Annesinden Mehmetciğe Mektup

      Annesinden Mehmetciğe Mektup

      annesinden mehmetçiğe mektup...
      ah oğlum…
      ah karagozlüm…
      aldım mektubunu bugün!
      tabutunla beraber getirdiler,
      dediler;
      “anne başın sağ olsun…”

      başım sağ olacağına,
      geleydi kara topraklara da;
      sen sağ olsaydın…
      ah oğlum;
      selvi boylu kara yiğidim…
      sen söz vermedin mi bana
      ellerimi öpüp giderken:
      “söz… döneceğim anne,
      merak etme! ” diye…
      biliyor musun?
      ilk kez sözünü tutmadın…

      oğul…
      ben seni al kınalar yakıp ellerine,
      göndermedim mi askere?
      sen şimdi niye
      kendi kanını kına yapıp göğsüne
      döndün evine;
      beş metre beze sarınıp,
      sonsuzluk teknesi bir tabut içinde…

      ah oğul…
      yaktın bizi…
      yaktılar bizi…
      baban bugün hastanede!
      tabutunu taşıdı belki elleri
      ama gidişini taşıyamadı kalbi…
      ve benim de seni ısıtan bağrım
      buz kesiyor şimdi…

      sen de bizi bekle oğul;
      bizim seni beklediğimiz gibi…
      emin ol…
      çok bekletmeyiz seni,
      biz de bu acıya çok dayanamaz
      içeriz senin gibi sonsuzluk şerbetini…

      ey karagözlüm,
      dünüm, bugünüm, yarınım;
      canım oğlum…
      ya ayşe’n ne olacak şimdi?
      belki de o bekledi
      bizden daha fazla hasretle seni…
      her sözünde sen vardı,
      her sözünde sana olan sevdası…
      her iki sözünden birisi,
      senli yarınlarıydı.
      biliyor musun oğul?
      çeyizini bile tastamam hazırlamıştı…
      sadece gelişini bekliyordu;
      gelip boynuna sımsıkı sarılacağın
      ve bir ömür bırakmayacağın günü…
      olmadı oğul…
      bırakmadılar seni bize…
      şu küçücük dünya’mızdan
      ne istediler bilmiyorum?

      canımın parçası,
      beyazlara sarınıp giden oğul…
      dudaklarının nemi hâlâ ellerimde,
      saçlarının mis kokusu burnumda…
      oğul… oğlum… mehmet’im…
      biz üç kişi de sanma ki
      yaşıyoruz artık bu dünya’da;
      sadece nefes alıp,
      gelişini beklerken yaptığımız gibi
      çizik atıp takvim yaprağına;
      bizim sana geleceğimiz günleri
      eksiltiyoruz hayatımızda…

      şimdi sana “elveda” demiyorum oğul…
      biliyorum ki;
      biz ayrılmadık…
      sadece yine birbirimize kavuşacağımız günü bekliyoruz…
      bu yüzden arkandan yazdığım bu mektuba,
      alışık olduğun şekilde son noktayı koyuyorum:

      “o kara gözlerinden hasretle öpüyorum…”

      ANNEN....

      yazar: serhan yiğen
      BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR

      TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR

      ARZU BACIMA

      Arzu bacı bu güzel ve dokunaklı mektubu bizimle paylaştığı için teşekkür ederim sağ olasın.

      Arzu bacı bunun gibi mektupları yazıp beni cuma sabahi ağlattin çunku annelık o kadar ulu bir duygudurkı anlatmakla olmaz anneler her şeyini evlatları için verir canını dahı gözünü kirpmadan verir.

      Bizler annelerımızın haklarını ödeyemeyiz. Onlar candır,ciğerdir,kandır,onlar bizleririn baş tacımızdır. Bizler evlat olarak annelerımızı kırk yıl sırtımızda taşısak yinede haklarını ödeyemeyiz.

      Biz evletlar olarak annelerımıze iyi bakmalıyız onları üzmeyelim çunku cennet annelerın ayağının altında.

      Tüm annelere selam olsun onları çok seviyorum
      Benden büyük olan annelerin ellerinden küçük olan annelerin gözlerinden oper saygilar sunarim.

      KAHROLSUN ŞEREVSİZLER

      KAHROLSUN ASKERİME SİLAH ATAN KAHPELER

      KAHROLSUN YANDAŞLARI

      KAHROLSUN BU TOPRAKLARDA KARNINI DOYURUP SONRA NAMKORLUK EDENLER

      KAHROLSUN PKK ŞEREFSİZLERİ
      ------------------------------------------------------------
      BU TOPRAKLARIN HER TARAFINI KANLA SULAYAN ATALARIMIZIN KEMIKLERI SİZLAMASIN BU TOPRAKLARDA HUZURSUZLUK YARATANLAR DEFOLUN GİDİN BU TOPRAKLAR HİÇ BİR ZAMAN BÖLÜNMEYECEK VE BÖLÜNMEZ BÖYLE BİLİNSİN


      NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE


      pocar
      Bizim sözümüz DOSTA tatlı, DÜŞMANA kurşundur
      NAMERTE hançer, canımız DOSTA feda, DÜŞMANA beladır.

      SEVDAMIZSA YÜCEDİR NE ALINIR NEDE SATILIR