'de yeni iş alanı oluşturmaktadır.

      MISIR EKMEĞİ
      1_ Pleki ateşte kızdırılıyor. 2_ Çevirme ekmeği yapılıyor.
      Yöresel yiyeceklerimizin temelinde genellikle mısır ve mısır unu bulunmaktadır.Bunun böyle olması da tabiidir.Eskiden anbarda mısır oldu mu korkacak bir şey yoktu.Evde her zaman ekmek varsa yiyecek de var demektir.Mısır ekmeği pişirmenin iki safhası bulunmaktadır.Biri ekmeğin pişirileceği plekiyi bu işe hazırlamak,ikincisi de ekmek hamurunu yoğurmak.

      [b]SEBZE YEMEKLERİ1_ Etli lahana 2_ Turşu kavurma 3_ Pazı tavalisi 4_ Kara lahana haşlaması[/b]
      1_Etli lahana dolması:
      Malzemeler:
      Dört bağ lahana,iki baş soğan,bir su bardağı korkoto,iki kaşık tereyağı veya iç yağı
      Yapılışı:
      Eritilmiş yağda soğanlar kavrulur.Doğranmış haşlanmış ve süzülmüş lahanalar buna ilave edilir.Suyu,tuzu ve acı biberi konulduktan sonra 20-30 dakika kadar pazı dolması kıvamında pişirilir.Suyu tuzu konurken daha önceden ıslatılmış korkoto da ilave edilir.Korkoto yerine bulgur ve pirinç de konulabilir.
      2_Turşu kavurma:
      Malzemeler:

      Bir kilo fasülye tuşusu,üç baş soğan veya buna denk presa yaprağı,beş diş sarımsak.iki kaşık tereyağı veya buna denk zeytinyağı.

      Yapılışı:
      Fasülye turşusu bir gün önceden suya konur,tuzu çıkartılır.Hiç su kalmayacak şekilde elle sıkılır.Soğanlar,ay şeklinde bir tavaya doğranırlar ve zeytinyağı ile penbeleşinceye kadar kavrulurlar.Daha sonra hazırlanan turşu,tavaya ilave edilir,ezilmemiş sarmısak ve az bir miktar biber konarak 10-15 dakika ekmeği ile birlikte yeniyordu.Bir lokma ekmek tavada uzanıyor ve parmaklar yardımıyla bir tutam turşu alınıp ağıza getiriliyor.
      3_Pazı Tavalisi:
      Malzemeleri:
      Dört bağ pazı üç baş soğan veya buna denk presa,beş altı diş sarımsak,iki kaşık tereyağı
      Yapılışı:
      Soğanlar halka halka doğranır yağda kavrulur.Haşlanıp süzülen pazılar sıkılarak yağda kavrulmuş soğana ilave edilir.Ezilmiş sarmısak ve tuz konup 10-15 dakika kavrulur.
      4_Kara Lahana Haşlaması:
      Malzemeleri:
      Altı bağ lahana bir domates büyüklüğünde içyağı,bir kase fasülye,iki kaşık mısır unu,iki kaşık tereyağı,bir kiloya yakın kemik,bir miktar acı biber(lav biberi)
      Yapılışı:
      Lahana önce yıkanır temizlenir.Daha sonra elle bükülerek doğranır,fasülye ile beraber veya ayrı ayrı haşlanır ve süzülür.Lahana kaynatılıp süzülmezse tadı acı olur.Kazana su koyarak bütün malzeme buna ilave edilir tuzu biberi konur,yarım saat pişirilir.

      [b]MUHLAMA
      Malzemeleri:[/b]
      Üç tahta kaşığı mısır unu,üç kaşık tereyağı,bir kase tel veren peynir,ılık su ve tuz.
      Yapılışı:
      Bakır bir tavada tereyağı eritilir.Mısır unu konulup pembeleşinceye kadar kavrulur.Tavaya ılık su ve peynir ilave edilir.Peynirin tuzuna göre tuzu ayarlanır.Hafif ateşte karıştırılarak yağını üzerine verinceye kadar pişirilir.

      EL SANATLARI
      El sanatları yöre insanlarının bir yaşam biçimidir.Duy gularını düşüncelerini ve pratik yetenekleri el sanatla rıyla dile getirmiştir.Günümüzde bu çalışmaların bir bö lümü eski önemini yitirmiş,yalnız evlerde geçmişe bir saygı olarak saklanmaktadır.Belki de ileride kurulacak müzelerin en güzel köşelerinde sergileneceklerdir.

      El sanatlarında erkeklerin uğraş alanları genelde ağaç oymacılığına ve demirciliğe yöneliktir.Yöredeki geleneksel el sanatları çok yaygın şekilde günlük gereksinmeleri karşılayacak düzeyde araçlardır.Bunlara şu örnekleri verebiliriz :
      Kadel : Peynir ve yağ koymak için yapılan ve yörede çok yaygın olan bir kaptır)
      Yayık : Ağaçtan yapılır.Yağ yapmada kullanılır.
      Kulek : Genellikle ince bir ağaç parçasının veya tahtanın silindir şekline getirilmesiyle altı kapatılır üstüne bir kap yaparak oluşturulur.
      Nelik : Tahta terlik
      Araşak ve Yeğ :
      Ağaçtan yapılır yün eğirmek için kullanılır,bir ağaç çubuk ve onu döndürülecek kısmı bulunur.Bu ağaç çubuğa yığ,yığı döndüren kısımada araşak denir.
      İlik : Yığ ile eğrilen ipleri birbirleriyle karıştırmak yörede bunu ilik bükme denir.Ağaçtan yapılır.Araşak ve yığ'ın daha büyüğüdür.Araşak ve yığın kullanımından farklı olarak ters şekilde kullanılır.Araşak yukarıdan,yığı kısmı aşağıya doğru durur.
      Yün tarağı(sendek) : Yünleri temizlemek ve düzeltmek için kullanılan bir araçtır.Yapılan bir bölümü ve demirden yapılan birde tarak kısmı vardır.
      Tekne : Ağaçtan yapılır.Hayvanlara sulu yiyecek verirken kullanılır.
      Kopri : Tahtadan bir sapı olan ve genellikle dal kesmek için kullanılan bir alet.
      Cugal : İçerisnde de yemek pişirilen kap.
      Ketoğ : Süt sağılan bakır kap
      Halgın : İçerisinde hayvanların yemesi için çeşitli yiyecekler pişirilen veya peynir yapılan, bakırdan yapılan büyük kaza.Bu yiyecekler ki çoğu lahana ağaç yaprağından oluşmuştur.

      YÖREDE OVAK DENİR.
      Şadırnak : Katırcıların yollarda yemekleri için katıklarını koydukları,kısmen ağaçtan yapılan kap.
      Keteman : Yün iplikten yapılır.İçerinde tuz konan kap.
      Koşkabak : Kbağın içinin çekirdeği çıkarıldıktan sonraki kısım.Ekin yapılırken içerisine tohum konan kap.

      HALK OYUNLARI
      Düğünlerde,göçlerde horon oynanır.Horon,tulum eşliğinde kalabalık bir grubla,kadın ve erkek beraber oynanan yöresel bir oyundur. Tulum Hemşin'de çalınan tek halk çalgısıdır.Bu halk çalgısı Batı Türkistan'dan İran,Erzurum,Rize ve Artvin yöresine gelerek Türklerin tarihsel göç yollarını izleyen çok eski bir halk çalgısıdır.
      Oğlak derisi veya bir yaşındaki keçi derisinden yapılır. Derinin üstü ipek veya kadife bir kumaşla kaplanır.Bu kumaş üzerine geleneksel yöresel motifler işlenir. Çalgı kısmı yörede yeygın olarak bulunan ve çok tutulan şimşir ağacından yapılırki buna nav denir. Sekiz perdeli çalgı kısmı olanı da vardır. Son yıllarda çağdaş müzikle uyum sağlamak için tulumda bazı değişikliklere gidilmiştir. Horonun çeşitli biçimleri vardır.Bunlar Hemşin,Yüksek Hemşin,Kaçkar. Bakoz,Rize,Çinçiva,Samistal,Çarişka,Papilat,Çiftayak... Horon oynanırken karşılıklı atma türküler denilen türküler söylenir. Genellikle bu türküler o günün anlamıyla ilgilidir.
      Tulumcu tulumunun Sesi çıkmıyor sesi

      Bu bizim tulumcunun Kesildi mi nefesi

      gibi bir dörtlükle başlayan atışlama uzun süre devam eder. Bu süre içerisinde atışmalar çeşitli alanlara kayar.Bu alanlar kimi sitem,kimi sevda,kimi de yergiye dönüktür.Örneğin;Horonun uzaması nedeniyle uykusu gelen genç kıza Hemşinli delikanlının söylediği türkü ilginçtir :

      Köşede duran güzel Ne uyurda uyursun

      Uyku yine bulunur Beni nerde bulursun.

      Bu oyunlarda Hemşin insanının iç dünyasın doğa ile savaşımı,özlemleri,aşk,göçe hazırlık,gelinin baba evinden ayrılışı sırasındaki üzüntü ve üstü kapalı sevinç,tulum ezgileri eşliğinde figürlere dönüşmüştür. Hemşin'in yetiştirdiği Ustat tulumculardan Remzi BEKAR ve Yaşar ÇORBACI tulum kültürümüzü genç kuşaklara öğretmeye gayret göstermektedir.

      TURİZM
      Dünyada özlem duyulan tüm tabii doğa güzelliklerinin var olduğu Hemşin'de Hemşinli tüm bu güzelliklere ek olarak kendi sevecenliğini,konukseverliğini ve kültürünü de katmıştır.Güz aylarında sararan yaprakların yanında yeşilliğinden hiçbir şey kaybetmeyen ağaçları yanyana görmek zordur,bu özelliğini yalnızca Heşin'de görebilirsiniz.
      Tarihi kemer köprülerinin altından nazlı nazlı akan Hemşin deresinin kırmızı benekli alabalıklarını yalnız Hemşin'de bulabilirsiniz.Orman içerisinde kuş yuvalarına benzeyen 300-400 yıllık tarihi tahta evler,uzaktan yıldız gibi parlayan şato örneği taş konaklar tüm insanları büyülemektedir.Ayrıca her köy ve mahallemizde mimarimizin değişik örneklerini yansıtan camiilerimiz birer inci gibidirler.
      Hemşin'de çadır turizmne açık olan alan çok yaygındır.Kito çevresi,Hor boğazı Yeniköy mahallesi Tap mevkii,Bagenli dağları yöresi,Üsküt Dağı beli Hemşin'i yukarıdan görmek ve doğa ile başbaşa kalmak için yer arayanların ilgisini çekecek en güzel yerlerdir.Kantarlı,Ambarlı Yaylası,Hemşin deresi'nin çevresi Akyamaç mezraları piknik yapmak için eşi bulunmaz yerlerdir. Cağalveden ,Hemşin vadisi ve Çayeli vadisi ayaaklarınızın altında olacaktır.Akyamaç köyü sınırları içinde Üsküt Dağı zirvesinin seviyesinde bulunan,fakat yol olmadığı için yanına ulaşılamayan Gelinkaya mevkii,eski efsanevi gizemini hale korumakta,kendisine ulaşılmayı beklemektedir.Kış aylarında ise güzellikler çok daha görkemli olduğu kadar da gizemlidir.Her türlü sürek avcılığı yapılabilir.Kentlerin yoğun,gürültülü yaşantısının tersine kış aylarında Hemşin'de sadece sessizlij yaşanır.

      Hemşin;akarsuları,tarihi yapıları,asırlık camiileri,bitki örtüsünün zenginliği,leziz pınarları ve tabii doğa güzellikleri ile turizm merkezi olmayı bekliyor.Niçin gençlik kampları Hemşin de kurulmasın?Niçin hafta sonları tatilleri Hemşin'in serin havasında geçirilmesin?Niçin Hemşin'in hoş sohbet,içten konuksever,nükteden insanları ile tanışılmamış olunsun?
      Hemşin e bağlı kçylere ait olan fakat Çamlıhemşin ilçesinde bulunan Hemşin Yaylaları da turizm bakımından büyük potansiyele sahiptir. Hazindağ,Palovit,Apivanak,Tirovit,Başyayla,Kito,Kale,Elevit, Karonç ve Samistal karadeniz yaylalarının en güzelleri,en ilginçleridir. Bu yaylalarda konaklama yayla evlerinde olabileceği gibi çadırlar da olabilir.Çevre yürüyüşleri,Kaçkarlardaki göllere ulaşma buralardan çok kolaydır. Çevreyi bozmadan,doğayı yıpratmadan yapılacakher çalışma Hemşin yöresini Türkiye'nin en önemli turizm merkezi yapacaktır. Tüm hemşerilerimizi,yurttaşlarımızı böyle değişik özellik ve güzelliklerle dolu şirin beldemizde turizm yapmaya davet ediyoruz.Gurbet,yayla,arıcılık ve sıla özlemi Hemşinli'nin dilinde ve tulum nağmelerinde içli birer ezgiye dönüşmüştür.

      haber53.com/arsivsite/haber.php?haber_id=33878
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Mesaj 2 defa düzenlendi, son düzenleyen “Kuku” ().