Zafran Ca

      görünen kol yanığıydı....

      görünen kol yanığıydı....

      kocaman bir sorumsuzluğa
      kurban gitti minik bedeni
      bilseydi sürermiydi elini

      doyamadan yaylanın kokusuna
      içine işleyemeden denizin rengini
      en çocuk umutlarını
      heba etti Karadeniz in çilesine

      belki de hazırdı bayramlıkları
      en çok hangi akrabasını özlemişti acaba
      kim öpecek şimdi
      gözü yaşlı babasının elini

      bi kamyonet kasasında mı veda edecekti köyüne
      kızak kaymadan veda olurmuydu kışa
      gitmek istemezdi ya o da
      kader deyip avutulmasa da yürekler
      biçilmiş hükmüne razı geldi
      hiç gitmek istemezdi ya Gitti

      melekti yavrucak
      meleklerin kollarında
      acıyan koluyla ebediyete erdi.
      (Katibe'ye)

      zafran
      28/12/2006
      (çok soğuktur değil mi toprak;mekanın cennet olsun)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      ney di o;

      ney di o;
      hani ilk görüştüğümüzde keşf ettiğimiz renk
      senin gözlerinden akıpta benim yanağıma oturan
      pembeye dokunup mora çalan kırmızı

      gözlerinin rengini de bulamamıştık hani
      gölge de yayla yeşili,güneşte deniz mavisi
      sinirlenince büyüyen göz bebeklerinin,
      siyahıyla karışıp laciverte bürünen

      ne çok renk vardı dokunuşlarımızda
      gerçi en çok seslerimiz buluşurdu ya
      hasret nağmaleriyle....
      ha bir de edalarımız var..
      Aşkı en çocuk haliyle yaşadığımız anlar

      sen gök kuşağıydın 7 renk
      bende ortasındaki pembe

      güneşte çıkıyor yağmurun ardından
      e o zaman benim gök kuşağım nerde.

      zafran
      28/12/2006
      (renk körü oldumm:()
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      senin için

      güneş doğmayacak yarun için
      bitecek aşkım senin için
      yureğim sızlar o gün için
      bitecek her şey bu can için
      tovbeler tovbesi yemin için
      doğrular hep yüzsüzler için
      yalan yalnış bu aşk için
      son nefeste bu aşk senin için....




      gec yarısı saat 01,38
      Hak(cc) kuluna eyler nazar
      Dört kalıptan Adem dizer
      Kalleş gelmiş CUMHURİYETİ bozar
      ATAM sana haber olsun

      ENELHAK

      Ağla canuuumm..

      Dileklerin en çoğu sana Gönülden;

      Dilerim;
      Karadeniz ormanları kadar gür ve renkli yüreğinde yer bulmasın karalar..
      Ömrünü en sıcak renklerle kaplasın Rabbiim....
      Vazgeçtiklerin yanlız acılar olsun...

      Yarına dair aklının ucuna gelen ne kadar güzel şey varsa,
      Sana bahşetsin Rabbim dilerim...
      (ormanciya en taze dileklerim hep taze kalacak bilesin)


      Dün hüzün doğramışsın aşına
      Kadehinden yanlızlık içmişsin
      Bilmem ne demeli sana
      oysa karamsarlık bahçelsine umut tohumları ekmiştik
      hemşin tadında sohbetlerimizde
      gözümüzdeki yaş içimizdeki zehiri akıtmak için di
      zehri içimize akıtmak için değil.
      umut olmalıydı parlayan gözlerimizde.....

      (madem öyle ağla canuuumm ağlaa senden başka dostum yok.)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      İnce Bi sızıdır içimde Memleketin Hasreti

      __Hangi sebep ayrı düşürdü bizi öz toprağımızdan;

      ''Hasret çevrili yüreklerde
      her gün ayrı memleket hayali.
      Karıyla kışıyla,yağmuruyla çamuruyla
      taa tepeden vuran o bayıltıcı sıcağıyla
      sevdiğimiz o yerler.....


      hep eksik bi yanımız
      ve nerde olursak olalım
      en kısık halinde bile duyduğumuz tulum sesinde
      Kaynar kanımız....

      ''Dinle tulum ne diyor...''

      Karşiya kayalara
      Peri bağirur peri
      Boban olmişti razi
      Anan vermedi seni

      Yar senun yaşlaruni
      Kuçuktu der vermezler
      Kuçukluğun banaymiş
      Ela gelin ederler

      E o cazi anani
      Allah isla eylesun
      Ben çalmişim puşini
      İsterse o vermesun

      Bİr nara yükselir kalabalıktan..

      Horonci verur komut
      Kollar kalkar hep birden
      Bi ileri bi geri
      Yeller eser Hemşin den

      Gençlerun naralari
      coşturur bu horoni
      Atmalar başladimi
      Diller soyler Hemşin i

      (İki sağ vur bida soli,Kalksun kollar densun hemşin,Eller şak şak,,''benum içun,tulum içun,gençluk içun,boyuğungi unutma bi daa hemşin,HEMŞİN;HEMŞİN'')

      zafran
      (tulum nağmeleri geçti yüreğimden)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      dağ rüzgarı

      Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
      Rüzgar güzel bir koku getirmişse
      Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
      Yaşamak seninle bir başka zamanı
      Bir başka zamanda seni yaşamak

      ümit yaşar...


      Bir kır çiçeği koparıyorum
      gözlerine benzeyen

      ormanci:)
      Hak(cc) kuluna eyler nazar
      Dört kalıptan Adem dizer
      Kalleş gelmiş CUMHURİYETİ bozar
      ATAM sana haber olsun

      ENELHAK

      gün sabah yedide başlar benim köyümde

      İş zamanı düştü aklıma köyümün;

      _Sabah saat yedi de başlar gün.Muğlama baş köşesinde hazırdır kahvaltı sofrasının.Babanenim taza tereyağı sürülür sıcak pelite,mincisi eksik olur mu o da bulur en önlerde yerini.

      _Bir imece günüdür başlayan makasını kapan öncede yapılmış davette yerini alır.Kör makaslar yağlanır konur çay sepetlerine.İmece olduğuna göre gidilecek yer uzaktır varsa araba(araba dediğim bizim emektar doç) dolunur kasasına kaydeli türkülerle koyulunur yola.

      _Memleketin has özelliği çaya çise oturmuştur geceden bahçeye girdin mi belden aşağın ıslak..Makas sesleri karışır kuş seslerine börtü böcek bi yanda notasız sesler yankılanır yeşil yerden mavi göğe.

      _Sohbet şamata gırla gider bu arada.Amcam bağırır''Temiz toplayın çayı satamıyoruz devlete''e malum imece boşuna bağırma amca bugunki çaylar özele.

      _Ahan da sesi geldi babanemin uzaktan.Napirin sonu gelmeden çıkmak olmaz çaydan..Off ekmeğin kokusu çoktan başlamıştır tütmeye.Yaşlı adımları yaklaştıkça yılların yorgunluğu birikmiş ama yüzünde gülüşü silinmemiş babanemin açlık artar bi kat daha.

      _Ve gelir.Yamaş olan arazinin en düz yeri seçilir bi de suya yakın olmalı;açılır sofra bezi.Emektar kuzinede pişmiş ekmekler mis gibi duman kokulu çıkarılır sepetten.Cugal da yoğurt ya da ayran,en az iki tepsi laz böreği,koca bi tencere Pilav.Bahçeden yeni koparılmış taze salatalık söğüşlenir bi tabağa(bu arada küçüklerinden birini ben çoktan indirmişimdir mideye),akşamdan toplanmış fasulyelerin koca koca doğranmış patatesler bol salçalı pişirilmiş taze fasulye ve günün sürprizi oy oy oy bi tencere dolusu sarma..Ne bereketlidir imece sofrası..

      _İştahla yenen yemeğin ardından en çevik delikanlı seçilir ve (illa ki her bahçede vardır meyve ağacı) meyve toplamaya gönderilir.Eee yemeğide yedik hani tütün.Cebinde kibrit nemlenmiştir yanmaz eciş bücüş olmuş sigara paketinden çekersin bir dal bin bir çare tutuşturursun kibriti ve tellendirirsin sigaranı.(Şimdi diyeceksiniz ki o temiz havanın içinde zehir çekilr mi ciğere ama ne zefkli gelir bir bilseniz o an o melet.)

      _Neyse yeter bu kadar avarelik ter kurumadan dönmek gerek bahçeye.Yine aynı melodi ve sıcak sohbet.Torbalar dolar boşalır,biri biter napir in ötekine başlanır.Yorgunluk uzağından bile geçmez imecede insanın.Bi bakmışsın bitmiş koca bahçe.tersini silersin alnından nispet yaparcasına enle inatlaşan yamacın inadına..

      _Eve dönüşüde bahçeye gidişi kadar zevkli olur imecenin.''Akşam yemeği bizim evde unutmayın sakın''Annemle babanem döktürmüşler hünerlerini.Suyu değdir mi tenine teriyle beraber akıtır bizim insanımız yorgunluğunu.Sanki o çalışmamış koca bahçede..

      _Bi şenlikte akşam evde kopar kapının önünde kurulan sofrada iştahla yenen yemeğin ardında kızlar bi yana erkekler bi yana takım olup yüzük işi oynanır.Dedemden kalma kamçı çıkar meydana.Makas tutmaktan nasırlanmış avçlar yüzüğü bulamadıysa şişer kamçını arbesiyle..Ne zefklidir ama o oyun..

      _Yarın bir başkasının imecesinde görüşmek üzere dağılınır evlere.

      __Ve gün sabah yedi de başlar banim köyümde..

      zafran (ah sızım hasretim MEMLEKETİM)

      NAPİR:Çay toplanırken herkesin kendine belirlediği sıraya denir
      CUGAL:bilinen adı bakraç
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...
      Neden hep herşey senin istediğin gibi oluyor
      Neden ben hep senin istediğin gibi hayal kurma zorunda kalyorum
      Gercekleşmiycegini bile bile

      Üstelik şimdi onu bile yapamıyorum
      Artık hayal kurmak istemiyorum.
      Nasıl hayal kurayımki artık sen yoksun bile

      Hani hayal kuruyoduk beraber bahama ya gidektik
      Şimdi neden yoksun ya
      Seni özlieceğimi bilmiyomusun sanki..

      Of ama hala hayal kuruyorum
      Birinin senin ölmediğini
      Herşeyin sadece bir yalan olduğunu hayal ediyorum
      Ama sonra yine hayallerim param parca
      Yine sen yoksun ve yine ben seni özliyorum.

      Yüzünü görmesemde sesini suymasamda
      Ve artık hiç duyamayacak olsamda hala seviyorum seni ve özlüyorum.

      Bazen yine senle konuştugumu hayal ediyorum
      Sana seni özlediğimi söylüyorum
      Sana seni sevdiğimi senin beni sevmeni beklediğim için değil
      sevdigimi bilmen için söylediğimi söylerken hayal ediyorum

      Sonra kendime geliyorum
      Yie gercek olmayacak hayaller kurdugumu alıyorum
      Senin olmadıgını beni artık duymadıgını görüyorum
      Ve işte yine hayallerim paramparca

      Ya ben artık hayal kurmak istemiyorumki
      Neden benden bunu yapmamı istedinki

      Evet haklısın
      Yinede hayal kurmaya devam edecem
      Belki başkalarınıda hayal edicem
      Ama
      Ama hiç kimse bana senin gibi mavilim bile diyemezki
      Ve hiç kimse seninle bahamaya gitmemi sağlıyamazki

      Of seni cok özlüyorum ben ya
      Ve bu hayaker ne özlemimi geçiriyor nede seni geri getiyor
      Ama sen burda olamasanda hep yanımda olacaksın inan bana
      Cünkü seni çok sevdim ben yaa

      Ama be yinede hayal kurmaya devam edicem
      Senin için
      Seni hayal edicem
      Kim bilir beli bi gün belki 2. bi hayatta tekrar seninle tanışabilirim
      Belki herşey daha güzel olur
      Belki hayal kurmama bile gerek kalmaz

      Ha olamaz mı

      Asaf
      HERKES HEMŞİNİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEŞİNLİ OLAMAZ
      HERKES HEMŞİNLİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEMŞİNLİ ALAMAZ

      Doğrularımı götürücek kadar yanlış yapmadım bu hayatta çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları... şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim kimsenin doğrusunu götürmedim ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım..!

      Önce yokluğunu kabullenmeliydim

      Önce yokluğunu kabullenmeliydim
      Gezindiğin her yer aynı duruyor
      dokunuşların eksik ,nefesin hissedilmiyor
      resimlerin bile boynu bükük...

      sanki domino taşlarında yapılmış her yanım
      hayalinle donanmış
      dokunsam yığılıvereceğim olduğum yere
      olduğum yer başıma yıkılacak san ki

      Ütüsünü bile bozmadım eşyalarının
      anahtar aynı yerinde
      bi ihtimal çıkar gelirsin diye
      o sevdiğin çorba hala ocakta
      dumanı tütmekte....

      zafran
      (sana böylesine hazırken daha makul açıklamaları olsun istiyorum yokluğunun.)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      Mavi bakışlım hoş geldin!

      Şimdi yazmak vakti
      Duygular kelimelere teğet geçiyor
      Varlığınla ödüllendiriyorum
      Ceza almış gönlümü

      Meğerler geçiyor aklımdan
      Anılar mişlere bürünmüş
      Pişmanlıklar kaçışıyor...

      Gelişine şenlikler düzenliyorum
      İçimde bir bayram havası

      Hoşgeldin ömrümün gülen yüzü
      Mavi bakışlım hoş geldin...

      zafran
      (geçmiş zaman olur ki..)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      Bu Gİdiş Nİye??

      Gece mi ağır geliyor,
      Sensizlik mi bilemiyorum.
      Kelimeler kul köle şimdi sana

      yokluğunda kör bir kuyu bu beden
      beni al sevgili!
      Her hücremi senle kıl
      Bak işte bu yürek sensizlikte bi çare..

      _Aynı havayı soluduğumuz bu şehirde
      senle dolu yüreğime sığamıyorum
      kabuslar bölyor uyuyamadığım uykularımı
      Gözlerine bakamayışım da gördüğüm düşler
      Canımı yakıyor

      Gel sevgili!
      Sana ait bu canda
      Keşf edilmemiş onca halin varken
      Bu gidiş niye?????????


      zafran
      (Nereye koşuyorum?Nereye yetişeceğim?Neyi kaçırdım?)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      gözlerim içinizdeki yalan kime?

      söz sussun,
      dinsin artık içimin çığlıkları
      rüyalarım dönüşmesin kabuslara
      bedenim yorgun,ruhum küskün
      Eyy özgürlük bana da uğra....


      nereye böyle yıllar,
      bakmadan ardınıza
      bu izler ağır değil mi?
      bu ceza;
      vakti müebbet mi?





      zafran
      (bu kırgınlık senden bana__kalmıyacak yadigar)
      03/01/2007
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      İki serseri

      İki serseri var:
      Birinci serseri
      köprü altında yatar,
      sularda yıldızları sayar geceleri..

      İki serseri var:
      İkinci serseri
      atlas yakalı sarhoş sofralarında
      Bağdatlı bir dilencinin çaldığı sazdır.
      Fransız emperyalizminin
      idare meclisinde ayvazdır..

      Ben:
      ne köprü altında yatan,
      ne de atlas yakalı sarhoş sofralarında
      saz çalıp Arabistan fıstığı satan-
      -ların
      şairiyim;
      topraktan,
      ateşten ve demirden
      hayatı yaratan-
      -ların
      şairiyim ben.

      İki serseri var
      İkinci serseri
      yolumun üstünde duruyor
      ve soruyor
      bana
      "PROLETER
      dediğimin
      ne biçim kuş
      olduğunu?"
      Anlaşılan
      Bağdadi şaklaban
      unutmuş,
      Mösyö bilmem kimle beraber
      Adana - Mersin hattında o kuşu yolduğunu...

      İki serseri var:
      İkinci serseri
      halkın alınterinden altın yapanlara
      kendi kafatasında hurma rakısı sunar.

      Ben hızımı asırlardan almışım,
      bende her mısra bir yanardağ hatırlatır.
      Ben ne halkın alınterinden on para çalmışım
      ne bir şairin cebinden bir satır...

      İki serseri var:
      İkinci serseri,
      meydana dört topaç gibi saldığım dört eseri
      sanmış ki yazmışım kendileri
      için.
      Halbuki benim
      bir serseriye hitap eden
      ikinci yazım işte budur:
      Atlas yakalı sarhoş sofralarının sazı,
      Fransız sermayesinin hacı ayvazı,
      bu yazdığım yazı
      örse balyoz salanların şimşekli yumruğudur
      katmerli kat kat yağlı ensende..
      Ve sen o kemik yaladığın
      sofranın altına girsen de,
      - dostun KARAMAÇA BEY gibi -
      kaldırıp kaldırıp yere çaaal-
      -mak için
      canını burnundan al-
      -mak için,
      bulacağım seni..
      Koca göbeklerin RUSEL kuşşağı sen,
      sen uşşak murabbaı,
      sen uşşak mik'abı,
      satılmış uşşakların aşşağı sen!!!

      Diğer Nazım Hikmet Ran şiirleri
      HERKES HEMŞİNİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEŞİNLİ OLAMAZ
      HERKES HEMŞİNLİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEMŞİNLİ ALAMAZ

      Doğrularımı götürücek kadar yanlış yapmadım bu hayatta çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları... şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim kimsenin doğrusunu götürmedim ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım..!

      Geldin mi?

      bi gün ateşten ellerim
      değecek yüreğinin buzullarına
      hayırlar kaçışacak çığlık çığlığa

      gidişin kadar acılı olacak dönüşünde
      hasretinin kabukları dökülürken
      sen kanayacaksın her yanımdan
      yokluğunun irinleri akacak dokunuşlarından

      geldin mi?

      ben yokluğuna dayanamadım
      sen varlığına dayanabilecekmisin?

      zafran
      (yokluğunun izlerine yüzün buruşmadan bakabilecekmisin?)
      04/01/07
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      Yankısız Çığlık

      Yankısız Çığlık
      bana beyaz güvercinleri anlatmıştın anne
      ölüm taşıyan kartalları değil
      serçe yüreğim
      titriyor soğuk namlular ucunda
      ama üşümekten değil
      katil roketler böldü hülyalarımı
      çözüldü masalın tılsımları bir bir
      lakin
      mutluluktan değil


      sönen gözlerime bakarak söyle anne
      yeşerir mi zeytin dalları yeniden
      bulur mu denizler sevda mavisini
      belki
      yırtılır da bu koca yalan orta yerinden
      masallar dinler yine çocuklar
      mülteci yüreklerinde büyür devasa bir umut
      beyaz güvercin şarkısında

      en güneşli iklimleri ekmiştin yüreğime
      ve anlatmıştın beyaz güvercinleri
      ağzında zeytin dalı olan
      ama anlatmamıştın anne
      dillerde buzlanan çığlıkları
      ölüm taşıyan kartalları
      ve kıymetini
      petrol kokan değerlerin
      benim masum kanımdan

      belki bir daha
      bahçedeki ağaca çıkamayacağım
      küçük kedimizi okşayamayacağım
      bu metal adamlar
      bu kör kurşunlar
      hülyama hudut çizmiş anne
      cennet gözlerindeki hüznü sil
      sil yaramdaki kanları
      arkamdan masal anlat yalnız
      beyaz güvercinleri
      zeytin dallarını
      yoluma ışık olur belki
      bana barışı anlat anne
      barışı anlat
      yalan da olsa!

      NOT:YANKISIZ ÇIĞLIK ŞİİRİNİ IRAKLI KIZ YAZMAMIŞTIR. BU ŞİİR (YANKISIZ ÇIĞLIK
      HERKES HEMŞİNİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEŞİNLİ OLAMAZ
      HERKES HEMŞİNLİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEMŞİNLİ ALAMAZ

      Doğrularımı götürücek kadar yanlış yapmadım bu hayatta çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları... şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim kimsenin doğrusunu götürmedim ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım..!
      siz hiç onların varlığının farkına vardınız mı?

      Siz hiç tohumlar ektiniz mi?
      çoraklığını bile bile toprağa

      Doğmamış çocuklarınıza hiç doğamayacak olmalarına rağmen
      sarı sıcak ümitler büyüttünüz mü?

      Eliniz değidi mi bir çocuğun göz yaşlarına
      Ya da bir annenin gözlerinde evlat acısını
      gördünüz mü hiç.

      Birileri gördü
      Birileri o göz yaşlarına dokundu
      birileri ümitler büyüttü
      O çorak topraklarda tohumlar yeşertti birileri

      Onlar vardı bu topraklarda bu vatan için
      Kimileri çarpışarak
      Kimileri hain pusularda
      Kimieri prangalarda
      Kimileri darağaçlarında solup gitti.

      ve onlar varlar
      bu toraklar var oldukça
      yitenlerin acısını yüreklerinde taşıyarak
      yarınlara ışık doğdurana dek
      VAR OLUCAKLAR


      zafran
      (bu el bu kalemi tuttukça)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      MAHSUM YANIM

      İçimde garip bir telaş, yüreğimde tuhaf bir hüzün var bugün. Ellerimi buldum diyeyim, gözlerim kayboluyor; gözlerimi anladım diyeyim sözlerim karışıyor… kime kızıyorum, kime kırılıyorum, bilmiyorum !!!

      Sus pus bilgisayarın başında oturdum, yazıyorum yine…

      Düşünüyorum niye yanımda değil, niye, niye, niye …

      Bazen de düşünüyorum her şeyi, bir kişiye bağlayıp sevdadan deli divane olmak değil ki benimkisi, güzeli özlemek iyiyi sevmek aslında kimsenin bilmediği… Beni anlayacak mı bir gün, hiç bilmiyorum… Anlamayanları da bilmiyordu ki anlasın, o sadece küçük bir zaman diliminde kuşandığım sevdaydı, ben bilemedim bunu, belki de o biliyor, olmayacağını, olamayacakları, inadımın sonunun hayra alamet olmadığını… Öfkem belki de ona değil, onsuz hayatın bana sunduğu sahnelere… O yok mu? Yok !!! Zaten öyle biri de yok demi ??? Cevabım yok !!! Cevabım yok, yok, yok!!! Gelecekte olacak mı, olmayacak biliyorum!!!

      Ama sevdanı öyle bir kuşanmışım ki üzerime, hayata karşı zırhım, insanlara karşı inadım, kötü ve çirkin olan her şeye karşı mücadelemi içimde sevdan dediğim kuşanmışlığımla sağlıyorum!...

      Sen bunu nerden bileceksin ki, zaten bilseydin de bilemezdin, anlayamazdın beni…

      SEN BENİM VAZGEÇEMEDİĞİM

      MASUM

      YANIMSIN!!!...
      HERKES HEMŞİNİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEŞİNLİ OLAMAZ
      HERKES HEMŞİNLİ SEVEBİLİR AMA HERKES HEMŞİNLİ ALAMAZ

      Doğrularımı götürücek kadar yanlış yapmadım bu hayatta çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları... şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim kimsenin doğrusunu götürmedim ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım..!

      Saksu'ya (Bir ıhlamur Keyfi)

      Şimdi buram buram tütmekte
      Memleket hasreti,KDV si sen
      Demi oturmuştur ıhlamurun
      Rus işi porselen demlikte
      Bardağa almak vakti....

      Evet o;
      Sami'nin kahveden aşırdığım
      ince belli bardak
      Unuturmuyum;kaşıkla kırmızı boyalı porselen tabağı
      Hani şu Sami'nin kahveden..

      Bardağımda yayla çiçeklerinin
      karışımna bulanmış taze ıhlamur
      İçim senle dopdolu....

      Bir yayla esintisi geçen içimden
      Üşüme diye sevdama sarıyorum seni.
      Fikrimde memleket hatlı suretin
      Damağımda çiçek karışımlı,
      tadı tarifsiz taze ıhlamur

      Gel! sana davet var
      sınırsız sevdaya
      Bir memleket muhabbetine koyulalım
      Bir elimde elin bir elimde taze ıhlamur
      Sana da yetti bu hasret bana da
      Sanadab yeter bu ıhlamur bana da

      zafran
      (şimdi senin için bu yudumda yürek dolusu memlket selamı gönderiyorum ve emektar sevdalara körpe yüreğimden sonsuz saygı.Dilerim tutmuştur tadıŞakir abi)
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...

      Loyam a (Fikrimin Gülü)

      E fikrimin gülü
      Hemşin çiçeğim
      Şimdi hiç görmediğim yüzüne
      Kelimeler itaf etmekteyim

      Gözümün önünde
      Puşisi başında,
      Yayla kokulu,al yanaklı
      Bir Karadeniz yansıması

      _Kulağımda çınlayan bu kadife ses
      Sana ait olsa gerek

      Bu gülüş ata toprağından yadigar
      Yüreğin kadar ak yüzüne işlemiş.

      Şimdi dilekler sana gönülden;

      _Fikrinin köşesine düşen
      ne kadar güzl şey varsa
      Rab yanında kılsın

      Yüzündeki o Karadeniz ışığı
      Dilerim hiç sönmesin..

      zafran
      (bilmem yetermiydi ışığını anlatmaya kelimeler,yufka yüreğine kafi gelirmiydi,ellerim değdiği kadar fikrim yeteiye bu şiir sana ister kıymet ver sakla ister boynu bükük bırak sıska yüreğimi) :]
      Aşkta tıpkı ELİF gibidir isminde gizlidir ama okunmaz o olmadan da besmele sese gelmez o herşeyin içindedir hiç birşeyde görünmez...
      Ne denir böyle bir şiire bilmem ki. Bu kız otomatiğe bağlanmış gibi şiir yazıyor. Yazarken kendisini asla zorlamıyor. Kelime aramıyor, kelimeler kaleminin arkasından koşuyor. Kelimeler yalvarıyorlar “Beni seç!” diye.
      Emeğine, yüreğine sağlık Zafran Kardeşim.
      Şimdi bu şiirin üzerine benim de bişeler demem gerek ama acaba Zafran kadar becerebilir miyim bilmem...

      GEL KEYFİM GEL

      Felamur çiçeği;
      Bir gelinlik kız budadı
      Kösrede bilediği orağıyla
      Uzak bir memlekette
      Kapımızın önünde
      Genç bir Felamurden
      Ve…
      Kalaşın tarabalarından girdiği
      Gölgeli diyanilerde kurutuldu.
      İçine denizin kalaşı
      Diyaninin ot kokuları katıldı

      Yayla çiçeği;
      Uzun bir hasretin giderildiği
      Bir yayla dönüşü toplandı
      Samistal ile Kavrun arasında
      Timle Kabanlarından
      Tane tane biçildi
      Yine gelinlik bir başka kızın
      Kınarlı parmaklarıyla
      Çiçekler eski bir minci torbasına
      Dağlar ise hafızalara dolduruldu
      “Kim bilir bir daha ne zaman” denerek
      Karşı dağlar seyredildi
      Karşı dağlar seyredilirken yürünmedi
      Çünkü hem yürüyüp
      Hem seyredilmezdi karşı dağlar
      Kabanı yabandı Timle’nin
      Sonra serin dağ yelleri
      Yeşilin her tonu
      Binlerce çiçeğin kokusu kondu
      O minci torbasına
      Onlar da bir serenderin kalaşına verildi
      .
      .
      .
      Torbalar katıldı birbirine
      Köye bir de yayla katıldı
      Yayla rüzgarlarına
      Denizin kalaşı katıldı
      Ve saklandı…
      Hasretin kavurduğu demlerde
      Hasret gidermek için koklamaya

      Sami’den bir porselen tabak alındı
      Sanki farklıymış gibi
      Bardağı ve kaşığı da alındı
      Rus Pazarından bir de porselen demlik
      Takım tamamdı artık

      Toplasan ikiyüz gram gelecek çiçek
      Tam onsekiz ayın günlerine bölündü
      Ne zamanki gurbet acısı bastı
      Bir tutamından bin bardak
      Hasret demlendi
      Çiçek köyden
      Bardak köyden
      Kaşık, tabak, demlik köyden
      İçinde tek yabancı; Su!
      O da gurbet musluklarından

      Gözlerini kapayarak çekilen her yudumda
      Sen ol da şimdi deme;
      Gel keyfim gel!


      06.01.2007
      Şakir AKSU
      ANKARA
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...