Hopa Hemşen (Homşetsi) Tarihi

      Hopa Hemşen (Homşetsi) Tarihi

      Remzi Yılmaz - Hemşin’in Tarihi Köklerine Doğru Kitabı :

      Yazar Hopa Hemşinli’ lerinden olup, Hopa Hemşenli’lerinin ( Homşetsileri ) tarihi köklerini, Türklüklerini ; yer adları, aile isimleri ve tarihi bilgilerle sade bir dille anlatmış. Yıllarca yöremiz ve özellikle Hopa Hemşinli’leri üzerindeki sürdürülen iddiaların ; yörenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının, coğrafyanın siyasetteki yansımaları nedeniyle olduğunu ele almış. Rusların eskiden yöredeki Hemşince konuşan Hemşen Türklerini Orta Asya’ya ( bugün orda Çimkent, Kaşgar, Doğu Türkistan, Tibet, Kırgızistan’da yaşıyorlar ) sürdüğünü anlatmış. Hemşince’de Kıpçak/Oğuz ağzının ağırlıkta olduğunu, Ermenice kelimeleri de kullandıklarını belirtmiş. ( Bu konuda Ermeni’ lerinde Kıpçak Ermenicesi denilen bir dil geliştirdiklerini karşı örnek olarak vermiştir. ) . Hopa Hemşenli’lerinin gerek aile adları ve özellikle yayla kültürleriyle Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu anlatarak bu konudaki boşluğu doldurmaktadır. Ayrıntı için aşağıdaki yayınevinden kitap sorulabilir.

      Kum saati yayınları – 212 513 86 25 kumsaatiyayıncilik.com

      E posta : info q kumaatiyayincilik.com

      isteme adresi : İnkılap Cad. Oto İşhanı No: 55/64 Aksaray/İst. 212 587 85 75.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      KARADENİZ...

      "Karadeniz" adinin etimolojik olarak Iskitçe veya Persçe "Ahsaena" kelimesinden geldigi ileri sürülmektedir. Genelde, "Dogu" ve "Bati" olarak iki kisimda ele alinan Karadeniz Bölgesi, adini kiyisi bulundugu denizden almistir.

      Kafkasya bölgesi ile cografi baglantisi ve yakinligi nedeniyle bir geçis bölgesi olan Karadeniz Bölgesi, birçok millet ve kavmin ugrak yeri olmustur. Karadeniz Bölgesi üzerinde yapilan bilimsel arastirmalar, bölgeye yerlesen ilk unsurlarin, çesitli Türk gruplari oldugunu ortaya koymaktadir. Nitekim, milat öncesi dönemlerde Bati'ya göçler sirasinda Türklerin, Karadeniz bölgesi de dahil olmak üzere, Anadolu'nun çesitli bölgelerine yerlestikleri bilinmektedir.

      Bir Türk boyu oldugu kabul edilen Kimmerler, M.Ö. 675 yilinda bölgeyi ele geçirmisler, Kimmerlerin ardindan, yine bir Türk boyu olan Sakalar (Iskitler), Kafkasya üzerinden Karadeniz ve Anadolu'ya gelmislerdir. M.Ö. 654-651 yillarina kadar hüküm süren Sakalarin, Karadeniz üzerindeki hakimiyetleri, Medlerin, Karadeniz Bölgesini ele geçirmeleri üzerine sona ermistir. Med hakimiyetinin zayiflamaya basladigi M.Ö. 521 yilinda ise bölge, bu kez Pers egemenligine girmis ve Pers Imparatorlugu'nun 19 ncu eyaleti olmustur. Karadeniz Bölgesine, bu tarihten sonra da Kafkasya'dan degisik kavimlerin göçleri devam etmistir. MS. I. yüzyilda Avar Türkleri'nin "Lezgi" kolu ve bunlarla çok yakin özellikler tasiyan Lazlar bölgeye yerlesmistir.

      Hristiyanligin ortaya çikisi ve Roma Imparatorlugunun resmi dini olmasindan sonra, Karadeniz Bölgesinde yogun bir Hiristiyanlastirma faaliyeti gerçeklestirilmistir. Bu faaliyetler dogrultusunda, Trabzon / Maçka'ya gelen misyonerler tarafindan Sümela Manastiri kurulmustur. Roma Imparatorlugu, 395 yilinda "Dogu" ve "Bati" olarak ikiye bölündügünde, Karadeniz Bölgesi dahil Anadolu, Dogu Roma egemenliginde kalmistir. Bu dönemde, Karadeniz Bölgesindeki Hiristiyanlastirma faaliyetleri hiz kazanmistir. Bölgede karsilasilan milli ve kültürel direnci kirabilmek için ise, bölgede yasayan nüfus ile ayni milli ve kültürel özellikleri tasiyan ve daha önce Hiristiyanligi kabul etmis olan (Bulgar, Peçenek ve Kuman) Türkleri, MS. 530'lu yillardan itibaren Çoruh Havzasi, Yukari Firat ve Trabzon bölgelerine yerlestirilmistir.

      MS. 705 yilinda Anadolu'ya yönelen Arap akinlarindan, Karadeniz Bölgesi de etkilenmistir. Eski Pontus bölgesinin ele geçirildigi 715 yilinda, bölgeye Dogu Roma tarafindan yerlestirilmis olan Hristiyan Türklerin bir kismi Müslümanligi kabul etmistir. Ayni dönemde (MS. IX. yy) Trabzon hariç, Karadeniz Bölgesinin tamami Arap kuvvetlerinin eline geçmistir.

      Bu ilk Arap akinlarinin ardindan, MS. 856 yilinda Müslümanligi kabul eden Türk gruplari, Trabzon'u ele geçirmislerdir. Bu dönemde (MS.893) Amasya'dan, Trabzon'a kadar olan bütün Karadeniz kiyilari, Türk komutanlarin idaresi altinda bulunan Arap kuvvetlerince fethedilmistir. Bölgeye yönelik organize ilk Türk akinlari ise, Selçuklularin öncülügünde gerçeklesmistir. 1048-1049'da bölgeye gelen Türkler, 1071 yilinda Giresun ve Kastamonu'ya kadar ilerlemislerdir. 1080 yilinda Saltuklu Beyligi, Çoruh ve Rize çevresini, daha sonra da Gümüshane ve Bayburt'u egemenligi altina almistir.

      1081 yilinda ele geçirilen Trabzon'a kendi valisi yönetiminde, Saltuklu Beyligi'ne bagli "vassallik" statüsü verilmistir. Türk beylikleri arasindaki mücadeleler ve Anadolu'ya düzenlenen Haçli seferlerinin yarattigi bosluklardan istifade eden, Trabzon Valisi kendisine taninan vassallik statüsünün ve özerkliginin sinirlarini genisletmistir. 1204 yilinda Trabzon Valisi Aleksi Komnen, Trabzon'da kendi kralligini ilan etmistir. Günümüzde, sözde bir "Rum Imparatorlugu" olarak kabul ettirilmeye çalisilan bu küçük krallik, 1214 yilinda Anadolu Selçuklu Devleti hükümdari Izzettin Keykavus tarafindan ele geçirilmistir. Bazi sartlarla yeniden "vassallik" statüsü taninan bu küçük Trabzon kralligi, 1244 yilinda ise, bütün Anadolu ile birlikte Mogol hakimiyetine girmistir.

      Civari Türk yerlesimleriyle iskan edilmis olarak varligini çesitli yollarla sürdürmeye çalisan Trabzon kralligi, 1403 yilinda Timur Imparatorlugu'nun egemenligine girmistir. Trabzon kralligi, Fatih Sultan Mehmet'in 1461'deki seferi ile tarihten tamamen silinmistir. Böylece, milat öncesi dönemden itibaren milli ve kültürel olarak Türklesmis olan Karadeniz Bölgesi, siyasal olarak da tamamen Türklesmistir.

      Ayrilikçi Propagandalar ve "Hemsinlilik" : Türkiye'ye yönelik dis tehdit kapsaminda; toplum yapisinda öteden beri varolan küçük nüanslari, toplumun birlik ve beraberligini parçalamak yönünde onarilmaz ayriliklar haline getirme çabalari özel bir yer tutmus ve tutmaktadir. Son dönemlerde Karadeniz Bölgesindeki vatandaslarimizi da "ayrilikçi hareketler içine çekme" çabalari yogunlasmistir. Karadeniz Bölgesindeki vatandaslarimizi ayrilikçi hareketler içine çekme politikalarinin temel enstrumanlari her dönemde; "Pontus Rum Imparatorlugu, Grekçe Konusan Müslümanlar, Lazlik, Hemsinlilik vb." din olarak Hristiyanliga dayanan hususlar olmustur. Bu yöndeki propaganda faaliyetlerini gerçeklestiren ülkeler arasinda; Rusya, Yunanistan, Gürcistan ve Ermenistan gibi sinirdas birçok ülke yer almaktadir.

      Devletine, milletine ve kültürüne öteden beri sadik kalmis olan Karadeniz Bölgesindeki vatandaslarimiz üzerinde yogunlastirilmak istendigi gözlenen propaganda faaliyetleri; bölgede yasayan vatandaslarimizin bazi kesimlerine, bunlarin gerçekte "Grekçe Konusan Müslüman olduklari, Rum olduklari, Laz olduklari, Gürcü olduklari veya Hemsinlilerin Ermeni asilli olduklari vb." gibi, Türklük disinda, ayri milli ve dini kimlikler kazandirmaya yönelmistir.

      "Hemsinlilik", Karadeniz Bölgesinde yaratilmak istenen ayrilikçi hareketlerden birisi olarak görülmektedir. Rize iline bagli Hemsin ve Çamli Hemsin ilçelerinde yasayan vatandaslarimiz arasinda uygulanan propagandalarla, bölgedeki vatandaslarimizin milli kimlikleri tartismaya açilmak istenmektedir. 1990'li yillarda Hemsinli olarak bilinen vatandaslarimizi hedef alan propaganda faaliyetleri gözle görülür bir artis göstermistir. Faaliyetlerinde sol egilimli yayin organlari ve kesimlerden istifade eden dis propaganda odaklari; konuyu her zaman oldugu gibi, Türkiye'nin sosyo-kültürel bir mozaik oldugu teorisi kapsaminda islemektedir.

      Propaganda faaliyetleri ile Hemsin ve Çamli Hemsin ilçelerindeki vatandaslarimizin "Ermeni" olduklari iddia edilmektedir. Bu propagandalarda da Hemsin ve Çamli Hemsin ilçelerindeki vatandaslarimiz için, dil ve din gibi geçersiz ve yanlis kriterler kullanilmaktadir. Ancak, bölgede istismar edilmek istenen farkliliklar, bölgedeki sosyal hayatin kendine özgü kosullarinin dogal bir sonucudur. Bölgenin fiziki kosullarinin; bölgede yasayanlari küçük küçük gruplar halinde birbirlerinden uzak yerlesimler olusturmaya zorladigi bilinmektedir. Yerlesimler arasindaki uzaklik, bu yerlesimdeki topluluklarin birbirleri ile (dis) iliskilerini kisitladigi gibi, her yerlesimin kültürel özelliklerini sadece kendi içinde yasatmasina imkan saglamistir.

      Cografyadan kaynaklanan yasam tarzi; bölgeden gelip geçen yabanci unsurlardan ithal edilen (dil ve din gibi) bazi kültürel özelliklerin, kendine özgü küçük ve kapali sosyal yapisinda kolay ve uzun bir süre yasatmasini kolaylastirmistir. Bu yabanci kültür unsurlari; bölgenin temel kültürel ve milli yapisini belirleyen Türklük ve Türk Kültür yapisi içinde "Türklestirilmistir". Bu genel durum, Türklügün disinda farkli bir sosyo-kültürel grup olarak gösterilmek istenen Hemsin bölgesindeki vatandaslarimiz için de geçerli olmustur.

      Türk olduklari, tarihi belgelerle ispat edilen Hemsin ve civarinda yasayan vatandaslarimiza yönelik propaganda, bu insanlarin Ermenice kelimeler içeren bir lehçe konusmalarina dayandirilmaktadir. Bu yöndeki iddialar, ayni zamanda "bölgedeki vatandaslarimizin Hristiyan olduklari gibi" dini propagandalarla da desteklenmektedir. Propagandalarin dayandirildigi dil ve din farkliliklari, Hemsin bölgesine yerlesen Türk grubunun, Kafkasya bölgesi dönemleri ile iliskilidir. Horasan ve Türkistan Türklerinin bir kolu olan Hemsin bölgesindeki vatandaslarimizin atalari, Anadolu'ya gelmezden önce, Kafkasya'nin güneyine yerlesmislerdir. Bu dönemde temasa geçtikleri Ermenilerden, özellikle din ve dil özellikleri bakimindan etkilenmisler ve bu etkilesim Hristiyanligi kabul etmelerine de yol açmistir.

      Cografi bir adlandirmaya tabi tutularak, Türk olmadiklari iddia edilmeye çalisilan Hemsin'de yasayan vatandaslarimizin Türk olduklarini, birçok tarihi kaynak kabul etmektedir. Hemsinlilerin kökenleri ile ilgili olarak bir Fransiz tarihçi; "... Araplar tarafindan Armanya olarak adlandirilan Kafkasya'nin güneybatisindaki bölgeye yerlesen yabancilar arasinda; Horasan ve Türkistan'dan gelen Arsaklilar, Mamik ve Konak Kardesler Ürugu, Mamikonyan, Üçoklu Orbeliyan ve Kamsarakan üruklari gibi, Hemsinlilerin atalari olan Amadunilerin de oldugunu..." belirtmektedir . Mense itibariyle bir Skit (Saka) Türk sülalesi olan Arsaklar, kuruculari olan I. Arsak (M.Ö. 250-247) döneminde, Hamadan bölgesine yerlesmislerdir. Arsaklar, yaklasik, 3 yüzyil sonra Anadolu'ya göç etmislerdir.

      Anadolu'ya geldikten sonra, Arsaklar adli bu Türk grubuna, göç ettikleri yer olan Hamadan'a istinaden, "Amad / Amad-Uni" olarak adlandirildiklari kaydedilmektedir . Amuduniler, daha sonra bölgede Pers ve Dogu Roma savaslari üzerine, bugünkü Rize bölgesine göç etmislerdir. Tahminen 604-628 yillari arasindaki bu göç sonucu geldikleri yeni yurtlarina "Hamam-a Sen" adi verildigi ise çesitli kaynaklarda bahsedilmektedir. Zaman içinde bu cografya adi, "Hemsen / Hemsin"; Horasan, Hamadan ve Elegez bölgesinden gelen Türkmen Oguz ahalisi de "Hemsenli / Hemsinli" seklinde kullanilmaya baslanmistir.

      Özellikle, Elegez bölgesindeki yerlesimleri sirasinda tanistiklari Ermenice'den etkilenen dillerinde meydana gelen gelisimi de bölgeye getiren bu Türk grubu, Anadolu'ya gelmezden önce (MS. 301) Hristiyanligi (Gregoryen) da kabul etmistir. Oldukça gevsek olan Hristiyanliga bagliliklari, daha sonra Müslüman olmalari ile ortadan kalkmistir. Osmanli Devleti'nin, Karadeniz Bölgesini fethetmesinden sonra siyasi, milli, dini ve kültürel bir birligin Karadeniz Bölgesinde de tesis edilmesine ragmen, Hemsinli olarak bilinen bu Türk grubu, kendilerini ayirt edici bir özellik olarak gördükleri ve Ermenice kelimeler içeren lehçelerini korumayi sürdürmüstür. Cumhuriyet dönemine kadar teknolojik ve ekonomik gelisimin de sinirli olmasi nedeniyle, disa kapali sosyolojik bir grup olarak kalan bu grup, bugün lehçelerindeki farkliligi da terketmislerdir.

      Mahmut Esat Ozan
      The Turkish Forum
      " akıl ve gönül ; insan ...
      hemşinlilik, lazlık vs. gibi etnik ayrılık noktaları oluşturma çabaları son yıllarda görülen gelişmelerdendir. Karadeniz Bölgesi'ndeki bu tür faaliyetin başında ise Rusya, Gürcistan, Ermenistan değil Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) vardır. AB üyelik süreci adı altında emperyalist politikalar ülkemize dayatılırken ve ABD Temsilciler Meclisi'nde konuya ilişkin kararlar alınırken, bunları görmezden gelip içinde bulunduğumuz konjonktürde Rusya'yı suçlamak AB ve ABD emperyalizminin değirmenine su taşımaktan başka işe yaramaz.
      Öte yandan etnik ayrılıkçılık faaliyetlerinde sol eğilimli yayın organlarının kullanıldığı tezi ise baştan aşağı saçmalıktır. Aklı başında her solcu, sosyalist, solculuğun ilk şartının emperyalizme tavır almak ve birlikten yana tutum almak olduğunu bilir ve öyle davranır ve davranmaktadır. İpleri tamamen yabancı istihbarat kuruluşlarının elinde olan sözde solcu birkaç dergiye bakarak satır aralarına solcuların bölücü olduğu fikrini yerleştirmeye çalışmak kurnazlığı, Soğuk Savaş döneminden kalma paslı anti-komünizm silahından başka birşey değildir.
      Ayrıca, bırakalım bu sözde solcu birkaç dergiciği de şu vatansever olduğu iddia edilen sağcı hükümetlerin icraatlarına bir bakalım. AB Uyum Yaslarının altında hangi sağcı partilerin imzası var. Sözde solcu DSP ile o çok milliyetçi olduğu iddia edilen MHP ile ANAP'ın değil mi?
      Ya 17 Aralık 2004 Kararları'nın altında kimin imzası var? Milliyetçi-muhafazakâr ve de müslüman AKP'nin değil mi? O zaman sola ve devrimcilere çamur atmadan evvel kendi kapınızın önündeki pisliği temizlemeniz gerekmiyor mu?

      Hotikoğlu Kardeşimi Tebrik !

      Öncelikle tespitlerin için teşekkür ediyorum.
      Etnik ayrılıkları körükleme politikası Rusyanın, sol ve solcuların politikası değil ülkemiz ve bölgemiz üzerinde emelleri olan emperyalistlerin uygulamasıdır. Yeni Dünya Düzeni denilen yeni sömürü düzeni azınlıklar tanımı adı altında seçtikleri hedef ülkelerdeki azınlıkları tahrik etmekte ve kendisine karşı koyacak örgütlü bir güç istememektedir. Bugün ülkemiz üzerindeki bu politikaların destekçisi ise AB'dir. Son yıllarda çok çeşitli kisveler ile Karadenize dadanan bu bölücü akım her geçen gün ortaya yeni senaryolar sürmekte bir miktar da taraftar bulmaktadır.
      Yanlız benim Hotikoğlu Kardeşime hatırlatmak istediğim bir şey var. Bölücü akımlar genellikle Sol kesimden taraftar buluyorlar. Çünkü Sol Manifesto insanları kimliğinden sıyırır. Kimliğinden sıyrılan insanın ise (hemen her ideoloji taraftarlarının kabul ettiği) barış, demokrasi, insan hakları, hümanizm, çevre duyarlılığı ggibği sloganlarla kazanılması da çok kolaydır. Emperyalizmin yaptığı da budur.
      Yurdumuzda son yıllarda çeşitli sivil toplum örgütlerinnin yapısına ve faaliyetine baktığında bunu çok açık görürsün Hotikoğlu Kardeşim.
      Mesela Bergama Altınlarının çıkartılmasına karşı çıkan sivil toplum örgütünün başında çok aktif bir sol devrimci vardır. Ama o sol devrimcinbin arkasında Almanya vardır. Maddi ve manevi desteğini Alman Sermayedarları verir. Bie çok sol ve devrimci düşünceli sivil toplum örgütü de Soros Vakfından açıça para alır.
      Olayı siyasi partiler açısından değerlendirdiğinde hata yaparsın. Partiler hata yapabilir. Hatta bugün iktidara daha solda bir parti getirsen de yine aynı şeyler olabilir. Çünkü ülkemizde örtülü bir işgal vardır. Yönetimler de mütareke yönetimlerinden farksızdır. Tartışamayı bu eksende sürdürmek daha mantıklı değil mi? Birbirimizi suçlamakla geleceğimiz nokta Emperyalizmin hedeflediği nokta olabilir. Bence yapılması gereken bu tür bölücü faaliyetler karşısında nasıl bir tavır koyacağımızdır.
      Bunu tartışalım mı Hotikoğlu Kardeşim? Ne dersiniz?
      Selam ile...

      4 kitap ...

      M.Arıcı ile Kavron da tanıştım ; " Araştırma yapanların bana ulaşması lazım " diyerek bildiklerini paylaşma yönünde gayret gösteriyor. Kendisi Pazar Mermonatlı ; F.Kırzioğlu’yla çalışmış . Kapı menteşelerindeki saklı tarih yorumu ve bazı kelimeler hakkındaki yorumu dikkate alınmalı diye düşünüyorum. 3 kitabını okudum :

      1) Her Yönüyle Rize
      2) Her Yönüyle Rize Şiveleri
      3) Karl Koch Seyahatnamesinin Rize kısmı çeviri derlemesi.

      Bu yazar bizzat yöreyi gezip araştırmalar yapan birisi ; uzman tarihçi değil ama yöreye ilgisi olanlara katkısı olacağından eminim.



      Ali Gündüz – Hemşinliler , Dil, Tarih, Kültür :

      Yazar Artvinli ve Orman Yüksek Mühendisi. Uzun dönem yöre ve özellikle Hemşin kültürünü araştırmış ve ortaya güzel bir eser çıkmış. Kitapta yöredeki kültürel unsurlar özellikle şive ve ağız, aile isimleri ve yer adları karşılaştırmalı eserlerden bahsedilerek anlatılmış. Kitabın içindeki şive – ağız sözlüğü ise kullandığımız birçok kelimenin tarihi seyri hakkında güzel fikirler veriyor. Yazarın “ şen “ kelimesi hakkında : “ Bu kelimenin dışardan Doğu Karadeniz’e geldiği ve Artvin’den Rize’ye kadar birçok yerde bu isimle köy olduğu “ görüşü ise farklı bir bakış açısı getiriyor.
      " akıl ve gönül ; insan ...
      BRAVOOOOO SİZLER TAM BİR HEMŞİNLİNİZ YOKSA BAŞAK BİRŞEY BUNU ANLATAMADINIZ AMA YA NE İSTERSİNİZ SİZ NEDEN HEMŞİN KÜLTÜRÜNÜN BİR EMPERYALİST EMEL UĞRU YAPARSINIZ ANLAŞILAN İSTEDE BY SOROSÇULAR ÇOK ÖYLEMİ O ZAMAN BU YAZILARINIZDA O BY SOROSUN İŞİNE GELMEKTEDİR... BY SOROS SİZİN BU SİTE DE KONUŞULAN ŞEYLERİ ÇOK SEVER NEDEN ADAM HARBİ EMPERYALİST ÜLKÜSÜ İLE DONATILMIŞ BİRİ DİYE BİLİRİM EĞER YANLIŞSAM BENİ AYDINLATIN!

      BİRİLERİ KAŞ YAPAYIM DERKENE HEMŞİN KÜLTÜRÜNÜN GÖZÜNÜ ÇIKARMASIN YADA HEMŞİN KÜLTÜRÜ ÜZERİNDEN NASİPLENMEYE ÇALIŞMASIN....
      AMA SOROS MİLLETE PARA DAĞITIYOR DİYE BEN DİLİMİ KONUŞURSAMDA ACA BENDE SOROSÇUMU OLURUM YADA HER HEMŞİNLİ EVET HEMŞİN KÜLTÜRÜ YOK OLUYOR AMAN HEMEN SON BİR ÇARE DERSE O VATANDANŞ SOROSÇUMU OLACAK? YAPMAYIN ARKADAŞLAR DİN KARDEŞİYİZ ETMEYİN VEDE KORKMAYIN BU ÜLKE ÇOK BÜYÜK BİR ÜLKEDİR YIKAMAZLAR PARÇALAYAMAZLAR AMA SOROSÇULAR VE ONDAN KORKANLAR HEMŞİN KÜLTÜRÜNÜNDE KÖKÜNDEN TEMİSZLEYECEK

      KORKUMUZLA YÜZLEŞEREK SOSROSLARI YOK ETMELİ BU ÜLKENİN HER RENGİNİ TÜRKYENİN ÖZGÜCÜ SAYARAK HER KÜLTÜRÜ YAŞATMALIYIZ.... KORKAKLAR YORUM YAZMASIN! LÜTFEN
      Sayın Harun Aksu;

      Size dilinizi konuşmayın, kültürünüzü yaşatmayın diyen var mı?
      Eğer varsa bilin ki onların en büyük düşmanı da BİZ'leriz.

      SOROS konusunu neden üstünüze alındınız ki? O adam elindeki müthiş servetle bir çok ülkede pembe devrimler yaptırıyor. Asya'da ABD'ye dikensiz bir gül bahçesi hediye etmek istiyor. Sizlerin bu adamla bir alakanız olamaz değil mi?

      Tekrar ediyorum ki bundan böyle bir daha yanlış anlama olmasın.

      Bu ülkedeki büyük TÜRK kültürü bu topraklarda en azından 5 Bin sendir yaşayan Asur, Babil, Frigyalı, Lidyalı, Bizans, Selçuklu, Osmanlı medeniyetleri ile Alevi, Sünni, Kızılbaş, Tahtacı, Hıristiyan, Musevi, Mecusi, Şamanist vb. inançlar ile Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Süryani, Çerkez, Boşnak, Pomak vb. tüm unsurların tomlamının adıdır.
      Bu saydığım millet, medeniyet ve inançların hülasasına Türk Kültürü denir. Hemşin Kültürü de bu büyük Türk kültürünün bir parçasıdır. Bunların hepsi de bizim için ayrı bir güzelliktir.

      Bu tanıma rağmen hala "Neden Türk Kültürü?" diyeceksen onu da Atatürk'e sor. Çünkü cevabı o vermiş.

      Selam ile....
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Hemşin Trih

      Köy isimleri yöre ağzının dışında kitabe ve salnamelerde yazıldığı şekilde yazılmıştır. Örneğin; Çingit , Çinkit, Padara , Badire, Canava - Sanova, Şamelli , Sahmerli gibi. Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügat-it Türk adlı eserinde ve Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserinde 24 Türk boyu arasında yer alan Çigil: Çiyil, Uğrak boyları ile Çingit köyünün halkının dolayısıyla Hemşin halkının bağlantısı olduğu muhakkaktır. Yine (Çingit) Uğrak köyünde bulunan Karahan ailesinin Karahanlı Türkleriyle bağlantısı olduğu düşünülmelidir.
      Şüphesiz Hemşin'de ulaşamadığımız bir çok mezar olduğu gibi tespit edemediğimiz Hemşin'in yetiştirdiği bir çok ünlü kişilerde vardır. Amacımız, bölgede bulunan kültürü tanıtmak ve bölge tarihine ışık tutmaktır. Harf inkılâbından sonra Osmanlıca yazılı belgeler okunamadığından, bilinçsizce bölge halkı tarafından yok edilmiştir. Ulaşabildiğimiz birkaç fermanıda yayınlamayı uygun bulduk Hemşin Seraskeri Ali Koruk'un torunu Sayın Abdullah Doruk'un evinde bulunan fermanlar bölge tarihi açısından çok önemli belgelerdir. Doruk, Divanı Lügat-it Türk'te "Uç Beyi" anlamındadır. Doruk Ailesinin o zaman ki soyadı Ali Koruk'un soyadından da anlaşılacağı gibi Doruk olarak değiştirilmiştir.
      Vehbi GÜNEY’İN 1969 tarihli Hemşin dergisinde "Tarihten Bir Yaprak" adıyla yayınladığı yazısındaki Başvekalet arşivi sayfa 79, hüküm 626, 1610 tarihli ferman da Hemşin'in tarihine yönelik çok önemli belgedir. Fermanda "Hemşin Kale ağası olan Hüsam ile oğlu Murtaza, Hüsam kale ağası olmadan önce Hemşin Kazasına bağlı Baş köy, İlivre ve Varoş köyleri halkının pek çok malını aldıkları, arazilerini de ellerinden alarak başkaların satmak sureti ile halkı perişan ettikleri; yukarıda adı geçen Murtaza ayrıca eşkıya olup bu köyler ahalisinin sığırlarını, keçilerini ve erzaklarını haksız yere zaptettiği baba ve oğlunu padişaha ait kaynakları muhafaza etmekte olan görevlilerin konaklarını basıp her çeşit kötülüğü yaptıkları bildirilmiş olduğundan durumun kanın çerçevesinde incelenmesini ve
      fakirlerin haklarının geri alınması hususunda yüce buyruğum çıkmıştır." Şeklinde devam etmektedir.
      Hemşin'de tespit ettiğimiz bir alım satım belgesi tezkire de bölgedeki yerleşimin ticari ilişkisi konusunda çok önemli belgedir.
      Tezkire: Bu tezkire Hemşin kazasına tabi Makrevis adlı köy sakinlerinden Osman'ın oğlu Mehmet'in malı olan miri yerlerinden Dap toprağı adıyla bilinen topraktaki bir parça kendirlik yeri, bir taraf müşteri İbrahim, bir tarafı Küleb oğulları alt tarafı meşe başı bu hudutlar ile sınırlı olan toprağı Celine(?) köyü sakinlerinden Buçuk oğlu İbrahim'e on kuruşa satmıştır. O da bu satışı kabul etmiştir. Bizlerden satış işlemini tescil etmemizi istemiştir. Biz de padişah kanunu üzere ve on dirhem balmumunu toprak sahibine vermek ve öşürünü de vermek şartıyla bu satışı tescil ettik. Üçüncü şahıslar buna mü dahil değildir. Seyid Ahmet Hemşin vergi tahsildarı 1164/1751
      Sayın Abdullah Doruk un evinde bulunan fermanlardan 1640-1648 Sultan İbrahim'in Saltanat süresi Osman Halife B. Hüseyin'e verdiği berat, Hemşin kazasına bağlı, Çötenez adlı köy halkının yeniden yaptırdıkları Camii Şerifin tamirat ve tadilattan geçmesi için verdiği berat evde bulunan fermanlar arasında bölge tarihine ışık tutacak çok önemli bir belgedir. 1640-1648 gibi çok eski bir tarihte bu kadar ulaşımı zor olan dağlık bir bölgede eski caminin tadilatı ile ilgili bir beratın verilmesi bölgede yaşayan halkın etnik kimliği ve inancı konusunda değerlendirilmesi gereken diğer belgelerle birlikte çok büyük anlam teşkil etmektedir.
      Başbakanlık Arşiv Umum Müdürlüğü (Mulğa divanı hümayun sicilatından 173 numaralı şikayet defterinin 77 inci sahi fesinden 1959 tarihinde çıkarılan Rumi tarihli 1159 (Miladi 1746) tarihli Hemşin köyleri arasındaki Palovit (Balovit) yaylası ile ilgili Köyler arasındaki ihtilafın çözümü konusunda verilen fermanda Müslüman şahitlerin şahadetleriyle tespit olunmuştur ki bu yayla minel kadimden beri Meles kur karıyesı tarafından kullanıla gelmektedir. . Şeklindeki yazılan karar bölge halkının kimliği konusunda çok önemli belgedir. Padişah Abdul Hamit donemi -(1876)- (1906) Tuğrası bölgeye yerleştirilen ailelere ait ferman Bodollu köyünde İnce oğlu ailesinin muhafazasındadır İş bu belge ceride-i Osmanlının bilgisi dahilinde olup Hemşin efradının şeceresidir. Alıyül husus tezkirede belirtilmiştir. Osmanlı Devleti azası Hemşin efradının Cevbioğulları takririnden olup dini İslam olduğu ümmi şeriye (şeriat) kurallarına dahil olduğu bu belge ile ispata müttekaddimdir. Rus Osmanlı muharebesinde Kafkas civarında Türk oldukları tatbik edilen ailelerin ikamete tabı tutulmasını belgelemektedir. Ermenileri sonradan gelenlere tecavüzleri engellenecektir.
      Alıntıdır.
      Sitemizin Referans Sistemini kullanın*

      Işığın gölgesi ile yetinme ışık ol!
      HEMŞİN COĞRAFYASI

      Doğu Karadeniz Bölgesinde Karadeniz sahiline paralel olarak yaklaşık 20 km içerden başlayarak Kaçkar zirvelerine kadar olan bölge Hemşin diyarını oluşturur. Bu okadar belirgindirki, Kaçkar aşıtlarından kuzeye doğru giden bir kişi sahile 20 km kalana kadar Hemşin Köylerinin içinden gerçer ve bu bölge Hemşinlik olarak bilinir. Hemşin bölgesinden Sahile doğru 20 km lik bölümü Laz köyleri oluşturmaktadır. Sahildeki bu bölgeyi Hemşinliler Lazlık olarak isimlendirir. Elbetteki istisnalar vardır. Öreneğin; Lazlık bölgesi Dutğe ve İçğem vadilerinde Kaçkar zirvelerine kadar ulaşır, Arhavide de durum aynıdır. Hemşin'in Kaçkar dağlarını aşan uzantıları Saleçur, Hoderçur, Hevek, Barhal gibi beldelerdir. Doğu Batı yönünde ise Hemşinin en batısı Ancer olup Cimil, Senoz, Salvizan Büyük dere, hala, Yukari Hemşin, abo Hopa Hemşin yöreleri ile birlikte Gürcistanın Acara bölgesindeki 3 Hemşin Köyüdür. Acaradaki bu üç Hemşin Köyü Hemşin coğrafyasının en doğu ucunu oluşturur.
      Bu ana saptamadan sonra, Hemşini coğrafyasını bölge bölge tanıtmaya çalışalım.

      a) Cimil Hemşin:Hemşin diyarının en batı bölümünü oluşturur. En batısında Ancer (Balliköy) bulunur. Buranın hemşin bölgesi olduğunu Tulum ile çalınan ancer havası bize ispatlamaktadır. Kaldıki 19. yüzyılda Hemşinin 3 derebeyinden biri olan Kumbasaroğlu Süleyman ağa Cimil'de ikâmet etmekteydi.

      b) Senoz Hemşin: Bugünki Çayeli ilçesinin dağlık kesimini oluşturur. Orta Çağdaki adı EXANOS tur. >Tarihi süreçte Çayeli ilçesindeki bütün Hemşin köyleri Senoz Hemşinliliği kavramının içine girmektedir.

      c) Nahiye Hemşin: Bu günki Hemşin ilçesinin tümünü kapsamaktadır. Osmanlı döneminde Büyük Hemşin Kazasının merkeziydi. Bütün Hemşin coğrafyası buraya bağlıydı.

      ç) Büyükdere Hemşin:Bugünki Çamlıhemşin İlçesi ile Zil kale arsındaki Köyleri kapsar.

      d)Yukari Hemşin:Zil kaleden kaçkar zirvelerine kadar olan köyleri kapsar. YUKARIYER olarakta söylenir.

      e) Hala hemşin: Çamlıhemşin İlçesinden başlayıp kaçkar zirvelerine kadar ulaşan Haladeresi havzasını kapsar.

      f)Abo Hemşin:Findıklı İlçesindeki Çağlayan vadisi ile çevresindeki Köylerden oluşur.

      g)Hopa Hemşin: Hopa ve Borçkayı birleştiren Cankurtaran bölgesi ile Kemalpaşadaki Hemşin köylerinden oluşur.

      h) Acara Hemşin: Bu gün gürcistanda kalan 3 Hemşin Köyünden oluşur.

      Bu ana yörelerden başka Kaçkardağlarının güneyinde Çoruh bakarlarındaki Barhal (Altıparmak), Hevek (Yaylalar), Hoderçur (Sırakonaklar) Hemşin çoğrafyasına dahildirler.

      Ayrıca Fındıklı ilçesinde Pishala, Zurpiçi, Çukuliti gibi Hemşim Köyeleri
      Ardeşen ilçesinde Öce (Yeniyol), Salenköy (Armağan), Bakoz (Beyazkaya) gibi Hemşin Köyleri
      Pazar ilçesinde Haçapit (Subaşı), Mermanat (Akbucak), Açaba (Bucak), Çingit (Uğrak), Meleskur (Ortayol) gibi Hemşin Köyleri mevcuttur. Sahile yakın olan Fındıklı, Ardeşen ve Pazar'daki bu hemşin Köyleri zaman içerisinde Hemşin coğrafyasından göçen (kışlak olarak) insanlar tarafından kurulmuştur. Nereden göçtükleri gittikleri yaylalardan net olarak anlaşılmaktadır.

      Op. DR. Yusuf Işık

      HEMŞİN TARİHİ

      Tarihi geçmişi itibarıyla Hemşin yöresini "Rize ve Çevresinin tarihi" içerisinde ele almak gerekmektedir. M.Ö.ki dönemlerde Rize ve çevresinde çeşitli kavimlerin yaşadığı ; yörenin zaman zaman değişik kavimlerin yönetiminde kaldığı bilinmektedir.

      MÖ 63'te Roma imparatorluğu egemenliğine girmiştir. Roma İmparatorluğunun bölünmesi ile Rize ve çevresi Bizans Yönetimi sınırları içerisinde kalmıştır. Bizans döneminde Rize'nin iç kısımlarında Alon, Kipçak ve Kuman adli Türk boylan yerleşmiştir. Bu Türk boyları içerisinde M.S. 623 yıllarında Hamam Beg idaresinde bugünkü Hemşin yöresinde bir Oğuz Oymağı da bulunuyordu. Adı geçen bu Türk oynağı , daha önce Oğuz-Türkmen-Partli /Arsakl i Devletini kuran 1. Arsak (MÖ.250 - MÖ 247) tarafından Manua idaresinde bir ön kuvvet korucu olarak Amadan- Hamadan bölgesine yerleştirilmişti. Uzun süre Amadan - Hamadan yöresini kendilerine yurt edinen bu Türk oymağı , daha sonraları Sasaniler'in yoğun dini baskılarına mahruz kaldılar. Mecusi (Ateşe tapan) inancına sahip Sasaniler'in bu dine geçmeleri için zorlamaları üzerine, Bu yörede tutunamayacaklarını anlayınca 623 yıllarında Hamam Beg idaresinde Rize yöresine göçüp "Danpur" denilen yıkık kasabayı imar ettiler. Yeniden imar ettikleri bu beldeye beylerinin adına izafeten "Hamama Sen (Hamama Bad/ Hama¬min Senlendirdig i) " adin i verdiler. Bu Türkçe adzamanla Hemsen/ Hemşin biçimine girerek günümüze kadar geldi. Tarihi kaynaklardan Hemşinliler'in atalarının Mamadan/ Hemedan'dan ayrıldıktan sonra Kars- Göle dolaylarına yerleştikler; sonradan Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek Çoruh'u karşıya geçtikleri ifade edilmekte ve Bizans kral i 6. Kostantin tarafından şimdiki Hemşin yöresine yerleştirildikleri belirtilmektedir.

      Ayrıca Osmanlı vergi defterinde Hemşinliler için; "Muselmani Kadim" yani : 1461 Osmanlı Fethi öncesi eski Müslümanlar ifadesini kullanılması da bu durumu doğrulamaktadır. Akkoyunlu Türk Devleti zamanında (1350- 1502) Rize'nin güney kesiminde yer alan Hemşin'e bir çok Türk boyu yerleşmiştir. Aşağı Çamlıca (Viçe) ve Molaveyis (Ü lk ü ) köy de bulunan Koç heykelleri bu yörelerdeki Türklüğün bariz delilleridir. Benzeri koç heykelleri doğu Anadolu ve Azerbaycan gibi diğer Türk bölgelerinde de bulunmaktadır. Koyun ve koç heykelleri orta Asya Türk kültürün den kaynaklanmaktadır. Türkler göçüp yerleştikleri yerlerde ölen ilk atalarının mezar taşlarına tastan oyulmak öç heykelli dikerler, bu bir Türklük geleneğidir. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethi ile birlikte Rize ve çevresi de Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1486 ve 1534 tarihli Trabzon sancağı Mufassal Tapu tahrir defterlerine göre bölgenin merkezi yönetime bağlandığını görüyoruz. Bu kayıtlara göre Kaza-i Her sene (Hemşin Kazası ) bağlı 34 köy bulunuyordu.

      Hemşin kazasının; Hemşin, kara Hemşin, EskanosfSenos- Kaptanpasa) olmak üzere üçnahiyesi vardı . 1536 tarihinde yapılan yeni bir idari taksimatla Hemşin, İspir sancağına bağlanmıştır. 1600 tarihli kaynaklarda da bu sancağa bağlı olduğu görülür. 1753 ve 1831 tarihli tapu kayıtlan ile ilgili belgelerde de Hemşin kazasının Trabzon sancağına bağlı olduğu yazılmaktadır 1836 yılında yapılan yeni bir taksimatla Atina (Pazar) ilç e, Hemşin'de Pazar'a bağlı bir nahiye olur. Daha sonra 1856-1857 yıllarında Hemşin'in kaza olduğu bilinmektedir. Ancak 1878 yılında Berlin Antlaşması ile yapılan yeni bir idare düzenleme ile Çoruh iline bağlı bir bucak; 1904 tarihinden sonra da Trabzon'a bağlı olduğu görülmektedir. 05.03.1916 tarihinde Rus i s gali sonucunda Hemşin, Batum Sancağına bağlı olarak yönetilmeye başlanmıştır. 15.08.1918 tarihinde Rus işgalinin kaldırılması sonucunda da Hemşin tekrar Osmanlı imparatorluğu yönetimine girmiştir. Cumhuriyet dönemi ilk idari taksimat 20.04.1924 tarihinde yapılmış ; yapılan bu taksimatla Hemşin tekrar Pazar'a bağlı bir bucak olmuştur.
      Son olarak 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Hemşin yeniden ilçe olarak kurulmuş ; 19.08.1991 tarihi itibariyle teşkilatlanmaya başlamıştır. Böylece 133 yıl sonra Hemşin ilçe olma statüsüne yeniden kavuşmuştur.
      Yöremiz tarihi ile ilgili değerli araştırmaları olan Prof. Dr. Fahrettin KIRZIOGLU Hemşin'den bahsederken Orta Asya Türklerinden kalan bir boyun hatırasını taşıyan 14 Asırlık (Hemşen) adinin yalnız başına bile; Anadolu'nun Karadeniz dağlarının denize bakan eteklerinden İslamiyet'ten önceki Türklük varlığını tanıtacak güzel bir vesika mahiyetinde olduğunu ifade etmektedir.

      Yaşayış bakımından yari göçebe bir hayat süren Hemşinliler'in Oğuzların yazı dilinin bozuk bir lehçesi ile konuştukları bir gerçektir. Hemşin'in başlangıçta esas yerleşim merkezi: Fırtına deresinin yukarı kesimlerinde yer alan Bas Hemşin, Aşağı Hemşin ve Kale-i Balâ'dir. Ancak zamanla nüfusun artması ile önce Rusya içlerine daha sonrada Türkiye sathında gurbet hayatına atıldıkları görülür.

      Hemşinliler'in Anadolu'ya ilk gelen Türklerden olup halen Dede Korkut dilini konuştukları bir gerçektir. Nitekim, Prof. Dr. Laszla KASONY I türanit (Türk) tipini Dogu Karadeniz'de ilk çağlardan beri mevcut olduğunu ifade etmektedir. Hemşin Dil yapısı incelendiği zaman Türk dilinin en sağlam kaynağı sayılan Divan-i Lügat-it Türk deki mecvut bir çok Türkçe sözlerin halen Hemşinliler'in günlük konuşmalarında yer aldığı görü lmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafından 1072-1074 yıllarında derlenen Divan-i Lügat-it Türk'ün tercümesinde geçen "EMSEN" kelimesinin kuzu derisi kürk yapılan deri anlamına geldiği görülmektedir. Deriden yapılmış kürk giyen, kabile boy başkanlarına izafetten Hemsen'li deyiminin ortaya çıktığı da ifade edilmektedir. {Hemşin isminin Hemsen kelimesinden ortaya çıkmış olabileceği kuvvetli bir ihtimaldir)- (H harfini) Bu kelimenin yer almaması , Çağatay Türkçe'sinde (H) harfinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. "EMS EN" kelimesinin Anadolu Türkçe'sinde "HEMSEN" olarak geçmeside doğaldır.

      Bugün Hemşinliler'in gelenek ve göreneklerinden halen varlığını sürdüren bir çok adetler Orta Asya'dan başlayıp İran üzerinden devam eden ve Doğu Karadeniz'in iç kesimlerinde noktalanan tarihi yolculuğun birer delili olarak durmaktadır. Örneğin; eskiden Ergenekon dolaylarında dağlarda yapılan "Vartivor" eğlenceleri simdi ayni ihtişamıyla Hemşin yaylalarında devam etmektedir. Horasan kuşağı ve Farsça Pusis ( Örtülecek Sey) kelimesinden gelen "Püsi" ise; kendine has bağlama biçimi ile Hemşinliler'in hayatında; Orta Asya, Hemedan ve Anadolu hatmin çok güzel bir hatırası olarak varlığını sürdürmektedir.

      BULUTLARIN ÜLKESİ HEMŞİN KAVRAMI ÜZERİNE

      Bilindiği gibi Karadeniz bölgesinin çatısı konumundaki Hemşin yöresi pek çok özelliği bünyesinde barındıran başka bir deyişle her şeyi özel olan bir diyardır. Sözgelimi bitkileri çok özeldir, hayvanları çok çok özeldir, Metorolojisi dahada özeldir, Suları bambaşka özeldir, irili ufaklı gölleri bir başkadır, akarsuları ve çağlayanları bir başkadır. Dağcı İsmet ÜLKER Hemşin’in akarsularını ‘’Kaçkarın Genç Suları’’ diye tanımlıyor. Bana göre ‘’Kaçkarın Kudurmuş Suları’’ demek maksadı daha iyi ifade eder diye düşünüyorum. Elbette böyle bir diyarın bulutları da çok çok özeldir. Hatta Hemşinde hayat bulutlarla müşterek yaşanır. Alçaktan vadiler boyunca su içerek gelen yer dumanı Karadeniz sahilindeki yerleşim birimlerinden bulut olarak görünür ve algılanır. Kaçkaların zirvelerinden bakınca da deniz gibi Hemşin vadilerini doldurduğu gözlenir. Biz buna ‘’Dumanı Göl Olur Tepeler Ada’’ diyoruz. Yüksekten gelen duman ise daha başka bir manzara ortaya koyar. Hatta geliş şekline göre yağmurun ne zaman yağabileceği kuşaktan kuşağa nakledilerek günümüze kadar gelmiştir. Örnek olarak benim büyüdüğüm Ayder’in bulunduğu Haladeresi Vadisine Maçkun un boğazından duman ilerleyerek gelirse başka bir deyişle Büyükdere Hemşinliği Vadisindeki duman ve bulut Maçkun un boğazından Haladeresi vadisine aşarsa çok yakında yağmur yağacak demektir. Yaşlılarımızdan bize intikal etmiş olan ve önemli bir parametre olan bu durumu bizde gelecek kuşaklara aktarmak için sizlerle paylaşmayı uygun buluyoruz. Hemşine ilk kez bulutların ülkesi adını veren, tarihin babası sayılan Herodotos’tur. Pek çok kişi bu tanımdan çok hoşlanmış ve kimileri patent olarak Bulutların Ülkesi kavramını almak için müracaat etmiştir. Ama kavramın ilk sahibi HERODOT 2500 yıl önce öldüğü ve varislerinin de nerede olduğu bilinmediği için bu düşünce teoriden ileri gidememektedir. Başka bir deyişle pratik uygulaması mümkün değildir. Bu güzel kavramın vara yoğa kullanılması kavramın yere düşürülmesi sonucunu getirir diye düşünüyorum. Ne varki Bulutların Ülkesi kavramı Hemşin ‘e son derece yakışmaktadır. Her kıymetli şeyin bir ambalaj içine alınmasında olduğu gibi Hemşin’in güzelliğini Bulutlar ve duman bir ambalaj gibi sarıp sarmalamak süreti ile koruyup kollamakrdadır.Tarihin ve bilimin bize söyledikleri budur.

      09/03/2008
      Opr.Dr Yusuf IŞIK

      hemsinliler.net/tarihi.htm
      " akıl ve gönül ; insan ...

      Dil....dil.......dil.........

      Hemşinlilerin bölgeye gelmeden önceki anadilleri nedir. Hemşince hangi dil grubundandır. Hemşince konuşanlar biraz ahmak herhaldeki asıl dillerini TÜRKÇE yi kullanmayı sürdürürken , kendilerine ait olmayan başkasının anadilini konuşmayı hala sürdürüyorlar. Kimin neci olduğunu ispatlamaya çalışmanın alemi yok.Dil herşeyi açıklar....

      Dil....dil.......dil.........

      Hemşinlilerin bölgeye gelmeden önceki anadilleri nedir. Hemşince hangi dil grubundandır. Hemşince konuşanlar biraz ahmak herhaldeki asıl dillerini TÜRKÇE yi kullanmayı sürdürürken , kendilerine ait olmayan başkasının anadilini konuşmayı hala sürdürüyorlar. Kimin neci olduğunu ispatlamaya çalışmanın alemi yok.Dil herşeyi açıklar....

      Kullanılmayan dil unutulur tabiiki. Herhangi bildiğin yabancı dili yıllarca kullanma unutursun.Hopa HEMŞİN lileri dillerini kullanmış,unutmamış,unutturmaya çalışanlara inat halen kullanıyorlar.Olay budur.
      Kerimim ben hala Yener Kardeşimizin cevabını bekliyorum. Bakalım ki mantıklı bir açıklama yapabilecek mi? Ona benim değil ama Hopa Hemşinlilerinden Akçakoca Hemşin Köyünden bir büyüğümüzün cevabını vereceğim.
      Yener'in haklı olduğu bir konu var. Köken belirlenmesinde Dil Önemli unsurlardan biridir.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Anlamak istemiyorsunuz ama gerçek bu

      Almanyaya işçi olarak gidip,yıllarca kalıp ısrarla Türkçe konuşup çocuklarınada Türkçeyi öğreten ve Türkçeyi hala rahatça konuşan türk aileler ve çocukları var iken,diğer yandan kendisi bile Türkçeyi kısmen unutan ama çocukları Türkçeyi hiç bilmeyen aileler var.Burada toplumun kendine dayatılan koşullara rağmen dilinden,özünden vazgeçmeme veya vazgeçme var.Tıpkı Hemşinlilerde olduğu gibi. Tüm dayatmalara zorlamalara rağmen dilinden vazgeçmeyen ve hala konuşan Hemşinliler var, birde bu dayatmalara boyun eğerek dilini unutan bizim gibi Hemşinliler var. Sonuç olarak herşeye,hertür zorlamaya koşullara rağmen dilinden vazgeçmeyen tüm insanlara selam olsun.