Hemşin Çorapları

      Hemşin Çorapları

      İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan giyim ve süsleme, insanların yeryüzünde var oldukları günden itibaren, korunmak ve örtünmek amacı ile ortaya çıkmıştır. Mensup oldukları milletlerin veya fertlerin zevklerine göre şekillenmiş ve farklılaşmıştır

      Temel giyim ihtiyaç maddelerinden biri olan çorap, yalnızca bir örtünme malzemesi olmayıp, insan sağlığı açısından da son derece önemli bir giysidir. Çorap insanın hayatı boyunca çok sayıda tükettiği ve kullandığı giyim eşyaları arasında ömrü en kısa olanıdır.

      Hemşin kadınlarının el emeklerini,duygularını ve geçmişten süregelen desenleri dokudukları bu çoraplar şimdiki modern yaşantımıza bir renk katar hemde soğuk kış günlerinde ayaklarımızı ısıtır.
      Bu çorapların her biri el yapımı olarak eşsizdir ve aynı zamanda hepsi tarihi birer örnek teşkil ederler.
      Resimler
      • Hemþin -çay yolu desenli çorap2.jpg

        19.18 kB, 0×0, 11,807 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORAPLARI

      Hemşin Çorabı:Kiraz çiçeği Desenli
      Resimler
      • hemþin çorabý-2.kiraz çiçeði desenli.jpg

        19.8 kB, 0×0, 416,676 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORAPLARI

      Yün’ün hazırlanması:
      Anadoluda koyunun yavrusuna kuzu,altı aylık kuzuya toklu,bir yaşındaki koyunada şişek denir.Koyun besleyen ailelerde ,koyunun yünü yılın belirli zamanlarında genellikle mayıs-haziran ve eylül aylarında yılda iki kez kesilir.İlkbaharda koyunun,sonbaharda toklu’nun yünü kesilir.Dokumacılıklarda bu yün kullanılır.Halk arasında bu yüne yapağı denir.Koyundan yünün kesilmesine kırkım denir.Kırkma zamanlarına da kırkım ayı adı verilir.Kırkım için halkın kırkım makası dediği ,büyük ve geniş ağızlı,iki ucundan tutularak kullanılan makaslardan yararlanılır.Herkes kırkım yapamaz..Bu iş genellikle maharetli kişiler tarafından yapılır;Koyun yere yatırılır,ön ve arka ayaklarından ikisi çapraz şekilde bir iple bağlanır.Sonrada kırkım işine başlanır.koyunların kırkılmasından sonra elde edilen yün iyice yıkandıktan sonra güneşli bir havada kurutulur.
      Kurutulan bu yünlerin iyileri (tam yapağı halinde olanlar seçilir,çünkü bunlar yün tarağından(yöremizde sendek’te denir) geçtikten sonra eğirilirken kolay kolay kopmaz.daha sağlam olur.)seçilir.Seçilen bu yünler yün tarağında (sendek’te) iyice taranarak birbirinden ayrılır.Tarama işi genellikle 15 gün sürer.Taramadaki amaç birbirine dolanan yünü açmak ve eğirilmesini kolaylaştırmaktır.

      Bazı bölgelerde Halk arasında nazar olmasın diye, Koç Katımı günlerinde evlerden dışarı; tuz, maya, yün tarağı komşuya verilmez. Evdeki yün tarayan taraklar kırmızı ip ile bağlanır o günlerde asla kullanılmaz.


      YÜN’den İP’in Hazırlanması:

      İyice taranan bu yünler daha sonra İĞ denilen(yöremizde ağaç çubuğa yeğ ,çubuğu döndüren kısma araşak derler.Bazı yörelerde İğ’e kirman’da denir.) iplik yapma aleti ile iplik haline getirilir.İğ ile yün iyice inceltilir ve daha sonra iğ diz yardımı ile çevresinde 360 derece döndürülür.Bu dönme sırasında birbirine dolanan yün insan eli ile iplik olarak işlenmiş olur.Sonrada kopmaması için iğe sarılır.

      Elde edilen bu ip;halı ,kilim,çanta,halı yastığı,heybe ve çorap yapımında kullanılır.Hatta yünden yapılan ceket ve pantolonlara rastlanmaktadır.Beş adet şiş yardımı ile bu ip çorap örmede kullanılır.Bu yün iplikler çeşitli renklere boyanarak (bu boyalar genellikle kök boyadır.) kazak örmede de kullanılır.
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."
      YÜN TARAĞI:
      Resimler
      • yün taraðý.jpg

        39.61 kB, 0×0, 7,063 defa görüntülendi
      • saceceli.jpg

        15.93 kB, 226×183, 4,272 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORABI

      BOYAMA:

      Boyacı ,kazanlarla kaynattığı suya (yüz dereceye yakın olmalıdır suyun sıcaklığı) kökboyalarını (taş boyasıda kullanılmaktadır.)katarak iyice kaynatır.Ayrıca günümüzde bu suyun içine kezzap (derişik nitrik asidin halk arasındaki adı) atarak boyayla ipin birbirini iyice almasını sağlarlar.Kaynatılan ve boyanan ipler çıkartılarak iyice kurutulur.

      ÇORAP DOKUMASI:

      ilk önce yumaklardan ceviz büyüklüğünde menik adı verilen ipler hazırlanır. Sonra"cağ" (şiş) adı verilen çubuklar temin edilir. Çorap, 2,5 - 3 numara 5 adet cağ ile dokunur. Örme işine ilkin çorabın BURUN denilen ayak ucundan başlanır. Beyaz çoraplarla boyalı çoraplar (renkli çorap) başlangıç ve bitiş olarak hemen hemen aynıdır. Farklılık motiflerle ortaya çıkar. Çoraplarca düz, yani motifsiz yerlerin örülmesinde; ip, cağın önünden bir ters bir düz alınarak örme yapılır. Örme düzenindeki değişiklikler motiflerin şekillerinden kaynaklanır. Motifler örülürken hangi renk kullanılmak isteniyorsa o renk kullanılır. Çorabın topuk kısmına ÖKÇE denilir. Örme sırasında ökçe kısmına varıldığında, ökçe hemen örülmez, buraya ökçe ipi geçirilir ve bırakılır. Daha sonra devam edilerek KONÇ adı verilen bacağa giyilen kısım ve konçun üst kısmına dört parmak eninde LASTİK örülür. Daha sonra da önceden yarım bırakılmış ökçe kısmı örülür ve çorabın örme işi bitirilir. Bir çift boyalı çorap orta ama 5 - 6 günde, süs çorabı ile patikse bir günde dokunur.

      SARMAŞIK DESENLİ HEMŞİN ÇORABI
      Resimler
      • Hemþin çoraplarý-3.sarmaþýk desenli.jpg

        19.94 kB, 0×0, 9,226 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORABI

      ÇAY YOLU DESENLİ HEMŞİN ÇORABI:
      Resimler
      • hemþin-çay yolu desenli çorap.jpg

        19.9 kB, 0×0, 3,245,376 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORAPLARI

      KİBELE DESENLİ HEMŞİN ÇORABI:
      Resimler
      • hemþin-kibeledesenli çorap-2.jpg

        19.06 kB, 0×0, 370,872 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORAPLARI

      GÖKKUŞAĞI DESENLİ HEMŞİN ÇORABI:
      Resimler
      • hemþin-gökkuþaðý desenli çorap.jpg

        19.69 kB, 0×0, 10,415 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORABI

      ÇİLEK BAHÇESİ DESENLİ HEMŞİN ÇORABI:
      Resimler
      • hemþin-çilek bahçesi desenli.jpg

        19.34 kB, 0×0, 8,287 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORABI

      KIRMIZI LALE DESENLİ HEMŞİN ÇORABI:
      Resimler
      • hemþin-kýrmýzý lale desenli.jpg

        20.27 kB, 0×0, 368,200 defa görüntülendi
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORAPLARI

      Prof.Dr.Hasan EREN-Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü çalışmasında araşak veya ağırşak sözcüğüne yer vermiştir.

      tdk.org.tr/Etimoloji.html

      ağırşak ‘yün eğirilen iğin alt ucuna takılan, ortası delik ağaç veya kemik parça’. Türkçede çadırın delik direk başlığına çadır ağırşağı adı verilir. Yerel ağızlarda diz ağırşağı ‘diz kapağı kemiği’ olarak kullanılır. Diyalektlerde ağırşak ‘değirmen taşı’ olarak da geçer.
      Eski Türklerden kalma bir iğ ağırşağında ağırçak biçimi saklanmıştır. Orta Türkçede ağırşuk olarak geçer. Eski Kıpçakçada ağırşak, ağurçuk, ağurşak biçimleri kullanılır.
      Çağdaş diyalektlerde ağırşak yerine urşuk biçimi geçer: Nog urşık ‘iğ’. - Kzk urşuk. - Özb urçuk. - Blk. urçuk ‘iğ’. - TatK orçok ‘iğ’. - Miş orçok.- Bşk orsok. -Räsänen (V 515 a) bu biçimleri ur- ‘vurmak’ kökünün türevleri arasında saymıştır. Ş. Sami’nin verdiği Türkçe urçuk biçimi düşündürücüdür.
      Macarca orsó biçiminin eski bir Türk dilinden geçtiğini biliyoruz (< urçuk). Tacikçe oçuq biçimi Özbekçeden alınmıştır (Doerfer: TLT 513).
      Çağdaş diyalektlerde kullanılan urçuk biçiminin eski kaynaklarda geçmediği göze çarpıyor. Yalnız diyalektlerde kalan bu biçimin ur- (> vur-) veya ör- köklerinden geldiği düşünülemez. Buna karşılık bu biçim ile ağırşak sözü arasındaki benzerlik göz ardı edilemez. Türkçe ağırşak biçimi ağır-şak olarak açıklanabilir. Türkçede -şak, -şık, -şuk ekinin görevi -çak, -çık, -çuk ekinin görevine benzer. Bu ekler isim köklerine ve daha çok fiil köklerine getirilir. O bakımdan ağırşak sözünde -şak ekinin ağır gibi bir sıfat köküne getirilmesi büsbütün normal sayılamaz. Buna karşılık, bildiğimize göre, diyalektlerde ‘eğirmek’, ‘örmek’, ‘çevirmek’ gibi anlamlara gelen ağır- fiiline rastlanmaz.
      Sırpça àgršak biçimi Türkçeden alınmıştır (Skok: EtRj 1: 11).


      İğ sözcüğüne Türk kavimlerinde çok çeşitli adlar verilmiştir!


      “ ‘İğ sözü, Uygurlar’dan itibaren “ig, ik, yig, yık’ şeklinde görülmeye başlar. Bu söyleyiş, eski ve yeni bütün Anadolu Türklüğünde görüldüğü gibi, Mısır Memlûk Türkleri’nde de devam eder.
      İğ sözü, Türkler’den Moğol kavimlerine de geçmiştir. Ağırşak sözü de, bilhassa Batı Türkleri’nde çok yayılmıştır. Bu söz, Selçuk çağının başlangıçlarında, agurşak şeklinde söyleniyordu. Bu sözün Türk ağızlarında yayılmış olması da, üzerinde ayrıca durulması gereken mühim bir noktadır.
      Kirmen sözüne gelince, iğ manasına eski Osmanlı metinlerinde başlar ve birçok Anadolu ağızlarında yayılmış olarak görülür. Asım Efendi, Fars ve Arap sözlerini karşılarken, daha çok bu Anadolu deyişini kullanmıştı. Fakat biz, kirmenin Türkçe bir söz olduğunu inanmıyoruz.
      Öreke sözü de, eski Anadolu metinlerinde başlar ve Anadolu’nun bazı yerlerinde ise, höleke şeklinde görülür. Bu söz de, örmek kökünden gelen ve çok eski Türk özünü gösteren bir deyiştir. Aslında bu sözün esas manası daha başka idi.
      Urçuk sözünün Anadolu’da orcuk, orucuk şeklinde ve iğ manasında görülmesi, gerçekten üzerinde durulacak mühim bir noktadır. Kaşgarlı Mahmud, Türkçe’de yalnızca iğ sözünü vermekle yetinmişti.
      Harezmşahlar çağında yazılmış sözlükler ise, Moğolca urçuk sözünün, ik, yani iğ sözü ile tercüme ediyorlardı.
      Kuman Türkleri’nde de iğ, yine vurçuk sözü ile karşılanıyordu. Urçuk sözünün Türkçe’de bulunmasını, Moğolca’nın bir tesiri olarak görenler de bulunmuştur. Böyle görüşlere biz iştirak edemeyeceğiz. Çünkü urçuk sözünün türediği urulmak kökü, en eski Türkçe’de de vardı.
      Urulmak, urılmak eski Türkçe’de, ‘ip ve benzeri gibi şeylerin örülmesi’ manasına geliyordu. Ayrıca urçuk sözüne, Moğolca’ya çok uzak diğer Türkler’de de rastlıyoruz. Bazı Türk kavimlerinde ise, iğ’in adı hiç söylenmeden, ‘kendir iğren ağaş’, yani ‘kendir eğiren ağaç’ dendiği görülmektedir.
      Kuzey Altaylar’daki Türk kavimlerinde durum daha başkadır. Onlar, iğ yerine çoğu zaman, yalnızca ağırsak ve urçuk gibi sözler kullanıyordu.”
      (Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, cilt 5, s.141)
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      HEMŞİN ÇORAPLARI

      Çorap konusuna değinmişken çorapın tarihinede bir göz atalım isterseniz:

      ÇORAP TARİHİ:


      Çorap tarihi incelendiğinde; ilk çorap bulgularının M.Ö. 500-600 yıllarına ait oldukları görülmektedir. Altay dağları eteklerinde Pazirik mevkiinde yapılan kazılarda bulunan bu çorapların keçeden yapıldığı belirlenmiştir. İlk yazılı kaynaklarda ise Yunanlı şair Hesedios (M.Ö. 8.yy) hayvan kılından örülen bir ayakkabı astarından söz etmiştir. 1920 yılında Mısır’da yapılan kazılarda ise M.S. 3. ve 6.yy’a ait örme çoraplar bulunmuştur.

      El örgüsü çoraplar bugünkü biçimlerini 17.yy’da almıştır. Nottingham yakınlarındaki Calverton kasabasında yaşayan bir papaz olan William Lee kadınların elle örme hareketlerini izleyerek, aynı hareketleri mekanik olarak gerçekleştiren bir düzenek hazırlamıştır. Hazırladığı bu sistemle de ilk mekanik çorap üretimini gerçekleştirmiştir. Bu sistem zaman içerisinde geliştirilmiş ve 1849’da İngiliz Matthew Towsen’in dilli iğnenin patentini alması ile örgü sektöründeki gelişmenin önü açılmıştır.

      II. Dünya savaşı sırasında Amerika’da Dupont şirketinin aşınmaya karşı yüksek dirençli, örtücü ve esnek bir elyaf olan ve günümüzde Naylon 66 olarak bilinen ipliği üretmesi ile çorap daha dayanıklı, esnek ve rahat bir giysi halini almıştır.

      Türkiye’de yüzyıllar boyu elle örülen çorap 1900’lü yılların başından itibaren basit kollu makineler ile üretilmeye başlamıştır. II. Dünya savaşından sonra küçük ev atölyelerinin ve işletmelerin oluşumları gözlenmiştir. 1980’li yılların ortalarına kadar sektör yapısı atölye ve küçük işletmeler olarak tanımlanırken, bu tarihten sonra ve özellikle ihracata yönelik üretimin de başlaması ile fabrikalaşmaya yönelik bir yapılanma oluşmuştur. Henüz optimum büyüklüğü yakalayamamış olan çorap üreticileri ise ana fabrikalara fason üretim yaparak kapasitelerine katkıda bulunmuşlardır
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."
      Rahmetli anneannem ne güzel yün çoraplar örerdi. yün tarağında taradığı yünleri sonra bir güzel yivle ip haline getirirdi. büyük bir merakla seyrederdim onun yiv çevirmesini ve yünlerin iplik haline gelmesini:)

      Sonra kış günleri o çoraplarla okula giderdim karlı yollarda:)

      Hey gidi heyyyyyy..
      Karlı yollarda yürümeyide özledik...
      Evet sevgili Hilal;Epeyden beri siteleri geziyorum yöremizdeki el sanatlarından olan çoraplara değinen yok.Baktım siz bayanlar da uğraşmıyorsunuz. Eeee çorap tokumakta bana kaldi. :) :)

      Saygıdeğer can tiftik çorabi olurmi sana... :)

      Mustafa kardeşim Allah rahmet eylesin.Anneannen gibi öremem ama beğendiğin model varsa iki ters bi düz öreruz olur mi ? :)

      Elinde güzel modeller olan getursun bureye ha ....