Tepan'ın Güzide İnsanlarının Buluşma Sayfası

      Yazar: kuculig Tarih: 22.11.2009 Saat: 22:39

      Yazar: er_can Tarih: 22.11.2009 Saat: 12:07

      Yazar: kuculig Tarih: 21.11.2009 Saat: 22:18

      Karakartallar......

      kötü hirpaladiniz kanaryayi....


      ;( ;( ;( ;( ;( ;( ;( ;( ;( ;(



      Ercan kardes yanlis birsey yaptiysam özür dileriiiiiiimmmmm ????


      mehmetım yanlışı sen değil ben yaptım. :P tahmınım tuttuda ters tahmın tuttu. ;( ;( ;( ;( ;( ;(
      TOPRAĞIM HEMŞİN sana elbet bir gün geri dönücem.
      Yazar: er_can Tarih: 24.11.2009 Saat: 10:06

      Yazar: DENİZİM Tarih: 22.11.2009 Saat: 23:32

      MEHMEDİM SENDEN RAHATSIZ OLANLARDAN DA BİZ RAHATSIZIZ AMA NE YAPARSIN DEMOKRASI ÇOK SESLİ OLMALI ÖPÜLDÜN



      ;( ;( ;( ;( ;( ;( ;( ;(



      Ercan kardes ,

      senle alakali degil. Sen benden , ben senden niye rahatsiz olalim ? Emrullah abi acikladi. Tesekkür ederim.
      selamünaleyküm

      BEN KARDEŞİMİN BEKÇİSİYİM!

      “Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.

      Alıp başımızı Sana gelmek istiyoruz.

      Sana gelmek Sana gelmek orada kalmak istiyoruz.

      Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz.”

      Tanrı Kabil’e Habil’in nerede olduğunu sorduğunda Kabil öfkeli bir biçimde:

      “Ben kardeşimin bekçisi miyim?” der.

      Etik felsefeci Emmanuel Levinas’ın yorumuyla Kabil’in bu sorusu her türlü ahlaksızlığın başlangıcına milat oldu. Kabil’in o talihsiz soruyu sorduğu günden beridir daha mı kötüye gitmekte koca evren? Kabil’e rahmet okuturcasına sözler dünya semasından nazil olmaya devam ederken.

      Çağın meselelerine kafa yorup, düşünenlerin saptamasıyla modern insan karmakarışık bir çokluğun ortasında asıl ihtiyacı olanlardan uzakta her gün yeni ihtiyaçların kuşatması altındayken güne unutarak başlamakta. Hal böyleyken “yaşlı bir bilge olamadan yaşlı bir ergen” olarak ölmekte modern dünyanın fanileri. Modern insanın “hazza koş elemden kaç” felsefesi üzerine kurulu hızla tüketilen yaşamının temelinde unutmak gerektiğine olan inanç saklıdır. Unutuşun başında ölüm vardır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak felsefesine sığınır ve unuttukça unutur hatırlanacak olanı. Ne kutsal kalır ne de öteye dair bir kaygı. “Ben bekçisi miyim” der kardeşimin ve geçer öteye.

      Öyledir unutur insan. Hem nimet hem de külfet olabilen bir oluştur “unutmak”. İlkin yaratıcısına verdiği sözü unutmayla başladı her şey ve devam etti badehu. Unutmanın en korkuncu kıyamet tablosundaki unutmadır:

      “O gün her emzikli kadın çocuğunu unutur.

      O gün herkesin kendine yeter derdi vardır…”

      Unutuşun son durağı fena makamı olsa gerek. Dünyaya dair ne varsa unutur bu makamda derviş. Değil midir ki “ballar balını buldum, kovanım yağma olsun”…Bundan ötesi ne gam.

      Eşyanın tabiatına zulmetmeden dünya hayatının imarıyla vazifeli kılınan insan unuttuğu sorumluluğu hatırlayıp dünyayı “depresyon”dan kurtarmalı. Hız peşinde koşarken kutsalı kirleten, değerleri hiçe sayan ve insanı tüketen Batı medeniyetinin bozucu etkilerini teşhis edip, kendi medeniyetimizin kelimeleriyle tedaviye yönelmeli. Vakit henüz çok geç olmadan.



      Mevlana İdris’in serzenişiyle;

      “Biliyorum

      insanların birbirine olan yabancılığı büyüyecek

      dünya küçüldükçe

      biliyorum, telefonlar oldukça insanlar birbirini görmeyecek

      biliyorum birbirimizi hiç görmeden öleceğiz

      her şey için tek şey diliyorum;

      Allah’ın gülleri yakamızı bırakmasın.”
      (Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! .." Furkân Sûresi
      "NEDİR Kİ SÖZ RAHATSIZ ETMİYORSA!"



      Rahatsız etmiyorsa nedir ki söz? Hikmetin, hakikatin ve bilincin üstündeki perdeyi aralayamıyorsa nedir ki söz? Dünyayı, bilimi, kültürü ve varlığı saptırılmış anlamlarından arındırarak ilahi hikmet çerçevesinde yeniden tanımlayamıyorsa nedir ki söz? Kökeninde Allah’a karşı başkaldırıyla yeryüzünü ifsada uğratmayı yol edinmiş ve hayatı tehdit eden modern illüzyonları fark ettirmiyorsa nedir ki söz? Aşka, öfkeye ve inanca kapı aralamıyorsa nedir ki söz? Omurgasızlaştırma politikalarına ve kirletilmiş bilgiyle bilinci deforme etmeye dönük çabalara dikkat çekmiyorsa nedir ki söz? Enformatik faşizmin kustuğu albenili yaşam formunun içeriksizleştirdiği / (Dr. Ali Şeriati’nin deyişiyle) eşekleştirdiği bir nesne olmanın ötesini gösteremiyorsa nedir ki söz? Evet benim talip olduğum yaşam biçimim, bu yaşam biçiminin en somut örneği Müslümanlığım ilermeye yani; milyonlarca ötekinin kanını emerek saltanat sürmeye, yüz binlercesini köleleştirerek dünyalık yığmaya, dinini karşılaştığı ilk dünya kuruntusuna göre evirip çevirmeye manidir diyemiyorsa nedir ki söz? Duruşumuzu, oluşumuzu, algımızı ve ruhumuzu özgürleştiremiyorsa nedir ki söz? İbrahim’in dilinden dökülüp en büyük putun boğazına dolanmıyorsa, Musa’nın asası olup [...]
      (Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! .." Furkân Sûresi
      “TUTUNDUĞUN DALI BIRAK!”

      Dağın kenarında yürüyen adam birden sendeledi ve yanı başındaki uçurumdan düşmeye başladı. Düşerken can havliyle kenarda sarkmakta olan yarı kurumuş dal parçasına tutunmayı başardı. Ancak bu kökleri çürümeye durmuş bitkinin adamı uzun süre taşıyamayacağı ayandı. Adam dal parçasının çatırtılarının kıvamında bir sesle bağırmaya, yardım istemeye, yalvarmaya başladı. Ses dağlarda yankılandı, adama ulaştığında bitkin ve umutsuz bir haldeydi. Son çare olsun için hayatı boyunca aklından geçirmediği, beynine çivi gibi çakıldı. “Tanrım” dedi. “Tanrım bana yardım et, yalvarırım bana yardım et. Yalnız sana güveniyorum Tanrım, bana yardım et!” öylesine içten ve öylesine arınmış ve çıplak bir yakarıştı ki bu, yukarılardan karşılık gördü; “Sen, insanoğlu!” dedi ses. Buraya düşmeden önce, önceden de önce, hayatının tüm öncelerinde beni tanımazdın. Benden yüz çevirmiş olarak kibirle hayatını benden sakınırdın. Bir Tanrıtanımaz olarak bu düştüğün durumda sana nasıl yardım etsin yok dediğin şey” dedi. Adamın gözleri irileşti, yüzü karardı lakin yinede yalvarmayı sürdürdü; “Evet Tanrım tüm dediklerin doğru seni tanımazdım, bunu kibirle ilan ederdim. Ama şimdi anladım Tanrım! Her şeyi anladım. Lütfen Tanrım bana yardım et! Yalnız sana güveniyorum Tanrım! Düşmek üzereyim yalnız sana güveniyorum!”

      Ses şöyle dedi; “ O halde tutunduğun dalı bırak!”
      (Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! .." Furkân Sûresi
      Yazar: SARPER Tarih: 10.12.2009 Saat: 10:33

      “TUTUNDUĞUN DALI BIRAK!”

      Dağın kenarında yürüyen adam birden sendeledi ve yanı başındaki uçurumdan düşmeye başladı. Düşerken can havliyle kenarda sarkmakta olan yarı kurumuş dal parçasına tutunmayı başardı. Ancak bu kökleri çürümeye durmuş bitkinin adamı uzun süre taşıyamayacağı ayandı. Adam dal parçasının çatırtılarının kıvamında bir sesle bağırmaya, yardım istemeye, yalvarmaya başladı. Ses dağlarda yankılandı, adama ulaştığında bitkin ve umutsuz bir haldeydi. Son çare olsun için hayatı boyunca aklından geçirmediği, beynine çivi gibi çakıldı. “Tanrım” dedi. “Tanrım bana yardım et, yalvarırım bana yardım et. Yalnız sana güveniyorum Tanrım, bana yardım et!” öylesine içten ve öylesine arınmış ve çıplak bir yakarıştı ki bu, yukarılardan karşılık gördü; “Sen, insanoğlu!” dedi ses. Buraya düşmeden önce, önceden de önce, hayatının tüm öncelerinde beni tanımazdın. Benden yüz çevirmiş olarak kibirle hayatını benden sakınırdın. Bir Tanrıtanımaz olarak bu düştüğün durumda sana nasıl yardım etsin yok dediğin şey” dedi. Adamın gözleri irileşti, yüzü karardı lakin yinede yalvarmayı sürdürdü; “Evet Tanrım tüm dediklerin doğru seni tanımazdım, bunu kibirle ilan ederdim. Ama şimdi anladım Tanrım! Her şeyi anladım. Lütfen Tanrım bana yardım et! Yalnız sana güveniyorum Tanrım! Düşmek üzereyim yalnız sana güveniyorum!”

      Ses şöyle dedi; “ O halde tutunduğun dalı bırak!”


      Adam sağına soluna bir daha bakarak seslendi;

      BAŞKA KİMSE YOK MUUUUUUUUUUUU??????




      Ah gidi Sarper Kardeşim. Dünyada boyleleri de vardu....
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      SLM VEDE VEDA

      KÖYLÜLERİM SONUNDA ANKARADAN GİDİYORUM İŞTE ANİ OLDU KUSURA BAKMAYIN ÖZÜR DİLERİM GÖRÜŞEMEDİM ÇOĞU KİŞİYLE HERKEZ K.İ.B.A.E.O ALLAH NASİP EDERSE 17.12.2009 TARİHİ İTİBARİYLE İZMİR SEFERİHİSAR JANDARMA MUHABERE TAB.KOM. DA ASKERLİĞE BAŞLIYORUM GÖRÜŞMEK ÜMİDİYLE HERKEZE SELAMLAR.

      17.12.2009 SAAT 13:00 E KADAR 0505 528 11 50 DEN ULAŞABİLİRLER ULAŞMAK İSTEYENLER.