Reklamcı

      Reklamcı

      Reklamcı yaşamını yitirmiş öbür dünyaya göçmüştü.Melekler kendisini karşılayıp önce cennete götürdüler.İçeride yüzlerce melek flüt çalıyor, sayısız insan sıkıntıdan esneyerek boş boş dolaşıyorlardı.

      Melekler daha sonra reklamcıyı alıp cehenneme götürdüler. Burada herkes deliler gibi dans ediyordu. Tüm bu görüntülerden sonra melekler reklamcıya sordular.

      İkisini de gördün dediler. Hangisini istiyorsun?
      Reklamcı hiç düşünmeden yanıt verdi.
      Tabii ki cehennemi dedi

      Melekler adamı doğruca cehennemin kapısına bıraktılar.Reklamcı daha ilk adımını atıp da kendini kaynar suların içinde bulunca acıyla bağırmaya başladı.

      Bana yalan söylediniz dedi. Benim biraz önce ğördüğüm cehennem böyle değildi ki.

      Onu dinleyen meleklerden biri yanıt verdi.

      Elbete değildi dedi. Senin dünya mallarina yaptığın reklamlar gibi ..

      Biz sana biraz önce cehennemin reklamını gösterdik.
      Bizim sözümüz DOSTA tatlı, DÜŞMANA kurşundur
      NAMERTE hançer, canımız DOSTA feda, DÜŞMANA beladır.

      SEVDAMIZSA YÜCEDİR NE ALINIR NEDE SATILIR
      Alaettin bey, yazdığınız tüm hikayeler çok hoş vede ibretlik...emeğinize sağlık..sağolasınız...
      bende şunu eklemek istiyorum...

      FİL YAVRUSU
      Hindistan da ariflerden bir zat yaşardı.Bir gün dostlarından beş-on kişinin uzun ve zahmetli bir yolculuktan aç ve çıplak olarak geldiğini gördü.
      Arif,o doslarına pek acıdı.merhameti ve sevgisi coştu.onları selamladıktan sonra dedi ki;
      ey dostlar,belliki açlık çölünden geliyorsunuz.çok sıkıntılara,zorluklara düşmüşsünüz.
      fakat şimdi gideceğiniz yerde fil yavruları bulunmaktadır.ne yerseniz yeyin.ama sakın o fil yavrularını yemeyin.onlar pek taze ve semizdirler.canınız çeker.ama şunu bilin ki ,anaları pusuya yatmış,yavrularını gözlemektedir...
      sözüme kulak verin!otlarla,yapraklarla,yemişlerle idare edin ama sakın fil yemeyin...
      ben size öğüdümü verdim,vazifemi yaptım.hadi Allah hayırlar versin hepinize...
      Arif kişi,öğüdünü verdi ve yolcuların yanından ayrıldı.yolcular ise yollarına devam ettiler.çok gitmediler ki ,yollarına semiz bir fil yavrusu çıktı.onlar o fil yavrusunun üzerine azgın kurtlar gibi üşüştüler.avladılar,kestiler,pişirdiler ve yediler...
      içlerinden sadece bir tanesi fil yavrusunun etinden yemedi.diğerlerinide bu işten vazgeçirmeye çalıştı.çünkü Arif kişinin söylediklerini unutmamıştı..
      Fil yavrusunu yiyenlerin hepsi,uzanıp yattılar.uykuya daldılar.o aç adam ise sürüyü bekleyen çoban gibi uyanıktı..
      Birdenbire korkunç bir filin çıkageldiğii görüldü.Fil önce ona doğru koştu ve yakaladı.ağzını üç kez kokladı ;ağzından yavru fil etinin kokusunu almadığından,hiç bir yerini incitmedi,sağsalim bıraktı..
      sonra,uyuyanların yanına gitti,her birinin ağzını tektek kokladı.onların ağızlarından yavrusunun kokusu gelmekteydi..Fil onları önce kokluyor,sonra tutuyor havaya kaldırıyor ve yere vuruyordu.böyle böyle her biri paramparça olarak öldü gitti...
      ..................................
      Ey rüşvet yiyen kişi!sen fil yavrusu yiyorsun.bir gün seninde kökünü kazırlar.ağzındaki haram lokmanın kokusu kişiyi rezil eder..........
      Ey gafil!sen uyuyorsun;fakat yediğin veya işlediğin bir haramın kokusu ,şu yeşil renkli gökyüzünde yükselir durur..

      Mevlana 'dan...
      " Bir Sevdadır Hemşin , Çamlıhemşin "