Katmerli Şiir

      Katmerli Şiir

      Bu akşam ha burada
      Böyle sabah olacak
      Deduğum türkilerden
      Kimse darılmayacak.

      Seğer sağanum yoktur
      Kalayli kazanuma
      Hemşinin methi çoktur
      Çıkamadum duzina.

      Soğuk havada yakar
      Anam evde kuzina
      Güveneyim mi dostlar
      El kizinun sozina.

      Artık anamdan geçti
      Oturmaktur sirasi
      Kuzina evde durur
      Hemşindedur çirasi.

      Eskiden makbul idi
      Kolotinun kurtlisi
      Hemşinde mi iyidur
      Hoşmerinun yağlisi.

      Yaş oldi yirmiyedi
      Yoktur benden dertlisi
      Muhlama yiyemezsem
      Yerum kabak sütlisi.

      Siste yaylaya çıkma
      Eğer yoksa klavuz
      Soğuk havalar geldi
      Yatilur mi yalağuz.

      Karincanun yukini
      Ben olsam taşiyamam
      Öyle aykiri sözi
      Bal da olsa yutamam.

      Kayde düzenum yoktur
      Almamişum dersini
      Böyle olacak dersen
      Ben söylerum tersini.
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Siz de sağolun Muzaffer Bey,
      Bu şiirin özel bir karşılığı yok; memlekete özlem, hemşehrilerime özlem
      diyebiliriz.Sırf kültürümüze katkı olsun diye yazdım...
      Düzeyli cevapları beklerim pek tabiii...
      Zamanım olduğu sürece...
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Pılın pırtın toplasın
      Tüm kalayli tasini
      Sıkıntılı zamanda
      Bilmezse hiç yasini.

      Evimuzun üstüne
      Bizum olur derani
      Gelur ramazan ayi
      Okumali kurani.

      İlkokulda çok yedum
      Çeyrek üstü pulama
      Komşuda duyduğuni
      Hep ağzuna dolama.

      Kaspeceyi bilurum
      Asavespayi bilmem
      Her konuşulan lafa
      Ulu orta hiç gülmem.

      Allahun işi böyle
      Olmazsa hiç durumum
      Bi sobali bi eve
      Ayak usti dururum.

      Babamun oğli çoktur
      Kalmaz bana mirasi
      İstanbul büyükşehir
      Pahalidur kirasi.

      Sıkınti çekmeyince
      İşi sarmaz bu işun
      El açmazsak allaha
      Köti olur gidişun.

      Söylenen türkilerden
      Kalur bana meraği
      İnşallah burda olur
      Sevdaluğun duraği.
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Attuğun türkilerun
      İyi olsun kaydesi
      Ağır olan hastaya
      Dokunur mi faydesi

      Bu yaz yine yemişum
      Anamun ekmeğini
      Belki gelecek yaza
      Yaparuz gereğini

      Yali helvasi ile
      Doldurdum tereğini
      Gelmiş elli yaşina
      Görmemiş meleğini

      Karşi bere konişup
      Esirgeme sözuni
      Görememişum daha
      Mesene de pozuni

      Allahun işi böyle
      Herkes sever gülini
      Acep ben da mi sevsem
      Senun gibi gelini

      Aykiri laflar ilen
      Kırmayasun kalbumi
      Merak ederum seni
      Gönder bağa albumi.
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Geldum habu yaşuma
      Sevdaluk edemeden
      Benum ezberum vardur
      Sen okursun heceden

      Atma türkisi çoktur
      Şair çıkar Rize den
      Ben de mi şair oldum
      Okiyirum gazelden

      Ne edelum güzelum
      Söyleturler adami
      İkbali çok olanun
      Hiç olur mi harami !

      Gönderdun resimuni
      Bi ben miyim meraği
      Gezduğum sitelere
      Herkes seni sorayi !

      Ben de gönderdum sana
      Postadan resimumi
      Senun akluna olsam
      Söylerdun değerumi

      Gece uyku tutmazdi
      Hani akşam yatinca
      Bekle filmin sonini
      Bu iş burda bitinca

      Bu yirmibir yaşina
      Biturdum fakülteyi
      On yedi yaşina da
      Çayeli ne liseyi

      İstanbul da yaşarum
      Bilurum kaliteyi
      Acep ben de mi alsam
      Bituren fakülteyi !

      Şu arep kabağinun
      İyi olur sütlisi
      Taze horum kizinun
      Ben mi olsam mutlusi
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Gidelum dağa mola
      Hey kurbanayim ana
      Karişalum dumana
      Senun gibi güzeller
      Hey kurbanayim ana
      Gelmez mi hiç imana

      Çimenluğun başinden
      Hey kurbanayim ana
      Suyu verelum harka
      Gelsan girsan koluma
      Hey kurbanayim ana
      Horona olsak halka

      Yaylalar çiçek açar
      Hey kurbanayim ana
      Benum çiçeğum sari
      Yüzünü gördük amma
      Hey kurbanayim ana
      Sesuni duyur bari

      Daha yakin göreyim
      Hey kurbanayim ana
      Kahverengi gözlerun
      Deprem çok mi salladi
      Hey kurbanayim ana
      Aciklidur sözlerun

      Güz ayi yaprak döker
      Hey kurbanayim ana
      Çiçeğumun sarisi
      Olamaduk güzelum
      Hey kurbanayim ana
      Bir elmanun yarisi

      Selam olsun Hemşin’e
      Hey kurbanayim ana
      Şahmerli midur köyün
      Oldum site sakini
      Hey kurbanayim ana
      Alsam selamun her gün

      Haliç’in kenarina
      Hey kurbanayim ana
      Gemi durur limana
      Bilsam ki niyetun var
      Hey kurbanayim ana
      Para koysam cüzdana


      Evde bekarumuz çok
      Hey kurbanayim ana
      Razi oldum sırama
      Zaten niyeti olen
      Hey kurbanayim ana
      Olmiş sıra kapima

      Senun gibi güzeller
      Hey kurbanayim ana
      Hergün kapimdan geçer
      Evde kalmiş bulikler
      Hey kurbanayim ana
      Acep koca mi secer !

      Seni kırmak istemem
      Hey kurbanayim ana
      Budur değil niyetum
      Zaten böyle olsaydi
      Hey kurbanayim ana
      Yükselmezdi fiyatum

      Uzun lafun kısasi
      Hey kurbanayim ana
      Türki derum duvara !
      Bilsem ki duyacaksen
      Hey kurbanayim ana
      Buluşalum Bulvar'a
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Arkadaşlar yanlış anlaşılmasın külürel amaçlıdır, daha acemiyiz, ustalara saygılıyız :

      Bulik kerdun kalbumi
      Şimdi geldi sirasi
      Acem şali mi aldi
      Çok mi onun parasi

      Babamun oğli çoktur
      Kalmaz bana mirasi
      İstanbul büyükşehir
      Pahalidur kirasi

      Kapisi kitli durur
      Yazanemun kasasi
      Ka evleneceklerun
      Çok olurmiş tasasi

      Muhlama tavasinun
      Tuterler mi sapini
      Çarhalayi bilmeyen
      Uşak yutti hapini !

      Gelince bahar ayi
      Baluk oynar dereye
      Muhlama yemiyeni
      Koyarlar mi Kale'ye

      Taşli derenun başi
      Akar gözümün yaşi
      Aklumden de çıkmayi
      Onun o kalem kaşi

      Şimdiki buliklerun
      Yaşi sorulmez yaşi
      Taş fırını değilsan
      Sırtına alda taşi !

      inşallah yavaş yavaş öğreneceğiz, herkese sevgi ve saygılar...
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Meleskurliye

      Attuğunuz türkiler
      Hep aykiri aykiri
      Bi ben mi tanimedum
      Meleskurli fakiri

      Alçak çami budarlar
      Hep alttan yukarıya
      Hemşinin bulikleri
      Varur mi fukaraya

      Yaylanun çimenine
      Keçi vurur çangini
      Herkes sevduğun alsa
      Geçse yürek yangini

      Uşak seni tanimen
      Duymamişum metuni
      Ha böyle atişelum
      Hece olsun kanuni

      Öyle atişmaklare
      Sen kimi kandurursen
      Allah acisun bize
      Herhalde sevdalisen.
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Özelde meleskurliye genelde Hemşin ve Hemşinliye saygı ve sevgilerimle...
      Söz meclisten dışarı...

      (Bu akşam ha buraya
      Böyle sabah olacak
      Deduğum türkilerden
      Kimse darılmayacak)

      Felambur ağacinun
      Hiç olmaz mi ciguni
      Gelursen bize menci
      Ağır etmem yukuni

      Gelurken geturursen
      İpun ilen orağun
      Olo karnunda doyar
      Bu olmasun merağun

      Doyurir mi karnuni
      Bi haçaçor armuti
      Hicunade koyarsen
      Oteberi çuluni

      Tereyağida getur
      Var mi kalayli tavan
      Uni da benden olsun
      Bi de muhlama yapan

      Helbeten havadardur
      Yüksek dağun yaylasi
      Denize karşi yersen
      Bi de baluk tavasi

      Ekmeği bol olanun
      Doli olur tereği
      Yali helvasi ile
      Var Çayeli ekmeği

      Bizim köyün üstidur
      Kuspa’da olmaz yaban
      Eyi menci olursen
      Kalursen bize çoban

      Çaçaya katmayesen
      Kestane kurusini
      Seğerum sefil olur
      Bağırtma eyisini

      Kokisi erken çıkmaz
      Basma derun kumece
      Kumecide bilmezsen
      Lahana kat güvece

      Ekini ettum teman
      Kısa kestum gercuni
      Türki atenim sana
      Yoğireyum harcuni

      İşbu türki Hüseyin Şişman'ın defterine kayıtlıdır.
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Çayeli Aşıklar deresi çeşni :

      Kolundaki saati / Ver kurayim kurayim
      Haftalar yedi sekiz / Sensuz nasil durayim

      Hayat başina sini / Kim silecek pasini
      Memiş dayi de etti / Gelinlerun hasini

      Derelerden aşaği / Seğer çobani misun
      Buldır bile gezerduk / Bu yil yabani misun

      Armudi budakladum / Dallarini sakladum
      Anasinun yoninde / Kezini kucakladum

      Sırt üstine lahana / Döneyi sağa sola
      Derdumi diyeceğum / Hiç derdi olmayana

      Eda eda tükettuk / Gürgenlerun molini
      Aylar geldi geçeyi / Bekleyirum yolini

      Daha yemişte vermez / Kerma incir dalini
      Yemesi nasip olsun / Aci Hemşin balini

      Türkiler hecelidur / Budur bunun kurali
      Yeni sevdalilerun / Sorulur mi suali

      Eski acem şalinun / Belli olmaz deseni
      Şarap versun sakiler / Doldureyim kaseni

      Yurudum gideyirum / Selam geri kalana
      Ne mutli bu dünyada / Sevduğuni alana
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...
      Söz meclisten dışarı Antalya’lı bi çobana…

      Yarum ettum şişeyi / Başlamişum namaza
      Namaza ettum niyet / Durulur mi papaza

      Soğuk puğar suyinun / Ne olmiş ki, içecek
      İçersen o fuşkiyi / Haci baban duyecek

      Yastuğunun altine / Koy sen pasli silahi
      Silahi pasli olen / Ne edecek külahi

      Çatiyi yeni kurdun / Aykiridur merteği
      Olo güve de vurmiş / Ağer tutmez direği

      Baba dağun başinde / Olur mi ezan sesi
      Susuz içen adamun / Eyi çıkmaz nefesi

      Geldum habu yaşuma / Senden duydun eşeği
      Kateri deli olen / Keçirurmiş neşeyi

      Yaramadi mi sana / Antalya’nun havasi
      Köye de gidemedun / Ander kalsun parasi

      Ha bu Antalya’nuzun / Havadardur Toros’i
      Tavuk yok mi kümese / Bağirturler horozi

      Bizim Kuspa düzinde / Neşan attum kuruşe
      Kuruşe atilur mi / Ben de şaştum bu işe

      Aykiridur sözlerum / Köti değil niyetum
      Ha böyle idare et / Anlaşilsun kıymetum
      Bu günümüzü çalan iki hırsız var; geçmişe ilişkin pişmanlıklarımız ve
      geleceğe ilşkin kaygılarımız...

      KATMERLİ ŞİİR

      Aynı kelimeyi (SÜRMELİ) farklı anlamlarda kullanan Aşık Agahi'den bir şiir. Katmerli şiirlere örnek olabilir mi acaba?

      Seher Vakti*

      Seher vakti çaldım yarin kapısını
      Baktım yarin kapıları sürmeli
      Hoş bulmadım otağının yapısını
      Çıkageldi bir gözleri sürmeli

      Açtırdım kapıyı girdim içeri
      Aklımı başımdan aldı o peri
      Dedim sende buldum halis gevheri
      Dedi yok yok bir mihenge sürmeli

      Dedim hiç yapı yok senin yapında
      Oynanılmaz urganınla ipinde
      Dedim dahi çok mu duram kapında
      Dedi yok yok seni burdan sürmeli

      Dedim ki ne kadar yüzümden bezdin
      Etim kebap ettin derimi yüzdün
      Aşık katletmeye silah mı dizdin
      Martini mavzeri bir dem sürmeli

      Şu kevn ü mekanı tutmuş ışığın
      Nöbetin bekleyin alır keşiğin
      Beklemeli bir sultanın eşiğin
      Günde yüz bin kere yüzler sürmeli

      Agahi karışır kanlı yaş ile
      Dost bulunmaz hayal ile düş ile
      Yetilmez menzile bu gidiş ile
      Hemen aşk atına binip sürmeli

      AGAHİ