Sabit Şiir - Mart 2006

    bekler ...

    bekler …

    bir yalnızlıksın yanıbaşımda ,
    aşka tövbe eden suskun duruşunla …
    yılkılar , ovadan dağlara yürür ,
    bir sessizle devam eder yolculuk ,
    menekşe yaprağında yeni bir umut ,
    çiğ tanesidir ki ;
    tökezlenen gülüşle göçmeye başlar.

    bir ayrılıksın yanı başımda ,
    üç deniz ötesinden , sonsuz bekleyiş ,
    ve şimdi bekleyen çaresizliğim ...
    hatıra olup da resmini çizer,
    en olunmaz izdüşümü ılık rüzgarın ;
    itiraf , kalbimde söz diye bekler.

    bir tebessümsün yanı başımda,
    sevdaya inat öyle gidişin ...
    ne bitmez geceler sabaha şahit ;
    kış mevsiminde kar beyazlığın ,
    yüzünün aklığıdır göze yansıyan ;
    heceler , ruhuna uçmayı bekler.

    son beste dökülür ansızın gelen,
    merhaba .... tonunda kararsızlığın ...
    bir dünya duruyor yanıbaşımda,
    fezada asılan ay hükmündeyim ,
    başım işte öyle dönüp duruyor ;
    ismine adanan ruh seni bekler.

    durup da anlatsam ,
    inanır mı ki yorgun yüreğin ,
    pişmanlıklara geçit vermeyen ?
    şimdi sonsuzluğa üstelenmişim …
    şahika yurdunun en yücesinden ;
    dağlardan kopacak çığ , niye bekler ?

    madem derindedir kanayan yara ,
    ihtimal dediğin en acılı günde ,
    sarhoşluk yolumda son durak gibi ,
    kanıksanmışsa da ,
    sevdanın tadına varmayan bakış ,
    uzayıp , uzayıp , uzayıp durur ...
    kalbimde sır olup , hep niye bekler ?

    ve bir gurur dokunuşusun yanıbaşımda,
    anofor dönüşü savruk sözlerin ;
    uzakta bilmediğim tanıdık tını,
    susup da şarkısını duy diye bekler.

    itiraf zamanı geldiği vakit ;
    kaçmaya mahkumum belli belirsiz,
    sisler karanlığı anlatır gibi ;
    bir hayal perisisin yanı başımda ,
    dağlardan fezaya figan yükselir ;
    işte bu , ruhun çarpılışıdır ,
    gözlerin , gözlerimi al diye bekler.


    Hasan ŞİŞMAN.
    2006- İST.

    bi şiirde benden

    Ahhhh benim gözleri çam yeşili köyüm
    Epey zamandır uzaklardayım senden
    Ne çok özledim seni bilirmisin
    Anlayabilirmisin gurbette çektiklerimi

    Köyüm gene sabah çisesi vururmu tepelerine
    Yer dumanı gizlermi sevdalılarını hala
    Gene gençlerin toplanırmı meydanlarda eskisi gibi
    Gene çocuklar koşuştururmu,suratları çamur içinde

    Eskisi gibi toplanırmı evlerde genci yaşlısı
    Kadınlar ikitelli çorap cağları ellerinde
    Konuşurlarmı şunun kızı çok güzel
    Şu kızı oğluma alsammı acaba diye

    Gene varmı bizi birbirine bağlayan meciliklerin
    Hala biçerlermi yemyeşil çayırlarını
    Sonra yayarlarmı inekleri buzağilarıyla
    Oynasınlar alışsınlar diye

    Yeni bir haber aldım senden
    Duydum yola kavuşmuşsun
    Şimdi yürürken kimsenin ayağı bir çukura düşmeyecek
    Hastalar yollarda ölmeyecek değilmi
    Bak buna sevindim işte
    Çünki benimde babam yolda ölmüştü
    Hatırladın değilmi

    Ahhh benim gözleri çam yeşili köyüm
    Seninleyken yaşamak nede sarardı
    Sabahın beşinde kalkıp güneşin doğuşunu seyretmek vardı
    ŞİMDİ KÖYÜMDE OLMAK VARDI........

    MACİT ŞENOĞLU/RİZE


    SEN İÇİMDE YANAN KÖZSÜN HEMŞİNİMMM.........................

    herşey sahte ...

    S A H T E …


    Yalanı, gerçeğimle karıştırdım
    Gerçeğimle, yalanları yarıştırdım
    Pembe bildiğim siyahlara alıştırıldım
    Oyun başladı.. açıldı perde
    Oyun sahteydi .. oyuncu sahte ..

    Siyahı, pembelere alıştırdım
    Gerçekle, yalanı barıştırdım
    Kalbimi, yalana karıştırdım
    Oyuna devam .. ikinci perde
    Oyun sahteydi.. oyuncu sahte ..

    Uzağı, yakına yanaştırdım
    Sevgimi, hüzünle dalaştırdım
    Her şeyi birbirine karıştırdım
    Bir oyuncuydum bende
    Sahteydi oyun .. oyuncu sahte

    Beyazı, karanlığa bulaştırdım
    Kalbimi, yanlış yere ulaştırdım
    Yok yere yalanlarla dalaştırdım
    İnandım oyunlara ben de
    Sahteydi oyun .. oyuncu sahte

    Gerçek bildiğim, sahteliğe alıştım
    Doğru sandığım, yanlışlarla tanıştım
    Kendime küstüm, kalbimle barıştım
    Oyun bitti .. kapandı perde
    Oyun nerde .. oyuncular nerde ?
    Her şey sahte !,,

    gulayy
    --- gidi yalanci dunya ---
    önemli değil kelimeler nağmelerde

    sen aşkın sesini duyuyormusun

    önemsiz olurmu aşkın gözyaşı

    sen aşkın sesini anlıyormusun

    seyreyle geceyi karanlığında

    rakseder yıldızlar umutla şevkle

    duydunmu aşkını tam yüreğinde

    teninin islanmasına aldırmadan

    bahar yağmuruna bıraktınmı kendini

    duydunmu aşkın sessiz uğultularını

    çiçeklerle oynaşan arıların rüzgarını

    gülü arayan sevdasına el sallarken

    duydunmu aşkın sesini dudaklarında
    ___

    Martılar

    Martılara ekmek verdik rüzgârlara seslendik
    Benim gözlerimde İstanbul Kızkulesi
    Deniz girdabında rüyalara daldık
    Benim gözlerimde İstanbul Kızkulesi

    Âşık oldum Arnavut kaldırımında bir kıza
    Martılardan kaçtım söyleyemedim
    Denizin derinliği gözlerimde bir boşluk
    Üsküdar benim için bir adım ötede

    Naci KOBAL
    Ben Değil Biz Varız
    Naci KOBAL 2000
    her şey yapılabilir
    bir beyaz kağıtla
    uçak örneğin uçurtma mesela
    altına konulabilir
    bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
    sallanan bir masanın
    veya şiir yazılabilir
    süresi ötekilerden kısa
    bir ömür üzerine.

    bir beyaz kağıda
    her şey yazılabilir
    senin dışında
    güzelliğine benzetme bulmak zor
    sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
    her şeyden
    bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
    belki tabiattadır çaresi
    senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
    ve benim
    bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
    anlarım bitkiden filan
    ama anlatamam
    toprağın güneşle konuşmasını
    sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

    sen bana ışık ver yeter
    bende filiz çok
    köklerim içimde gizlidir
    gelen giden açan soran bere budak yok
    bir şiir istersin
    “içinde benzetmeler olan”
    kusura bakma sevgilim
    heybemde sana benzeyecek kadar
    güzel bir şey yok

    uzun bir yoldan gelen
    tedariksiz katıksız bir yolcuyum
    yaralı yarasız sevdalardan geçtim
    koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
    her şeyi anlattım
    olan olmayan acıtan sancıtan
    bilsem ki sana varmak içindi
    bütün mola sancıları
    bütün stabilize arkadaşlıklar
    daha hızlı koşardım
    severadım gelirdim
    gözlerinin mercan maviliğine

    sana bakmak
    suya bakmaktır
    sana bakmak
    bir mucizeyi anlamaktır

    sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
    aşk sorgusunda şahanem
    yalnız kelepçeler sanıktır
    ne yazsam olmuyor
    çünkü bilenler hatırlar
    hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
    bahçıvanlar değil tüccarlardır
    sen öyle göz
    sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
    sen teninde cennet kayganlığı iken
    sana şiir yazmak ahmaklıktır

    bir tek söz kalır
    dişlerimin arasından
    ben sana gülüm derim
    gülün ömrü uzamaya başlar

    verdiğim bütün sözler
    sende kalsın isterim
    ben sana gülüm derim
    gül sana benzediği için ölümsüz
    yazdığım bütün şiirler
    sana başlayan bir kitap için önsöz

    sana bakmak
    bir beyaz kağıda bakmaktır
    her şey olmaya hazır
    sana bakmak
    suya bakmaktır
    gördüğün suretten utanmak
    sana bakmak
    bütün rastlantıları reddedip
    bir mucizeyi anlamaktır
    sana bakmak
    allah’a inanmaktır

    YILMAZ ERDOĞAN




    --------------------------------------------------------------------------------

    KA NEHE YOK ?

    Şiir; Yürek demektir
    Şiir; İnsan demektir
    Şiir; Bir çığlıktır
    Şiir; Çağlar aşacak bir isyandır
    Şiir; Evrensel bir yakarıştır
    Şiir; İlk nefesteki acının haykırışını ölene kadar tekrarlamaktır

    Sende bunlardan hangisi yok ka Zeynep?

    Yürek mi yok?
    İnsan nedir bilmiyor musun?
    Çığlık atmaya gücün mü yok?
    Çok mu güzel bir dünyada yaşıyorsun da isyana gerek yoktur?
    Evrensen bir mesajın mı yok?
    Doğduğunda çığlık da mı atmadın ?

    Sadece dene!
    Şiir dediğin nedir ki?
    İçini bildiğimiz kelimelerle doldurduğumuız,
    Üstine de yüreğimizi koyduğumuz,
    Bir de bikuçuk süslediğimiz kelimeler dizini.
    Sen de yazabilirsin' Hem de en güzelini.
    Konu mu?
    Çevrene bak!
    Bangır bangır bağırıyorlar beni yaz diye...

    BU BENDE Kİ SEN

    BEN GÖMÜLMÜŞÜM KAYALARIN DİBİNE
    NE RÜZGAR SAVURABİLİR BENİ ARTIK
    NE SENİN NEFESİN,
    YOKLUĞUM KAVUS GİBİ ÇÖKER GECENE
    NE SEN VAR OLABİLİRSİN NE DE RUHUN
    BENİ SEN DEĞİL ÖLDÜREN ELLER
    SONSUZLUK GİBİ VAZGEÇİLMEZDİM HANİ
    HANİ BENDİM NEFESİN
    ŞİMDİ BUNU SÖYLEYEN
    SENİ SEVİYORUM DİYE HAYKIRAN DİLLER
    MEZARDA YOKLUĞUNA BEDDUA EDER.

    ÇİLEM BENEK

    Kavusmak böyle mi olacakti?

    Benim icin memleket, senin icin yaban eller
    Benim hayatim burada kurulmus, seninkisi ise baska bir yerde
    Burada yabanciyim, vatanimda yabanciyim

    Kimligimi, kim oldugumu, nerden geldigimi biliyorum
    Senin nerden geldigini ama nereye gidecegini bilmiyorum
    Farkli insanlar, farkli kurallar, farkli diller buna aliskinim ben

    Vatan hasreti ile yanip tutusurken
    hayat denen savasi seninle beraber savasirken
    gelidi düsman kapima beklemedigim bir an da

    Yaktilar ailemi, colugumu cocugumu gelecegimi ve gecmisimi

    Tabutlarin üzerinde bayragimiz, geriye kalanlarin feryadi ve acisi, dayanilmaz,
    hasret kaldigimiz topraklara kavusmak böyle mi aci olacakti?



    (Acemice bir deneyim, bu siiri Almanya´nin Solingen sehrinde can veren Türk ailesinin feltlerini düsünerek yazdim. Unutulmayacak cok aci bir olay yasandi yillar önce)

    unuttum...

    UNUTMA Kİ



    Sen uykusuzluk nedir bilir misin

    Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı

    Gözlerini tavana dikip

    Düşündüğün oldu mu bütün gece

    Ve bütün bir gün

    Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç

    Gelmeyince

    Seni aramayınca

    Ölesiye ağladın mı

    Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların

    Ona ait ne varsa

    Bir bir hatırladın mı



    Sen günden güne erimeyi bilir misin

    Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi

    Bir teselli aramayı

    Issız parklarda, tenha sokaklarda

    Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda

    Deli divane yollara düşüp

    Yaşlanmış bir köpek gibi

    Eskimiş bir gömlek gibi

    Atılmışlığını hissettiğin oldu mu

    Sevmekten

    Günler geceler boyunca yürümekten

    Elin ayağın yoruldu mu



    Sen yalnızlığın acısını bilir misin

    Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına

    İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı

    Bütün gururunu çiğneyip

    Sevdiğinin geçtiği yollarda

    Bastığı toprakları eğilip öptün mü

    Sen çaresizlik nedir bilir misin

    Sen yokluk nedir gördün mü

    Yanan başını

    Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden

    Sen her gün bin defa öldün mü



    Böyleyim diye ayıplama beni

    Bir gün kendimi

    Sonsuzluğun koynuna bırakırsam

    Yaralı ve yenik bir asker gibi

    Darılma

    Unutma ki

    Her seven isimsiz bir kahramandır

    Unutma ki

    İnsan; sevebildiği kadar insandır

    çok zaman geçmiş.....

    sevgili dostlar çok zaman geçmiş...defterimdeki dip notta 1989 yazıyor....


    sevgiyle olun...dostca kalın
    icimde yudum yudum nefes nefes cekmek vardı hayatı
    tıpkı sigaram gibi nefesim gibi
    bir martı olup ucmak vardı göklerde
    bilmediğim şehirlere bilmediğim ülkelere
    bir nehir gibi akmak vardı ucsuz bucaksız sevgilerle yüreklere
    hatın ellerim olması vardı herzaman dokuna bildiyimce
    guneşin gözlerim olması vardı yürekleri ısıtacak
    fırtınalar koparmak vardı ağaçları köklerinden ayırırcasına
    insan kalp olabilir mi ?kalp olmak vardı ya
    tek istediğim bir cift yürekti
    kısacası yaşamak vardıya

    ŞİİR YARIŞMASI SONUÇLARI

    ŞİİR YARIŞMASI
    BİRİNCİ

    bekler …

    bir yalnızlıksın yanıbaşımda ,
    aşka tövbe eden suskun duruşunla …
    yılkılar , ovadan dağlara yürür ,
    bir sessizle devam eder yolculuk ,
    menekşe yaprağında yeni bir umut ,
    çiğ tanesidir ki ;
    tökezlenen gülüşle göçmeye başlar.

    bir ayrılıksın yanı başımda ,
    üç deniz ötesinden , sonsuz bekleyiş ,
    ve şimdi bekleyen çaresizliğim ...
    hatıra olup da resmini çizer,
    en olunmaz izdüşümü ılık rüzgarın ;
    itiraf , kalbimde söz diye bekler.

    bir tebessümsün yanı başımda,
    sevdaya inat öyle gidişin ...
    ne bitmez geceler sabaha şahit ;
    kış mevsiminde kar beyazlığın ,
    yüzünün aklığıdır göze yansıyan ;
    heceler , ruhuna uçmayı bekler.

    son beste dökülür ansızın gelen,
    merhaba .... tonunda kararsızlığın ...
    bir dünya duruyor yanıbaşımda,
    fezada asılan ay hükmündeyim ,
    başım işte öyle dönüp duruyor ;
    ismine adanan ruh seni bekler.

    durup da anlatsam ,
    inanır mı ki yorgun yüreğin ,
    pişmanlıklara geçit vermeyen ?
    şimdi sonsuzluğa üstelenmişim …
    şahika yurdunun en yücesinden ;
    dağlardan kopacak çığ , niye bekler ?

    madem derindedir kanayan yara ,
    ihtimal dediğin en acılı günde ,
    sarhoşluk yolumda son durak gibi ,
    kanıksanmışsa da ,
    sevdanın tadına varmayan bakış ,
    uzayıp , uzayıp , uzayıp durur ...
    kalbimde sır olup , hep niye bekler ?

    ve bir gurur dokunuşusun yanıbaşımda,
    anofor dönüşü savruk sözlerin ;
    uzakta bilmediğim tanıdık tını,
    susup da şarkısını duy diye bekler.

    itiraf zamanı geldiği vakit ;
    kaçmaya mahkumum belli belirsiz,
    sisler karanlığı anlatır gibi ;
    bir hayal perisisin yanı başımda ,
    dağlardan fezaya figan yükselir ;
    işte bu , ruhun çarpılışıdır ,
    gözlerin , gözlerimi al diye bekler.


    Hasan ŞİŞMAN.
    2006- İST.


    İKİNCİ

    S A H T E …


    Yalanı, gerçeğimle karıştırdım
    Gerçeğimle, yalanları yarıştırdım
    Pembe bildiğim siyahlara alıştırıldım
    Oyun başladı.. açıldı perde
    Oyun sahteydi .. oyuncu sahte ..

    Siyahı, pembelere alıştırdım
    Gerçekle, yalanı barıştırdım
    Kalbimi, yalana karıştırdım
    Oyuna devam .. ikinci perde
    Oyun sahteydi.. oyuncu sahte ..

    Uzağı, yakına yanaştırdım
    Sevgimi, hüzünle dalaştırdım
    Her şeyi birbirine karıştırdım
    Bir oyuncuydum bende
    Sahteydi oyun .. oyuncu sahte

    Beyazı, karanlığa bulaştırdım
    Kalbimi, yanlış yere ulaştırdım
    Yok yere yalanlarla dalaştırdım
    İnandım oyunlara ben de
    Sahteydi oyun .. oyuncu sahte

    Gerçek bildiğim, sahteliğe alıştım
    Doğru sandığım, yanlışlarla tanıştım
    Kendime küstüm, kalbimle barıştım
    Oyun bitti .. kapandı perde
    Oyun nerde .. oyuncular nerde ?
    Her şey sahte !,,

    gulayy

    ÜÇÜNCÜ

    SEN İÇİMDE YANAN KÖZSÜN HEMŞİNİMMM
    Ahhhh benim gözleri çam yeşili köyüm
    Epey zamandır uzaklardayım senden
    Ne çok özledim seni bilirmisin
    Anlayabilirmisin gurbette çektiklerimi

    Köyüm gene sabah çisesi vururmu tepelerine
    Yer dumanı gizlermi sevdalılarını hala
    Gene gençlerin toplanırmı meydanlarda eskisi gibi
    Gene çocuklar koşuştururmu,suratları çamur içinde

    Eskisi gibi toplanırmı evlerde genci yaşlısı
    Kadınlar ikitelli çorap cağları ellerinde
    Konuşurlarmı şunun kızı çok güzel
    Şu kızı oğluma alsammı acaba diye

    Gene varmı bizi birbirine bağlayan meciliklerin
    Hala biçerlermi yemyeşil çayırlarını
    Sonra yayarlarmı inekleri buzağilarıyla
    Oynasınlar alışsınlar diye

    Yeni bir haber aldım senden
    Duydum yola kavuşmuşsun
    Şimdi yürürken kimsenin ayağı bir çukura düşmeyecek
    Hastalar yollarda ölmeyecek değilmi
    Bak buna sevindim işte
    Çünki benimde babam yolda ölmüştü
    Hatırladın değilmi

    Ahhh benim gözleri çam yeşili köyüm
    Seninleyken yaşamak nede sarardı
    Sabahın beşinde kalkıp güneşin doğuşunu seyretmek vardı
    ŞİMDİ KÖYÜMDE OLMAK VARDI........

    MACİT ŞENOĞLU/RİZE