Nanoteknoloji Hayatı Nasıl Değiştirecek?

      Nanoteknoloji Hayatı Nasıl Değiştirecek?

      Nanoteknoloji Hayatı Nasıl Değiştirecek?
      Süs köpeğinizin aç/kapa düğmesi olacak. Arabanız değişik ihtiyaçlarınız için şekil değiştirebilecek. Görünmez bir el buzdolabından 10 dakikada bir dolan meşrubat şişenizi size getirecek. Tıpkı faks cihazının bu gün bir belgeyi basması gibi her çeşit tüketim maddesini üreten "madde faksı" cihazınız olacak. Mikrodalga fırınınız leziz yemekler yapabilecek. Tabağınız, elbiseleriniz ve eviniz kendi kendini temizleyebilecek. Yapay, nüfuz edilemez bir bağışıklık sisteminiz olacak ve AIDS, EBOLA hatta nezle virüsleri size etki edemeyecek. 50 yaşındayken kendinizi 25 yaşında hissedeceksiniz. Avrupa'dan ABD'ye 15 dakikada, 7 günde de Mars'a gidebileceksiniz. Etrafınızdaki eşyalar süper dayanıklı elmaslardan imal edilecekler; sınırsız hesaplama ve işlem gücüne sahip olacaklar ve hareket eden parçaları sadece birkaç atom genişliğinde olacak. Dünyayı kirleten sanayiler geçmişte kalacak ve gerçekten "yeşil" bir dünyaya sahip olacağız.

      Elektronik dünyasının itici motoru minyatürleşmedir. Daha küçük materyallerle çalışma yöntemleri geliştikçe inşâ teknolojimiz, eninde sonunda molekülleri tek tek bağımsız olarak maniple edebilecek derecede, varlığın temel taşları olan atomlara kadar uzanacak. Aslında dünya üzerinde milyonlarca yıldır doğal nanoteknoloji yöntemi kullanıla gelmektedir. Bir patates aslında toprakta, hava, su ve çeşitli mineral atomlarının bir araya getirilmesinden oluşmuştur ve kendi kopyasını türetebilen yaşayan organizma, dolayısı ile organizasyondur. İster biyolojik, ister sentetik olsun, kendini türetmenin sırrı, önceden imâl edilmiş inşâ bloklarıdır. Biyoloji (doğal biyoteknoloji) atomları kullanır... yakında biz de kullanacağız. Bu da moleküler nanoteknoloji denen kimya ve mühendisliğin evliliği ile olacak.
      "Kömür atomlarını yeniden tanzim ederseniz elmas, kum atomlarını yeniden tanzim ederseniz de bilgisayar yongaları elde edersiniz" Merkle

      Nanoteknoloji, nanometrik (Nanometre metrenin milyarda biri, milimetrenin de milyonda birine denk gelen bir ölçü birimidir) boyutlardaki cisimlerle yapılan çok çeşitli araştırmalara verilen ortak addır. Bununla birlikte nanoteknoloji, mühendislikle kimyayı bir araya getiren melez bir bilim dalıdır.

      Atomlar evrendeki her şeyin yapı taşlarıdır. Biz ve etrafımızdaki her şey atomlardan müteşekkildir. Vücudumuz, yaşayan milyonlarca hücrenin (yani doğal nanomakinelerin) bir araya gelmesinden oluşan bir organizmadır aslında.

      Atomlar ne kadar küçüktür?

      Eğer dünyayı dolaşmak için ekvator çevresinde hiç durmadan, uyumadan, dinlenmeden yürüseniz, bu mesafeyi kat etmeniz 250 gün veya 12,500 saat sürecektir. Eğer bir futbol topunu alıp onu dünya kadar büyütseniz, içindeki atomların boyutu sadece üzüm taneleri kadar olacaktır.
      Atomlar ve moleküller birbirine tutunurlar, çünkü bunu sağlayan tamamlayıcı (lego oyuncakları gibi birbirine geçici) yapılar vardır. İşte atomlar gerek anahtarkilit denilen sistemle gerekse çekim kuvveti eli bir araya gelirler. Tıpkı mıknatıslarda olduğu gibi, pozitif yüklü atom negatif yüklü atoma yapışacaktır. Tabiatta, atomlar arası bu ilişki sürekli yaşanmaktadır. Nanoteknolojinin amacı ise, insanlara atomik bazda maddeye müdahale gücü ve yeteneği kazandırmaktır.
      20. yüzyılın başında Henry Ford, 1000 hektarlık bir arazi üstüne dünyanın ilk seri üretim tesisini kurdu. Otomobil sektöründe "üretim bandı" teknolojisi kullanılarak, üretimde etkinlik, zamanda da tasarruf sağladı. Tesis; demir ocaklarından, çelik imâlathanesinden, cam fabrikasından oluşmaktaydı ve 150 km. uzunluğunda bir raylı taşıma sistemi, üretim hattını besliyordu. Büyüğün daha iyi olduğunun düşünüldüğü eski zamanlarda bu metodun en etkin üretim modeli olduğu söyleniyordu.

      Ford'un bu üretim tesisi 21. yüzyılda doğup büyüyenler tarafından çok garip karşılanacak. Zirâ seri üretim bantları atomik boyutlara inmiş olacak.

      İmâlatın kusursuzluğunun sınırı atomik seviye olarak görünüyor. 1959'da Ricard Feynman'ın; "Tabanda yeterli alan mevcuttur" ifâdesinde belirttiği gibi, atomik ölçülerde kusursuz makinelerin tasarım ve üretimlerinin yapılmasına hiçbir fiziki engelin mevcut olmadığı görülmektedir. Günümüzde artık belirli özel şartlar altında tek tek atomları maniple edebilmekteyiz. 1992 yılında IBM araştırmacıları nikel kristal bir yüzey üzerine bağımsız ksenon atomlarını kullanarak "atomikgüç mikroyazı" tekniğiyle "IBM" yazmayı başardılar. Bu çözünürlükte işleyebilen makineler yapılabilme yeteneğini kazanmak gerçekçi ve geçerli bir önermedir. K. Eric Drexler "Nanosistemler" adlı kitabında bu tür mekanizmaların muhtemel başarı, başarısızlık ve şartlarını (termal gürültü, kuantum muğlaklıkları gibi) târif etmişti. Ne de olsa yaşayan ve başarılı olan delillerimiz var: Biyolojinin yani bizatihi hayatın kendisi, moleküler seviyede işler ve mini canlı mekanizmalarla (bağışıklık sistemi, mikroplar, virüsler, hücreler) kendini idâme ettirirler. Moleküler mekanizmaların şeker formunda hafif enerji depolayabildiklerini, dev ağaçlar ve balinalar gibi makro yapıları bir araya gelerek oluşturabildiklerini, kendilerini çoğaltabilme (bazı bakteriler 15 dakika içinde kendilerini kopyalayabilirler) yeteneğine sahip olduklarını, karmaşık ve mahirâne kimyasal değişimler (transformasyon) gerçekleştirmeyi yürütebildiklerini (insan karaciğeri örneğinde olduğu gibi) uzun zamandır biliyoruz.
      Nanoteknoloji, emsali görülmemiş özellikleri olan yeni aygıtları üretmek için atomların ve moleküllerin bildik fiziki özelliklerini kullanacaktır. Atomlar eskimezler ve o kadar küçüktürler ki, teknolojimiz onları tam mânâsıyla görüntülemeyi ancak başarabildi. Atomlar Bing Bang'da (Kainatın başlangıcındaki büyük patlama) yoğunlaştıklarından beri yepyeni ve gıcır gıcır temizler. Bing Bang'de 92 çeşit atom (tespit edilebilen elementler) meydana geldi ve her bir tip atom diğerlerinden farklı yapıdadır. Bu atomların elektronik olarak birbirleriyle bağ kurmalarını ve bir arada durmalarını sağlayan (tıpkı LEGO oyuncakları gibi) müthiş, bir özellikleri vardır. İşte bunlar daha önceden imâl edilmiş inşâ bloklarıdır. Eğer bağımsız atomları ve molekülleri bir yapılanmada (mekanik kimya) kesin ölçülerde ve dakiklikte bir araya getirebilirsek, bu buluş "programlanabilir kendinden inşâ olan (belki türeyen) makineler çağı"nın başlangıcı olacak ve endüstrimiz daha önce hiç erişemediğimiz bir boyuta taşınacak.

      Nanoteknoloji ile eşya üretebilmek için atılması gereken 3 adım vardır:

      1. Bilim adamları bağımsız atomları tek tek maniple edebilmeliler. Bu demektir ki, tek bir atomu tutup istenen noktaya getirebilmeyi sağlayacak bir tekniğin geliştirilmesi lazım.

      2. İkinci adımsa, nanoölçekli gözlem yapabilen, atomları ve molekülleri isteğe göre maniple etmeye programlanabilen iş makineleri, yani "derleyici"ler (assembler) üretmektir. Tek bir derleyici için bir tek eşyayı, atomları tek tek bir araya getirerek üretmek, belki milyonlarca sene alır. Bu yüzden, kabul edilebilir bir zaman çerçevesinde eşya üretebilmek için trilyonlarca derleyicinin kullanılması gerekir.

      3. Üçüncü adım olarak da, yeterli sayıda derleyiciyi elde etmek için varolanı sayısız kez "çoğaltmaya" , "kopyalamaya" programlanabilecek "çoğaltıcı"ları (replicator) geliştirmek gerekir. Trilyonlarca derleyici ve çoğaltıcı bir milimetre küplük bir alanda bir araya gelse dahi çıplak gözle göremeyiz. Otomatik bir şekilde belirli bir ürünü üretmek için bu nanomakinelerin trilyonlarcası bir arada çalışarak geleneksel emek ve üretim kalıplarını değiştirecekler, üretim maliyetini neredeyse sıfıra indirgeyecekler, bolluk sağlayacaklar ve ürünler hiç olmadıkları kadar ucuz ve sağlam olacak.

      Yani, atomları ve molekülleri maniple edecek (taşıyacak, yerleştirecek, eklemlendirecek) küçüklükteki ilk robot kolun yapılmasıyla nanoteknolojinin ilk aşaması gerçekleşmiş olacak. Böyle bir minyatür robot kolun ürettiği robot kollarda kendi benzerlerini ve diğer nano ölçekli aygıtları yapacaklardır. Sayıları trilyonlara ulaştığında da süper nano bilgisayarlar tarafından kontrol edilen bu sürü ile objeler çabucak oluşturulabilecek.
      Atomik boyutlarda, kusursuz makineler üretebilme yeteneği kazanma acaba ne anlama geliyor? Drexler'in "Yaratılışın Makineleri ve Geleceğin Bağlarının Koparılışı" isimli kitabında bu ihtimaller üzerinde duruluyor.

      Nanoteknoloji ile akla gelebilecek hemen hemen her şey imâl edilebilir. Nanoteknoloji ile üretilebilecek, fizibilitesi mümkün, binlerce konudan akla ilk gelen birkaçını ise şu şekilde sıralayabiliriz:

      Fiziken gerçekleştirilmesi mümkün her şeyi, saatler içerisinde yapabilen masa üstü fabrikaları kendilerinin kopyaları da dahil benzeri görülmemiş varlık ve kaynak imâl edebilecekler.

      Bütün eşyalar atomlarına kadar ayrılıp tekrar daha yararlı malzemelerin üretilmesinde kullanılabileceğinden mükemmel geri dönüşüm sağlanmış olacak.

      Kendi kendini imâl edebilen tüketim malzemeleri

      Günümüzün bilgisayarlarından milyarlarca kez hızlı "Muhteşem bilgisayarlar"... Bu ifade, nanoteknoloji ile üretilecek bilgisayarlara ithâf edilen addır. Mikroskobik moleküler bilgisayarlar enformasyon teknolojisi dünyasında bir devrim yaratacaklardır. Moleküler bilgisayarlar sadece hesap ve işlem yapmayacaklar, aynı zamanda kendilerini çoğaltabilecekler de.

      Microinşa yöntemiyle özel işlevler için micromakine yapımı büyük bir potansiyele sahip. Bir örnek olarak deniz suyunu temizleme ve tuzdan arındırma verilebilir. Nanomakineler, aktive edilmiş karbon atomlarından, genişlikleri metrenin milyarda biri kadar olan "mikroborular" üretmekte kullanılabilirler. Elektrik akımıyla harekete geçirilen bu borular deniz suyundaki sodyum ve klorid atomlarını ayrıştırabilirler. Bu teori şu an proje aşamasına geçmiş durumda. Boston Üniversitesi'nde bağımsız bir grup araştırmacı konu üzerinde çalışmakta ve bu senenin sonuna kadar prototipin üretilmesi umulmakta.

      Aşırı derecede garip ve alışılmamış buluşlar (bugün mümkün olmayan malzemelerin ve maddelerin üretilmesi)

      Soyu tükenmiş bazı hayvan ve bitki türlerinin tekrar türetilmesi

      Dünyadaki her çocuk için yüksek seviyede eğitimin sağlanabilmesi

      Dünyadaki çevre kirlenmesinin önünün alınması ve mevcut kirlenmiş kaynakların otomatik olarak temizlenmesi

      Medikal Nanoteknoloji alanında sanal olarak hastalıkların önüne geçilmesi ve yaşlanmanın yavaşlatılması mümkün olabilir. Bir süper bilgisayar tarafından kontrol edilen ve vücudumuzun yapay bağışıklık sistemini oluşturacak nanobot ordularının üretilmesi; moleküler seviyede hücrelerin tamir edilmesi, DNA'yı işleyebilecek hatta yaşlanmayı durdurabilecek robotların üretilmesi teorik olarak mümkündür.

      Ana artellerinizde ve daha küçük damarlarınızda gezinen mini robotları düşünün. Vücudunuza bir defa zerk edildikten sonra çalışmaya programlanan nanobot sürüleri kan dolaşımı ile (damarları otoyol, kanı taşıt olarak kullanarak) istenilen bölgelere gidip hep beraber hasar görmüş bir organı veya dokuyu tamir edebilecek, tıkanan damarları açabilecek veya hastalıklı hücreleri tahrip edebilecekler. Artık kalp krizi riskinden, enfeksiyona bağlı hastalıklara kadar bir çok rahatsızlıktan kurtulacaksınız.

      Vücuda zerk edilecek programlanabilir makinelerin kullanımları sonsuz olabilir. Hatta vücuda ek bir bağışıklık sistemi de kazandırabilirler. Hedef hücrelerin özellikleri programlandığında, mesela grip virüslerine saldırabilir ve bünye hastalanmadan virüs istilasını durdurabilirler. Aynı zamanda vücuttaki her bulguyu rapor edip doktorluk da yapabilirler.

      Güvenli ve makul ücretli uzay seyahatleri

      Asfalt yerine yüksek etkinlikli ve kendini türetebilecek solar hücrelerden oluşan yollar dünyadaki enerji üretimini dörde katlayabilir.

      Moleküler gıda sentezi (kıtlık ve açlığın önlenmesi)
      Kendi kendini inşa eden çevreci yeşil evler insanları tabiata geri döndürebilir.
      Nanoteknolojinin çevre konusunda olumlu bir potansiyeli mevcuttur. Mesela uçabilen nanobotlar, delinen ozon tabakasını tamir etmeye programlanabilirler. Temiz su kaynaklarını kirleten maddeler ayrıştırılabilir, denize dökülen petrol çözülebilir. Dahası, atomik seviyede üretim yapılacağından çevreye verilecek zarar minimum olacak. Yenilenemeyen kaynakların tüketimi azalacak, zira nanobotlar muadillerini başka maddelerden üretecekler.
      Kısaca, garajınızda veya kilerinizde atom yığınlarından tüketim ürünlerinizi kendiniz üretebilirsiniz.

      Atomları nasıl işleyeceğiz?

      Atomları görmek mümkün olduğu gibi onları maniple etmek de mümkündür. Atomları hem izleyebilecek hem de onların fiziksel olarak yerlerini değiştirebilecek kudrette atomik çözünürlüğe sahip süper mikroskoplar var. Aşağıdaki resim bir atom yığınının nasıl bir daire haline getirildiğini göstererek bu işlemin nasıl gerçekleştirilebileceği konusundaki bütün soruları açıklıyor aslında.
      Bu sürecin anahtar faktörü ise proteinlerdir (proteinlerden oluşturulan nanobotlar). Proteinler, atomları tek tek düzenli olarak maniple edecek moleküler boyuttaki makinelerdir. Protein mühendisleri şu anda 20 farklı protein modelini sentezleyebilmekteler ve gelecekte belki daha alışılmamış modelleri tasarlayabilecekler.
      Süreç şu şekilde işlemekte; bir bilim adamı tek bir protein atomunu atomik çözünürlüklü mikroskobun ucuna yerleştirmekte, daha sonra bir kimyasal çözeltinin içinden belirli bir molekülü alıp bir nanoteknoloji makinesinin belirli bir yerine yerleştirmektedir. Bunlar aslında sadece gerekli güçteki yazılımı oluşturmaya dayalı şeyler. Yani nano makinelerle iletişim kuracak ve onları topluca bir işleme yöneltecek, aralarındaki bağlantıyı ve sayısız değişkeni hesaplayabilecek güçte bir yazılım.

      Nano mühendisler tarafından tasarlanacak mikroskobik veya devasa aygıtlar, araçlar veya mekanizmalar, karbonun ve dolayısıyla elementlerin en sağlam ve dayanıklı türü olan "elmastan" yapılabilir. İdeal olarak, programlanan "naniteler" (nanometrik ölçülerdeki robotlar) atomik boyutlardaki materyallerle, atomlardan ihtiyaç duyulan her türlü kaynak ve enerjiyi elde edilebilirler, eldeki görevi başarabilmek için gerekli sayıda çoğalabilirler ve daha sonra istenen aygıtı alışılageldik mühendislik ve üretim tekniklerini ve yan ürünler kullanmadan "yetiştirebilirler" (atom atom, molekül molekül) hem de atık ve yan tesirler olmadan.

      Dünyanın her yanında bilim adamları birbirine benzer ve fiziğin elverdiğince az atom kullanarak ve bu atomları birbirlerine "yapıştırılmasıyla" oluşacak minyatür makine parçalarını tasarlamaya çalışıyorlar. Parçalar o kadar küçük ki, tasarımlar biraz "engebeli" görünüyorlar, zira engebeler "yuvarlak" atomların kendileri. Bu makineler bir araya getirildiğinde de, nanoölçekli motorlar, dişliler, manivelalar, mil yatakları, plakalar, algılayıcılar, güç ve iletişim kabloları ile nanorobotlar üretilecek. Güçlü nanobilgisayarlar sayesinde yeni bir nesil materyal üretilecek ki, alışılagelmedik pek çok özelliğe sahip olacak bu malzemelere "akıllı malzeme" denecek, zira bünyelerine eklemlendirilmiş her an hizmete amâde müthiş bir bilgisayar gücüne sahip olacaklar.

      Programlanabilir akıllı materyaller arzulanan her şekle kolayca değişerek dönüşebilir. Pencerelerin, kapıların, hatta evin boyasını değiştirebilen duvarlar, uzayıp limuzine dönüşen bir otomobil veya ağır bir vestiyerin yerden madde kazanarak rahat bir sandalyeye dönüşebildiğini düşünün. Bilim adamları, biyolojinin mükemmelliğine yakın bir yöntemle atom ve molekülleri maniple edebilmenin eşiğinde bulunuyorlar.

      Nanoteknoloji ne zaman kullanıma hazır olacak?

      İlk derleyici nanobotun üretimi için en iyimser tahmin 8 ila 15 sene şeklindedir. Ayrıca derleyici sürüler arasındaki koordinasyonu sağlayacak yazılım için de zaman gerekli. Fakat insanların nanoteknoloji hakkındaki bilgileri ve ilgileri gelişip projeye katkılar arttıkça süreç ivme kazanacak ve gerekli zaman dilimi kısalacaktır. Eğer herhangi bir dünya savaşı olmaz, insanlık açgözlülüğünün esiri olup kendisini veya medeniyetini herhangi bir yolla toptan yok etmezse, 2025 yıl içinde bu teknoloji tam ve yoğun kullanıma açılabilir.

      Bu günün imalatçı firmaları ne olacak?

      Günümüz şirketleri bu teknoloji hücumuna hazır değiller. Eğer bu yeni endüstriyel devrimde ayakta kalmak istiyorlarsa, en kısa zamanda hazırlanmaya başlamalıdırlar. Derleyicileri amaçlarına en uygun şekilde kullanmanın yollarını saptamalılar. İnsanların hala pamuk havlulara ve halılara olan talepleri sürecek. Firmalar; bu eşyaların nanoteknoloji ile nasıl daha kolay ve masrafsızca üretileceği ve bu işlemleri yürütecek yazılımların hazırlanması konusuna odaklanmalıdır.

      Ömür uzayacak mı?

      Bir Gallapagos kaplumbağası 200 yıl, papağan 90, kertenkele 1 yıl yaşamakta.
      Bilindiği gibi, tüm canlıların hayat süreleri DNA sarmallarında kodlanmıştır. Şu anda bilim adamları DNA sarmallarının esrarını çözmekte epeyce yol aldılar. Hatta bazı ırsî hastalıklara yol açan genler dahi tespit edilmekte. Yaşlanma süreçlerini tetikleyen işaretleyici DNA sarmallarının da tespit edilmesi umut edilmekte. Eğer bu genleri yönlendirecek kadar ufak aygıtlara sahip olursak insanların hayat sürelerinin uzatılması konusunda bazı ilerlemeler sağlanabilir. Fakat insan ömrünün uzatılması aşırı nüfus artışı, çevre kirliliği, kaynak azalması gibi bazı can sıkıcı etkileri de peşinen getirebilir. Bu da insanların bu sorunlarını çözmek için yeni çareler aramasına yol açacaktır ki, bu süreçte de insanların en çok kullanacakları şey gene nanoteknoloji olacaktır.


      Nanogelecekte insanlığı neler bekliyor?

      Bu yeni teknolojinin insanların sosyal ve psikolojik hayatına ne şekilde etki edeceği halihazırda çok sıcak ve ilgi uyandıran bir tartışma konusudur. Sadece insanlık için değil, tüm kainat için kökten değişim ve dönüşümleri beraberinde getirecek bu gelişme ve muhtemel sonuçları üzerinde herkesi düşünmeye davet ediyoruz.

      Eğer endüstriyel devrimin, zenginliğin elde edilmesinde, çağ atlama eşiği olduğunu düşünüyorsanız aslında bunun sadece gelecekte olacakların bir provası olduğunu bilmelisiniz. Nanoteknolojinin sanayiye etkisi rakamların icadının matematiğin gelişmesine olan etkisinden az olmayacaktır.

      Nano gelecekte herkes kendi bilgisayarına temel tüketim maddelerini üretmesi için emir verebilecek. Evin bir köşesinde çalışan nanobot sürüleri de istediğiniz malzemeyi, etrafımızda serbestçe dolaşmakta olan atomları toplayıp işleyerek üretecekler. Bu nano üretimin fazla pahalıya malolması düşünülemez; ne de olsa hava ücretsiz en azından şimdilik.

      Toplumun bu alışılmadık yeni ekonomik arenaya, yani "dijital madde çağına "yaklaştıkça, dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Her şeyden önce günümüz üretim sanayisi tamamen anlamsız hâle gelecektir. Bu dijital fırtınada ayakkabı tamircileri kaybolacak, ama ayakkabı tasarımcıları işlerini devam ettirecek. Otomotiv işçileri olmayacak ama otomobil dizayncıları kalacak, lokantalar gidecek ama aşçılar kalacak. Buna rağmen, tıpkı ilk endüstri devriminde olduğu gibi, yeni bir "daha iyi maaşlı" çalışanlar kesimi oluşacak. Ve bu grup akla hayale gelmedik şeyleri tasarlamakta mahir, yetenekli tasarımcılardan oluşacak.

      Mikelanj'ın "Mona Lisa" tablosunun atomuna kadar aynı kopyası sonsuz adet çoğaltılabildiğinde tablonun aslının ederi ne olacak diye sorar mısınız kendinize? Nano çağda paranın değeri ne olacak? Ne de olsa atomlardan müteşekkil her şey sonsuz kere tekrar dönüştürülebilecek. Tuzlu deniz suyundan bile altın ve kobalt üretmenin mümkün olduğu bir çağda altının ne anlamı kalır? Paylaşımı üzerine savaşların ve politikaların yapıldığı alışılageldik kaynaklar anlamını yitirince biz insanlar acaba neyin üzerinde kavga edeceğiz?

      Aslında, yeni ekonomiye en uygun model yazılım endüstrisidir. Bir "derleyici nanobot"un işlevini doğru yürütebilmesi için, "telif hakkı" ödenmiş, "inşâ yazılımı"na ihtiyaç duyulacak. Ne gariptir ki, dijital maddeden daha değerli olabilecek tek şey dijital enformasyondur. Yazılım tasarımları haricindeki üretim süreçlerinde insan emeğine duyulan ihtiyaç minimuma inecek. Çünkü işin çoğunu nanobot sürüleri yapacak. Ne de olsa atomlar eskimez ve yok edilemezler. Böyle bir gelecekte paranın ne anlam taşıyacağı ise ayrı bir tartışma konusu.

      Yakında insanlık olarak materyal zenginliğin ve geliştirilmiş fizikî sağlığın eşiğine ulaşacağız. Tarihte hep olageldiği gibi, nanoteknoloji de ilk ortaya çıktığında onu anlayıp kullanamayanlarda panik etkisi yaratacak ve sahipleri onu iyi amaçlara yönelik kullanabilecekleri gibi tiranlıklar kurup geri kalmışları sömürmeye çalışabileceklerdir.

      Nanoteknolojinin çeşitleri:

      "Islak nanoteknoloji" öncelikle sıvı bir ortamdaki biyolojik sistemleri araştıran alandır. Bu sistemler genetik materyaller, zarlar, enzimler ve diğer hücresel bileşenlerden oluşmakta.
      "Kuru nanoteknoloji" ise karbon, silikon ve diğer inorganik materyallerden oluşturulacak yapıların fabrikasyonu üzerinde odaklaşmıştır. Bu metodun temel içeriği ise metallerin ve yarı iletkenlerin kullanılmasıdır.

      "Sayısal nanoteknoloji" de nanometrik ölçekli karmaşık yapıların modellenmesi, tasarlanması ve simülasyonu üzerinde çalışan bilim dalıdır. "Islak" ve "Kuru" nanoteknolojilerin başarıya ulaşması için "Sayısal" açılımın geliştirilmesi gereklidir, bu nanoteknolojilerin üretilme zamanlarının kısalmasını sağlayacaktır.

      Dijital çağın şafağındayız

      Dünya, etkileri hiçbir insanlık tecrübesi ile ölçülmeyecek ölçüde büyük yeni bir teknolojik devrimin eşiğinde. Kimilerine göre nanoteknoloji, insanlığa çevreyi yok etmeden; zenginlik, sağlık, eğitim sunabilecek yeni ve güçlü bir endüstri devrimi olacaktır. Artık ne yağmur ormanları yok edilecek, ne de fabrika bacalarından çıkan zehirli gazlardan endişe etmemize gerek kalacak.

      İlk endüstri devriminin aksine, "dijital madde" çağının gelişmesi için yeni enerji ve hammadde çeşitlerinin bulunmasına gerek kalmayacak. Jet ve enformasyon çağındayız ve hiç olmadığımız kadar devingeniz. Yeni çıkan anlayışlara hemen adapte olabiliyoruz. Fakat nanoteknoloji bir anda ortaya çıkacak, patlar gibi yayılacak ve bütün bunlara ragmen hazırlıksız insanları, eğilimleri, kurumları şoke edecek. Şu andaki toplum böyle bir oluşum karşısında tamamen hazırlıksız durumda ama şükürler olsun ki, olgun nanoteknoloji de bir iki haftada, iki ayda veya iki yılda gerçekleşmeyecek. Önümüzde hazırlanmak için 10 yıl kadar vaktimiz var.

      Küresel statükonun devamını isteyen güçler nanoteknolojinin vaat ettiği imkanların farkında ve bu yeni endüstriyel devrimden azamî faydayı sağlamak için kolla0rı sıvamış durumdalar. Mesela, Ocak 2000'de ABD Başkanı Clinton, kongreden, içlerinde yeni bir inisiyatif olan Ulusal Nanoteknoloji Girişimi'nin (NNI) de bulunduğu, nanoteknoloji ArGe faaliyetlerinde kullanılmak üzere fazladan 227 milyon dolarlık bir katkı istedi. Bunun kabul edilmesiyle ABD'nin nanoteknoloji yatırımları iki katına çıkarak 2000 yılı için yaklaşık yarım milyar dolarlık bir mablağa ulaştı. Beyaz Saray'ın konu üzerinde yaptığı açıklamaya göre "nanoteknoloji ilimdeki yeni keşif sahasıdır ve potansiyel etkisi zorlayıcı mahiyettedir."

      İlk postnano çağ uluslararası ilişkiler düşünürü sayılabilecek Tom McCarthy'nin işaret ettiği gibi, eğer Çinliler, yazılım endüstrisinde çok ilerlemiş olan Hindistan'ın nanoteknolojiye daha önce ulaşacağına hükmederse, Hindistan kendisini nanosilahlarla vurmadan, Çin Hindistan'ın araştırma merkezlerine nükleer silahlarla saldırabilir. Şu ana kadar uluslararası ilişkilerde diyalogun zamanı silahlar kullanılmadan önce idi. Artık üretilmelerinden önce olmalı. Şu da düşünmeli: Nükleer teknolojinin elde edilmesi için devasa tesislere, sermaye ve bilgi birikimine ihtiyaç duyulurken, nanoteknoloji bir "masaüstü endüstrisi" sayılabilir ve nükleer güç için gerekli olan şartların hiçbirine ihtiyaç duymaz. Eskiden, mantıksız bir ülke liderinin nükleer silahlarla dünyaya dehşet saçabileceği ihtimalinden korkardık. Şimdi endişeler artacak. Ters huylu, tatminsiz bir bilgisayar delisi intihar etme yerine evinin bir köşesinde üretebileceği kendinden türeyen ve DNA'yı yok edecek yapay bir virüsle dünyadaki bütün hayatı beraberinde yok edebilir.
      .......

      nano bir olasılık (ama yinede bir olasılık)

      YAZIYI YER YER KAFAMI ZOR TOPLAYARAK OKUDUM CİDDEN !
      BİR HOCAM İNSAN DÜNYANIN KANSERİDİR DEMİŞTİ. YAKLAŞIK 5 MİLYAR YIL YAŞINDAKİ BU GEZEGEN 2 KERE AYNI HASTALIĞA YAKALANDI BİRİ TRİLOBİTE (YAKLAŞIK 500 MİLYON YIL ÖNCE YAŞAMIŞ BİR TÜR BÖCEK) BU CANLI DÜNYAYI RESMEN İŞGALETMİŞTİ . DİĞER BİR HASTALIK NEDENİ İSTİLACI DİNAZORLAR Kİ ONLARIN DA HER TÜRÜ:DENİZ DE YAŞAYANI KARADA YAŞAYANI UÇANI ETOBURU OT OBURU DÜNYAYI İŞGALETMİŞTİ YANİ DÜNYA BU CANLILAR TARAFINDAN HASTA OLMUŞTU FAKAT BU İKİ İSTİLACI DA YOKOLDU!!! SIRA 3. İSTİLACIDA İNSANDA.
      BUKADAR NEDEN UZATTIM HATTA YER YER SAÇMALADIM NEDENİ VAR. HOCAMA GÖRE İNSAN BU DÜNYANIN KANSERİ AYNI ZAMAN DA İLACI AMA "ÇIKAR" O BİTMEK BİLMEYEN ÇIKAR VE GÜÇ TUTKUSU İYİ OLANI YAPMASINA ENGEL. NANO TEKNOLOJİ HAYATI NASIL DEĞİŞTİRECEK? KONUSU ÖLE İYİMSER Kİ BU DEDİKLERİNİN OLMASI OLASILIĞI YOK DENECEK KADAR AZ. EVET İNSAN HAYALETTİĞİ SÜRECE VARDIR VE İSTEDİĞİ HERŞEYİ YAPABİLİR (Kİ BUNA İNANIYORUM) ŞU AN BİLİMDEKİ GELİŞMELER DE BUNU DESTEKLİYOR OLABİLİR AMA DNA NIN İÇİNDEN ÇIKAR VE GÜÇ İSTEĞİNİ NANO TEKNOLOJİYLE SÖKEMESSİN (SÖKEMESSİN LAFI KİŞİYE DEĞİL ORTAYA). Kİ EĞER BİRİLERİ BU TEKNOLOJİYİ UYGULAYACAK BİR DÜNYA BIRAKIR MI? ODA VAR

      PATRİOT YAZIN SİTEDEYE IŞIK TUTMUŞ BENCE BİR UCUNDAN TAKİP ETTİĞİM BU KONUYU RESMEN KAFAMA KAZIDIN ÇOK DA ANLAŞILIR CİDDEN TEŞEKKÜR EDERİM VE DEVAMINI BEKLERİM

      NO PROBABILITY

      DEAR TUTIYE;
      YAZININ ILK KISMINI ANLAYAMADIM(hocanin soledigi):::IKINCI KISMI TAMMEN TURK MANTIGI::SABIRSIZ UMUTSUZ:ANLAMADIGIM DNA NIN ICERISINDEN GUC KAVRAMININI CIKAR VEYA CIKARMA NE SAGLAYACAK SANA :2015-16 NANO TECHNOLOGY'NIN HAYATIMIZIN HER SAFHASINA GIRECEGI BIR SAFHA OLACAKTIR::STEP STEP BU SITEDE NANOTECHNOLOGY NIN GELISIMINE SAHIT OLACAKSIN: TESEKKURLER ILGIN ICIN:::
      .......
      Bunlar daha bişemi arkadaşlar biz şimdiden bunlari okuyunca hayretler içine düşüyoruz hayal dünyamızı zorlayarak kiyamet zamanındaki olacak teknolojik gelişmeleri düşüne bilsek veya hayal duyargibi olsan şimdiden aklımızı itirir veya bitkisel hayata girmemiz hiç elden degil. artik teknolojik gelişmeler artik bi pecete gibi tek kullanımlık hale getirilecek
      TEKNOLOJİDE YENİ ÇAĞ: Nanoteknoloji

      Bir “nanometre”, metrenin milyarda biri. Bir DNA molekülünün 2,5 nanometre genişliğinde (ya da bir hidrojen atomunun 25 katı büyüklüğünde) olduğunu veya bir iğnenin başına 900 milyon nano zerrecik sıkıştırılabileceğini söylersek nanoteknolojiye dayanan bilimin alanını bir derece hayal etmemiz mümkün olabilir. Eğer atomu ufak bir zeytin kadar farz edersek, kompleks bir molekül, elma kadar bir şey olur. Bunu biraz daha açarsak, atomlar bakterilerin 1/10.000 büyüklüğündedir. Bakteriler ise bir sivrisineğin 10.000 ‘de 1’i kadardır.

      Biyoteknoloji, genlerin değiştirilmesi ve suni olarak bir organizmadan diğerine transfer işlemleri ile ilgili genetik mühendisliğidir (rekombinant DNA teknolojisi). Nanoteknoloji ise nanometre düzeyinde canlı ya da cansız maddeyle ilgilenir. Bu ölçekte klasik fizik kanunlarından ziyade kuantum fizik kanunları hüküm sürmeye başlar. Atom düzeyinde yani kuantum dünyasında elementler alışılmışın dışında garip ve ilginç özellikler sergilemeye başlar. Zaten nanoteknolojik malzemelerin gariplikleri kuantum dünyasında atomların tahminlerin ötesinde “akıllı” özellikler sergilemesine dayanır. Nanoteknolojide, atomlar düzeyinde çalışıyor, atomlardan sistemler yapıyorsunuz. Bir metrenin milyarda biri gibi küçük bir ölçekte materyaller, cihazlar ve sistemler kurduğumuzda malzeme artık iç yapısından kurtularak, tamamen bir yüzey haline gelmektedir. İşte nanoteknolojinin en büyük özelliği, bu seviyeye inildiğinde malzemenin bir anda değişiklikler göstermesidir... Bu yüzden, nanoboyut, her türlü teknolojide büyük devrimlere yol açıyor. Nanoteknoloji ile süper maddeler yapabilirsiniz. Örneğin dünyadaki tüm filmleri nanoteknoloji ile yapılacak CD’lere sığdırabilirsiniz. Çelikten daha hafif ama ondan yüzlerce kat daha dayanıklı ve hafif malzeme üretebilirsiniz. Ya da insan vücudunda istenen yere gidebilen mikroskobik boyutta robotlar tasarlayabilirsiniz. Örneğin, nano boyutlu ilaçlar, daha aktif iyileştirme sağlıyor. Vücudu kesmeden, biçmeden istediğiniz noktaya girebiliyorsunuz. Derideki, mikron mertebesindeki gözeneklerden rahatça cihazınızı damarın içine sokup, gerekli operasyonları yapabilirsiniz.

      Çağımızda endüstrinin geldiği seviye, bir yandan çok büyük ölçekli üretim, öte yandan yüksek kaliteli, gittikçe küçülen, nanometrik boyutlarda atom ileri teknoloji ürünleri ile hücre altı molekül düzeyinde işlemleri yapma, bunları teknolojiye aktarma (gen teknolojisi) noktasına ulaştı. Teknoloji giderek fonksiyonu çok, boyutları küçük ürünlere doğru kayıyor. En fazla fonksiyonu en küçük hacimde barındıran teknolojilere nanoteknolojiler ile ulaşılabiliyor.

      Nanoteknoloji bir tür atomlarla oynama sanatı... Montajcı adı verilen, programlanabilir moleküler makineler kullanılarak, başka moleküler makineler yapılır. Montajcılar, tıpkı minik sanayi robotları gibi çalışıyor/çalışacak. Bunlar moleküler aletleri/takımları yardımıyla, kimyasal tepkimeleri yönlendirerek, adeta atom üzerine atom koyarak, karmaşık yapıları inşa edeceklerdir.

      Bilindiği gibi bütün maddeler atomlardan oluşmuştur. Özelliklerini de atomların dizilişinden alırlar. Atomları hareket ettirebilecek bir teknoloji de bu çeşitliliğe bir ölçüde ulaşabilir. Sözgelimi kömürü oluşturan karbon atomlarını düzenleyebilirsek aynı moleküllerin farklı bir dizilimi olan elmas elde edebiliriz.

      Yüzyılların birikimi ve tecrübesi ile insanoğlunun eli artık metrenin milyarda biri mesafeye ulaştı. Atomları tuğla gibi kullanarak sistemler kurma becerisine erişti. Bu teknoloji -biyoteknoloji gibi- “doğaya patent verilmesi” olayı bir bakıma. Örneğin ülkemizde nanoteknolojiye yatırım yapan DYO, ışıkla kendini temizleyen ‘akıllı boya’yı nilüfer çiçeğinden ilham alarak yapmış. Nilüfer çiçeği hep bataklıkta olduğu halde bembeyaz. Dokusu yağmur damlalarına takla attırmak suretiyle kirden kurtuluyor. Bilim adamları ‘nanoteknoloji’yle nilüfer çiçeğinin bu mekanizmasını taklit etmeyi başarıyor.

      Aslında, atom ve molekül denen zerrelerin tabi oldukları kanun ve prensipleri öğrendikçe onları makine gibi bizim de çalıştırabileceğimizi ve kullanabileceğimizi daha iyi anlıyoruz. Yani moleküllerden, makine olarak yararlanabileceğimizi tabiat bize gösteriyor. Örneğin, enzimler, başka molekülleri bir arada tutan bağları oluşturan, gerektiğinde bu bağları koparan ve yeniden düzenleyen ilahi moleküler makineler olarak sürekli çalışıyorlar. Hayat bu çalışmalar sayesinde eşsiz bir güzellikte ve ahenkte devam ediyor. Kaslar, moleküler makinelerin yardımıyla çalışır. ATP denilen akücükler de enerjinin ihtiyaç olduğu her yerde yardıma koşan nano boyutta (santimetrenin yüz milyonda birisi) moleküler makinelerdir. DNA (deoksiribonükleik asit) bir bilgi depolama sistemi olarak çalışır; başka moleküler makinelere, protein moleküllerini yapan ribozomlara, sayısal komutlar gönderir. Ve bu protein molekülleri de, şimdi sözünü ettiğimiz moleküler makinelerin yapımına girişir.

      Nanoteknoloji uygulamasına bir örnek
      Çelikten 100 kat dayanıklı malzeme

      Nanoteknoloji yöntemi kullanarak örneğin nanotüp imal edebilirsiniz. Nanoteknoloji yöntemi kullanılarak nano tüp oluşturma yöntemlerinden birisi şöyle: İşe doğal karbon formlarından biri (örneğin grafit) ve katalizör olarak bir miktar metalle başlanıyor. Karbon ve metal aşırı sıcaklıkta ısıtıldığında (örneğin 1200 derece), karbon molekülünün atomları ayrılıyor. Atomlar yoğunlaşmaya başladığında tüp biçimi alabiliyor. Nano tüpler neden önemli? Öncelikle, bunlar çeliğin altıda biri ağırlığında ve çelikten 100 kat daha dayanıklı. Nanotüpleri yapı malzemesi olarak kullandığınızı düşünün. Bunlardan şimdilik elektrik iletkenleri olarak ya da moleküler elektronikte mükemmel yarıiletken olarak yararlanılıyor. 2004 yılı nano tüp dünya pazarının hacmi 430 milyon dolar olarak tahmin ediliyor.