Hemşinliler Hangi Takımı Tutuyor

      sn carevit ben türkiyenin ilk şampiyonlar şampiyonu takımı oan galatasarayı tutuyorum.çünki tutacak başka takım yok :D
      tabiiki bu üç büyükler arasında geçerli...
      rizespor neden değil dersen onun yeri ayrıdır. rizespor gs maçında tabiiki rizespor taraftarıyım buda boyle biline........

      iste ben, yilin en iyi hakemi!

      Galatasaray maclari disinda hep dürüst mac yönettim. :) Itiraf ediyorum ben galatasarayli dogdum, öyle yasiyorum, galatasarayli ölecegim, ne mutlu bana, darisi cimbomlu olamayanlara. Biz gönüllerin sampiyonu, avrupanin aslaniyiz. Allaha sükürki cimbomluyum.
      Resimler
      • Ben hakem.jpg

        65.89 kB, 0×0, 1,073 defa görüntülendi

      Neden FenerbahÇelİyİz ?

      Gün ağarmaya başlamıştı boğazın üzerine. Yüzbaşı bütün gece okuduğu kitaptan başını kaldırıp çadırın girişinden boğaza doğru baktı. Bir yıl önceki düşman taarruzunu düşündü. Ölenleri onların geride bıraktıklarını. Yıllar sonra bile anlatılacak olan inanılmaz olayları
      bir daha yaşadı.
      "En ön saftakiler siperlerden hücuma kalkıyorlardı. Onlar hücumdayken siperde bekleyenler beş dakika sonra öleceklerini bile bile huşu içinde bekliyor, bilenleri Kuran okuyor ve bilmeyenleri dua ediyorlardı. Hücum edenler şehit olunca siperdekiler çıkarak hücuma tekrar devam ediyorlardı..." hatırladı.
      Uzaklardan duyulan topçu ateşleri arasında cephenin kan ve barut
      kokusunu tekrar duydu... O vatanseverlik ateşi birden bütün benliğini sardı ve damarlarında aktı. Yine olsa yine ayni şeyi yapacaklardı. Başarılı olamamıştı düşman. Şimdi yeni cephelerde yeni kuvvet toplamak peşindeydiler. Biliyordu ki yine başaramayacaklardı.
      Esi Zehra ne yapıyordu şu anda acaba? Bir hafta önce gelen son mektubunda kızı Leyla'nın konuşmaya başladığını yazmıştı. Doğduğundan beri görmemişti Leyla'yı. Kim bilir nasıl şeker bir şeydi. Zehra her mektubunda sana çok benziyor diyordu ama babalık işte merak ediyordu.
      İçeri giren yedek subayın topuk selamı ile birden daldığı derin düşüncelerden sıyrıldı. Yedek Subay Arif!
      - Müsaadeniz var mı Kumandanım?
      - Buyrun Arif Bey?
      - Bir maruzatım vardı kumandanım.
      - Nedir?
      - Izniniz olursa iki günlüğüne İstanbul'a gidip gelecektim.
      - Hayırdır?
      - Kumandanım malumunuz Galatasaray Kulübüyle maçımız var ve ben olmazsam takım sahaya çıkamaz ve maç oynanamaz.
      Yüzbaşı; boyu normalden biraz uzunca, kısa kesili saçları, kaytan bıyıkları, göz çukurları çökük, elmacık kemikleri çıkık, yuvarlak yüzlü ve çenesinin sağında bir beni olan bu atletik yapıdaki gencecik Yedek Subayının yüzüne baktı. Çok iyi Fransızca bilen ve yüksek mühendislik eğitimi almış olan Arif sessiz ve sakin kumandanın vereceği izni bekliyordu.
      Futbol Osmanlı için yeni bir oyundu. Oyunu tam bilen Türk oyuncu bulmak ise çok zordu. Özellikle kurulan İstanbul liginde azınlıkların kurduğu yabancı takımlara karşı mücadele ediliyordu. Ancak özel mektepler de okuyan Türk gençleri bu oyuna çok merak salmıştı. Bir çığ gibi büyüyen sevgi orduya da bulaşmıştı. Bahriyeliler arasında çok sevilen bir spordu futbol. Ordudaki rütbesi yüksek kumandanların bu spora destek vermesiyle ve son on yılda çok gelişmişti. Özellikle Talat Paşa' nın 1914 yılında Progres'in ismini değiştirerek Altınordu' yu desteklemesi İstanbul'daki aydınların ve saltanat dalkavuklarının en sevdiği spor dalı haline sokmuştu futbolu.
      Nitekim herkes cepheye gönderilirken Altınordu'lu futbolcular askerliklerini İstanbul'da yapıyor cepheye gitmiyorlar, cuma günleri eşofmanlarını giyip maçlara çıkıyorlardı. Çünkü Altınordu bir devlet takımıydı. Ne tuhaftır ki devlet takımı olarak görülen desteklenen Altınordu'nun karşısında başarısız olduğu ezildiği tek takım vardı.
      Fenerbahçe... Daha önceden kendisine anlatılan (otomobil) Nuri hikayesi
      geldi aklına,
      "Nuri varlıklı bir ailenin çocuğuydu ve askere gitmek istememiş. Fenerbahçe yönetimi ise Nuri'ye "Sende herkes gibi düşmanla savaşacaksın" demişti. Nuri askerlikten kaçamayacağını anlayınca Fenerbahçe yönetimini tehdit etmiş "Eğer biraz daha üstüme gelirseniz Altınordu'ya giderim. Ben gidersem birçok kişiyi de beraberimde götürürüm" demiş. Fenerbahçe Başkanı Hamit Hüsnü Bey'de, hiddetle masaya yumruğunu vurmuş ve öfkelenerek
      "Haddini bil, Efendi... Fenerbahçe'de senin gibi başka bir vatan haini
      bulamazsın. Çabuk bu kulüpten defol. " demişti.
      Ne yazık ki o sene ki şampiyon takımdan 6 futbolcu daha Altınordu'ya
      geçmiş ve onlar giderken Fenerbahçe Kaptanı Galip Kulaksızoğlu
      gidenlere "Ne siz, ne de sizlerin Paşaları bu kulübü yıkamayacak!
      Sizler ve sizler gibilerin üç kuruşluk menfaate eğilen karakterleri ile bu
      kulüp yaşayacaksa ölsün daha iyi. Ağabeylerimiz ve bizler, bu kulübü sizin
      gibi alçaklara payanda olsun diye kurmadık. Haydi şimdi gidin ve
      askerliklerinizi Altınordu'nun gölgesinde, saray masalarında yapın. Bu
      vatan bizimdir, Altınordu sizin olsun..." demişti.
      Aklına birden Arif Beyin içeri girmeden önce düşündükleri geldi. İçi
      titredi. Şehit düsen askerlerini, silah arkadaşlarını düşündükçe Fenerbahçe Kaptanın söylediklerinin anlamı ne kadar büyüyordu
      "...Haydi şimdi gidin ve askerliklerinizi Altınordu’nun gölgesinde, saray masalarında yapın. Bu vatan bizimdir, Altınordu sizin olsun..."
      Tekrar baktı genç yedek subayının yüzüne demek Çanakkale'de 250.000 şehidi futbol sahasında temsil etmek bu genç çocuğa kaldıydı. O sahada oynadığı oyunla belki de cephede kaldığından çok daha fazlasını yapacaktı...
      - Gidebilirsiniz Arif Bey ama pazar günü vazifenizin başında olacaksınız?
      - Sagolun!
      Arif Bey yine bir topuk selamı vererek sevinçle tam çadırın dışına çıkacaktı ki;
      - Bir dakika Arif Bey! Arif Bey geri döndü.
      - Bundan sonra lütfen maç ile ilgili izin taleplerinizin Fenerbahçe
      Kulübü tarafından Umum Kumandanlıktan alınmasının uygun olacağı
      kanaatindeyim. Size her defasında izin vermek sizde takdir edersiniz
      ki benim yetkilerim dışındadır.
      - Anlasildi efendim! Dedi ve çadırdan çıktı.
      Hemen yola çıkması lazımdı. Yol yaklaşık at sırtında bir günden fazla
      çekiyordu. Arkadaşlarına "Allah'a emanet olun" dedi ve yola çıktı.
      1917 yılının en uzun gecelerinden birinde yapılan bu yolculuk tehlikeli idi de. Savaş sebebiyle eşkıya, asker kaçakları gibi çeşitli tehlikeler taşıyan yolda başına bir şey gelmediği takdirde maç sabahı Papazın Çayırında olacaktı.
      Sabaha kadar devam eden yolculuğundan sonra Papazın Çayırına vardı.
      Arif Bey için bir yerde vatani vardı bir yerde Fenerbahçesi. Ve Arif Beyin ikisine olan büyük sevdası.
      Neredeyse sabah olmuştu ve Kuşdilindeki beyaz binayı uzaktan görünce içini garip bir sevinç kaplamıştı. Rakip Galatasaraydı.
      Kaptanı Galip ağabeyde Kırklareli'nden at sırtında gelmişti. Kucaklaştılar ve o sari lacivert 2 numaralı formayı üstüne giydi. Maça çıktılar. O gün 3-2 yenildi Fenerbahçe. Tarih o günü 1914-1922 yılları arasında Galatasarayın Fenerbahçeye karşı aldığı tek galibiyet olarak yazacaktı.
      Arif Bey üstünden 2 numaralı formasını çıkardı ve Kumandanına söz verdiği gibi 1917’nin en uzun gecesinde tekrar at sırtında ölüme meydan okuyarak düştü yine yollara.
      Papazin Çayırından cepheye, cepheden Papazın Çayırına gidip geliyordu Arif Bey.
      Uzun yol nedeniyle bazı maçlara çıkamıyordu. Bu arada 1 nci Dünya
      Savaşı kaybedilmiş yurt işgal ediliyordu. Artık Kurtuluş Savaşı ve
      Kuvva-i Milliye yılları başlamıştı.
      1919-1920 sezonu Union Clubün sahasının düşman topçu birlikleri
      tarafından işgali ve daha sonra da sahada tetanos mikrobunun tespiti yüzünden yarıda kalmıştır. İşte bu ligin ilk maçını Fenerbahçe Anadoluhisarı İdmanyurdu'yla oynanacaktır. Fenerbahçe bu sezon artık Altınordu'nun önünde şampiyon olmak istiyordu. Savaş yıllarında yüzbaşı olan Arif Bey için Umum Kumandanlığından izin alınmış her şey hazırdır.
      Maç saati geldiğin de savaşın en buhranlı dönemlerinde forması için günlerce at sırtında giden türlü tehlikeyi göze alan Arif bey yoktu. Kötü haber hemen yayılır. Fenerbahçe savunmasının Çanakkale geçilmezi, İstihkam Yüzbaşı Emirzade Arif Bey Niğde Bor Ovasında Şehit düşmüştür.
      Hemen tahta bir sandalye getirildi ve santra çizgisinin başladığı yere
      kondu. Üstüne de Arif Beyin 2 numaralı forması.
      Elinde Altınordu gibi bir takıma giderek askerlikten muaf olmak gibi bir imkanı varken Şehit Yüzbaşı Arif Bey zor olanı vatanseverliği seçmiş ve cepheden maça maçtan cepheye at sırtında vatan savunmasıyla Fenerbahçe savunması arasında mekik dokumuştu. Fenerbahçe o gün sahada 10 kişiydi ve Anadoluhisarı İdmanyurdu'nu tarihinin en farklı skoruyla 11-1 mağlup etti. Maç bitimi bütün Fenerbahçeliler Arifin forması önünde durdu ve "Ruhun Şad Olsun Arif" dediler.
      Ertesi gün Şehit Arif Beyin ruhuna okutulan mevlitte
      klüp binası gelenleri almadı.
      Arif Beyin şehit oluşunun Fenerbahçeliler üzerinde bıraktığı derin yara
      Fenerbahçenin ve Fenerbahçelinin yüklendiği görev olmuştur. Arif Bey'in
      şahadetinden tam 1 yıl sonra Fenerbahçe Kulübü işgal kuvvetleri genel
      komutanı general Harrington tarafından 70 gün kapatılır. Daha sonra
      işgal kuvvetleri için futbolda utanç dolu yıllar Fenerbahçe için Türk
      milletinin onuru ve gururu olma savaşı başlar.
      Fenerbahçe İşgal kuvvetleri ile "50 maç yapmış, bunlardan 41 ini kazanıp 4 maçta
      berabere kalmış, sadece 5 maçta yenilmiştir. Attığı 193 gole karşılık 47
      gol yemiştir." Artık Kurtuluş Savaşında Fenerbahçe sahada da en on
      saftadır. Anadolu’da ki işgale direnisin sembolü İstanbul’da Fenerbahçe
      olur. Tıpkı Kaptan Galip'in dediği gibi
      "Bu vatan bizimdir"...
      "Bu dünyadan gittin diye seni unuttuk sanma. Zaman her şeyi öğretebilir ama unutmayı ASLA !
      Şehitlerimizin mirası, çocuklarımızın emaneti Fenerbahçeye her yandan saldırsalar da, ecel bile olsalar duyamayacaklar bizden asla “Padişahım Ulusoy sen çok yaşa"

      Kaynaklar:
      22 Websitesi ve 13 kitaptan faydalanılmıştır.

      Bazı bölümlerin alıntıları;
      Yalçın DOĞAN-Fenerbahçe Cumhuriyeti
      Sedat TAYLAN-Biz Fenerbahçeliler-1965
      Ali Sami ALKIŞ- Hürriyet Gazetesi Temmuz 1992
      Selahattin Duman- Sabah Ağustos 1996
      Resimler
      • fenerbahce.gif

        7.28 kB, 131×130, 695 defa görüntülendi
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...