Yaylacıler Okuyun

      Yaylacıler Okuyun

      BUNDA FAZLA DEĞIL 20 YIL ONCESINE GIDERSEK YAYLA GOÇLERI BAŞLADIMI INSANLARABIR TELAŞ BİR HEYECAN SARARDI HERKES SIĞIRLERINI HAMLIKTAN ÇIKARMAK IÇIN BOZARDI VE KOYUN IÇINE BIR ŞENLIK BİR HEYECAN SARARDI VE INSANLAR NEDE MUTLU OLURDU BEN HATIRLIYORUM YAYLAYA GIDENINSANLAR EN GUZEL ELBISELERINI GIYER KETE YAPARDILER YOLDA GORDUKLERINE KETE IKRAM EDERLERDI VE AYAKLARINA PULU IKI TELI ÇORAPLARINI GYER BAŞLARINADA PUŞİ VE TIRTIBALI YAZMALARINI BAĞLARDI YA ANLATILIR GIBI DEĞIL O DUYGULARI YAŞAMAK LAZIM AM ŞIMDI KI NESIL YANI BIZLER BIR YARIŞ IÇINDEYIZ ONUN ARABASI NE MARKA BUNUN NESI VAR GIBI BIR YARIŞ IÇINDYIZ AARKADAŞLAR LUTFEN ESKIYI UNUTMAYALIM VE BIZ ORALARDAN GELDIK LUTFEN BIZ KOYLUYUZ VE GURURLUYUZ HADI ANILARINIZ VARSA ANLATIN EMI
      BUNLARDA ESKI YEYLECILERDEN IKISI ALLAHIN RAHMETINE KAVUŞTU
      Dosyalar
      ne güzel ya ben böyle şeyleri hiç yaşamadım ama hayal etmesi bile çok güzel...
      sadece yazları o da arada bir olduğu için bu tür anılarım hiç olmadı ama orası hep kalbimde .ordakilerin de şehir şehir diye özendiklerini görünce üzülüyorum...
      heralde dünyanın hiçbiyerinde insan sadece bi yatağı ,elektriksiz ,duman kaplamış bi odası var diye bu kadar mutlu olamaz.ahh ahh yeyleciler anlatın daha da biz de yaşayalım o günleri...
      Ben bu konuyla ilgili çok anım var ama o çocukluk yıllarımızda en çok sevdiğimiz şey hiç birşeyi olmayan hemşin yaylacılarının:yollarda bekleyen biz kara lastikli çocuklara getirdikleri ve yolda kendileri yemeyip bize bıraktıkları o yayla kokulu kedeler ve ispirden belkide son paraları ile aldıkları yayla dutlarını hiçbirşeye değişemiyorum,inanın zaman 25 yıl geriye gitse yaylacı olurdum ve herşeyimle bu yaşamın devam etmesi için savaşırdım.Şimdi yapabileceğimiz ise elimizde kalanları korumak olmalıdır.
      Rahmatli yeyleci babannamin Yerini Allah Cennet Eylesin.
      Ekolojik Yaylacılığın Başlamasını sağlamalıyız.

      ah gidi yayla günlerum

      ne kadar güzel yazmışsen . ALLAH ten yaylaların sonuna yetıştim.şimdıkıler otbıimlerını çok eyı bışey sanıyorlar.10 gunluk eglence.
      agustos ta yaylaya köç vardı.yaylacıya yardımcı olmak için ,koyde çalışanlar 10 gunluguna yaylalara çıkardı.erkekler atlarla gunde iki danım yuk çıkarırdı.akşamda boş aherlerde ( o zamanlar boş bulmak zordı )horun .evlerde oynemak zor olurdı.çünki;ev bolumu alçak ,aher daha yuksek oldugunden .kendı evumuz tam yayla evı ,aher,ev ,maran.ev bölumunde,bı peke,ocak,çekena.sabah gözlerımızı rahmetlı yengemın tezekle yaktuği ateşin dumanı ile uyanmak.çekenanun gozunden güneşun içerı sızması.segerlerı sağmış,degıman duzına doğrı salmış.bı bucıkler duruyo.o bızım gorevımız.onlar evlere yakın yerlere salınıyo,puğarun arkalarına.çepler vureldımı,salun suyunda yıkamaya .sut çekılecek ,makına yıkanacak(bı bu işi sevmezdum parcaları çoktı )tabı su taşınacak tenekeler, bıdonlar lara doğrı suya (bıde köyler ,ayrı suyu kulanurduk.molavıyesun suyu ,bızım kullandugumuz pugar,bırı obırına gıdemez.bız şanslıyduk torun oldugumuzden izin verıyolardı).
      oyunlarımız ,beştaş,güburtumen ,cudı (bunlerı daha çok uşaklar oynerdı),hastopraktan yapelmış kapkacak,degımanduzındekı kayalara tırmanmak,ferferıç,taktakıç.
      yaylaladakı totoşun tadını,üzümcılerın gelmesını,okuz çatışlarını,çengrek seslerını,horon duzındekı horunlerı,gızlı gızlı kactuğumuz horonları(bı koy obur koyun horununa gıdemezdı),tabancayla atışmalarını(her atışa cvp veranun havası fazla olurdı) kısacası herşeyını özlüyorum.
      bunlar sadece 10 gunluk köç zamanınde olanlar ,son akşamı zaten anletmeyım bılenler dertlanmasun.
      ben hacıvanak yaylasını anlattum.
      sevgılerımle
      adife DUMAN
      HERKESIN BİR DERDİ VARDUR!!!!!BENİMKİDE ELEVIT ;(
      KEŞKE BENDE O GÜNLERİ YAŞAYABİLSEYDİM..SADECE KÖYDEKİ HAZIRLIKLARI HATIRLIYORUM HAYAL MEYAL..O DA DAYIMLARIN EVDE OLURDU..HAYATIMDA İLK KEZ YAYLAYI 15 YIL ÖNCE GÖRDÜM VE HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIM AÇIKCASI...

      GİTTİĞİM YAYLA ÖZELLİĞİNİ KAYBETMİŞ BETON YAPILARLA DOLUYDU HİÇBİR ÇEKİCİLİĞİDE YOKTU BENCE..İKİ KATLI EVLER ELEKTRİK,TELEFON BİLE VARDI..

      BU YAYLA DEDEMİN ANLATTIĞI YAYLAYA HİÇ BENZEMİYORDU..

      İNSANLAR GİTTİKLERİ YERLERDE BİLİNÇSİZCE DOĞAL GÖRÜNÜMÜ ,HAYATI YOK ETMİŞLERDİ...

      YILLAR SONRA KENDİ YAYLAMIZA GİTTİĞİMİZDE O DOĞALLIK,MANZARA,EVLER MÜKEMMELDİ..İNSANLAR BURAYA HENÜZ EL ATMAMIŞTI...

      AMA NEDEN GEÇMİŞİMİZDEKİ YAŞANTIYI ANILARDA YER VEREBİLİYORUZ ,,BİZ NEDEN YAŞATMIYORUZ.....

      EN AZINDAN YAPILAN YAPILARDA DOĞALLIK ÖN PLANDA OLSA İYİ OLMAZ MI..DAHA ÇOK ŞEY VAR AMA YAZMAKLA BİTMEZ:(

      BENDE YAYLACI OLMAK İSTİYORUM HEMDE ESKİDEN OLDUĞU GİBİ :]

      YILLAR ÖNCE GİTTİĞİM YAYLA KALE YAYLASI X(

      BENİM YAYLAM GİTOOOO :))

      SÜT MAKİNASI !

      Köroğlu "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" demiş ya bizim memlekette ilk bozulma ve özün kayboluşu Süt Makinasının gelişi ile başladı. O güne kadar hiç bir makinanın kullanılmadığı tamamen doğal bir hayat vardı.
      Bir sabah komşu evinden düzenli bir şekilde gelen zil sesine benzer bir sesle uyandığım lkaç sene oldu bilmem ama ertesi yıl aynı ses bizim evden gelmeye başlamıştı. Hem de o sesi ben çıkarıyordum. Ben süt makinasının kolunu çevirirken çıkan sesi dinliyordum ama rahmetli ebem de durmadan beni "Oğul! Biraz dehe yavaş çevir" diye ikaz ediyordu. Halbuki süt makinası yokken "Yavaş" değil de tam tersine hızlı vururduk yayukleri.
      Süt makinası olmadığı yıllarda süt tekneleri kullanılırdı.
      Yayvan bir leğene benzeyen ve dört tarafında ip bağlayacak delikleri olan tam ortasında da kaymak ile sütü ayıracak bir deliği bulunan bu tekneler tavana asılırdı. Havanın sıcaklık durumuna göre de 2-3 gün süt buraya döküldükten sonra göbeğindeki deliği kapatan POBİÇ çıkarılarak alttan süt alınırdı. Üstteki kaymak ise başlı yoğurt ile karıştırılarak yayuğa konurdu. Yayuk vurma işi ise genellikle karşılıklı 2 kişi tarafından yapılırdı.
      Bazen yağ toplanmazdı. Bunun için yayığın içine bir tahta kaşık atılırdı. Yayuğu vurdukça tahta kaşık yayuğun duvarlarına düzenli bir çarpma sesi verirdi. Arada bir yayuğun kapağı açılarak yağın olup olmadığına bakılırdı. Eğer yağ ÇER (yumuşak ve erimiş) ise yayuğa soğuk su ilave edilirdi.
      Yayuk işi bitince yağ soğuk su ile iyice yıkanır ve değirmenlerde öğüttüğümüz kalın tuz ile iyice yoğrulurdu. Yayukten alınan ayranı ise bir başka güzel olurdu. (Sahi! İçinizde gerçek yayuk ayranı içen kaç kişi var?)
      Süt Teknesinin altından alınan süt ise ateşte ılık olacak kadar ısıtılır ve peynir mayası verilerek yavaşça karıştırılıdı. Bir müddet sonra peynir toplanmaya başlardı. (Rahmetli ebem henüz sıcak ve çilor peynirden arada verirdi ki bunu da yiyenleriniz çok fazla değildir herhalde)
      Peynir mayasını ise herkes kendisi yapardı. Yeni doğmuş buzağın midesi torba gibi bağlanır, içine biraz süt, bir kaç damla limon, şeker ve az tuz atılarak iyice bağlanır ve ateşin üzerine biryere asılırdı. Bir müddet sonre bu karışım çamur kıvamına geldiğinde maya olarak kullanılırdı.
      Peynirden artakalana ise tekrar peynir maysaı verilerek iyice karıştırılır ve bez torbalara dökülürdü. Bundan da MİNCİ olurdu ki bunu kaymak ve tuzla karıştırdığınızda çok nefis bir tadı vardı. (Bunu kaç kişi yedi?)
      Bu arada unutulan bir başka geleneğimiz ise YAYUK VURMA GECELERİ idi.
      Yanlırında kimsenin bulunmadığı yaşlı yaylacı kadınlarımızın yayuklarını vurma işi genç kızlar ve erkekler tarafından yapılırdı. Bazen bir kaç ev dolaşıldığı bile olurdu.
      Yayuk vurulurken söylenen türküleri de karşılıklı yayuk vurduğumuz çocuk sevdalarımız ile kaçamak bakışmalarımızı da unutamadım.
      Hey gidi çocukluğum!
      Ne mutlu olsun sana eski günlerim !
      Ben bunları doyasıya yaşadım !
      Ya yaşayamayanlar !
      ....
      Dilerim ki sizler de yaşarsınız...

      Not: Zenginler bizden önce yozlaştılar. Onların yağ makinası (YAYUK) bile vardı.
      Onlar tekne kullanmadıkları gibi yayuk da kullanmadılar.

      Not: Bir Süt teknesi resmi çizmeye çalıştım. Bilenler ve görenler söylesin. Benzemiş mi acaba?
      Resimler
      • adsýz.jpg

        5.96 kB, 0×0, 303 defa görüntülendi