Çanakkale Savaşinda Asker Yemek Listesi

      Çanakkale Savaşinda Asker Yemek Listesi

      BU VATAN NASIL KAZANILMİŞ NE ZORLUKLARLA KAZANILMİŞ
      ANNE BEN BU YEMEĞİ SEVMİYORUM .ANNE BEN BUNU YEMEM DİYEBİLMEK NE KADAR KOLAY GÖZÜKSEDE BAKIN ONLAR İÇİNDE BU KADAR KOLAYMİ


      buyrun burdan bakın
      ALLAH İSTERSE BİR KİŞİNİN İŞİNİ
      MERMERE GEÇİRİR OTUZİKİ DİŞİNİ
      ALLAH İSTEMEZSE BİR KİŞİNİN İŞİNİ
      MUHALLEBİ YERKEN KIRAR DİŞİNİ....
      Çanakkale başlıbaşına sözün bittiği bir savaştır. Cephelerin birbirine 5 metre kadar yaklaştığı, metrekareye 6000 merminin düştüğü, mermilerin havada birbirini vurduğu, Yahya Çavuş'un 215 okka ( 276 kilo ) ağırlığındaki top mermisini tek başına kaldırıp atışını yapması ve o atış ile de bir gemiyi batırması yemek lsitesinden daha küçük bir mucize değildir.
      "Sözün bittiği yer" tanımlaması gerçekten güzel.
      Teşekkürler Bilenli...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Biz bu cefakar insanların bizlere hayattaki en değerli şeyleri olan canlarını vererek armağan ettikleri, maddi manevi değerelerimize ne kadar sahip çıkabildik. Bugünkü halimizi görseler acaba ne düşünürler.

      Onların yüzlerine bakacak yüzümüz olurmu. En başta kendime soruyorum bu soruları tabiki.

      Tüm şehit ve gazilerimizi bu vesile ile minnet ve rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun.

      Selam ve saygılar.

      düzeltme

      Seddülbahir muharebelerinde Ertuğrul Koyu sırtlarındaki 26. Alayın 10.Bölüğünün savunma mevzilerine 4650 mermi atılmış, Buna rağmen Türk bataryaları ve kuvvetleri imha olunamadığından İngiliz Birlikleri ağır kayıplar vermiştir. Gerçek bir kahramanlık destanı yaratan Yahya Çavuş’un takımıdır
      Resimler
      • Resim2.jpg

        11.46 kB, 0×0, 3,318 defa görüntülendi
      • Resim3.jpg

        9.47 kB, 0×0, 3,440 defa görüntülendi
      Öncelikle R.Günday Kardeşime bir yanlışlığımı düzelttiği için teşekkür ederim. O top mermisini kaldıran Yahya Çavuş değil Seyit Onbaşıdır.
      R.Günday kardeşimizin astığı top mermisini kaldıran Seyit Onbaşının resminin de ilginç bir hikayesi vardır. Geçen sene Çanakkale'ye gittiğimde ordaki bir rehberden dinlemiştim.
      Savaşın tüm şiddetiyle devam ettiği sırada İngiliz gemisinden atıılan top mermilerinden biri Seyit Onbaşının olduğu topuna yakınlarına düşer. Seyit Onbaşının dışında sağlam bir kişi kalmamıştır. Bu sırada yukarıdaki tepelerden birinde Çanakkale Orduları Komutanı Alman Liman Von Sanders ve subayları dürbünle olayı seyretmektedir. Seyit Onbaşının tek başına top mermisini kaldırmasını, topa yerleştirmesini ve ateş etmesini görürler.
      Daha sonra Seyit Onbaşıyı yanlarına çağırarak bu olayı fotoğraflamak isterler. Makina hazırlanır ve Seyit Onbaşı top mermisini sırtlayarak kaldırmak ister. Ancak ne kadar uğraşırsa uğraşsın bunu bir türlü başaramaz. Bunun üzerine aynı boyutta ağaçtan bir top mermisi yaparak bunu siyah boya ile boyarlar. Fotoğraf çekilirken Seyi,t Onbaşı bu tahta toğ mermisini sırtına aşlır.
      R.Günday Kardeşimizin astığı fotoğrak işte bu siyaha boyanmış tahta top mermisidir.
      Savaş şartlarında kaldırdırılan bir ağırlığın daha sonra aynı kişi tarafından kaldıramaması bile savaş şartlarında nasıl bir ruh halinin yaşandığını göstermiyor mu?
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      ÇANAKKALE SAVAŞİ

      Çocukluğumda Çanakkale Türküsünü radyolardan dinlediğim zaman tüylerim diken diken olurdu. Hele “ Çanakkale içinde vurdular beni, Ölmeden mezara koydular beni.” Mısraları okunurken zangır zangır titrerdim. Ne demekti, ölmeden mezara koyulmak? Yıllar sonra bunun anlamını Çanakkale şehitliklerine yaptığım ziyarette çok iyi anladım. Hele savaş müzesini gezince, kendimi savaş meydanında buldum.


      İstiklal Marşı Yazarımız Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine ithaf ettiği şiirinde;


      Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
      En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
      - Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
      Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,


      Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
      Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”


      diye başlayan şiirini yeniden orada okudum. Hele savaş müzesinde bulunan havada çarpışarak birbiri içine geçen kurşunları ve alnından vurulmuş bir askeri görünce;


      Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
      Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!


      Mısralarını gözü yaşlı terennüm ettim.


      Gezi boyunca, Çanakkale savaşlarını yaşar gibi oldum. Sanki, bir kurşun gelip bana isabet edecekmiş gibi, siperlerden baktım. Anafartalar, Conkbayırı, Arıburnu, Seddülbahir, Kumkale coğrafyalarını dolaşırken, kendimi hep savaşın içinde hissetim. Aynı duyguları yaşamak için, Çanakkale’ye defalarca ziyarete gittim. Ve her gidişimde heyecanlarım ve duygularım kat kat arttı. Çanakkale’ye her gidişimde, Çanakkale Savaşlarını, bir coğrafyacı gözüyle tahlil etmeye başladım. Yarbay Mustafa Kemal'in 57. Piyade Tümenine verdiği; "Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emderiyorum!" emrinin ne kadar önemli olduğunu anladım.


      Son devrin en kanlı çarpışmaların yaşandığı ve adeta bir devrin battığı Çanakkale Savaşları’nın coğrafi boyutu nedir? Bu savaşlarda Coğrafya nasıl bir etki yapmıştır? Bu sorulara satır başlarıyla cevaplar arayalım.




      Çanakkale’nin Jeopolitik Konumu


      Çanakkale, Türkiye’nin en batsında Güney Marmara Bölgesinde yer alan bir ilidir. Ancak ilin jeopolitik konumu oldukça önemlidir. Çünkü Türkiye’nin sahip olduğu iki boğazdan biri olan Çanakkale Boğazı, bu il sınırları içinde bulunmaktadır.


      Çanakkale Boğazı, Akdeniz’i Karadeniz’e bağlayan suyolunun ilk giriş kapısıdır. Atlas ve Akdeniz Ülkeleri için Cebelitarık boğazı ne kadar önemli ise, Atlas, Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri için, Çanakkale ve İstanbul boğazları o kadar önemlidir. İşte bu öneminden dolayı, Gelibolu yarımadasının Adalar (Ege) Denizine en fazla sokulduğu kesime Seddülbahir yani Denizin Seddi, Boğazın en dar yerinde, Çanakkale şehir merkezinin tam karşısında bulunan çıkıntıya da Kilitbahir yani Denizin Kilidi denmektedir. Bütünüyle Çanakkale Boğazı, İstanbul ve Anadolu Kalesinin denizlere açılan dış kapısıdır. Kapı, geçmişte olduğu gibi bugün için de Türkiye için jeopolitik önemini korumaktadır.




      Deniz Savaşları ve Boğaz Coğrafyası


      Çanakkale Savaşları, coğrafi bir yaklaşımla ele alındığında, coğrafyanın önemi açıkça görülür. Gerçekten bugün bile Gelibolu yarımadasını ve Çanakkale Boğazı’nı gezip gören bir insan, bölge topografyasının cazibesine kapılır.


      Savaşların yapıldığı alanların yüzölçümü, tahmin edilenden çok daha azdır. Bugün için Çanakkale ilinin toplam yüzölçümü 9.737 km² kadardır. Savaşların geçtiği Gelibolu yarımadasında ise, Eceabat ve Gelibolu ilçeleri yer almaktadır. Eceabat’ın yüzölçümü 490 km2, toplam nüfusu 9.929 kişi kadardır. Gelibolu’nun yüzölçümü 806 km2, toplam nüfusu 46.226 kişi kadardır. Diğer bir ifadeyle, Gelibolu yarımadasının toplam yüzölçümü 1296 km2 olup, toplam nüfusu 56.155 kişi yaşamaktadır. Yarımada üzerinde, 1973 yılında savaşın cereyan ettiği topraklar üzerinde, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı kurulmuş ve bu parkın toplam yüzölçümü 330 km2 kadardır. Bu dar alanda, 1914-1915 yıllarında 8,5 ay süren savaşlarda, 1 milyondan fazla insan savaşmıştır.


      Çanakkale Savaşları, deniz ve kara savaşları diye iki bölümde ele alınır. Çanakkale Deniz Savaşları, Çanakkale Boğazı ve yakın çevresinde yapılmıştır. Çanakkale Boğazı; 65 km. uzunluğunda ve 50-100 metre derinliğindedir. En geniş yeri 7800 metre ile Erenköy Koyu bölgesidir. En dar yeri ise 1300 metre ile Çanakkale ile Kilitbahir arasıdır. Çanakkale Boğazı’nda, Marmara Denizi’nden Adalar (Ege) Denizi’ne doğru saatte ortalama 5 km. hızı olan bir üst su akıntısı vardır. Adalar (Ege) Denizi’nden Marmara Denizi’ne doğru da bir dip akıntısı vardır. Alt akıntı denizaltıların, üst akıntı ise küçük teknelerin hareketlerini etkilemektedir.


      Çanakkale Boğazı, akarsuların geniş bir şekilde açtıkları vadinin deniz sularıyla dolmasıyla oluşmuştur. Eski bir akarsu yatağı olduğundan, boğaz girintili çıkıntılıdır. Boğazın karşılıklı kıyıları arasında engebelik araziler yükselir. Boğazın her iki yakasında kıvrımlı dağ kütlelerinin ve tepelerin oluşu, boğazın girintili çıkıntılı topografyası, deniz savaşları’nın seyrinde çok etkili olmuştur. Boğaz topografyası, adeta boğazın savunmasını kolaylaştırmış ve geçilmesini zorlaştırmıştır.


      Çanakkale Deniz Savaşı 19 Şubat günü Fransa İngiliz Donanmasının Boğazı zorlaması ve girişteki istihkamları bombalamasıyla başlamıştır. 12 zırhlı, 18 muhrip, 7 tarama gemisinden oluşan itilaf devletleri donanması, Seddülbahir ve Kumkale'deki dış savunma hatlarını yoğun top ateşine tutmuşlardır. On beş gün boyunca, boğaz sırtları itilaf devletleri donanması tarafından topa tutulmuştur. Boğazın mayın dolu olması dolayısıyla, İngiliz ve Fransız donanması boğazın içine doğru ilerleyememişlerdir. Savaş kabinesinin emri üzerine, 18 Mart Çanakkale'ye topyekün saldırı yapılmıştır. Bu saldırı öncesinde, 17 Mart Gecesi, Nusret mayın gemisi, boğazın girintili çıkıntılı yapısını bildiği için, kıyıya yakın bir şekilde ilerleyerek, boğaza mayın döşemiştir. 18 Mart günü yapılan saldırılarda mayın tarama gemileri kıyı taraçalarına gizlenmiş olan kıyı topçusunun tam isabetli atışlarıyla batırılmıştır. Fransız Bouvet zırhlısı mayına çarparak batmıştır. İngiliz Irresistıble ve Inflexible zırhlıları mayınlara çarparak hareketsiz kalmışlardır. Onları kurtarmaya gelen Ocean zırhlısı da mayına çarparak batmıştır. Gerek mayınların açtığı tehlike, gerekse kıyı bataryalarının açtığı ateş sonucu, İngiliz ve Fransız devleti donanmaları geri çekilmek zorunda kalmıştır.




      Kara Savaşları ve Gelibolu Coğrafyası


      Çanakkale Kara savaşları’nın büyük bir bölümü Gelibolu yarımadasında yapılmıştır. Deniz Savaşlarından sonuç alamayan itilaf devletleri, özellikle Churchill'in baskılarıyla donanmanın destek vereceği kara savaşlarına girişmişlerdir. 25 Nisan 1917 günü sabaha karşı, Kumkale ve Bolayır'a sahte bir çıkarma harekâtı düzenlemişlerdir. İtilaf devletleri askerleri, Seddülbahir'de çıkarma yapmışlardır. Seddülbahir çıkarmasında, savaşın sonuna kadar itilaf kuvvetleri kıyıdan ancak dört kilometre içeriye girebilmişlerdir.


      İtilaf Devletlerinin diğer bir çıkarma noktası, Arıburnu olmuştur. Bu çıkarmayla Koca çimen tepesinin ele geçirilmesi amaçlanmıştır. Çünkü bu tepenin elden çıkması, Osmanlı Boğaz savunma sisteminin çökmesi anlamına gelmektedir. 11 Mayıs'ta Osmanlı birlikleri, karşı taarruza geçmiştir. Boğaz boğaza geçen bu mücadeleler sonunda, Anzaklar geri çekilmek zorunda kalmıştır. İki tarafın askeri, 20-30 metre mesafede siperlenmiştir. Hatta siperler arası mesafe, 8 metreye düştüğü olmuştur. Bu durum dünya savaş tarihine en yakın mesafeli siper savaşları olarak geçmiştir.


      Çanakkale Kara savaşlarında, Gelibolu yarımadasının topografyası oldukça etkili olmuştur. Gelibolu yarımadasının Saroz Körfezi kıyıları üzerinde yüksekliği 400 metreyi bulan tepeler mevcuttur. Boğaz kıyılarına dik yamaçlar iner. Taraçalar şeklinde yaklaşık 20–50 ve 100 metre yükseklikte tepelerin bazıları deniz kıyısının yakınlarında oluşmuştur. Arazinin oldukça engebeli olmasından ötürü, dünyanın en yakın siperli savaşlar yapılmıştır ve bu durum, araziyi iyi bilen Osmanlı askerleri için avantaj, araziyi tanımayan itilaf devleti askerleri için dezavantaj olmuştur.


      Savaşların geçtiği yarımadadaki önemli tepelerin hepsi, tatlı su kaynaklarının hemen tamamı, Türk askerlerinin kontrolü altında kalmıştır. Bölgeye hâkim tepeler ve tatlı su kaynaklarının mevcudiyeti, Türk Ordusunu, düşman kuvvetlere karşı üstünlük sağlamıştır. Tüm bu coğrafi avantajlara ek olarak, iklim şartları da Türk tarafına avantaj sağlamıştır. Gelibolu yarımadasına yapılan çıkartma gecesi aniden çıkan fırtına, İngiliz kuvvetlerinin farklı bölgeden karaya çıkmasına yol açmış ve bu gelişme savaşın seyrini değiştirmiştir.




      Çanakkale Savaşları ve İnsan


      Çanakkale savaşlarında, coğrafyanın ortaya koyduğu en büyük avantaj ise, insan faktörüdür. İtilaf devletlerinin askeri gücü, daha ziyade İngiltere ve Fransa sömürgelerinden toplanmış ve kandırılmış efendi ülkelerin zorlamalarıyla savaşa katılmış askerlerdir. Bu askerlerin yaşadıkları ülkelerin coğrafyası ile Çanakkale’nin coğrafyası taban tabana zıddır. Daha ziyade çöl ve sıcak iklimin hâkim olduğu Avustralya ve Afrika ülkelerinden toplanan askerler, Çanakkale’nin ılıman deniz iklimine uyum sağlayamamışlardır. Zaten amaçsız olarak getirilen bir kısmı Müslüman olan esir askerler, savaş esnasında şaşkına dönmüşlerdir.


      Çanakkale’de Osmanlı askerlerinin durumu böyle değildir. Osmanlı Askerleri, Çanakkale’ye vatanlarını ve namuslarını korumak için gelmişlerdir. Zaten aynı bölge coğrafya şartlarında yaşayan askerler, topografya ve iklimin olumsuzluklarından fazla etkilenmemişlerdir. Ancak beslenme ve giyinme yetersizliği, Osmanlı askerlerini zor anlar yaşatmıştır. Buna rağmen, Osmanlı askerlerinde vatan sevgisi, zor şartlarda bile hiçbir zaman unutulmamıştır.




      Çanakkale Savaşları ve Yoksulluk


      Çanakkale Savaşlarında yoksulluk Osmanlı askerlerini derinden etkilemiştir. Çünkü Kırım Savaşından itibaren sürekli Yedi Düvele karşı savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti zayıf düşmüştür. Her yönde açılan cephelerde Osmanlı askerleri şehit düşmüş ve Osmanlı arazileri işlenemez hale gelmiştir. Ekilemeyen araziler ürün veremez olmuş ve Osmanlı Devleti, topyekun gıda sıkıntısına girmiştir.


      Savaşlar nedeniyle, dışarıdan sürekli borç alınmış ve ekonomi çökmüştür. Ekonomik çöküntü, dışarıdan mal alımını duraksatmış ve içerdeki fabrikalar da çalışamaz duruma düşünce, ülke genelinde giyecek sıkıntısı baş göstermiştir.


      Ülke genelinde görülen ekonomik sıkıntı, Çanakkale Savaşlarında askerlerin beslenmesinde ve giyinmesinde zor anlar yaşatmıştır. Çanakkale Savaşlarında verilen bir günlük yemek tablosu, bu sıkıntının boyutlarının ne denli ciddi ve düşündürücü olduğunu ortaya koymaktadır. Yemek Listesi, 43. Alay, 1.Piyade Taburu, 1.Bölük’e aittir. Askerin genel olarak yediği sabahları veya akşamları bir tas üzüm hoşafı ve günde bir ekmektir. 21 Temmuz 1915 tarihinden itibaren un ve şeker kıtlığından dolayı, üzüm hoşafları şekersiz verilmiş ve günde verilen bir ekmek yarım ekmeğe düşürülmüştür.




      Çanakkale Savaşları ve Teknoloji


      Osmanlı askerini, zor duruma sokan, İtilaf devletlerinin askerleri değil, silah ve teknolojik üstünlüğü ile yoksulluktur. 19 Şubat 1915'te 11 büyük zırhlı, 3 kruvazör, 18 muhrip, 3 denizaltı, 7 mayın tarama gemisinden kurulu ittifak filosu, Kumkale, Seddülbahir, Ertuğrul, Orhaniye bataryalarını cehennem gibi bir ateş baskısı altında tutmuşlardır. Oysa ittifak Devletlerinden olan Almanya2nın Osmanlı Devletine Çanakkale’deki desteği yok denecek kadar azdır. Çanakkale Savaşları’nda görev yapan Alman asker sayısı sadece 500’dür. Almanların 13 denizaltısı vardır. Ancak bunlardan 4’ü Karadeniz’de batırılmış, biri karaya oturmuş ve biri de Bulgaristan’a verilmiştir.


      İtilaf Devletler, Kara Savaşları için 84 gemi, 75.056 asker, 22.771 hayvan, 3.081 araba ayırmışlardır. 18 Mart 1915 günü İtilaf Devletleri’nin toplam irili ufaklı 231 adet gemis ve 1155 top ile hazır bulunmuştur.18 büyük zırhlıdaki top sayısı 712’dir. Bu toplardan 279’u 18 Mart Savaşı’na katılarak 7 saatlik bombardımanda bulunmuşlardır. Türkler’in boğazda toplam 13 tabyası, 230 adet topu var iken, bu toplardan ancak 822’si kullanılabildiği gibi, bunların da 44’ü hasar gördü ve 8 top ta kullanılamaz hale gelmiştir.


      Çanakkale Savaşlarında, 60 İngiliz uçağına karşılık 21 Türk uçağı görev yapmıştır. Savaş boyunca 22 İngiliz uçağı düşürülmüştür. Bunun yanında karşı tarafça teyit edilmeyen, ancak Osmanlı Ordusu tarafından vurularak düştüğü bilinen 9 düşman uçağı daha bulunmaktadır.


      İngiltere, Kasım 1914’ten 9 Ocak 1916’ya kadar Çanakkale önlerine 50 bini aşkın Avustralyalı, 10 bini Yeni Zelandalı olmak üzere toplam 410 bin asker getirmiştir. Fransızlar 10 bini Senegalli olmak üzere 79 bin asker getirmiştir. Osmanlı Devleti ise, istilacılara karşı toplam 700 bin askerle karşı koymuştur. Yani 1 milyon 200 bin insan Gelibolu yarımadasında ölümüne savaşmıştır. Silah ve teknolojik üstünlük, vatanı için ölmeye gelmiş Türk askerlerinin büyük kahramanlıkları ile bertaraf edilmiş ve Savaş Osmanlı Devleti’nin eşsiz büyük zaferi ile sonuçlanmıştır.




      Savaşın Sonuçları


      Çanakkale Savaşları, 3 Kasım 1914'te başladı. 9 Ocak 1916 tarihinde İhtilaf Devletleri'nin çekilmesiyle sona ermiştir. Çanakkale savaşları, 8,5 ay sürmüştür. Savaşın sonunda, İngilizler 205 bin, Fransızlar 47 bin olmak üzere İhtilaf Devletleri 252 bin kayıp vermiştir. İngilizlerin kaybı, 115000'i ölü, yaralı, esir ve memleketine gönderilen, 90000'i hasta olmak üzere, toplam 205000’i bulmuştur. Fransızların kaybı 47000'di. Türklerde ise şehit, yaralı ve hasta sayısı, 252 300'ü buldu.


      Çanakkale’de, Türkler 57.263’ü şehit, geriye kalanı yaralı, hastanede, esir ve kayıp olmak üzere toplam 250.000 zayiat vermişlerdir.


      Savaşın başladığı gün olan 3 Kasım 1914'te Seddülbahir Kalesi'ndeki cephaneliğe yapılan saldırıda 5 subay 83 er şehit oldu. 19 Mayıs 1915'te cepheye katılan 100 kadar İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi 3 saat içinde şehit düşmüştür. İstanbul Tıp Fakültesi 1921 yılına kadar hiç mezun verememiştir. Savaşta 57. Alay'ın bütün mensupları şehit düşmüştür. Bir daha 57. Alay kurulmamıştır.




      Coğrafya Savaşmak İçindir


      Coğrafya savaşmak içindir. Çünkü coğrafya demek hayat alanı demektir. Öte yandan dünya coğrafyasının tamamı, ideal bir hayat alanı değildir. Yaklaşık 510 milyon Km2’lik alanı bulunan dünyanın üçte ikisi sularla kaplıdır. Geri kalan 149 milyon km2’lik kara parçalarının sadece 30 milyon km2’lik alanı ideal hayat alanını oluşturmaktadır. Oysa dünyada bugün için 6,5 milyar insan yaşamaktadır. Bu insanların hemen hepsi, doğal olarak ideal hayat alanı içinde yaşamak istemektedirler. İşte bu istek, tüm insanları, ideal hayat alanlarına yöneltmektedir.


      Anadolu yarımadası, dünya ideal hayat alanlarının tam ortasında yer almaktadır. Bu nedenle dünya insanlarının tümü, Anadolu yarımadasına göz dikmiştirler. Tarih boyunca Anadolu, güçlü devletlerin hedef tahtası olmuştur. Dolaysıyla Anadolu yarımadasında çok sayıda savaşlar olmuştur. Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinden sonra, Avrupalı devletler, sürekli olarak Anadolu’ya Haçlı Seferleri düzenlemişlerdir. Haçlı savaşlarının en büyüğü, 1914–1915 yıllarında Çanakkale’de yapılmıştır. Bu savaş, Haçlı ordularının Anadolu’yu tamamen ele geçirmek için önemli adım olarak görülmüştür. Aynı anda Osmanlı Devleti için de Çanakkale, Anadolu’yu savunmak için önemli bir görev telakki edilmiştir. Bu nedenle Çanakkale Savaşları, adeta ölüm-kalım savaşı olmuştur. Çanakkale savaşları, uğruna ölmek için yapılmıştır. Çünkü Çanakkale, İstanbul’un ve Anadolu kalesinin kapısıdır. Uğruna ölmeyi göze alan bir Türk Askeri kalıncaya kadar, Çanakkale Türk kalacaktır.