Hz. Muhammed

      Ya Muhammed(s.a.v)

      Günler, ne günlerdi, ya muhammed;

      Çağlar ne çağlardı :

      Daha dünyaya gelmeden

      Müminlerin vardı...

      Ve bir gün,ki gaflet

      Çöller kadardı,

      Halime'nin kucağında

      Abdullah'ın yetimi,

      Âmine'nin emaneti ağlardı!

      Hatice'nin goncası,

      Ayşe'nin gülüydün.

      Ümmetinin gözbebeği,

      Göklerin rasulüydün...

      Elçi geldin, elçiler gönderdin...

      Ruhunu allah'a,

      Elini ümmetine verdin.

      Beşiğin, yurdun, yuvan

      Mekke' de bunalırsan

      Medine'ye göçerdin..
      ASLANLARA SÖZ VERDİM,ÇAKALLARA YEM OLMAM

      her lafa verilecek bir cevabım vardır ama önce lafa bakarım LAF'MI diye birde söyleyene bakarım ADAM'MI diye

      Resûlullah Efendimizin (a.s) Mübârek İsimleri ve Mânâları

      Abdullah: Allah (cc)' ın kulu

      Âbid: Kulluk eden, ibadet eden

      Âdil: Adaletli

      Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş

      Ahsen: En güzel

      Alî: Çok yüce

      Âlim: Bilgin, bilen

      Allâme: Çok bilen

      Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi

      Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan

      Beşir: Müjdeleyici

      Burhan: Sağlam delil

      Cebbâr: Kahredici, gâlip

      Cevâd: Cömert

      Ecved: En iyi, en cömert

      Ekrem: En şerefli

      Emin: Doğru ve güvenilir kimse

      Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan

      Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran

      Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran

      Gâlip: Hâkim ve üstün olan

      Ganî: Zengin

      Habib: Sevgili, çok sevilen

      Hâdi: Doğru yola götüren

      Hâfız: Muhafaza edici

      Halîl: Dost

      Halîm: Yumuşak huylu

      Hâlis: saf, temiz

      Hâmid: Hamd edici, övücü

      Hammâd: Çok hamdeden

      Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan

      Kamer: Ay

      Kayyim: Görüp, gözeten

      Kerîm: Çok cömert, çok şerefli

      Mâcid: Yüce ve şerefli

      Mahmûd: Övülen

      Mansûr: Zafere kavuşturulmuş

      Mâsum: Suçsuz, günahsız

      Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü

      Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren

      Mekkî: Mekkeli

      Merhûm: Rahmetle bezenmiş

      Mes'ûd: Mutlu

      Metîn: Çok sağlam ve güçlü

      Muallim: Öğretici

      Muktedâ: Peşinden gidilen

      Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli

      Müctebâ: Seçilmiş

      Mükerrem: Şerefli, yüce

      Müktefî: İktifâ eden, yetinen

      Münîr: Nurlandıran, aydınlatan

      Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş

      Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş

      Muslih: Islah edeci, düzene koyucu

      Mustafa: Çok arınmış

      Müstakîm: Doğru yolda olan

      Mutî: Hakka itaat eden

      Mu'tî: Veren ihsân eden

      Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan

      Müşâvir: Kendisine danışılan

      Nakî: Çok temiz

      Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini

      Nâsih: Öğüt veren

      Nâtık: Konuşan, nutuk veren

      Nebî: Peygamber

      Neciyullah: Allah' ın sırdaşı

      Necm(i): Yıldız

      Nesîb: Asil, temiz soydan gelen

      Nezîr: Uyarıcı, korkutucu

      Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk

      Nûr: Işık, aydınlık

      Râfi: Yükselten

      Râgıb: Rağbet eden, isteyen

      Rahîm: Mü'minleri çok seven

      Râzî: Kabul eden, hoşnut olan

      Resûl: Elçi

      Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü

      Saîd: Mutlu

      Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan

      Sâdullah: Allah' ın mübârek kulu

      Sâdık: Doğru olan, gerçekci

      Saffet: Arınmış, seçkin kişi

      Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici

      Sâlih: iyi ve güzel huylu

      Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan

      Seyfullah: Allah' ın kılıcı

      Seyyid: Efendi

      Şâfi: Şefaat edici

      Şâkir: Şükredici

      Tâhâ: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi

      Tâhir: Çok temiz

      Takî: Haramlardan kaçınan

      Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş

      Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri

      Vâiz: Nasihat eden

      Vâsıl: Kulu Rabb'ine ulaştıran

      Yâsîn: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil

      Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren

      Zâkir
      GELEHLİ

      Efendimizden En Güzel Tavsiyeler

      Celaleddin Süyuti (rahimehullah) şöyle buyurdular: Ben Şeyh Şemseddin bin Kımah’ın defterinde onun hattıyla yazılmış, Ebu’l-Abbas el-Müstağfiri’den rivayet edilmiş bir yazı gördüm. Orada şöyle deniyordu:
      Mısır’a Ebu Hâmid el-Mısrî’den ilim tahsil etmek için yola çıktım. Vardığımda ondan Halid bin Velid’in rivayet ettiği hadisi istedim. Bunun için bana bir sene oruç tutmamı söyledi. Oruçları tutup tekrar hadisi istemeye gidince onu Halid bin Velid’e kadar bütün isnadıyla bana aktardı. Şöyle ki: Bir adam Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’ye gelerek, “Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var.” dedi. Bunun üzerine Efendimiz ona, “Ne istiyorsan sor.” buyurdular. O zat da sorularına başladı:




      Ey Allah’ın Peygamberi! Ben insanların en alimi, en bilgilisi olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?

      Allah’tan çok korkup takva dairesi içine girersen insanların
      en alimi olursun.


      İnsanların en zengini olmak istiyorum.
      Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun.


      İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.
      İnsanların en hayırlısı, faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.


      İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum.
      Kendin için istediğini insanlar
      için de istersen insanların en adili olursun.


      İnsanlar içinde Allah’a en yakın, O’nun en has kullarından olmak istiyorum.
      Allah’ı çok zikredip anar ve hatırlarsan o zaman Allah’ın en has kulu olursun.


      Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum.
      Allah’a, O’nu görüyor gibi ibadet
      et, her ne kadar sen O’nu
      görmesen de O seni görüyor.


      İmanımı kemale erdirmek istiyorum.
      Güzel ahlaklı olursan imanın kemale erer.

      Allah’ın emirlerine itaat eden itaatkâr kullarından olmak istiyorum.
      Allah’ın farzlarını yerine getir,
      itaat edenlerden olursun.
      Allah’a günahlarımdan arınmış, tertemiz olarak gitmek istiyorum.
      Cünüp olduğunda tertemiz olacak şekilde gusül abdesti al, kıyamet günü üzerinde hiçbir günah olmaksızın Allah’a kavuşursun.



      Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum.

      Hiç kimseye zulmetme, kıyamet günü nur içinde haşrolursun.

      Rabb’imin bana merhamet etmesini istiyorum.
      Önce kendine ve insanlara
      merhamet et ki; Allah da
      sana merhamet etsin.


      Günahlarımın azalmasını istiyorum.
      İstiğfar ederek günahlarının
      bağışlanması için Allah’a
      yalvarırsan günahların azalır.



      İnsanların en kerimi olmak istiyorum.
      Allah’a kullarını şikayet etmezsen insanların kerimi olursun.


      Rızkımın bol olmasını istiyorum.
      Temizliğe devam edersen rızkın bol olur.

      Allah ve Rasulü tarafından sevilmek istiyorum.
      O zaman Allah ve Rasulü’nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme.


      Allah’ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum.
      Kimseye kızmazsan Allah’ın gazabından ve kızmasından kurtulursun.


      Duamın kabul edilmesini istiyorum.
      Haramlardan sakınırsan
      duaların kabul olur.


      Allah’ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum.
      Namusunu koruyup iffetli ol ki;
      insanlar yanında rezil olmayasın.



      Allah’ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum.
      Kardeşlerinin ayıplarını örtersen
      Allah da senin ayıplarını örter.



      Benim günahlarımı ne siler?
      Gözyaşların, hudûun (saygıyla
      Allah’a kulluğun) ve hastalıklar.



      Allah yanında hangi iyilik daha faziletlidir?
      Güzel ahlak, tevazu, belalara
      sabır ve kazaya rıza.



      Allah yanında en büyük günah hangisidir?
      Kötü ahlak ve Allah’ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.


      Rahman Allah’ın gadabını ne dindirir?
      Gizliden gizliye sadaka vermek
      ve sıla-i rahim (akrabaları
      ziyaret ve görüp gözetmek).



      Cehennem ateşini ne söndürür?
      Oruç. (Ali el-Müttaki, Kenzu’l-
      Ummal, 16/127-129)




      alıntı( SELÇUK CAMCI)



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __

      Peygamber Efendimiz'in Latifeleri

      Peygamber Efendimiz'in latifeleri

      Cenab-ı peygamber (as)’ın hayatında şakaya bolca yer vardır. Bu düşünceyi teyit babından Hz. Enes (ra) şöyle buyurur: “Resulullah, çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanı idi.”

      Hz. Peygamber (as) şaka/latife yaparken belli ölçülere riayet ederdi.

      a– Şaka bile olsa sadece doğruyu söylerdi.

      b– Şaka da olsa, gereksiz yerde münakaşa etmezdi.

      c– İnsanları korkutmazdı.

      d– Alay ederek şakalaşmazdı.

      Hz. Peygamber gibi, O’nun engin müsamahasından bir örneği olsa gerek, sahabe de şaka/latife yapardı.

      İnsan şahsiyetini, onurunu rencide eden bütün söz ve hareketler, kul hakkını çiğnemektir. Toplum düzeni, bütün fertlerin haklarına riayet ve onlarla ünsiyet etmekle, görüşüp anlaşabilmekle sağlanır. Kendi hakkının çiğnenmesini arzu etmeyen insanın, bir başkasının hakkını gözetmesi kaçınılmazdır. Hukuka riayeti temin için Yüce Allah, insanların mallarına tecavüzü haram kıldığı gibi, insan şahsiyetini kırıcı olan her türlü alayı, gıybet, yalan, iftira, dedikodu ve benzeri sözlü tecavüzleri de haram kılmıştır. Bu cümleden olmak üzere çoğu kere muhatabı küçük düşürecek şekilde yapılan fiilî ve sözlü şakalar da Hz. Peygamber'in hadîsi ile yasaklanmıştır: "Kardeşinle mücadele ve şaka etme" (Tirmizî, Birr, 58). Mizahı çok yapan bazı sahabe hakkında Kur'anî hüküm de (el-Hadîd, 57/16) nazil olmuştur. Yalanla eş anlamlı şakalar, bizzat yalan olduğu için haramdır. Ancak şaka, yalan, alay, hakaret gibi aşağılayıcı manada olmamak ve aşırı gitmemek kaydıyla yapılırsa buna müsaade edilmiştir.

      Hz. Peygamber (s.a.s) ve ashabının arkadaşlarıyla şakalaştığı görülmüştür. Ebû Hureyre'den: Ashab, Rasûlullah'a, "Ya Rasûlullah, sen de bizimle şaka yapıyorsun" dediler. Rasûlullah, "Ben sadece doğruyu konuşurum, haktan başka bir şey söylemem" (Tirmizî, Birr, 57) buyurdu.

      İbn Abbas'tan: Bir adam, "Allah Rasûlü şaka yapar mıydı?" diye sordu. "Evet" diye cevap verdim. "Peki Rasûlüllah nasıl şaka yapardı?" deyince "Hz. Peygamber (s.a.s) hanımlarından birisine geniş bir elbise giydirdi . "Bu elbiseyi giy, Allah'a şükret, eteğini de gelin eteği gibi sürü" buyurdu, dedim."

      Hz. Enes'ten: Allah'ın Rasûlü, insanların en güzel ahlâka sahip olanı idi. Ebu Umeyr adında bir kardeşim vardı. Rasûlüllah gelip kardeşimi görünce "Ebû Umeyr, kuş ne yapıyor?" diye sorardı. Kardeşim kuşla oynardı. Bazı namaz vakitlerinde Rasûlüllah bizim evde olur, bir seccade serilmesini emreder, seccadeyi süpürür ve sular, sonra üzerinde namaza dururdu. Biz de arkasında namaz kılardık. Seccade, hurma lifinden yapılmıştı.

      Enes b. Mâlik'ten: Bir adam, Rasûlüllah'ın yanına geldi, onu devesine bindirmek istedi, Rasûlüllah da, "Biz de seni dişi devenin yavrusuna bindirelim" dedi. Adam, "Ya Rasûlüllah, devenin yavrusuna nasıl bineyim?" diye sorunca, Rasûlüllah, "Bütün develeri dişi deve doğurmaz mı?" buyurdu .

      Hz. Enes'den: Zahir adında bir bedevî, çölden Rasûlüllah'a hediyeler getirmişti. Dönüp gitmek isterken, Rasûlüllah da ona hediyeler verdi ve; "Zahir, bizim çölde yaşayanımızı temsil eder, biz de onun şehirde yaşayanını temsil ederiz" buyurdu. O, çirkin biri olduğu halde, Rasûlüllah onu çok severdi. O, alışveriş ederken Rasûlüllah arkasından gelir, onu kucaklar, kendisini adama göstermez ve "Ben kimim?" diye sorardı. Adam döndüğü zaman Rasûlüllahı tanır, sırtını Rasûlüllah'ın göğsünden ayırmazdı. Rasûlüllah "Bu köleyi kim satın alacak" diye sorar, adam da "Ya Rasûlüllah, o halde beni değersiz buluyorsun" derdi. Rasûlüllah (s.a.s) "Allah katında değersiz değilsin, onun katında değerin yüksektir" buyururdu.

      Enes (r.a) "Rasûlüllah hanımlarıyla beraber olduğu zaman insanların en hoşu ve en şakacısıydı" demiştir. Peygamberimiz (s.a.s) fazla tebessüm etmeyi ve nezaketle şaka yapmayı severdi.

      Aişe vâlidemiz anlatır: "Bir gün Allah'ın resûlu benimle koşarak yarıştı ve ben kendisini geçtim. Zamanla şişmanladığımda benimle tekrar koştu ve bu sefer beni o geçti." Yine bir gün Âişe vâlidemizle Hz. Sevde annemiz Peygamberimizle bir yemekte bulamaç aşını yerken Sevde (r.a) "Bu yemeği sevmiyorum" dedi. Âişe (r.a): "Yemezsen yemeği yüzüne sürerim." dedi Bu konuşma esnasında önce Hz. Âişe, Hz. Sevde'nin yüzüne, sonra Hz. Sevde, Hz. Âişe'nin yüzüne birer parmak bulamaç sürerek şakalaşmışlar, Hz. Peygamber de bunları devamlı bir gülümsemeyle izlemiştir.

      Hz. Süheyb anlatıyor: Gözüm ağrıdığı halde hurma yiyordum. Bunu gören Hz. Peygamber: "Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun?" dediler. Ben de: "Ey Allah'ın Rasûlü, ben ancak ağrımayan tarafla yiyorum" cevabını verince Rasûlüllah azı dişleri görünecek derecede tebessüm ettiğini gördüm.

      Sahâbe'den Nüeyman el-Ensarî (r.a) şakacı bir kimseydi. Medine'ye tâze meyve ve süt gelince hemen onlardan alıp Rasûlüllah'a getirerek "Ey Allahın Rasûlü, bunu senin için satın aldım ve sana hediye ettim" derdi. Birkaç gün sonra malın sahibi Nüeyman'dan malının bedelini istediği zaman, o kişiyi Resûlüllah'a getirip: "Ey Allah'ın Resûlü, şu adamcağızın mallarının bedelini versene" derdi. Rasûlüllah da "Ey Nüeyman, sen onu bize hediye etmedin mi?" diye sorduklarında, Nüeyman: "Ya Rasûlüllah, alırken onun parası yanımda yoktu. Senin de ondan yemeni istiyordum, onun için alıp getirdim" deyince, Rasûlüllah güler ve parasını verirdi .

      İşte bunlar sevimli şakalardır. Sınırları taşmamak, başkasını incitmemek şartıyla arada sırada bu tür şaka yapmak müstehaptır. Az ve yerinde olan şakayı Peygamber Efendimiz de tasvip etmişlerdir. Ancak, şakaların devamlı yapılmasından sakınmak gerekir. Bir kısım mübahlar vardır ki onlara devam edildiği takdirde günaha dönebilirler. Şakanın eziyet, sıkıntı verici ve rahatsız edici olanı yasaktır.

      Hz. Peygamber (s.a.s) ve ashabının yaptığı bu tür şakalar, kırıcı ve yalan cinsinden olmayan şakalardır. Böylesi şakalar ise insanlar arasında muhabbeti arttırır. Ancak her işte olduğu gibi şakada da aşırı gitmemelidir.

      El şakaları ve öldürtücü, yaralayıcı aletlerle yapılan şakalar tehlikeli olabileceğinden yasaklanmıştır. "Her kim kardeşine -isterse ana baba bir kardeşi de olsa- (korkutmak üzere) demirle işaret ederse, onu bırakmaya kadar melekler o kimseye lanet ederler. " "Sakın sizden biriniz (din) kardeşine silah ile işaret etmesin. Çünkü işaret eden kimse bilmez ki belki Şeytan o silahı elinden kaydırır, işaret edilen adamı vurur da bu yüzden cehennemden bir çukura yuvarlanır” (Riyâzu's-Salihîn, III, 293).

      Kocanın eşi ile şakalaşması ve cilveleşmesi, aralarındaki sevgiyi arttıracağı için tasvip, hatta teşvik edilmiştir (Ebû Davud, Edeb, 84,85,149,7; İbn Mâce, Cihad, 40; Ahmed b. Hanbel, II, 352, 364, 3/67, 5/32).

      Ayrıca kinayeli bile olsa alayımsı konuşmak dinen uygun değildir. Hem kul hakkına hem de Alah hakkına girer. Kötü olduğunu bile bile alaycı bir tavırla "ne güzel olmuş" demek gibi. Alaycı tavır ve konuşmalardan sakınmak gerekir.

      hanımlar.com

      Peygamberimizden(sav) Bir Başka Latife...

      Efendimiz Aleyhisselam ile Hz.Ebubekir hurma yiyorlarmış.Hz.Ebubekir yediği hurmaların çekirdeklerini gizlice efendimizin önüne koyuyormuş.Sonra efendimizin önündeki hurma çekirdeklerini göstererek:''Ya Resulullah anlaşılan bayağı acıkmışsınız,baksanıza en çok çekirdek sizin önünüzde var.''demiş.Efendimiz Aleyhisselam tebessüm ederek:''Ya Ebu Bekir,sen benden daha fazla acıkmışsın herhalde.Hurmaları çekirdekleriyle yemişsin.''demiş.

      CVP: Peygamber Efendimiz'in latifeleri

      Yazar: TEGLOZ Tarih: 25.05.2008 Saat: 10:26

      Peygamber Efendimiz'in latifeleri

      "Sakın sizden biriniz (din) kardeşine silah ile işaret etmesin. Çünkü işaret eden kimse bilmez ki belki Şeytan o silahı elinden kaydırır, işaret edilen adamı vurur da bu yüzden cehennemden bir çukura yuvarlanır” (Riyâzu's-Salihîn, III, 293).


      hanımlar.com


      Gerçekten çok güzel bilgiler bunlar..
      Paylaşımlarınız için sağolun, Allah razı olsun.

      Bir yandan okudum bir yandan da düşündüm..
      Allah'ım bilerek veya bilmeyerek bu veya başka konuda yanlış yapıp günah işlemişsem veya işlemişsek bizleri affet. (Amin!.)



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __

      CVP: Peygamberimizden(sav) Bir Başka Latife...

      Yazar: TEGLOZ Tarih: 25.05.2008 Saat: 14:29

      Efendimiz Aleyhisselam ile Hz.Ebubekir hurma yiyorlarmış.Hz.Ebubekir yediği hurmaların çekirdeklerini gizlice efendimizin önüne koyuyormuş.Sonra efendimizin önündeki hurma çekirdeklerini göstererek:''Ya Resulullah anlaşılan bayağı acıkmışsınız,baksanıza en çok çekirdek sizin önünüzde var.''demiş.Efendimiz Aleyhisselam tebessüm ederek:''Ya Ebu Bekir,sen benden daha fazla acıkmışsın herhalde.Hurmaları çekirdekleriyle yemişsin.''demiş.


      Sayenizde çok güzel bilgiler öğrenmiş oldum, Allah razı olsun.
      Güzel paylaşımlarınızın devamı dileğiyle..
      Allah'a emanet olun.



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __

      Peygamberimiz ( S.A.S.) ' in hayatından ..

      Peygamberimiz çok mütevazı idi. Misafirlerine bizzat kendisi hizmet eder, ikramda bulunurdu. Bir gün çölden biri gelip, “Kim bu insanların büyüğü?” diye sordu. O sırada misafirlerine kâselerle süt dağıtma hizmetinde bulunan Efendimiz adama, “Bu insanların büyüğü bunlara hizmet edendir!” buyurdu. Bu sözüyle hem büyüklerin insanlara hizmet edeceğini ifade etmiş, hem de aradığı kimsenin kendisi olduğuna işarette bulunmuştu.

      Bir yolculuk dönüşünde herkes hurmalıkta istirahate çekilmiş dinlenirken bazıları onlara yemek hazırlamak üzere harekete geçmişlerdi. Biri ‘Ben yemek yapayım.’, biri ‘Ben su getireyim.’, derken biri de ‘Ben de ateş yakayım.’, deyince Efendimiz de, ‘Öyle ise ben de odun toplayayım.’ buyurdu. Biz bütün işleri yaparız, siz istirahetinize bakın deyince de verdiği karşılık şöyle oldu:

      -Bilirim ki sizler bu hizmetleri yaparsınız, ama başkaları hizmet ederken ben seyirci kalmaktan üzülürüm. Sözünü şöyle bağladı: “Ben hizmet edilen değil, hizmet eden olmayı severim!” Bundan sonra kalkıp odun toplayarak bizzat hizmete katıldı...



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __

      Bir gün bir sepet hurma getirip:
      -Buyur ya Resulellah turfanda hurma, dediler. Peygamberimiz, “Hurmalar oldu mu ki?” diye sordu. Hayır, olmadı; ama bizim bahçemiz sıcak bir dere içinde bu yüzden ilk hurma bizde erişir. Kimse yemeden size getirdik ki en önce siz yiyesiniz turfanda hurmayı.
      Peygamberimiz uzakta oynayan çocukları gösterdi, “Götürün bu turfanda hurmaları şu oynayan çocuklar yesinler. Ben komşularımın yemediğini yemem. Ne zaman komşularımız da hurma yemeye başlarsa işte o zaman ben de gönül rahatlığı içinde hurma yiyebilirim.” buyurdu.



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __

      CVP: Peygamberimiz ( S.A.S.) ' in hayatından ..

      Yazar: baharpamukcu Tarih: 22.06.2008 Saat: 11:30

      Peygamberimiz çok mütevazı idi. Misafirlerine bizzat kendisi hizmet eder, ikramda bulunurdu. Bir gün çölden biri gelip, “Kim bu insanların büyüğü?” diye sordu. O sırada misafirlerine kâselerle süt dağıtma hizmetinde bulunan Efendimiz adama, “Bu insanların büyüğü bunlara hizmet edendir!” buyurdu. Bu sözüyle hem büyüklerin insanlara hizmet edeceğini ifade etmiş, hem de aradığı kimsenin kendisi olduğuna işarette bulunmuştu.

      Bir yolculuk dönüşünde herkes hurmalıkta istirahate çekilmiş dinlenirken bazıları onlara yemek hazırlamak üzere harekete geçmişlerdi. Biri ‘Ben yemek yapayım.’, biri ‘Ben su getireyim.’, derken biri de ‘Ben de ateş yakayım.’, deyince Efendimiz de, ‘Öyle ise ben de odun toplayayım.’ buyurdu. Biz bütün işleri yaparız, siz istirahetinize bakın deyince de verdiği karşılık şöyle oldu:

      -Bilirim ki sizler bu hizmetleri yaparsınız, ama başkaları hizmet ederken ben seyirci kalmaktan üzülürüm. Sözünü şöyle bağladı: “Ben hizmet edilen değil, hizmet eden olmayı severim!” Bundan sonra kalkıp odun toplayarak bizzat hizmete katıldı...
      bahar gene güzel bi konu yapmışsın, güzel yüreğine sağlık .
      inşallah bahr hayel ettiğm ne varsa olcak. bliyosun sana sözm var ama bunu bende istiyorm .allah yazan peygamberimiz yazan rolyefler olcak kuran dan yazılar yazan rolyefler olcak bununda sergisini yapıcam.inşallah allah önümü açr ve dahasını yapıcam biraz maddi durum biraz da zamn istityorm.heyeller gerçek olmak dileğiyle ..iyi bak kendine allaha emn olalım
      Ben dini hikaye ya da yazı bakımından güzel paylaşımlarınızı bekliyorum demek istemiştim aslında Emin Bey..

      Düşünceleriniz çok güzel gerçekten..Ben de hayalimde canlandırmaya çalıştıkça düşünüyorum da gerçekleşse ne güzel olur.
      Haklısınız bu zamanda birşeyleri istemek kadar imkan da çok önemli.
      Düşünceleriniz hayırlı ve Allah katında da güzel olan düşüncelerden.
      Allah' ü Teala' nın da yardımıyla bu güzel projelerinizi gerçekleştirirsiniz İnşallah.

      Siz de Allah' a emanet olun.



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __

      Yazar: momilik Tarih: 30.06.2008 Saat: 22:02

      sağol bahr sant yapan ve ya santçılar çıkardıkları eserleri bişeyden etkilnerkten çıkartırlar .senin bu konuda ınanışın ayrı bi güzellik iyi kı varsın


      Siz de iyi ki varsınız, sağolun, Allah razı olsun.. :)



      Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet SEN' den habersiz aldığım her nefesten... __ N. F. Kısakürek __