Nükleer Santral Krizi

      Nükleer Santral Krizi

      Nükleer Santral Kanunu'nun 4. maddesi kabul edildi
      ANKARA (İHA) - Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun'un 4. maddesi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.


      4. maddenin müzakereleri sırasında söz alarak muhalefet milletvekillerinin eleştirilerine cevap veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler, Karadeniz'de kanser vakalarının arttığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını, Sağlık Bakanlığı'nın üniversitelerle birlikte yaptığı bilimsel çalışmanın bunu ortaya koyduğunu ifade etti. Nükleer santrallerle ilgili kanunun ısmarlama bir kanun olmadığını vurgulayan Güler, "Ortada bir ihale yok. Bilek güreşiyle fiyatlarını ortaya koyacaklar. İhale verip de bir müteahhidi zengin etme meselesi yok. Ortada alışveriş olayı yok. 5 bin megawatt, kim uygun veriyorsa vereceğiz. Ölçütlerde sınıfı geçenleri değerlendirmeye alacağız.

      Bu takdir edilmesi gereken bir şey" diye konuştu.


      Kanunun 4. maddesine göre seçilen şirketin sözleşme gereği üreteceği enerji, şirketle TETAŞ arasında imzalanacak sözleşme çerçevesinde TETAŞ tarafından satın alınacak. Bu enerji, santralin devreye girmesinden itibaren her yıl, faaliyette bulunan parakende ve toptan satış lisansına sahip tüzel kişilere, yapılacak ikili anlaşmalar çerçevesinde satılacak. Parakende ve toptan satış lisansına sahip tüzel kişilerin alacakları enerji miktarı, bu tüzel kişilerin bir önceki yıla ait Türkiye toplam enerji tüketimindeki payları oranında her yıl belirlenecek. Kanun kapsamında toptan ve parakende satış lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından ikili anlaşmalarla üstlenilecek elektrik enerjisi alımına ilişkin hükümler lisanslarına dercedilecek. TETAŞ tarafından toptan ve parakende satış şirketlerine yapılacak enerji satışına ilişkin usul ve esaslar ile tarafların yükümlülükleri, bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Ancak TETAŞ'la sözleşme yapmayı talep etmeyen şirketler, elektrik piyasası ve nükleer tesislere ilişkin mevzuata uymak kaydıyla bu kanunun hükümlerine tabi olacak.
      Şimdi soruyorum Madem bu zekiler Nükleer Santral yüzünden kanserin vakasının olmadığını savunuyolar .Bu yaşta bu gençlik neden toprak altında ????kARADENİZLİİYM hemşinliyim diyen herkes yorumunu tepkisini aşşadaki adrese yazsın lütfen bizim annelerimiz,bizim babalarımız,dedelerimiz,evlatlarımız ölüyo ne olur duyarsız kalmayın....

      haber.mynet.com/detail_news/?t…f=Actuel&date=08Kasim2007

      BU ÇAĞRIYA SİZDE KULAK VERİN

      Bundan tam 21 YIL önce çernobil belası patladığında çayı eline alarak; ben içiyorum,sizde için diyen zihniyetin bu zihniyetten bir gram bile taviz vermediklerinin utanç belgesidir bu yazı.Karadeniz de kanser yok demek bu kadar yitirdiğimiz insanlara hakarettir.Karadeniz de bir araştırma hastenesi bile kurmayan,çay alım satımlarına izin veren,insanların sağlığına gram kadar değer vermeyenler bu gün hala daha Nükleer Santrallerle insanımızı yok etmek istemektedirler.Elbetteki ülke için faydalı olan kuruluşlara karşı çıkmıyoruz ama önce bu vatanın insanlarının canı kıymetlidir.Bir ülkenin zenginliği topraklarındaki santraller,altın aranmak için yok edilen araziler,o ülkeyi yönetenlerin banakalarındaki hisse senetleri değil;bu topraklar üzerinde yaşayan canını dişine takarak tarlasını süren çiftçinin alın teridir zenginlik,insanların 30'dan sonra kanser olmamasıdır,bankalardaki pis paraların hisse senetleri değil,içine saflıktan başka birşey girmemiş yüreklerdeki hissi senetlerdir zengillik...
      karadenize çernobilin etkisi yoktur diyenler;acaba bu kadar insan gripten ve nezleden mi öldü...
      Gitsinler mezarlıklara baksınlar bu beladan ölenleri araştırmalarla bulamazlar,karadenizli olarak ve bu beladan canı çok yananlardan biri olarak söylüyorum....
      çocuklar ölmesin,şekerde yiyebilsinler diye lütfen tepki vermeye çağırıyorum...
      (şurimşine)
      e-posta: bilgi@enerji.gov.tr
      fax: +90 (312) 215 65 86
      Sevgili Gelinkaya;

      Nükleer santrallerin burada da ayrıca tartışılmasından yanayım ama Çernobil olayında hepimizin bilgisi gerçekten eksik. Doğru olanlara da yanlış noktalardan bakıyoruz.
      Bu sitede de daha önce defalarca Çernobil olayını yazdım. Devletin araştırmaları Karadeniz'de Kansere bağlı ölümler yoktur diyor. Bu gerçei yansıtmıyor ancak karşılığında ileri sürülen rakamlar da bence gerçeği yansıtmıyor. Yani her iki taraf da olayın uç noktalarında. Bu konuda her iki tarafta farklı amaçlar peşinde olduğu için ortaya devlet-halk kaynaşması ile çözüm olacak birşey çıkmıyor.
      Karadeniz'de kanser vakaları arttı mı bilmiyorum ama kendi ailem açısından baktığımda Çernobilin bu konuda katkısı olup olmadığını gerçekten bilmiyorum. Çünkü sülalemde kanser dışında bir ölüm yok denecek kadar az. Dedemden, babama, amcamdan, hala çocuklarına kadar bir çok yakınımı kanserden kaybettim. Yani Çernobil olayı gerçekleşmeden de kanserden ölüyorduk.
      Kanser sadece Karadeniz'in değil dünyanın en büyük ölüm sebeplerinden biri. Bence olaya enerji üretim yöntemleri değil bu gerçeklerden yola çıkarak bakmalı ve önerilerimizi de buna göre yapmalıyız.

      Nükleer Santraller üzerinde bir başlık açarsan konuyu o başlıkta tartışma taraftarıyım. En azından taraf olanlar ve karşı çıkanlar da bu tavırlarının nedenlerini açıklamış olur, tartışmayı takip edenler de fikir sahibi olurlar.

      Selam ile...
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...

      Sevgili SAKSU ......

      Sizleri anlamıyorum saygısızlıkta yapmak istemiyorum madem ailenden bir çok insanı kanser illetinden toprağa koymuş birisin ve Nükleer Santral yüzünden oladığı kanısı üzerindesin kanser vakası...

      1.Hızla neden gelişiyo
      2.Kanser ne
      3.Neden Karadenz bölgesinde su gibi
      4.Kanserin ölüm seviyesi getirecek mikrobu ne

      ??????????????????????????????????????????????????????????????

      Kanser öyle ya da böyle oldu öldümü diycez ailden akrabadan yakınlardna birileri neden kanser oldu ya da sbebi ne olabilir demiycekmiyiz.???*
      Sevgili Çilem Kardeşim;
      Kanserin çok çeşitli sebepleri vardır. En önemli sebep ise genetiktir.
      Bilmiyorum adını hiç duydunuz mu. Bundan birkaç yıl önce vefat eden Dr. Haluk Nurbaki ile Çernobil olayını bizzat konuştum. Kendisi ülkemizin en büyük onkologlarından biri idi. Karadeniz ve Çernobil özerine çok şey anlattı. Ayrıca kanser üzerine basit ve bizlerin de anlayabileceği çok kitabı vardır. Yorumları kısaca şu.
      Yaşamımız içerisinde kansorejen bir çok faktör vardır. Bunların en önemlilerinden biri sigaradır. Ancak sigaradan daha tehlikeli olan faktörler de vardır. Stres, çevre kirliliği, gürültü en önemli olanlarıdır. Ancak en önemli etkenlerden biri yiyeceklerdir. Özellikle günümüzde çeşitli katkı maddeleri, emülgatörler ve hormon ilavesi ile yapılan yiyecekler en önemi faktörlerdir. Yediklerimizin raf ömrünü, tadını, kalitesini arttımak için kulaılan bu emülgatör ve hormonlar kanseri en çok tetikleyen faktörlerdir. Batılılar da bu yiyecekleri yemektedir ve genetikleri buna uyum sağlamıştır ama bizler henüz bu konuda uyum aşamasındayız.
      Haluk Nurbaki aklımda kaldığı kadarı ile yukarıdakilere benzer şeyler söyledi.
      Çernobil'in Karadeniz'e etkisi oldu mu?
      Elbette ki oldu ve bunu kimsenin inkar etmesi mümkün değildir. O dönemde görevim gereği Karadeniz'in hemen her yerini gezdim ve gittiğim her ilçede yine görevimle ilgili olarak Kaymakamlar ile de görüştüm. Kansere bağlı ne kadar ölüm olduğunun da farkındayım. Ancak o ölümlerin sebebi Çernobil Nükleer Santrali değil Çernobil Nükleer Santralinde olan kazadır. Yani Nükleer santral değil nükleer santrallerdeki kazalar kanser sebebidir.
      Konuya ne kadar vakıfsın bilmiyorum ama sana kısaca Çernobil olayını anlatayım.
      Çernobil kazası olduğunda Rusya bunu 2 gün sakladı. Önce ABD böyle bir kaza olduğunu söyledi. 2 gün sonra da Rusya olayı akbullendi. Yani bizler kazayı olaydan 2 gün sonra duyduk. Olayı duyduğumuzda tüm Karadeniz radoaktif serpintiden etkilenmişti. Bu sebeple bu olayın meydana gelmesinde devrin hükümetinin hiç bir kusuru yoktur.
      Sık sık anlatılan bir hikayevardır. Bakan bir bardak çayı ekranlar önünde içti. Birileri de bu olayı senelerdir kullandı. Şimdi sormak istiyorum! Siz o dönemde o bakanın yerinde olsaydınız ne yapardınız?
      Yapacağınız 2 şey vardı.
      1) Çernobil kazası olduğu anda olayı duyduysanız en geç 6 saat içinde o bölgede yaşayan 14 Milyon kişiyi bölgeden uzaklaştıramak gerekir. O bölgeye yirmi sene (Çernobildeki radyoaktif element Plütonyumun yarılanma ömrü 10 senedir) hiç bir insanı sokmayacaksınız. (Bu şansımzı yoktu. Çünkü olayı 2 gün sonra duyduk)

      2) Ekranlara çıkıp bir konuşma yapacaktınız ve dyecektiniz ki; "Ey Karadeniz halkı. Size şimdiden Allah rahmet eylesin! Hepiniz kanserden öleceksiniz. Hatta bu ölümler sizinle sınırlı kalmayacak. Sizden gelecek nesilleriniz de 600 sene kanserden ölecekler. Çünkü hepiniz radyoaktif serpintiden etkilendiniz. Hatta ağa.larınız, yağmurlarınız, dereleriniz, balıklarınız, hayvanlarınız, çayınız, bahçeleriniz bundan etkilendi. Yapacak hiç bir şey yok. Bizim de şu saatten sonra yapacak hiç bir şeyimiz yok. Tekrar Allah rahmet eylesin.

      Şimdi size bir daha sormak istiyorum Çilem Kardeşim. Siz olsaydınız ne yapardınız?

      Şu anda bile yapacak çok şey vardır. Hem erken teşhise hem de kismi tedaviye yönelik çok şey yapılabilir. Mesela her ilçede gelişmiş teknikleri kullanan kanser tanı merkezleri kurulabilir. Her ile en az 2-3 tane kansr tedavi merkezi kurulabilir. Kanser tedavilerinin ücreti devlet tarafından ödenebilir. Rusya hakkında uluslararası dava açılabilir vb ...

      Mücadelemiz birilerini suçlamaya yönelik olmamalı. Bundan sonra ne yapılabileceğine dair olmalı. O zaman Karadeniz insanı için birşeyler yapabiliriz.


      Son bir not daha.
      Rusya ve Çin önümüzdeki 10 yıl için 50 adet Nükleer Santral ihalesi açıyor.


      1.Hızla neden gelişiyo
      2.Kanser ne
      3.Neden Karadenz bölgesinde su gibi
      4.Kanserin ölüm seviyesi getirecek mikrobu ne

      Sorularınıza da sırası ile cevap vereyim.

      1- Kanseri geliştiren bir çok faktör vardır. Bunun en önemlisebeplerinden biri gelişen teknolijinin insanımızın rutin yaşantısında yaptığı değişikliklerdir. Sadece bir örnek vereyim.
      Cep telefonları en önemli kanser faktörlerinden birdir.

      2- Kanser insan genetiğinde değişikliklere sebep olan ve DNA dizilimlerinde değişikliklere sebep olan bir hastalıktır.

      3- Kanser sadece Karadeniz'de değil hemen her bölgemizde en üst seviyede seyretmektedir.

      4- Kanserin mikrobu yoktur. Yani mikrobik bir hastalık değil genetik yapımızla ilgili bir hastalıktır.
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Türkiye'nin şimdiye kadar bir türlü başarılı olamadığı nükleer enerji konusunda pek çok ülke bir hayli mesafe aldı. Dünyada 31 ülke, 441 nükleer santraldan elektrik enerjisi üretiyor. Fransa gibi bazı ülkeler, ihtiyacının yüzde 80'e yakınını nükleerden sağlıyor.

      Ankara'nın bu konuda girişimleri ise Koç Holding Başkanı Rahmi Koç'un tabiriyle, 'Her defasında tam ihale aşamasına gelindiğinde görünmez bir el tarafından durduruldu.' Meclis'te kabul edilen kanunu Zaman'a değerlendiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, "En önemli adımı attık. Artık Türkiye de nükleer teknoloji sahibi olacak ve bunu tarımdan sağlığa birçok alanda kullanacak." ifadelerini kullandı. Santrallar için düşünülen yerler arasında Mersin Akkuyu ve Sinop İnceburun'daki Yalancıgerne mevkii öne çıkıyor. Toplam 5 bin megavatlık güce sahip olacak 3 reaktör inşa edilecek. İlk santralın 2012'de devreye alınması planlanıyor. Bakan Güler, bunları doğrulamakla birlikte, 'kesin bir karara varılmadığını' vurguladı.

      Nükleer santral gündeme geldiğinde Koç, Sabancı, Çalık, Zorlu, Enka, Gama, Doğuş, Ciner, Tekfen, Güriş, Akkök, Aksa, Atlas, Entek, Habaş ve Nurol, bu alanda yatırıma ilgi duyduğunu açıklamıştı. İstekli yabancı yatırımcıların 'kanunî' boşluğu gerekçe gösterdiklerini aktaran taliplilerden Alarko'nun genel koordinatörü Ayhan Yavrucu, "Daha önce görüştüğümüz yabancılar, yasal zemin yok diyordu. Şimdi artık var. Yeniden oturup konuşacağız. Yabancıların büyük ilgisi var. Çünkü, Türkiye çok kârlı bir ülke ve dünyada birikmiş büyük sermaye kârlı yatırım alanları arıyor." dedi.

      Yavrucu, teknoloji konusunda ABD, Japonya, Almanya ve Fransa'nın öne çıkacağını düşünüyor. Kanunun komisyon görüşmeleri sırasında da TAEK Başkanı Okay Çakıroğlu, ABD'de lisans almış teknolojileri tercih edeceklerini ifade etmişti.

      Süreç nasıl işleyecek?

      Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), nükleer santral kurup işletecek şirketlerin karşılaması gereken ölçütleri kanun yürürlüğe girdikten itibaren bir ay içinde yayınlayacak.

      İhale şartları, şirketin seçimi, yer tahsisi, lisans bedeli, altyapıya yönelik teşvikler, seçim süreci, yakıt temini, üretim kapasitesi, alınacak enerjinin miktarı ve enerji birim fiyatını oluşturma usul ve esasları için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın hazırladığı yönetmelik, Bakanlar Kurulu onayına sunulacak.

      TETAŞ, 1 ay içinde ilana çıkacak. TAEK'in seçtiği şirketlerin teklifleri ihaleye girebilecek.

      TETAŞ en uygun teklifi, Bakanlar Kurulu onayına sunacak. Ardından EPDK lisans verecek.

      Bakanlar Kurulu, yurtiçi ve dışında nükleer santral kurmak, işletmek ve elektriği satmak üzere kamu şirketi kurulmasına karar verebilecek. Şirkete özel sektörü ortak alabilecek.

      Not: Bir önceki yazımda Nükleer Santrallerde elektrik üretimini %16 olarak vermiştim. %16 Nükleer santrallere sahip olan ülkelerin değil dünyada üretilen eketriğin tamamını kapsamaktadır.
      Resimler
      • nukleer.jpg

        43.09 kB, 0×0, 184 defa görüntülendi
      Hala tanımamışlar / Hemşin'deki BİZ'leri / Hemşin temizleleyecek / İçindeki TİZ'leri...
      Gözünüz aydın olsun elektriğe %15 zam geliyor yeni yılda. Başbakan taksicilere söylemiş;) bu ne demek? Enflasyon yılbaşında %15 olacak demek geri kalan 364 günün sonunda ne olur Allah bilir?

      Ülkemizden kaçan üreticiler maliyet daha az oldugu için uzak doğuya yatırım yaparken zaten girdileri fazla olanlar çökecek demektir. Allah sonumuzu hayretsin!

      Böyle bir ortamda nükleer enerji kaçınılmazdır. Diğer çözüm önerileri tribünlere oynamak ve Türkiyeye zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramaz...
      Ne Mutlu Türk'üm Diyebilenlere!