Özel Okulda Okuyan Çocuklara Devlet Yardımı Geliyor

      Özel Okulda Okuyan Çocuklara Devlet Yardımı Geliyor

      Özel okulda okuyan çocuklara devlet yardımı geliyor. Bu yıl özel okullarda okuyan yaklaşık 50 bin öğrenciye ekonomik durumlarına göre bin YTL'ye kadar yardım yapılacak.
      Önümüzdeki hafta Meclis'te ele alınacak yeni düzenleme şu değişiklikleri içeriyor:

      - Özel okullarda okuyan öğrencilere, ailesinin ekonomik durumuna göre 1000 YTL yardım yapılacak.

      - Çocuğunu özel okullara göndermek için kredi alanların, aldıkları kredilerin faizinin yarısını devlet karşılayacak.

      - Kurs açmak için öğretim yılından 3 ay önce izin alma zorunluluğu kaldırılıyor.

      - Askeri okullar, polis okulları ile din eğitimi-öğretimi yapan kurumların aynı veya benzeri özel öğretim kurumları açılamayacak.

      - Meyhane, kahvehane, kıraathane, bar ve elektronik oyun merkezleri okul binalarından en az 100 metre uzaklıkta bulunacak.

      - Devlet okullarında görevli öğretmenler, boş zamanlarında özel okullarda ücret karşılığı derse girebilecek.

      - Özel okullar, elektrik, su ve doğalgaz parasını, devlet okullarının ödediği fiyattan ödeyecek.

      - Yabancı ve azınlık okullarının müdür yardımcılarının "Türk asıllı" olması zorunluluğu kaldırılıyor, bu kişilerin "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı" olması yeterli olacak.
      KAYNAK: trt.net.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=159143&k=1
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."

      OYUNLAR BİTMEZ

      Aşağıdaki bilgiler Metin Aydoğan’ın “Bitmeyen Oyun” adlı kitabından alınmıştır. Kitap “Kum Saati Yayınları”ndan çıkmıştır.

      (...)Türkiye, 27 Aralık 1949 tarihinde ABD ile; "Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma" adıyla bir ikili anlaşma daha imzaladı. İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde imzalanan anlaşmanın en önemli özelliği, Türkiye'de kazanılacak Amerikan yanlısı kadroların eğitilme biçimlerinin saptanması ve bu uğurda yapılacak harcamaların karşılama yöntemlerinin belirlenmesiydi. Anlaşma; Türkiye'den ABD'ne gönderilecek Türk öğrenci, öğretim üyesi ve kamu görevlileri ile ABD'nden Türkiye'ye gönderilecek Amerikalı 'uzman', 'araştırmacı' ve 'eğitimci'nin statülerini belirtiyordu. Anlaşmanın 1. maddesi şöyleydi; "Türkiye'de, Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası T.C. Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır." Kurulacak Komisyon'un yetki, İşleyiş ve oluşumu ile ilgili olarak 1.1. ve 2.1. alt maddelerinde şunlar vardır: "Türkiye'deki okul ve yüksek Öğrenim kurumlarında ABD vatandaşlarının yapacağı eğitim, araştırma, öğretim gibi eğitim faaliyetleri ile Birleşik Devletler'deki okul ve yüksek öğrenim kuruluşlarında Türkiye vatandaşlarının yapacağı eğitim, araştırma, öğrenim gibi faaliyetleri; yolculuk, tahsil ücreti, geçim masrafları ve öğretimle ilgili diğer harcamaların karşılanması da dahil olmak üzere finanse edilecektir... Komisyon harcamalarını yapacak veznedar veya bu işi yapacak kişinin ataması, ABD Dışişleri tarafından uygun görülecek ve ayrılan paralar, ABD Dışişleri Bakanı tarafından saptanacak bir depoziter ya da depoziterler nezdinde bankaya yatırılacaktır.' Kullanma yer ve miktarına ABD Dışişleri Bakanı'nın karar vereceği harcamaların, nereden sağlanacağı ise Anlaşmanın giriş bölümünde belirtilmektedir; "T.C. Hükümeti ile ABD Hükümeti arasında 27 Şubat 1946 tarihinde imzalanan Anlaşma'nın birinci bölümünde belirtilen" kaynakla. Bu kaynak ise, ABD'nin Türkiye'ye verdiği kredi faizlerinin yatırılacağı T.C. Merkez Bankası'na, Türk Hükümetince Ödenen paralardan oluşan bir kaynaktır. T.C. Hükümeti bu anlaşmayla kendi parasıyla kendini bağımlı hale getiren bir açmaza düşmekteydi.

      ABD İle yapılan İkili anlaşmaların tümünde ortak olan bir Özellik vardır. Bu anlaşmalar, planlı bir bütünsellik taşır ve birbirleriyle tamamlayıcı bağlantılar içindedir. Burada görüldüğü gibi. Eğitimle ilgili Antlaşma'nın kaynağı, Borç Verme Anlaşması'nın bir maddesiyle karşılanır.

      Anlaşma'nın 5. maddesi en dikkat çekici maddelerden biridir. Bu madde, yukarıda açıklanan işleri yapma yetkisinde olan ve Türkiye'nin bağımsızlığını dolaysız ilgilendiren kararlar alabilen, Türkiye'de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu'nun kuruluşunu belirlemektedir. 5. madde şöyleydi: "Komisyon dördü T.C. vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere 8 üyeden oluşacaktır. ABD'nin Türkiye'deki diplomatik misyon şefi komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı, komisyon başkanı verecektir."

      (...) 1949 yılında imzalanan "Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma", Türk Milli Eğitimi'ni ABD denetimine bırakan süreci başlattı. Yeni Dünya Düzeni politikalarının, azgelişmiş ülkeler için öngördüğü "dinsel eğitim" ya da "eğitimin dinselleştirilmesi", bu anlaşmayla büyük boyut kazandı. Eğitimin birliği, "dinsel eğitimde birlik"e kaydı. Milli Eğitim Bakanlığı, milli eğitim bakanlarının bile inisiyatif kuramadığı bir kurum haline geldi. Binlerce Türk Amerika'ya "eğitilmek - etkilenmek" için gitti, yüzlerce Amerikalı da Türkiye'ye "eğitmek - etkilemek" için geldi. Amerika'ya gönderilen Türklerin hemen tümü Türkiye'ye döndüklerinde üst düzey görevlere getirildi.

      Amerika Birleşik Devletleri'nde eğitim gören İnsanların büyük bir bölümü Amerikan yanlısı bir tutum izlediler ve yetkilerini, Atatürkçü, yurtsever kadroları etkisizleştirerek tasfiye etme yönünde kullandılar. Amerika'da eğitim görmek bürokrasi, siyaset ya da medyada yükselmenin ayrıcalığı haline geldi.
      Amerikan etkisine girmeyen az sayıda insan ise hak ettikleri ilgiyi göremediler ve cezalandırılırcasına baskı altına alındılar. Bu tür insanlarımızdan biri, yaşamı boyunca bilimsel gerçeklerden ve ülke çıkarlarından ödün vermeyen Prof.Mümtaz Soysal'dır. Mümtaz Soysal'ın, Yön Dergisinde ülke gerçeklerini dile getiren ve Türkiye'nin haklarını savunan bir yazısı çıktığında, Milli Eğitim Bakanlığında "görev" yapan "uzman" Amerikalılardan biri şunlan söylemişti : "Nasıl olur? Mümtaz Soysal, Ford bursuyla Amerika'da okudu. Böyle şeyleri nasıl yazabilir?"

      Mustafa Kemal Atatürk, çok yönlü yoksunluklara ve inanılmaz boyuttaki kadro yetersizliğine karşın, Devlet Personel Polîtikası'nı Cumhuriyet devrimlerini ve tam bağımsızlığı kavramış ulusçu kadrolar üzerine oturtmuştu. Türk gençlerinin eğitilmesi konusunda şunları söylüyordu: "Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenim sınırı ne olursa olsun, en önce ve her şeyden Önce, Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmenin gereği öğretilmelidir."
      "Can ile bizden eğer hoşnut ise Canımız.

      Cana minnettir O'nun kurbanı olsun Canımız.

      Canımı canan eğer isterse, minnet Canına.

      Can nedir ki, onu kurban etmeyem Cananım'a..."