Hemşin'de Kadastro

      Hemşin'de Kadastro

      Öncelikle hemşinde yapılan kadastro çalışmalarının yok denedek kadar az olduğunu belirtmek istiyorum. Bildiğim kadarıyla hemşin merkez ve hemşinin akyamaç (tecina) köyü dışında hemşinde kadastro olmadığını bilmenizi isterim. İlgililer için kadastronun bir tanımını yapmak istiyorum.

      Kadastro ne demektir ?

      Kadastro ; taşınmazların sınırlarını ve maliklerini belirleyip tapu siciline kayıt çalışmalarıdır. Bir başka deyişle kadastro , tüm ülke sınırları içerisindeki taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirleyerek hukuki durumlarını tespit etmek ve işlemlerin kesinleşmesi sonucunda Türk Medeni Yasasınca öngörülen tapu siciline tescil ederek hak sahiplerine tapu belgelerini verme işleminin bütünüdür

      Kadastronun Amacı nedir?

      Kadastronun Amacı ; Tapu sicilini oluşturarak ülkemizin kadastral topoğrafik haritasını oluşturup, taşınmaz mal mülkiyetinin tespiti ile tapusuz arazileri tapuya bağlamak ve eski tapulu olanların tapularını haritaya bağlayarak yenileyip, taşınmaz mal mülkiyetini devlet güvencesine ve kayıt altına almaktır

      Eski tapu belgeleri ile kadastro sonucu verilen tapu senetleri arasında ne fark vardır ?

      Eski tapu kayıtları genel olarak harita veya plana bağlı olmayıp, sınırları, mevki ve hudutlarında bulunan taşınmazlar la belirlenebilecek bilgileri içeren kayıtlardı. Oysa Kadastro sonucu tanzim edilen tapu kayıtları, ölçekli haritalara ve aynı zamanda memleket koordinat sistemine göre her kırık noktasının koordinatları ölçü ve hesap sonucunda belirlenen sayısal sisteme dayalı olup ihtilaf veya yer tespitleri esnasında Yönetmelikler çerçevesinde kesin olarak arz üzerinde sınırları belirlenebilecek nitelikte kayıtlardır. Bunun dışında Kadastro çalışmalarından sonra eski tapu kayıtları işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bunlara dayanarak tapu sicil müdürlüklerinde herhangi bir işlem yapılmaz. ve Kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tapu kayıtlarına dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz

      Hemşinde yapılması gereken tesis kadastrosu çalışmalarının en öncelikli iş olduğunu burdan herkese bildiriyorum.

      teşekkür.

      Bilgilendirme için teşekkürler. Bu konuda ayrıca Kadastro Kanunu'na da bakmak gerekiyor galiba. Zira yapılacak kadastro çalışmalarının önemli bir kısmı bu kanun kapsamına girmektedir. Özellikle kadastro işlemlerinin kesinleşmesi mülkiyet ve hak sahipliği konusunda önem arzetmektedir. Yapılacak çalışmaların başlaması idarenin takdirinde olduğundan bu konuda beklentisi olanların sivil insiyatiflerle taleplerini idareye bildirmeleri de kaçınılmazdır.
      " akıl ve gönül ; insan ...

      tesis kadastrosu nasıl yapılır ?

      İlk Tesis Kadastrosu çalışmaları nasıl yapılır genel olarak takibedilen yol ve ilgililerince yapılması gerekenler nelerdir ?
      İlk Tesis Kadastrosu çalışmaları;

      Kadastro bölgesi sayılan ilçelerin idari sınırları içinde kalan sahanın kadastro çalışma alanlarına bölünmesi suretiyle yapılır.

      Kadastro bölgesindeki belediye sınırları içinde bulunan mahalleler ile köylerin her biri bir çalışma alanı sayılır.Hangi köy veya mahallelerde çalışma yapılacağı yıllık iş programlarında belirtilir ve program çerçevesinde kadastro yapılır.Herhangi bir köy veya mahallenin kadastrosunun yapılıp yapılmadığı veya o yılın iş programında olup olmadığı, ilgili kadastro müdürlüğünden veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden öğrenilir.

      Yıllık iş programında belirtilen köy ve mahallelerde hangi tarihte kadastroya başlanacağı en az 15 gün önceden Kadastro Müdürü tarafından, çalışma yapılacak köy ve mahalle ile mücavirindeki köy ve mahallelerde ve bölge merkezinde, alışılmış vasıtalarla ilan edilir. Bu ilanın bitiminden sonra kadastro teknisyenleri çalışma alanına gönderilir ve kadastro teknisyenlerince çalışma alanının sınırı belirlenip krokisi düzenlenir.

      Çalışma alanı sınırı içindeki taşınmaz malların, ada ve mevki esasına göre sınırlandırma ve tespiti yapılır. Kadastrosuna başlanılacak olan ada ve mevki, çalışmalara başlamadan en az 7 gün önceden kadastro teknisyenlerince çalışma yapılan köy ve mahallede ilan ettirilir ve bu ilanın bitimini takiben sınırlandırma ve tespit çalışmalarına başlanır.

      Taşınmaz mallar kadastro teknisyenlerince, hazır bulundukları takdirde mal sahipleri ile ilgililerin huzurunda, varsa harita, tapu ve vergi kayıtları ile diğer belgeler, muhtar ve bilirkişilerin bilgilerine başvurulmak suretiyle incelenir ve zemine uygulanır. Muhtar ve bilirkişilerin beyan ve ifadelerinden edindikleri bilgilere göre, kadastro teknisyenlerince taşınmaz malların sınırlandırma ve tespitleri yapılarak kadastro tutanakları düzenlenir.

      Kadastro harçları, son beyan dönemine ait emlak vergisi değeri üzerinden ve ilgililerin sınırlandırma ve tespit sırasında hazır bulunup bulunmadığına göre değişik oranlarda hesaplanır.

      www.tkgm.gov.tr
      KISACA BİR BİLGİ EKLEMEK İSTİYORUM MİLLET . KÖYÜNÜZDE TESİS KADASTROSU ÇALIŞMALARININ YAPILABİLMESİ İÇİN ZAHMET EDİP BUNU YAZILI BİR ŞEKİLDE İLGİLİ KADASTRO MÜDÜRLÜĞÜNDEN TALEP ETMENİZ GEREKİR. BİRTAKIM SÖZLERİN TESİRİ ALTINDA KALMADAN KÖYLERİNİZDEKİ BU MÜLKİİ SORUNU GİDERMEYE ÇALIŞIN. TAŞINMAZLARINIZ İÇİN BU EN ÖNDE GELEN SORUNLARDAN BİRİDİR. ALTI DERE ÜSTÜ YILDIZ TAPULARIYLA ARTIK İŞ YAPILMIYOR.

      Taşınmaz sahiplerinin dikkatine

      Öncelikle güzel hemşinimizde başlatılan kadastro çalışmaları hayırlı olsun diyorum ve köylerimizdeki taşınmaz sahiplerinin yapması gerekenler ile ilgili birkaç faydalı bildi yazmak istiyorum.

      Öncelikle; yemin ettirilerek belirlenmiş köy bilirkişilerine ve muhtara büyük iş düşmektedir. Üzerlerine düşen görevi güzelce yerine getirmelerini tavsiye ederim.

      Birinci aşama: Bilirkişiler ve muhtar, köy genel sınırlarıının belirlenmesinde ölçüm ekiplerine yardımcı olsunlar aksi takdirde köyün arazilerinin bir kısmı komşu köy sınırları içerisine girebilir. Ayrıca köyde yapılan sabit nokta tesislerinde (Pilye, Nirengi,Poligon) ekiplerin yanında olmaya dikkat etsiner çünkü, ilerleyen zamanlarda bu noktalardan ölçüm yapılmaya gelindiğinde noktayı bulma sorunu yaşanabilir.

      İkinci aşama: Bilirkişi ve taşınmaz malın sahiplerinin bizzat arazilerinin başında bulunmaları ve ölçümü yapan ekibe sınırları göstermeleri gerekmektedir. Ormanla sınırı olan yerlerde sakın ve sakın ormanlık alanı ölçtürmeyin. Aski takdirde otomatikmen Orman Müdürlüğü ile mahkemelik olursunuz. Sınırlandırması ve ölçümü yapılan arazinin kime ait olduğunu krokiciye bildirin.Burada hissedarları yazdırmanıza gerek yok çünkü tutanak aşamasında zaten bütün hissedarlar süzgeçten geçecektir. Burası benim meşem , burası benim koruluğum deyip ölçüm ekibini bu yerleri ölçmesi için zorlamayın. Zaten ölçtürsenizde bu yerlere tapu verilmez.Sadece ekip biçtiğiniz arazileri ve evlerinizi ölçtürün.

      Üçüncü aşama: Köy genelinde ölçümler ve bürodaki değerlendirmeler bittikten bir süre sonra (bu süre bürodaki teknik ekibin çalışma hızına ve Orman Mühendisinin performansına bağlı) ölçümü yapılan yerler ve arazinin geçmiş zamandaki mevcut durumu 1/25000 ölçekli askeri haritalar ile karşılaştırılarak uygun görülmeyen yerler iptal edilir ve Orman paftaları oluşturulur. Bu paftaların bir nüshası Orman Müdürlüğünde diğer bir nüshasıda taşınmaz sahiplerinin rahatlıkla ulaşıp görebileceği (Köyde; Cami,Kahve,Okul gibi) yerlerde asılarak 1 aylık orman askısı sureci başlamış olur. Bu süre içerisinde arazi sahipleri itirazda bulunabilirler. İtirazlar Orman Müdürlüğüne yapılır.

      Dördüncü aşama: Orman askısı süresince soruşturma aşaması vardır. Bu aşama en önemlilerinden biri sayılır. Taşınmaz sahipleri ve hissedarları mutlaka kimlik fotokopilerini(arkalı önlü) ve araziye ait her tür belgeyi ( Satış senedi, eski tapu, Yeni tapu, Arazi beyannamesi vb.) soruşturmayı yapacak olan memura teslim etmeleri gerekir. Burada her parselin teker teker bilirkişilerin de onayı ile soruşturması yapılır. Soruşturma aşamasından sonra kültür parsellerinin paftaları Ada parsel bazında hazırlanır ve yine orman askı ilanındaki gibi 1 aylık süre ile askıya çıkartılır. Buradaki itirazlar ilgili Kadastro Müdürlüğüne yapılır.Değerlendirmeye alınmaz ise askı ilanından sonra mahkeme yoluna gidilir. Konuya ilgili Kadastro Mahkemesi bakar.

      Not: Ormanla ilgili sınır sorunlarınızda mahkemeye dava açmamanız tavsiye edilir. Çünkü Orman Daireleri bu güne kadar ilgili hiçbir davasını kaybetmemiştir. Boş yere masraf ödersiniz.

      Son aşama : Askı ilanları ve tutanak aşamaları bittikten birkaç ay sonra taşınmaz sahipleri beli bir bedel karşılığı tapularını ilgili Tapu ve Kadastro Mügürlüğünden temin edebilirler.

      Konuyla ilgili başka sormak istediklerinize, bilgim dahilince cevap vermeğe çalışacağım. Saygılarımla ;

      Harita Mühendisi
      Erkan DEMİRCİLER

      Zilyed. Zilyedlik

      Bir mala fiilen el koyan ve malik gibi tasarrufta bulunan şahıs zilyed, bu işleme de zilyedlik denir.

      Zilyed kelimesinin sözlük manası el sahibidir. "Yed" sözlükte el manasına geliyorsa da "tasarruf"tan kinaye olarak kullanılmaktadır. Nitekim şu hane falanın yed-i idaresindedir denildiğinde adı geçen hanenin o kişinin tasarrufunda olduğu kastedilmektedir (Hacı Reşîd Paşa, Rûhu'l-Mecelle, İstanbul 1328, VIII,127). Istılah olarak zilyed bir ayna bilfiil el koyan yahut tasarruf-ı müllâk (mâlik gibi tasarruf eden) ile tasarrufu sabit olan kimsedir (Mecelle, mad. 1679). Buna göre fiilen el koymak, elinde bulundurmak, malik gibi tasarrufta bulunmak zilyediliktir. Fiilen eli altında bulundurmak ve malik gibi tasarrufta bulunmak zilyedliğin unsurlarını teşkil eder.

      Elinde bulundurmak ifadesine fiilen kaydı eklendiği zaman bu, bir kimsenin giydiği elbise, kolunda veya cebindeki saat, bindiği hayvan veya araba gibi ancak menkullerde söz konusu olabilir. Bunlar kişinin fiilen eli altındadır ve zilyediliğindedir: Mâlik gibi tasarruf (tasarruf-ı müllâk)'tan maksat, mülkiyet konusu eşya üzerinde bahis mevzuu olan kullanma, faydalanma ve tüketme tasarruflarının tümü veya bir kısmıdır. Bu tasarruf hem menkul hem de gayr-ı menkullerde söz konusudur. Tarlayı sürmek, hayvan veya arabaya binmek, arsaya bina yapmak gibi (Ali Haydar, Dürerü'l-Hükkâm, İstanbul 1330, IV, 372-373; H. Reşid Paşa, a.g.e., VIII, 9).

      İslâm Hukuku zilyedliği genel olarak korunması gerekli bir hak veya hukukî durum olarak kabul etmemiştir. Bu sebepledir ki zilyede karşı zilyedliğe veya mülkiyete dayanan istihkak davası açılabilir. Zilyed'in hüsnüniyetli iktisabı bu davalara engel teşkil etmez. Zilyedlik mülkiyet davasında bir delildir, ancak bu delil aksini isbat eden bir delil bulunmadıkça geçerlidir. Bir kimsenin bir şeye zilyed olması yalnızca mülkiyete dayanmaz. Âriyet alan, kiracı, rehin alan, emanet alan, gasbeden... de malın zilyedidir. Zilyedliğin sübutû mülkiyetin sübûtunu gerektirmez. Fukahâ'nın çoğunluğu bu görüştedir. Mâlikî mezhebine mensub bazı fakihlere göre bazı şartlarla on yıllık zilyedlik, mülkiyet kazandıran bir hukûkî sebep olarak değerlendirilmiştir (Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, İstanbul 1987, III,192-193; Ali Haydar, a.g.e., IV; 596). İslâm hukukunun tercihi gerçek hak sahibini korumaktır. Buna bağlı olarak zaman aşımına, hak kazandırıcılık fonksiyonu tanınmamıştır. Bir kimse menkul veya gayr-ı menkulü uzun süre elinde bulundurup mâlik gibi tasarruf etse dahi sırf bu sebeple mal üzerinde aynî hak (meselâ mülkiyet) kazanmış sayılmaz, zaman aşımı yalnızca belli şartlarda davanın reddine sebep teşkil eder. Bunun sebebi de süre sanırına tabi olmayan dava hakkını kötüye kullanmayı önlemektir. Çünkü aradan uzun yıllar geçtikten sonra hakkı isbat güçleşmekte, tertib ve muvazaa ihtimalleri artmaktadır (H. Karaman, a.g.e., III, 193).

      Zilyedliğin Fonksiyonu
      Birden fazla şahsın bir mal üzerindeki zilyedlik iddialarına zilyedlik davası (tenâzu' bi'l-eydî) denir. Davada zilyed ile hâric'i belirlemek en önemli konudur. Hâric zilyed olmayan demektir. Çünkü bununla müddeî (davacı) ile müddeâ aleyh (davalı) bilinir. Zira ayn davasında taraf ancak zilyeddir (Mecelle, mad.1635). Binaenaleyh hâric davacı ve zilyed davalı olup haric'den davasını isbat için beyyine (delil) istenir. İsbat ederse iddia ettiğini alır. İsbat edemez ise münkir (inkâr eden) olan davalıya yemin verilir. Zira yemin inkâr edenedir. Yemin etmekten kaçınırsa (nükûl) dava konusu olan malın müddeî'ye ait olduğuna kazaen istihkak ile hükmolunur. Fakat davalı yemin ederse onun lehine kazaen terk ile hükmolunur. Kazaen istihkak ile hükmolunamaz. Kazaen terk'den sonra davacı beyyine ikame edecek olsa kabul olunur ve davacı lehine kazaen istihkak ile hükmolunur. Terk ile hüküm, istihkakın sübûtu demek olmadığı içindir ki davacı isbat delili bulduğu zaman mahkemeye müracaat ederek delilini sunar ve lehine hüküm (istihkak hükmü) alabilir.

      İşte bu netîcelerin ortaya çıkarılması için taraflardan hangisinden delil isteneceği ve hangisine yemin verileceği konusunun açıklığa kavuşması gerekmektedir ki bu da zilyedin kim olduğunun anlaşılmasına bağlıdır (H. Reşîd Pa,ra, a.g.e., VIII,127-128; Ali Haydar Efendi, a.g.e., IV, 588-589).

      Zilyedliğin Korunması
      Hakka dayanmayan zilyedliğin korunması söz konusu değildir. Hakka dayanan zilyedlik ise kuvvet kullanarak bizzat zilyed tarafından, yine zilyedin dava açması ile ve nihayet zilyedin müracaatı olsun olmasın idârî teşkilat içinde yeri bulunan hisbe görevlileri tarafından korunur. İster müslüman olsun ister gayr-ı müslim olsun İslâm ülkesi vatandaşlarının can, namus ve mal dokunulmazlıkları vardır. Fukaha mala tecavüzü cana ve namusa tecavüz gibi haram saymışlar, mal sahibine ve tecavüze şahid olan diğer müslümanlara bağırma, el ile menetme, sopa ile menetme, silah kullanarak menetme, uzvunu sakatlama ve nihayet öldürme tedbirlerine kadar yer verilen hafiften şiddetliye doğru sıralanan bir salahiyet vermişlerdir (Şîrâzî, el-Mühezzeb, Kahire, 1397/1959, II, 226). Müctehidlerin çoğu gasb ve tecavüzü kuvvet kullanarak önlemenin bir hak olduğunu savunmuşlar, bir kısmı da amme nizamı ve hakkın korunmasının temini açısından farz olduğu görüşünü benimsemişlerdir.

      İslâm'da kaza ve idare teşkilâtı içinde yer alan ve emir bi'l-ma'ruf, nehiy ani'l-münker prensibine dayanan hisbe'nin sahasına açık, kesin, gayr-ı meşru hareket ve tasarruflar girer. Müdahale için tecavüze uğrayanın müracaatı şart değildir. Hisbe sorumlusunun önleyici tedbirleri de öğüt ve ikazdan silah kullanmaya kadar sıralanmıştır. Eli ile müdahale ederek önleme örnekleri sayılırken "içkiyi dökmek, erkeğin sırtından ipek elbiseyi çıkararak gâsıbı gasbettiği araziden çıkarmak" ' vb.leri sayılmıştır (H. Karaman, a.g.e., III, 196-197).

      Zilyedlik Davaları
      Zilyedliğe hükmetmek, mülkiyet ve istihkâka hüküm demek değildir. Bu hüküm gerek yalnızca zilyedliğin iadesini gerektirecek bir delil ortaya çıkıncaya kadar malı zilyedin elinde bırakmak (zilyedliği korumak) gerek deliler çeliştiği zaman zilyedliği tercih sebebi kılmak ve gerekse istihkak vb. davalarında zilyedi tesbit ederek davalı ile davacıyı tayin etmek bakımından menkul ile gayr-ı menkûl arasında fark yoktur. Zilyedlik menkul ve gayr-ı menkulde mezkûr fonksiyonları ifâ etmektedir (Karaman, a.g.e., III, 197-19.

      Zilyedliğin İsbatı Davaları
      a-Gayr-ı Menkullerde
      Dava konusu olan gayr-ı menkullerle ilgili davada davalı zilyed olacağı için önce zilyed, şahid vb. delillerle tesbit edilmelidir. Tarafların birbirini tasdik etmeleri yani davacının davası üzerine davalının onu tasdik ederek, zilyed kendisi olduğunu ikrar etmesi ile davalının zilyed olduğuna hükmedilemez. Bir gayr-ı menkûle zilyed bulunduğunu iddia edenin bunu delilleriyle isbat etmesi gerekir. İkrar ve kabul zilyedliğin delili değildir. Ancak ikrar ve kabul satış ve gasb yoluyla zilyedliğin intikali şeklinde vaki olmuşsa bu ikrar veya kabul, zilyedliği isbat için yeterlidir (Ali Haydar, a.g.e, IV, 590-592).

      Bir evde oturmak, arsada kuyu, ark vb. şeyler kazmak, ağaç dikmek, bina yapmak, ekip-dikmek, korulardaki ağaçları kesip satmak veya buna yakın bir şekilde faydalanmak, çayırda otları kesip saklamak veya satmak, hayvanları otlatmak gibi fiiller gayr-ı menkullerde zilyedliğin alametleridir. Sadece evin anahtarını elinde bulundurmak zilyedlik değildir (Ali Haydar, a.g.e., IV, 592).

      b- Menkullerde
      Menkul mal kimin elinde bulunuyorsa zilyed odur. Bunun isbatı için tarafların delil getirmelerine gerek yoktur. Bu surette menkûlde zilyedlik müşahede, ikrar ve beyyine (delil) ile sabit olur. Birden fazla kimse bir mala el koymuş ise bunlardan hangisinin diğerine tercih edileceği hususunda İslâm Hukuku, eşya ile zilyedlik iddiasında bulunanlar arasındaki bağın derecesine bakarak hüküm vermektedir. Eşya ile hangisinin irtibatı daha sağlam ve sıkı ise o zilyed olarak tercih edilmektedir. Elbiseyi giymiş olan eteğinden tutmuş olana, hayvana binmiş olan, yularından tutana, yularından tutan kuyruğundan tutana tercih edilmektedir. Eğersiz olarak ata binmiş olan kişi, eğer üzerine binmiş olan iki kişi, halı üzerine oturan ile ondan tutan, halı üzerine oturan iki kişi vb. zilyedlikte eşittirler (Ali Haydar, a.g.e., III, 593-595).

      Bir gayr-ı menkul üzerinde her iki tarafın da zilyedlik iddiasında bulunmaları halinde delil (şahid) istenir. Her ikisi de şahit getirirse, elleri altında bulunan kısımlar için her ikisinin de zilyedliğine hükmolunur. Bu arada tarihi daha sonraya ait olan şahitlik, daha eski tarihli zilyedlik şahitliğine tercih edilir. Eğer bunlardan birisi delil getirirse onun lehine hükmolunur. Bir gayr-ı menkulde iddiada bulunan iki taraftan hiçbiri zilyed olduğunu isbat edemez ise her birine diğerinin talebiyle hasmının o gayr-ı menkulde zilyed olmadığına yemin verdirilir. İkisi de yeminden nükûl ederse (kaçınırsa) müşterek zilyed oldukları sabit olur. Birisi yemin de etse onun lehine hükmedilir, diğeri hâric sayılır. İkisi de yemin ederse hiçbirinin zilyed olduğuna hükmolunmaz. Gerçek durum ortaya çıkıncaya kadar gayr-ı menkul bekletilir (Ö. Nasuhi Bilmen, İslılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1985, VIII,191-192).

      Suîniyetli Zilyedin Mükellefiyetleri
      Sûiniyetli zilyedin elinde bulunan mal aynen mevcut ise bunu hak sahibine teslim edecektir. Zilyed malı tüketmiş, itlaf etmiş, istihlâk, itlâf veya telef yoluyla mal yok olmuş ise tazmin gerekir. Bu tazmin mal mislî ise misliyle tazmin edilecektir. Mal kıyemî ise Ebû Hanîfe'ye göre ödeme zamanındaki kıymeti, Ebû Yûsuf'a göre gasb günündeki kıymetini, İmam Muhammed vc Hanbelîlere göre ise pazarda ve çarşıda malın arkasının kesildiği, bulunamaz olduğu zamandaki kıymetini ödeyecektir. Şâfiî mezhebine göre ise gasb zamanındaki bulunamaz olduğu zamana kadar geçen müddet içindeki ulaştığı en yüksek değeri ödeyecektir. Zâhîrîler ile Mâlikîlerden Eşheb'e göre mal sahibi dilerse gâsıba malı buluncaya kadar mühlet verecek ve dilerse oradaki kıymetini taleb edecektir (Serahsî, el-Mebsut, Kahire 1324 - 31, XI, 50 vd.; Kâsânî, Bedaiu's-Sanâyi, Kahire 1327-28/1910, VII, 151; Şirâzî, el-Mühezzeb, Kahire,1379/1959-60, II, 375 vd.; Şirbînî, Muğni'l- Muhtâc, Kahire 1377/1958, II, 283; İbn Kudâme, el-Kâfı, Beyrut 1402/1982, II, 403, vd.; İbn Hazm, el-Muhallâ, Kahire, t.y., (Mektebetü Dâri't-türâs), VIII, 104; Karaman, a.g.e., II, 480, III, 205).

      Zilyed, kendi malından harcayarak malın bazı vasıflarını değiştirirse mal sahibi dilerse malı tazmin ettirir, dilerse ilave ve eklerin masrafını vererek malı geri alır. Değişiklik malın isim ve mahiyetini değiştirecek ölçüde ise mal haksız zilyede kalır ve sahibi bedelini alır. Hak sahibinin zilyedliğinin izalesinden sonra haksız zilyedin malı kullanmasından dolayı değer kaybı meydana gelirse zilyed bu eksiği tazmin eder. Malın semereleri mal sahibine aittir. Zilyed bunları tüketmiş olursa tazmin eder. Zilyed'in semere almak için yaptığı gerekli masraflar, tazmin bedelinden düşülür (Merelle, md., 890-891, 899-900, 903; Karaman, a.g.e., III, 205-206).

      Hüsnüniyetli Zilyedin Mükellefiyeti
      Gâsıbtan malı, bilmeden satın alan, kiralayan, miras yoluyla sahip olup üzerinde tasarrufta bulunan şahıslar hüsnüniyetlidir. Hanefiler hüsnüniyetti üçüncü şahısları genel olarak sûiniyetli olanlarla aynı hükümde tutmuş, ancak kirada ve hak sahibi olduğunu zannetme durumlarında hüsnüniyetli zilyedi diğerinden ayırmışlardır. Buna göre bir şahıs babasından miras kalan arsayı ağaçlandırmaktan veya bina yaptıktan sonra bir başkası akara sahip çıkıp hakkını isbat etse, eğer tasarrufta bulunan kendinin olduğunu zannederek bu fiilleri yapmış ise ve yaptığı masraf akarın bedelinden fazla ise bedelini ödeyip akara sahip olabilir. Eğer böyle bir zanna dayanmadan tasarrufta bulunmuş olsa ağaçları sökmesi veya binayı yıkması gerekir (Mecelle, md. 906; Karaman, a.g.e., III, 207).

      Saffet KÖSE

      sevde.de/islam_Ans/Z/42.htm
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000

      Orman Arazileri Sahiplerine İade Edilecek

      Milletvekili Nusret Bayraktar, ay sonuna kadar çıkması beklenen 2B Yasası ile tapulu orman arazilerinin ücretsiz olarak iade edileceğini söyledi.

      GÖKTÜRK FIRAT
      AK Parti Rize Milletvekili Nusret Bayraktar, ay sonuna kadar çıkmayı beklenen 2B Yasası ile tapulu orman arazilerinin ücretsiz olarak sahiplerine iade edileceğini söyledi.

      Rize Basın Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyen AK Parti Rize Milletvekili Nusret Bayraktar çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Ay sonunda çıkması beklenen 2 B Yasası ile bilgiler veren Bayraktar, “2B Kanun Tasarısı son aşamaya geldi. Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na geldi. Son gözden geçirmelerini yapıyoruz. Komisyonda son şeklini vererek en geç önümüzdeki ay sonuna kadar çıkmış olacak” dedi.

      Çıkartılacak yaşanın orman vasfını yitirmiş arazilerin vatandaşlara ücretli veya ücretsiz olarak devrini öngördüğünü belirten Bayraktar “Vatandaşımız halen 2B’nin ne olduğunu tam bilmiyor. 2 B Orman vasfını kaybetmiş, bir daha orman olma özelliği olmayan alanlardır. Mülkiyeti hazinede midir ormanda mıdır belli değildir. 2009 yılında çıkartılan yasa ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalarda orman vasfını kaybetmiş bir daha orman olmayacak alanlar hazine adına tescillenmiş alanlardır. Bu yasa Hazine adına mülkiyet sahibi belli olduğu içir tespit edilen alanların ha sahiplerine satışı ve devrini ön gören bir yasadır” diye konuştu.

      Vatandaşların mağdur olmayacağı bir yasal düzenleme hazırladıklarını belirten Bayraktar, devir işlemlerinin bedelli ve bedelsiz olarak yapılacağını vurgulayarak “Zamanında vatandaş tapulu mülk olarak satın almış. Ellerinde Cumhuriyet ve Osmanlı tapusu var. Geçen süreçte Orman, dava açıp 2B olduğu gerekçesiyle bu arazileri vatandaşın ellerinden almıştı. Vatandaşımız para ödeyerek satın aldığı bu arazilerini bir kez daha para ödeyerek almaları hak değil. Bu nedenle bir bölümü bedelli olacak bir bölümü bedelsiz olacak. Beledi satışta şu anki raiç bedelin yüzde 70’i alınacak. Bunun yüzde 20’si peşin tahsil edilecek. Kalanı ise 4 yılda 8 eşit taksitle ödenecek. Peşin ödeyenlere ise yüzde 20 tenzilat yapılacak. Tapusu olup ta tapusu iptal edilenlere arazileri bedava iade edilecek. 1945 ve 55 yılında devlet vatandaşın elindeki tapulu orman arazilerine el koyarak bunlar devletindir dedi. Eğer elde tapu varsa ve orman olarak kalacaksa veya devletin bir projesi gereği kullanılacaksa bu kez devlet o tapulu mülk sahibine günümüz değerleri üzerinden parasını ödeyecek. Bizim adalet anlayışımızda hiçbir vatandaşın mağdur olmamasına dikkat ediyoruz” şeklinde konuştu.

      pazar53.com/orman-arazileri-sa…-iade-edilecek-20347h.htm
      Ben Değil Biz Varız
      Naci KOBAL 2000