Bekle Beni

      Hatırlatmayın

      Ey yeni aşıklar ey sevdalılar
      Her gün bu sokaktan geçip durmayın
      Benim de yaşanmış anılarım var
      Bana o günleri hatırlatmayın

      Kimbilir kiminle nerede şimdi
      Belki de en uzak yerdedir şimdi
      Tatlı bir masaldı yaşandı bitti
      Bana o günleri hatırlatmayın

      Bir zamanlar bizimdi o köşebaşı
      Anılarla dolu toprağı taşı
      Hala gözlerimde o son bakışı
      Bana o günleri hatırlarmayın.

      ALINTI

      Ahmet Selçuk ilkan

      umuttur sevdan

      Ilık, ılık doluyor ayrılık rüzgarı odama
      Bir yanımda hasret, bir yanımda anıların
      Vuruyor yüzüme sancısı derindir darben
      Rüzgar gibi okşuyor içimi gözlerin

      Kasvetli bir soluk gibi boğazıma takılan
      Ayrılığın derin izidir şakaklarımı sıkan
      Yakan bir vuslat, darbeyle içime dolan
      Bir hüznün mektubunu yazdırıyor her an

      Doyumsuz bir sonbahar,yaprakla hazan
      Dökülüyor içimden titrek ve ürkek sevdan
      Seviyorum hüznünle hazanını ben sevdam
      Soluşun bile farklı içimde, işte bu sevdan

      Dokunuyor içime ayrılık derin bir vuslat
      Gözlerimden okunuyor sana olan hasret
      Bana doluyor hasretinle hasret kokan
      Vurgun ve bela kokan aşkınla gurbet

      Aşkın acısına ferman diyorlar yok derman
      Vız gelir bana sensizlik, içimdedir sevdan
      Elimde elin, beynimde anıların varken
      Sorgusuz sualsiz bu deli sevda bendeyken
      Vız gelir bana sensizlik, umuttur sevdan.

      Alaaddin Uygun
      DİL, hem tükenmeyen bir hazine
      hemde dermanı olmayan bir derttir.

      Yılların Suçu Yok

      Sitem edip durma geçen zamana
      Yılların suçu yok gelmeyen sensin
      Dağlar engel olmaz seven insana
      Yolların suçu yok gelmeyen sensin

      İçimden gururu atıp da yere
      Kaç kere yalvardım sana kaç kere
      Boşuna yükleme suçu kadere
      Kaderin suçu yok gelmeyen sensin

      Çaresizim deme gider ağrıma
      Bir cevap vermedin gönül çağrıma
      Kahve fincanında umut arama
      Falların suçu yok gelmeyen sensin.

      ALINTI


      Ahmet Selçuk ilkan
      Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
      Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
      Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
      Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
      Bil ki seni düşünüyorum

      Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil
      Örtün karanlıkları masmavi denizlerde
      Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl
      O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
      Bil ki seni bekliyorum

      Bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak
      Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar
      Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak
      Dökülsün dudağından en umutlu şarkılar
      Bil ki seni istiyorum

      Gecelerden bir gece uyanırsan apansız
      Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse
      Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
      Ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse
      Bil ki seni seviyorum

      Ümit Yaşar Oğuzcan
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      Sevi Şiiri

      Ben senin en çok sesini sevdim
      Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
      Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
      Bana her zaman dost, her zaman sevgili

      Ben senin en çok ellerini sevdim
      Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
      Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
      En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

      Ben senin en çok gözlerini sevdim
      Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil
      Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
      Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

      Ben senin en çok gülüşünü sevdim
      Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
      Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
      Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

      Ben senin en çok davranışlarını sevdim
      Güçsüze merhametini, zalime direnişini
      Haksızlıklar, zorbalıklar karsısında
      Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

      Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
      Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
      Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
      Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini

      Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
      Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
      Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
      Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      Paste Şiirlerim

      Vedalaşmıyorum

      Gidiyorsun...
      Ama geri geleceksin biliyorum
      Gidişin dönüşe gebe yine
      Acıtmıyor canımı, yakmıyor o kadar
      Ama ya dönmezsen...Dönemezsen...
      Hos biz seninle her zaman
      Uzakta varolanlardan değil miyiz
      Varlığımızda yaşayamadıklarımız değil mi hep
      Yokluğumuzda paylaşıp çoğalttıklarımız
      Ayrı yarımkürelerin farklı coğrafyalarında
      Bir bütün olmadık mı biz seninle
      Küçük bir adanın körfezlerinde
      Kesişmeyen yollarımıza rağmen
      Platonik sevda misali
      Ayrılıkta büyüdü hep yüreklerimiz
      O yüzden hep anlıktı vedalaşmalarımız
      Ömürlüktü kavuşmalarımız
      Sarılışlarımızı ilk merhabaya saklamamız
      Sıcacık, sımsıkı, taa yürekten
      Biz seninle vedadan öte merhabayız
      O yüzden ağlamıyorum işte
      Vedalaşmıyorum ayrılığın inadına

      Funda Gülseven
      DİL, hem tükenmeyen bir hazine
      hemde dermanı olmayan bir derttir.

      Allah Kahretsin

      çalınmış şiirlerim gibisin
      isyanlarım bitmedi hala...

      Bu böyle sürüp gitmeyecek biliyorum
      Bir sabah bir dilencinin avuçlarına bırakacağım kalbimi
      Kim ne derse desin
      Tahammülüm kalmadı artık
      Bıktım seni sensiz yaşamaktan
      Nasılsa döneceğin yok senin
      Çıldıracağım bu gidişle
      Allah kahretsin!..
      Dünya ateşler içinde
      Savaşlar almış başını gidiyor
      Afrika'da insanlar açlıktan ölüyor
      Bense bu gidişle sensizlikten öleceğim
      Umurunda mı senin?
      Allah kahretsin!..
      Hangi masaya otursam
      Senin sevdiğin içkiyi koyuyorlar önüme
      Vazomda senin sevdiğin çiçekler
      Ve dudaklarımda hep senin sevdiğin şarkılar
      Senin doğum günlerini kutluyorum senden habersiz
      Ve her sabah dualar ediyorum mutluluğun için
      Ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem
      Ecel gibi peşimdesin
      Allah kahretsin!..
      İşte böyle bir sevda benimkisi
      Bu zamanda, bu devirde
      Haklısın adam olacağım yok benim
      En güzeli artık son vermek bu hayata
      En korkunç uçurumlardan bırakmak kendimi
      Ya da en yüksek tepelerden
      En uçsuz bucaksız denizlere bırakmak bedenimi
      Ama içimde sen varsın
      Ya sana birşey olursa
      Allah kahretsin!..


      ALINTI

      Ahmet Selçuk ilkan

      En güzel

      En güzel deniz:
      Henüz gidilmemiş olanıdır.
      En güzel çocuk:
      Henüz büyümedi.
      En güzel günlerimiz:
      Henüz yaşamadıklarımız.
      Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
      Henüz söylememiş olduğum sözdür...

      Nazım Hikmet Ran
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      SENİ SEVİYORUM

      Ne güzel şey; SENİ SEVİYORUM demek
      Sevdiğini söyleyebilmek ne güzel...
      Her baharda, gece-gündüz
      Her saniye
      SENİ SEVİYORUM!
      SENİ SEVİYORUM!
      SEVİYORUM SENİ!
      Diyebilmek ne güzel...

      Çünküsü yok, nedeni yok sevmenin
      Zamanı hiç yok,
      Dakikalar zaman üstü...
      Utangaç bir gecenin kucağında
      Yağmurlar vuruyor pencereme,
      Aşkın vuruyor kalbimin kıyılarına
      Gecenin bu çıldırtan yalnızlığında
      Aşkın ayak seslerini duyuyorum yüreğimde
      Ve hasretini içimde,
      SENİ SEVİYORUM!

      Sesini duymak istiyorum uyumadan önce
      Sabahlara kadar konuşmak,
      Hiç kapatmamak telefonu...
      Aynı düşlere uyumak sonra
      Ve uyanmak aynı güneşe
      SENİ SEVİYORUM!

      Daha bir güzelleştim son günlerde,
      Gözlerimin içi parlıyor,
      Kabına sığdıramıyorum aşkı.
      Gülmek geliyor içimden,
      Sokaklarda koşar adım yürümek,
      Tanıdık, tanımadık herkese selam vermek,
      Merhaba ülkemin güzel insanları,
      Hepinize, hepinize merhaba
      SİZİ de SEVİYORUM!

      Yağmuru, denizi, kokusunu toprağımın
      Gök mavisinde güvercinleri, martıları.
      Dağ eteklerinde gelincikleri seviyorum ateş kırmızısı
      Bindallılarıyla köy kızlarını
      Ve elleri hamur kokan anaları
      Hepsini sende seviyorum
      SENİ SEVİYORUM!

      Senin sevdiğin gibi topluyorum saçlarımı,
      Siyah kazağımı daha çok yakıştırıyorum kendime
      Ve daha çok seviyorum limonlu çayı...
      Senin sevdiğin her şeyi seviyorum
      Türkülerini memleketin,
      feneri, kara kartalı senin için,
      Davamızı ve şiiri sende seviyorum.
      SENİ SEVİYORUM!

      İyi ki doğdun iyi ki varsın.
      Doğum günün kutlu olsun!
      SENİ ÇOK SEVİYORUM!
      SENİ ÇOK SEVİYORUM!
      Yaşamaksa seni sevmek,
      Ben hiç ölmedim...
      SENİ SEVİYORUM!

      Şebnem Kısaparmak
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      ...Ve Gerçekliğin

      Yüzüne vuran rüzgar ne kadar gerçek
      Ya eline aldığın gülün dikeni
      Oturduğun sandalye, çalıştığın bilgisayarın
      Yediğin yemek, annen
      Sevginin gerçekliği neyse
      Babanla kavgaların, kardeşine hislerin
      Köpeğin
      Dostun sana ne kadar gerçek dostsa
      Düşündüklerin ve yaptıkların sana ne kadar gerçek geliyorsa
      Aşkın gerçekliği senin için ne ise
      Sen de benim o kadar gerçeğimsin.


      Tolga Yıldız
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      CVP: PASTE ŞİİRLERİM

      Bile Bile


      Birarada olabilmek ne mümkün
      Birarada kalabilmek imkansız
      Seneler alıp gitmiş
      Ne var ne yoksa herşeyi

      İnanılmaz, değişen ben miyim
      İnanılmaz, bu yabancı da kim
      Sen misin böyle uzak
      Veda sözleri söyleyen

      Geri dönmek inan işten değil
      Hani var ya tutamazsın kendini
      Bir ümitle ya olursa dersin hep
      Bile bile herşeyin bittiğini

      Sonradan kor sonradan kor
      Ayrılıklar an be an
      Akıp gider akıp gider
      Zaman sana aldırmadan



      sezen aksu
      DİL, hem tükenmeyen bir hazine
      hemde dermanı olmayan bir derttir.

      Bir Sevda Türküsü

      Sokul yanıma,
      cığlıklar dolarken kentin sokaklarına
      yirmidört ayar yankılar düşer dağlardan.
      Üşürüm kar giyinmiş ağaçlar gibi
      sımsıkı tut ellerimi
      ki,
      bir kır çiçeği
      korkusuzluğuna ulaşayım.

      Tuz ekmek ve şarap kadar kutsal,
      okunması düşlenen bir kitabın
      el değmemiş koyakları kadar gizemli,
      sevdaya ait ne varsa içimde
      sırtımda taşıyorum akşamları.

      Rüzgarın baştan çıkarıcı çağrısına kapılıp
      ipini koparan uçurtma gibi
      çılgın olmak istiyorum,
      bu yüzden,
      görmüyor musun kollarım
      sana uzanıyor savaş alanının
      tam ortasından

      Peşimde kanıma susamış canavarlar var,
      gecenin sabaha yakın olan kısmında
      çalı ol
      yapraklarının arasına al beni,
      dikenlerin batmasın ama.
      Çocuklar kadar berrak pınarlar
      olsun avuçlarında,
      bir yudum içtiğimde
      ay kanatlarını tak
      gözlerime gözlerinle
      yak beni yüreğindeki ateşle.

      Karınca gölgesi olsan bir öğle üstü,
      uyusam uykuların en derininde,
      mermer yontular görsem düşümde,
      kılıfından çıkarsam ölümü
      rasgele öpsem ağustos gibi yanan göğsünden,
      uyandığımda sen yoksan
      haykırsam, haykırsam, haykırsam...


      A. Kadir Bilgin
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      Ben Bir Eylül Sen Haziran

      Bir eylüldü başlayan içimde
      Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
      Çimenler sararmıştı
      Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
      Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
      Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara
      Deli deli esiyordu rüzgar
      Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
      Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
      Neydi o bir zamanlar
      Sevmişliğim, sevilmişliğim
      O heyheyler, o delişmenlikler neydi
      Ne bu kadere boyun eğmişliğim
      Ne bu acıdan korlaşan yürek
      Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
      Önümdeki dizboyu karanlıklar da ne
      Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
      Beni kötü yakaladın haziran
      Gamlı, yıkık eylül sonuma
      Bir ilkyaz tazeliği getirdin
      Masmavi göğünle
      Cana can katan güneşinle
      Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
      Çiçekler açtı dokunduğun
      Çimler büyüdü yürüdüğün
      Ve güller katmer katmer oldu güldüğün yerde
      Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
      Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
      Dallarım yere değiyor
      Güneşi batmadan saçlarının
      Bir dolunay doğuyor bakışlarından
      Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
      Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
      Başım dönüyor, off başım dönüyor yaşamaktan
      Ölebilirim artık
      Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
      Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
      Baksana; parmak uçlarım ateş
      Lavlar fışkırıyor gözbebeklerimden
      Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
      Benimle meydan oku her çaresizliğe
      Benimle uyu, benimle uyan
      Birlikte varalım onüçüncü aylara
      Ben bir eylül, sen haziran.


      Ümit Yaşar Oğuzcan
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      ayrılık hediyesi

      şimdi saat sensizliğin ertesi
      yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
      avutulmuş çocuklar çoktan sustu
      bir ben kaldım tenhasında gecenin
      avutulmamış bir ben...

      şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
      ki bu yaşlar
      utangaç boynunun kolyesi olsun
      bu da benden sana
      ayrılığın hediyesi olsun

      soytarılık etmeden güldürebilmek seni
      ekmek çalmadan doyurabilmek
      ve haksızlık etmeden doğan güneşe
      bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
      mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
      şimdi iyi niyetlerimi
      bir bir yargılayıp asıyorum
      bu son olsun be..bu son olsun!
      bu da benim sana
      ayrılırken mazeretim olsun!

      şimdi saat yokluğunun belası
      sensiz gelen sabaha günaydın!
      işi-gücü olanlar çoktan gitti
      bir ben kaldım voltasında sensizliğin
      hiç uyumamış bir ben...

      şimdi dişlerimi sıkıp
      dudaklarıma kanamayı öğrettim
      ki bu kızıl damlalar
      körpe yanağında bir veda busesi olsun
      bu da benden sana
      heba edilmiş bir aşkın
      son nefesi olsun...

      kafamı duvara vurmadan
      tanıyabilmek seni
      beyninin içindekileri anlayabilmek
      ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
      bütün saatleri öylece durdurabilmek için
      çıldırasıya paraladım kendimi
      lanet olsun!
      artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
      olsun be! ne olacaksa olsun!
      bu da benim sana
      ayrılırken şikayetim olsun

      gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun


      Yusuf Hayaloğlu
      DİL, hem tükenmeyen bir hazine
      hemde dermanı olmayan bir derttir.

      Gidersen Yıkılır Bu Kent

      Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
      Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
      Yanlış adreslerdeydik, kimliksizdik belki
      Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
      Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
      Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

      Gidersen kim sular fesleğenleri
      Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

      Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
      Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor
      Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
      Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
      Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
      Bir de seni ekliyorum susuşlarıma

      Selamsız, saygısız yürüyelim sokakları
      Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
      Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
      Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
      Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
      Gardiyan olmayız kendi ömrümüze her akşam

      Gidersen kar yağar avuçlarıma, üşürsün
      Bir ceylan sessizliği olur burda aşklar

      Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
      Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
      Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
      Menekşeler, nergisler yerine kuş ölüleri
      Bir su sesi, bir fesleğen kokusu
      Şimdi uzak yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

      Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
      Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
      Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
      İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
      Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
      Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

      Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da ölür
      Bir tufan olurum sustuğun her yerde.


      Ahmet Telli
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      Anısı Biz Olalım Bu Sokakların

      Anısı biz olalım bu sokakların
      öpüşmediğimiz tek saçak altı
      hiçbir otobüs durağı kalmasın
      Biz yürüyelim kent güzelleşsin
      gürültüsüz sözcükler bulalım
      yeni sevinçlere benzeyen

      Biz gelince bir yağmur başlar
      yüzün çizilir buğulanan camlara
      bir uzun karatma biter
      akasyalar köpürür birdenbire
      ve her avluda adınla anılan
      çiçekler sulanır akşamüstleri

      Bir arkadaş evinde uğrarız yolüstü
      bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi
      başını sessizce omzuma koyarsın
      gülüreyhan olur soluğun
      Biz kalırız kuşlar dönüp gelir
      her balkonda bir menekşe sesi

      Belki yeniden güzelleştiririz
      adları değiştirilen parkları
      perdeleri hiç açılmayan evlerde
      ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur
      tanıdık sevinçlerle dolar yeniden
      kendi sesini kemiren alanlar

      Anısı biz olalım bu sokakların
      ve hiç durmadan yağmur yağsın
      Biz gürültüsüz sözcükler bulalım
      sarmaşıklar fısıldaşsın yine
      Gidersek birlikte gideriz


      Ahmet Telli
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken

      Kirpiklerim Bıraktı

      “Oysa ben kalbimi yağmurla bölüp
      Yarısını sana vermiştim.”

      Henüz gözyaşlarım kirlenmemişken
      Ve gözlerime direnmemişken
      Çıkardım seni
      Düğmeleri kopmuş tenimden
      ……………………
      Bende kimse kalmadı
      Yüreğimde tek kaldım şimdi.

      “İnan bana üzgünüm,
      Kalmadı
      Bende bir damla yağmur
      Bana seni açıklayan.”

      Bütün şiirler ve şairler sağanak yağıyor
      İsimsiz bir gülüşün fotoğrafına.
      Bin yağmur kirpiklerime asılı kaldı
      Bir bulut ise gözlerime
      Kirpiklerim bıraktı
      Gözlerim çoktan hazır
      Hadi sevgili, hadi
      Sen de bırak beni
      Bu şehir de ıslansın

      “Evet, bu şehir de ıslandı; denizler akşam oldu,
      Yosun tuttu kıyıya vurdu sabahlar.”



      Aycan Köse
      DİL, hem tükenmeyen bir hazine
      hemde dermanı olmayan bir derttir.
      Aşk iyidir bak
      Duyumunu artırır insanın
      Hele don gömlek sabahları
      Tıraş olacağını duyarsın
      Yeni gömleğini giyeceğin gelir
      Bir yeni biçim eklersin insan olacağa
      Masaya, merdivene, aynalı dolaba
      Derken ardından sipin işi bir kahvaltı
      Amanın dersin bu ne delice gidiş
      Paldır küldür açar mıydı fıstık ağacı
      İspinoz düşünür müydü
      Deli olan kaşınır mıydı
      Kolların upuzun Walt Whitman'ı okumaktan
      Ağzın desen bir karış açık
      Sokaklar yok mu, o sokaklar
      Önce bir yeşile işkilli
      Evlerde büyümeler, alıp başını gitmeler olacak
      Kızıp duracaksın üstüne başına konan toza
      Televizyondaki ise
      Usanmak, hızını eksiltmek dendi mi
      Cin ifrit kesileceksin birden.

      Hey gidi duyumuna yandığımın dünyası
      Alıp vereceğin olacak ille


      Edip Cansever
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken
      Susarak anlattın bütün gizliyi
      Sakladım duygumu ben konuşarak
      Bir acı tarlası sessiz yüzünde
      Aşkı yürürlüğe koyma savaşı
      İçimde bir düzen kaynaşmaktadır
      Büyük ve çekingen bakışlarından
      En iyi anlatış artık susmaktır
      Anladım bunu ben seni bilince
      Gel denize yaslan yalnız denize
      Sırrını denizler taşır insanın
      Zaman bir hızdır ve yıldızdır akan
      Esneyen günler ve gece üstünden
      Bir uyku bölmezse anılarımı
      Korkarım çıldırtır bu hayal beni
      Gözlerin ne kadar Istanbul öyle
      Sebiller uçuşur parmaklarında
      Ortak günlerimiz tarih şöleni
      Saçlarında sayfa sayfa güneşi
      İçimde bir sergi var portrelerin
      Hayalim her yerde kavrar gölgeni
      Aşka ve tabiata ulaştır bizi
      Gel kurtar bu şehrin gürültüsünden
      Terk etme nolursun bir eşya gibi
      Olumsuz bir hasret yaşarken bende
      Vurulmuş bir geyiktir sensiz zamanlar
      İçimin ormanı bir yangın yeri
      Bir uyku bölmezse anılarımı
      Korkarım çıldırtır bu hayal beni
      Istırap varoluş şartımız oldu
      Esef etme yasım karaymış diye
      Bir yanım vahşîdir ürkütür seni
      Aykırı düşerim sulhculüğüne
      Bir gün deli gibi sarsarak seni
      Göklerin yolunu sorabilirim
      Başımı taslara vurabilirim
      Aklımdan çıkarsa anılarımız
      Paramparçayım gel sen onar beni
      Topla aynalardan eski gölgemi
      Göçebe ömrümü bağla zamana
      Dağılsın içimin karıncaları
      Bir uyku bölmezse anılarımı
      Korkarım çıldırtır bu hayal beni

      Akif Inan
      DİL, hem tükenmeyen bir hazine
      hemde dermanı olmayan bir derttir.

      Bir Garip Aşk Hikayesi

      Şubat akşamlarının
      Gözlerine vuran ışıklarıyla başlamıştı.
      Hikayemiz bizim.
      O zamanlarda biz
      Sevmeyi bilmezdik henüz
      Öğrettik birbirimize
      Sevmeyi, sevişmeyi

      Duygularımız yabancıydı bize
      Şaşkınlığımız bundandı.
      Biz konuşmayı öğretmiştik gozlerimize.
      Suskunluğumuz bundan!

      Siper bekleyen bir yoldaş gibi
      Gözlerini şafaktan ayırmayan,
      Kavuşmaktan başka şey düşünmeyen
      Sevdalılardık biz!

      Yüreklerimiz hep bir olsa da
      Bedenlerimiz ayrıydı çoğu zaman
      Ama yazık
      Zamanın bize karşı durmak gibi
      Bir şansı yoktu
      Kavuşmaya kuruluydu saatler
      Ve de günler sayılı!

      O zamanlarda sevdalıların
      Uğrak yeriydi
      Pastaneler kafeler.
      Bizim takıldığımız yerler ise
      Nehir boyu banklar, çamurlu toprak
      Ve deniz boyu kayalıklardı

      Delikanlılar,
      Pasta ve Amerikan kolası ısmarlarlardı
      Kız arkadaşlarına
      Bizse balık ekmek yemeyi,
      Bira yudumlamayı tercih ederdik!

      Tek mezemiz-dilimlenmiş olanından-
      Kırmızı elma olsa da
      Şarabımızdı
      En vefalı dostumuz!

      Dans etmeyi bilmezdik.
      Öğrenmek de istemezdik.
      Bizim şarkılarımız
      Dans etmek için değil,
      Sohbet etmek içindi.

      Ne de çok şey anlatırdı
      Şarkılarımız.
      Onların koynunda büyüdü
      Aşkımız

      Üstad söylemekten usanmadı
      Biz dinlemekten usanmadık!
      Dinledikçe aşka susadık

      Kulağımızda şarkılar
      Susuzluğumuzu giderdik.

      Penceremizden eksik olmadı hiç
      Yusufçuk kuşumuz.
      Biz dünyaya bakıyorduk
      O bize bakıyordu.
      Kanat çırpıyordu.

      Saldık onu gökyüzüne
      Güneşli güzel günler getirsin diye.

      Biliyoruz.
      Kuşkumuz da yok
      Dönecek bir gün kuşumuz
      Dönecek elbet
      Kanatlarında güneş
      Güneşi sunacak
      Sen, sabret!


      Hasan Yavuz
      Nereye dokunsam bir çığlık senin gövden
      gülemem sevgili
      ağız dolusu gülemem ki
      ülkem ağlamaklıyken
      uyku tutmaz gözlerimi
      ülkemin gövdesi kanken